Yüzbaşı
18 Mayıs 2004
Tarihinde Katıldı
Takip Ettikleri
0 üye
Görüntülenme
Toplam: 54 (Bu ay: 0)
Gönderileri
.. çünkü iki dakka dolmadı daha
hangisi
"Nasıl Olsa Parasını Ben Vermiyorum"cular

Hoho nasıl olsa parasını vermiyorum. İşte böyle adamlar vardır. Restoranlarda kürdanları kırarlar, tuzlukları boş yere boşaltırlar, tuvalete gidip bissürü havlu kullanır, on kilo sabun harcarlar. Kaza ile evinizde yalnız kalırlarsa hemen telefona sarılırlar. Bu adamlar manyaktır. Onlara çok dikkat edin, bir gün sizi bile yiyebilirler.

------

Uzun Anlatanlar
Bir olayı anlatırken, "...sonra elimi bardağa usulca yaklaştırdım, bardağı içindeki suyla birlikte kaldırıp yavaşça ağzıma götürdüm, derken telefonum çaldı..." diye hiç bir şeyi atlamayarak insanı daraltanlardan uzak durun. İyi gelir.

------

Güvenmeyen Adamlar
Ortada beş tane telefon kulübesi vardır. Bizler dört tanesinin önünde bekleşirken, biri boş durmaktadır. Kahramanımız gelir, sıraya girmek yerine boş telefon kulübesine yönelir. On saniye sonra aramıza döner, "Bozukmuş ya" diye söylenir.
Aaa iyi oldu tespit ettiğin. Biz de elli kişi niye bekleşiyoruz, o kulübeyi kullanmıyoruz, diye kendimizi yiyorduk. Öküz seni.

--------

Sırada Öne Geçenler
Bu grup Türkiye'de yaşadığını ve sık sık sıraya girmesi gerekeceğini eşşek kadar olduğu halde anlayamayanlardan oluşur. Siz kuzu kuzu sıranızı beklerken amca gelir, önünüze dikilir. Önceleri ses etmez, du bakalım planı ne, diye beklersiniz. Amcanın sırayı iplemediğine kanaat getirince, "Sıra var birader" diyerek kendisini uyarırsınız. Sanki sırayı görmemiş gibi, "Aaa öyle mi?" diyerek ve homurdanarak arkaya geçenler olduğu gibi; "İşim kısa" diyen pişkinlere de rastlayabilirsiniz. Amca dediğime bakmayın, teyzeler de bu konuda çok başarılıdır.

--------

Olsa Dükkan Senin'ciler
Bu tipler "cimriler" kategorisinin bir alt grubunu oluştururlar. Başkalarından herşeyi utanmadan isteyebilmelerine karşın, siz onlardan birşey istediğinizde bu türün özelliği kendini göstermeye başlar. İstediğiniz şeyin kendisinde bulunmadığına binbir yalan söyleyerek sizi inandırmaya çalışır ve akabinde "çok eli açık ama, imkansızlıktan dolayı yardımcı olamayan insan" izlenimi yaratmak için "Olsa dükkan senin abi, biliyosun!" gibi cümleler kurarlar. Saf olanlar bu yalanı yutarlar.

------------

Yanlış Numara Adamları
Bi takım adamlar aradıkları numaradan o kadar emindirler ki, alo der demez buyurgan bir sesle "Hasanı ver!" derler. Ya da soru dolu bir tonlamayla "Hatice?". Bu takım adamlara, helada, yeni öldü, gömdük vs. demek de para etmez. Israrla tekrar ararlar. Hasan'ı vermediğin veya Hatice olmadığın için fena bir düşman kazanırsın. Bazıları iyice şüphecidir, "Mimarlar Odası değil mi orası?" diye hayretle sorarlar. "Değil", dersin, "cık cık" yaparlar. Telefonu bir gecede mimarlar odasından nasıl söküp kendi evine bağladığına şaşarlar. Ama onlar kül yutmaz. Onun için bir daha ararlar. Ebediyete kadar ararlar. Bıkmazlar, yorulmazlar. Allah onların müstehakını versin, ne diyeyim?

Belediye Otobüsleri Tekli koltuklarda oturuyorum ve iki üç kişi ayakta kalmış. İçimden; neyse ki gençler, diyorum. Ve otobüs hareket ediyor. Dua ediyorum. Her durduğumuz durakta strese giriyorum. Otobüsün girişinde beyaz saç görünce veya "Evladım" sesini duyunca terler akıyor sırtımdan. Çünkü oturan tek genç benim.

