Şimdi Ara

Bilim/Kültür Haberleri....

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
807
Cevap
0
Favori
104.041
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Arkadaşlar yeni bir ürünle devam ediyoruz.......

    Bu topic şöyle olacak: Konusu yok ancak çizgisi kültür bilim formatında yani serbest sohbet havasında değil. Fakat yazarlar mesajların içeriğinden konudan konya atlayarak bilimsel bilgi-yorumu sürdürecekler. Belli bir süre sonra bakacağız ki konu nerden nereye gelmiş. İsteyen istediği yere çekebilir. Kimse kimseyi eleştirmeyecek. Tüm kurallarımız burada da geçerlidir. (Tekrara gerek yoktur.)

    Mesela evrenle ilgili ilk mesajı açtık diyelim konu oradan felsefeye oradan matematiğe ordan evrime ordan biolojiye gidebilir.

    Bir deneyelim ek fikri ve konunun yapısına ilişkin önerisi olanlar bildirebilir.



    Mimayınkaf endişeleriniz haklıdır ancak sizin de gayretlerinizle bunu aşarız. Zaten diğer yerlerdeki uygulamamız ne ise burada da budur. Farkı sadece konusu yok. İstediğin yerden dal. (kaba tabirle) Sonuçta fuzuli mesaj atanlar her zaman olduğu gibi silinecek cezalar yine gündemde değişen birşey yok yani.


    İyi Günler.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Hare Rama -- 13 Haziran 2007; 21:35:55 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    Bu konuda İslam ın engellediği bir bilimsel gelişmenin var olduğuna şahsen bilmiyorum.


    Vardır. Mesela:

    1) Takiyeddin'in İstanbul'da kurduğu gözlemevi Şeyhülislam fetvasıyla yıkılmıştır.
    2) Osmanlı'ya matbaa büyük bir gecikmeden sonra girebilmiştir.
    3) 1841 yılında Anatomi derslerinin verilmesine direnilmiş, İbn-i Sina dinsiz ilan edilmeye kalkışılmıştır.

    Yirminci yüzyıl başlarına kadar yukardaki olaylar ve çok daha fazlası Türkiye'nin (veya Osmanlı'nın diyelim o dönemler için) aydınlanmasını engellemiştir, bu engellemeler din adına yapılmıştır. Bu konuda şu iki sayfaya bakabilirsiniz (ha bunlar yanlı yayınlardır ben güvenmem derseniz bunu bilemem):

    http://www.kongar.org/makaleler/mak_tub.php
    http://bilim.ficicilar.name.tr/sayfa/bilim_icin_siyaset-07-Kilavuzu_ulema_Olanin.html



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mfiz -- 21 Temmuz 2006; 11:25:41 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz

    quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    Bu konuda İslam ın engellediği bir bilimsel gelişmenin var olduğuna şahsen bilmiyorum.


    Vardır. Mesela:

    1) Takiyeddin'in İstanbul'da kurduğu gözlemevi Şeyhülislam fetvasıyla yıkılmıştır.
    2) Osmanlı'ya matbaa büyük bir gecikmeden sonra girebilmiştir.
    3) 1841 yılında Anatomi derslerinin verilmesine direnilmiş, İbn-i Sina dinsiz ilan edilmeye kalkışılmıştır.

    Yirminci yüzyıl başlarına kadar yukardaki olaylar ve çok daha fazlası Türkiye'nin (veya Osmanlı'nın diyelim o dönemler için) aydınlanmasını engellemiştir, bu engellemeler din adına yapılmıştır. Bu konuda şu iki sayfaya bakabilirsiniz (ha bunlar yanlı yayınlardır ben güvenmem derseniz bunu bilemem):

    http://www.kongar.org/makaleler/mak_tub.php
    http://bilim.ficicilar.name.tr/sayfa/bilim_icin_siyaset-07-Kilavuzu_ulema_Olanin.html




    Arabic İslam anlayışıyla tanıştığımız günlere denk geliyor gibi..
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Evet mavi yazılar güzel bir yaklaşım. Bundan sonra herkes kendi özel rengini kullanabilir ve burası renk cümbüşüne dönebilir. Bence bunda bir mahzur yok.

    İnsanlar niçin bilim yapar. Bilim bir kültürel birikim değil midir? Bilime olan inancın kaynağı düşünülünce sizin yaklaşımınıza göre bilim de bir inanç oluyor.


