Son yıllarda dijitalleşmeyle birlikte spor bahisleri çok daha yaygın hale geldi ve özellikle futbolda artık eski kalitenin kalmadığını biliyorsunuz.
Öyle örnekler ve fikirler belirterek konuyu uzatmak istemiyorum. Bu videoyu izleyin ve tekrar düşünün.
Aslında taraftar olup kendinizi paraladığınız bir sporun günümüzde ne amaçla kullanıldığı ve nelere hizmet ettiği apaçık ortada.
Biraz olsun düşünün..!
Kullananlar bilir ki, Vodafone faturasızda yılda ortalama 3-4 zam yapar. 315 Lira olan 20 GB tarifesi bu ay 465 Liraya yükseldi. Telekom'a geçmeyi düşünüyordum ki ''YANIMDA'' uygulamasına baktığımda tarifelerim bölümünde mevcut tarifenin 40 GB'a yükseltildiğini gördüm.
Fiyat artışının fahiş olmasına rağmen ne de olsa 20 GB daha eklediler diyerek uğraşmamak için kalayım dedim ve bakiye yükledim.
Bugün öğlene doğru tarife yenileme mesajı geldi ve uygulamaya bir baktım ki 40 GB'ın 10'u kullanılmış, 30 GB kalmış görünüyor.
Müşteri hizmetlerini aradığımda tarifemin 40 GB olduğunu onaylayıp teknik bir sorundan dolayı böyle göründüğünü eksik olan 10 GB internetin de hesabıma tanımlandığını söylediler.
2-3 saat sonra bir baktım ki toplamını 20 GB'a düşürmüşler.
Tekrar aradığımda sistemdeki bir problemden dolayı ilk başta 40 göründüğünü ve sonra 20 GB olarak düzelttiklerini söylediler.
Birkaç saat önceki görüşmede söylenenleri ifade ettiğimde de o görüşmedeki müşteri temsilcisinin yanlış bilgi aktardığını, tarifemin 40 değil 20 GB olduğunu söylediler.
Böyle bir tiyatro!
Hem tek seferde %50 civarında fahiş bir fiyat artışı yapıyorlar ve bundan dolayı başka operatöre gidecek kişilerin önünü kesmek için de tarifene 20 GB daha ekliyor gibi yazıyorlar. Hem de sen ödeme yaptıktan sonra yazılanın altında bir kota gördüğünde bunun yanlışlıkla öyle yazıldığını söyleyip aldatmaca durumu böyle geçiştiriyorlar.
15 yıldır bir fiil Vodafone kullanıyorum ama bu ay sonunda diğer operatöre geçeceğim.
Dikkatli olun. Uygulamada gösterilen rakamlarla yansıtılan rakamlar birbirini tutmayabiliyor. Kimseyi ahmak yerine koymalarına izin vermeyelim.
Konu silinebilir.
Silinsin.
Sizce Buradaki Hitap Şekli Normal mi?
Değerli arkadaşlar, aşağıda gördüğünüz diyalogda gönderi sahibi kadının uzun yıllardır tanıdığı aile dostu bir adam ''Fıstık'' şeklinde bir hitap kullanıyor, kadın ise o kişiye ''Kuzum'' diye hitap ediyor. Bunu gören kadının sevgilisi bu tür hitapların kendisini rahatsız ettiğini, kaç yıllık arkadaşlık olursa olsun bir kadının hele ki hayatında bir erkek varken ne maksat ve yakınlıkla olursa olsun başka bir erkeğe bu şekilde hitap etmesinin doğru olmadığını güzel bir dille söyleyip bu tür gereksiz hitaplar kullanmamasını rica ediyor.
Ancak, kadın bu tür hitabın gayet normal, arkadaşça ve insancıl olduğunu ısrarla iddia edip karşı çıkıyor ve tartışma başlıyor.
Daha fazla uzatmayacağım.
Sizce hayatında bir erkek olan kadının arkadaş olduğu eski bir tanıdığı erkeğe bu şekilde hitap etmesi kabul edilir ve normal bir şey mi?
