Şimdi Ara

Şiirler,güzel sözler (256. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
5.331
Cevap
42
Favori
629.658
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 254255256257258
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • GÖĞE BAKMA DURAĞI

    İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
    Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
    Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
    Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
    Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
    Bu evleri atla bu evleri de bunları da
    Göğe bakalım

    Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
    İnecek var deriz otobüs durur ineriz
    Bu karanlık böyle iyi aferin Tanrıya
    Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
    Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
    Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
    Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
    Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
    Beni bırak göğe bakalım

    Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
    Tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum
    Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
    Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
    Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
    Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
    Bana dönesin diye bir bir kapattım
    Şimdi otobüs gelir biner gideriz
    Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
    Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
    Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
    Durma kendini hatırla
    Durma göğe bakalım

    TURGUT UYAR



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi MeTaLiK_Papatya -- 5 Mart 2012; 2:59:13 >
  • SEVDA ÜSTÜNE

    Küçücük pencerem bahçeye bakar
    Bademler, erikler geceye bakar
    Bir ışık dökülür yapraklardan şıkır şıkır
    Filizler susmuş, tohumlar uyumuş;
    Bir an durmuş, genişlemiş büyümüş
    Bir eski şarkı, bir eski bahar, bir bildik deniz
    Vakit nisan ortasında bir akşam...

    Bu şiirde sevda sevda üstüne
    Senelerdir veda veda üstüne
    Yareli yüreğimde dağ dağ üstüne
    Vakit nisan ortasında bir akşam.
    Mehtap ettiğinden bihaber
    Kuşlarla, çiçeklerle, balıklarla beraber
    İki tel kumral saç olsa avucumda şimdi
    Ağlayıp ağlayıp avunsam...

    TURGUT UYAR
  • UZAK KADERLER İÇİN

    Birgün bir yağmurlu garip garip
    -Çoluğu çocuğu terk edeceğim-
    Bir sevgiyle doymayacak kalbim, anladım
    Alıp başımı gideceğim

    Asır yirminci asırdır, amenna
    Bir yanımda sevgilerim, bir yanımda sancım
    Neon lambaları büsbütün karartır gecemizi
    Uzaklar daha uzaklaşır
    Bir defne çıkarır gibi kayalardan, Âdemden beri
    Sımsıcak sevgilere muhtacım...

    Birgün alıp başımı gideceğim
    -Yıldızlar ışısın, yollar üşüsün, yollar...-
    Belimi bir ılık şal sarsın, mavi
    Hüzünlü bir serencamın ardında, şarkısız
    Rüyalarım unutulmuş bir handa pes desin
    Görmüş geçirmiş bir çift duygulu dudak karşısında

    Kendi kendine çekilmez oluyor ömrüm
    Her insanın ayrı ayrı yaşayabilsem kaderinde
    Diyarı gurbette kanlı bir aşk
    Bahtsız bir çocukluk uzak köylerin birinde
    En uzak beyazlar
    En yakın ikindilerde, duygulu
    Ve bir sahil meyhanesinde bir akşam
    İçip içip ağlasam...

    Nasıl kısa kesmeli bilmiyorum
    Herkesin derdinden pay isterken
    Uzak kaderlerin suları çağlar şimdi
    Yıldızlar dökülür sonsuza içimizden

    Birgün bir parkta otururken biliyorum
    Bir el yağmurlarla dokunacak omuzuma
    Bir çift göz, bir davet, bir kalp
    Çoluğu çocuğu terk edeceğim
    Yapraklar dökülecek, çiçekler solacak

    Bir sonbahar, bir sabah ve bir yağmur olacak
    Toprak ve insan kokularıyla
    Uğultulu bir sarhoşluğun içinde, yıllar için
    Başımı alıp gideceğim

    TURGUT UYAR
  • Eğer doğru yerdesiniz!
     Şiirler,güzel sözler
     Şiirler,güzel sözler
  • Seviyordum Sizi

    Seviyordum sizi ve bu aşk belki
    İçimde sönmedi bütünüyle.
    Fakat üzmesin sizi artık bu sevgi
    İstemem üzülmenizi hiçbir şeyle.