    Sizin görüşlerinize saygıda kusur edilmiyor değil mi öyleyse sizden saygı hususunda kim daha fazlasını bekleyebilir ki?
    Kurallarca da olmadığı gibi sizce de mahzur olmaması sizin adınıza sevindirici olmuştur ( umarım ); lakin benim için bir farklılık arz etmiyor.
    Mürekkebin renginde takılı kalarak zaman kaybetmek yerine içeriğin derinliği hakkında konuşmak daha uygun olur. . .
    Felsefe ile bilimi birbirinden nasıl ayıramıyorsak, girift bir birliktelik söz konusu ise kültür ile bilimde de durum pek farklı değil sanırım.

    Elbette ki bilimde de bir inanç var. Bir bilim adamı şuursuzca ( "inanç - şuur" iman anlamında değil ) bilimle uğraşamaz, icat yapamaz ya da bilimi ilerletemez vb. çünkü bir öğreti söz konusu.


    İnanmak
  • quote:

    Orjinalden alıntı: vese

    @mfiz

    anatomi çalışmalarına kuşku ile bakıldığına dair bir delil var mı?


    Deneysel tıp alanında 19. yüzyılda Osmanlı'da sorunlar olduğunda dair daha önce verdiğim iki linkte bilgiler var. Bu linklerdeki makalelerdeki referanslar elimde yok, olsaydı onlardan da okumak isterdim:

    http://bilim.ficicilar.name.tr/sayfa/bilim_icin_siyaset-07-Kilavuzu_ulema_Olanin.html
    http://www.kongar.org/makaleler/mak_tub.php



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mfiz -- 22 Temmuz 2006; 13:06:24 >
  • ingilizce bilen ve canı sıkılan arkdaşlara tavsiyemdir:

    http://www.chick.com/reading/tracts/1004/1004_01.asp
  • quote:

    Orjinalden alıntı: vese

    ingilizce bilen ve canı sıkılan arkdaşlara tavsiyemdir:

    http://www.chick.com/reading/tracts/1004/1004_01.asp


    Ne propaganda ama
  • quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz

    quote:

    Orjinalden alıntı: vese

    ingilizce bilen ve canı sıkılan arkdaşlara tavsiyemdir:

    http://www.chick.com/reading/tracts/1004/1004_01.asp


    Ne propaganda ama


    abdullah'ın son en sondaki korkma resmi süper


    bakın bu da türkçe:http://www.chick.com/reading/tracts/1535/1535_01.asp

    çirkin müslümanın yakışıklı hristiyanın sözleri karşısında nasıl bir anda döndüğüne dikkat!...



    bu arada:

    "ay tanrısı" hikayesi ile ilgili:
    http://www.islamic-awareness.org/Quran/Sources/Allah/moongod.html

    Allah kelimesinin kökeni ile ilgili:
    http://en.wikipedia.org/wiki/Allah#Etymology



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vese -- 22 Temmuz 2006; 18:25:12 >
  • coğrafyanın etkisini de göz ardı etmeyin,

    ortadoğunun yağış almaması , çölleri >> insanları göçebeliğe - kabileciliğe itmiştir.
    islam dininin misyonlarından biri de kabileci - tutucu zihniyete (kan davaları , kabile milliyetçiliği, yağma ekonomisi, herşeyi hislere-fanteziye indirgeyen bedevi aklı... ) bir son vermekti,
    bunu belli bir ölçüde başardı ama tamamen değil.

    avrupanın bol yağış alan ovaları, nehirleri >> insanları yerleşik hayata itmiştir. ve nüfus yoğunluğuna sebep olmuştur.

    Nüfus yoğunluğu önemli bir şey, toplumun ihtiyaçlarını dolayısıyla gelişimi hızlandırıyor.

    bir de soğuk - sıcak iklim var ki bunlar da toplumların düşünce yapısı üzerinde bir hayli etkili.



    bana bu konuda ilham veren Said Nursi nin yorumunu okuyun:

    Evet, biz aşağıya iniyoruz, onlar yukarıya çıkıyor. Bunun iki sebebi vardır. Biri maddî, biri mânevîdir.

    BİRİNCİ SEBEP: Umum Hıristiyanın kilisesi ve mâden-i hayatı olan Avrupa'nın vaziyet-i fıtriyesidir. Zira dardır, güzeldir, demir madenidir, girintili çıkıntılıdır. Deniz ve enharı bağırsaklarıdır, bâriddir.

