Erasmus ile Litvanya (Güncel-07.01.2017 - Prag, Viyana) (5. sayfa)

AlphaCenta · 2016-02-19T18:39:33.0000000+03:00

Güncelleme - 07.01.2017 Herkese merhabalar, Orta halli bir üniversitede inşaat mühendisliği ikinci sınıf öğrencisiyim. Erasmus programı kapsamında Litvanya'nın Vilnius kentine, Vilnius Technology and Design College'a gelmiş bulunuyorum. Buraya geleli yaklaşık iki hafta oldu. Şu ana kadar gördüklerimi, yaşadıklarımı sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Hem merak eden arkadaşlar için hem de benim gibi erasmus vb. nedenler ile Litvanya'ya gelmeyi düşünen arkadaşlara yardımcı olmayı umuyorum. Dipçe : Buraya gelmeden önce fazlasıyla kararsızdım gidip gitmemek konusunda. Kimi arkadaşlarım fazla vicdan yapıyorsun dese de ülkemizin içinde bulunduğu durumda yurt dışına çıkıp gezip tozmak bana garip geliyordu. Evet belki Türkiye'de de elimden bir şey gelmiyordu bu konuda ayrıca işin eğitim tarafı da var tabii. Ancak hala kendimi bu konuda çok da rahat hissettiğim söylenemez. 6 Şubat sabah 6:30 uçağıyla Ankara'dan İstanbul'a geldim. Böylece ilk uçağa biniş deneyimimi de yaşamış oldum. Atatürk havalimanında bir arkadaşım ile buluşup birlikte 11:15 uçağı ile Vilnius'a doğru yola çıktık. Yaklaşık 13:40'da Vilnius havalimanına iniş yaptık. Yaptığım ilk iş ailemi haberdar etmek için babamın telefonunu çaldırmak oldu. Önceki gün hattımı bu işlem için yurt dışına açtırmıştım. Ancak görüşme yapmak hayli pahalı. Bu yüzden çaldırmakla yetindim. Bu konuda da ufak bir deneyimimi paylaşayım. Burada bir ara yanlışlıkla mobil veriyi açtım. Whatsapp'tan 2-3 ileti geldi. Toplam kullanım 500 kb civarıydı ve tam 7 tl kesildi. Her neyse havalimanına indikten sonra arkadaşımın valizinin tekeri kırılmıştı. Hemen yetkililere söyledik bizlere sıfır bir valiz verdiler. Daha sonra mentorum ile buluştuk. Mentor geldiğiniz okul tarafından sizinle ilgilenmek, sizin geldiğiniz ülkeye uyum sağlamanıza yardım etmek kısacası size burada rehberlik etmek üzere görevlendirilmiş öğrenci. Mentorum bizlere yurda kadar eşlik edeceğini söyledi. Otobüsle gitmemizin daha ucuz olacağını söyledi. Biz de kendisini dinleyip otobüsle gittik. Otobüs ücreti toplu taşıma kartınız olmadığı durumlarda 1 euro. Kart ile ücretin nasıl değiştiği konusuna biraz sonra değineceğim. Bu görüntüyü de otobüs ile aktarma yaptığımızda çektim. Ankara'da yaşayan birisi için oldukça sakin bir şehir izlenimi oluşturdu Vilnius bende. Zaten ülkenin toplam nüfusu 3 milyon civarında. Dolayısıyla bu durum normal karşılanabilir. Yurdun yakınında bulunan otobüs durağında indik ve mentorum bizleri bir arkadaşıyla tanıştıracağını söyledi. Kendisi bizim oda arkadaşımızın mentoruymuş. Erasmus görüşmeleri yaptığımız sürede üç kişilik bir odada kalmak istediğimizi ve üçüncü kişinin bir yabancı olmasını istediğimizi belirtmiştik. İngilizce açısından bu durumun faydalı olacağını düşündük. Ancak bu durum pek de öyle olmadı. Çünkü üçüncü oda arkadaşımız da Türkiye'de okuyan bir Afganistanlı çıktı. Kendisiyle şu sıra bir anlaşmaya vardık ve artık mümkün mertebe İngilizce konuşmaya çalışıyoruz. Zaten kendisi Pakistan'da yaşamış dolayısıyla İngilizce'si oldukça iyi. Mentorlarımız bize yurda yerleşmemizde yardımcı oldu. Yurtta görevli kişiler biraz yaşlı bayanlar. İngilizce de bilmiyorlar. Haliyle kendileriyle düzgün anlaşabilmek için bir Litvan şart. Bu görüntüler yurt odamdan. Bayrak şart! Yurt ücreti aylık 87 euro. Ancak kayıt olduğunuzda iki aylık alıyorlar. Dolayısıyla son ay ödeme yapmıyorsunuz. İki oda, banyo, tuvalet ve mutfağı ortak kullanıyor. Mutfakta gerekli her şey var. Tencere, tava, mikrodalga, ocaklı fırın, buzdolabı vs. Banyo tuvalet de aynı şekilde. Bizlere gelirken yalnızca havlu getirmemiz söylenmişti. Nevresimleri vs. de yurt veriyor ancak biz kendimiz getirdik yine de. Tuvalette de taharet musluğu olmaması can sıkıcı Yurdun hemen arkasında fakülte bulunuyor. Hatta binalar bitişik. Türkiye'deki üniversitemde olduğu gibi burada bir kampüs yok. Yurdun hemen arkasında inşaat mühendisliği fakültesi mevcut. Şehrin başka yerlerinde de başka fakülteler var. Burada önemli bir bilgi vereyim. Bizim geldiğimiz okulun adı kolej olarak geçiyor. Türkiye'den farklı olarak burada üniversite ve kolej olarak farklı eğitim kurumları mevcutmuş. Kolejler üniversitelerden bir seviye altta yer alıyormuş ve üç yıllık eğitim veriyorlarmış. Kolejlerde eğitimin daha çok pratik ağırlıklı olduğu söylendi. Ancak her iki kurumunda mezunu mühendis ünvanı alabiliyor sanırım. Odanın diğer tarafından bir görüntü. Yurda yerleştikten sonra mentorlar çevrede işimize yarayabilecek bazı mekanları göstermek için bizleri gezdirdi biraz. Çevredeki market vb. mekanları gösterdiler. Burada en yaygın marketler iki ve maxima. İki Litvanca'da görüşürüz, hoşçakal anlamında kullanılıyormuş. Bu marketler bim değil de tansaş ya da migros tarzı marketler. Birçok yerde şubeleri var. AVM'lerde ise hayli büyük şubeleri mevcut. Markete uğradığımızda bir telefon hattı almamızın faydalı olacağı söylendi. Arkadaşların önerisi üzerine şunu aldık. Bunun ücreti 2 euro. Oldukça ucuz doğrusu. İnternet 4G zaten. Fazlasıyla hızlı. Normal yurt interneti de fazlasıyla hızlı. Litvanya'nın tanıtım kitapçığında dünyanın en hızlı internetine sahip olduğu yazıyor. Yurt interneti için durum bu. Fazla yavaşladığı zamanlar da olmuyor değil. Ama genel olarak iyi. Akşam