    Sessizce, umutsuzca seviyordum sizi.
    Bazen çekingenlik, bazen kıskançlıkla üzgün.
    Bu öyle içten, öyle candan bir sevgiydi ki
    Dilerim bir başkasınca da böyle sevilin!

    Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
  • KÖŞE

    Sen geldin ve benim deli köşemde durdun
    Bulutlar geldi ve üstünde durdu
    Merhametin ta kendisiydi gözlerin
    Merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
    Bulutlar geldi altında durduk

    Konuştun güneşi hatırlıyordum
    Gariptin yepyeni bir sesin vardı
    Bu ses öyle benim öyle yabancı
    Bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı

    Dişlerin öpülen çocuk yüzleri
    Güneşe açılan küçük aynalar
    Sert içkiler keskin kokular dişlerin
    İçinden geçilen küçük aynalar

    Ve güldün rengârenk yağmurlar yağdı
    İnsanı ağlatan yağmurlar yağdı
    Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
    Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı

    Sen geldin benim deli köşemde durdun
    Bulutlar geldi üstünde durdu
    Merhametin ta kendisiydi gözlerin

    Sezai Karakoç
  • Çaresizliğin en amansız olduğu yerdeyim şimdi
    İlk defa sevmenin tarif edilmez korkuları içindeyim
    Uykusuz gecelerin yorgun sabahlarında seni düşünüyor
    Ve korkularla yine sana doğru koşuyorum
    Hep aynı soru düşüncemde “ya severse”
    O zaman neler olabileceğini düşünmek korkutuyor beni
    İlk defa yenileceğimi anlıyorum
    Karşımda kendinden emin gözlerin, dudakların, ellerin bunu söylüyor bana
    Seni tanımadan geçen bütün yıllara lanet ediyorum
    Önceleri hiç bilmediğim adını, şimdi binlerce defa tekrarlıyor dudaklarım
    Gün oluyor bir tabloyu seyredercesine mutlu heyecanlarla doluyorum karşında
    Gün oluyor eski bir yunan heykelin ölümsüz güzelliğiyle büyülüyorsun beni
    Gözlerin gözlerime takılınca güçsüzlüğüm aklıma geliyor
    Beni sevmediğin sevmeyeceğin
    O zamanlar öylesine yıkılıyorum ki bilemezsin
    İnsan nasıl gökyüzüne baktığı zaman
    Bu sonsuz evren içinde küçük ve çaresiz bir yaratık olduğunu anlarsa
    Güzelliğinde bana aynı şeyleri düşündürüyor
    Gün oluyor mavilerde, gün oluyor kırmızılarda, gün oluyor karalarda yaşıyorum seninle
    Dudaklarında çıkan her kelime suya bir taş atmışçasına büyüyor içimde
    Nereye gitsen kulaklarımda o yarı karanlık çocuksu sesin
    Sonra kendine has kokun, kokuların en çıldırtıcısı, en tahrik edicisi
    Ve gözlerin…
    Esmer bir akşamüstünün serin hüznünü getiren gözlerin
    Görebildiğim, duyabildiğim her şey bana seni sevmeyi söylüyor
    Uzaklaştıkça yaklaşıyor uzak
    İşin en kötüsü yaklaştıkça da uzaklaşmaktan korkuyorum
    Belki hiçbir zaman sana seni sevdiğimi söyleyemeyeceğim
    Ne sana nede senden başkasına…
    Düşün ki çoğu zaman kendime bile söyleyemiyorum
    Sanki söylediğim anda her şey bitecek ve bu emsalsiz büyü bozuluver ilecekmiş gibi geliyor
    Bir insanın kendini aldatması ne güçtür bilirsin
    Bu sevmek korkusunun aslında çok sevmek olduğunu biliyor fakat anlatamıyorum
    Galiba asıl korku sevmek değil onun arkasına gizlediğimiz sevilmemek korkusu
    Küçük aldanmalarla kendimizi avutmaya çalışıyor
    Düştüğümüz bir çıkmazda bir teselli arıyoruz kendimize
    Belki de aynı korkular içindeyiz seninle, bir birimizden haberimiz yok
    Sevmek…
    Seni alabildiğine sevmek…
    Hiçbir şeyi umursamadan, bütün karanlıkları hiçe sayarak sevmek
    Tutmak ellerinden, o derinlere inmek, gitmek oralara, o yerlere
    Orda hep sen olmalı, seni yaşamak ve olduğun yerde bile
    Seninle sensiz olamamak…
    Sonrada sensiz edemediğimi, edemeyeceğimi söyleyememek sana
    Susmak…
    Susmak…
    Korkudan ölünceye kadar…

