Yusuf'u Kaybettim Yusuf; u kaybettim Kenan ilinde Yusuf bulunur, Kenan bulunmaz Bu aklı fikr ile Leyla bulunmaz Bu ne yaredir ki çare bulunmaz Aşkın pazarında canlar satılır Satarım canımı alan bulunmaz Yunus öldüdeyu selan verirler Ölen beden imiş, aşıklar ölmez Yunus Emre
Yol Yar yüreğim yar, gör ki neler var, Bu halk içinde bize gülen var. Ko gülen gülsün, Hak bizim olsun, Gaafil ne bilsin,Hakk'ı seven var. Bu yol uzaktır menzili çoktur, Geçidi yoktur derin sular var. Girdik bu yola aşk ile bile, Gurbetlik ile, bizi salan var. Her kim merdane gelsin meydane, Kalmasın cana kimde hüner var. Yunus sen bunda meydan isteme, Meydan içinde merdaneler var. YunusEmre
Yarab Bu Ne Derttir Yarab bu ne derttir derman bulunmaz Yar bu ne yaradır merhem bulunmaz Benim garip gönlüm aşktan usanmaz Varıp yare gider hiç geri dönmez.. Aşık olan gönül aşktan usanmaz Ahiret korkusun bir pula saymaz Aşk pazarıdır bu canlar satılır satarsın bu canı hiç kimse almaz.. (dönüpte bakmaz) Döne döne binbir öğüt verirler Dünya malı ile gözün boyarlar Aşık öldü deyu sala verirler Ölen hayvan olur, Aşıklar ölmez. Yunus Emre
Felek Vermezsin Dengi Dengine Felek vermezsin dengi dengine Yolum düşürdün yine ingine Kader getirdi Karaman iline Çimenler mahzun gülleri mahzun Aşıp dağları seyran eyledim Garip gönlümü hayran eyledim Doğdu gönlümden ben de söyledim Yaylalar mahzun yolları mahzun Oba yerleri yıkılmış viran Ceylanlar gitmiş dağılmış şahan Dedim feleğe işlerin yaman Konuştum nice dilleri mahzun Karacaoğlan konayım güllere Gidelim gönül uzak illere Selam söyleyin garip yollara Gördüm ovaları çölleri mahzun Karacaoğlan
Gamlanma Gönül Kemler iyi göremez Gamlanma gönül gamlanma Bin kaygu bir borç ödemez Gamlanma gönül gamlanma Koyun meler kuzu meler Sular hendeğinde dolar Ağlayanlar bir gün güler Gamlanma gönül gamlanma Yiğit yiğidin yoldaşı At yiğidin öz kardaşı Sağlık her şeyin başı Gamlanma gönül gamlanma Naçar Karac'oğlan naçar Pençe urup göğsün açar Kara gündür gelir geçer Gamlanma gönül gamlanma Karacaoğlan
Gel Bağlandı yollarım, kaldım çaresiz Gayri dünya bana aralandı gel Derildi defterim artsız arasız Üst üste dizildi sıralandı gel Yâri görse idim haftada ayda Sevip ayrılmaktan ne buldum fayda Azrail göğsümde canım hay hayda Ciğerimin başı yaralandı gel Karac'oğlan der ki başa yazıldı Gözüm yaşı ceyhun oldu süzüldü Kefenim biçildi, kabrim kazıldı Mezarımın üstü karalandı gel Karacaoğlan
Gel Güzeli Bolca İle Gidelim Gönül ne gezersin sarp kayalarda İniver aşağı yola gidelim Bir güzel sevmeyle gönül eğlenmez Gel güzeli bolca ile gidelim Koyuver gitsin sefil baykuşu Durmuyor akıyor gözümün yaşı Kadir kıymat bilmezmiş er kişi Kadirli kıymatlı ile gidelim Şahanı koyverin avını alsın Yarenim yoldaşım yanıma gelsin Şu garip illerde düşmanım ölsün Emmili dayılı il'e gidelim Karac'oglan der ki yiyip içmeden Muhannat köprüsünden geçmeden Güzeller usanmaz konup göçmeden Düşelim de azgın sele gidelim Karacaoğlan
