Şimdi Ara

Kelimeler (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
38
Cevap
3
Favori
4.187
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    not necessarily: muhtemel ama kesin değil
    Having this disease does not necessarily mean that you will die young.
    Having recurrent dreams is a very common experience and not necessarily indicative of any psychological problems.


    Hocam bundan emin misiniz ?
    Bence bu ifadenin verdiği anlam "gerektirmiyor/şart değil" tarzı bir şey

    Bu hastalığa sahip olduğun gerçeği illa da genç öleceksin anlamına gelmiyor /
    Bu hastalığa sahip olman genç ölmeni gerektirmiyorgenç ölmeni gerektirmiyor. gibi

    Yani bir "ihtimal" anlamı verdiğini düşünmüyorum..

    Bu arada güzel bir konu olmuş, devamını bekliyoruz




  • quote:

    Orijinalden alıntı: TripsinojeN

    quote:

    not necessarily: muhtemel ama kesin değil
    Having this disease does not necessarily mean that you will die young.
    Having recurrent dreams is a very common experience and not necessarily indicative of any psychological problems.


    Hocam bundan emin misiniz ?
    Bence bu ifadenin verdiği anlam "gerektirmiyor/şart değil" tarzı bir şey

    Bu hastalığa sahip olduğun gerçeği illa da genç öleceksin anlamına gelmiyor /
    Bu hastalığa sahip olman genç ölmeni gerektirmiyorgenç ölmeni gerektirmiyor. gibi

    Yani bir "ihtimal" anlamı verdiğini düşünmüyorum..

    Bu arada güzel bir konu olmuş, devamını bekliyoruz


    Teşekkürler. Ben de emin olamadım ama kontrol etmek için Longman Sözlük'ü kullanıyorum bilgisayarda. Çok çok iyi, bu kelimede ise şöyle yazıyor:

    "not necessarily possibly, but not certainly"

    Ben de sizin gibi düşünüyorum. Türkçe kaynaklarda da dediğiniz şekilde bulmuştum. Değiştiriyorum. Başka hata bulursanız lütfen söyleyin.




  • Kaan duruldun :)

    Yeni sözcükleri bekliyorum.
  • Kaan is back.

    Advanced English dersi alıyoruz üniversitede. Baya kelime çıkacak gibi. Şimdilik yakaladıklarımı yazayım:

    sarcasm: iğneleme
    mock: dalga geçmek - taklit etmek
    ridicule: alay etmek - dalga geçmek
    satire: yerme, hiciv, satir
    coherent: tutarlı, mantıklı

    clutter up: o cover or fill a space or room with too many things, so that it looks very untidy -- to fill your mind with a lot of different things
    Piles of books and papers cluttered his desk.
    The walls were cluttered with paintings and prints.
    the everyday tasks that clutter our lives

    replenish: doldurmak - tekrar doldurmak
    More vaccines are needed to replenish our stocks.

    adherence to: (bir ilkeye, inanca, kurala) bağlılık
    adherence to democratic principles

    entail: gerektirmek
    A new computer system entails a lot of re-training.

    tangible: elle tutulur, somut - rahatça fark edilebilen
    hypocrisy: iki yüzlülük, riyakarlık
    morality: ahlak
    trial: deneme
    elaborate: ayrıntılara inmek
    trustworthy: güvenilir
    indicator: gösterge
    consistent with: tutarlı - istikrarlı
    heed: kale almak, önemsemek
    uneasy: huzursuz, tedirgin, gergin
    gruesome: dehşet verici, korkunç
    condone: göz yummak

    beverage: içecek
    hull: gövde - kabuk
    hesitation: tereddüt, kararsızlık
    vague: bulanık, belirsiz
    stimulate: teşvik etmek - harekete geçirmek
    tailor: terzi
    luxury: lüks, gösterişli
    encirclement: kuşatma


    hitherto: şimdiye kadar
    a species of fish hitherto unknown in the West


    incontestable: su götürmez, tartışılmaz
    ubiquitous: sık rastlanan
    hale:
    infirm
    nourishing
    staple
    copious
    consecration
    baptism
    burial
    dizziness
    wakeful
    good-fellows






    sip: yudum - yudumlamak
    ▪ a sip of water
    ▪ She poured more wine and took a sip.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi armasova -- 7 Ekim 2010; 0:15:52 >