    Evet, Avrupa küre-i zeminin hums-u öşrü iken, nev-i beşerin bir rub'unu letafet-i fıtriyesiyle kendine çekmiş. Hikmeten sabittir ki, efrad-ı kesirenin içtimâı, ihtiyacatı intaç eder. Görenek gibi çok esbabla tekessür eden hâcât, zeminin kuvve-i nâbitesine sığışmaz. İşte şu noktadan ihtiyaç san'ata ve merak ilme ve sıkıntı vesait-i sefahete hocalık edip tâlime başlarlar.

    Evet, fikr-i san'at, meyl-i mârifet, kesretten çıkar. Avrupa'nın darlığı ve deniz ve enharı olan vesait-i tabiiye-i münakale içinde dolaşması sebebiyle, tearüf ticareti, teavün iştirak-i mesaiyi intaç ettikleri gibi, temas dahi telâhuk-u efkârı, rekabet de müsâbakatı tevlit ederler. Ve bütün sanayiinin mâderi olan demir madeni, kesretle içinde bulunduğundan, o demir, medeniyetlerine öyle bir silâh-ı kuvvet vermiştir ki, dünyanın bütün enkaz-ı medeniyetlerini gasp ve garat edip gayet ağır bastı, mizan-ı zeminin muvazenetini bozdu.

    Hem de herşeyi geç almak, geç bırakmak şanından olan burudet-i mutedilâne, sa'ylerine sebat ve metanet verip, medeniyetlerini idame etmiştir. Hem de ilme istinatla devletlerinin teşekkülü, mütekabil kuvvetlerinin tesadümü, gaddarane istibdatlarının iz'âcâtı, engizisyonane taassuplarının aksülâmel yapan tazyikatı, mütevazi unsurlarının rekabetle müsabakatı, Avrupalıların istidatlarını inkişaf ettirip, mezâyâ ve fikr-i milliyeti uyandırdı.

    İKİNCİ SEBEP ...
    (devamı için:http://www.risaleinur.com.tr/kulliyat/2053.html )

    anlaşılmayan yerleri de @Deep Impact , @akarahmet veya başka bir hayırsever anlatsın,
    herşeyi de devletten beklemeyin canım



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vese -- 26 Temmuz 2006; 11:10:55 >
  • yalnız ben yazmadım alıntı yaptım.farketmişsinizdir umarım. sağolun yine de.


    http://www.historicalsense.com/Archive/Fener73_2.htm

    sitenin güvenilirliğini de bilmiyorum, ama mantıklı geldi bana da.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: dasdasq

    yalnız ben yazmadım alıntı yaptım.farketmişsinizdir umarım. sağolun yine de.

    http://www.historicalsense.com/Archive/Fener73_2.htm

    sitenin güvenilirliğini de bilmiyorum, ama mantıklı geldi bana da.

    Yok canım, biz o ihtimali düşünmemiştik!
  • ‘Mikro-robot’lar Mars’ı istila edecek



    Gelecekte tenis topu büyüklüğündeki robotlar, Mars’ta mağara ve çatlaklara girerek araştırılmadık nokta bırakmayacak.

    Mikro-robotlar tenis topundan biraz daha büyük olacak.

    LONDRA - Mikro-robot olarak adlandırılan küçük robot araçlar, Mars veya bir başka gezegenin yörüngesindeki uzay aracından paraşütle yüzeye bırakılacak. Paraşütte 1000 adet mikro-robot bulunacak. Her bir mikro-robot indiği noktayı araştıracak. Mikro-robotlar yüzeyde yuvarlanarak veya zıplayarak yol alacak. Mikro-robotların bir tarafları daha ağır tasarlanarak, dengelerini kaybetmeleri halinde, bozuk arazide dahi tek taraflı durabilmeleri sağlanacak.

    Mikro-robotlar yaklaşık 5 santimetre çapında ve 100 gram ağırlığında olacak. Yapay kasları sayesinde tek zıplayışta 1.5 metre yol alması planlanan mikro-robotlar, operasyon ömürleri boyunca 50 km yol katedecek. Mikro-robotlar saatte 6 kez zıplayarak, 30 gün zarfında tahminen 120 kilometre kare alanı gezmiş olacak. Mikro-robotların üzerinde dijital fotoğraf makinesi, tayfölçer ve iletişim antenleri bulunacak.