BATI HAYRANLIĞI Batı şokunun sarsdığı günler... Batı hayranlığı sis gibi ruhları sardı, Tıpkı bir ölüm şoku insanımızın hâli; Ülkenin geleceği karardıkça karardı, Kimlerin omuzunda nesillerin vebâli? Batı illizyonu bitevî ruhları sardı. Mesâfelere takılmış iddiâlı ruhlar, Fânus içinde yanan yalancı mumlara denk. Şerit değiştirip duran bu şaşkın gürûhlar; Hedefe varamayacaklar ölünceye dek, Mesâfelere takılmış iddiâlı ruhlar... Yüce Yaradan’a karşı küstahça bir yarış, O’nun icraâtına rekâbet sevdâsında.. Kendi işinde alınan yol henüz bir karış, Zavallı hiç aşılmaz bir yolun cefâsında: Yüce Yaradan’a karşı küstahça bir yarış... Fezâda milyonlarca ışık yılı her yana, Görüp sezdiklerin nedir bu müthiş boşlukta?. Bildiklerinle Hakk’ı ilân düşüyor sana.. Yoksa boğulacaksın bu ürperten çoklukta.. Fezâda milyonlarca ışık yılı yanyana... Seni Yaradan’a ulaştırmayan mârifet, Rûhuna şaşkınlık verir ilimler adına; Öğrenip ışığa ermektir en büyük hikmet.. Sanmam insanoğlunu erdirsin murâdına, Onu Yaradan’a ulaştırmayan mârifet... Gözlerini kapayıp gerçeği görmeyenler, Asırlarca koştular bir serap arkasında. Bugün kalplerindeki ışığı söndürenler, Anlayacaklar dünyânın öbür yakasında, Gözlerini kapayıp gerçeği görmeyenler.!
BAHAR TÜRKÜSÜ Mevsim gelince bir bakarsın nevbâhar olur; “Gül açar, bülbül öter” heryer lâlezâr olur. Binbir râyiha ile soluklanır çiçekler, Sermest dolaşır bu iklimde kuşlar, böcekler... Ağaçlar semâa kalkar, okşar-geçer rüzgâr, Rüzgâr nağmeleriyle herşey rakseder-oynar. Ölümün ümîtle gülümsediği bu yerde, Bahar, Cennet’in çehresinde ince bir perde. Bu perdeyi aşan rûh Sonsuz’la bütünleşir, Burada insan bütünüyle uhrevîleşir. Artık çok sarp görünse de yollar ötelere, Ne gam! Uçup gitmiş ruhlar için Cennet’lere... Ufuklar daralsa, dünyâ sıksa da insanı, Bambaşka genişlikler verir ona îmânı. Arayanlar bulur burada sonsuz sükûnu, Anlar ancak inançla gerilen ruhlar bunu... Bir başka türlü bâdeyle mahmûrlaşan gözler, Baharı seyreder ve Cennetlerde gezerler. Ölürken de bunlar tohumlar gibi ölürler.. Sonra öteki baharda birbir dirilirler...
BAŞI TUTAN GAFİLLER Üç beş şımarığın çılgınca mâcerâsına, Kurban gitti millet, gitti Batı vebâsına. İnsanlar doğranıyor, insanlarda sessizlik, Bu ne hal İlâhî, nedir bu korkunç hissizlik? Yanıyorken babasının yandığı ateşde, Yok küçük bir gayret; yok olduğu kadar leşde... En korkunç ümitsizlikle giderken ölüme, Her şeyiyle pâymâl, her şeyiyle lime lime... Meskenet içinde ölüyor önce vicdânı, Sonra zilletle çıkıp gidiyor murdar canı. Sanmam ola, insan için daha büyük hüsrân; Kalmamış zerresi irfânın kör olmuş iz’ân. Birgün mâzînin o masmâvi semâlarında, Rengârenk bayraklaşan rüyalarla ard-arda.. Durmadan güvercinler gibi kanat çırparken, Yollar çığlık oldu inledi, bir sabah erken, Dertle inledi sîneler, inledi derinden, Ak kervan artık dönmeyecekti seferinden
BEKLENEN NEVBAHAR Mevsim döndü birdenbire bahar oldu hazân, Gül kokularıyla esiyor esince rüzgâr. Sonsuzluğa doğru akıyor tül pembe zaman, Az ötede muhteşem günün şehrâyini var... Pas tutmuş gündüzler artık bir bir çözülüyor; Kara-buza inat ufukta sımsıcak bir yaz.. Her yörede murat üveykleri süzülüyor, Rüyâları masmavi, ufukları bembeyaz... Keşke güneş batmasa, asla gece olmasa! Yollar eklense uç uca ötelere kadar!. Karanlık bassa da, zeminin rengi solmasa! Bir daha yalnız kalmasa asırlık yalnızlar..! Doğan şu renk renk sabah sürsün asırlar boyu! Yaşayalım hülyâlarımızı doya doya.. Ve hazır ısınmışken karanlıkların suyu, Dalmasın irâdeler o öldüren uykuya... Kızıllık yaslandı gurûba gayri zor işi, Diyalektik yanıyor içinden mangal gibi.. Devriliyor peş peşe bâtılın dördü beşi, En son göründü yalancı hülyâların dibi...
