Şimdi Ara

Kafama esti, anlatıyorum. [Kan içerir.]

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
77
Cevap
14
Favori
2.396
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Konu kesinlikle CSB değildir. Sadece uzun, çok uzun zaman önce başımdan geçen ufak tefek şeyler. Fazlası değil.


    İstanbul'da oturan varsa Aqua Marine'i bilirler. Bilmeyenler için anlatayım, olayın geçtiği zamanlarda yani bundan bi' 5-6 yıl öncesinde gayet aile ortamında, hoş zaman geçirebileceğiniz eğlence yeri. Eğlence yeri dediğim, havuz üstüne kurulu bir mekan. Büyükler havuzu, çocuk havuzu, dalga havuzu, kaydırak falan diye gidiyor. Neyse, annemle büyükler havuzuna girmek istedim. Aslında yüzebiliyordum da fakat yine de, boynu bükük bir şekilde çocuklar havuzuna girmek zorunda kaldım. İşte olay da burada başlıyor zaten. Çocuklar havuzunda dönerek kayılan bir kaydırak var. Ben de işe buradan başlama kararı aldım. Fakat şöyle bir durum var ki, kaydırak suyla çalışıyor ve suyu kapatmışlar kimseler yok diye havuzda. Benim de şortum kuru olduğu için kayamadım, öyle ortada kaldım. Ben de güvenliğe sesleniyorum kaydırak başında. "Daaayı, suyu versene suyu" diye. Güvenlikçi oradan el hareketiyle tamam dedi, gözden kayboldu. İşte tam o sırada, kaydırakta ayakta dururken, bir tane eleman geldi. Kilolu da bir şeydi anasını satayım. "Dur kayma sakın" dedim. Hiçbir şey söylemeden kaymaz mı? Bana çarpıyor haliyle, burayı hatırlamıyorum tek gördüğüm simsiyah görüntüydü. Sonradan öğreniyorum ki takla atarak kaydırağa geri düşüyorum. İşte o an, şu kesik su akar halde ben de kaydırakta kafa üstü sakin sakin kayıyorum ne olduğunu daha çözemeden. Bu sırada kendimle konuşuyorum. "Hadi olm Kaan, bak bir şeyin yok." diyorum falan. Yalnız bir sorun var, nedense kendi kendime konuşurken ağzıma olması gerektiğinden daha fazla hava geliyor. Gene içimden bir şey olmadığını söylüyorum. Fakat o da ne? Kendi kendimle konuşurken, dilim ön dişlere çarpıyor. Ve "Olm Kaan, dişler yok lan!" diyorum içimden büyük bir şaşkınlıkla. Cimcikliyorum ilk başta kendimi, gene kontrol ediyorum ve dişler hala yerinde yok. Bu sırada çoktan kaydırağın sonuna gelmiş, artık havuzdayım. Aileme doğru yürürken birden kan fışkırmaya başlıyor ama hani cidden öyle böyle değil. Tazikli bir şekilde akıyor. Sadece saniyeler geçmesine rağmen havuz çoktan kan dolmuştu. -Ulan hayır, tamam o zamanlar şaşkınlıkla içinde bulunduğum bu durumla eğlenemedim ben buna acıyorum. Görenler falan da kaçıyor, "ııııyk" falan diyor.- Neyse, güvenlikçi suyu açtıktan sonra, durması gerektiği yere geri dönmüş ki o yer tam sözü geçen kaydırağın karşısı ve karşı karşıyayız. O bana bakıyor, ben ona. Sonra hemen kolumdan tuttu, revire doğru gidiyoruz. Hala kanama devam ediyor, revir yolunun yarısını yarıladık falan beni görenler "ııy, ayy, öğğ" falan diyerek surat ekşitiyorlar, geri kaçıyorlar. Bi' garip oluyorum, ne var lan diyesim geliyor ama ağzımı kapatmış ve iki elimle de sıkı sıkı tutuyorum laakin 2 kadın bana bakıp alaycı bir şekilde tavır sergiledikleri zamana kadar. İşte burada elimi çekiyorum ağzımdan, kadınların üstü başı kana bulanıyor. Bikini, mayo, saç, yüz... İşte bence şu an gözüme daha tatlı görünmeyi başarmakla birlikte, suratlarındaki o salak ifadenin asla aklımdan çıkmamasını sağlamışlardı. Ardından revirdeyiz, hala kan durmamış, akıyor. Annemin ismini verdim, bir yandan anons ediyorlar. Bir yandan havuzdaki suyu temizleyen sistemleri kapatmış dişleri arıyorlar, bir yandan da kanı durdurmaya çalışıyorlar. Kısa bir süre sonra annem geliyor. Daha sonradan anlattı, ismim anons edildiğinde büyükler havuzundan, havuz kenarına kadar gelmek onun için sanki imkansız bir şey gibi gelmiş. Kulaç atıyor, atıyor yine de sanki ulaşamayacak, o mesafe hiç bitmeyecekmiş gibi geliyormuş. Sonra revire doğru gelirken de yerdeki kanları görüp "beynimin dağıldığını ya da kulağımdan aktığını" söylemişti bana. Ciddiyim, lafında oynama yapmadım "beynin dağıldı sanmıştım" demişti. Bu zamana kadar ve sonrasında şanslıydım çünkü hiç acı hissetmedim. Onun da olayı darbenin ani oluşu ve şiddeti yüzündenmiş, kanın da geç açmasının nedeni de kesilen yerin derinliğiyle alakalıymış. Her neyse, annem geldi revire. Dişlerimin kırıldığını söylediler. Annem dudağımı kaldırdı. Ne gördü dersiniz? İki ön diş kırılmış, ters dönüp damağa saplanmış. Bu yüzden bu kadar tazikli kan akıyormuş meğer. Sonra hemen hastaneye kaldırdılar, öyle yaşım ufak, belki kök ile kırılan diş kemiği kaynar diye dişleri damaktan alıp yerine tutturdular. 8 ay kamışla beslendim derken 2 yıl kadar tedavi gördüm şu ana kadar hiçbir problem yaşamadım. Umarım yaşamam da.