saatlerinde kendi başımıza markete gidip su ve yiyecek bir şeyler alalım dedik. Su diye şunu aldık. Gel gelelim bu şey normal su değilmiş. Birkaç istisna dışında birçok üründe İngilizce açıklama mevcut değil. Dolayısıyla anlamak güç. Bu bildiğimiz maden suyunun bir benzeri. Litvanlar bunu oldukça fazla tüketiyormuş. Gelmeyi düşünen arkadaşlara bir tavsiye verelim. Burada Türk çayını biz henüz bulamadık. Lipton'un poşet çayları var. Ancak biz zaten bu duruma karşı hazırlıklıydık ve kendimiz Türkiye'den çay getirdik. Demlik bulamasak da benzer ürünlerle bu sorunu çözdük. Ertesi gün ulaşım için kart almak amacıyla bir kuruma gittik. Bir form dolduruyorsunuz ve bir fotoğraf veriyorsunuz. Fotoğrafı orada da çekebiliyorlar. Sonrasında bu kart veriliyor. Adı ISIC. Ücreti 9 euro. Uluslararası bir öğrenci olduğunuzu gösteren bu kart ulaşım, yemek vs. bazı yerlerde indirim sağlayabiliyor. Normalde bu kart Vilnius'un ulaşım kartıyla bağlantılı olarak verilebiliyormuş. Ancak ellerinde o karttan kalmadığı için biz ulaşım kartını ayrıca almak zorunda kaldık. Vilnius toplu taşıma kartı bu. Aylık 7.29 euro verdik yanlış hatırlamıyorsam. Yükleme yapmanızın ardından otobüse binince bu kartı okutuyorsunuz. Ardından bir ay boyunca yani diğer yüklemeye kadar bir daha okutmanız gerekmiyor. İstediğiniz kadar otobüse binip inebiliyorsunuz. Bir sınır mevcut değil. Kart okutma işlemi de şunun için gerekli. Bazı güzergahlarda polisler otobüsleri durdurup kontrol yapıyor. Kartlarınızı cihaza okutup son okuttuğunuz tarihi görüyorlarmış. Biz daha denk gelmedik. Eğer okutma yapmadığınız anlaşılırsa belirli bir cezası varmış. Zaten şehirde iki farklı ulaşım aracı mevcut. Bir normal otobüsler bir de troleybüs. İkisine de aynı kart ile binebiliyorsunuz. Her durakta direklerde hangi otobüslerin hangi dakikada geleceği bilgisi ve nereye gittiği bilgisi mevcut. Bunun haricinde Trafi diye bir telefon uygulaması mevcut. Nereye gitmek istediğinizi yazıyorsunuz, bulunduğunuz konumdan oraya hangi otobüsle gidebileceğiniz gösteriyor. O otobüsün kaç dakika içerisinde geleceği vs. bilgiler de mevcut. Şimdiye kadar bir kez hariç her otobüs tam zamanında geldi. O da akşam saatiydi ve işten çıkış saati olduğu için trafik fazlaydı. O uygulamadan bir görüntü. Oda arkadaşımızın bir arkadaşını görmek üzere Vilnius Koleji isimli okula gittik. Bu görüntüleri de o esnada çektim. Şehrin sakinliğini bu fotoğraflardan görebilirsiniz. Tabii her yer bu kadar sakin değil. Buralar şehrin biraz daha dışarıda kalan bölümleri. Bu noktada değinmek istediğim bir konu daha var. Burada insanların büyük bölümü kurallara oldukça bağlı. Örneğin yayalara kırmızı ışık yanıyor, yol boş dahi olsa yayalar bekliyor. Çok nadir geçenleri görüyorsunuz. Onları da polis görürse ceza yazıyormuş. Yanlış hatırlamıyorsam ilk seferde 8 sonra 20 euro civarı. Biz ilk geldiğimizde yol boş olunca direk yola adımımızı atmıştık doğrusu. Araçlar da aynı şekilde uyuyor kurallara. Işık olmayan yerlerde ise yaya, yaya geçidinin başında beklediği anda araçlar duruyor. Buna alışmamız yaklaşık bir haftamızı aldı. Yaya geçidinin başına geliyoruz araçlar duruyor biz onlara bakıyoruz onlar bize bakıyor. Belki yurt dışına, Avrupa ülkelerine gidenleriniz bu konuya alışkındır ancak benim ilk yurt dışı deneyimim ve bu konu oldukça garip ve hoş geldi bana. İlerleyen günlerde şehrin Old Town olarak adlandırılan daha çok Alman filmlerinde gördüğümüz eski kasabaları andıran bölümüne gittik. Şehrin merkezi burası. Oldukça turistik bir bölge. Aynı bölgede şehrin sembolü hatta Litvanya'nın sembolü diyebileceğimiz Gediminas Kalesi ve Kulesi var. Bu bölgeye akşam üstü gittiğimiz için çok net fotoğraflar sunamayacağım sizlere şimdilik. Ancak tekrar uğrayacağız buraya. O zaman daha iyi görüntüler eklemeyi umuyorum. İlerleyen günlerde şehri gezmeye başladık haliyle. Ulaşım sisteminin kolay olması nedeniyle kendi başımıza bir yerlere gittik. Bu görüntüler de oralardan. Görüntülerde yağmuru görebilirsiniz. Geldik geleli uyandığımız iki ya da üç gün güneşliydi. Genelde yağmurlu ve kapalı bir hava mevcut. Geçtiğimiz aylarda -20 dereceleri görmüş sıcaklık. Bize iyi zamanda geldiniz diyorlar dolayısıyla. Ancak hala soğuk olduğunu söylemek e fayda var. Bir ya da bir buçuk ay sonra havaların normalleşeceğini söylüyorlar. Şehirde İbrahim isimli bir pasaj da mevcut. İçerisinde Eastanbul adından bir Türk marketi mevcut. Birçok Türk ürününü bulabiliyorsunuz ancak fiyatlar biraz pahalı. Geçtiğimiz günlerde derslerimiz başladı. Ders hocalarımızdan henüz dört tanesi ile tanıştık. Yalnızca bir tanesinin İngilizcesi kötüydü. Kendisi de zaten bunu söyledi. Bu fotoğrafta bilgisayar destekli çizim sınıfına ait. Ayrıca şu ana kadar eğitim anlamında farklı gördüğüm şeylerden biraz söz etmek istiyorum. Mukavemet dersine girdik burada ve ders laboratuvarda işleniyor. Biz bu dersi Türkiye'de yalnızca tahtada soru çözerek gördük. Ayrıca bir diğer dersimizin hocası ilk derste bizleri alıp okulun kütüphanesine götürdü. Burada işimize yarayabilecek kitapları tek tek gösterdi. Oldukça da cana yakın olduklarını söylemek gerek. İlginç bir şekilde inşaat mühendisliği bölümünde şu ana kadar gördüğüm kadarıyla hocaların büyük bölümü bayan. Şehirden birkaç görüntü daha. Ülkede elektronik fiyatları Türkiye'den çok da farklı değil. Meyve, sebze fiyatları açısından da fikir vermesi için