Şimdi Ara

Fenerbahçeliler (11. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
12.614
Cevap
0
Favori
170.944
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 910111213
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orjinalden alıntı: sercfb6


    quote:

    Orjinalden alıntı: Crazy_58


    quote:

    Orjinalden alıntı: EFSANE KING

    beyler en son toplanıp toplu hareket etmeye karar vermiştik sanırım,,
    hala aynı fikir demiyiz?


    Evet ama icraat yok?

    emin misin?


    Bilmiyorummm!!!!! VAR MI?
  • tepkimizi ortak olarak dile getirmemiz bile bizim birlikte hareket ettiğimizin göstergesidir.Tepkimizi nasıl dile getiriyoruz diye sormazsın herhalde Crazy_58..
  • quote:

    Orjinalden alıntı: tomasino

    YENİLMEZLİĞİMİZ SÜRÜYOR
    10 Ocak 2006 Salı



    Fenerbahçe Erkek Basketbol takımımız yenilmezliğini ST. Petersburg’la sürdürerek deplasmandan yine galip ayrıldı. Maç başından itibaren çekişmeli geçen maçta, ilk periyodu 24-20, devreyi 46-40 ve 3. periyodu 67-57 önde tamamlayan takımımız, son periyodun sonuna doğru aradaki farkın 1 sayıya kadar inmesine izin verse de karşılaşmadan 86-83 galip ayrılmayı bildi.

    Kambala 31, Violette 21 ve Mrsic de 20 ile en çok sayı üreten isimler olurken, Stevenson’un 10, Violette’in de 9 ribauntu, takımımızı pota altında rahatlattı. Fenerbahçemizde Mrsic, 5 faulle çıkan tek isim oldu.

    Rakip takımda ise Milijkovic’in 19, Mc Carty’nin ise 16 sayısı galibiyet için yeterli olmadı.





    İşte bu basket haberlerini basket bölümüne yazalım orada topic açtım her branşı buraya yazmayalım..




  • hazırlık maçı da olsa Anelka yı izlemek bir zevk neydi o çalımlar harika darısı cumaya Breme ne
  • darısı ligin 2.yarısının ilk maçı G.Birliği'ne..
  • Kesinlikle haciCAVCAV gerktiği cevabı stata gelirse alacak geleceğim dedi göreceğiz o maçın havası bir başka olacak


  • Arkadaşlar Fener sevgisini maddi bir şeyle ölçebilen var mı aranızda? Yada sevgisini satabilecek olan?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Which

    Arkadaşlar Fener sevgisini maddi bir şeyle ölçebilen var mı aranızda? Yada sevgisini satabilecek olan?

    ne kadar saçma bir soru
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Which

    Arkadaşlar Fener sevgisini maddi bir şeyle ölçebilen var mı aranızda? Yada sevgisini satabilecek olan?


    Hiç sorulurmu ya bu nasıl soru? Ne diyor;

    SARI LACİVERT RENGİMİZ
    FEENRBAHÇE HERŞEYİMİZ
    HİÇBİR ŞEYE DEĞİŞMEYİZ
    ÇÜNKÜ FENERBAHÇELİYİZ!!!
  • ŞU BAYRAM TELAŞI BİTSİNDE YÜKLENELİM YİNE BU TOPİCE
  • quote:

    Orjinalden alıntı: tomasino

    ŞU BAYRAM TELAŞI BİTSİNDE YÜKLENELİM YİNE BU TOPİCE


    Evet evet bayramdan olsa gerek kimseyi göremioz!
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Which

    Arkadaşlar Fener sevgisini maddi bir şeyle ölçebilen var mı aranızda? Yada sevgisini satabilecek olan?

    FENER SEVGİSİNİ BASTIRABİLECEK TEK ŞEY ANNE SEVGİSİDİR GERİSİ YALAN
  • ALWAYS FENERBAHCE


    ve en gusel gol alex de souza

    http://video.google.com/videoplay?docid=-521906766806635040&q=fenerbahce
  • quote:

    Orjinalden alıntı: marduk

    Kesinlikle haciCAVCAV gerktiği cevabı stata gelirse alacak geleceğim dedi göreceğiz o maçın havası bir başka olacak





    1 Ay hak mahrumiyeti aldığı için kadıköye gelemiyecek.
  • o cezası kaldırılmadı mı?
  • Atatürk'ün rakısından getir, bir de Fenerbahçe rozeti...