Yaşlı geliyor ve yanımda duruyor. Orta yaşlıların pis ve nefret dolu bakışları arasında uyuma numarası, hasta numarası yapıyorum, göz göze gelmiyorum. İnsanların hep benim hakkımda , Ne yüzsüz genç, saygı diye bir şey kalmadı, diye konuştuklarını düşünüyorum. Yaşlılar bindikten bir iki durak sonra 'DURACAK' düğmesine basınca içimi bir sevinç kaplıyor, rahatlıyorum. Ama bazen 40 yaş civarı bayanlar yer veriyim diye başımda durunca ve sürekli bana bakıp, bazen de fiziki temas yapınca sadece yer vermemekle kalmıyorum, içimden küfür de ediyorum. Çünkü yaşlı tiriplerine giren bu kadınlara gıcık oluyorum. Yanımda veya önde oturan bir genç yer verdiğinde ona içimden teşekkür ediyorum, ve bazen de yan koltukta oturan gencin yer vereceğini gördüğümde çevremdekilerin sempatisini kazanmak için; Aaa, buraya oturun isterseniz, deyip, kalkıyormuş numarası yapıyorum. Yaşlı, Yok evladım sen otur, deyince de keyifle tekrar yerime kuruluyorum.
Son durağa yaklaşınca sevinç ve rahatlık başlıyor, ve ben, asık suratlı orta yaş grubunun nefret dolu bakışları arasında huzurla ve vicdanen rahat olarak otobüsten iniyorum.

------------

Otobüste giderken cep telefonu sesi duyulunca, herkes bi sağına soluna bakar sonra birisi "Alo ne var!" deyince rahatlar. Hep de aynı geyikler yapılır:
Herife bak be. Ceptelfonu var, otobüse biniyo.
Ya da;
Benimki değilmiş. Eheh. Benim de var da.

--------

İ.E.T.T Otobüslerinde Pencere Açma Ayrıntısı ve Fobisi

Allahım o ne korkudur öyle. En arkada güzel bir kız görür, binbir karizmayla arkaya doğru ilerlersin. Tam o sırada koltuğa rahatça kurulmuş olan yaşlı teyze sıcaktan bunalmıştır. Seni gözüne kestirir, ve şöyle der:
Yavrum çok sıcak oldu. Sana zahmet şu camı açar mısın?
Başına geleceklerin farkında olduğun için teyzeye ölümcül bakışlar fırlatıp onu sindirmeye çalışırsın ama o yılmaz, bütün masumiyetiyle bakarak seni çaresiz bırakır. Ucundan, kıyısından, köşesinden tutarak camı açmaya çalışırsın, asla açılmaz. Kıçını yırtma ve otobüsün ortasında osurma pahasına asılırsın, ama ı-ıh, lanet cam açılmaz. Dönersin teyzeye, bütün nefretini kusarak, Sıkışmış teyze açılmıyo, dersin. O da sana; Peki yavrum açılmıyorsa önemli değil, der ama içinden; Amma da cılız oğlanmış, diye geçirmektedir.
Sen karizma sarsılmış vaziyette kızın yanından geçerken kafanı bile kaldıramazsın. Gerizekalı teyze günün içine etmiştir.

------------------

Durakta bekleriz, otobüs gelir. Çok dolu diildir. Bineriz, kendimize oturacak bi yer ararız. Acaba burdaki tek kişilik yerlere mi otursak, yoksa ortadaki bissürü kişilik yerlere mi. Şu arkadaki iki kişilik yerler?

Tek kişilik yerler
İyidir. Yanımızda okuyacak bişiler varsa en baba yerler orasıdır. Dışarıyı seyredersin. Ama yaşlı birinin yanına gelip dikilmesi işten bile diildir. Sen kalkıp yer vercen ya, kalkmak da istemiyon, baba gibi yeri bulmuşun.
Bazen şöyle oluyo: Ayaktaki diğer tiplerden biri senin oturmanı çekemiyo ve; Arkadaşım, bakar mısın! Bak teyze ayakta. Ona yerini verir misin? diyo. Allaaaa, sinir. Teyze de sana diil de ona, "Saol evladım" diyo ve sen yerin dibine geçiyosun.