Değerli dostlar, bugün emlakçılıkla ilgili bazı örnekler vereceğim ve düşüncemi paylaşacağım, fikir ve düşünce özgürlüğümü kullanarak ve ekleyeceğim birkaç görseldeki şahıs ve şirket adlarını/numaralarını kapatarak.
Uzun bir konu olacak. Canı sıkılan okumasın ama ciddi bir konuya anca böyle ayrıntılı şekilde değinmek gerekir.
Bir örnekle başlamak istiyorum.
İstanbul Avrupa yakasında sıradan bir semtte giriş katı dairesi kirada olan amcama 3 yıl önce evine kiracı ayarlayan emlakçı geçen hafta geliyor ve soruyor. ''Abi senin kiracılar duruyor mu? Kaç alıyorsun şimdi?'' Amcam 1400 aldığını söylüyor.
Emlakçı ''Abi ne yapıyorsun? Kiracıları çıkar hemen bugün sana 2500'e hatta 3000'e kiracı getiririm.''
Amcam diyor ki ''Adam günü gününe kirasını ödüyor, bir şikayetim yok. Neden ve nasıl çıkarayım ki?''
Emlakçı ''Abi senin kiralardan haberin yok mu? Sana diyorum bugün onları çıkar yarın sana 2500'e kiracı hazır.'' diyor.
Amcam sonunda ''Adamın 2 küçük çocuğu var, gecesi gündüzü demeden çalışan garibanın biri. Değil 2500, 5000'e de kiracı getirsen ben o adamları çıkarmam. Bir daha bana böyle teklifle gelme!'' diyerek postayı koyuyor.
Buna benzer binlerce ve belki de sayısız emlakçı örneği var.
Peki her ev sahibi bu şekilde mi davranıyor? Kaç kişiden kaçı bu tür iştah kabartıcı adice bir teklifi reddediyor?
Mesela, abim yalnız yaşayan ve belki de 35-40 yıllık asansörsüz binanın 6. katında 1+1 hiç ısınmayan eski dairede yaşayan ve kirasını her ay aynı gün ödeyen biri.
Ev sahibine birkaç gün önce bir emlakçı gidip ''Şimdi boş bir odaya sandalye koy yine 3000'den kiraya verirsin'' falan deyip kışkırtmış ve ev sahibi de bu kışkırtmanın etkisiyle uzun yıllardır sorunsuzca geçindiği adamın yanına gelip ''Ya şu kadar zam yapacaksın ya da çıkacaksın'' diyerek şart koşmuş.
İnsanların zaten maaşlarına yeterince zam alamadıkları ya da işsizlikle boğuşup hiç kazanç elde edemedikleri ve bunun üstüne yedikleri içtikleri her şeye sürekli zamların yapıldığı bir dönemde emlakçılık sektöründe estirilen bu terör eminim onlarca ve yüzlerce yıl sonra tarih kitaplarındaki yerini alacaktır.
Kendi vatandaşlarını evden çıkartan ve bir aylık kira kadar komisyon almak uğruna insanların ocağını söndürüp oraya yabancıları sokarak ülkenin çöküşüne çıra atan bu insanlara dur denmeyecek mi?
Hem, emlakçılık nedir? Teknoloji çağındayız ve her şeyin dijital mecralar üzerinden kolayca yapıldığı ve bu vesileyle bazı şeylerin rafa kalktığı bir dönemde nasıl oluyor da emlakçılık halen bu kadar yaygın ve artarak devam ediyor?
Bizim 2004 yılında satışa çıkardığımız bir dairemiz vardı, İstanbul'un değerli bir caddesinde. Babam 2 farklı emlakçıya vermişti ve 45,000'den açılan fiyat gelen bazı müşterilere emlakçı tarafından 44,000'e düşürülmüş ancak yine de satılamıyordu.