    Haldun Sevel, Haziran 1994'te, Maviş adlı küçük teknesiyle, Ayvalık'tan yola çıktı. Bir süre sonra Midilli'nin 'Kolpos Yares' koyuna demirledi. Geceyi orada geçirdi.
    Ertesi sabah teknede tembellik ederken, kulağına bir türkü çarptı:
    'Ela popses tukoma/ Masu pekso baklama/ Naka tebu niyageli/ Napo leksu çiftetelli, çiftetelli, çiftetelli...'
    Sevel ayağa kalkıp bakındı. Az ötedeki kayıktan geliyordu bu ses. Civardaki teknelere balık satan yaşlı bir adam, hem sazının tellerine vuruyor, hem de türküyü söylüyordu. Kayıkta kürek çeken, 12-13
    yaşlarında bir kız çocuğu da vardı.
    İhtiyar birkaç el kol hareketi yapınca tombul kız kayığı Maviş'e yanaştırdı. Haldun Sevel, yarım Yunancası ile balığın fiyatını öğrenmeye çalışırken, ihtiyar gayet temiz bir Türkçe ile sordu: 'Siz Türk müsünüz?' Evet... 'Yoksam İstanbul'dan, Fenerbahçe'den mi?'
    Sevel, bu soruya da olumlu cevap verdiğinde ihtiyar ile küçük kız birbirlerine bakıp gülmeye başladılar. Ardından ihtiyarın soruları geldi:
    ' Belvü duruyor mu Belvü?.. Murat 'ın babası Mustafa Kaptan yaşıyor mu?.. Todori ne durumda?..'
    Eski günleri anlatmaya başlamıştı: 'Ben, bundan 40-50 yıl önce Belvü Gazinosu'nda Müzeyyen Senar Hanımefendi okurken, ona sahnede beyaz karanfil verdim, benim elimi sevdi, onu yanaklarından öptüm.'
    Artık balık satmayı boşlamıştı ihtiyar adam. Anlatıyor, anlattıkça daha da anlatası geliyordu:
    İstanbul Rumlarındandı... Ona burada Aristidi Kaptan derlerdi... Yanındaki, Atina'da yaşayan kızından olma torunu Panayota idi, tatil için gelmişti... Yoksa Aristidi orada yalnız yaşıyordu...
    Aristidi Kaptan sordu: 'Sende rakı var?'
    Evet, vardı. 'Ama Atatürk 'ün rakıdan?..'
    'Herhalde Kulüp Rakısı istiyor' diye düşündü Sevel. Sonra Aristidi'nin koya bakan küçücük evine gittiler. Az sonra yemek masası; çiroz salatası, lakerda, sirkeli cacık, salata çorbası ve zeytinyağında kızartılmış iri barbunlarla donatılmıştı.
    Anlatmayı sürdürdü Aristidi Kaptan: Babası, dedesi hep İstanbulluydu... Son olarak Moda'da, Mektep Sokak'ta oturmuşlardı.
    6-7 Eylül ( 1955 ) olaylarından sonra ayrılmak zorunda kalmışlardı... Şimdi 80'ini aşmıştı...
    Haldun Sevel, 'Yaşlısın, hastasın, niye kızının yanına taşınmıyorsun? Burada doğru dürüst hastane yok, doktor yok' demesi üzerine, Aristidi Kaptan elini Türkiye kıyılarına doğru sallayarak şöyle dedi:
    'Gitmem... Bak buradan memleketi seyrediyorum, gitmem...' Bu arada rakılar bitti, uzoya geçildi.