Bissürü kişilik yerler
4'er tane karşılıklı, yanyana oluyo bunnar. Ama rahat diil. Dışarıyı seyredemiyon. Ayakta duranlar yoksa karşıdaki oturanlarla gözgöze geliyon. Gelmemek için gökyüzüne felan bakıyon. Hep de havaya bakıcak diilsin ya, biraz da yere bakıyon. En iyisi yine okuycak bişiiler bulunması. Yanına şişko birisi gelip seni sıkıştırabilir. Ama bir kızın gelip yanına oturması da muhtemel. Eğer bu yerlerin uç taraftaki oturaklarına oturmazsan ikinci şans biraz daha artıyo. Tabi birinci de. Riski göze almayan kazanamaz.

İki kişilik yerler
Bunlar en baba yerler. Dışarıyı da seyredersin, okuycaanı da okursun. İç tarafa oturursan yerinden kalkma gibi bi olay da ortadan kalkar, yanına bi kız gelip oturabilir de. Bu kız gelmesi olayına çok taktım. Şimdi beklersin kız gelicek diye. Geliyolar, arkaya geçiyolar.
Bu da geçti. Alala. Niye oturmuyolar ya? İlerden bi tip geliyo, gravatlı falan, yaklaştı, evet, aha! Yanıma oturdu. Gıcık.

---------------------

İstanbul'umuzun çılgın otobüslerine binerken herkesin akbili gururla; di-nu-nu ... di-nu-nu ... di-nuu (1 ve 2 öğrenci; 3, tam) diye öter fakat bazı mazlumların akbili "Daaaat" diye Nicholas Cage'in bile karizmasını yok edecek bir ses çıkarır. Bunun üzerine şoku atlatamayan göt arkadaşımız da durumu kurtarmak için "Aaa! Bu ne zaman bitti? Yeni doldurmuştum" gibi bi kaç kelime ile çırpınır. Faydasızdır, acırım.

-------------

Otobüs fazla kalabalık değil ama oturacak yer de yok. Soora biri kalkıyo, yeri boşalıyo, üç kişi zalak zalak birbirine bakıyo ve tek tek hepsi şunu düşünüyo;
- Oturursam amma da meraklıymış oturmaya diicekler.

--------

Okul çıkışı otobüs duraana giderken, uzaktan gördüün otobüsü yakalamak için koşarsan otobüs seninki değildir, koşmazsan seninkidir. Bu yüzden 20 dakka beklersin. Bir de, çıkışta eve değilde başka bir yere gidiyorsan normalde yirmi ila yirmi beş dakka beklediğin otobüsten 2-3 tane arka arkaya gelir, beklediğin gelmez. Ertesi gün ise yine yirmi ila yirmi beş dakka otobüs beklersin.

---------

Otobüs kalabalıktır ve ayakta gitmek zorundasındır. Ortalarda biyerlerde tavandan yere dooru demir bi çubuk koymuşlardır, herkes tutunsun ona diye. Hem üst demirdeki o sallanan şeylere tutunduunda dengeyi korumakta zorluk çekersin. Bu yüzden ısrarla uzun demir çubuua tutunmak istersin. Ama gelgör ki dallamanın teki oraya sırtını dayamıştır ve sana tutunacak yer bırakmamıştır. Orada sinsi sinsi bekler, öne meylettiği bir anda "Pat" diye tutunursun oraya. Sırtını tekrar dayadıında senin elin vardır, artık ordadır. Kıl olur ama bişi söyleyemez. Taraflardan biri ininceye kadar bu savaş sürer. Burnunu bile kaşımazsın bu süreç içerisinde.

------------

Hani otobüse binip üç'lü oturaklarda karşılıklı otururken ister istemez karşındakini süzersin ya, bi de yakalanınca; "Hah. Ben sana mı bakıyom? Hiç bi kere, dışarı bakıyom işte!" edasıyla çaktırmadan bir dükkan yazısını okuyomuş tiribiyle, bi de utanmadan gözümüzü bilem kısarız.