    --

    Yine Aqua Marine, bu sefer daha dişlerim kırılmadan önceki bir zaman.

    Babam şezlongta uzanmış yatıyor, bir yandan beni kolluyor. Ben de büyükler havuzundayım. Takla atıyorum, biraz yüzüp geri geliyorum ve havuz kenarına tutunuyorum. Arada babama her şeyin yolunda olduğunu söylüyorum falan. Takla attıktan sonra hemen yanımdaki merdivenden çıkıyorum havuzun kenarına. Artık takla atmaktan bir hayli canım yanmış bu sefer merdivenle havuza canımı yakmadan inip, artık taklasız bir şekilde normal bir şekilde yüzeceğim. 2 tane bayan merdivendeler, muhabbet ediyorlar. Ben de ineceğim anasını satayım. Baktım bunların çıkacağı yok, ben en iyisi atlayayım dedim. Takla atmak istemedim, suya çarpmaktan kıpkırmızı olmuştum zaten. Normal bir şekilde atladım. Ama bir şey oldu orada, bir şeye çarptı elim. Bir şey olmuştu yani. Suya indiğimde arkamı döndüm acaba ne oldu diye. Ne göreyim? Meğer kadının bikinisi, yandan bağlamalı bir modelmiş. Ve atlarken benim parmağım oraya çarpıyor, ardından da bikiniyi de alıp götürüyorum Kadın neresini kapatacağını şaşırmış bir şekilde hafif çömelmiş, merdivenin tepesinde herkesin göreceği bir yerde kız arkadaşına bakıyor. O an her şeyin yoluna girmesini istediğim için istemsizce babama bakmak istedim. Babam şezlongtan düşüyor gülmekten, ben iyice boku yedim diye düşünerek büyükler havuzunun ta dibine kadar dalarak gidebildiğim kadar uzağa gidiyorum. Yorulduğumda da suyun üstüne çıkıyorum. Tutunacak yerlere hala uzağım, şansa yanımda baya kilolu yaşlı bir teyze vardı. Arkasından yaklaşıp, "afedersiniz çok yoruldum acaba simitinize tutabilir miyim?" diye soruyorum ve "Evet, tabii ki" diyor. Tutuyorum bu sırada bizim kızlara ne oldu diye havuzun diğer kısmına bakarken birden teyze salmış olacak ki, havuzdan balonlar çıkıyor. "Lan ya" diyerek istemsizce bizim teyzeyi itiyorum. Ulan teyze simitle ters dönmez mi bu sefer, düzelemiyor da asfıjasfpasf Korkudan ne yapacağımı bilemeden oradan da kaçıp son çare babamın yanına gidiyorum, babam zaten pis pis gülüyor. Bir de bu olayı anlatıyorum, durup durup gülüyoruz gün sonuna kadar.


    --

    Saat geç, teyzemlerdeyiz. Balkonda oturmuş, çay içiyoruz falan. Yalnız şöyle ki bunlar balkonun mermerine oturmuşlar. Ben de küçüğüm, ilk defa balkon mermerine oturulabileceğini keşfediyorum. Gözüme de çok hoş geliyor meret, sanki iyi bir şeymiş gibi yapmak istiyorum. İzin vermiyorlar falan. Fırsat kolluyorum ben de. Ardından 1 saat, belki 2 saat sonra bunlar içeri gidiyor. Ben de bu fırsat, bu fırsat diyerek balkon mermerine arkamı dönüp zıplıyorum direk oturma pozizyonunda. Fakat bir terslik var, ben mermerde değilim, süzülüyorum Hayır yani, ne olduğunu da anlayamadım. Meğer baya fazla zıplamışım o sıra heyecandan. Ardından 3. kattan düştüm işte. Şanlıyım ki, aşağısı bahçeymiş ve kapıcı her gece çöp dökmeye çıkarken bahçeyi sularmış. Ben de sulu, yumuşak toprağa girdim. Ama hani bi' metre girmişimdir. Sonra kendi kendime çıkıp, anneme ne diyeceğim korkusuyla kapıyı çaldığımda da, kimse ne oldu diye soramayıp bir süre boyunca deli gibi halime gülmüşlerdi




    Yeni anı, epic anlatımıyla eklenmiştir.