    Böyle sıcak anılarla dolu birkaç günden sonra ayrılık vakti geldi. Sevel sordu: 'Tekrar geleceğim...
    Benden ne istersin?'
    Aristidi Kaptan iki şey istedi:
    'Atatürk'ün rakısından getir... Bir de Fenerbahçe rozeti...'
    Haldun Sevel, Aristidi'ye niye ceket yakasında yıpranmış, solmuş bir Fenerbahçe rozeti taşıdığını sordu. İhtiyar anlatmaya başladı: ' Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İstanbul işgal edildi... Halimiz perişandı... İşgalci İngilizlere, Fransızlara beddua ediyorduk...
    Mütarekenin sonuna doğru, babam heyecanla geldi... Maça gidecektik... İngiliz takımı ile Fenerbahçe karşılaşacaktı... Herkes Fenerbahçe'nin perişan olacağını sanıyordu... Çok sert bir maç oldu... Fenerbahçe kazandı... Ortalık bayram yerine döndü... Sokaklarda fener alayları yapıldı... İstanbul halkı evindeki gaz lambalarında kullandığı gazı dahi, meşaleleri yakalım, galibiyeti kutlayalım diye bize verdi... İşte bu rozeti o gün yakama taktım, bir daha da çıkarmadım.' Futboldan anlamasa da Fenerbahçe taraftarı olan Haldun Sevel bunun üstüne Aristidi'nin elini öptü.




    Aradan iki yıl geçti. Söz vermesine, çok istemesine rağmen Sevel, Midilli'ye gidemedi. Nihayet, 1996 yazında fırsatını buldu. Rakıları ve Fenerbahçe rozetlerini teknesine yükleyip yola çıktı.
    Ve Aristidi Kaptan'ın kapısını çaldı...
    Geçen sürede Aristidi iyice kötülemişti. Önce onu tanımadı. Sevel, Kulüp rakılarını, Fenerbahçe rozetlerini çıkarınca hafızası yavaş yavaş yerine geldi: 'Niye bu kadar geç kaldın?'
    Zar zor yerinden kalkan Aristidi, eski ceketini giydi... Yakasına yepyeni Fenerbahçe rozetini taktı... Arkadaşlarının koluna girip kahvenin yolunu tuttu.
    Oflaya puflaya, dura kalka, nefes nefese kahveye vardı ve rozetini gururla arkadaşlarına gösterdi: 'Size demiştim. Geldi, işte rozetim geldi.' Kahveden koca bir alkış sesi yükseldi.
    Kısa bir süre sonra, Aristidi dünyaya gözlerini yumdu. Mezarına, Haldun Sevel'in Fenerbahçe ve Moda'dan alıp götürdüğü memleket toprağı serpildi.




    Bu göz yaşartıcı öyküyü... 'Ustura Kemal' karakterinin yaratıcısı, yazar, ressam, amatör denizci Haldun Sevel'in ('Rüzgar Baba'!)
    'Böyledir Denizler Ülkesinde Yaşamak' adlı yeni çıkan anı kitabında (Naviga Yayınları) okudum. Kitapta daha niceleri var.




  • joecole çok güzel bi araştırma olmuş yanlız mütakere yılları ölesine geçilmiş gebi geldi bana sanki kitabı yazan kişi fenerbahçe yi rumlar tutar gebi bi bi izlenim yaratmaya çalışmış, kendisi rummu bilmiyorum.aslında bakarsan milli eğitimin okullarda ders olarak işlenmesi gereken önemli tarihi bilgiler,hem önüne gelen yada çapulcu nun biri( istediği zaman çıkıpta , vatanı bölmeye çalışan köpekler le aynı kefeye koyan açıklamalarda bulunamaz,bulundurmazlarda herhalde...

    FENERBAHÇE VE MİLLİ MÜCADELE
    İstanbul’da İşgal Yılları ve futbol
    İstanbul halkı 16 Mart 1920 sabahı uyandığında gözlerine inanamamıştı. Zira şehrin üzerine kapkara bulutlar çökmüş, bir gece içinde koca şehir işgal ordularınca adeta askeri bir kampa çevrilmişti. Dünyayı sarsmış, imparatorluklar yıkmış ve on milyon insanın ölümüne sebep olup o hiç bitmeyecek sanılan “Harb-i Umumi” diye anılan “1. Dünya Savaşı”, Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilmesi ile son bulmuş, mütareke ile birlikte de galip itilaf devletleri mağlup Osmanlı’nın başkenti İstanbul’u işgal etmişlerdi. Zırhlı araçlar cadde başlarını tutarken, sokakları dünyanın her yanından gelmiş her renkten ve her dinden askerler sarmış, Harbiye, karakollar, kaymakamlıklar, subay mahfelleri , vesair tüm makamlar işgal ordularınca işgal edilmişti. İşgal üniformalı itilaf ordusu askerleri, sosyal yaşantı içinde her fırsatta halkı manevi baskı altında ezerken, tramvayda trende ya da vapurda bile kendileri daima birinci mevkide oturup, biletli Türk vatandaşlarını vagonların sahanlıklarında vapurların ise ikinci mevkilerinde seyahat ettirir, kendilerine ayrılmış bölümlere boş da olsa kimseyi sokmaz, yolcuların bilet kontrollerini bile kendileri, üstelik alaycı bir tavır içinde ve ağır hakaretler altında yaparlardı.