birkaç fotoğraf ekliyorum. Ancak biz şunu anladık burada Türk lirası üzerinden hesap yaparsanız birçok şey size pahalı gelebilir. Zaten okulunuzda size euro cinsinden hibe verdiği için euro hesabı yapmak daha mantıklı. Okulumuz bize aylık 300 euro hibe veriyor. Toplamda 5 ay kalacağız. Ancak bu hibenin %70'i şimdi verildi %30'u ise Türkiye'ye dönünce gerekli şartları tamamlamış olmanız şartıyla veriliyor. Bu konuda şunu hatırlatmak da fayda görüyorum. Türkiye'den size para yatırılacaksa euro olarak yatırmamak da fayda var. Öyle olunca sıkıntı çıkabiliyormuş. Türk lirası olarak yatan parayı zaten atm'den bulunduğunuz ülkenin para birimi olarak çekiyorsunuz. Okulun hibesi biz buraya geldikten sonra yattı zaten. Hatta banka kartımız dahi elimize geçmemişti biz buraya geldiğimizde. Hibe yatınca internet bankacılığından parayı önce Türk Lirasına çevirdik ardından kendi Ziraat bankası hesabımıza aktardık. Ziraat mobil şubeye giriş için mobil imza adı verilen bir sistem var sanırım onu kullanmak da fayda var. Aksi takdirde telefonunuza gelen sms şifresi ile giriş yapıyorsunuz ve yurt dışında bu sms'in gelmeme ihtimali varmış. Ancak bana geldi. Bu sayede çok da zorluk yaşamadım. Şunu da ekleyeyim burada atm'lerde bakiye bilgisi görünmüyor. Sadece çekmek istediğiniz miktarı seçip paranızı alıyorsunuz. Bunlar şu ana kadarki yani yaklaşık iki haftalık gördüklerim. Başlıkta da dediğim üzere konuyu elimden geldiği kadarıyla güncel tutmaya çalışacağım. Şimdilik bu kadar. 20.02.2016 Bugün akşama doğru otobüsle 15 dakika mesafedeki Europa isimli alışveriş merkezine gittik. Daha önce sözünü ettiğim Maxima isimli marketin burada büyük bir şubesi mevcut. Burada şu ana kadar bizim marketlerde olduğu gibi açık halde peynir, zeytin göremedik. Genelde böyle konserve halinde satılıyor. Bir tanesini aldık ancak hiç beğenmedik. Fazlasıyla tatsızdı. Çay konusunundan da söz etmiştim. Burada satılan çaylar genelde bu şekilde. Poşet çaylarda çok fazla çeşit mevcut. Ancak Türk çayı bulunmuyor. En azından şu ana kadar biz bulamadık. Bir arkadaşımız su fiyatları söylendiği gibi pahalı mı demişti. Bu fotoğraftan görebilirsiniz. Türk parasına çevirirseniz pahalı elbette ancak dediğim gibi Türk parasına çevirme yaparsanız burada birçok şey pahalı geliyor. Zaten okulunuz da size hibenizi euro cinsinden verdiği için bu çok sorun olmuyor. Değinmek istediğim bir şey daha var. Burada otobüs şoförlerinin neredeyse yarısı bayan. Türkiye'de böyle bir şey görmediğimiz için bize garip geldi doğrusu. Bugün çektiğim bir fotoğrafı da ekliyorum. Aşağıdan görebilirsiniz. Konuyu açtığımda bir şeyi eklemeyi unutmuşum. Onu da şu an ekliyorum. Geçtiğimiz günlerde Litvanya'nın yerel yemeklerinden birisini denedik. Saltibarsia isimli soğuk bir çorba çeşidi. Gelmeden önce internette fazlasıyla ismini görmüştüm gelince de denemek nasip oldu. Denemeden önce "soğuk çorba mı olur?" desek de tadı hiç fena değil. İçerisinde yeşil soğan, kara lahana, turp, yumurta(dilim halinde), dere otu vb. şeyler mevcut. Fırında patates ile birlikte servis ediliyor. Fiyatı da oldukça uygun sayılır. 1.5 euro. 06.03.2016 Havaların kötü olması dolayısıyla uzun süredir konuyu güncelleyemedim. Çünkü dışarı çıkıp rahatça gezme imkanımız pek olmadı. O yüzden ilk olarak şehirden yeni görüntüler eklemekle başlıyorum. Ülker'in Türkiye'de satışta olmayan bir ürününe denk geldik burada. Bildiğimiz Rondo'nun çikolatalasını hobby adı ile satıyorlar. Memleketten bir başka ürün. Şehirden başka görüntüler. Bu da yöresel yemeklerden birisi. Adı kibinai. Dışı fotoğraftan da anlaşılacağı üzere hamur işi içerisine ise isteğe göre tavuk ya da et konuluyor. Hindi vs. başka seçenekler de mevcut. Ben tavuklusunu yedim. Fiyatı 1.60 euro. Etli(domuz) olan ise 1.30 euro. Tadını pek beğendiğimi söyleyemem ama kötü de değil. Şimdilik bu kadar. Umarım yakın zamanda tekrar güncelleyebilirim. Farklı şeyler görmedikçe konuyu güncellemenin çok da mantığı olmuyor. 18.03.2016 Tekrar merhabalar. Geçtiğimiz günlerde Akropolis isimli alışveriş merkezine gittik. O esnada satışta olan birkaç araç gördük. Fiyatlarını fotoğraflarda görmek mümkün. Ülkemize kıyasla gerçekten çok ucuz. Kıyafetlere de biraz göz gezdirdik. Fiyatları TL'ye çevirirsek biraz pahalı oluyor. Örnek vermek gerekirse Türkiye HM'de 40 TL olan bir ürün burada 20 euro. Sezon sonu ürünler satan bir mağazada aşağıdaki gibi ürünler mevcut. Markaya bağlı olarak iki tişört 9-12 euro arası fiyata satılıyor. Şöyle geek modelleri de mevcut. Bir şekerleme dükkanında Türk baklavası ve reçellerine denk geldik. @dumpremp Hocam şehir hakkında şunları söyleyebilirim. Fotoğraflardan da görüldüğü üzere genelde sakin bir şehir burası. Bayan bir hocamızın söylediği göre 700 bin nüfuslu bir şehir burası. Ancak akşam saatlerinde biraz trafik olabiliyor. Havası bir hayli soğuk ve yağışlı. Geldik geleli çok fazla güneşli gün gördüğümüz söylenemez. Daha az önce yağmur yağışı kesildi mesela. Bu havalara rağmen insanlar nehir kenarında hayvanlarını gezdirmeye çıkarıyor ya da spor yapıyorlar. Şehrin merkezinde bazı kısımlar geceleri biraz daha hareketli oluyor. Limuzinler falan görebiliyorsunuz. Gece kulübüne giden insanlar oluyor bunlar genelde. Gece kulüblerinde de Erasmus partileri falan oluyor. Litvanlar haricinde Portekiz, İspanyol, Türk ağırlıklı bir dağılım mevcut buralarda. Litvan arkadaşlarımızın söylediğine göre