Şimdi Ara

Kent bilincine ermek (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
43
Cevap
0
Favori
1.412
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • bahsettiğiniz olay eskişehirde görülsede çok fazla yok eğer ultraslan veya gfp tişörtleri falan giyinip çarşıda dolaşmaya çalışmayın
  • Yazılı,görsel basın ve de spor yazarları kamu görevi yaparlar. Eğitici ve öğretici vasıtadır,araçtır kitleleri aydınlatmaktır görevleri.Bunu yaparkende taraflı olamazlar ahlak yasasına,hukukuna aykırı hareket etmeleri suç teşkil etmektedir.Spor basını,yazarları,yorumcuları, kulüplerin Amigo yazarlığını değil kamunun elamanı olup tarafsız bir şekilde görevlerini yapmaları gerekmekte.

    Balık baştan kokar diye boşa söylenmemiş devletin resmi kanalı TRT’nin iki sezon öncesi Levent Özçelik tarafından Pazar akşamları yapılan spor proğramında puan sıralamasına göre yukardan aşağıya ne takımlara ne renklerine ne de başka bir yönlerine bakılmaksızın eşit yorum ve pozisyon değerlendirmesi için özen gösteriliyordu.

    Daha sonra ne hikmetse bizde adettir iyi giden bir şeyi bozmak Levent Özçelik’ten sonra onun yerine,ben buna kasıtlı olarak diyeceğim getirilen Erdoğan Arıkan’ın ilk işi proğrama 4 takımın rengini temsil eden futbol topu koyarak art niyetli düşüncesiyle süper ligin Akşam haberinden sonra başlayan spor proğramında gece 12’ye kadar bu dört takımı değerlendikleri yetmiyormuş gibi birde gece 12 den sonra bu takımların tekrar özet görüntülerini vermeleri,kendi takımlarının yorumsuz,pozisyonsuz 2 dakikalık maç özetini seyretmek için uyumamaya çalışan insanları uyuttuktan sonra gece 1’de Anadolu takımlarının lehine olanı değil aleyhine olan pozisyon değerlendirmeleriyle kendilerince saolsunlar keyifli ve adaletli bir proğram yaptıklarını sananlara ne diyelim.

    Haksızca aleyhimize verilen penaltıları,Adaletsiz haksızca yönetilen maç ile ilgili değerlendirmelerden o kadar çok örnek var ki birde bu adamlar her hafta hakem hatalarından ağlıyorlar kazandıkları maçları nasıl kazandıklarını hiç söylemezler ama,Maç içerisinde yapılan hataları hakemin etkide kalma stresine ve korkusuna bağlamaya alıştırıldık tamam kabul.Akşam devletin kanalında spor proğramını izlerken en azından bir adaletli bir yayın beklemek hakkımız değilmi.

    Hata yapmak insanlık gereği herkesin hakkı ne varki Adalet beklemek başka,Adalet sağlamak ve bunu eşit dağıtmakla yükümlü olanların sebeb olduğu yanlışlar diğer şehirlerimizin,yerel takımlarımızın ve de taraftarlığının zarar görmesini sağlıyarak zayıflamasını sağlamakta bu birde TRT kanalıyla süper ligi iki proğram şeklinde ayırarak,bölerek kitlelerin beyinlerine bu şekilde pompalanıyorsa düşündürücü.




  • Yazıların tarihi yeni olmadığından verilen tarih ve durumlar yanıltmasın konun özü anlatılmak istenen yönünü değerlendirmekte fayda vardır.Teşekkürler
  • bizler takımlarımıza aşığız başarılı oldukları için değil,bide olaya şu yönüyle bakın gs,fb,bjk herkes her yerden insanlar tutuyor insanları nereli olursa olsun bir aşk için tek çatı altında topluyor. bende diyorum ki bu can bu bedenden çıkana kadar kalbim hep GS aşkı için çarpacak

    İNADINA İSTANBUL
  • bunun en önemli nedeni kültür seviyesi. kültür seviyesi ortalama üstü insan bazı şeylerin farkına varır ve bırakın ist takımlarını sevmeyi nefret bile edebilir. işin kötüsü üniv okumaklada gelişmiyor kültür seviyesi.
  • "Beşiktaş'ı yenseydik katliam çıkardı"
    Kayserispor-Beşiktaş maçı biteli günler oldu ancak yankıları hala sürüyor. Kayserispor Genel Menajeri Süleyman Hurma, Beşiktaş maçında yaşanan olaylara değinerek, önemli açıklamalarda bulundu.

    İnönü Stadında gerek taraftarların, gerek güvenlik görevlilerin tacizleri altında bir maç çıkardıklarını belirten Hurma, karşılaşma boyunca üzerlerine yabancı madde ve tükürük yağdığını söyledi.

    Koridorlarda bile güvenlik görevlilerinin sözlü sataşmalarına maruz kaldıklarını ifade eden Hurma şöyle konuştu:

    "Türkiye'de yenemeyeceğimiz bir takım yok. Beşiktaş'ta bunlardan biri.Ancak taraftarından tut güvenlik görevlilerine kadar çirkin ve ağza alınmayacak küfür ve baskıya maruz kaldık. Başımıza tükürük yağdı. Olmayacak zorluklar gösterildi. Sahada da futbolcularımız tahrik edildi. Hakem bile ne yaptığını bilemedi. Kısacası biz İnönü Stadı'nda galip gelseydik katliam çıkardı."

    Faruk Aydemir/KAYSERİ 08.04.2009 Kaynak : Sporx.com




  • Bu ülkede adam olmak zor.Daha zoru da adam gibi kalmak.Ama adamın var ise her şey kolay,çünkü kriterin olmadığı yerde tek şey güç.O nedenle gücü eline geçiren her istediğini yapmakta serbesttir.Bu sadece futbolumuz için değil,bu bir ülke gerçeğidir.

    Sistemin tüm unsurlarıyla düzgün işlediği durumda kurtarıcıya gerek yok duyulmaz da çünkü kahraman sistemin ta kendisidir oralarda krallara,imraratorlara pek gerek duyulmaz.

    Bu takım Milletin takımı belli bir kesimin değil,belli bir şehrin de , bir futbolcuyu Aday kadroya seçerken de formayı hak edene vermelisiniz,işinizi adaletli yapacaksınız teknik taktik yerine yanlış gaz vermekle,prim vermekle de olmaz.
    Geçen bir yerde okudum A.Milli takım’da Fatih Terimin yardımcısı Oğuz Çetin’in yıllar önce kendisiyle ilgili anlattığı anılarında 7 yıl Sakaryaspor formasını giydim bir kere A.Milli takıma çağrılmadım.Fenerbahçe’ye transfer olduğum sezon daha resmi maç oynamadan hazırlık kampında A.Milli takıma çağrıldım,demek ki değişen bir şey yok,o zaman’dan bu zamana hiçbir şey değişmemiş.

    Daha geçtiğimiz sezonlar da Rizespor’dan Beşiktaş’a gelen Koray Avcı’da geçen sezon Gençlerbirliği’inden Fenerbahçe’ye gelen Gökhan Gönül’de takımlarını değiştirmelerinin akabinde anında A.Milli takıma seçilmemişlermiydi. İlerlemiş yaşıyla GS’de kadroya giremeyen ama A.Milli kadroya çağırılan Ergün Pembe bu sezon Gaziantep’de oynadığı için mi alınmıyor,sezonun ilk yarısında GS’de dahi kadroya dahi alınmayan ve de tutulmayıp,beğenilmediği halde kulübüne baskı yaparak bu adam bana lazım Sabri yi oynatın diyorsun aynı düşünceyi Kayserispor’da oynatılmayan Gökhan Ünal için neden düşünmüyorsun.

    Mehmet Topuz ve Mehmet Yıldız daha ne yapsın? Biri takımına Türkiye kupasını kazandıran en önemli isimlerden biri,diğeride üçüzlerle şampiyonluk mücadelesinde en büyük katkıyı sağlıyarak takımının başa baş puanlara gelmesine sebep olan Sivasspor’un lokomotifi,bu çocukları bizans kabul etmese de onlar Türkiye’nin gönüllerinde vardılar ve olmaya da devam edecekler.