    İstanbul artık o eski İstanbul değildi. Acı günler gelip çatmış, herkes üzgün, herkes kendi vatanında sürgün gibiydi. İşgalcilerle birlikte yaşamak zorunda olan talihsiz İstanbul halkına, o güne kadar yaşadıkları, ne gıdasızlık, ne susuzluk, ne elektrik kesintileri, ne de hiçbir şey, “İşgal İstanbul’u “na tanıklık etmek kadar onlara acı vermemişti. İşte bütün bu olumsuz şartlar altında halkın morali için mutlak bir desteğe ihtiyacı vardı ki, işte bu ihtiyaç duyduğu güç, ona Türk gençlerinden oluşan futbol takımlarının başarıları ile verilecekti. Bu takımların futbol oyununda İngilizleri ve Fransızları yenmesi, direniş gücünün canlı kalmasına olanak sağlıyordu.

    İşgal yıllarındaki gurur; Fenerbahçe
    Mütareke döneminde (1918 - 1921) işgal kuvvetlerine mensup özellikle İngiliz ve Fransız askeri takımlarıyla yapılan futbol maçları, İstanbul’daki futbol heyecanını ve futbola olan ilgiyi doruk noktasına çıkaran olgu oluyor, Türk takımları işgalci ekiplerle 5 yılda 50’sini Fenerbahçe’nin oynadığı toplam 80 maç yapıyor , işgal kuvvetleri takımlarına karşı kazanılan galibiyetler ise Türk takımlarını gönüllerde yüceltiyordu. Bu nedenle futbol İstanbul’da büyük kitleleri kendine çekerken, Türk takımlarının özellikle de Fenerbahçe’nin, başta General HARRİNGTON Kupası (29 Haziran 1923) olmak üzere işgal kuvvetleri takımları karşısında elde ettikleri tüm galibiyetler, İstanbul halkının intikam duyguları içindeki milli duygularını şahlandıran ve yaralı gönüllerine teselli veren yegane olay haline dönüşüyordu.
    Mütarekenin karanlık yıllarında işgal kuvvetlerine mensup takımlarını her hafta birbiri peşi sıra futbol sahalarında yenerek milletin rencide olmuş gururunu okşayan Fenerbahçe tüm halkın sevgilisi haline geliyor, zamanla da milli mücadelenin ve milliyetçi karşı çıkışın adeta İstanbul şubesi halini alıyordu. Bu şevk ve iman içinde mütareke ve işgal İstanbul’unda Türk futbolu denince ilk akla gelen Kadıköy’ün Fenerbahçe’si oluyor, cepheden gelen her yeni zafer İstanbul’luların moralini yükseltirken, Fenerbahçe takımı da aldığı galibiyetlerle halkın başını dik tutmasını sağlıyordu.

    Artık iş futbol oyunu halinden çıkmış, vatanın asıl sahipleri ile işgalcilerin hesaplaşması şekline dönüşmüştü. Fenerbahçe takımı artık “Kuva-i Milliye” ruhunun halk içindeki sembolü olmuştu. Bunun birinci sebebi işgal takımları ile oynadıkları toplam 50 maçtan ikisi hariç hiç yenilmeyip 41 maçta galip gelmeleriydi ki Altınordu ve Galatasaray takımları ne yazık ki bu başarıyı gösterememişlerdi.

    Atatürk ve “Fenerbahçe”
    Fenerbahçe’nin müttefiklerle mücadelesi sadece yeşil sahalarla da sınırlı kalmayacak, Cihan Harbi’nde vatana feda ettikleri diğer sporcuları gibi, futbolcularının büyük bir bölümünü yine işgal yıllarında İstanbul’dan Anadolu’ya silah aktarılmasında etkin bir rol oynayarak vatanın ihtiyaç duyduğu konuda hayatlarını riske atacaklardı. “İttihad ve Terakki’nin bir kolu olduğu” ithamı ile işgal kuvvetlerinin devamlı olarak bastırması sonucunda kulübün kapatılma çalışılmaları ortamına rağmen, yurdun düşmandan kurtulması yolunda üstlendiği tarihi misyonu en ulvi bir biçimde yerine getirerek, bir başka idealde de yarınlara örnek olacak olan Fenerbahçe Spor Kulübü, aydınların, işgal yıllarının acılı şehit ailelerinin, hulasa Türk ulusunun şeref ve cesaret duygularının yurda adeta armağanı oluyordu.