  • Thanks for sharing :) I will follow this topic
  • hep burda ol kaan ve devam et takipçisiyim bu konunun her kelime için cümle örnegi olsa çok daha iyi olurdu daha akılda kalıcı ve ögretici olurdu.

    bu arada advanced seviyesi ingilizce görüyorum dedin de, o mesajında eklediğin kelimeler günlük hayatta o kadar da sıkkullanılan kelimeler değil sanki , daha ileri seviye mi ?

    bu arada günlük hayatta kullanılan 2500 kelime var googleda aratırsnaız bulursunuz tek excel dosyası halinde , kelime ve türkçe anlamı var sadece ama öyle çalışmak da sıkıcı oluyor.ordan bakıp bilmediğin kelimeleri alıp cümle içinde kullanım örnegi de bularak buraya eklesen de çok iyi olur sendromkaan.Verdiğin cümleler de güzel oluyor elindeki bi sözlükten falan mı bakıyorsun mesela
    Trees are a renewable resource.
    gibi , hangi sözlükten bu cümleler , gerçekten güzel ve akılda kalması için uygun cümleler.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi trybskts -- 10 Ekim 2010; 13:22:06 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: trybskts

    hep burda ol kaan ve devam et takipçisiyim bu konunun her kelime için cümle örnegi olsa çok daha iyi olurdu daha akılda kalıcı ve ögretici olurdu.

    bu arada advanced seviyesi ingilizce görüyorum dedin de, o mesajında eklediğin kelimeler günlük hayatta o kadar da sıkkullanılan kelimeler değil sanki , daha ileri seviye mi ?

    bu arada günlük hayatta kullanılan 2500 kelime var googleda aratırsnaız bulursunuz tek excel dosyası halinde , kelime ve türkçe anlamı var sadece ama öyle çalışmak da sıkıcı oluyor.ordan bakıp bilmediğin kelimeleri alıp cümle içinde kullanım örnegi de bularak buraya eklesen de çok iyi olur sendromkaan.Verdiğin cümleler de güzel oluyor elindeki bi sözlükten falan mı bakıyorsun mesela
    Trees are a renewable resource.
    gibi , hangi sözlükten bu cümleler , gerçekten güzel ve akılda kalması için uygun cümleler.

    o günlük 2.500 kelıme dedıgın adres için link yollarmısın




  • Some Mixed Words

    to outnumber/ to be outnumbered by something(someone) : sayıca üstünlük / sayıca azınlıkta kalmak

    to dismiss: bırakmak, yol vermek

    to piss: kızmak (argoda)/ işemek(argoda)

    to leak/ to take a leak, taking a leak: sızmak(sızıntı), su dökmek(argoda)

    to pass out: bayılmak

    ass-wipe: tuvalet kağıdı(argoda)

    to ashame: utanç duymak

    to make fool(making fool) with(him, her, it)self : birini aptal yerine koymak

    to throw up: kusmak

    holocaust: soykırım

    to massacre: katletmek

    scholar/ scholarship: bilgin, alim/ burs

    obvious: bariz olan, barizlik

    ashe: kül

    starvation: açlık

    affair/ to have an affair: ilişki, ilişki yaşıyor olmak

    to fire: kovmak

    to put a ring on it(that one): "yüzüğü bas" ın ingilizcesi

    maid: hizmetçi(dişi)