    Ümit Yaşar Oğuzcan
  • mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur. aklın şaşar. dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur. öyle garip bir dünya.. olmaz dediğin ne varsa hepsi olur. "düşmem!" dersin düşersin, "şaşmam!" dersin şaşarsın. en garibi de budur ya, "öldüm." der durur, yine de yaşarsın...
  • Kaldırımlarsız kalmasın burası..

    Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
    Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
    Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
    Sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum.

    Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
    Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
    İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
    Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

    İçimde damla damla bir korku birikiyor;
    Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
    Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
    Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

    Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
    Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
    Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
    Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

    Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
    Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
    Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
    Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!


    Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
    İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
    Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
    Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

    Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
    Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
    Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
    Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

    Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
    Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
    Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
    Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..


    Necip Fazıl Kısakürek
  • Kanunsuzluk Kol Gezince Şiddet Kacınılmaz Olur . veya Anlatma Yaşatta Görelim .
  • Ne zaman dinlesem, çocukluğum, yaz aylarında köyde geçen günlerim gelir aklıma, ağlamaklı olurum. Yıllardır severek dinlemekte iken yaş kemale erdikçe her dinleyişimde daha bi etkilenir olduğum şiirdir.

    Şemsi Yastımana da bu vesile ile Allah'tan rahmet diliyorum.


    MEMLEKET HASRETİ


    Ölmez, sağ olursam bu yaz inşallah
    Sılayı bir daha görmek istiyom
    Kırşehir'e varsam ya ağşam, zabah
    Topraklara. yüzüm sürmek istiyom


    Harmana denk gelse, düvene binsem
    Şöyle dabaz olup, kaşınsa ensem
    Acık bağ bellesem, acık dinlensem
    Çayıra bir pala sermek istiyom.




    Kaman'ı, Mucur'u, Çiçekdağı'nı
    Kındam, Dinekbağı, hem Özbağ'ını
    Köylü, kentli, hastasını, sağını
    Görüp bir muhabbet kurmak istiyom.


    Bağ bozumu üzüm haftına batsak
    Bekmez kazanına hayvalar atsak
    Boranıynan damla şiresi datsak
    Arı soksa, çamır sürmek istiyom.


    Hacı Bektaş, Ahi Evran Sultanı
    Aşık Paşa, Kaya Şeyhi cananı
    İmarette neslim Şeyh Süleyman'ı
    Aşk ile bağrıma sarmak istiyom.



    Üç arkadaş şöyle bir bahça bulsak
    Çalpıdan hatlayıp, bir üzüm yolsak
    Sağbısı dutsa da, bir rezil olsak
    O tatlı günlere ermek istiyom.



    Ahievran, çarşı içi, hökümet
    Kümbetaltı, Kayabaşı, İmaret.
    Akrabayı, eşi dostu ziyaret
    Uğrayıp, hal-hatır sormak istiyom.


    Seğirdip, dolaşsak hep tarla dapan
    Keklik dutmak için kursaydık kapan
    Daş döğüşü olsa, vızlasa sapan
    Kafamı, gözümü yarmak istiyom.


    Ne büyüktür zevki yurdu görmenin
    Kaç senenin hasretine ermenin
    Dört bir yanda methedilen termenin
    Şifalı suyuna girmek istiyom.