    Mustafa Kemal Paşa, 1918 yılında ilk spor kulübü olarak Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ziyaret ediyor ve de kulüp şeref defterinin nezdinde de, tarihe şu kayıtları düşüyordu.

    “Fenerbahçe Kulübünün her tarafta mazhar-ı takdir olmuş (takdirle şereflendirilmiş) bulunan asar-ı mesaisini(yaptığı üstün çalışmaları) işitmiş ve bu kulübü ziyaret ve erbab-ı himmetini (üstün hizmet veren kişileri) tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu vazifenin ifası (yerine getirilişi) ancak bugün müyesser (mümkün) olabilmiştir. Takdirat (takdirlerimi) ve tebrikatımı (tebriklerimi) buraya kayt ile (kaydetmekten dolayı) mübahiyim ( mutluyum).”



    emeğe saygı..

    3. 5 . 1334 (1918). Ordu Kumandanı
    (Yıldırım Orduları Gurup Kumandanı) : MustafaKemal (İmza)

    KAYNAKLAR :
    Dr. R. Sertaç KAYSERİLİOĞLU :
    (*Fenerbahçe Spor Kulübü aylık resmi yayın organı olan “Fenerbahçe Dergisi”nin 2003 senesi; 1., 2., 3., 4. sayılarında yayınlanmıştır)

    Halit DERİNGÖR : Fenerbahçe Cumhuriyeti ve Cumhurbaşkanları, 4. Baskı, Çağdaş Yayınları, 1998

    Yalçın DOĞAN : Fenerbahçe Cumhuriyeti, 2. Baskı, Tekin Yayınevi, 1989

    Yaşar AKSOY; Karşıyaka ve KafSinKaf Tarihi, İzmir, 1987

    Yaşar AKSOY; Gavur İzmir’de Gol Sesleri, İzmir Takımları, Futbol Kültürü içinde s: 323-350




  • BENİM KULÜBÜM FENERBAHÇE"
    13 Ocak 2006 Cuma



    Fenerbahçemizin ve Milli takımın başarılı kalecisi Volkan, Fenerbahçe’den başka bir şey düşünmediğini söyledi.. Volkan kendisine "bomba" benzetmesi yapılmasına ve kaleyi genç yaşta devraldığı yorumlarına da açıklıkla cevap verdi. 2.Devre kampını da değerlendiren Volkan, ’’Hem neşeli, hem güzel, uyumlu ve dostça kamp geçiriyoruz. Güzelliklerle dolu bir kamp geçiriyoruz. İnşallah bunun semeresini ikinci yarı sonunda şampiyon olarak göreceğiz’’ dedi.

    Takımımızın bu sabah yaptığı antrenman sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtlayan kalecimiz Volkan, transferi konusunda kendisine yöneltilen bir soruyu, ’’Kulübüm Fenerbahçe. Fenerbahçe’den başka bir şey düşünmüyorum’’ dedi.