    Faruk Süren’in GS’de başkan olduğu dönemde en kızdığı kişilerden biri Fatih Terimdir sebebi ise çok paralar harcatıp başarısız olunca da kulübü bırakıp kaçmasıdır demişti Fatih Terim için ,birde GS’nin bugününe bakın zor gününde takımını şampiyon yapan alt yapıdan ismi sanı duyulmayan Cevat hoca,süper lig’de başarılı hocamı Çankırı belediyespor’dan gelip de Gençlerbirliği Oftaş’ı çalıştıran Osman Özdemir örneğin,daha bir de yanlışları da olsa sırf Fatih Terim için harcanan Ersun Yenal var.

    Herkes ailesini geçindirmekle yükümlü olduğu bakmak için daha zor mücadeleler vererek özverilerde bulunarak çok düşük maaşlar karşılığı hırpalanıp ne eziyetler çekmiyor mu bu ülkede yurdumun insanları,ya sizler,sizleri diğer profesyonellerden farklı kılan nedir,bedavaya mı yapıyorsunuz,bu yüksek paraları,sahte milliyetçilik numaralarıyla o zaman neden almadan yapmıyorsunuz bu görevleri,Türk futbolu’nunun ekolünden bahsedenler,İstanbul’un dışına çıkıp Anadolumuzun diğer şehirlerinin koşullarına bir baksın,Alt liglerin koşullarına bir baksın.

    Futbolcusu,Hocası,Eli kalem kalem tutan yazarı ve de Anadolu şehrinden çıkıp da sırf menfaetleri için bizans’a giden yöneticisi,Sizleri Anadolu yetiştirmedi mi o zaman Anadolu’muz da bu kadar insan sıkıntı çekerken,bırak eğitimini çocuğuna bir ekmek yedirmenin sıkıntısını yaşarken bu devlet asgari ücretliden dahi vergi alırken sizlerden göstermelik alınan kayda değer bir şeyler alınmadığı,muaf tuttuğu halde sizler daha doymadınız mı doğduğunuz,yetiştiğiniz Anadolu ya ihanet ediyorsunuz.

    Not:Bu yazıyı Euro-2008 Finallere gitmek üzere seçilen millitakımımız için yazmıştım görüldüğü gibi Finallere kadar yapılan maçlarda kadroya çağrılan Mehmet Topuz,Mehmet Yıldız,Giray Kaçar,Gökhan Ünal vs bu isimler ne hikmetse finallere gelinince elendiler bu arkadaşlarımız şayet üçüzlerden birine transfer olsalardı Gökhan Gönül gibi sakat da olsalar çağrılacakları kesindi,bu çocukların suçu sözleşmeleri bittiğinde takımlarını satmamalarıdır,üçüzlere gitmemeleridir.

    Örnekliyelim:Gençlerbirliği’nde futbolcularamızdan Belçikalı Filip Deams’e avrupaya geri dönüş yapmayı düşündüğünde tesadüf konuşma fırsatı bulup sorduğumda çocuğunun olduğunu yetiştirme ile ilgili gitmesi gerektiğini burdaki güzel ayrıntı ise şuydu cevabının devamında ,kendisinin sezon sonu sözleşmesinin bittiğini o zaman giderse kulübünün para kazanamıyacağını ama kulübüm beni devre arasında M.Gladbach'a satarsa 500 bin dolar kazanacak şimdi gitmem daha iyi olur demişti.

    Evet arkadaşlar bu insanlara ne diyoruz her neyse boş verin,Şimdi kendi ülkemize dönüp kendi futbolcularımızdan örnek verelim gerçi bu örneklerden ülkemizde çok,Bizde Uğur Boral sözleşmesi devam eden parasını aldığı sezonun ortasında kulübünden habersiz gidip fenere imza atmıştır o kulüpte bir başka kulübün topçusuna kulübüyle anlaşması devam ederken 6 ay öncesinden imza attırmıştır,futbolcumuz yarım sezon parasını aldığı halde bizde bu şekilde oynamıştır,eden bulur dünyası,sizce bu durum etik ise ne kadar faydalı olduğunu söylemeye gerek yok,sezon sonu geldiğinde de bedava elini kolunu sallıyarak gitmiştir.

    Örnekleri çoğaltacak olursak GS'den Emre vs FB'den Tuncay vs örnekler çok olduğu gibi bu sistemde de çoğalacağı da kesin ayrıca taraftara parmak gösteren,iddia,baahis,şike yapan,askerlik için yurt dışına kaçan,sakat da olsa bunlar kadroya çağrılır,bu formayı herkes giymemeli,bu forma parayla,pulla değerlendirilemez bu forma bu ülkenin namusu şerefidir sen bu şekilde yanlış yapanları ödüllendir kadroya alınması gereken oyuncularmızı cezalandır yani bu adamlardan Milli takım futbolcusu olsa ne olur ki,daha çok prim almak,daha çok para kazanmak tek düşünceleri para başka bir amaçları düşünceleri olduğunu sanmıyorum bu şekilde başarı gelmez,insanların bu dünyda bir şerefi bir haysiyeti bir onuru olmalı,her şey para olmamalı,başka bir gerçek de insanlar paralandıkça daha iyi olacaklarına bizim ülkemizde daha çok dejenere olmakta daha çok bozulmaktalar,paranın ön plana çıktığı toplumumuzda maalesef toplumsal değerlerimizi,kültürümüzü iyice kaybetmeye başladık.

    Hayatlarını doğru yönde kazanan haklıdır,Amaca giden her yolu meşru gören çarpık zihniyetle hayatın hiçbir alanında işiniz olmamalı”haksızlık yapmak haksızlığa uğramaktan daha acıdır”.




  • Hem Galatasaray'ı hem Karşıyaka'yı tutuyorum.Karşıyaka'nın İzmir'deki her maçına giderim.3 tane atkım,3 tane polarım,1 tane de formam var.Lise KSK'nın ne zaman bir pankart girişimi olsa içinde ben kesin olurum.Her maça yanımda aslında maçlara gitmeyen 3 arkadaşımla birlikte giderim.Yani Karşıyaka için çok şey yapıyorum ama Galatasaray-Karşıyaka maçı olsa,Karşıyaka'nın herhangi bir hedefi yoksa Galatasaray'ı tutarım.Bunu için de kimse beni sorgulayamaz.Çünkü içimdeki Galatasaray sevgisi farklı bir şey ve bunun başarıyla alakası yok.Eğer olsaydı Karşıyaka'yı bu kadar sevmezdim.
  • PeSSiMiSTi¢ @ kardeşim ne güzel yazmışsın işte lise KSKnın her türlü organizasyonuna katılıyorum diye. Galatasaray için ne yaptın veya İzmirden ne yapabilirsin onlar için formasını alıp para kazandırmaktan başka. İzmirden Galatasarayın başarısını ne kadar sahiplenebilirsin birde şöyle düşün Karşıyaka senin Çarşısı 35buçuğu Göztepeyle olan rekabeti başarısı başarısızlığı. özellikle basketbol maçlarındaki o muhteşem taraftar yani herşeyi senden bir parça.

    benden sana bir abi tavsiyesi bırak o Galatasaraydan sana hayır gelmez ama KSK tribünü sana dostluğu kardeşliği büyüğe saygıyı en önemlisi zorluklarla savaşarak yaşamayı öğretecektir.


    şimdi bir okudumda çok gaz bir yazı yazmışım.
  • Belki şampiyon değişecek

    Tello’nun fazla sorumluluk almadığı sadece Yusuf’un kişisel gayretiyle hücumu düşünen bir Beşiktaş vardı dün. İki kanat da işlemedi. Penaltıdan sonra morali bozulan rakibi karşısında üç net pozisyon buldu Beşiktaş ama onları da kullanamadı. Taner’in sakatlanıp Serdar’ın girmesiyle savunmada rahatladılar, çok kötü oynadıkları bir maçı "bitirici" isimleriyle kazandılar.

    Hakemler için fazla bir şey söylemeye yazmaya gerek yok bu sezon. Öyle kritik hatalar yapıyorlar ki bir maçı alıp diğerine veriyorlar. İbrahim’in ayağından kaptırdığı topa verilen faul farkın ikiye çıkmasını engelledi. Sadıkov’un elini kaçırırken dirseğine çarpan topta ise beraberlik geldi. Bu hatalarla belki şampiyon değişecek. Ama kesin olan Kocaeli’nin kümede kalma şansının elinden alındığı. Sanırım Bülent Yıldırım da pozisyonları tekrar izlediğinde Kocaeli’nin "alınterine" yazık ettiğini kabul edecektir.