burada çok fazla asayiş olayı olmuyor. Suç oranı düşük bir şehir. Hemen yakınımızda askeri bir okul var. Geçen normal sokakta askeri okul öğrencilerinin koşu yaptığını gördüm. İlginç geldi doğrusu. Suç oranının düşük olmasındandır 7-8 yaşlarında çocuklar akşam saatlerinde dahi otobüslere tek başına binip, gidip geliyorlar. Bu konuştuğumuz arkadaşlardan birisi sohbet arasında şöyle bir şey söyledi. Basketbol bu ülkedeki insanları bir arada tutan tek şeydi ama o da artık eskisi kadar önemli değil. Diğer yandan futbolun ünü biraz daha artmaya başladı artık dedi. Siyasetten sohbet ettik biraz kendilerinin hükümetlerinden çok memnun olduğunu söyleyemem. Ülkede asgari ücret 300 euro. Benim kaldığım başkent Vilnius'ta bu ücretle yaşamak hayli zor. Zaten kiralar 200 euro dolaylarından başlıyor. Litvanlar genelde sıcak kanlı insanlar. Herhangi bir konuda yardım isterseniz ellerinden geldiğince yardım etmeye çalışıyorlar. Ha arada sinir bozucu tipler çıkmıyor da değil. Daha önce de söylediğim gibi gençlerin birçoğu orta seviyede İngilizce biliyor. Yaşlılar ise sovyet dönemi dolayısıyla Rusça biliyorlar. Ülkede Litvanlar haricinde zamanında yerleşmiş Polonyalılar ve Ruslar da var. Bir arkadaşım Ruslar bir süre öncesine kadar milliyetçilikten dolayı kendi dillerini bırakmadılar dedi. Litvanca bilmelerine rağmen Rusça konuşmakta ısrar ediyorlardı dedi. Yabancılara bakışları açısından şunları söyleyebilirim. Ülke genellikle sarışın ve mavi gözlü insan kaynadığı için yabancı olduğunuzu anlamaları çok zor olmuyor. Otobüste vs. üzerinize meraklı gözlerini diken insanlara denk gelebiliyorsunuz. Ancak herhangi bir düşmanlık ya da ters davranma durumu görmedim. Dediğim gibi genelde cana yakın insanlar. Türklere karşı da iyi ya da kötü özel bir tavırları yok açıkçası. Hemen yurdumuzun önünde Türk bir dönerci var mesela. Aynı şekilde şehrin otobüs terminalinde Türk bir dönerciye daha denk geldik. Bunlardan birisinin eşi Litvan hatta. Dersler şöyle. Bazı hocalar gerçekten güzel İngilizce biliyor. Amacınız gerçekten bir şeyler öğrenmek ise bu dersler hayli yararlı. İçlerinde İngilizcesi sıkıntılı olanlar var ki bunların derslerinde biraz daha zorlanıyor. Ancak dilleri döndükçe anlatmaya çabalıyorlar. Türk kızı vs Litvan kızı demişsin Dediğim gibi burada insanların çoğu sarışın ve mavi gözlü. Kumral olanlar falan da var ama renkli gözlü olmayanların sayısı çok az. Dürüst olmak gerekirse bizim kriterlerimize göre oldukça güzeller. Bir ara sokakta gördüklerimizden sonra artık "abi niye bu kadar güzel bunlar, hepsi mi güzel olmak zorunda" diye arkadaşlarımızla sohbet etmiştik Bu seferlik de burada noktalıyorum. Elimden geldiğince güncellemeye ve sorularınızı yanıtlamaya devam edeceğim. Şimdilik hoşçakalın. 25.04.2016 Tekrar merhabalar. Neredeyse Nisan ayı bitti. Ancak hala buralarda havalar düzelmiş değil. Evet çimler ve bazı ağaçlar yeşerdi ancak hala hava kapalı ve çoğunlukla yağmurlu. Hatta bugün kar atıştırdı biraz. Hemen alttaki fotoğrafı bugün çektim. Şunu da belirteyim ben elimden geldiğince şehrin iyi ve kötü taraflarına ait fotoğraflar koymaya çalışıyorum. İyi taraflarını internette de kolaylıkla bulabilirsiniz ama diğer tarafları yayınlamak daha faydalı olacaktır diye düşündüm. Burada zaman geçirdikçe Litvanların kişilikleri hakkında da daha fazla bilgi sahibi olmaya başladım. Tabii bu söyleyeceklerim herkes için geçerli değil ben çoğunlukla gördüklerimden söz edeceğim. Bu ülkenin insanları misafirperverlik nedir bilmiyor arkadaşlar. İlk geldiğimizde, bizlerle ilgilenen öğrencilerle ilk bir hafta falan gayet fazla vakit geçirdik arada odaya davet edip bizim Türkiye'den getirdiğimiz yiyeceklerden falan ikram etmiş, getirdiğimiz ufak hediyelerden vermiştik. Ülkemiz insanını iyi tanıtalım diye düşündük. Aradan bir süre geçti ve bu arkadaşların yüzünü gören cennetlik. Erasmus kulübündeki Litvan öğrenciler arada etkinlik falan düzenledi. Geçtiğimiz haftalarda bizim Yenigün bayramını kutladığımız zamanlarda bunlar da easter kutluyor. Türk kültüründe Yenigün bayramında yumurta boyama vs. vardır bilenler bilir. Bunlarda da benzer gelenekler mevcut. Etkinliğin düzenlendiği yere gittik. Mekanda daha önceden tanıştığımız 10 tane falan Litvan mevcut. İçeri giriyorsunuz ve içlerinden sadece iki tanesi gelip hoş geldiniz diyor ve elinizi sıkıyor. Bu durum sadece Türklere karşı geçerli değil burada bulunan diğer bütün Erasmus öğrencileri aynı muameleyi görüyor aynı şeyi düşünüyor. Erasmus öğrencileri için düzenlenen bir etkinlik, yemekler falan mevcut. Ancak yemekleri size ikram etmeden önce kendileri yemeye başlıyor bir de bunu ekleyelim. Giderken de aynı şekilde hoşçakalın demeye gelen 1-2 kişi oluyor. Etkinlikten fotoğraf atmak isterdim ancak malum içlerinde samimi olmadığım kişiler mevcut, denk gelir kendi fotoğraflarını görürler falan ne olur ne olmaz :) Devam edelim, yine bu etkinlikler kapsamında Litvan öğrencilerden istediğin bir kişiyle oturup kahve içmek ve sohbet etmemiz icap ediyordu. Gittik kahvemizi içtik, sohbetimizi ettik yaklaşık 3 saat falan. Bir hayli samimiydik anlayacağınız. Ancak aynı kişilerle markette ya da herhangi bir yerde karşılaştığınızda yanınıza gelip bir merhaba demekten bile yoksunlar. Uzaktan bir el kaldırıp geçiyorlar. Burada Rus öğrenciler de mevcut. Ciddi söylüyorum onlar daha yakınlar bizlere. Yolda görünce gelip merhaba diyor bir