    Anıdan önce şunu belirteyim. Kadıköy'de oturuyorum. Okulum karşıda. Yani ev Asya kıtasında, okul da Avrupa kıtasında. Okulla ev arası gidiş gönüş 74km yapıyor, hergün kıta aşıyorum okula gitmek için anlayacağınız. Bir de, bu lise hani harbiden çok rahat bir lisedir idare açısından. Bunun dışında, ufak tefek uçuk hareketlerim olduğu için de "deli" dedikleri oluyor arkadaşlarımın. Hani "delidir, mazur" görün edasıyla. Bu durum da benim işime geliyor, bana delilik yapmam için neden sunuyorlardı.

    O gün okula girdim, hiç de giresim yok yani ama girdim bir kere. Girmeliydim beyler, anlıyor musunuz? Girmeliydim devamsızlık olmuş 19,5. Neyse, girdim öyle işte. Sonra, benim yakın arkadaşım okuldan kaçacağını söyledi. Yanında da 2 kişi. E ben durur muyum lan? Durur muyum yani. Durmam, durmadım da zaten. Duramazdım. Dedim ki "abi ben rapor alıcam lan o zaman, siz beni bekleyin bir yerlede." "Tamam" dediler. Ve beklemeye başladılar okulun dışında. Bu sırada cüzdanımı karıştırırken aklıma takılan sorun, o an dünyanın en büyük sorunuydu. O sorun şuydu:
    "Ulan cüzdanında var 30 lira, sağlık ocağına gidemezsin Kadıköyde oturuyorsun çünkü. Özel hastaneye gideceksin, 20 lira ödeyip kayıt açtırdıktan sonra işin en zor kısmı, doktoru kafaya alacaksın. Hadi bunu da yaparım, hep yaptım rapor almak için zaten. Peki rapor elinde gülümseyerek arkadaşlarının yanına gittiğinde 10 liraya ne yapacaksın gerizekalı Kaan? İşte bu sorun saniyeler geçtikçe büyüyüp beni çıldırtmaya başladığında aklıma bir fikir gelmişti. Artık işi büyütüp, risk alarak baş müdür yardımcısına deli olduğumu söyleyecektim, bu iş tıpkı doktora rapor almak için hasta olduğumu söylemek gibi olacaktı. Basitti. Sıraya girdim. Sınıfa çıkarken sıradan ayrıldım ve baş müdür yardımcısının odasına doğru yürümeye başladım. Bu sırada yakamı başımı bozdum ki iş ciddiyete binsin, deli süsü verebileyim. Bu sırada çoktan kapıdaydım zaten. Adamla gözgöze gelmiştim. Sert bir mimik ve ses tonuyla hocaya "Konuşmalıyız hocam" dedim kapısında beklerken. Hoca "içeri gel" dedi. "Anlat bakayım, sıkıntın ne Kaan?" dedi. "Hocam, ben deliyim, sıkıntılarım var" diyerek burnumu çektim. Ardından biraz sessizlik olunca, "izin verin, gideyim." dedim. Hoca o kadar şok oldu ki, diğer müdür yardımcısı X hocayı telefonuyla arayarak "hocam müsaitseniz odama kadar gelir misiniz?" dedi. Kendimi zor tutuyorum gülmemek için, dişlerimi falan sıkıyorum bu da beni, ister istemez daha da sorunlu gösteriyordu. X hoca koşar adımla içeri girdi. Beni görünce, "hayırdır yakışıklı, bir şey mi oldu?" dedi. -Bu hocayla her erkeğe "yakışıklı" demesi ve kızlara ilgi göstermiyor oluşu yüzünden sık sık dalga geçeriz.- "hocam deliyim, biliyorsunuz. Ne diyebilirim deliyim ve izin istiyorum. Verin artık iznimi" dedim. Baş müdür yardımcısı bu sefer X Hoca'dan müdürü çağırmasını istedi. İşte burada baya bi' titreme geldi, bütün dünyanın o ağırlığı benim üstümdeydi. Ama şimdi kendimi bırakamazdım da. Müdür gelince, hemen "hocam geçen eve gitmek için izin istemeye geldiğimde toplantınızı böldüğüm için özür dilerim fakat gene izin almalıyım" dedim. Hoca güldü. "Olm sen harbiden sakatsın, ikinci kez toplantımı bölüyorsun" dedi. "Annesini arayın, verin izni şuna" diyerek kapıdan çıktı. Baya rahatlamıştım, işte bu an. Annemi aradılar, eve gönderdiklerini söylediler ve izin verdiler. "çıkarken kapıyı kapat" dedi. Hani bi i*nelik yapacağım ya, "tamam" diyerek aralık kapıyı sonuna kadar açarak çıktım. Sonra güvenlikçiye pis pis sırıtarak kağıdımı vermiştim. Bir kaç ay sonra da, okulun son günü karnelerin dağıtımından önce, öğrencilere onur belgesi falan veriyorlar. Hocalara da belge falan veriyorlar törende. Ben biliyorum bi' bok alamadığımı tabii. Devamsızlık yüzünden dersleri kaçırmış, zar zor seneyi kurtarmıştım. Sonra bir ara adım okundu. Dedim "n'oluyor lan?" İkinci kez adım okundu. Bu sefer şöyleydi:
    "Okulumuzun hayalet öğrencisi" ödülü için Kaan XXXX'ı kürsüye alalım. Devamsızlık olayımı bilen ve idarenin böyle babacan tavrını gören herkes gülüyor tabii. -Olay da şu, 3 senelik devamsızlığımı toplayınca, lise 1'i okumamış oluyorum.- Ben de bunun çoşkusuyla şey dedim sıradan. "Hocam okula gelmiyorum, kürsüye mi gelicem? Devamsızlık kağıtlarını eve yolladığınız gibi, belgeyi de eve yollayın." Sonra müdür kaş göz yapınca gitmek zorunda kaldım.