    MAĞARA VE ÇATLAKLARA GİREBİLECEK

    ABD’nin önde gelen araştırma kurumlarından Massachusetts Institute of Technology profesörü Steven Dubowsky, NASA’dan aldığı ödenekle mikro-robot prototipleri üzerinde çalışıyor.

    Gelecek yılın Eylül ayında ilk mikro-robotlar, New Mexico Çölü’ndeki mağaralara bırakılarak denemeler yapılacak. Dubowsky araştırmayı şöyle özetliyor; “Mikro-robotların en önemli özelliği mağara ve çatlaklara sızabilmeleri. Mars’ta bulunan Spirit ve Opportunity mağaralara giremez, girse dahi çıkamaz. Böylece normalde incelemesi mümkün olmayan noktalar araştırılabilecek; özellikle derin mağaralar ve yeraltı tünelleri gibi.”

    MEVCUT ARAÇLARA GÖRE AVANTAJLARI

    Mikro-robotlar, küre şekilleri sayesinde bugünkü araçların sürünemeyeceği arazilerde yol alabilecek. Halen Mars’ta bulunan Spirit ve Opportunity gibi araçların yürümesi için arazinin düz olması gerekiyor. Ayrıca mikro-robotlar bir bölgeye çok sayıda bırakılacağı için, birkaçının yok olması keşfin genel seyrini olumsuz etkilemeyecek. Mağara keşiflerinde mikro-robotlar üzerlerinde bulunan mesaj üniteleriyle merkezle iletişimi kaybetmeyecek. Dubowsky, 50 adet mikro-robotun 1 kilometre derinliğinde bir mağarayı bütünüyle araştırabileceğini belirtiyor.

    Mikro-robotlarla bir gezegenin keşfedilmesi fikri şimdilik uygulanabilir gözükse de, pratikte uygulamaya geçmesi en 10 yıl alacak.

    ( NTV-MSNBC )


  • Mamut klonlamayı denedi ama başaramadı



    Klonlama yoluyla insan kök hücresi elde ettiğini öne süren ve sonrasında kamuoyunu yanılttığı anlaşılan G. Koreli profesör Hwang Woo-suk’un, mamut kopyalamayı denediği ortaya çıktı.

    ANKARA - Çalışmasında verileri çarpıttığı için profesörlük unvanı alınan Hwang Woo-suk, kopyalama yoluyla kök hücre elde ettiğini açıklamış ve ülkesinde ulusal kahraman ilan edilmişti. Sahtekarlık, zimmetine para geçirme ve biyo-etik yasa ihlali suçlamasıyla hakkında dava açılan Hwang, Seul’deki duruşmada önceki çalışmalarına dair önemli itiraflarda bulundu. Hwang, bağışların bir bölümünü nesli tükenen mamutların 3 kez klonlanması için harcadığını, ancak başarısız olduklarını belirtti.

    Hwang, Güney Kore’nin önde gelen sanayi kuruluşlarından SK’dan aldığı bağışı mamut ve kaplan klonlanmasının yanı sıra, ekip üyelerinin seyahatleri ve ekipten bir uzmanın evlilik masrafları gibi özel işlerde kullanıldığını kaydetti. Hwang, duruşmada ekibinin yaptığı sahtecilik için özür diledi. Güney Koreli yetkililer, 2.5 milyon dolara yakın özel bağışın Hwang’ın banka hesabına yatırıldığını ve bu paranın özel işlerde kullanıldığını tespit etmişti.

    ‘AFFETTİRMEK İÇİN ÇALIŞMALARA YENİDEN BAŞLAYACAK’

    Kopyalama yoluyla insan kök hücresi elde ettiği iddiaları sahte çıkan Hwang Woo-suk ise yeni bir laboratuvar açarak araştırmalarına yeniden başlamayı planlıyor. Avukatı, “Dr. Hwang, insanların affını sağlama ve şerefini yeniden kazanmanın tek yolunun araştırmalarına yeniden başlayarak başarılarını göstermek olduğunu düşünüyor” şeklinde bir açıklama yaptı.