    senior/ senior house: yaşlı/ huzur evi

    elder/ wise man: bilge/ ermiş kişi

    plague: veba

    to loan: borç(kredi) vermek

    flood: sel

    prophet: peygamber (usually in islam)

    tribe: kabile

    to compete: rekabet etmek

    to make fun with smt.(smb.): bir şey veya bir kişi ile alay etmek

    to lay off/ to lay low: geri çekilmek, / gözden uzaklaşmak

    community college: yüksekokul

    to pretend/ to pretend like: ... gibi yapmak

    to progress: ilerlemek

    to predict: tahmin etmek

    to lift smt. up: bir işi sırtlamak

    percent: yüzde

    to burry: gömmek, defnetmek

    casket/ coffin: tabut

    to seduce: baştan çıkarmak

    remarkable: mükemmel, ortalamanın çok üstünde

    apples and oranges: (deyim) elma ve armut(karıştırmamak)

    speking of the devil: "iti an çomağı hazırla" nın ingilizcesi

    chief/ chieftain: şef(lider, reis)

    chef: şef(ahçı)

    peninsula: yarımada

    continent: kıta

    solar(in science): güneş

    to convict: hüküm giydirmek

    to be broke/ being broke: finansal olarak batmak(argoda)/ batmış oluş

    to bankrupt: iflas etmek(usually used for corporations, companies and nations)

    to exist/ existance: var olmak/ varlık

    to put the blame on someone: suçu birisine yüklemek


    Some Common Races, Nationalities, Languages

    North and Middle America

    Canadian, American, Mexican, Guatemalan, Honduran, El Salvadoran, Nicaraguan, Costa Rican, Panamanian

    South America

    Colombian, Venezuellan, Peruvian, Bolivian, Brazilian, Chilian, Paraguan, Uruguaian

    Europe

    Portuguese, Spanish, Irish, Britannian(ancient), British-English(modern), Scottish, Norwegian, Swedish, Finnish, Estonian
    Latvian, Lithuanian, Polish, German, Flemish(for both Belgium and Netherlands), Belgian, Swiss, Czech, Hungarian, Italian, French,
    Austrian, Ukranian, Belarusian, Slovakian, Slovenian, Romanian, Bulgarian, Macedonian, Moldovian, Romanian, Bosnian , Latin(ancient)

    Islamic World and West Asia

    Moroccan, Algerian, Libyan, Nigerian, Egyptian, Sudanese, Ethiopian, Tunusian, Arabic, Iranian, Georgian, Armenian, Russian

    Middle, Southeast and East Asia

    Indian, Chinese, Vietnamese, Malaysian, Thailandese, Korean, Japanese, Australlian, Singaporese


    @Kaan
    good work man, keep it up..

    btw, you haven't left any sh*t else to add..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Quagmire -- 11 Ekim 2010; 2:51:08 >




  • @trybskts

    Her kelime için cümleyi ben de isterim ama bir boş vakit bulabilirsem halletmeye çalışırım.

    Valla ileri seviye mi bilmiyorum ama bunlardan çok daha fazla kelime var ders kitaplarında çıkan ve daha önce hiç görmediğim. Yavaştan onları da paylaşacağım. Ben Longman Exams Dictionary'yi kullanıyorum. İnternette aratıp bulabilirsiniz.


    @Quagmire

    Okay. I am going on.

    inherent: doğasında olan, özünde olan
    ▪ I'm afraid the problems you mention are inherent in the system.
    ▪ Every business has its own inherent risks.

    combat: fight / savaşmak, dövüşmek
    ▪ To combat inflation, the government raised interest rates.
    ▪ new strategies for combating terrorism


    prevalent: yaygın
    cheat on: deceive / aldatmak(sevgili, eş)
    domestic: yerel - lokal
    grave: mezar

    circumvent: to avoid a problem or rule that restricts you, especially in a clever or dishonest way - used to show disapproval: (atlatmak)
    ▪ The company opened an account abroad, in order to circumvent the tax laws.