    İki yeni anı daha eklenmiştir.



    Küçüğüm gene, dayımla televizyon izliyoruz. Bir yandan da Doritos paketini ortadan açıp, tabak tarzında ikimizin ortasına almış, götürüyoruz. Ulan o sıra neden öyle bir şey yaptım, ben de bilmiyorum. Doritosları yemek yerine, üstündeki baharatları yalayıp yalayıp pakete geri koyuyorum. Bir yandan da böyle mi yeniliyordu diyorum. Düşünüyorum, yemek nasıl yenir? Ananem o gün içinde sarma dolma yapmıştı, aklıma sarma dolma geliyor işte. Eee, neyle yiyoruz onu? Çatalla diyorum. Ama bakıyorum, şu an çatal da yok hani. Küçüğüm işte baharatlarını yalayıp, pakete koymaya devam ediyorum. Bir süre sonra hiç beklemediğim yüksek ses tonuyla, kafamı pakete yatırarak "Lan hıyar ağası bunları yaladın mı sen?" diyor dayım. Ve kayış orada kopuyor. Suratındaki o ifade çok güzeldi. Ve bence, cennet dayıların ayakları altındadır.



    --
    Küçüğüm gene, yarın okula gideceğim. Anasınıfındayım, annem yatmamı söylüyor bense oyuncak oynamak istiyorum. Ama laf dinlemeliyim ya, iyi çocuk olmalıyım. Kafama tüküreyim yattım aşağıya. Bir sağa dönüyorum bir sola. O zamanlar Bahçelievler'de oturuyoruz. Hemen yanımızda da bir Camii var. Yalan olmasın adını hatırlamıyorum Yayla Merkez Camii'ydi sanırım. İşte kış olduğu için Camii'nin camına kuşlar konmuş ve birbirine sokulmuş, guk guk guk beni deli ediyorlar. Zaten aklım oyuncak oynamakta kalmış, zorla yatmışım, uyuyamıyorum. Kalktım, açtım camı. "Bi' susun ya" dedim. Gene yattım, yok arkadaş uyuyamıyorum. Aslında kuşların bir şey yaptığı yoktu bana, ama çocukluk işte duramıyorum. İlla susmalıydılar. Yatağın altından boncuklu pompalı tüfeğimi aldım. Camı açtım, bir tanesine sıktım. Aşağıya düştü, uçuştular falan. Camı kapadım, perdeyi çektim. Yattım gene ama bu sefer rahatım. Ama bir yandan o kadar üzülüyorum ki. O sıralar her gece yatmadan önce de dua ederdim, yalnız bir terslik var. Yanlış bir şey yapmıştım, edemiyordum. Ne yapmalıyım, ne yapmalıyım derken; boncuklu pompalıyla kendime de sıkacak ve işlediğim günahı nötrleyecektim aklımca. Kafama sıktım ardından, bir süre sessiz sessiz ağlarken uyuyakalmışım öyle. Hani, hangi akla hizmet anasını satayım?




    Bir yeni anı daha eklenmiştir.


    3. sınıftayım, anasınıfından beri sevdiğim bir kız var. İşte benim arada böyle gereksiz dallamalıklarım vardır. Rahat batıyor yani o yaşta, seviyorum falan. Zaten ben bu kızı 8. sınıfa kadar sevmiştim, her neyse. 3. sınıftayız artık daha ciddi şekilde açılmak istiyorum ve bana artık profesyonel bir destek lazım. Hani her şey mükemmel gitmeli, bok var ya, işte bu yüzden mükemmel olmalı. Dayım benim için tanrı modelidir, tabii ki dayıma danışacağım. Dayıma böyle böyle anlattım hepsini. Bana söylediği "Bak koçum, kızı çekeceksin kenara seviyor musun uleeeyn diye bağırıp atacaksın tokatı!" Hiç düşünmemiştim bile, dayım haklıydı. Dayım nasıl yanılıyor olabilirdi ki? Cennet dayıların ayakları altındadır, ben kıza tokat atmalıydım... Ertesi gün, okul bitimi, dağılıyoruz. Kızı bekliyorum, çantasını hazırlıyor. Eve giderken, koridorda kendisine yaklaşıp "Afedersin, sana bir şey söylemeliyim" dedim. "Evet Kaan?" dedi gülümseyerek. Gözüme o kadar tatlı görünmüştü ki, dayımın dediklerini yapacak ve kendime aşık edecektim. Dayımı çok seviyordum, mükemmel adam! Kızı omuzlarından sıkıca tutup duvara dayayarak "SEVİYOR MUSUN LAN?" diye bağırdım. O kadar hırslandım, mutluyum ki şimdi bana aşık olacak diye daha cevap vermesini bekleyemeden bir tokat attım. Abi ben böyle tokat atmadım ya hayatımda, kız kafasını hemen kendisini dayadığım duvarın sol tarafındaki kalorifere, tokatın onu itmesiyle "ah" ve "şlaaap" sesiyle kafasını vurmaz mı anasını satayım ya. Hani gözündeki gözlük bir tarafa, kendisi bir tarafa yığıldı. Hala ben bana aşık olacak sanıyorum. Kız ağlayarak yerdeyken ben sevinerek koridordan çıkıyor, güle oynaya eve geliyorum. Dayımı bekliyorum, bekliyorum ki gelsin de bir anlatayım yaptıklarımı. Onun sözünü dinleyerek kızı nasıl kendime aşık ettiğimi anlatmak istiyorum. Daha sonra dayım eve geliyor. Hemen yanına gidip "Dayı bizim iş tamam, tokatı bastım." diyorum. Dayım "Ne diyorsun gene zibidi?" diyor. "Dayı kız diyorum; çektim kenara, bastım tokatı, bastım tokatı, bizim iş hani." diyorum. Dayım hiçbir şey söylemeden en az yarım saat bokunca bana gülüyor. Sonradan anlıyorum tabii ertesi gün, meğer dayım beni dertten kurtarmış aslında...