    Altan Tanrıkulu Kaynak/Hürriyet.com.tr




  • Yazıklar olsun

    Dün kamera zaman zaman Mustafa Hoca’yı gösterdiğinde ümitsizliğini yüzünden okuyorduk ama Bülent Yıldırım, Mustafa Hoca’nın imdadına çabuk yetişti. Seyredin maçı, alın pozisyonları teker teker oynatın, Kocaeli’nin nasıl doğrandığını görürsünüz. Yıllar geçiyor ama çok da fazla bir şey değişmiyor gibi geliyor bana. Tam can alıcı maçlarda hep aynı sahneler. Ondan sonra da ümidim azalmaya başlıyor, hevesim de... Yazıklar olsun.

    Erman Toroğlu Kaynak/Hürriyet.com.tr
    ----------------------------------------------------------------------------------------------
    İşte tartışılan pozisyon

    Dün akşam oynanan Gaziantepspor-Galatasaray karşılaşmasında tartışmalı bir pozisyon yaşandı.

    55. dakikada Tabata sağdan Galatasaray ceza alanına girerken, topu Mehmet Yozgatlı ile buluşturdu. Bu futbolcu kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda Ayhan Akman sert bir müdahalede bulundu.

    Gaziantepliler bu pozisyon sonrası penaltı beklerken, maçın orta hakemi Kamil Abitoğlu oyunu devam ettirdi.

    Kaynak/Sabah.com.tr
    -----------------------------------------------------------------------------------------------
    Bu takımların nasıl maç aldığını bu şekilde her hafta bu şekilde görelim gerçi yarım asırdır bilinen bir durum,Beşiktaş geçen sezondan itibaren federasyona saldırıyor semeresini görmeye başladı GS bu sezon saldırmaya başladı o da iki haftadır pastasını fazlasıyla almaya başlamıştır,genelde de sezon sonlarına doğru atağa geçer bu takımlarımızın lobileri.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: SP3ctr3

    PeSSiMiSTi¢ @ kardeşim ne güzel yazmışsın işte lise KSKnın her türlü organizasyonuna katılıyorum diye. Galatasaray için ne yaptın veya İzmirden ne yapabilirsin onlar için formasını alıp para kazandırmaktan başka. İzmirden Galatasarayın başarısını ne kadar sahiplenebilirsin birde şöyle düşün Karşıyaka senin Çarşısı 35buçuğu Göztepeyle olan rekabeti başarısı başarısızlığı. özellikle basketbol maçlarındaki o muhteşem taraftar yani herşeyi senden bir parça.

    benden sana bir abi tavsiyesi bırak o Galatasaraydan sana hayır gelmez ama KSK tribünü sana dostluğu kardeşliği büyüğe saygıyı en önemlisi zorluklarla savaşarak yaşamayı öğretecektir.


    şimdi bir okudumda çok gaz bir yazı yazmışım.

    Hocam onu çok denedim ama yapamıyorum.Belki kendime 100 defa ben sadece Karşıyaka'yı tutuyorum demişimdir ama olmuyor.Galatasaray maç kaybettiğinde ertesi gün hiçbir gazeteyi okumuyorum,spor haberlerini izlemiyorum,okulda futboldan konuşmuyorum.Galatasaray benim hayatımın bir parçası olmuş.Ondan kurtulamam artık.Aşk dedikleri böyle bir şey sanırım.




  • biz bunu çok söyledik tartıştık.

    televizyonlar ve bilgisayarların etkisi ile 3 büyüklere sempati duyan özenti gençliğin kendi şehirlerine destek vermesi yerine daha ayaklarını basmadıkları şehirlerdeki takımları tutuyorlar...

    Bunu hemde kendi şehirlerindeki takımlar dökülürlerken yapıyorlar.

    Bunlar türkiyedeki 2 milyonluk izmirlinin ahlaksızlığıdır , ankaradaki bilmem kaç milyonluk insanın ahlaksızlığıdır.

    Onlar övünsün 3üzlere aşklarından , biz şehirlerimizn dağına taşına suyuna vapuruna aşığız ölümüne kadarda p şehrin herşeyinin peşinden koşarız bu şehrin takımını tutmak en ufak bir örnek...

    Ben Altay'lıyım ben doğdum doğalı benimde zamanında galatasaray fenerbahçe şaşalı dönemler yaşıyordu , bende o özentilik içerisinde olabilirdim , ama benim aklımdan bu tür takımları tutmak bile geçmedi.

    Neden tutayım ki? Bana ne istanbuldan , ben izmirliyim.

    Altayı tutmasaydım gider karşıyakayı tutardım göztepeyi tutardım izmirsporu tutardım bucayı tutardım , demekki daha yetişme çağındayken seçimimi Altay'dan kullanmışım.

    Dediğim gibi biz şehrimize layıkı ile destek veriyoruz gönlümüz rahat , ama hainler her Altay - Galatasaray maçında karşımızda sevinselerde ruhsuzluk ve ahlaksızlıkları ile yüzleşiyorlar.

    Sevgiler.




  • DİKKAT-DİKKAT-DİKKAT
    Bu güzel yazıyı sizlerle paylaşmak istedim. Lütfen Sonuna kadar sabırla okuyun arkadaslar.

    HER TAKIM, KENDİ TARAFTARI İÇİN BÜYÜKTÜR...

    İngiltere liglerinde geçtiğimiz hafta oynanan maçların izlenme oranlarına göz atıyorum. Premier ligde Manchester City’nin, Portsmouth’u altı golle geçtiği maçta, taraftar sayısı 40,238. Kuzey Londra’nın White Hart Lane stadında, Tottenham’ın Wigan Athletic’i ağırladığı maçta tribünlerde 35,808, ülkenin kuzeyinde, Sunderland’ın Middlesbrough’yu iki golle geçtiği maçta 38,388.taraftar.

    Alt liglerde de durum pek farklı değil;

    Premier’in bir alt ligi Championship’de, Norwich’in Carrow Road stadında, ev sahibi takımın Sheffield United ile oynadığı maçı izleyenlerin sayısı 24,175. Geçen sezon Premier ligden düşen Derby County ile Cardiff City mücadelesinde 28,007.

    Bir alt ligde, League One’da (üçüncü lig), Millwall - Cheltenham maçında 8009 taraftar.

    Yukarda saydığım takımların ortak özellikleri, Türk’ün tanımıyla, ‘Küçük takım’ olmaları. Hiç şampiyon olamamış, Şampiyonlar ligine katılamamış, formasına üç beş yıldız takamamış, vs vs.

    Oysa ikinci ligde oynayan Leeds United’in kombine biletli taraftar sayısı, Beşiktaş ve Galatasaray’ın toplamından daha fazla. Üstelik mazisi de üçünden de eski. İşler kötüye gidince, İstanbulluların tribünlerin nasıl boşaldığını daha önceleri izledik, peki ya Leeds’in durumunda olsalar, tribün manzaraları nasıl olurdu acaba?

    Ikinci ligde mücadele eden Derby County’nin kombine biletli taraftar sayısı 23,500. Ipswich Town’nun 15,000, Wolverhampton Wanderers’ın 17,000.

    Oysa bizde taraftarlık, televizyon ekranları karşısında. O yüzden, birinin 25 milyon, diğerinin bilmem kaç milyon taraftarı, garip durum dışardan bakınca...

    ***

    ‘Üç Büyükler’ yalanı,ı Türk futbolunun kronik hastalığı. Türk’ün Türk’e propagandası. Peki onlar ‘büyük’ ise diğerleri ne oluyor merak ederim. Sonu ta en başından belli kötü bir filmin ucuz figüranları mı yoksa?

    Leblebi, çekirdeki mi, zengin sofrasının çerezleri mi yoksa ?

    Olsalar da olur, olmasalarda mı yoksa ?

    Üç Büyükler!. Bu nasıl büyüklükse. Çok eskiden beri Avrupa sahalarında yaşanan hüsranları düşününce. Oysa büyük dediğin, büyük olmalı büyükler arenasında. Arsenal’ın, Emirates stadında maç başına geliri 3 milyon Sterlin civarında, kombine biletli taraftar sayısı 40,000, kombine için bekleme sırası ortalama sekiz sene. Manchester United’ın 56,000. Barcelona’nın kombine biletli taraftar sayısı 90,000.

    Ve gerçek büyüklerin başarıları ortada.

    Ya bizim büyükler! Mesela Beşiktaş, büyüklüğü, dünya futbolunun neresindedir ki? Hatırlayın, geçtiğimiz sezon Şampiyonlar Liginde. Liverpool’un Anfield stadında. Kop tribününden yükselen (Can We Play You Every Week!) ‘Her Hafta Sizinle Oynayabilir miyiz” tezahüratı hala kulaklarımda. Avrupa arenalarında en ufak başarısı olmayan bir takımın, büyüklüğüne bizden başka kimsenin inanmadığı gerçeği bir kez daha.