Ben hemen Mynet emlak sayfasına girip ilan ekledim. Üstelik fotoğrafsız ilan. Aynı hafta içinde daireyi öğretmen bir çifte 52,000'e sattım. Emlakçıların 44'e satamadığını 52'ye sattım ve o yıllarda 8000'e Beylikdüzü ve bölgesinde sıfır daireler alınabiliyordu. Aradaki farkı böyle düşünün!
O dönemde bile internetin kolaylığını kullanarak emlakçılar olmadan kendi işimizi gördük ve daha karlı çıktık.
Peki günümüzde her şeyin bu kadar dijitalleşmesine rağmen neden insanlar emlakçılara bu kadar bağlılar?
Emlakçı da zaten senin gibi interneti kullanıyor ve bundan faydalanarak ilan verip müşteri buluyor.
Evini satarken ve kiralarken birazcık zahmetten kaçmak için emlakçı kapısını çalan adam günün birinde ev kiralarken ''Emlakçısız bir daire bul abi'' diye sitem etmeye başlıyor. Bunu da gördük.
Bu ilan fotoları geçen yıldan bir örnek. 4 ilandaki de aynı daire.
Eğer bir nolu ilandaki emlakçıdan o daireyi satın almak isterseniz ödeyeceğiniz para 1,195,000. İki nolu emlakçıdan almak isterseniz 25,000 daha fazla ödemeniz gerekiyor, 1,220,000. Üç nolu emlakçıdan almak isterseniz buna 80,000 daha ekleyip 1,300,000 ödemeniz gerekiyor. Dört nolu emlakçıdan almak isterseniz 1,375,000 ödemeniz gerekiyor.
Yani ilk ilanla dördüncü ilan arasında 180,000 Lira fark var.
Bunun ne anlama geldiğini biliyorsunuz dimi?
6-7 yıl önce Karadeniz'in beş para etmeyen bir kıyısında annem küçük bir daire almıştı. Bölgeyi bilmediği için birilerinin ısrarı ve yönlendirmesiyle adeta balıklama dalmıştı. Daha sonra öğrenildi ki Karadenizli emlakçı o daireyi ev sahibinin istediği fiyattan nerdeyse %50 daha pahalıya satmış. Sahibine istediği parayı verip aradaki farkı da kendisine almış. Tabi aldığı komisyon da ayrı.
Bu adam ofisinde masasının arkasında Osmanlı tabloları, Whatsapp'ta sürekli Türk bayraklı fotolar, Kuran/dua içerikli paylaşımlar kullanan biri.
Sonraki yıllarda oradaki bir komşusu bir dairesini 180,000'den satsın diye bir emlakçıya veriyor. Daha sonra ilanlardan bir görüyor ki emlakçı adam daireyi 230,000'den satışa koymuş. Tabi kadın apart topar yanına gidip sorduğunda ''Abla biz sana istediğin 180,000 getireceğiz, gerisine sen karışma'' diyor.
Yani birileri krediyle borca girecek iyi kötü bir daire almak için, emlakçı zaten komisyon alarak o satıştan bir günde binlerce Lira kazanç sağlayacak. Bu da yetmiyor, 50,000 Lira daha alıp o insanların daha fazla kredi ödemelerine sebep olacak. Tıpkı annemde olduğu gibi!
Sonra Kuran, vatan, millet, bayrak, Sakarya...
Ayrıca, bu yıl birkaç ayda o bölgedeki dairelerde nerdeyse iki kat fiyat artışı oldu. Bu nasıl başladı biliyor musunuz? Kış sona ererken emlakçılar araçlarla bölgeyi geziyor, camlardaki ''Sahibinden satılık'' ilanları arıyorlar. Ev sahibi fiyatı söylediğinde ''Ne yapıyorsunuz? Sizin piyasadan haberiniz yok mu? Bakın yabancılar da çok ilgi gösteriyorlar. Şu an bu fiyatlara dairenizi biz rahatça satarız'' diyerek hem bir bahaneyle satışı kendi üzerlerine alıyor hem de piyasa fiyatlarını şişiriyorlar.