BENİM RABB’İM Benim Rabb’im benim Rabb’im; Sen’den başka yoktur Rabb’im! Dostluğunda vefa gördüm; Sen’in vefan çoktur Rabb’im! Kapında bendeler Sen’in, Muradı Sen’sin cümlenin, Aradan kaldır hicabı, Görsünler cemâlin Rabb’im. Ma'rûfsun bilinmez Zât’ın, Herşeyi kaplamış tahtın; Görenler görmüştür Sen’i, Gözsüzlere pinhân Rabb’im! Bildim diyenler aldandı, Bilmeyenler nâra yandı; Gönlümde kenzen bilindin; Âşıklara sübhân Rabb’im! Ruhlara ışıktır adın, Meclislere huzûr yâdın, Ariflerin son durağı, Dertlilere derman Rabb’im! Cürmüm pek çok yok tâatim, Belki yaklaştı saatim, Etmezsen inâyet eğer Kimden ola gufran Rabb’im!
BENİ YALNIZ BIRAKMA Gönlüm gözüm Sen’in ile açılır, Geçilmezler Sen’in ile geçilir, Adın anılınca nurlar saçılır; Doğ rûhuma beni hasretle yakma! Hak aşkına kulun yalnız bırakma! Ben bir kapıkulu, Sen de Sultansın, Yolda kalmışlara Haktan emansın, Ben bir cesed isem, Sen onda cansın; Doğ rhuma beni hasretle yakma! Dost aşkına kulun yalnız bırakma! Âşıklar ararlar Sen’i her yerde, Dudağın şerbeti dermandır derde.. Ben bir dertli isem dermanım nerde? Doğ rûhuma beni hasretle yakma! Hak aşkına kulun yalnız bırakma! Bir yüzü karayım pek çok vebâlim, Düşe-kalka, kalmadı hiç mecâlim.. Bilmem ki ötede ne olur hâlim..? Doğ rûhuma beni hasretle yakma! Hak aşkına kulun yalnız bırakma! Bir zaman mevsimler bütün bahardı, Korkarım o günler bir bir karardı.. Merhamet! Yollarım bir sarpa sardı.. Doğ rûhuma beni hasretle yakma! Dost aşkına kulun yalnız bırakma!
BÜLBÜL ÖTMESİN Yok artık işim güller, çemenler, lâlelerle, Aynı görüyorum karanfili yâseminle... Duyduğumdan beri râyihasını sonsuzun, Bir dünyâ ki, ölümle sona ermez; upuzun... Kalmadı gözümde ne renk ne ziyâ sevdâsı, Yeryüzünün ak zambakları, mor papatyası. İsterse hiç açmasın tepelerde çiçekler, Uçuşup, çiçeklerle oynaşmasın böcekler.. Ötmesin hiç bülbüller, uçmasın kelebekler, Şimdi rûhum renkler ötesi birşeyler bekler. Gönlümde ağaran o kutlu günün sabâhı, Gördüğüm, günler arasında günlerin şâhı...
BÜYÜK ÇİLEKEŞ Kan ter içinde yaşadın kan terdi pazarın; Yokdu vefâdârın... Sînelere çarpıp geçiyordu âh u zârın.. Ateşten efkârın... Mağmâlar gibiydin yalnız kaldığın günlerde.. Derdin perde perde; Hasretle geçip gitti hicrân dolu anların; Müthişdi kararın: Nurlar yağıp karanlıkları boğuncaya dek, Bu kavga sürecek..! Aşk rehberin olmuştu, mefkûren de dildârın; Coşkundu esrârın... İnleyip dolaştın çöllerde.. çöldü her yöre: Ova, dağ ve dere... Bahar müjdelemiştin, tüllenmeden baharın, Ümitten diyarın.. Göçüp gittin bir gece tan yeri ağarırken.. Ak horoz öterken... Hep anıp durmuştun, erdin vuslatına Yâr'ın.. Gönüller mezarın...