    Üç Büyükler! Şampiyonlar Ligi tarihinde, gurup maçlarında sıfır puan çekerek ilginç bir rekora imza atan Fenerbahçe. Her sezon har vurup harman savurduğu onca paraya rağmen, tarihinde yalnız bir kez, o da geçen sezon Şampiyonlar Ligi gurubundan çıkmayı başarabilmiş. Bütçe olarak ülke takımlarının hayli üstünde, ama ya sportif başarı. Ne UEFA’da ne Şampiyonlar liginde.

    Ve gelelim geçen sezonun şampiyonuna. 165 milyon Dolar borcu ile ülkenin en üst liginde mücadele etmesine izin verilen, kendi liginde Şampiyon olduğu halde ön eleme oynamış, üstelik pek vasat bir takıma elenmiş Galatasaray. Bir kez UEFA Kupasını kazanmış, ama sonrasında Avrupa arenalarında hüsranlarda. Hala eli yüzü düzgün bir stadı bile olmayan, üstelik borç batağında.

    Sarı Kırmızılı takım İngiltere liginde oynasaydı, eksi kaç puanda başlardı acaba. 1904 senesinde kurulmuş, mazisi üç İstanbullu’dan eski günümuzde League One’da mücadele eden ve mali butçesinde ki açık yüzünden küme düştüğü sezon 10, bir sonraki sezon 15 puanı silinen Leeds United taraftarlarına sormak gerekir sanırım bu soruyu.

    Ve tabi, 2008-2009 sezonunun başında, yine borç yüzünden 30 puanı silinen Luton Town’u unutmadan.

    ***

    İlginç bir istatistik, rekabet yoksunu ligimize dair. Türkcell Süper Lig’de bu sezon Anadolu takımları üç İstanbul takımı ile oynadıkları karşılaşmalarda macı 11 kişi tamamlamayı başarmakta zorlandıkları gerçeği. İstanbul takımlarının bu sezon yaptığı ilk 12 maçta, rakip takımlardan 8 futbolcu kırmızı kartla oyun dışı kalmış olması. Oynanan 12 karşılaşmada sadece Fenerbahçeli futbolcu Volkan Demirel’in kırmızı kart görmesi. Şasırmamak gerek, Zira bizim futbolumuzda sistem çoğunluğun mutlu olması adına. Koskoca bir ülkeyi yalnızca bir şehirden ibaret sayınca, futbol denilen güzelim oyunu iki,. bilemedin üç takıma endekslemek de kaçınılmaz oluyor nasılsa.

    Üç kişilik paranoyak bir aşk masalı Türk futbolu. Her sezon ayni teranenin içinde, ayni tek düzeliğin içinde yuvarlanıp gittiğimiz. Ta en başından sürekli ‘Üç Büyük’ yalanı ile yoğrulan, tüm yaşamlarında taraftarı oldukları takımın stadını dünya gözü ile bir kez bile göremeyenlerin diyarında.

    Yenenin değil, yenilenin sürekli konuşulduğu bir lig bizim ligimiz. Futbol programlarında sürekli sadece üç takımın tartışıldığı. Sevimsiz ve adaletsiz. Yine çoğunluğun ilgisini çekme adına. O yüzden yense de yenilse de, hep baş köşede üç İstanbullu. Gazetelerin spor sayfalarında, televizyon programlarında. Haliyle neredeyse her doğan çocuk ‘İstanbullu’ güzel ve yalnız ülkemde.

    Malum, çocuk ne görürse onunla büyür bu yaşamda..

    Bilir misiniz, son yıllarda İngiltere futbolunda dört takım zirve yarışını parsellemiş olsa da, son 25 senede 7 takım kaldırmıştır Şampiyonluk kupasını. Futbol liginin kurulmasından bu yana ise 28 takım şampiyonluk yaşamıştır. İngiltere ikinci liginin (Championship) izlenme oranı bizim ‘Kurşunlu’ Süper ligimize fark attığı da meselenin diğer bir boyutudur…

    Turk futbolu, haksız rekabet üzerine kurulu, ‘Üc Büyükler’ edebiyatında eriyip gitmekte. Ama hangi büyük? Sahada oynanan futbolun kalitesi ortada. Har vurup harman savurdukları onca paraya rağmen Avrupa arenalarında aldıkları sonuçlarda.

    Filler tepişirken, karıncaların hep ezildiği bozuk düzen Türk futbolu. Adalet, eşitlik ve rekabetten yoksun, kurulduğundan beri yalnızca 4 şampiyon çıkarabilmiş. Üçlü oligarşinin bir heyula misali üzerine çöktüğü.

    Hemen her Avrupa macerasında tepetaklak döndüğümüz.

    Nacizane düşüncem, takımın küçüğü büyüğü olmadığıdır. Her takım, kendi taraftarı için büyüktür. ‘Hangi takımı tutuyorsun?’ sorusuna verilecek cevap mutlaka üç takımdan biri olmamalıdır. Futbolun beşiğini örnek almak gerekir. Ve diğer kaliteli ligleri.
    Nihat Kahveci’nin forma giydiği Villareal, 49,045 (2007 sayımı) nüfuslu küçük bir kasabanın takımıdır. Maçlarını 25,000 kapasiteli Madrigal stadında oynar.

    Ve yine hatırlatmakta yarar vardır;

    ‘Üç Büyükler’ edebiyatı, Türk’ün Türk’e masalıdır…

    Yoksa siz hala inanıyor musunuz bu masala?

    Ziya ADNAN(Bu arkadaşımız yurt dışında yaşamaktadır)




  • Ülkemiz’de çarpık yapının,çarpık anlayışın,çarpık ilişkilerin ürünü tetikçiler ve figüranlar sezon sonu yaklaşırken finalde yine kendini göstermeye başladı.

    Düşünceleri futbolun felsefesine,ahlakına uygun doğruya olması gerekene değilde yanlışlarla,art niyetli mutlulukları çıkarları doğrultusundaki yanlış başarılara endeksli mutluluklarla kendini kandırıp kafalarını kuma sokanlar ülke futbolunu ve sistemini kural dışı oynayarak ne hale getirdiler kendi yöneticilerinin,futbolcularının,taraftarlarının yaptığı yanlışları görmezden gelinmesini medya aracılığıyla sağlıyarak bir de bu edepsizliğe fair play ödülü verilmesini sağlarlar kendi kendilerine. Büyüklük yanlışa sıkıca sarılmak olmamalı,yeniliklere ve değişimlere anlam veremezsin o zaman,kaybedeceğini anladığınızda futbolun sinsi yönlenlerinden faydalanmak olmamalı,medyanın paslarıyla,desteğiyle kendilerini aldatarak yanlışları düzeltmeden başarılı olacağınızı sanıyorsunuz.

    Dünya’ya bir bakın göreceksiniz iyi futbolun nasıl oynandığını,yanlışın üzerinden ahlak dersi vererek,genel anlamda ortada ne bir zafer ne bir başarı var futbolumuzda var olan hezimettir yanlışlarınız her zaman medyaca topluma övünç,erdem,başarı ve bir devrim olarak olarak yansıtılmıştır.

    Futbolun yasası herhangi birine farklı diğerine faklı uygulanmamalı,gücü olanın suç işleme özgürlüğü olmamalı,isimlere,renklere göre olmamalı adaletimiz.Acımasızlık kimseye bir şey kazandırmaz,başkalarının acısına bakıp adil olmayı beceremezseniz,art niyetlice hak etmeden alınan puandan,acımasızca ve haksızca yenilmişin hakkını gasp edip emeğini çalarak nasıl iyi biri ve büyük oluyorsunuz ki.

    Süper lig de yarım asır geçmiş hala futbolumuzdan çok yanlış unsurları,yanlış yönlerini konuşmaktayız ahlaki değerleri hiçe sayarak benim takımım şampiyon olsunda nasıl olursa olsun mantığı,zihniyeti.Futbolla ilgili tüm kişi,kurumların ve kuruluşların eteğindeki taşlar dökülmedikçe hesabı sorulmadıkça daha çok konuşacağız.

    Gerçek sorunlar tartışılmıyor,yapılması gereken yöne gidilmesinden ziyade,galip gelirlerse,şampiyon olurlarsa,işleri yolunda giderse iyi,yok tersi olurda yenik duruma düştüklerinde işler ters gittiğinde dönüp dolaşıp hakemi etkilemeye,infazına takılıyorlar.