yerlere davet ediyorlar. Türkler haricinde yoğunlukta Portekizliler mevcut benim geldiğim okulda ve şunu rahatlıkla söyleyebilirim tanıştığım bütün Portekizliler çok iyi ve cana yakın kişiler. Bu konuda dertliyiz anlayacağınız. Ama şunu belirtmekte fayda görüyorum yolda gördüğünüz herhangi bir kişiden yardım istediğiniz zaman elinden geldiğini yapıyor. Litvanya'nın başkenti olması sebebiyle Vilnius birçok etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Her hafta sonu gidecek bir yerler bulabiliyorsunuz. Merkezde yani Old Town denilen yerde birçok gece kulübü de mevcut. Sürekli Erasmus partileri oluyor. Erasmus öğrencilerinin ülkelerinin temasına sahip partiler. Geçtiğimiz haftalarda Salento isimli mekanda Türk partisi olmuştu. Mekanın ortağı da Türk olunca hayli keyifli geçtiğini söyleyebilirim. Gece kulübünde Ankara'nın Bağları bile çaldılar o derece Erasmus öğrencisi olarak gelirseniz bu mekana mutlaka yolunuz düşecektir zaten. Diğer türlü de uğrayabilirsiniz Salı, Perşembe, Cumartesi ve Pazar partileri oluyor. Cumartesi en kalabalık olduğu gece. Her milletten insan görebilirsiniz. Esnaf giyimli Türk dayılar dahil buna. Bu arada burada berberlerin birçoğunun karışık olduğunu söyleyeyim. Benim saç tıraşı olduğum berberin iki çalışını da bayandı ve dediğim gibi kadın, erkek herkes burada saç kestirebiliyor. Genellikle fiyatlar 6 euro civarında sanırım. Ancak lüks berberlerde 20 eurolara kadar çıkıyor. Yaşlı bayanları bu ülkede her yerde görmek mümkün. Otobüs şoförlüğünden, berberliğe kadar her yerdeler. Türkiye'de kasiyerler genelde genç kızlar olur burada kasiyerler de yaşlı bayanlardan oluşuyor genelde. Berberden bir fotoğraf da ekledim. Dediğim gibi ünlü mekanları internette vs. görmek mümkün o yüzden böyle sıradan yerleri eklemek daha iyi olur diye düşündüm. Geçtiğimiz hafta sonu bayan bir hocamız Trakai isimli kasabayı bize gezdirmeyi teklif etti. Bu davranışı da hayli hoşumuza gitti doğrusu. Şundan söz etmekte fayda var. Trakai denen bölge 14. yüzyıl sonlarında Karadeniz kıyılarından gelip buraya yerleşen Türklerin Karay boyunun yaşadığı yer. Geliş hikayelerini internette kolaylıkla bulabilirsiniz. Şu anda sayıları 300 civarında imiş. Kendi içlerinde evlendikleri için ırkları pek karışmamış ama dilleri Litvanca ile karışmış. Aşağıda Trakai bölgesi ve kalesine ait fotoğraflar görebilirsiniz. Müthiş bir doğaya sahip. Burayı ziyaret etmeyi düşünürseniz hafta içi gelmenizi tavsiye ederim. Çünkü hafta sonu fazlasıyla kalabalık olabiliyormuş. Hafta içi sessiz sakin doğanın tadını çıkarabilirsiniz. Vilnius'tan Trakai'ye otobüs öğrenciler için 90 cent. Müzeye yani kaleye giriş 3 euro. İçeride ok talimi de yapabilirsiniz. 6 atış 2 euro. Aynı zamanda bu bölgede çok güzel restoranların olduğunu eklemeliyim. Hatta bu restoranların bazılarının tabelalarında fesli dayılar görebiliyorsunuz. Geçtiğimiz güncellemelerde kibinai diye bir yemekten söz etmiştim. Burada onun çok daha iyi yapılmışını denemek mümkün. İki kibinai, bir yerel içeçecek ve bir de tatlı yedik toplam fiyatı 6, 75 euro tuttu. Kalenin hemen girişinde akordiyon çalan yaşlı bir kişi var. Biz tam önünden geçerken Mozart'ın Türk Marşı'nı çalmaya başladı. Hocamızda bu konuda siz Türkler tanınması fazla kolay kişilersiniz dedi. Ben bile artık görünce bir kişinin Türk olup olmadığını anlayabiliyorum dedi. Vilnius'un merkeze yakın kısımlarından ara sokaklardan da birkaç görüntü ekliyorum. Katedral Meydanı Şehir merkezinden gece saatlerinde çektiğim bir görüntü, Vilnius'ta yer alan Türkiye Büyükelçiliği Vilnius'a yolunuz düşerse gezilmesi gereken yerlerden birisi KGB müzesi. Giriş ücreti öğrenciler için 1 euro. Sovyet Rusya döneminde Litvan halkının uğradığı soykırımı burada detaylıca görebilirsiniz. Özellikle müzenin alt katı hücrelerin ve infaz odalarının bulunduğu yerler görülmeli. Şehirden birkaç görüntü daha... Bu fotoğrafların bazıları 2-3 hafta öncesine ait o zamanlar şehir fazla yeşillenmemişti. Bu seferlik de bu kadar arkadaşlar. Yine elimden geldiğince deneyimlerimi ve Litvanya'nın ve Litvanların gördüğüm yönlerini sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Görüşmek üzere. 04.07.2016 Uzun bir aranın ardından tekrar merhabalar. Konuyu uzun süredir güncelleyemedim zira son zamanlarda elimden geldiğince fazla yer gezmeye çalışıyordum. Başlıkta da belirttiğim üzere beş aylık Erasmus maceram sona erdi. Aşağıda gördüğüm, tecrübe ettiğim yeni şeyleri görebilirsiniz. Vilnius Town Hall Aşağıdaki fotoğraflar Litvanya'nın üçüncü büyük kenti olan Klaipeda'ya ait. Şehre gidiş başkent Vilnius'tan yaklaşık dört saat sürüyor. Otobüs ücreti de 10 euro civarında olması gerek hatırladığım kadarıyla, belki daha fazla olabilir. Şehrin birçok yerinde heykeller görmek mümkün bu yüzden şehri heykeller şehri olarak da isimlendiriyorlar. Pazar günü gitmemize rağmen şehir bir hayli sakindi. Litvanya zaten az nüfusa sahip bir ülke. Başkent Vilnius'un nüfusu 700 bin civarlarında ancak bu şehir benim gözlemlediğim kadarıyla sessizlikten ibaretti. Aşağıdaki fotoğraflar ise Litvanya'nın eski başkenti, şu anda ise en büyük ikinci kenti olan Kaunas'a ait. Otobüs ile yaklaşık bir saatlik mesafede. Ücret ise 5 euro dolaylarında olması gerek yanlış hatırlamıyorsam. Bu şehre bir Litvan bir de Çinli arkadaşa gittim. Geri dönüşte son otobüsü ve treni kaçırdık. Son çare olarak araç kiraladık. Araç kiralama