    Hwang’ın çalışmalarını inceleyen meslektaşları, 11 deneyden dokuzunun sonuçlarında tahrifat belirlemişlerdi. Hwang Woo-suk’un, ayrıca tıp ahlakına aykırı bir şekilde araştırmalarında kendi ekibindeki kişilere ait yumurtaları kullandığının ortaya çıkması da skandal yaratmıştı. Seul Ulusal Üniversitesi, Hwang’ın akademik unvanını elinden almış ve 6 arkadaşıyla birlikte üniversiteden uzaklaştırmıştı. Güney Kore Sağlık Bakanlığı da, Hwang’ın insan embriyolarını klonlamasını ve bu tür çalışmalar için yumurta elde etmesini yasaklamıştı.

    ( NTV-MSNBC )


  • Arşimed’den 21’inci yüzyıla faks var



    M.Ö. 287 - 212 yıllarında Sicilya'da yaşayan Arşimed, Dünya'yı rakamlarla ifade eden ilk düşünürdü. Newton ve Leibniz, Arşimed'ten esinlenerek diferansiyel ve entegral hesaplarını bulmuştu.

    Antik Çağ’ın en önemli bilim insanlarından matematikçi Arşimed’in elyazmaları, özel X-ışınları kullanılarak yeniden yapılandırılıyor.

    LONDRA - Arşimed’in keçi derisi üstüne işlediği elyazmaları, bilim tarihinde ilk matematik hesapları olarak kabul ediliyor. Elyazmaları arasında Arşimed’in Suyun Kaldırma Kuvveti başlıklı tarihi makalesi de bulunuyor. Arşimed’in Dünya’yı rakamlarla ifade ettiği yazıları kapsayan elyazmaları, matematiğin başlangıcı sayılıyor. Araştırmayı yürüten Baltimore’daki Walters Sanat Müzesi küratörü Will Noel, elyazmalarının yeniden yapılandırılması “Antik Çağ’dan bir faks mesajı almak gibi” sözleriyle betimliyor.

    Arşimed’in M.Ö. 3’üncü yüzyılda kaleme aldığı metinler, M.S. 10’uncu yüzyılda kimliği bilinmeyen bir elyazı ustası tarafından yağlı parşömen kağıtlarına temize geçirilmişti. Bu olaydan 2 veya 3 yüzyıl sonra Kudüs’te Yohanna Mironas adlı bir keşiş, Arşimed’in elyazmalarını içeren orijinal kağıtları yeniden kullanıma soktu. Yağlı keçi derisinden yapılan zamanın kağıtlarının üretimi oldukça pahalı olduğundan, ölen bir kişinin ardından el yazmaları silinip kağıtlar yeniden kullanılıyordu.


    Arşimed'in elyazmalarını üstünde bu resim bulunuyor. X-ışınları bu resme zarar vermeden alttaki yazıları bilgisayarda yapılandırıyor.

    Arşimed için de bu kural değişmedi ve orijinal elyazmaları silindi, kağıtlar yeniden kullanıldı. Hatta Mironas adlı bu keşiş, büyük kağıtları ikiye bölerek kitap haline gelecek şekilde katladı ve Ortodoks dinine ait ilahileri işledi. Keşiş Mironas’ın yeniden kullanıma soktuğu bu eski ve o zaman için dahi tarihi sayılabilecek kağıtlar arasında ünlü 4’üncü yüzyıl filozoflarından Hiperides’in de elyazmaları bulunuyordu. Yüzyıllar içinde parşömen kağıdı üzerindeki yazılar silindi ve kayboldu.

    Küratör Noel, iki önemli filozofun fikirlerini üstüste barındıran bu kağıtları ‘Dünyanın 8. harikası’ olarak niteliyor; “Antik Çağ’ın iki filozofu ve ortaçağ Ortodoks ilahileri aynı kitapta aynı sayfalarda, ne kadar şanslı kağıt parçaları ve bizler de onları bulabildiğimiz için şanslıyız.”

    Tarihi elyazmalarındaki metinleri okumak için daha önce çeşitli aydınlatma ve dijital görüntüleme teknikleri kullanılıyordu. Ancak ne kadar gelişmiş olsa da bu teknikler bazı bölümleri aydınlığa kavuşturmuyordu. Bilim insanları şimdilerde X-ışınlarından yararlanıyor. X-ışınları jeoloji ve biyoloji gibi temel bilimlerde ve antropolojide ise taş resimlerinin aydınlatılmasında yıllardır kullanılıyor, ancak sanat eserlerinin incelenmesinde ise henüz yeni.