    3 yeni anı daha eklenmiştir.


    Biraz tuvalet anılarımdan bahsedeceğim...

    Bu sefer, şu kuşlarla olan anıda bahsettiğim evde, yani Bahçelievler'deki evimizde oturduğumuz zamanlar. Apartman benim baba tarafındaki akrabalarımla dolu. Apartmanın her katında 3 daire olacak inşa etmişler. Bizim katta da bizim daire, amcanın dairesi ve babamın yengesi oturuyor. Annemin arası da amcamın karısıyla çok iyidir. Eh evler yakın da olduğu için sürekli birbirlerine uğrar, kahve yapar içerler falan. Birgün, tatil olacak ki babam çalışmıyor, evde gazete okuyor. Annem de ev işi yapıyor derken ben de odama çekilmiş sakin sakin civcivlerle oyuncaklarımı dövüştürüyorum falan. Aradan birkaç saat sonra babam odasında televizyon izlerken uyuyakalmış, ben hala oyuncak oynuyorum annem ise yanıma gelip markete kadar gideceğini ve benim evde uslu durmam gerektiğini, yaramazlık yapmamam gerektiğini söylüyor. "Peki anne" diyorum, evden çıkıyor, ardından da kapıyı kapatıyorum. Artık ev boş sayılırdı. Babam uyuyor, bense istediğim boku yiyebilir, istediğim yaramazlığı yapabilirdim. Bir yandan da büyük tuvaletim var, gideyim yapayım dedim. Burada 5 yaşındayım belki 5 bile değilimdir. Banyo ile babamın uyuduğu oda yanyana kalıyor. Ben banyoda klozete oturmuş tuvaletimi yapıyorum. Yaptıkça kendimden geçiyor, neşelenip gülüyorum falan derken aklıma geliyor. "ULAN SALAK KAAN ANNEN MARKETE GİTTİ, KENDİ G*TÜNÜ NASIL SİLECEKSİN ŞİMDİ??" çok kötü bir durumdayım, ne yapsam bilemiyorum. Babamdan çok çekiniyorum, diyorum ki "babaya g*t gösterilir mi lan?" sonra gene çaresiz şekilde gene ben yanıtlıyorum "gösterilmez ya." Elim kolum bağlı şekilde annemi beklemeye karar veriyorum vermesine de ben nereden bilebilirdim annemin marketten döndükten sonra amcamlara uğrayıp, muhabbete dalacağını? O klozette oturarak tam 2 saat sessiz sessiz ağladım ulan ben. Sonra annem eve geldi, şu küçük çocukların klasik anneyi tuvalete çağırma sesiyle "annnneeeeee bi gel" diye bağırdım. "Neden ağlıyorsun?" dedi. Şimdi bir şey de belli etmiyorum şimdi, erkeğim sonuçta. Neyse silmesi için kalktım. Ulan götte klozetin izi çıkmış oturmaktan, morarmış böyle. Annem onları görünce başlamaz mı gülmeye "Silsene" diyorum, daha çok gülüyor, adamı deli ediyor. Ben de sinirlendiğimden çektim beli gittim odama. Sonra banyo yapmıştım.