sistemi oldukça hoş. Kiralama şirketinin internet sitesine girip üye oluyorsunuz ehliyet numarası vb. bazı kişisel bilgilerinizle. Daha sonra firmanın uygulamasından şehirde nerelerde araçları olduğunu görebiliyorsunuz. Bize en yakın ve en uygun fiyatta bir Fiat 500 vardı. Aracın yanına gidiyorsunuz uygulamadan kirala seçeneğine tıkladıktan sonra kapılar açılıyor, anahtar zaten içerisinde atlayıp gidiyorsunuz. Araca göre saatlik ve günlük ücret değişiyor. Fiat 500 saati 5 günlüğü 25 euro olan bir araç. Ancak 50 km sınırını geçtikten sonra fazladan ücret yazmaya başlıyor. Benzini siz doğrudan ödemiyorsunuz. Araç içerisinde kart var anlaşmalı istasyonlarda o kartla direk dolduruyorsunuz. Kiraladığımız araçla gece Vilnius'a gittik. Ancak aracı kiraladığınız şehirde bırakmanız gerekiyormuş o yüzden ertesi gün biraz da farklı yerleri ziyaret ederek Kaunas'a geri döndük. Toplamda 290 km. yol yaptık ve 60 euro tuttu. Kişi başı 20 euro ödedik. Şehirdeki belli noktalara aracı bırakabiliyorsunuz yine uygulamadan kilitle diyorsunuz ve aracı kilitliyor ücreti de uygulamaya kayıtlı kartınızdan çekiyor. Alttaki fotoğraf şehirde yer alan soykırım müzesinin yanında yer alan soykırım anıtı. Yarım kalan binalar bir tek bizde yokmuş Ertesi gün hazır altımızda da araç var otobüs vs. ile gidilemeyecek birkaç doğa parkı ve kasabayı ziyaret ettik. İlerleyen zamanlarda Vilnius'ta gezmediğim yerleri de gezdim. Aşağıdaki fotoğraflar Vilnius'a ait. Yazın gelmesiyle şehir bir hayli yeşillendi ve oldukça güzel bir hal aldı. Bu fotoğrafı okuduğum okulun arkasında çektim. İlk fotoğraflara bakanlar buranın kış mevsimindeki halini hatırlayabilirler. Nehir boyu bir yürüyüş ve bisiklet yolu mevcut. Yaklaşık iki saatlik bir yürüyüş yaptım. Oradaki insanların birçoğu spora düşkünler. Spor salonları zaten tıklım tıklım. Onun haricinde gencinden yaşlısına kadar koşu yapanı, bisiklete bineni ne ararsanız var. Spora yönelik alanlar da haliyle fazla zaten(yürüyüş yolları, bisiklet yolları vs.). Ülkede Ortodoks Hristiyan mevcudu fazla. Gözlemlediğim kadarıyla yaşlıların büyük bölümü dindar insanlar ancak gençler için aynı şeyleri söylemek güç. Şehirde fazlasıyla kilise var hepsinin fotoğraflarını atmayacağım ancak en meşhur olanlarını elimden geldiğince paylaşacağım. Aşağıdaki St. Anne Kilisesi. Old Town'dan yeni görüntüler. Yaz aylarının gelmesiyle turist yoğunluğu da artmış durumda. Türk turistlere de rastlamak mümkün. Vilnius TV Kulesi savaş döneminde Litvanya'da yıkılmayan nadir yapılardan. Litvanya'nın bağımsızlık ilan etmesinin ardından Sovyet saldırısına uğramış ve bir tür bağımsızlık sembolü haline gelmiş. SS güçleri tarafından da kullanılmıştır. Kulenin dairesel kısmı 360 derece dönüyor ve bu katta bir restoran mevcut. Fiyatlar mekana göre normal denilebilir. Şimdilik bu kadar ekledim arkadaşlar. İsteyenler olursa gezdiğim ülkelerden, şehirlerden de fotoğraf atabilirim. (Varşova, Krakov, Prag, Viyana, Berlin, Barselona, Roma, Riga) Elimde fazlasıyla fotoğraf var ve teker teker yüklemek biraz zahmetli bir iş. Ancak yüklemeye çalışacağım. Sağlıcakla kalın. 14.08.2016 Tekrar merhabalar. 20 Haziran'da Türkiye'ye döndüm. Elimde biriken fotoğrafları sizlere bilgiler eşliğinde sunmaya çalışacağım. Başkent Vilnius'tan fotoğraflara devam. Bu görüntü Vilnius'un otobüs terminaline ait. Bir bu kadar peron da diğer tarafında mevcut. Görüldüğü üzere oldukça küçük. Üstelik bu terminal yalnızca şehirler arası değil ülkeler arası sefer yapan otobüslerin de uğradığı bir yer. Yeri gelmişken otobüs seyahatlerimde gözlemlediğim ve "Hey gözünü sevdiğimin Türk otobüs firmaları" dedirten birkaç anı ve gözlemimden söz etmek istiyorum. PolskiBus, Eurolines, FlixBus gibi bilinen firmalarla farklı ülkelere ve şehirlere seyahat ettim. Otobüslerde Türkiye'de olduğu gibi ücretsiz ikram servisi diye bir şey yok. Her şey paralı. Yalnızca Eurolines 150ml şişe su vermişti Polonya'dan Çek Cumhuriyeti'ne giderken PolskiBus'a binerken Polonyalıların(Lehlerin) otobüs sırasına kaynak yaptığını, herkesin otobüse binmek için birbirini ittiğini ve şoför ile muavinin de hiçbir halt yapmadığını gördüm. Zaten yorgun olduğum günün sonunda bunları da yaşayınca Lehlere bir güzel sövmüştüm. "Bu mu lan sizin Avrupalılığınız?" dercesine. Avusturya'dan Çek Cumhuriyeti'ne giderken FlixBus'ı kullandık. Otobüste biralarını tokuşturup, kahkahalarla sohbet edenler mi dersiniz, sarımsak sosunun kokusu otobüsü sarmış hamburgerini yiyenler mi dersiniz, yüksek sesle sohbet edenler mi dersiniz ne ararsanız vardı. Üstelik FlixBus oldukça iyi bir firma olarak biliniyor. Biraz da terminal olaylarından söz etmek istiyorum. Prag'dan gece 3'te otobüsümüz kalkacaktı. Akşam 8 gibi terminale gittik ve biraz kestirdik. Saat 12'de bir görevlinin dürtmesiyle uyandım. Terminalin kapandığını söyleyip bizi dışarı çıkardılar. Yaklaşık 15 kişi metro girişinde(metro da kapalı) gece 3'e kadar o soğukta bekledik. Soğuğa oturmamak için altıma bir defter koydum, yolcular da birbirlerinin dibine girmişti zaten soğuktan. O şekilde saat 3'e kadar bekledik. Üstelik burası ülkeler arası bir terminal! "Nerede bizim güzelim AŞTİ?" diye isyan etmiştim. Otobüs terminallerini bizimkiler gibi sanarak aynı hataya birkaç kez düştük. Almanya, Berlin'de büyük bir terminal beklerken bildiğiniz otobüs durağıyla karşılaştık. Sabah 6'ya kadar demirden bir bankta( hayli soğuk