    Gerçekleri çıkarlarına ters geldiğinden görmezden geliyorlar,yeni bir sayfa açalım bunu milat sayalım sıfırdan başlıyalım dedikleri bir gün sürüyor,bir gün sonra açtıkları beyaz sayfa simsiyah oluyor,Türk futbolunun bıraktığı şaibe mirası,akıllarınca kendilerini aklamaya tarafsız göstermeye,korunmaya, kollanmaya alıştırılmış sistemin kurallarını kendi lehlerine çevirerek rakiplerinin umutsuz panik içinde çırpınışlarından faydalananlar her yönüyle futbolumuzla birlikte batağa saplanmış durumda kısa günün karı,günlük çıkarlarla kendilerini kazançlı sana dursunlar hep birlikte batıyoruz.

    Halbuki sistem dışına çıkmasalar kural dışı oynamasalar Türk futbolu ivme kazanır ve kalkınır,Ülke futbolumuza bu şansı tanımıyorlar,sorunun hakemden ziyade nerede hangi lobilerde olduğu bellidir,kuralları işlerine geldiği gibi,kamuoyunu yanlış yöne yönlendirmeye çalışmaları, gerçeklerin,doğruların peşinde değil kendi çıkarları uğruna yanlışın peşinde olduklarından yarım asırdır Avrupa arenasındaki başarıları ortada,daha kaç avrupa hüsranı yaşamayı düşünüyorlarsa.

    Yenilmiyecek takım yoktur,her takım her takımı yenebilir futbolda bu yüzden güzeldir yalnız tabiki buna izin verilirse engellenmezse,ülkenin her türlü kurumlarının desteğini alıyorsunuz,Başbakanın,Cumhurbaşkanın,Genelkurmayb aşkanının ,valinin,belediye başkanlarının kapılarını
    aşındırıyorsunuz,oralara gidip de adil olmayan bu hak dağılımından rahatsızızmı diyorsunuz.?

    Kulüp yönetimlerinin,kulüplerini iyi yönetememesi ve borç içinde yüzdürmesi futbol yasalarının,kriterlerinin eşit adilane uygulanmaması bu hale getirdi bazı kulüplerimiz teslim bayrağını çekmiş futbolu siyasete ipotek etmiştir,bir süre sonra yeni federasyon yönetimide bu çıkar savaşı yüzünden birbirine girer,MHK’den başlayarak ,Disiplin,gözlemciler,tahkim kurulları ve Milli takımlar yöneticiliği ve teknik heyetine kadar paylaşılamaz kaos da sürer.

    Eğer bu ülkede futbol şahıslardan,hükümetlerden,siyasi parti ve milletvekillerinden,kimi gruplardan bağımsız olamıyorsa,kendi karar alma organlarına bağlı olarak etkinliğini gösteremiyorsa birde yurt dışında Londra belediyesi veya Paris belediyesi diye bir takım duydunuzmu yani düşlediğimiz futbol siyasal odakların,şahısların,yöneticilerin çıkarı yönünde kullanılıp diz çöktürülüyorsa sistem çöküntü ve bataklık içinde demektir,ne sivrilerin ne de kuddusülerin de gitmesi bu bataklığı kurutmaz.

    Pazarın ilk saatlerinde GS resmi sitesinin manşetiydi “beyaz sayfa”istenilen adeletti,çiceği burnunda Hasan Doğan federasyonundan,Fenerbahçenin özellikle Deivid’in penaltı düdüğüyle şekillenen üç puanından dolayı adalet istiyordu sarı kırmızılılar,bugün ne diyecekler acaba.?

    Dürüst oyundan bahsederiz bu şekilde aldığınız maçlardan sonra çıkıp bu şekilde alınan puanlara ihtiyacımız yok demeyi bile söyliyemiyecek kadar acizmisiniz,sorun sistem dışı oynamadan kaynaklanıyor,futbolun yapısını sağlamlaştırma yerine bozarak kural ve sistem dışı oynayanlar belli suçlu belli,mağdur belli,50 yıllardır suçluya mükafat mağdura ceza var futbolumuzda,hiç umuda heveslenmeyelim en iyisi.

    Federasyon değişti,MHK değişti yine önceki yıllarda olduğu gibi ezilen hakkı yenilen yine Anadolu,rüya kısa sürdü futbolsever yine aldatıldı aynı senaryo,yine aynı bizans oyunları,üçüzlerden birini 100’üncü yılında şampiyon yapan Ali Aydınlar,Mutlu Çelikler,Çetin Sarıgüller,Hamza Mısırlar ve İsmet Arzuman gibi vs hakemler gitti diye sevinirken yenileri türemeye başladı değişen bir şey yok.

    Yıllardır adil ve vicdanlı yönetimlere aç futbolseverler,çifte standart ve eyyamın sonunun gelmesi gerektiği halde formanın rengine göre her stat da farklı çalınan düdüklere yeter diyoruz artık,sahada adaleti sağlıyacağınıza birilerini tutup diğerlerinden ayrıcalıklı konuma getirirseniz ,her şehre her kulübe eşit mesafede durmazsanız ortada futbol yerine,ortalık vurgunculardan,sahtekarlardan,yalakalardan geçilmez olur.

    Yenilikten,hakkaniyetten yana bir reform heyacanını yaşamak istiyorsak bu yolda ciddiyet yenilikler içeren doğru bir yönde,sistemde olamamız gerekmezmi,bizim ülkenin gerçekleri biraz farklı ideallerimiz için değil kendimiz ve ünvanımız için uğraşıyoruz.Bir an önce Türk futbolunun siyasal yapılandırmaların koltuk çıkar ilişkilerinden ve şahsi menfaet etkisinden kurtarılıp tüm lig ve kulüplerin ortak çıkarları doğrultusunda yani temelinde güçlü bir yapı kazandırılmasına çalışılmalı.

    Çözüm tepeden tırnağa temizlik daha öncede belirttiğimiz gibi bir çok kez; bataklığın kurutulması yani esas sivrisinekler,kuddusüler o zaman sorun olmaz.




  • 21 Yüzyıl medeni ve gelişmiş ülkeler sportif alanlarda kendilerini daha ileriye ilerlemenin çalışmalarını,yeni şekillenmelerini daha iyi olmanın ciddi çalışmalarını yaparken,bizim yöneticilerimiz’de çağın ve Ülkenin gerçeklerine denk düşen öngörü ve planlarla sorunları halletmelidir,görünen öylemi ki acep

    Ligdeki rekabetin,heyacanın,çekişmenin üst seviyede olması için bedel ödemeyi göze alarak sabırlı bir şekilde direnç göstererek istikrarlı ve de bilinçli bir şekilde istenilen seviyeye ulaşmak için kolayı değil zoru seçmek gerekmekte yoksa hileye,hurdaya,çirkinliklere,düzensizliklere teslim olup takılıp kalırsınız,kendinizi kurtaramaz karanlığa bir çıkmaz yola girip teslim olursunuz çaresizliğe.

    Dürüst oyundan bahsederiz,uygulamaya geldiğimizde kaçarız,çünkü seviyesiz ahlaksız bir yapı var,şu an ne kadar saldırıp iyi konuma geçerim diye düşünen ve art niyetli eylemleri devam ettikçe avantajlı duruma geçip kazandığını sananlar kendini kandırıyor.

    Büyüğüz diyenlerin mesajlarına dikkat edildiğinde bakın nelerle uğraşıyorlar,Yapılan spor ama sportmenliğe,centilmenliğe aykırı davranışlar,sporun doğasına aykırı halbuki büyüksen buna ihtiyacın olmamalı,bu sözde büyükler kendi camiasını,medayasını,federasyonunu,mhk’sini,vs resmi kurumlarını,taraftarlarını yani her kesimi bu yönde kullanmaktadırlar.

    Değer yargılarımız o kadar değiştiki Avrupada yasak olan hakem etkileme olayı bizde maçların belirlendiği günden itibaren hakemi zora sokup hata yaptırma,etkileme gibi davranışların ve de müsabakayı sporsal bir oyundan çıkarırarak bu futbol oyununu aldatmaca sonucu kazanmayı doğru görür oldu sayın büyüklerimiz

    Futbol oyununu kurallarıyla sistem çerçevesinde adil uygulamadığınız zaman yapısını bozarsınız,Ligin bozukluğu,kalitesizliği büyüklerimizin sistem ve kural dışı oynamalarından kaynaklanmakta,bu durumdan tabikide en çok Anadolu takımları etkilenmekte,bizim sahte büyükler istedikleri kadar transferde yapsalar sistemi bozarak kural dışı oynama isteği,onlarında yapısının bozulmasına neden olduğundan dışarıda başarılı olamamaktadırlar çünkü rakibin yoksa rekabet’de yoktur.