Yani şu an hem satışlarda hem de kiralamalarda resmen emlakçıların kurbanı oluyorsunuz. Adamlar daha fazla kazanmak için ne vatandaşı düşünüyorlar ne de ülkelerinin geleceğini!
12 yıl önce bir iş değişimi yaşadığım süreçte birilerinin önerisiyle yakın bölgedeki bir emlakçıda çalışmaya başlamıştım. Aslında birçok portföyüm olmasına ve iş de yapmaya başlamama rağmen 2-3 ay dayanabilmiş ve o sektörü bırakmıştım. Çünkü, o işi yapabilmek için hiçbir şekilde dürüst ve duygusal olmamalısın. Ya karakterinden ve davranışlarından ödün vereceksin ya da o işi yapmayacaksın. Öyle şeyler gördüm ve o sektörde öyle insanlar tanıdım ki, şimdi bazı örnekler saymaya başlasam sayfalar yetmez. Anca kitap yazmam gerekir. Çıkarken ofise 30'a yakın portföy bırakmıştım. Birçok hazır müşterim vardı ama buna rağmen o sektörde dönen dolapları midem daha fazla kaldıramamıştı.
Benim fikrimce, her şeyin internet ve iletişim araçları sayesinde bu kadar kolaylaştığı bir çağda emlakçılık rafa kalkmalı. Sonuçta artık video çekerek bile ilan hazırlayabiliyorsun.
Ya da emlakçılıkta yüzde üzerinden komisyon değil de miktarlara göre işlem ücreti sistemi getirilmeli.
Avukatlık gibi düşünün. Falanca davaya şu kadar para, şu dava şekline bu kadar para gibi sabit tarife sistemi olmalı.
Mesela düşünün ki birkaç gün önce ilana eklediği 5 milyonluk yer satılıyor, adam oradan 150,000 komisyon ücreti alıyor ve buna ''Hizmet bedeli'' diyor.
Nasıl bir hizmetmiş ki bu birkaç sefer boş bir konuta adam getirip götürdü diye 150,000 Lira alıyor?
Sabahın 8'inde bir eve gidip akşam 7'ye kadar temizlik yapan gündelikçi bir kadın birkaç yüz Lira alıyorken, emlakçı adam bir alıcıya anahtar açıp boş bir daireyi gösterdi diye on binlerce ve yüz binlerce Lira para alıyor ve buna ''Hizmet bedeli'' deniyor, öyle mi?
Evet, bu sektör devam edecekse makul miktarlarda sabit hizmet bedelleri eklenmeli. Ya da kendi tercihlerinizle bu sektörü rafa kaldırmalısınız.
Yazdıklarım elbette bazı kişilerin çıkarlarına ters gelecek ve bana ana avrat küfretmek isteyeceklerdir. Ancak, ekonomik bunalımdan bu kadar daralmış bir topluma bir de emlakçı kışkırtmalarıyla gelen ev problemleri eklenince artık bizler de bu konuda kendimizce düşüncelerimizi ve gördüklerimizi paylaşmalıyız ve bu kimseyi de gocundurmamalı.
Almanya Bitmiş! Bu Ev Kiraları Ne?
EKLEME:
Değerli dostlar, başlığı güncelliyorum. Çünkü hem idrak etme yetisi gelişmemiş olan hem de mahsustan baltalama maksatlı saldıran kişiler nedeniyle örneklere Münih ve Hamburg'tan da ilanlar ekleyeceğim ve bunları üstte göstereceğim.
Ayrıca, örneklere Essen'den ilanlar eklediğim için Essen'i bizim Çorum'la kıyaslayan ve Mardin'den ev ilanı gösterip mukayese edenler olmuş. :)
Hani akılları sıra 600 bin civarı nüfusu olan ve ''Şehir'' statüsündeki bu güzel kenti bizim kenar köylerle bir tutup burada vurgulanmak istenen noktaya ve kıyaslamaya çamur atacaklarını sanıyorlar.
Şuraya Essen'den birkaç fotoğraf eklemek istiyorum.