  • İran’da koyun klonlandı


    İranlı bilim insanlarının klonladığı koyun doğumdan 5 dakika sonra solunum problemi nedeniyle öldü.

    TAHRAN - Uzmanlar klonlama çalışmalarına devam edeceklerini ve kök hücre konusunda yeni deneyler yapacaklarını açıkladı. Klonlama deneyinin, İran’ın tıp, savunma sanayi ve nükleer teknoloji alanlarında bölgesel bir güç olmak için devletin dolaylı destek verdiği programlardan biri olduğu belirtiliyor.

    Araştırmayı yürüten İsfahan Royan Enstitüsü uzmanı Murteza Hüseyni, deneyin faydalı olduğunu ve yeni deneyler yapmaya devam edeceklerini ifade etti. Hüseyni, 2 Ağustos günü doğan koyunun doğumdan 5 dakika sonra solunum yetersizliği nedeniyle öldüğünü, ancak anne koyunun ise sağlığının yerinde olduğunu ifade etti.

    Şİİ DİNİ LİDERLERDEN KLONLAMAYA DESTEK
    Klonlama programı İran’da Şii dini liderlerden kabul görüyor. Şii dini liderler hayvanlarla yapılan klonlama deneylerinin ‘caiz’ olduğunu ve dini değerlere karşı olmadığını açıkladı. Dini liderler insanlar üzerinde yapılan deneylere ise karşı çıkıyor. Bir İslam devleti olan İran’da kesin ve nihai hükümleri dini otoriteler veriyor. Bir eylemin dine aykırı olduğuna kanaat getirilirse, o eylem yasaklanıyor. İranlı Şii uzmanların onay verdiği hayvan klonlamaya ise, Sünni liderler hayvan veya insan farketmeksizin karşı görüş belirtiyor.


  • Balık peşinde 65 bin km uçuyorlar



    Yeni Zelanda kökenli kül rengi yelkovan kuşları, göç sezonlarında Kuzey-Güney kutupları arasında 65 bin kilometre yol katediyor.

    LONDRA - Bilim insanları Yeni Zelanda’ya özgü kül rengi yelkovan kuşlarının, dünyanın en uçun mesafe kat eden hayvanları olduğu kanıtladı. Kanat açıklığı yaklaşık 1 metre olan ve boyu yarım metreyi aşan yelkovan kuşlarına elektronik sinyal verici takan araştırmacılar, yiyecek peşinde Dünya’yı dolaşmalarını takip etti. Bilim insanlarına göre, kuşlar çok farklı coğrafyaları ziyaret ettiği için yüksek çeşitlilikte bir beslenme rejimine sahip. Ancak küresel ısınma ve aşırı balıkçılık nedeniyle yiyeceği azalan bu kuş türünü de zor günler bekliyor.

    Araştırmayı yapan University of California-Santa Cruz uzmanı Scott Shaffer, yelkovan kuşlarını 65 bin km’lik yolculukları boyunca elektronik alıcılarla izledi. Shaffer, Ocak 2005’te iki ayrı kuş kolonisinden 33 kuşa 6 gram ağırlığında elektronik verici taktı. Shaffer, 2005 yılının sonbaharında kuşlar yolculuklarını bitirip Yeni Zelanda’ya döndüklerinde 20 kuşu vericiler yoluyla konumlandırmayı başardı ve 19’unun Dünya üzerinde aldıkları yol belirledi.

    200 GÜNDE 65 BİN KİLOMETRE

    Orijinal adı Puffinus griseus olan gri yelkovan kuşları yolculuklarına Yeni Zelanda’dan başlıyor, Pasifik Okyanusu’nda Asya ile Amerika kıtalarını ayıran Bering Boğazı’nın kuzeyine kadar uçuyor. Buradan Antarktika’nın güneyine kadar geliyor sonrasında, Japonya’nın batısına uçuyor ve nihayet 200 günün sonunda Yeni Zelanda’ya dönüyor. Bu yolculuk yaklaşık 65 bin kilometre sürüyor.


    Araştırma, ABD Bilimler Akademisi’nin yayın organı Proceedings of the National Academy of Sciences mecmuasında yayımlanmıştır.

