CRISPR’nin ne olduğuna bir önceki yazımızda uzun uzun değinmiştik. Bugün yeni tekniğin kullanım alanlarına ve dezavantajlarına yer vereceğiz. Hazırlarken bizim de zevk aldığımız yazı umarız size de keyifli dakikalar yaşatırken bir şeyler katabilir.
Kalıtsal hastalıklar tarihe karışabilir
Öncelikle geçtiğimiz gün bir haberimizde yer verdiğimiz yeniliğe değinelim. Kardiyomiyopatiye neden olan MYBPC3 geni embriyodan yeni yöntem kullanılarak çıkarılmıştı. Üstelik araştırmacıların herhangi bir müdahalesine gerek kalmadan hücre kendi kendine hasarlı bölgeyi tamir edebilmişti. Bu sayede kalıtsal hastalıkların tarihe karışacağı düşünülüyor.
Bu yıl farklı hayvanlar üzerinde yapılan bir çalışmada organizma HIV virüsü DNA’sından tamamıyla arındırılabilmişti. Eğer deney insanlar üzerinde de başarılı olursa HIV virüsü taşıyan bir çok insan için oldukça sevindirici olacağı düşünülmekte.
Antibiyotik direncine yeni çözüm olabilir
CRISPR 2017 konferansında yapılan çalışma bir hayli şaşırtıcı. Öyle ki bu çalışma şayet başarıyla sonuçlanırsa günümüzde ciddi bir sorun olan antibiyotik direnci ortadan kalkabilir. Her ne kadar biz bazı bakterileri antibiyotiklerle yenemesek de sonuç da onların da doğal ortamda düşmanları yok değil.
Bilim adamları da bu bakterileri ortadan kaldırmak için bakterileri öldüren bakteriyofaj virüslerine yardım etmişler. Normalde bakteriyofajlar ki bunlar birer virüstür, bakterilerin içine girerler ve kendilerini konak canlıya sentezlettirirler zira virüslerin herhangi bir hücresel elemanı yoktur. Daha sonra sayıları aşırı derecede artınca içinde bulunduğu canlıyı yırtarak dışarı çıkıp yayılırlar.
Araştırmacılar da CRISPR tekniğini kullanarak bu bakteriyofajlara bakteride apoptoz sinyalleri üretilmesini sağlayacak şekilde bir DNA sekansı eklemişler. Bunun sonucunda bakteriyofajın girdiği bakteri virüsün kendi genetik materyalini aktarmasıyla kendi kendisine ölüm sürecine girmiş.
Kanser tedavisi
Pittsburg Üniversitesi araştırmacılarının çalışması da kanser vakalarına yönelik olmuş. Kanser hücrelerindeki füzyongenini düzenleyen yapan bilim adamları söz konusu hücrelerin etraftaki hücrelere zarar vermeden %30 küçüldüğünü ve metastaza uğramadığını gözlemlemişler. Üstelik deney hayvanlarının tamamı da sağlıklı bir şekilde yaşamlarına devametmişler ki burası oldukça yüz güldürücü nitelikte.
Kanserin yayılması durdurulabilir
Rochester Üniversitesi'nin çalışmasındaki hedefleri ise bir önceki örnekten biraz farklı. Zira buradaki araştırmacılar CRISPR/Cas9 sistemini kullanarak kanser hücrelerinin bölünme aşamalarında görevli bir protein olan Tudor-SN’nin üretimini azaltarak hücre siklusunu yarıda kesmişler. Böylelikle kanserin vücutta yayılmasının engellenebileceği düşünülüyor.
Dang humması olarak bilinen hastalık sivrisinekler yoluyla bulaşmakta. Bilim adamları son çalışmasında bu hastalığı insana bulaşmışken tedavi etmek yerine hastalığın taşıyıcısı olan canlılarda bu etkeni yok etmeyi amaçlamış. Yapılan deneyde canlının immün sisteminin hastalık etkeni bulaştıktan sonra salgıladığı savunma elemanlarının doğar doğmaz salgılamaya başlaması sağlanmış. Böylece kayda değer bir gelişme elde eden uzmanlar bu sayede dünyada her yıl 25 000 kişinin ölümüne sebep olan bu rahatsızlıkla mücadelede yeni bir sayfa açabilirler.
Biyoyakıt üretiminde de faydalı olabilir
Sıradaki örneğimiz sağlık alanında değil ancak CRISPR siteminin kullanıldığı bir çalışma. Kaliforniya Üniversitesi araştırmacıları biyoyakıt üretiminde kullanılan bir bakterinin genlerinden bazılarını çıkarmışlar ve canlıya yeni genler eklemişler. Bunun sonucunda uzmanlara göre Yarrowia lipolytica bakterisi üretim için daha elverişli hale gelmiş. Çalışma sayesinde ileride yakıt üretim maliyetleri düşebilir.