------------------

Dolu bi otobüsle yanyana yürümek nası bişey acaba? Özellikle de, otobüs dolu, yürüdüğüm kaldırım boşsa. Trafik sıkışık, otobüs yavaş gidiyo. Ben de kaldırımdayım. Kaldırımın bittiği yerde, koca dümdüz bi duvar. Oh, tam perdede, sahnedeyim yani. Şindi camın kenarındaki dışarı bakan insanlar, hareket eden bişeyi görüyolar, beni. Ne yani, duvara mı bakıcaklar? İlla da bişeye bakılması gerekiyosa, ordan geçen başka biri, hatta duvarda afiş filan da yoksa, bakılabilecek en iyi şey benim. Nefis. Hiç görmedikleri bi insan işte. Aaa montu var! Aaa walkman dinliyo! Bak bak, elini cebine soktu! Benim onlara bakmıyacağımı bilip rahat rahat beni izleyebilirler. Ben nası bakiyimki, onlar 100 kişi. Onların bi tür; "Grup içinde bakıyor olma" gibi bi hakları var. Hem ben niye bi otobüsün içine bakıyım ki? Yürürken doğal olan önüne bakmak. Ulan amma yavaş gidiyo ha! Vay be, ne acayip, koca otobüsle ciddi ciddi yanyana gidiyoz.

----------------

Arabayla giderken de otobüsle yanyana gelinmez mi? Gelinir elbet. Hele köprü trafiği ise. Sen arabandasın, üstelik yalnızsın. Otobüstekiler ise arkadaşın dediği gibi yüz kişi. Ne yüz kişisi be, iki yüz kişi, üstelik sıkış sıkış. Bi an gözlerin takılır, ama hemen gözlerini kaçırırsın. Hem insanların sıkış sıkış, ızdırap içinde yolculuk ettiği yolun üzerinde, padişah gibi takıl, hem de dik dik gözlerinin içine bak ha!! İmkansız.

Ah hele otobüs önüne denk geldiyse. Ya o en arkada duranlar, yüzlerini pencereye çevirmiş, sana bakıyorlarsa. Allahım. Yav ben otobüste giderken, yanda mini etekle araba kullanan hatunlara hasta olurum. Yolculuğu kısaltır o güzide insanlar.

Aynalar

Ayna dediğin; ışık ışınlarını yansıtan, cilalı, metalle sırlanmış cam. Ansiklopedide böyle yazıyor.

Evlerin girişinde, çıkmadan önceki son kontroller için bir ayna bulunur. Burada bakarız kendimize, "Teheyy cihan yakışıklısıyım" (Teheyyy alemin güzeliyim) cümlesinden sonra atarız kendimizi sokağa. Yakışıklı (güzel) değilsek sallamayız bu aynaları; yarışa geriden başladığımızı hatırlatır.

Tuvalet aynası en haşır neşir olduğumuz ayna. Ancak burada bir kavram karmaşasına meydan vermemek gerekir; kadınlar yatak odalarındaki o aynalı masaya "Tuvalet Aynası" ismini verirler, ve hatta "Cımbız nerede anne?", diye soran kızkardeşe, anne tarafından, "Tuvalet aynasının üzerinde" cevabı verilir, bahsettiğimiz bu değildir.

Banyodan sonra taranırız, traş oluruz, yüzümüze bir şeyler süreriz, sivilcelerimizi patlatırız. Ah evet bunu çok severek yaparız. Kırmızı gibi bir şeydir sivilce, ama altta beyaz bir doku, isminin cerahat olmasını istemediğimiz bir sıvı hissedilir. Bi sıkarız... Potaaaa. Ayna artık benek benek. Yaş ilerledikçe beyaz sıvının fırladığı günler azalır. Genç iken tadını çıkartmak gerekir. Konudan koptuk.

Tuvalet aynaları banyo yaptıktan sonra buğulanırlar. Bunu elinizle silerseniz iz yapar, havlu ile silerseniz tüy bırakır, buğunun kaybolmasını beklerseniz, sıkılırsınız. İşte bu durumda saç kurutma makinası ile ittifak oluşturun, aynaya sıcak hava tatbik edin, pembeleşinceye kadar üfürttürün, oldu bitti.

Ayna yoksa, arkası koyu olan camlar yardıma koşar. Buradan hareketle, son yıllarda modernleşmenin getirdiği nefis bir alışkanlık vardır; aynalı binalar inşa etmek. Bu binaların yanından yürürken tutamayız kendimizi, bakarız o aynalara. Ulan ne kadar da mal yürüyorum ... Biraz dik mi dursam ... Evet böyle iyi ... Biraz kasmış gibi görünüyorum ama oturur yavaş yavaş. O sırada içerde oturanlar -senin göremediklerin- aynaya değil sana bakıyorlar. "Bak bak salağa bak, kendini kontrol ediyo ehehe" filan diyorlar. Off boşver, bi da görcem mi sanki hayatımda!