DELİ SANIR Dost ile dost olmak gâyem, Başka şey istemez gönlüm! Aşk u şevk olsun sermâyem, Tambur-ney istemez gönlüm. Tek O’nunla dost olayım, Kadehler gibi dolayım, Gül bahçesinde kalayım, Nam almak istemez gönlüm, Şöhret ü şandan geçeyim, Nurlu yolunu seçeyim, Kulu olup hep sekeyim, Şah olmak istemez gönlüm. Hem yazımı hem kışımı, Bırakayım meâşımı (*) Koyam yoluna başımı, Can u ten istemez gönlüm. Sezmesin dostlar hâlimi, O'na bağlı âmâlimi, Duymasınlar melâlimi, “Sen” ve “Ben” istemez gönlüm. Zaten bir bahtı karayım İçi-dışı hep yarayım, Derdim dildâra varayım, "Kîl"u "kâl" istemez gönlüm. Kimi beni deli sanar; Dertli kalbim O’nu anar .. Şeker-şerbetlere banar, Başka bal istemez gönlüm.
]DEVLET-İ EBED MÜDDET Battı diyorlar, ama bir gün yine doğacak, Er-geç ışık gelip karanlıkları boğacak.. Saracak nûr üstüne nûr arzı dörtbir yandan, Kurtulacak insanlık şu binbir hafakandan; Göz yaşından rahmet bulutları çelik-çavak, Her yana inci inci damlalar yağdıracak. Bütün ölüler dirilip çıkacak mezardan, Ellerinde bir demet gül bu yeni bahardan.. Sonra bir bir ölüm çukurlarını geçecek, Varıp Hızır’la o sırlı halvete erecek; Dudaklarında pırıl pırıl kâseler nurdan, İçecekler "âb-ı hayat" fışkıran pınardan. Îmânı, aşkı, ümidiyle tam şahlanarak, Ve bendine sığmayan sel gibi çağlayarak, Bir yep yeni dirilişe doğru bütün millet.. Dillerde kudsî türkü "Devlet-i ebed müddet" Kasvet dolu son bir devreyi daha aşacak Ruhların beklediği zirveye ulaşacak... Hiç durma yürü gönlünde nûr, dilde hikmet Yolun sonuna az kaldı; hele biraz gayret!. Kıvran daha bir süre düşünce azâbıyla! Ve rûhunda duyduklarının ızdırâbıyla, Yüksel Sonsuz’a doğru ve milleti de yükselt! Yükselt ki, biraz ilerde tarih-i şehâmet...
Yarab Bu Ne Derttir Yarab bu ne derttir derman bulunmaz Yar bu ne yaradır merhem bulunmaz Benim garip gönlüm aşktan usanmaz Varıp yare gider hiç geri dönmez.. Aşık olan gönül aşktan usanmaz Ahiret korkusun bir pula saymaz Aşk pazarıdır bu canlar satılır satarsın bu canı hiç kimse almaz.. (dönüpte bakmaz) Döne döne binbir öğüt verirler Dünya malı ile gözün boyarlar Aşık öldü deyu sala verirler Ölen hayvan olur, Aşıklar ölmez. Yunus Emre
Unutmayalar Arifler ortasında sofuluk satmayalar Çün sufiye ihlas oldu aşka riya katmayalar Ye gel bildiğinden ayıt yahut bilenlerden işit Teslimin ucunu tutup hiç sözü uzatmayalar Mumsuz baldır şeriat tortusus yağdır hakıykat Dost için balı yağa ne için katmayalar Kıymetin duyar isen neye değer iş bu dem Erenlerin ma'nisin bilmeze satmayalar Miskin Adem yanıldı uçmakta buğday yedi İşi Hak'tan bilenler Şeytan'dan tutmayalar Şirin hulklar eylegil tatlı sözler söyle gil Sohbetlerde Yunus'u hergiz unutmayalar. Yunus Emre
Tövbe Müslümanlar zemane yatlı oldu Helal yenmez haram kıymetli oldu Okuyan kur'ana kulak tutulmaz Şeytanlar semirdi kuvvetli oldu Haram ile hamir tuttu cihanı Fesat işler eden hürmetli oldu Kime kim Hak'tan haber verirsen Bakaır başın salar huccetli oldu Şagrit üstat ile arbede çalar Oğul ata ile izzetli oldu Fakirler miskinlikten çekti elin Gönüller yıkıban hetbetli oldu Peygamber yerine geçen hocalar Bu halkın başına zahmetli oldu Tutulmaz oldu peygamber hadisi Halayık cümle Hak'tan utlu oldu Yunus gel aşık isen tövbe eyle Nasuh'a tövbe ucu kutlu oldu. Yunus Emre