    Yediği her golde kendisinin mutlaka bir hatasının olduğunu ve bunu düzeltmek için gayret sarfettiğini ifade ederek, ’’Yediğim her golden ders çıkarmaya çalışıyorum. Şampiyonlar Ligi’nde Schalke 04 ile yaptığımız maçta ıskaladığım topun gol olmasında da hata bende. Kaleci kaleyi korumakla görevlidir, gol yememeli. Bu golde de hatam vardı, ama beni geceler boyunca uyutmayan bir gol değildi. Bu golden de gerekli dersleri çıkardım’’ diye konuştu.
    Volkan Demirel, Rüştü ile çalışmanın da kendisine güç verdiğini vurgulayarak, ’’Rüştü hem profesyonelliğiyle, hem de saha dışındaki davranışlarıyla beğendiğim bir insan. Birbirimize her zaman destek veriyoruz. Onunla çalışmak bana güç veriyor. İnşallah uzun yıllar hem kaleci olarak, hem de antrenör olarak beraber çalışırız. Rüştü abinin bana emeği çok büyüktür. Belki o olmasa buralara kadar gelemeyecektim. Immel’in de bana büyük emeği var. Bana bir şut atanın bile emeğinin olduğunu düşünüyorum. Ben kimseyi örnek almıyorum. Kendimi örnek aldığımı söyleyebilirim. Hiçbir rakipten korkmam. Rakip golcüler benden korksun. ’Volkan kalede, nasıl gol atacağım’ diye düşünsün. Tabii ki zayıf yanlarım var. Aşırı güvenden dolayı hata yapabiliyorum.’’ dedi.
    Kendisiyle ilgili yapılan eleştirilere de yanıt veren Volkan Demirel, ’’Eleştirilere her zaman açığım. Bire bir pozisyonlarda hata yapabileceğime yönelik ifade edilen saatli bomba nitelendirmesine de saygılıyım. Bire bir pozisyonda rakibin becerisine kalmış. Çok iyi golcüyse golü atar. Kalecinin bire bir pozisyonlarda avantajı daha azdır. Gol olabilir. Saatli bomba olarak görülüyorsam bu onların düşüncesidir’’ şeklinde konuştu. Fenerbahçe kalesine erken geçip geçmediği yönündeki soruyu da yanıtlayan genç kaleci, ’’Kaleye erken geçtim diye bir şey yok. Ben çalışıyorum. Hak ettiğime inanıyorum’’ şeklinde yanıt verdi. İyi kaleci olduğunu savunan Volkan, ’’Sonuçta milli takım ve Fenerbahçe kalesindeyim. Yolun başındayım. İnşallah eksiklerimi de kapatıp uzun yıllar kariyerimi devam ettiririm’’ diye konuştu.

    Kaleci antrenörü Murak Öztürk ile iyi çalıştıklarını dile getiren Volkan, ’’Murat Öztürk, eski antrenörümüz Immel döneminde de bizimle ilgileniyordu. Aramızda hoca kaleci ilişkisi yok. Bence antrenör olarak yeterli. Hatta kazanç getireceğini düşünüyorum. Onunla çalışmaktan mutluyuz’’ dedi.

    Hem ligde hem de Şampiyonlar Ligi’nde fazla gol yediklerini kaydeden sarı-lacivertli kaleci, ’’Bu, fazla maç yapmamızdan kaynaklı olabilir’’ diye konuştu.

    Fenerbahçe bünyesinde yer alan bütün kalecilerin yetenekli olduğunu dile getiren Volkan, ’’Rüştü’den sonra kısa süreli Enke’nin dışında hiçbir yabancı kaleci takımda görev yapmadı. Yedeklerimden Volkan Babacan çok genç. Recep’ten başlayarak Türk kalecileri olarak kaleyi en iyi şekilde korumuşuzdur.’’ dedi.

    Fenerbahçe savunmasının çok eleştirilmesi yönündeki soruların hatırlatılması üzerine Volkan, ’’Fenerbahçe hücum oynayan bir takım olduğu için yediğimiz gol sayısı fazla oldu. Hücum oynadığımız için kontratak yiyoruz. Bu nedenle hatalı goller olabiliyor. İkinci yarıda inşallah bu sorunu en aza indiririz’’ diye konuştu.

    fenerbahce.org dan alıntıdır




  • Fenerbahçe 2 - 1 W.Bremen
    13 Ocak 2006 Cuma



    Saha: Topkapı Palace

    Hakemler: Burak Astar, Kadir Tanıyan, Köksal Varol

    Fenerbahçe: Rüştü, Serkan, Önder, Luciano, Mahmut Hanefi, Aurelio, Ümit, Tuncay, Alex, Anelka, Nobre

    Werder Bremen: Wiese, Owomoyela, Fahrenhorst, Naldo Dk. 56 Pasanen), Schulz (Dk. 46 Van Damme), Frings (Dk. 46 Jensen), Baumann, Vranjes, Micoud, Klose (Dk. 30 Valdez), Klasnic

    Goller: Dk. 65 Valdez (Werder Bremen), Dk. 84 Tuncay (Fenerbahçe)

    Sarı Kart: Dk. 61 Aurelio (Fenerbahçe) 19. dakikada Klose ile verkaç yapan ve topla buluşan Klasnic, kaleci Rüştü ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda sert vurdu. Meşin yuvarlak Rüştü’den döndü.