    Türk futbolunun bu ıslak zeminde kendi zeminlerini sağlamlaştıran büyüklerimiz Avrupa arenasında birde sabitlenmiş düzgün bir ortama gelince nasıl kaybettiklerinin farkına bile varamıyorlar,daha doğrusu işlerine öyle gelmekte.Kural dışı yan etkenlerden,aldatmaca oyunlardan fayda sağlamak istemeleri vizyonlarını daraltıp rekabet ortamını rakiplerine tanımamaları kendilerininde dışarıda başarısız olmalarını sağlıyor.

    Bir an önce Türk futbolunun siyasal yapılandırmaların,koltuk,çıkar ilişkilerinden,şahsi menfaetlerin etkisinden kurtarılıp Amatöründen tutunda tüm lig ve kulüplerin ortak çıkarları doğrultusunda temelinde güçlü bir yapı kazandırılmasına çalışılması gereklidir.

    Ortada bir gerçek var ülke futbolunun geride bıraktığı gerçekler bu sistem yapısıyla beklediğimiz başarıya ulaşmamız gerçekcimi,TRT VE Özel medyanın yancılığı ve amigo köşe yazarlarının taraflılığı dahil evet ilk şartı sistemimizin düzeltilmesi sonrada herkese eşit mesafede futbolun yasasını kimseye deldirmeden kriterlerini uygulamak,kişi kurumları küstürmeden,rekabet içinde kavga ettirmeden,camiaların sahada birinin diğerinden farkının olmadığını inandırarak o güveni vererek adalet eşit dağılırsa sistem düzene bir yola girmiş demektir.




  • 50 yıldır sırf kendi şampiyonlukları için geçiş dönem ve süreçlerini düzgünce yaşanmasına engel olup zemini bataklaştıran devamlı bir şekilde her sezon birbirini takip eden topluma mübah gösterilen yanlışlarla gelen yurt içi kısır döngü başarılar,dışarısı yarım asırdır fiyasko.

    Doğruları bulmak için geçmişten ve günlük yaşananlardan ders çıkartarak,sorunları hiçe saymadan,yanlışlarımızla yüzleşerek tedbirimizi,önlemimizi alarak yaşamak zorundayız,aksi durumda sistemden art niyetlice yararlananlar zamanı menfi düşüncelerinden ötürü hoyratca harcarken,oyalanırken ortadaki en büyük gerçeği kaçırıyorlar,Ülke başarasını ve çıkarlarını elbirliğiyle kaybediyoruz.

    Bugün alt liglerimize baktığımızda geçen sezon İl takımlarımız ne sıkıntılar yaşadı biliyormusunuz bir çoğu maddiyatsızlıkla boğuşmaktan,uğraşmaktan ilerlemeyi bırakın sahaya 9 kişi ile çıkıp maçlarını oynadılar kimin umrunda olduki mağaza vitrinin görüntüsü gibi herkesin gözü,kulağı üçüzlerde varsa yoksa üçüzler,futbolumuzun gün geçtikçe sıkıntılı günler yaşadığı REKABETİN oluşabilmesi için heyacanın tükenmemesi için iyi bir lig çekişmesine ihtiyaç var o zaman futbolcularımız yıldızlaşacak,yetişecek kaybolmayacaklar.

    Yazılı,görsel basın,medya,bazı resmi ,sivil kurum ve kuruluşlar,federasyonun MHK ve diğer kurulları birde spor camialarında yönetici vasfında gözüken iş dünyası,suçları ise tek tip insanı hedefleyen otoriter,diktatöryal tarzlar da Türk futbolunu bir şehrin içine kilitleyerek insanların özgürce gelişimini,oynamasını,eğlenmesini,doğruyu öğrenmesini engelemeyle insanların kollektif zekasını,duyarlılığını,mizahını,eğlencesini şu kısacık ömrümüzde farklı olmanın yaratacılığını gösterme durumunu medya aracılığıyla engelemeyle tüm Ülke insanlarının genelini uyutarak bir şehirdeki üç takımın taraftarı yapmak,beyinleriyle değil duygusal bir biçimde hisleriyle duygusalca düşünen insanlarımızı üç tip kalıp içine sokmak kendi hak ve hukukunu savunamayan insanların özgürlüğünü kısıtlamak.

    Gelelim şimdi buradaki eleştirdiğimiz insanlarımıza,Futbolun içindeki kurum ve kuruluşlarda vs bulunupta menfi ve maddi düşüncelerinden ötürü üçüzlere hizmetleri sebebiyle bu kişileri her zaman bu yönde eleştiriyoruz,sonuçta ortada menfaet var onlarda bu yönde kendi çıkarları doğrultusunda üçüzlere hizmet etmekte çalışmaktalar,Anadolu da yaşayıpta üçüzleri destekleyenler sizlerin bu yönde diğerleri gibi bir çıkarınız yokken kendi şehrinizin tanıtımını,reklamını yapma,şehrinin gelişmesine vesile olmak varken,maç günlerini kendi arkadaş gruplarıyla kendi şehrinde canlı olarak coşku içerisinde yaşayıp eğlenmek varken senle alakası olmayan hayatında gitmediğin,görmediğin bir şehir için çırpınanlar bu dünyada Ülkemize ve yaşadığımız şehirlere karşı da bir takım sorumluluklarımız olmasını bilmemiz gerekir kendi şehirlerimize kalıcı neler bırakmanın yolu bu bilince ve anlayışa sahip olmaktan geçiyor,İçinde bulunduğumuz Şehre,semte,çevreye,yaşadığımız ülkeye,dünya ya duygusuzlaşıyor yerel şehirlerimize karşı sosyal sorumluluk bilincinden uzaklaşıyoruz,bırakın faydayı zarar veriyoruz.




  • --------------------------------------------------------------------------------
    Futbolumuzu gelişmiş ülkelerin futbolunun düzeyine getirilmesi ve de onlarla bu yarışı başa baş bir durumda ülkemize ödüller kazandırmanın yolunu düşünmemiz gerekiyor.

    Herkesin tuttuğu takım kendinedir evet ne karışıyoruz ki Evet kendinedir saygı duyuyoruz,herkes tuttuğu takımının şampiyon olup kupalar almasını ister de burada kupayla ölçülemeyecek başka değerlerimizde var güzellik görecelidir önemli olan gönül güzelliği doğrular değilmidir.?

    Bu ülkede artık hukukun gücümü ,gücün hukukumu?ikilemine son vermeliyiz.gücü olanın suç işleme özgürlüğü yoktur.zengin fakir de,güçlü güçsüz de,büyük küçük de kanun önünde eşittir,yasalar herhangi birine farklı diğerine farklı kullanılamaz kişiye göre olmamalı adaletimiz.
    Seçtikleri takıma,modele,kişiye öyle sıkı sarılıyorlar ki yeniliklere ve değişimlere anlam veremiyorlar,verdirtmiyorlar.Türkiye 3 putlara mahkum olmuş durumda tek tip,yaratıcılıktan
    uzak,kendini geliştirmeye yeni şeyler denemeye cesaret edemeyen,futbolu rekabet ortamından uzaklaştıran geri plana iten zihniyetler,sadece çıkarlarını düşünenlerin,hayal etmeyenlerin inanmadıkları şeyler üzerine,uğraşanları da anlaması zor tabi.

    Büyük kulüp olduklarını söyleyen üçüzler reytingleri yüksek olduğu için fazla pay almak istiyorlar,parayı kazanan da Şampiyon olan da üçü,biri olamadan da diğer ikisinin yararlandığı haklardan yararlanıp,üçü taraftar kitlesini geliştiriyor,üçü ürün satışın da,tribün gelirin de reklam ve özel maç yayın anlaşmalarıyla rakiplerinden kat kat fazla para kazanıyorlar.Kulüp başkanları milyonlarca taraftarlarına rağmen gelir yaratmakta başarılı olamıyorsa ve onlar için hala önemli olan kalem havuz geliriyse ve ortak gelirden hala aslan payını almak istiyorlarsa durup niye seçildiklerini düşünmeleri lazım.Güçsüz rakipleri yenmek sonra da sevinmek büyük bir kandırmacadır.
    Bir Anadolu takımı kendi şehrinde taraftarı üçüz taraftarı takımının taraftar sayısından az sa,o kulüplerin sürekli şampiyonluğa ulaşabilecek bir güç sahibi olması hayal edilebilirmi.?