    Bilmem ki olur mu gine becerim?
    Çayırda oynasak zıkka, acerim
    Terleyip, karakıp, bir su içerim
    Dalağım kabarıp, böğrmek istiyom.



    Halam sağ olsa da, sesim duysaydı
    Cebime devramel, iğde koysaydı
    (Şunda yi) diyerek alma soysaydı
    Cevizi de dişle kırmak istiyom.


    Enteremi giysem, sümüğüm aksa
    Koluma silerim, yağlığım yoksa
    (Başangı) dır diye mahalle bıksa
    Kesekle camları kırmak istiyom.


    Bir de gitsem tezem beni görseydi
    İçi çokelikli dürüm dürseydi
    Hele azıcık da sızgıt verseydi
    O an pirzolayı yermek istiyom.



    Cesurluğum dutsa, şöyle kasılsam
    Yaylıların arkasına asılsam
    Kımçıyı yiyince yere yassılsam
    Yollarda ağlayıp durmak istiyom.


    Dayım gilden acık köğtür aldırsam
    Emmim gilden armıt kak'ı buldursam
    Ceblerime şak leblebi doldursam
    Töhmeleyip, uşgur kırmak istiyom.


    Ceviz kaval etsem, sakam da toksa
    Çızgılı oynarım, eneğim çoksa
    Koluma söylerken bir döğüş çıksa
    Sumsuk yimek, hem de cırnak istiyom


    Sögürmelik bir et çıksa satırdan
    Höşmerim, çullama gitmez hatırdan
    Kuşlukleyin hedik gelse tandırdan
    Çölmeğin içine girmek istiyom.



    Tok, çik, opban, mirre bir aşşık atsam
    Sakanın dımığna kurşun akıtsam
    Üç yüz enek ütüp, cebe bakıtsam
    (Ne şişiyon la) dedirmek istiyom.



    Bir hağbe kemeyi yüklesem sırta
    Çıksam bir alamaç yapacak sırta
    Beş gö suvan, üç kaynamış yımırta
    Bazlama içine sarmak istiyom.


    Görür m-ola bu fakirin gözleri
    Delice Çay'ını, berrak özleri
    Kıssıkkaya serinledir bizleri..
    Neyleyım denizi, ırmak istiyom.


    Bunları her daim arzular özüm
    Memleket mahsülü vücuda lüzum
    Tokaloğlu kaysı, dıranı üzüm
    Tek, yimeyim, şöyle dermek istiyom.



    Kim sorarsa yazdın bunları niye?
    Gelecek nesile kalsın hediye
    Kırşehir'de doğdum, Türkmen'im dıye
    Her yerde göğsümü germek istiyom.



    Bir dügün olsa da bir kayın gitsek
    Dokuz butlu tavuk lafını etsek
    Dam pilavu, gelse yisek tüketsek
    Davullu zurnalı dernek istiyom.


    Ey Şemsi Yastıman, ümitli kulsun
    Kısmet ise gayen yerini bulsun
    Hemşeriler buna vasıta olsun
    Kırşehir'e selam vermek istiyom.


    Şemsi Yastıman
  • ..
    Bugün pazar,
    bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar
    ve ben ömrümde ilk defa,
    gökyüzünün bu kadar benden uzak
    bu kadar geniş
    bu kadar mavi olduğuna şaşarak
    kımıldamadan durdum,
    sonra saygıyla toprağa oturdum,
    dayadım sırtımı duvara.
    Bu anda ne düşmek dalgalara,
    bu anda ne hürriyet, ne karım,
    toprak, güneş ve ben, bahtiyarım.
    ..
  • Seni bulmaktan önce aramak isterim.
    Seni sevmekten önce anlamak isterim.
    Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
    Sana hep hep yeniden başlamak isterim.

  • ben,söylediklerimden sorumluyum,
    anladıklarınızdan değil...
    *lâ edrî
  • Düşün: Kör, sağır ve dilsiz çölde gidiyorlar ve sağır ölüyor.
    Dilsiz köre, sağırın öldüğünü nasıl anlatır?
    Seni sevmek; sadece dilsiz kalmak değil, dilsizin böylesi olmak işte!