Dediğim gibi, bunların bir kısmı idrak etme yeteneğinden yoksun kişiler ve diğer büyük olan kısmı da günlük yevmiye karşılığı trollük mesleğini icra eden kişilerdir.
Siz istediğiniz kadar bariz şeyler ortaya serin bunlar yine de durmayacaklar ve aldıkları yevmiyenin hakkını vermeye çalışacaklardır.
Bu ülke göz göre göre sömürülüyor! Bu ülkenin genç, onurlu ve pırıl pırıl insanları hayattan bezdiriliyor ve hakları olan şeyler daha dün ülkeye sokulan yabancılara peşkeş çekiliyor.
Şurada 2X2=4 kadar net olan örneklere ve kıyaslamalara bile bu denli öfkeyle saldırıyorlarsa bilin ki bazı şeylerden epeyce nemalanıyorlar ve diğer kimseyi umursamıyorlar.
_____________________________________________________
Münih'te 2 odalı bir daire. 594 Euro aylık kirası.
____________________________________________________________________
Yine Münih'te 2 odalı bir daire. 589 Euro kira.
_____________________________________________________________________
Mühin'te 2 odalı, ufak ve temiz bir daire. 650 Euro kira.
_________________________________________________________________________________________
Münih'te 63 metrekarelik 2 odalı bir daire. 300 Euro kira!
_________________________________________________________________________________________
Hamburg'da 2 odalı 55 metrekare bir daire. 332 Euro kira.
_________________________________________________________________________________________
Hamburg'da 2 odalı bir daire. 386 Euro kira.
_________________________________________________________________________________________
Hamburg'da 2 odalı 58 metrekare bir daire. 388 Euro kira.
_________________________________________________________________________________________
Münih'te 2 odalı güzel bir daire. 680 Euro kira.
_________________________________________________________________________________________
Essen'de gördüğünüz bu şirin evdeki dairenin aylık kira ücreti 365 Euro. İlanı koyan emlakçı da Türk :)
____________________________________________________________________
Yine Essen'de şu şirin balkonlu evin aylık kira ücreti de 332 Euro.
____________________________________________________________________
Bu da yine Essen'de full eşyalı bir dairenin aylık kira ücreti. 495 Euro.
Bu fiyatlar ne böyle?
Yani şimdi orada inşaat sektörü malı götüremiyorsa, ev sahipleri her ay 4000-5000 kira ücreti toplayamıyorsa o ülkede demek ki para yok ve fakir bir ülkedir, dimi?
Yok arkadaş yok, bu Alamanlar gerçekten bizim devasa havaalanımızı kıskanıyorlarmış. Baksana, adamlarda para yok. Evleri kiralayacak müşteri bulamıyorlar.
Biz çok zenginleşmiş bir ülkeyiz ki ev kira ücretleri artık 3000-4000'den başlıyor.
Yatın kalkın dua edin ve şükredin. Allah muhafaza, yoksa bir gün böyle 300-400'e evinizi kiraya vermek zorunda kalabilirsiniz(!)
Kulağa ne kadar tuhaf geliyor dimi? Fakat gerçek!
Doktorun muayene sonrası yazdığı reçeteyi eczaneden aldığımda yalnızca Nazofix sprey için muayene ücreti, ilaç katılım payı, ilaç farkı gibi sebeplerle 27 Lira ücret ödedim.
Ancak bu spreyin şu anki güncel satış fiyatı 24,87 Lira.
Yani, SGK reçetesiyle değil de eczaneye gidip bu ilacı direkt satın alırsan 24,87 Lira ödüyorsun ama sigortalı biri olarak bu ilacı reçetesiyle eczaneden aldığında 27 Lira ödüyorsun. :)
E-devletten sorguladığımda çıkan sonuç bu. İlaç fiyat farkı 4,13 Lira (Aslında ödememiz gereken ücret)
İlaç katılım tutarı 5,89 Lira. Reçete katılım tutarı 3 Lira, Muayene katılım tutarı 14 Lira.