    Başka Ülkeler de UEFA kupasını,Süper kupa finallerinde çifter çifter oynayıp kupayı müzelerine taşımış iken,yerli tenekelerle yurdumuzun çocuklarını medya,kurum ve bazı kuruluşlar vs aracılığıyla kendinize taraftar yapıyorsunuz sonuçta da bütçesi kendinizden 10 kat düşük bir Anadolu takımı karşısında dahi başarılı olamadığınız zaman dahi yanlışlara başvurabiliyorsunuz.

    Avrupada bugün futbolu gelişmiş ülkeler de (İngiltere,Fransa,Almanya,İspanya,İtalya )vs.hatta bırakın futbolu İspanyada basketbol da bile iyi oluşumun nedeni ligin farklı takımları Ülke şehirlerine dağılması,taraftarın farklı şehirlerde yerel kendi şehirlerine sahip çıkması ligi kulüpler birliğinin yönetiyor olması,her maçı dolu tribünler önünde oynanması,televizyon,sponsor vs gelirlerinin çok fazla olması doğal olarakta küme düşme potasındakinin bile iyi bir kadro kurmasının sebebi olunca ülke başarısı da kaçınılmaz olunuyor.

    Külüplerin gelişimi Türk futboluna yayılmalı,tüm kulüpler kurumsallaşmalı,federasyonun da bunun için gerekli ortamları hazırlamalı,kulüplerin gelirlerinin arttırılması ve güçlerini sadece camialarından alacakları yapıların oluşturulması sağlanmalıdır.Bugün çok sevindiğimiz başarıları alışılmış ve sıradan hale getirebilmektir.İşte o zaman Türk futbolu adını şimdilerde anılan Ülke futbollarının yanına belkide en üstüne yazacaktır.Bu sadece bir,ki,üç kulübümüzle yani üçüzlerin tek başına yapacağı bir şey olmadığı için bu kısır döngü bu kesme keş durum durup dönüp dolaşıp her yıl aynı filmi tekrar tekrar izlemekteyiz hiç mi sıkılmadınız,Bu yanlışı alkışlayan destekleyen Anadolu insanımıza eleştirimizin nedeni hem şehrine hem ülkesine zarar vermesidir.

    Baş eğmeme,pes etmeme,diz çökmeme,yenilmeme sonuna kadar direnme başkaldırı insanın doğasında vardır.Edilgenlikte öyle hayat ikisi arasında gidip gelip gelen bir sarkaçtır aslında,Nasıl bir hayat yaşayacağımıza karar verdiğimiz anda ikisi arasında seçimimizi yapmış oluruz bu seçim kendi hayatımıza ve kendimize hükmedip hükmetmiyeceğimizle ilgilidir.Ya başkalarının bizim yaşamımızı istediği hayatı kabulleneceğiz.Ya da kendi geleceğimizi kendimiz tayin edeceğiz.Bir tarafta Onurlu ve anlamlı bir yaşam,diğer tarafta hiçlik.Lakin yaşamak budur,yaşamak direnmektir.




  • Futbol'da gelişmiş ülkelerde olduğu gibi taraftarlığın ve futbolumuzun genele yayılıp rekabet ortamının oluşması ve bu sayede Ülke futbolunda gelişme sağlanması,bunun içinde futbolumuzun ve taraftarlığın üçüzlerin tekelinden kurtulması bizim davamız ve Anadolu sevdamızın özü bu iyice bilineki karışıklığa sebep olmasın.

    Bizim ne İstanbul şehriyle ne orada yaşayan insanlarla ne de oradaki diğer takımlarımızla bir sorunumuz yok onlara sözümüz de yok,işimize gelmeyince vs başka taraflara çekip başka bahanelere falan çarpıtmayalım,geçtiğimiz sezon sonunda Sinan Engin ve yönetimi ligin son maçında kendi centilmen ödüllü taraftarından anneler gününde annelerine küfürü yediğinde biz bu takımı 100'üncü yılında nasıl şampiyon yapmıştık bize niye küfür ediyorsunuz demişti hatırlarsanız bu yıl da beyaz sayfa açtığı hafta GS'nin kuddüsünün katkısı ile nasıl şampiyon olduğunu tüm türkiye gördü her sezon tekerrür eden mükerrer oyun benim hırsızım iyidir,çalan benden olsun,benim takımım şampiyon olsunda nasıl olursa olsun zihniyeti,haksızlıklarla,adaletsizliklerle,eşitsiz liklerle,dengesizlik olmasın diyoruz mesele bu kadar basit.

    Bu ülkede tüm resmi sivil kurum ve kuruluşlar, federasyonun tüm kurulları dahil yazılı görsel basının da katgısıyla bu yanlışa destek verilmekte isyanımız bu İstanbul da yaşayıpta takımlarını destekleyen insanlarımıza bir saygısızlığımız yok onlar doğru olanı yapıyor zaten bizlerin düşüncesi de herkes kendi memleketine yahut ata sözünden esinlenerek doğduğu yere veya doyduğu yerde yerel şehirlerine sahip çıksın anlatmak istediğimiz bu,sanırım anlatabildim.

    Buradaki bizans tabirimiz ise(hile,entrika) anlamında kullandığımız bir tabir bunun da o güzel şehrimizle de ilgisi yok,biraz daha açarsak İstanbulumuzu da orada yaşayıpta şehrini destekleyen taraftarlara da hatta üçüzlerin dışındaki takım ve taraftarı ile ilgili hiç sorunumuz yok,sorun orası ile alakası ilgisi olmayıpta orayı hayatında görmeyip te orayı destekleyenlerle.

    Adam gibi hileye yanlışa sapmasın düzgünce şampiyon olsunlar yine saygı duyalım sadece üçüzlerin 50 yıldır bu ülkede insanlarımızı medya ile yönlendirerek Anadolumuzun insanlarını yurt içinde aldıkları teneke kupalarla uyutarak kendilerine taraftar yapmaları yurt dışında ise yarım asırdır fiyasko olan bir durumu görün kü rekabetten doğacak olan Ülke başarısının önemi ön plana çıksın buralarda kelime oyunlarıyla ilgilenileceğine işin anlatılmak istenen yönüne bakarsanız konu netleşir.

    Ayrıca TRT'de bir spor proğramını izlerken sanırım kendiside fenerli Ömer Üründül Türkiyede istanbul takımlarının ceza aldığında federasyonun maçları izmir gibi illerde oynattığında ceza değil mükafat oluyor demişti,hemen devamın da Avrupa dan örnekler verdiğinde ise italya,ingiltere,ispanya.almanya buralarda avrupanın devi konumu durumundaki takımlar kendi Ülkelerinde başka şehirlere oynamaya gittiklerinde orada buradaki gibi taraftarları yok demişti.

    Bizler de istanbuldaki insanlarımız gibi yaşadığımız şehrin takımıyla o coşkuyu kendi şehrimiz de yaşamak istiyoruz hakkımız değilmi,bize dokunan tarafı açıkçası bir istanbul takımının şampiyon olduğunda Ankara ve bir çok Anadolu ilimizde yaşadığı coşku değilmidir,kendileri şampiyon olduklarında birbirlerinin semtinde kutlama yapabiliyorlar mı.?

    Burda rakibin yoksa rekabet de olmaz kurmuşlar işlerine geldiği gibi yerine göre dikta yerine göre alevere dalevere yerine göre düzenlerine serbest piyasa diyorlar yani işerine geldiği gibi,başkalarının yaşam hakkına,hukukuna olan saygıları da ortada iyi de o zaman benim takımımdan önce Ülke başarım gelir sizler takımınızın çıkarlarının Ülke çıkarlarından önde gelmesini istiyorsunuz sağlıyorsunuz da,bana göre benim takımım şampiyon olmasın yeter ki önemli olan her şey adeletlice rekabet içinde çekişmeli geçsin.

    İşte o zaman O gelişmiş ülkelerdeki gibi,benim ülkemde de her yıl UEFA'ya Şampiyonlar ligine 4'er 5'er takımla katılsın,icabın da finalinde ülkemden iki takım oynasın,Arkanızdaki bu lobilelerle ve bu medyayla Fener vs diğeriniz tek başına bu ülkenin en büyük takımı oldu diyelim öylesiniz de.