    -Adam Fawer
  • "her emir özgürlüğün suratında patlayan bir tokattır"
  • Susmanın kalesine sığınıyorum
    Önümde karanlıktan duvarlar
    Sırtımda insan yüklü bir gök var...
    Erdem BEYAZIIT
  • TEĞET
    Herkes kırılamaz
    Bazen ipince dal olmak gerekir
    Kırılmak için
    Ama dünya kütüklerin...

    Ağlayamaz herkes
    Ağlayabilecek kadar büyümek gerekir
    Dünya ise küçüklerin...

    Sevemez herkes
    Bir orman olmak gerekir sevmek için
    Bak ki dünya çöllerin...

    Ve vakur bir damla olmak
    Dalga için
    Katılmak okyanusa
    Aşk için, isyan için!
    Yılmaz ODABAŞI
  • MENDİLİMDE KAN SESLERİ


    Her yere yetişilir
    Hiçbir şeye geç kalınmaz ama
    Çocuğum beni bağışla
    Ahmet Abi sen de bağışla

    Boynu bükük duruyorsam eğer
    İçimden öyle geldiği için değil
    Ama hiç değil
    Ah güzel Ahmet abim benim
    İnsan yaşadığı yere benzer
    O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
    Suyunda yüzen balığa
    Toprağını iten çiçeğe
    Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
    Konyanın beyaz
    Antebin kırmızı düzlüğüne benzer
    Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
    Denize benzer ki dalgalıdır bakışları
    Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
    Öylesine benzer ki
    Ve avlularına
    (Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
    Ve sözlerine
    (Yani bir cep aynası alım-satımına belki)
    Ve bir gün birinin adres sormasına benzer
    Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne
    Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
    Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına
    Minibüslerine, gecekondularına
    Hasretine, yalanına benzer
    Anısı işsizliktir
    Acısı bilincidir
    Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
    Gülemiyorsun ya, gülmek
    Bir halk gülüyorsa gülmektir
    Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi.
    Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
    Dirseğin iskemleye dayalı
    -- Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben --
    Cıgara paketinde yazılar resimler
    Resimler: cezaevleri
    Resimler: özlem
    Resimler: eskidenberi
    Ve bir kaşın yukarı kalkık
    Sevmen acele
    Dostluğun çabuk
    Bakıyorum da simdi
    O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.
    Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi
    Biz eskiden seninle
    İstasyonları dolaşırdık bir bir
    O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
    Nazilli kokardı
    Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası
    Kıl gibi ince İstanbul yağmurunun altında
    Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
    Kadının ütülü patiskalardan bir teni
    Upuzun boynu
    Kirpikleri
    Ve sana Ahmet Abi
    uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
    Sofranı kurardı
    Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
    Cezaevlerine düşsen cıgaranı getirirdi
    Çocuklar doğururdu
    Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
    O çocuklar büyüyecek
    O çocuklar büyüyecek
    O çocuklar...
    Bilmezlikten gelme Ahmet Abi
    Umudu dürt
    Umutsuzluğu yatıştır
    Diyeceğim şu ki
    Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
    Oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
    Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
    Çocuklar, kadınlar, erkekler
    Trenler tıklım tıklım
    Trenler cepheye giden trenler gibi
    İşçiler
    Almanya yolcusu işçiler
    Kadınlar
    Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
    Ellerinde bavullar, fileler
    Kolonyalar, su şişeleri, paketler
    Onlar ki, hepsi
    Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
    Ah güzel Ahmet Abim benim
    Gördün mü bak
    Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
    Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
    Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
    Gelse de
    Öyle sürekli değil
    Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
    O kadar çabuk
    O kadar kısa
    İşte o kadar.

    Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
    Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
    Mendilimde kan sesleri.






    Edip CANSEVER
  • seni versinler ellere, bana kurşunlar...
  • 
Sayfa: önceki 254255256257258
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.