Şimdi burada farklı bir nokta daha var. Bu bölümün sağında ''Detay'' butonunu tıkladığımda bu 14 Lira muayene ücretinin bir tanesinin randevulu doktor muayenesi için ve diğerinin de burnumu çarpmam sonucu çatlak şüphesiyle acil servise gittiğimde acil servisteki muayene için olduğunu gördüm!
Yani, acil servisteki muayene için bile sonradan reçetenize muayene ücreti ekleniyor.
Ayrıca, acil serviste 1 saat 35 dakika muayene için beklediğim süreyi de buraya eklemiş olayım. (Haydarpaşa GATA, Şimdiki adı Abdülhamid Han Hazretleri)
Öyleyse sigortalı olmanın farkı ve önemi nedir? Eğer acil servisteki muayene için bile muayene parası eklenecekse, her muayene için sonradan ücret ödenecekse, normal fiyatı 24 Lira olan bir ilacı alırken 27 Lira ödenecekse o halde SGK'nın buradaki önemi nedir?
Abi adamlar yaptı yaaaaaaaaaaa. Sağlıkta yaptılar, yolda ulaşımda yaptılar. Dimi?
20'lik dişim ve çene eklemimdeki sürtünme problemim için çene cerrahisi randevusu arıyorum. Diş doktoru sistemden sevki açtığından beri randevu arıyorum ama İstanbul'da bir tane bile çene cerrahı randevusu bulamadım.
Deneme amaçlı Sakarya, Ankara, İzmir, Sivas, Ordu ve daha birçok ilde denedim ama hiçbir yerde çene cerrahı randevusu yok!
Diş hekiminin açmış olduğu sevkin süresi dolacak ama randevu bulamıyorum.
Doğru ya, çene cerrahı tıpkı makyöz gibi estetik bir alan. Kimin neyineymiş çene cerrahından tedavi görmek? Öyle değil mi?
Durmak yok, yola devam...
Dünyada örneği olmayan böyle bir iktidar 20 yıldır ülkeyi kontrolü altında tutuyor ve bizi böyle dönüşü olmayan bir uçuruma sürüklüyorsa tek kabahati onlara yığmadan ülkeyi genel bir şekilde eleştirmek lazım. Muhalefetiyle(sözde), halkıyla ve her kesimiyle birlikte.
Şimdi Halk TV'de İBB ulaşım idaresi başkanı Utku Cihan konuşuyor. Yarınki toplantıda toplu ulaşıma en az %58 zam yapılması gerektiğini savunurken 15-20 dakikadır ağzına bir kere bile ''Zam'' kelimesi almadan sürekli ''Güncelleme'' deyip duruyor.
Hani iktidar zam yaptığında bunu güncelleme olarak dile getirdi diye sürekli eleştiri yapıyordunuz? Zamlara güncelleme denmesini hep yerden yere vuruyordunuz ama şimdi aynı şeyi siz yapıyorsunuz!
Maliyet artışlarından dolayı zam yapılmasını savunabilir buna bir şey diyemem. (Her ne kadar aksini savunsam da) Fakat, bari bunu dile getirirken iktidar dilini kullanma yoluna gitme. Zamdan bahsederken ''ZAM'' demesini bil!
Akaryakıt fiyatları iki katından fazla yükselmiş ve bu durumda sen zam yaparken zaten kimse sana ateşli şekilde karşı çıkamaz. Eğer bir fiyat artışı yapman gerekiyorsa bunu yapacaksın ve kamuoyuna gerektiği şekilde nedenlerini açıklamalısın.
Fakat sen bunu konuşup savunurken tıpkı diğerleri gibi ''Güncelleme'' deyip duruyorsun.
Bu nedenle bazen buraya umutsuzca başlıklar açan ve iktidarla birlikte (sözde)muhalefeti de eleştiren insanlara direkt linç girişimi yapmadan önce bir kez daha düşünün.
İnsanları anlamaya çalışın. Otomatik saldırı mekanizmalarınızı bir kez olsun kapatın!