Her insanın boyu aynı olsaydı, boy aynaları da aynı boy olurdu. Değildir. Bu yüzden kafanızı görmediğiniz aynalarla karşılaşabilirsiniz. Tıpkı bizim oturma odasındaki dolabın üzerindeki gibi. Burada ancak pantolonun üzerinizde nasıl durduğunu, tişört ile uyum sağlayıp sağlamadığını kontrol edebilirsiniz. Bacaklarınızı kırarak aynanın içine sığabilirsiniz ama iyi bir görüntü değil ki kendimizi yeterince tahlil edelim. Aynı şekilde, kafanızı görebildiğiniz, ancak bacaklarınızı göremediğiniz kötürüm aynalar vardır. Zıplayarak bakmak söz konusu olamayacağı için bu paragraf burada bitmelidir.

Bazı aynalar eskiliğinden mi, yoksa kalitesizliğinden mi nedir, yamukturlar. Bize düz görünürler ama ağzınızı, burnunuzu hafif kaydırır, sinirlendirirler. Aynaların böyle olmamasını dileriz.
Misafirlik Notları

Nasılsın?
İyiyim teyze sen nasılsın?
Misafirliğe gidildiğinde, ekseriyetle akrabaların yoğun olduğu bayram ziyaretlerinde, kalabalık ve uzun süredir birbirini görmeyen bir ekip, bol dantelli odada tesbih taneleri gibi dizilir ve nasılsın'lar başlar. O başörtülü teyze başlatır hep. Bir nasılsın başlar ki; ne kulaklarınıza inanabilirsiniz, ne de karşınızdakilerin android olmadığına. 4 kişilik bir grupta 12, 8 kişilik bir grupta 56 tane "Nasılsınız"; karşışılığında 56 tane "İyiyim siz nasılsınız?" duyarsınız. Herkes sırayla birbirine iyi olup olmadığını sorar. İçimizden hep; "Az önce bıyıklı amcaya nasıl olduğumu söylemiştim, dinleseydin." ya da "Valla hepiniz bu kadar iyi olduğunuza göre, ben muhteşemim." demek gelir, ama demeyiz. Terbiyeli Türk gençleriyiz ya biz; bazen, "İyiyim teyzecim siz nasılsınız?" diyerek gönüllerini hoş ederiz, bazen sadece "İyiyim" der, solundaki kadına iyiyim demek üzere hazırlanırız.

----------------------

Amanin Erotik Film...
Cümbür cemaat ailecek misafirlikte otururken "poat" diye bi kanalda erotik bi sahne çıkmaz mı? Ulan şimdi kanalı kim değiştirecek? Tabi bu iş ev sahibine düşer. O sırada bazı gözler hemen TV'den uzaklaşır ve farklı geyiklere doğru uzarlar. Anlamadığım konu ev sahibinin kanal değiştirmeden önce ağır ağır kumandaya uzanması ve kanal değiştirirken girdiği tiriptir.

-------------------

Minik Misafir
Ya hani eve küçük afacan bi çocukla şirin bi teyze misafirliğe gelir. İnsanı bayan, "Nasılsınız, iyi misiniz?" sohbetinden sonra ev sahibi ufaklığa döner ve; "Sen benimle kal ha? Annen gitsin ben senin annen olayım." der. Sonra anne de manyak komşuya uyar; "Kalcan mı?" der.
Bu ne salak bi geyiktir. Çocuk, kalcam, dese anne bırakacak mı? Ev sahibi teyze gerçekten o afacana anne olacak mı? Bu çozuk fazlalık mı? Annesi onu niye teyzeye veriyo? Teyze salak mı? Her evine gelen çocuğu yanına alıp ne yapacak? Böbrek taciri mi?
Bunlar eminim bana da soruldu ama çok ufaktım, tefektim; ne düşünerek ne cevap verdiğimi unuttum.

Ne Vardı Sizin?

Bir kaç arkadaş hem lezzetli, hem de ucuz yemek yiyecek olmanın neşesiyle kebapçıya ya da büfeye doluşuruz. Gelsin ayranlar, gitsin dönerler, abi ketçap mayonez versene ...
Yemekleri bitirip de sigaraları yaktıktan az sonra varsa garsona, yoksa kasadaki abiye sorarız; "Bizim hesabı alır mısın?" Hayır efendim alamaz. Çünkü adisyon denen, kullanımı kolay ve son derece yararlı sistemden haberi olmayan müthiş bir esnaftır o. Soruya soruyla karşılık verir:
- Ne vardı sizin?