    Kaynak
  • Cumartesi gecesi meteor şöleni



    12 Ağustos Cumartesi gecesi havanın açık olması halinde astronomi meraklıları, saatte 70-100 civarında yıldız kayması izleyebilecek.

    ANKARA - Gökyüzü, Ağustos ayı boyunca meteor yağmurlarına sahne oluyor. Meteor yağmuru en yoğun 12 Ağustos Cumartesi gecesi yaşanacak. Uzmanlara göre, gökyüzündeki bazı meteor kaymaları çıplak gözle izlenebilecek.

    Dünya’nın yörüngesi herhangi bir kuyruklu yıldızın yörüngesiyle kesiştiğinde, kuyruklu yıldız atmosfere hızla giriyor. Bu esnada kuyruk bölümündeki göktaşları atmosferdeki sürtünmenin etkisiyle alev alıyor ve yanıyor. Bu yanma gökyüzünde bir ışık bırakıyor. Yeryüzünden gözlemlenen bu olaya halk dilinde ‘yıldız kayması’ deniyor, aslında bu bir meteorun yanarak yeryüzüne düşmesi. Yıldız kayması yaz aylarında daha sık yaşanıyor.


  • Kıl dönmesi nedir?


    Kuyruk sokumu oluğunda köksüz kılların batarak , cilt altında birikmesi ve iltihaba yol açmasıdır. Kist dermoid sakral veya Pilonidal Sinus olarak bilinir. Köklü bir kılın dönüp cilde batması farklı bir durum olup konumuzun dışındadır.




    • Daha çok 15-30 yaş arası gençlerde görülür.
    • Erkeklerde kadınlara göre sıktır.
    • Kuyruk sokumunu tercih etmekle beraber , koltuk altı ve göbek çukuru gibi vücudun diğer yerlerinde de ortaya çıkabilir.
    • Kilolu ve terleyen kişilerde risk fazladır. Kuyruk sokumu oluğunun derin olması burada terleme ve cildin yumuşamasına , kılların kolayca birikebileceği doğal bir vadi oluşumuna neden olur.
    • Ailevi yatkınlık , kıl tiplerinin benzemesinden kaynaklanıyor görünmektedir.
    • Uzun süre ve kaykılarak oturma hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştırmaktadır.
    • Dar giysiler de sürtünme ve terlemeyi arttırdığı için kıl batmasına zemin hazırlayabilir.


    Belirtileri

    Kuyruk sokumunda ;
    • Ağrı
    • Akıntı
    • Kaşıntı


    Nasıl Oluşur?

    Kuyruk sokumunda toplu iğne başı ile bir misket sığacak büyüklüğe kadar değişen büyüklüklerde bir veya birden fazla delik ile karşımıza çıkar. Kıl , zamanla cilt altında ilerleyip tüneller oluşturabilir. Bir süre sonra iltihapla beraber deriyi bir yerden patlatır . Akıntıyla beraber kılların bir kısmını da vücut dışarı atmış olur. Kılların taşıdığı mikroplarla cilt altında gelişen iltihaplanma bazen abse dediğimiz ağrılı şişliğe neden olur. Birkaç gün içinde ağrı giderek artar ve absenin patlaması ile ağrı azalır , akıntılı dönem başlar.



    Tedavi yöntemleri hakkında genel bilgi

    Eskiden bu hastalığın doğuştan olduğu düşünülüyordu. Bu yüzden ameliyatlar hep derin yapılageldi. Kuyruk kemiğine kadar hastalıklı doku etraf sağlam doku ile birlikte çıkarılır. Cerrahın tercihine göre yara pansumanlarla iyileşmek üzere ya açık bırakılır. Yahut değişik biçimlerde dikilir. Bu ameliyatların en büyük handikapı hastalığın nüksetmesi halinde ortaya çıkan tablonun hemen daima ilkini aratır bir görünüm arzetmesidir. Ameliyatlarda hastaya narkozun getirdiği bedeni ve ekonomik külfet bir yana , 15-20 gün de yatak istirahati zorunluluğu gibi bir dezavantajı vardır.

    Alternatif metodun faydaları nelerdir?

    • Ağrı yok denecek kadar az hissedilir.
    • Tedavi süresi ortalama bir hafta olup bu süre içinde doktorunuzu 3 kez görmeniz yeterlidir.
    • Ameliyatlarda olduğu gibi iz bırakmamakta , anatomiyi bozmamaktadır.
    • Yeniden ortaya çıkma şansı klasik ameliyatlara oranla çok daha düşüktür.
    • Ekonomiktir.