    --
    Baya bi' önceden, bir süreliğine ananemlerde kalıyorduk. Uyuyor herkes, gece haliyle. Bende de bu zamanlarda uyurgezerlik varmış fakat daha yeni yeni keşfediyoruz uyurgezer olduğumu. Neyse, annem tuvalete kaldırdı beni. Uyku sersemiyim, biraz dolanıp yatağa geri dönmüşüm. Bu dolanma sırasında aslında benim gördüğüm sadece bir sürü asker ile "allaalalala" naraları atarak, böyle ormanlık bir alanda uzun bir yolda, şuursuz bir şekilde koşuyor oluşumdu. Yani sanki hayal gibiydi. Ama asıl olayı annem sonradan anlattı, şöyle oluyormuş. Yataktan kalkıyorum, gözler kapalı bir şekilde salondaki masadaki gül suyu koyulan, uzunca, tüfeği anımsatan vazoyu kapıyorum. Ardından evin banyoya kadar uzanan koridorunda "allaalalala" diye bağırıp birden kendimi yere atıyormuşum. Ardından şaşkınlıkla beni izleyen annem, yerden kaldırıyor beni, banyoya sokuyor. Kapının arkasında bekliyor. "Bitti mi Kaan?" diyor. "Yok, yapıyorum" diyorum. Ardından bir süre sonra "bitti mi, hadi artık" diye kapının arkasından söyleniyor. O sıra ben anneme "iki kere iki, dört" ve "1881 yılında doğdu. Selanik'te büyüdü" diye sayıklıyorum. -O zamanlar yine 3. sınıftayım belki de 2. sınıftayım. Sanırım sürekli derslerde bunları görüp, sözlü olduğumuz için sayıklamışımdır bunları.- Annem sıkılmış olacak ki "Kaan bitince git yatağına yat." diyor ve yatmaya gidiyor. Bunları ben görmediğim, annem anlattığı için daha sonra ne oluyor bilmiyorum. Ama bundan sonraki kısım şöyle gelişiyor. Dedem bağırmaya başlıyor avazı çıktığı kadar, o sıra gözlerimi açabiliyorum korkuyla. Gördüğüm şey, dedem yatakta yorganın altına saklanmış, oradan bana bağırıyor. Ben de dalgayı kafasına tutmuş, kafasından aşağıya işiyorum. O an şaşkınla ne olduğunun da farkına varamadım öyle bitene kadar etrafa bakarak işedim gitti. Ardından bağırma seslerine hemen yan odadan dayım, salondan da annem koştu. İlk baya güldüler, sonra yemediğim dayağı yemiştim



    --
    Gene ananemlerdeyiz, gene ben ve büyük tuvaletim, banyodayız. Neyse hallettim işimi. Baya bi' tuvalet kağıdı kullandım. Ardından sifonu çekiyorum fakat anlamadığım olay, ulan su yükseliyor. Baya yükseldi yükseldi durdu sonra. İşte ellerimi yıkadım, gene sifonu çekeyim de gitsin bari böyle görülmesin dedim. İşte bunu yapmayacaktım. Ben hani gider sanıyordum da su iyicene yükselmez mi? Bakıyorum taşıcak... Ne yapmalıyım, ne yapmalıyım? Klozetin kapağını kapatıyorum. Sonra bakıyorum klozetin kapağının aralarından akacak hep. Of lanet olsun diyerek o aralardaki boşluğu kapatmak için ben de klozetin kapağının üstüne çıkıyorum o boşluklar iyice sıkışsın diye. Korkudan gözlerimi kapattığımı hatırlıyorum. Sifon sesi bittiğinde gözlerimi açıyorum ardından. Bütün o tuvaletin parçacıklı pis suyu banyo kapısının altından almış başını gidiyordu. Bu yüzden bana kızacak, belki de döveceklerini bilerek artık boku yemiş olduğuma gülerek suyu izliyorum artık. Ben zaten yanmışım, umrumda değil hiçbir şey Su da banyonun mermer taşları arasından, banyonun yanında kalan dedemin odasına doğru akıyor. Ve ev biraz eski olduğu için dedemin odasının kapısı zamanında fare tarafından aşındırılmış. İşte bütün o benden çıkan pislik ve sifon suyu karışımı ile dedemin odasının fethini gülerek izlerken annem beni görüyor. Yaklaşmasıyla o manzarayı da görüyor ve çok sağlam bir dayak daha yedikten sonra gidip salondaki yemek masasının sandalyesi altında uyumaya gidiyorum.




    Not: Bu tarz bir çok anım var. Aklıma şimdilik bunlar geliyor, belki devamı da gelir. İyi forumlar.
    Edit: İmla & Ekleme.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Molotov Cocktail -- 28 Ağustos 2012; 22:52:05 >









  • Hepsini okudum. Yaşlı teyzenin bıraktıgı kısımda koptum
  • Okudum, güldüm, kaçıyorum



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi armstrong26 -- 27 Ağustos 2012; 14:16:17 >
  • OKUMADIM
  • reklam alanı
  • Okudum pişmanım

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • belki okurum
  • Devamı gelsin.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: 4Blacken

    Konu kesinlikle CSB değildir. Sadece uzun, çok uzun zaman önce başımdan geçen ufak tefek şeyler. Fazlası değil.