    compassion: şefkat

    disgrace: itibar kaybetme, utanç verici bir durumda olma
    Smith faced total public disgrace after the incident.
    His actions brought disgrace on the family.

    physician: doktor
    justify: haklı çıkarmak
    hint: ipucu, işaret - ima
    orphanage: yetimhane
    imprisonment: hapsedilme

    deprivation: the lack of something that you need in order to be healthy, comfortable, or happy: - yoksunluk, mahrumiyet
    Sleep deprivation can result in mental disorders.
    Low birth weight is related to economic deprivation.

    laundry: çamaşır
    stoic: başına gelenler karşısında merhamet gösteren
    revive: diriltmek, canlandırmak
    shed: ahır
    mercilessly: merhametsizce
    scalding water: kaynar su


    dab: kurulamak, silmek
    She dabbed her eyes with a handkerchief.

    crawl: sürünmek - emeklemek
    sniffle: burun çekmek(hastalık halinde)




  • Sendromkaan sana pm atmıstım okumussun ama cevap da yok
  • quote:

    Orijinalden alıntı: trybskts

    Sendromkaan sana pm atmıstım okumussun ama cevap da yok


    PM atılmıyordu ben denediğim süre içerisinde. Tekrar deniyorum.
  • It's an helpful topic. Thank you I think that it's a good idea to edit your first message.
  • Perşembe günü Advanced English quiz'imiz var. Çıkabilecek olan kelimeleri aktarayım.

    Yukarıdaki son 2 mesajımdakilere ek olarak:

    waiflike: evsiz barksız - savunmasız (kişi)

    veil, v-n: çarşaf, peçe - maske
    He pursues his self-interests behind a veil of charity. Hayırseverlik maskesi altında kendi çıkarlarını kolluyor.

    cloistered , adj: dünyadan uzak - isolated
    Academics lead a cloistered life.

    slash, v: kesmek
    shelter, n: sığınak

    consensual, adj: tarafların rızasıyla
    a consensual style of management
    having consensual sex

    grim: making you feel worried or unhappy
    When he lost his job, his future looked grim.
    the grim reality of rebuilding the shattered town.

    clash with, v: çatışmak(görüş olarak ya da askeri)
    Democrats clashed with Republicans in a heated debate.
    Police have clashed with demonstrators again today.

    equivalent: eşdeğer
    he failure rates of both treatments was equivalent.
    I had no dollars, but offered him an equivalent amount of sterling.
    a qualification which is equivalent to a degree

    redemption, n: kurtuluş
    beyond redemption: kurtarılamaz

    dispatch: send - göndermek
    A reporter was dispatched to Naples to cover the riot.

    envoy: temsilci, elçi
    The United Nations is sending a special envoy to the area.

    authentic: gerçek, hakiki, doğru
    an authentic account by an eyewitness

    chronicle: kronolojik kayda geçirmek, tarihe geçirmek
    His life is chronicled in a new biography published last week.
    The book chronicles the events leading up to the war.

    epidemic: salgın

    shift: değişiklik, değişim

    stricture: kısıtlama
    religious strictures on marriage

    wedlock: evlilik
    out of wed lock: evlilik dışı

    convene: toplanmak

    impede: engellemek
    Storms at sea impeded our progress.

    revamp: modify - düzenlemek - geliştirmek, modernleştirmek
    Many older companies are revamping their image.

    penal code: ceza kanunu

    prompt: teşvik etmek, bir karar almayı sağlamak
    What prompted you to buy that suit?