    25. dakikada Alex’in soldan kullandığı korner atışında ceza alanı içinde topla buluşan Nobre’nin kafa vuruşunda, Schulz, meşin yuvarlağı kale çizgisinden kornere attı.

    28. dakikada Alex’in orta sahadan mükemmel pasında defansın arkasında toplu buluşan Tuncay, kaleci Wiese ile karşı karşıya kaldı. Tuncay, kaleciyi geçmek isterken, Wiese, uzanarak meşin yuvarlağı kontrol etti.

    34. dakikada bu sefer Nobre’nin uzun pasında defansın arkasında Anelka topla buluştu. Anelka’nın, kaleciyi geçtikten sonra vuruşunda, Fahrenhorst, kaleye giden topu son anda kornere attı.

    59. dakikada Valdez’in ara pasında ceza alanı içinde topla buluşan Klasnic, kaleci Rüştü ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda yerden sert vurdu. Meşin yuvarlak az farkla yandan auta gitti.

    63. dakikada Serkan’ın ara pasında ceza alanı içinde topla buluşan Anelka, kaleciden meşin yuvarlağı kurtarmasına rağmen dengesini kaybedip düşünce Fahrenhorst, meşin yuvarlağı uzaklaştırdı.

    65. dakikada ceza alanı dışından Valdez’in sert şutunda, top filelere gitti ve Werder Bremen 1-0 öne geçti.

    70. dakikada Tuncay’ın uzun pasında ceza alanı içinde topla buluşan Anelka’dan önce Fahrenhorst, meşin yuvarlağa müdahale ederken, top Anelka’ya çarparak auta gitti.

    84. dakikada Aurelio’nun ara pasıyla ceza alanında topla buluşan Tuncay, kaleci Wiese’yi geçtikten sonra meşin yuvarlağı filelere gönderdi ve beraberliği sağladı: 1-1.

    90. dakikada Alex’in soldan kullandığı korner atışında, ceza alanı içinde Nobre’nin kafasından seken topu Anelka kafa vuruşuyla filelere gönderdi ve Fenerbahçe karşılaşmayı 2-1 kazandı.

    -DAUM, KADROYU FAZLA DEĞİŞTİRMEDİ-
    Fenerbahçe’mizin Werder Bremen ile yaptığı hazırlık maçında teknik direktörümüz Christoph Daum, ilk hazırlık karşılaşmasındaki 11’e yakın bir kadroyu sahaya sürdü.

    Daum, Volkan’ın yerine kaleyi Rüştü’ye verirken, sakatlığı geçen Tuncay ise Olcan’ın yerine ilk 11’de sahaya sürdü.

    Kaleci Serdar, yine yedekler arasında yer alırken, Daum, Volkan’ı kadroya almayarak dinlendirdi.

    Daum, sarı-lacivertli takımımızın en ciddi hazırlık maçı olan Werder Bremen karşısına sürdüğü 11’de, ikinci yarı da değişiklik yapmayarak adeta ligin ikinci devresinin provasını gerçekleştirdi.

    Takımın Werder Bremen ile yaptığı hazırlık maçına taraftarlar yine büyük ilgi gösterdi. Maçın televizyondan naklen yayınlanmasına rağmen taraftarlar, sahada bulunan tek tribünü tamamen doldururken, tribünde kendilerine yer bulamayan sarı-lacivertli taraftarlar ise kale arkasında maçı izledi.

    Fenerbahçe’miz, yarın FC Krylya Sovetov Samara ile Arcadia Otel’in sahasında bir hazırlık maçı daha yapacak.

    fenerbahce.org dan alıntıdır.

    Arkadaşlar bu topici güncel tutalım.Futbolla ilgili haberlerimizi başka topicler yerine buraya koyalım.




  • Sizinle bu süper golü hiç paylaşmışmıydım? O zaman buyrun:

    ZIPLAAAA!!!!

    adresdeki yıldızların yerine ne yazacağını biliosun: r a p i d s h a r e (birleştirerek)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi MissYou -- 15 Ocak 2006 23:19:11 >
  • 
Sayfa: önceki 910111213
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.