    İstanbul'da oturan varsa Aqua Marine'i bilirler. Bilmeyenler için anlatayım, olayın geçtiği zamanlarda yani bundan bi' 5-6 yıl öncesinde gayet aile ortamında, hoş zaman geçirebileceğiniz eğlence yeri. Eğlence yeri dediğim, havuz üstüne kurulu bir mekan. Büyükler havuzu, çocuk havuzu, dalga havuzu, kaydırak falan diye gidiyor. Neyse, annemle büyükler havuzuna girmek istedim. Aslında yüzebiliyordum da fakat yine de, boynu bükük bir şekilde çocuklar havuzuna girmek zorunda kaldım. İşte olay da burada başlıyor zaten. Çocuklar havuzunda dönerek kayılan bir kaydırak var. Ben de işe buradan başlama kararı aldım. Fakat şöyle bir durum var ki, kaydırak suyla çalışıyor ve suyu kapatmışlar kimseler yok diye havuzda. Benim de şortum kuru olduğu için kayamadım, öyle ortada kaldım. Ben de güvenliğe sesleniyorum kaydırak başında. "Daaayı, suyu versene suyu" diye. Güvenlikçi oradan el hareketiyle tamam dedi, gözden kayboldu. İşte tam o sırada, kaydırakta ayakta dururken, bir tane eleman geldi. Kilolu da bir şeydi anasını satayım. "Dur kayma sakın" dedim. Hiçbir şey söylemeden kaymaz mı? Bana çarpıyor haliyle, burayı hatırlamıyorum tek gördüğüm simsiyah görüntüydü. Sonradan öğreniyorum ki takla atarak kaydırağa geri düşüyorum. İşte o an, şu kesik su akar halde ben de kaydırakta kafa üstü sakin sakin kayıyorum ne olduğunu daha çözemeden. Bu sırada kendimle konuşuyorum. "Hadi olm Kaan, bak bir şeyin yok." diyorum falan. Yalnız bir sorun var, nedense kendi kendime konuşurken ağzıma olması gerektiğinden daha fazla hava geliyor. Gene içimden bir şey olmadığını söylüyorum. Fakat o da ne? Kendi kendimle konuşurken, dilim ön dişlere çarpıyor. Ve "Olm Kaan, dişler yok lan!" diyorum içimden büyük bir şaşkınlıkla. Cimcikliyorum ilk başta kendimi, gene kontrol ediyorum ve dişler hala yerinde yok. Bu sırada çoktan kaydırağın sonuna gelmiş, artık havuzdayım. Aileme doğru yürürken birden kan fışkırmaya başlıyor ama hani cidden öyle böyle değil. Tazikli bir şekilde akıyor. Sadece saniyeler geçmesine rağmen havuz çoktan kan dolmuştu. -Ulan hayır, tamam o zamanlar şaşkınlıkla içinde bulunduğum bu durumla eğlenemedim ben buna acıyorum. Görenler falan da kaçıyor, "ııııyk" falan diyor.- Neyse, güvenlikçi suyu açtıktan sonra, durması gerektiği geri dönmüş ki o yer tam sözü geçen kaydırağın ve karşı karşıyayız. O bana bakıyor, ben ona. Sonra hemen kolumdan tuttu, revire doğru gidiyoruz. Hala kanama devam ediyor, revir yolunun yarısını yarıladık falan beni görenler "ııy, ayy, öğğ" falan diyerek surat ekşitiyorlar, geri kaçıyorlar. Bi' garip oluyorum, ne var lan diyesim geliyor ama ağzımı kapatmış ve iki elimle de sıkı sıkı tutuyorum laakin 2 kadın bana bakıp alaycı bir şekilde tavır sergiledikleri zamana kadar. İşte burada elimi çekiyorum ağzımdan, kadınların üstü başı kana bulanıyor. Bikini, mayo, saç, yüz... İşte bence şu an gözüme daha tatlı görünmeyi başarmakla birlikte, suratlarındaki o salak ifadenin asla aklımdan çıkmamasını sağlamışlardı. Ardından revirdeyiz, hala kan durmamış, akıyor. Annemin ismini verdim, bir yandan anons ediyorlar. Bir yandan havuzdaki suyu temizleyen sistemleri kapatmış dişleri arıyorlar, bir yandan da kanı durdurmaya çalışıyorlar. Kısa bir süre sonra annem geliyor. Daha sonradan anlattı, ismim anons edildiğinde büyükler havuzundan, havuz kenarına kadar gelmek onun için sanki imkansız bir şey gibi gelmiş. Kulaç atıyor, atıyor yine de sanki ulaşamayacak, o mesafe hiç bitmeyecekmiş gibi geliyormuş. Sonra revire doğru gelirken de yerdeki kanları görüp "beynimin dağıldığını ya da kulağımdan aktığını" söylemişti bana. Ciddiyim, lafında oynama yapmadım "beynin dağıldı sanmıştım" demişti. Bu zamana kadar ve sonrasında şanslıydım çünkü hiç acı hissetmedim. Onun da olayı darbenin ani oluşu ve şiddeti yüzündenmiş, kanın da geç açmasının nedeni de kesilen yerin derinliğiyle alakalıymış. Her neyse, annem geldi revire. Dişlerimin kırıldığını söylediler. Annem dudağımı kaldırdı. Ne gördü dersiniz? İki ön diş kırılmış, ters dönüp damağa saplanmış. Bu yüzden bu kadar tazikli kan akıyormuş meğer. Sonra hemen hastaneye kaldırdılar, öyle yaşım ufak, belki kök ile kırılan diş kemiği kaynar diye dişleri damaktan alıp yerine tutturdular. 8 ay kamışla beslendim derken 2 yıl kadar tedavi gördüm şu ana kadar hiçbir problem yaşamadım. Umarım yaşamam da.



    --

    Yine Aqua Marine, bu sefer daha dişlerim kırılmadan önceki bir zaman.