Depolama alanında kullanım
Geçtiğimiz günlerde bir haberimizde yer verdiğimiz bu çalışmada ise araştırmacılar bakteri DNA’sında bir GIF dosyasını depolamayı başarmışlar. Bir diğer çalışmada bir ZIP dosyası canlı bir bakterinin DNA’sında saklanabilmişti. Bu sayede ileride derinize enjekte edilmiş bir bakteri kümesi ile yüksek boyutlardaki verilerinizi zahmetsizce yanınızda taşıyabilmeniz mümkün olabilir.
Peki ya dezavantajları?
Evet buraya kadar her şey güzeldi. Şimdi ise yöntemin dezavantajlarına değineceğiz. DNA oldukça önemli ve çalışılması riskli bir alan olduğu için bazı uzmanlara göre özellikle de insan DNA’sının düzenlenmesi bir çokriski beraberinde getiriyor. Şu anda yapılan çalışmaların sonuçları güzel görünüyor ancak uzun vadede bu düzenleme işlemi bazı rahatsızlıkların açığaçıkmasına neden olabilir veya erken ölümlerle sonuçlanabilir.
İşin daha da kötüsü yeni kalıtsal bozuklukların açığa çıkması dahi ihtimaller dahilinde. Bir diğer tahminse şu an ilk bebeklerde açığa çıkmayıp sessiz kalan bir bozukluğun gelecek kuşaklarda açığa çıkma ihtimali ki bu durumda hastalığın yayılması oldukça kolay olacaktır.
Tabi gelişmenin etik boyutu da var. Şu anda ahlaki değerlere sahip bilim adamları tarafından gerçekleştirilen deneyler ileride eğer kötüniyetli kişilerin eline geçerse hayal edilen özelliklere sahip bebek vadedilen işletmelerin açılması muhtemel. Bununla birlikte bazı kişiler bu etik olmayan işten ciddi boyutlarda maddi gelir elde edebilir.
Son olarak CRISPR/Cas9 sisteminin doğada kullanılması sonucunda ise zaten tehlikede olan doğal denge de olumsuz etkilenebilir. Bunun için bazı bilim adamları şimdiden yetkililerden çalışmaların engellenmesini istemekte. Hatta deneylerin gerekli kurullarda incelenmesinin dahi yasaklanması talep ediliyor. İlerleyen günlerde gelişmeleri takip ediyor olacağız.
@Metehan Göktaş Emeğine sağlık çok güzel bir yazı.
quote:
Orijinalden alıntı: floydrose
@Metehan Göktaş Emeğine sağlık çok güzel bir yazı.
Teşekkür ederim hocam.
Crispr siradan bir gen modifikasyon teknigi degil. Gercek anlamda devrim. Oncesinde milyonlarca dolar harcanip yillarca calisarak elde edilen sonuclar crispr ile haftalar icinde bir kac yuz bin dolarlik yatirimla, ufak bir ekiple gerceklestirilebiliyor. Su an etkileri henuz gunluk yasamimiza ulasmadi pek yakinda hayatimizin her alanina etki edecek. Cin burdaki potansiyeli gordu ve nerdiyse her bolgesine crispr icin arastirma lablari acti. Ingiltere buna karsi genetikdeki yasal kisitlamalarini hizla azaltti. Yeni bir devrim geliyor ve biz hic bir sey yapmadan sadece seyrediyoruz.
Crispr teknolojisini hic bir sey yapmadan seyretmenin bedeli tabiyki daha cok geri kalmislik ve fakirlik olacak. Ufak bir ornek vereyim, dunyada en buyuk gul yagi ureticisi turkiyedir ve fransadaki parfum sirketleri bu maliyetten kurtulmak icin californiadaki arastirma kurumlarina siparis vermis durumda. Su an bira mayasini crispr ile modifiye ederek gul yagi uretmesini saglamaya calisiyorlar. Er yada gec basaracaklar o zaman turkiye katma degeri olan bir sektorunu daha kaybedecek. Bu yuzden yeni dunyada ayakda kalmak istiyorsaniz, fakirlik kaderiniz olsun istemiyorsaniz bilgiye bilime hakim olmak mutlak sart.
yeni mesaja git
Yeni mesajları sizin için sürekli kontrol ediyoruz, bir mesaj yazılırsa otomatik yükleyeceğiz.Bir Daha Gösterme