oluyor ) kestirdik. Zenci bir amca gelip "Ne yapıyorsunuz, burada, bu saatte?" dedi. Durumu izah ettik, kendisi de dikkatli olmamızı tembihleyip ayrıldı. Cep telefonu ve cüzdanımı ceketimin cebine koyup, dizlerimin üstüne koyduğum sırt çantama gömülerek uyumaya çalıştım. Yaklaşık iki saat sonra iki tane polis geldi ve benzer soruları sordular. Anlattık durumu, bir şey demeden ayrıldılar. Litvanya-Letonya ( Vilnius - Riga ) arası mola verilen bir otobüs terminali. Yağmurlu bir günün akşamı Vilnius. Saat 20:00 dolayları olması gerek. Gördüğünüz üzere hava hala aydınlık. Son zamanlarda havanın tam olarak kararmadığına bile tanıklık ettik. Gece 2 civarında bile tam karanlık olmuyor, yalnızca bir alacakaranlık oluyordu. Fotoğraftan görebilirsiniz. Aynı gün Vilnius tren istasyonu üzerinde gökkuşağı. Türkiye Cumhuriyeti Litvanya Büyükelçiliği Bir işlem için gitmiştik. İçeride duvarlar Türkiye'den güzel fotoğraflarla süslenmiş. Ayrıca içeride karıştırılan çayların şıkırtısını duymak oldukça iyi hissettiriyor. Çalışanları da oldukça nazik. Old Town'dan fotoğraflara devam... Litvanya'nın en yüksek kilise kulesinden Vilnius'un görünüşü. Litvanya Cumhurbaşkanlığı sarayı. Gördüğünüz üzere önünde bir tek asker bile yok. Litvanların Avrupa'nın en iyi kilisesi dedikleri yer. St. Peter and St. Paul Kilisesi. İçerisindeki işleme ve heykellerden dolayı bu ünvanı vermişler. Daha önce sözünü ettiğim, her durakta yer alan, o duraktan geçen otobüslerinin numaralarının ve geçiş saatlerinin yazdığı kağıtlar. Elimde Litvanya'dan birçok fotoğraf var ancak takdir edersiniz ki hepsini yüklemek oldukça zahmetli. Onun yerine gezdiğim diğer ülkelerden de fotoğraflar ekliyorum. İlk olarak Polonya, Varşova'ya gittik. Otobüs ücreti 16 euro. Polonya - Varşova Yolculuk için zula. Gideceğimiz yerler genellikle turistik mekanlar olacağından yemeklerin hayli pahalı olacağını biliyorduk. O yüzden ara sıra atıştırmak ve enerji depolamak için bol bol Snickers almıştık Bilim ve Kültür Sarayı. Sovyet döneminden kalma, oldukça görkemli bir yapı. Üst kısmına çıkıp şehri izlemek de mümkün ancak ben çıkmadım. Dolayısıyla ücretini de hatırlamıyorum. Varşova'nın merkezinde birçok dönerci görmek mümkün. Ali Baba Döner isimli bir yere gittik. Döner bildiğimiz bazlama benzeri bir ekmek üzerine koyulmuş, ekmek katlanmıyor bile. Üzeri soslanmıştı ve çatalla yeniyordu. Dönerci ya Pakistanlı ya da Hindistanlı idi. Kendisine Türkiye'de dönerlerin böyle olmadığından söz ettim kötülercesine. Türk olduğumuzu anlayınca "Oooo İstanbul, Taksiiim!" diye lafı kıvırdı Varşova'dan fotoğraflar. Gönül isterdi ki CD Project RED'i de ziyaret edebileyim ancak vakit olmadı. Zaten etsek de ofise alırlar mıydı bilmiyorum Sözünü ettiğim olay. Lehlerin otobüse kaynak yapıp, birbirlerini ittirmeden birkaç dakika öncesi. Polonya - Krakov - Auschwitz - Birkenau Nazi Kampı Gece bindiğimiz otobüsle Varşova'dan Krakov'a geçtik. Otobüs ücreti 6 euro. Aslında Krakov'u gezmek gibi bir tasarımız yoktu. Tek amacımız Auschwitz - Birkenau Nazi kampını ziyaret etmekti. Nazi kampı Krakov'un yanılmıyorsam 1 ya da 1.5 saat uzağında Oswiecim kasabası yakınlarında bulunuyor. Oraya da Krakov otobüs terminalinden otobüsler kalkıyor. Kampa girmek için normalde önceden internet sitesinden randevu almanız gerekiyor. Ancak sabah 8'de yani ilk girişte randevu gerekmiyor. Biz de o saatte giriş yaptık. Turumuzda rehber yoktu. Zaten rehberli turlar oldukça pahalıydı diye hatırlıyorum. Kendim kamp girişindeki satış noktasından bir tanıtım kitapçığı aldım birkaç euroya. Kampa giriş için ne kadar ödediğimizi hatırlamıyorum tam olarak. Ancak çok pahalı değildi. Oswiecim yolundayız... Kampa vardık. Burası ilk olarak kurulan Auschwitz 1 kampı. Yaklaşık 70 bin Polonyalı bu kampta ölmüş, öldürülmüştür. Kampın meşhur giriş kapısı ve "Çalışmak Özgürlük Getirir" yazısı. SS subaylarının birkaç bin kişiyi önünde öldürdükleri "ölüm duvarı". Kampa getirilen mahkumların ayakkabıları. Bu şekilde tarak, tıraş gereçleri, tabak, çanak, bavul vs. bir sürü eşya sergileniyor. Mahkumların diri olarak yakıldığı krematoryum. Auschwitz 2 - Birkenau Auschwitz 1'in ardından kurulan Auschwitz 2 - Birkenau. Birincisinden kat kat daha büyük bu kampta yüz binlerce esir öldürülmüştür. Esirlere tehcir uygulandığı söylenmiş ve bu kampa trenlerle getirilmişlerdir. Bu yüzden eşyalarıyla birlikte gelmişlerdir. Zira kendilerinin Naziler tarafından bu bölgeye yerleştirileceklerini düşünmüşlerdir. Havasız ve yemeksiz şekilde yük vagonlarında günlerce yolculuk yapan esirlerden azımsanamayacak kadarı da bu yolculuk sırasında hayatını kaybetmiştir. Kampta 6 adet gaz odası ve 4 tane yakma tesisi mevcut. Auschwitz 1'den 2'ye ücretsiz servis mevcut. Servis otobüsü Volkswagen tarafından kampa bağışlanmış. Kamptan daha fazla fotoğraf eklemek isterim ancak elimden gerçekten çok fazla fotoğraf var, hangi birini ekleyeceğimi bilemedim. Ancak şunu söylemem gerek bir gün yolunuz düşerse mutlaka ziyaret edin. Krakov Şimdilik bu kadar arkadaşlar. Dediğim gibi Erasmus maceram bitti ancak elimden geldiğince biriken fotoğrafları sizlere bilgiler eşliğinden sunmaya devam edeceğim. Umarım beğenmişsinizdir. Gelecek güncelleme: Prag(Çek Cum.), Viyana(Avusturya) Güncelleme: 07.01.2017 Tekrar merhabalar. Erasmus'a gidişimin üzerinden yaklaşık bir yıl geçti. Geçtiğimiz yılın Şubat ayında gitmiştim. Ancak halen elimde biriken bir sürü fotoğraf ve sizlerle paylaşmak istediğim bilgiler olduğu için konuyu ara sıra güncellemeye çalışacağım. Umarım takip edenleriniz vardır hala Polonya'nın Krakow kentinden Çek Cumhuriyeti'nin Prag kentine Infobus firması otobüsüyle 30 euro ücret ödeyerek vardık. Gece 03:30 gibi binmiş sabah 07:30 gibi inmiştik. Sabah erken saatte şehre varmayı önceden planlamıştık zira şehirde kalmayacak ve ertesi gece Viyana'ya geçecektik. O yüzden bir günde ne kadar gezersek kardır mantığıyla başladık dolaşmaya. En az harcamayla şehri gezmek için toplu taşımadan vs. uzak durduk. Diyebilirsiniz en fazla 1.5 euro falandır ne olacak diye ancak gezi sırasında bütçemizi aşmamak için birçok masraftan kaçtık. 