    restrain: kısıtlamak, sınırlamak
    monitor: izlemek, gözlemek
    fiercely: hararetle, hiddetle
    articulate: kendini iyi ifade etmek

    invigorate: canlandırmak, zindelik vermek
    At my age, the walk into town is enough to invigorate me.
    tribe: kabile, aşiret
    inference: çıkarım
    incessant: aralıksız, sürekli
    overnight: aniden - sürpriz derecede çabuk

    lenient: merciful - yumuşak(cezalandırma, notlandırma)
    the lenient sentences handed down by some judges

    punctual: dakik
    consistent with: tutarlı - istikrarlı
    revere: büyük saygı göstermek
    archaic: eskimiş, modası geçmiş
    outrage: öfke

    spark: kıvılcım saçmak, ateşlemek
    The police response sparked outrage in the community.

    flourishing: gelişen ve başarılı olan
    allegedly: iddialara göre
    adopt: benimsemek, kabul etmek - evlat edinmek
    harbor: barındırmak, beslemek
    grief: keder, ıstırap

    discard: vazgeçmek, çıkarmak, kurtulmak
    vivacious: neşeli, hayat dolu
    enroll: kayıt olmak
    entranged
    drape

    in verses from the Koran
    anomaly
    besmirch
    strangle
    macho
    mantra
    insular
    inner-city
    elevate
    virtues
    oppressive
    pumpel
    compile
    fellow immate
    dementedly
    skew
    juvenile
    satellite dish: uydu çanağı
    fathom
    pacifism
    thriving
    digest
    downunsettling
    plight
    mock
    mainstream
    taunt
    ignite
    fury
    revelation
    plotter
    legislator
    delicacy
    tighten
    grocer
    scrutinize
    prodigiously
    mar

    inflict on
    hit a nerve
    upscaled
    score a coup succeed
    galvanize
    depiction
    disobedient
    seclusion
    frustrate
    prick up sb's ears
    vigil
    abounds
    subtle
    flaw
    corpse
    married to
    lay in a heap
    make good on his promise
    scarf
    hint
    orphanage
    nod
    animated
    consummate
    laundry
    household chores
    enraged
    stoic
    workload
    transcend
    wanton
    mercilessly
    shed
    beans
    revive
    pour
    crawl away
    home work tekil
    sniffle
    vicious
    dab
    bare back
    sneak
    bend eğilmek
    epileptic
    crown
    tonsure
    bruise
    boiling
    pity
    shiver
    ruthlessly
    involuntarily
    etch upon
    beat past tense beat
    pro-life against abortion
    submit
    sharia
    fled
    heartbroken
    execute
    pseudo
    claptrap
    mess
    condemn
    thug
    port
    adultery
    clergy
    mate
    bishop
    wax
    eloquent
    creep
    wicked
    imposter
    half-baked
    with impunity
    militia milişa
    prophet
    obscure
    cleric
    scholar
    get their kicks
    weep
    guts
    right accurate answer not true
    bland no emotion
    deliberate
    elaborate
    protagorist
    misery
    flutter
    fidget
    glove
    vellicationg
    curtaion
    pathological
    womb
    twitch
    disciplined
    irritate
    aprehension
    intensify
    beyond the last moment of safety
    hysterics
    intensify
    modest humble
    irrepressible
    foible
    servant
    torment

    popping up
    supervise
    fur
    butler
    luggage
    servant
    six-storey
    gloomy
    bustling about
    bundle
    sheed
    dust
    duitcase
    drape
    stare
    dot-dote
    yearn
    fond



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi armasova -- 20 Ekim 2010; 1:13:41 >




  • despicable: alçak, aşağılık
    score a coup: başarmak
    boisterous:gürültülü, şamatalı
    blossom: çiçek açmak
    subtle: hemen göze çarpmayan - zeki/ince
    raid on/against: baskın, akın
    reluctantly: gönülsüzce - unwilling
    plight: kötü durum
    headscarf: baş örtüsü
    fathom (out): idrak etmek, anlamak, kavramak
    commit adultery: zina etmek
    corpse: ceset
  • Thank you, this is a great share. I'll follow this topic and i'll try to memorize most of these words. By the way, i liked your facebook page



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi walkerx -- 20 Ocak 2011; 12:11:17 >
  • hort

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.