Töbe ya! Nasıl sayacağım şimdi tek tek, yazsana baba sen biz yedikçe bi köşeye. Du bakalım:
- Eee 3 ayran, 2 tost, 5 yarım döner, 2 hamburger ...
- Hamburger 3 değil miydi?

Bak bak inanmıyo bi de. Ulan ne iş ya! Fazla da sinirlenmeyiz ama...
------------------------------

Adres Takibi
Bugünlerde çok sık rastlar oldum bu olaya. Eminim hepiniz her gün bununla karşılaşıyorsunuzdur. Bu gün adamın birine, postane nerde, diye sordum:

- Hocam. Bakar mısın? Postane nerde?
- Bak şurdan aşağı dümdüz in. Birinci değil, ikinciden sola dön. Sonra birinci değil, ikinci değil, üçüncüden sağa dön.
-Oldu...

Ya yok böyle bişi valla. Adam kısaca ikinciden sola, üçüncüden sağa dese olmuyor. İlla birinci değil, ikinci değil... Sanki öyle demese ben gidip o sokaklara teker teker girip çıkacağım. Anlamıyorum ben bu insanları. Bir daha adres sorarsam böyle olayım.

-----------------------

Aramak
Öyle heryerde bulunmayan birşey ararsınız, bir dükkana girersiniz:

-Feldispat distribütörü var mı?
-Yok.
-Nerde bulabilirim?
-Valla onu arayacaksınız beyfendi...

Ulan arayacağımızı biliyoruz, hatta zaten aramak üzere yola çıktık ve şu anda zaten arıyoruz, sen bize nerede arayacağız, nerede bulabiliriz onu söylesene. Manyak mısınız ulan siz?

--------------------------------------

Dükkanda İki Kişi
Arkadaşınızın parası vardır, girer bir dükkana, arkasından siz. Dükkan iyiden iyiye genişse bir müddet sonra iki ayrı müşteri gibi görünürsünüz. Siz salak salak etrafınıza bakınırken "Buyrun nasıl yardımcı olabilirim?" gibi tüm kameraların size dönmesini sağlayan bir soru sorulur tezgahtarlardan biri tarafından. Ulan ben şimdi ne desem? Bişiler mi alsam nedir? "Beraberiz" dersiniz utandığınızı belli etmeyerek. Tezgahtar yüzündeki sahte gülümseme, aklındaki "He müşteri değilmiş bu be. Andavalın tekiymiş. Ötekine yüklenelim biz." düşünceleriyle uzaklaşır. Bazen tüm bunlardan önce arkadaşınız yetişir imdadınıza: "Arkadaş benle birlikte". Oh orada yalnız olmadığınız herkese ispat edilmiştir işte. Böylesine sığınırsınız dostunuzun kanatları altına.

---------------------------------------
Çok Fena Sıkışma Hali
Neden 3.5 saatir tuttuğunuz çişiniz tam kapınızın önüne geldiğinizde dayanılmaz boyuta ulaşır? Ve neden kapıyı açmak için canhıraş aradığınız anahtarlarınız en son baktığınız cebinizden çıkar? Ve neden önce alt kilidi açar, üstün de kilitli olduğunu anlar, üst kilidi açar ve sonra yine alt kilidi açmak zorunda kalırsınız? Bu sonradan öğrenilen bir davranış biçimi mi, yoksa insanoğlunun doğasında olan kendi kendine işkence çektirme içgüdüsü müdür? Nedür?

DİYETİN GİZLİ AMACI

Diyet ve benzeri oluşumlar Türk delikanlıları güçten düşürmek ve Türk tebasının devamını engellemek için dış mihraklar tarafından çıkarılmış bilinçli bir düzmecedir. Amaç eskiden bir koyunu bir oturuşta götüren dev gibi babayiğit atalarımızı ve tarlada doğum yaptıktan sonra bebeğini kundaklayıp elde orak çalışmaya devam eden büyük Türk kadınlarını;kalori sayan,grip olunca yatağa düşen,fitness ve aerobik yapan çıt kırıldım tiplere dönüştürmek ve Büyük Türk ırkını japonlar gibi sıska zayıf ve sağlıksız bir ırk haline getirmektir.