1.5 euro dahi önemli bir paraydı bizim için Elimize aldığımız haritamızla Florenc otobüs terminalinden yanılmıyorsam yaklaşık yarım saatlik bir yürümeyle turistik mekanların olduğu bölgeye varmıştık. Hatırladığım kadarıyla turistik mekanlar belli bir hat üzerindeydi yani görmek için bir oraya bir buraya gitmektense düz bir rotayı takip etmek yeterliydi. İlk etapta oldukça hoşumuza gitti şehir. Oldukça düzenli görünüyordu. Özellikle turistik yerler yani old town denilen kısım çok hoş görünüyor. Yolumuza devam ederken Prag'ın en meşhur turistik mekanlarından birisi olan Charles Köprüsü'ne geldik. Daha önce gördüğüm fotoğraflarından oldukça merak ettiğim köprüye vardığımızda adeta bir insan seli ile karşılaştık. Köprü de adım atacak yer bulmak güç. Turist kafileleri, seyyar satıcılar vs. Bu esnada bir de Türk kafileye denk geldik. Köprü barok mimarinin güzel örneklerinden birisi. Her iki tarafındaki heykellerin sayısı toplamda 30. Kalabalığa rağmen yine de yapı etkileyiciliğini koruyor. Charles köprüsünün ardından şehrin kalesine doğru yola koyulduk. Giderek yükselen yol hayli yoruyor. Yol üstünde bir sürü restoran ve turistik dükkanlara rastlıyorsunuz. Kalenin olduğu yere çıktığınızda ise bütün şehir ayaklarınızın altında. İnşaat mühendisliği okuduğum için şu meşhur dans eden evi ziyaret edemeden edemezdim Elimden geldiğince gördüklerimi anlatmaya çalışıyorum ama bu şehirlerde çok fazla kalmadığım için insanları, kültürü vs. konular hakkında çok şey yazamıyorum maalesef. Şu en çok merak edilen kız konusunda ise Litvanya'dan başlayan yolculukta batıya doğru gittikçe güzellik oranının azaldığını söylemem gerek Yine de birçok güzel Çek kızı var. Aynı günün akşamında Florenc otobüs istasyonuna geri döndük. Gece 3:30 'da Viyana'ya otobüsümüz vardı. Akşam 8 gibi otogara gelip biraz kestiririz demiştik. Gece 12'de bir güvenliğin bizi dürtmesiyle uyandık. Otogar kapanıyor dışarı dedi adam. Türkiye'de otogarlar genelde 24 saat açıktır bildiğiniz üzere birçoğunda insanları uyurken vs. görebilirsiniz. Biz de burada da böyle olduğu düşüncesiyle uyuyorduk ki adam otogar kapanıyor hadi dışarı dedi. 12'de kapanan otogar saat 3:30 da ilk otobüsün gelmesiyle tekrar açılacak dediler. 3:30'a kadar dışarıda soğuk havada beklemek zorunda kaldık. Bizim gibi bu durumdan habersiz birçok turist de dışarıda metro girişindeki merdivenlerde oturup bekledi. Arkadaşımla başka bir turistin ortasına oturup iki taraftan da rüzgarı engellesem de yine de afedersiniz k.mız dondu. Siz siz olun gece otogarda uyurum düşüncesiyle hareket etmeyin. Aynı şey Berlin'de de başımıza geldi. Aynı senaryoya başınıza dikilen iki adet Alman polisini ve 15 dakikada bir gelip siz nabıyosunuz burada, kaça kadar burada bekleyeceksiniz, nerelisiniz gibi sorular soran siyahi bir dayıyı ekleyin. Gece 3:30'da otobüsün gelmesiyle çok şükür sıcak bir yere kavuştuk. Otobüsümüz sabah saatlerinde Viyana'ya vardı. Burada öncelikle kalacağımız hostele gittik. Fiyatını tam olarak hatırlamıyorum ancak geceliği 15-20 euro arası olması gerek. Odamız 6 kişilikti. Odada kalanlardan ikisi İtalyan, birisi Norveçli bir de Koreli vardı. Koreliler çok candan insanlar vallahi. Ucuza karnımızı doyurmanın yollarını ararken bir markete denk geldik. Taze ekmek ve peynir alıp, ekmek arası yemiştik Viyana'da dikkatimizi çeken şeylerden biri ise haliyle Türklerin yoğunlu oldu. Önümüzde yürüyen bir üçlü arkadaş grubunun arasında geçen konuşmaya tanık olduk. Almanca birkaç cümlenin arasına Türkçe küfürler sıkıştırıyorlardı Akşam da Türk bir dönercide karnımızı doyurmuştuk. Şehirde dikkatimizi çeken ve en çok hoşumuza giden şeylerden birisi haliyle büyük parkların bulunmasıydı. Türkiye'de maalesef büyük parkların sayısı hayli az. Bu seferlik biraz kısa bir güncelleme oldu. Kalan şehirler: Berlin, Barselona, Roma, Riga. Sorularınız olursa yine Litvanya ile ilgili cevaplamaktan mutlu olurum.

Sıcak Fırsatlarda Tıklananlar

Editörün Seçtiği Fırsatlar

Amazon.com.tr: 3 al 2 öde promosyon https://www.amazon.com.tr/promotion/psp/A30RY2EH3S5MH6?ref=psp_pc_cart_collapse 5 sa. önce paylaşıldı

KARACA Çaysever 3 in 1 Konuşan Cam Çay Makinesi Su Isıtıcı ve Mama Suyu Hazırlama 1700W Black https://www.amazon.com.tr/dp/B0DNZNSM57 5 sa. önce paylaşıldı

Oba Burgu Makarna, 20 Adet https://www.amazon.com.tr/dp/B0C7WD2KRH 4 sa. önce paylaşıldı

Daha Fazla

Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az

1 Misafir - 1 Masaüstü

5 sn

119
Cevap

52
Favori

9.553
Tıklama

Daha Fazla
İstatistik

Konu İstatistikleri Yükleniyor

Konuya Özel

10 oy

Öne Çıkar

Cevapla

Sayfa:

önceki 2 3 4 5 6

Giriş

Mesaj

crashday

Binbaşı

1121 Mesaj