2 kişinin yaşadığı 2 odalı bir ev ve geçen ay ödediğimiz fatura 150 küsür iken şu an baktığımda yeni gelen fatura 572 Lira.
Bu iş artık kontrolden çıktı. Burada bir tüketim ve hizmet bedeli değil, aleni şekilde yapılan bir vurgun söz konusu!
Bu durum zamla açıklanacak bir konu değil.
Koskoca bir ülke ve birden bire insanlardan elektrik faturası adı altında dehşet tutarlarda paralar sömürülmeye başlanıyor. Birkaç yıl öncesine kadar kira olarak ödediğimiz meblağlar şimdi elektrik faturası olarak karşımıza çıkıyor.
Bu nereye kadar sürecek böyle? Özel enerji şirketleri katrilyonlar toplayacak diye iliklerimiz mi kuruyacak yani?
Buna hiç mi ''Bu kadar da olmaz!'' diyecek bir güç yok şu ülkede?
Allah aşkına, insan beyin kanaması geçirir şu ülkede. Tek eksik kalan şey birilerinin kapımızı çalıp ''Çıkar donunu ver'' demesidir.
Düzenleme: 13:04:2022
Dün Tüketici Hakem Heyetinden karar gelmiş. İnanılır gibi değil ama bu durum hepinize bir örnek olsun. Taahhüt bittikten aylar sonra bu süreç başlamış olmasına ve yeni bir taahhüt yapılmamasına rağmen Turkcell Superonline itiraz olarak taahhütlü bir müşteri olduğumuzu ve taahhütten çıkmamızı talep ettiğimizi ve faturaların buna istinaden yansıtıldığını tüketici hakem heyetine belirtmiş ve hakem heyeti buna dayanarak itirazımızı reddetmiş.
Yani, YALAN BEYAN vererek kararın şimdilik aleyhimize olmasını sağlamışlar. Düşünün, milyonlarca abonesi olan devasa bir marka ve bile bile yalan beyan vererek yanıltıyor ve farklı karar çıkmasını sağlıyorlar.
Çeşitli deliller ve daha ayrıntılı açıklamalar ekleyerek karara yeni bir itiraz yazdık.
Tüketici Hakem Heyeti burada nasıl bir karar vermiş bilmiyorum. Yani onların yalnızca taahhütlü müşteri demiş olmalarına karşı hiçbir taahhüt kanıtı olmadan mı bu kararı vermişler yoksa Superonline sahte bir taahhüt mü sunmuş bilmiyorum ama haksızca ödenen o paralardan sonra yalan beyan vererek bir kararı yanıltmış olmaları tamamen mide bulandırıcı bir durum!!!
Turkcell Superonline konusunda bundan sonra bu emsali düşünerek ona göre hareket edin. Yalana başvurarak haksızca para toplayan bir markaya ne kadar güvenilir artık siz düşünün.
İtirazımızı yaptık. Buna rağmen tekrar bir yalanla aksi karara sebep olurlarsa sorun onlar değil ülke ve içinde bulunduğumuz sistemdir.
______13.04.2022________________________________________________________________________
Değerli dostlar, vaktiniz ve ilginiz varsa buyurun okuyun. Ona göre Superonline düşünenleriniz kararını versinler.
2014 yılından beri evde Superoline internet kullanılıyor. Aboneliğin üzerine olduğu kişi evlenip gidince taahhüt süresinin sonu geldiğinde o evde yaşayanların taşınma durumu olduğu için taahhüt yenilenmiyor ve bir miktar fazlası ücret karşılığında taşınana kadar aynen devam edilebileceği talep ediliyor.
Aylık 102 Lira olan 20-25 mbps internet sonraki ay 127 Liraya yükseliyor. Yani yeni taahhüt yapılmıyor. Neyse, internetsiz olmaktansa gidene kadar böyle biraz fazlasını verip kullanırız deniliyor.