İktiza ettiğinde 240 kiloluk top mermisini tek başına namluya süren bir Türk babayiğidini pazar arabası ile pazara çıkmaya muhtaç duruma düşürülmesinden daha soykırım ne olabilir arkadaşlar? Annemin anlattığı vita yağı dönemleri ve hatta dedemin anlattığı iç ve kuyruk yağı dönemlerinde kalp hastalığı var mıydı? Vardıysa neredeydi? Sorarım size. Kollestrol çokluğu bir hastalık değil sadece ölçüyü kaçırdığınızın bir göstergesi olup 2 şişe soda ile oranı düşürülmesi mümkün bir basit durumdur.

Gençler gelin bu oyuna düşmeyelim kalori diyet gibi tuzaklara kapılmayalım. Can boğazdan gelir! Soya fasulyesi et yerine geçmez! Hindi etinin neye derman olduğu belli değildir! Kepek ve lif insan değil hayvan gıdasıdır.

Feminizim ve eşitlik adı altında değerli Türk kızlarının aklı çelinmekte. Yeni nesil yemek yapmayı bilmeyen, abuk sabuk yiyeceklerle yetişecek, beceriksiz, uyumsuz, damak zevki gelişmemiş sunta kılıklı diet bisküviyi yiyecek sanan, et yemeyen, geleneksel mutfağına bağlı kebap perver kişileri hanzo yada kıro gibi gören, sinirli ve bir deri bir kemik bir gürüha dönüştürülmekte! Tüm bunlar az önce belirttiğim gibi gelecek Türk neslinden korkan dış mihrakların bir oyunudur.

Başka bir yeni çağ yalanı da Çin mutfağıdır. Aslında Çin mutfağı ya da Çin yemeği diye bir şey yoktur. Onların olayı bahçede buldukları her türlü malzemeyi bir demir leğene doldurup (Wog) diğer Çinliler mevzuya uyanmadan acele pişirip (herşey az pişmiş) karnın doyurmaktan ibarettir. Bu kardeşlerin sayısı milyarlar ile ifade edildiğinden bizdeki gibi ortadaki tencereye kaşık sallama durumlarında masadakilerin yarısı aç kalmakta ve dolayısı ile tok açın halinden anlamamakta fakat kung-fu marifeti ile bir araba sopa yemekteydiler.

Sonunda uyanık bir Çinli bu durumda çözüm olarak çubukla yemek tekniğini bulup masada bulunan herkesin tencerenin dibi görünmeden birkaç lokma alabilmesini sağlamış ama sonuçta bu günkü cüce asabi ve kıl Çinliler ortaya çıkmıştır.

Kahrolsun doymamış yağ oranları! Kahrolsun şekersiz yiyecek içecekler! Her daim yaşasın geleneksel Türk ve Osmanlı mutfağı der;bol salçalı yağlı ve hamur işli öğünler dilerim.

Yaşamınız fırından çıkmış bol fıstıklı peynirli künefe ve ıspanaklı börek + ayran tadında geçsin.
öyle çok diledim seni allahtan bir anda karşımda buldum seni .....
kapıyı çalandım sense açan içimin içine kazıdım seni ...
doyamıyorum bakmaya doyamıyorum ...
kıyamıyorum sevmeye kıyamıyorum .....
canımın içi ,bitanem ,bebegim derdin duyamıyorum ah sözleri çok arıyorumm....

sesi gülşen'e benziyo ama o değil galiba
http://www.albinoblacksheep.com/flash/nanaca.php

fırlatın bakalım ne kadar fırlatacaksınız
Hakkında
Konum: istanbul Turkey
Forum İmzası:
Vefasızlar kitabına seni de yazdım.....

İkinci Mesaj bekleme süresinin 2 dk olmasını protesto ediyorum.
Temel Bilgiler ve İstatistikler
Aktiflik: Şu anda DH'de değil
Son Giriş: 19 yıl önce
Son Mesaj Zamanı: 17 yıl
Mesaj Sayısı: 966
Gerçek Toplam Mesaj Sayısı: 3.836
İkinci El Bölümü Mesajları: 73
Konularının görüntülenme sayısı: 10.661 (Bu ay: 359)
Toplam aldığı artı oy sayısı: 7 (Bu hafta: 0)
En çok mesaj yazdığı forum bölümü: Konu Dışı / Off Topic
Mesajları
İkinci El Referansları
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.