    Korunma

    Bu hastalığı geçiren ya da yukarıda sayılan riskleri taşıyan kişiler şunlara dikkat etmelidir:

    • Kilo almaktan kaçınmalı , fazla kilolarını vermelidirler.
    • Aşırı terleme gibi bir sorunları varsa uygun önlemler alınmalı , kuyruk sokumu gibi doğal oluklar gerekirse pudra ile kurutulmalı.
    • Uzun süre ve bilhassa kaykılarak oturmaktan kaçınılmalı.
    • Erkekler ve aşırı kıllı bayanlar , kuyruk sokumu kıllarını 30 yaşına dek traş etmeliler.
    • Hastalık 30 yaşından sonra ortaya çıktığında tedavi sonrası en az 2 yıl traş işlemi uygulanmalıdır.


    Özellikle günde birkaç kez , kuyruk sokumunda biriken kıl , pamukçuk gibi şeyler temizlenmelidir. Asıl sorun oluşturanın buradaki köksüz , dökülmüş kıllar olduğu hatırlanmalıdır.





    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mimayınkaff -- 18 Ağustos 2006; 15:05:51 >
  • İnsanı düşündüren gen HAR1F



    Bilim insanları, insan beyninin maymundan daha gelişmiş olmasını sağlayan kilit geni saptadıklarını açıkladı. HAR1F adlı bu gen, soyut düşünce yetisiyle ilişkilendiriliyor.

    Serebral korteks, düşünce, teorik öğrenme, yaratıcılık, beş duyu, bellek ve hisler, problem çözme ve karar verme yetilerini düzenliyor.

    İSTANBUL - İnsan beynini, kendisine en çok benzeyen canlı olan maymun beyninden ayıran en önemli unsurlar soyut ve yaratıcı düşünce, bilgi birikimi ve dil yetisi. Bu yetiler beynin serebral korteks adı verilen ön bölümünde şekilleniyor. Serebral korteksin oluşumunda kilit rol oynayan ve insanı diğer canlılardan ayıran genin adı HAR1F. Uzmanlara göre, bu gen sayesinde insan beyni primatların üç katından daha büyük. Bilim insanları, bu genin birkaç milyon yıldır tüm hayvanlarda hiçbir değişime uğramazken, sadece insanda ani ve hızlı bir değişim geçirdiğini ve bu sayede insanın bugünkü zekasına kavuştuğunu ortaya koydu. Şimdi bu gendeki ani değişimin nedenleri sorgulanıyor.

    Araştırmayı yürüten University of California-Santa Cruz bünyesindeki Biyomoleküler Mühendislik Merkezi uzmanı David Haussler, söz konusu kilit genle ilgili çıkardıkları kanıtların güçlü, ancak henüz ‘dolaylı’ olduğunu ifade ediyor. Haussler ve ekibi HAR1F genine bağlı olarak, dil yetisi ve bilgi birikimi gibi beynin en karmaşık işlemlerinin gerçekleştiği serebral kortekste de, bazı önemli değişimlerin insanda çok hızlı ve aniden gerçekleştiğini keşfetti. Serebral korteks, insanda düşünce, teorik öğrenme, yaratıcılık, beş duyu, bellek ve hisler, problem çözme ve karar verme yetilerini düzenliyor.


  • Çift başlı yılan hangi yöne sürünür?



    ABD’nin St. Louis kentindeki Dünya Akvaryum Müzesi, bir sergi için bir araya getirdiği 10 adet çift başlı yılan ve kaplumbağaları basına tanıttı.

    ST. LOUIS - İnsanlarda da rastlanan aynı vücudu paylaşan ikizler gibi, çift başlı yılanlar da, aslında aynı vücudu paylaşan iki ayrı yılan. Dünya Akvaryum Müzesi Müdürü Leonard Sonnenschein, yılanlardan birinin dişi, diğerinin erkek olduğunu ifade etti. Sonnenschein, sergide yer alacak 10 adet çift başlı hayvanla Guinness Rekorlar Kitabı’nda ‘Çift başlı hayvanlar sergisi’ başlığında rekor kıracaklarını dile getirdi. Çift başlı yılanlar çiftleşmede kullanıldıktan sonra, internetten açık artırma ile satılacak.


  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.