    Babam şezlongta uzanmış yatıyor, bir yandan beni kolluyor. Ben de büyükler havuzundayım. Takla atıyorum, biraz yüzüp geri geliyorum ve havuz kenarına tutunuyorum. Arada babama her şeyin yolunda olduğunu söylüyorum falan. Takla attıktan sonra hemen yanımdaki merdivenden çıkıyorum havuzun kenarına. Artık takla atmaktan bir hayli canım yanmış bu sefer merdivenle havuza canımı yakmadan inip, artık taklasız bir şekilde normal bir şekilde yüzeceğim. 2 tane bayan merdivendeler, muhabbet ediyorlar. Ben de ineceğim anasını satayım. Baktım bunların çıkacağı yok, ben en iyisi atlayayım dedim. Takla atmak istemedim, suya çarpmaktan kıpkırmızı olmuştum zaten. Normal bir şekilde atladım. Ama bir şey oldu orada, bir şeye çarptı elim. Bir şey olmuştu yani. Suya indiğimde arkamı döndüm acaba ne oldu diye. Ne göreyim? Meğer kadının bikinisi, yandan bağlamalı bir modelmiş. Ve atlarken benim parmağım oraya çarpıyor, ardından da bikiniyi de alıp götüyorum Kadın neresini kapatacağını şaşırmış bir şekilde hafif çömelmiş, merdivenin tepesinde herkesin göreceği bir yerde kız arkadaşına bakıyor. O an her şeyin yoluna gireceğini istediğim için istemsizce babama bakmak istedim. Babam şezlongtan düşüyor gülmekten, ben iyice boku yedim diye düşünerek büyükler havuzunun ta dibine kadar dalarak gidebildiğim kadar uzağa gidiyorum. Yorulduğumda da suyun üstüne çıkıyorum. Tutunacak yerlere hala uzağım, şansa yanımda baya kilolu yaşlı bir teyze vardı. Arkasından yaklaşıp, "afedersiniz çok yoruldum acaba simitinize tutabilir miyim?" diye soruyorum ve "Evet, tabii ki" diyor. Tutuyorum bu sırada bizim kızlara ne oldu diye havuzun diğer kısmına bakarken birden teyze salmış olacak ki, havuzdan balonlar çıkıyor. "Lan ya" diyerek istemsizce bizim teyzeyi itiyorum. Ulan teyze simitle ters dönmez mi bu sefer, düzelemiyor da asfıjasfpasf Korkudan ne yapacağımı bilemeden oradan da kaçıp son çare babamın yanına gidiyorum, babam zaten pis pis gülüyor. Bir de bu olayı anlatıyorum, durup durup gülüyoruz gün sonuna kadar.


    --

    Saat geç, teyzemlerdeyiz. Balkonda oturmuş, çay içiyoruz falan. Yalnız şöyle ki bunlar balkonun mermerine oturmuşlar. Ben de küçüğüm, ilk defa balkon mermerine oturulabileceğini keşfediyorum. Gözüme de çok hoş geliyor meret, sanki iyi bir şeymiş gibi yapmak istiyorum. İzin vermiyorlar falan. Fırsat kolluyorum ben de. Ardından 1 saat, belki 2 saat sonra bunlar içeri gidiyor. Ben de bu fırsat, bu fırsat diyerek balkon mermerine arkamı dönüp zıplıyorum direk oturma pozizyonunda. Fakat bir terslik var, ben mermerde değilim, süzülüyorum Hayır yani, ne olduğunu da anlayamadım. Meğer baya fazla zıplamışım o sıra heyecandan. Ardından 3. kattan düştüm işte. Şanlıyım ki, aşağısı bahçeymiş ve kapıcı her gece çöp dökmeye çıkarken bahçeyi sularmış. Ben de sulu, yumuşak toprağa girdim. Ama hani bi' metre girmişimdir. Sonra kendi kendime çıkıp, anneme ne diyeceğim korkusuyla kapıyı çaldığımda da, kimse ne oldu diye sormayıp bir süre boyunca deli gibi halime gülmüşlerdi

    Not: Bu tarz bir çok anım var. Aklıma şimdilik bunlar geliyor, belki devamı da gelir. İyi forumlar.
    Edit: İmla.


    şuan ellerim gevşedi, sıkamıyorum.




  • o günlerden sonra böyle oldu işte
  • devamını bekleriz
  • CSB sanki
  • Anlatım tarzını beğendim
  • bidaha aqua ya gitme sen
  • Şişmana ne yaptın

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yenisi konuya eklenmiştir.

    @10Batuhan10
    Keyfin bilir.

    @huneps
    Hocam, zamanını boşa harcadım. Kusura bakma.

    @Electi


    @EfendiAdam
    Hayır hocam, hiçbiri değil.

    @Bögüalp
    Teşekkür ederim.

    @SHLD
    Hocam ne kadar istesem de, o dişlerin tedavisi yüzünden evden dahi çıkamıyordum. Bir süre sonra da soğudum zaten.

    @Sébastian
    Abi şişman teyzenin arkasından simite tutunmuş, aklım o 2 bayanda kalmış onlara bakarken birden sudan baloncuklar çıkıyor. Hani salarsın da baloncuk çıkar ya, bir anlık tiksinmeyle kendimi iterken kadını da ittim. Ters döndü ayakları havada çırpınıyor



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Molotov Cocktail -- 28 Ağustos 2012; 17:38:13 >




  • 2 tane daha eklenmiştir.
  • Kafama sıktım ne ya

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yenileride güldürdü
  • 
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.