    Bir gün herkes de sizlerin taraftarı da olursa o zaman kendinize
    bir sorun derim e noldu bir iki takım büyüdü bütün ülkede o bir iki büyüğü tutarsa zaten öyle de tek tip yönetim şekli,tek bir şehir tek bir taraftar gerisi hikaye o şekilde karşısında bir güç olmayan sadece piyonlardan şu anki ki gibi mevcut bir lig.

    Formalite her yıl şampiyonu belli bu şekilde bir takımın bu ülkenin en büyüğü olması da sizce çözüm mü yani süper ligimizde bir şehir ve üç takımı iyi,15 şehir,diğer iller ve takımı HİÇ,düşünsenize ülkemizde İzmirimizden,Adanamızdan vs büyük illerimizden takım yok allahtan bu yıl üç İlimizden taraftarı olan takımlarımız çıktı inşallah kalıcı olurlar ama işlerinin diğer Anadolu takımları gibi ne kadar zor olduğunu kendileride çok iyi bilmekteler.

    Bu sebeple gereksiz yere süper lig de bulunan hacettepe ve belediye takımları gibi durumlara da karşıyım,aynı zamanda bunların var olmasını sağlayan siyasetsiz bir sezon dileğiyle,değişen bir şey yok velhasıl 2008-2009 sezonu kazasız belasız hayırlı olsun demekten başka çaremiz yok,esen kalın




  • İnsanın aklı balık aklı gibi diyorlar ya doğru geçmişte olanları not alıp bir aklınızın bir köşesinde tutmayıp tedbiri elden bıraktığınızdan toplumun üzerinden geçinen uyanıklar bu durumdan faydalanırlar her zaman,şöyle biraz geriye gidersek Askere hakemlik ve belediye başkanlarına da kulüp başkanlıkları yasaklanmıştı şimdi sizlere sorsam Ank.belediyesporun gerçek kulüp başkanı kim diye acaba kaç kişi bilir bende bilmiyorum,o zaman asker hakemlerin de giderken dünya nimetlerinden kopmamaları için yerlerine kukla durumunda birilerini bırakmaları gerekirdi emsal olarak,her kim olursan ol bizim hakkaniyetimiz ve adeletimiz bu işte,bu yanlış durum hacettepe olayında da mevcut.

    İktidarın elinde olmayan belediyeleri ele geçirme planı belediyenin birinide sen almasan da diğerini de başkası alsa ne olur karşındaki sanki bu ülkeden değil,durum demokrasinin gereği değilmidir,insanlar tornadan çıkma tek tip insan oluncamı demokrasi oluyor,durum iç açıcı gözükmemekte ülkede sendikalardan spora kadar her şeyi ele geçir medyasına kadar sistemi alternatifsiz bırakıp tek tip diktotaryal bir sistem sorsanız demokrasi derler örneği derseniz bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinde Asyada,Afrikada ve güney Amerikada çok.

    ABD'de siyasi vs bir başkanın veya bir belediye başkanının görev süresi 2 dönemdir,Newyorklular belediye başkanları çok başarılı olduğu için bir dönem daha kalması için ne yapsak diye düşünüyorlar maelesef bir çözüm yok yasalar belli zaten adamcağız da çıkıp şunu sölüyor ben benden sonrakinin hakkına hukukuna etki ve geçiş yapmadan bırakmam lazım kesinlikle olmaz diyor.

    Bide bize bakın seçimle her gelen Siyasiler,belediye başkanları,sendika başkanları,kulüp başkanları,şöför ve bakkal başkanlarına kadar adamlar 50 yılı aşkın allah gecinden versin sağlıklarına bir şey olmasın da koltuğu bırakmıyorlar benim yaşım 51 çocukluğumdan bu yana seçimle gelinen bir çok yerde hala aynı kişiler oturuyor 50 yıldır,bir emeklinin çalışma ömrü dahi 25 yıl bu ülkede 60 yıl olmuş seçimle gelmiş hala makam işgal eden insanlar var yahu bu demokrasi mi şimdi,genç nüfusuz diye övünüyorlar o zaman gençlerimizin önü açın bari, milyonlarca gencimiz üniversitelisi dahil işsiz.

    Gelişmiş ülkelerde seçimle gelinen yerlere bildiğimiz meslek gözüyle bakılmıyor oralara çok lüzum içeren bir bölge olması itibari balığın baştan sağlıklı olması düşüncesinden yola çıkılarak hareket edilmekte,onun içindir ki demokrasinin en adeletli yeri olması gerekliliği sebebiyle kuyumcu terazisi gibi kefelerinin daralarının eşit olması gerektiğinden bu ülkelerde 2 dönem bilemediniz 3 dönem görürsünüz seçilenleri ve de o ülkeler de uygun kişileri hemde çok uzun bir elemelerden geçerek o noktaya gelirler tabiki bu kısa görev süreleri boyunca da alınlarının akıylada bırakırlar yoksa ilerisi için kendileri çok zararlı çıkacaklarını çok iyi bilmekteler.

    Bizim ülkemizde ise 2-3 dönemden fazla kaldıkları için nasıl olsa bu uzun dönemde kendi istemleri yönünde işleri yoluna koyduktan sonra sistemi alt üst edip bıraktıklarında da ak kaşıktan çıkan süt gibi giderler,maelesef geri kalmışlığımız burdan belli bırakın iki dönem seçilip adeletlice görev yapıp gitmeyi buralar da indiragandi yapmak bir meslek olmuş,ABD’de hadi sıkıysa bir vergi kaçır veya yolsuzluk yap demokrasi acaba oradaki mi bizdeki mi.

    Tek eksik spor üzerinden istismarcılıktı oda tamam Mehmet ali şahin Antalya için, Unakıtan es es için uğraşırken,kürşat tüzmen makamında mersin için futbolcuya imza attırıyor maşşallah vs daha bilmediklerimiz cabası,Ankara'da 4-5 yıl öncesini hatırlayanlar bilir Ank.belediyesinin 1000'e yakın değişik branşlarda yurt dışında madalyalar alan 1000 civarında amatör sporcuları vardı ne hikmetse gerçi nedeni de belli o yıllarda o amatör branşları kapatıp 1000'e yakın sporcuyu dağıtıp neden futbol'a geçildiği bu yüzden de olimpiyatlarda başarısızlıklarımızın nedeni de ortada,Amatör sporcu üzerinden bir yol olmuyor napsınlar,geçen bir yerde okudum Özaldan bu yana bu değişen belediye sistemlerimiz sayesinde belediyelerimiz iş adamı üretim çiftliği haline gelmiş diğer yönü ise bir taşla iki kuş vurma derler ya işte o belediye takımları,belediye takımlarının delegeleriyle hem federasyonu elde tutuyorsun hemde belediyeliklerin tamamını sonra ne var kardeşim yurt dışında da var sanki LONDRA belediyesi,Paris belediyesi diye takım orda yokmu varmıki acaba.

    Mağazanın vitrininde ise var sa yoksa üçüzler beyaz sayfalarla bu kulüplere ülkenin tüm imkanlarını kaynaklarını akıtın her yıl üçünden birini şampiyon yapın oh ne iyi ne güzel,Aurellonun ispanya ya gidişinden pişman olması bu yanlışı haksız vergisiz algısız kazancı bal gibi göstermekte,kulübüne 15 milyon euro futbolcuya 3,5 milyon euro verip yurt içi başarılarıyla yurdumuzun insanlarını medya aracılığla aldıkları teneke kupalarıyla kandırsınlar yurt dışı fiyasko,neymiş çeğrek finale kalmış 50 yılda hepsi bu,yahu adamlar her yıl finalinde iki takımıyla oynuyor senin o kendini başarılı gördüğün yerde,Aha bu yılda takımın biri sezona fiyasko ile diğerleride her hafta biri 9 kişilik rakiplerle oynuyor bu nasıl büyüklükse çünkü geçen sezon 29 hafta beyaz sayfa açtıkları hafta müdahele edilmişti sivas başlarda tehlike arz etmiyordu çünkü,bu yıl müdahale erken başladı Trabzonun dişini erken göstermesi vesilesiyle işi sağlama alıyorlar galiba,baksanıza rakipleri iki haftadır iki kişi eksik durumda rakipleriyle oynamaya başladı,yaa birincisinde hakem haklıda ikincisinde haksız ya siz hiç ingiliz ligleri izlemiyorsunuz ya da işte,Alt liglerimiz ise futbolcularının bonservis bedellerini federasyona yatıramadığından maça çıkamaz bu nasıl bir adaletse.




  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.