2 ay sonrasında fiyat aniden 229 Liraya yükseliyor. Bu durum sonrası üzerine kayıtlı olan kişiye iletildiğinde O da iptal başvurusu yapıyor. Ancak ödenmemiş fatura olduğu için iptal başvurusu kabul edilmez deniyor. Biraz gecikmeli zaman sonrasında fatura ödeniyor ancak tekrar iptal talep edildiğinde ikinci bir 229 Liralık fatura kesildiği söylenip iptal talebi işleme alınmıyor.
Zaten o ikinci kesilen fatura ödenmediği için de bir süre sonra internet hizmetini kesiyorlar.
Sonrasında 3 ay boyunca hem internet hizmeti vermeyip hem de her ay için 229, 233, 239 Lira gibi fatura bedelleri yansıtmaya devam ediyorlar.
Geçen hafta hat sahibi aranıp 3 fatura bedeli olan 697 Liranın 10 Kasım tarihine kadar ödenmesi gerektiği aksi halde icra takibine başlanacağı söyleniyor.
Ayrıca, fatura sorgulama yapıldığında da bir tane daha yeni fatura kestikleri ve toplam 4 fatura olduğu görülüyor.
Yaz aylarından beri kesilmiş bir internet, verilmemiş bir hizmet ve verilmemiş hizmete karşı her ay faturaya yansıtılan fahiş bir bedel!
Şimdi işin ilginç kısmına gelin, bugün Facebook'tan Turkcell Superonline ile iletişime geçip durumu izah ettim. Açık fatura olsa bile talep karşısında iptalin talebinin yapılması gerektiğini belirttiler.
Daha sonrasında ise '' Bu durumla ilgili açılan herhangi bir kayıt bu zamana kadar olmamış.'' diye bir yanıt verdiler.
Oysa iptal talebinin yapıldığı telefon görüşmesi ve en açık şekilde buna ret yanıtı verilen Superonline'ın SMS'i halen duruyor.
Yani hem bugünkü yazışmada taahhüt bitimi sonrasında talep olduğu takdirde ödenmemiş bir fatura olsa bile abonelik iptal talebi yapılır ve yapılmalıdır diyerek bunu kabul ediyorlar, hem de bunu yaptığımıza dair delil sunmamıza rağmen sonrasında bunu inkar edip gerekeni yapmıyorlar ve halen hizmet verilmemiş olan ayların fahiş fatura bedellerini ödememizi bekliyorlar.
Superonline'ın Facebook sayfasına baktığımda benzer durumu yaşayan sayısız insanın şikayet ve sitemini gördüm. Sadece birkaç tane örneğini buradan görebilirsiniz.
Buna rağmen geçen haftalarda pazarlama amaçlı kapıyı çalan Superonline temsilcisine bu durum anlatılırken ''Tamam, siz yeni taahhütlü bir abonelik alın, yaşanan mağduriyetinizi gidermek için sizden ilk 2 ay fatura bedeli almayız'' deniyor.
Eh, kaz gelen yerden tavuk esirgenmez. Ne de olsa herhangi bir iptal durumu karşısında seni aylarca oyalayıp önceki bedelin 2-3 katı fazlası faturayı her ay sana yansıtıp sonra da tehdit ederek alacaklar ya, elbette seni bir şekilde ikna etmeye çalışırlar...
Yani ortada tüketici hakları kanununa aykırı birçok durum var. Taahhüdü sona eren bir aboneliği zoraki şekilde devam ettirmek. Hizmeti sona erdirip sonraki aylarda verilmemiş hizmet için fahiş fiyattan fatura kesmek.
Takdir sizlerin. Ona göre düşünüp değerlendirin. Elinizi uzattığınızda kolunuzu kaptırıyorsunuz.
Son Giriş: dün
Son Mesaj Zamanı: 3 hafta
Mesaj Sayısı: 343
Gerçek Toplam Mesaj Sayısı: 2.116
İkinci El Bölümü Mesajları: 12
Konularının görüntülenme sayısı: 48.639 (Bu ay: 557)
Toplam aldığı artı oy sayısı: 6.078 (Bu hafta: 0)
En çok mesaj yazdığı forum bölümü: Konu Dışı / Off Topic