Şimdi Ara

Bilimsel atmasyon: Karbon Testi (10. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
200
Cevap
0
Favori
21.621
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 678910
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • Bu yazı da çok hoş açıklamış

    Prof.Dr. Adem Tatlı

    Radyoaktif Elementlerle Yaş Tayini
    İlk defa Becquerel tarafından 1896 yılında, uranyum tuzlarından görünmeyen bazı ışınların çıktığı tespit edilmiş, Madam Curie 1897 yılında toryumun da ışınlar yaydığını tespit etmiş ve bu olaya “radyoaktivite” adını vermiştir. Radyoaktif elementler etrafa alfa, beta ve gama ışınları yayarlar. Bu ışınlar, fotoğraf filmi üzerinde bıraktıkları ışınım etkisiyle, Geiger sa­yıcısıyla ve sentilometre gibi aletler yardımıyla tanınırlar.

    Radyoaktif elementlerle yapılan yaş tayinlerini, radyoaktivitenin dolaylı ve dolaysız etkilerine göre iki gruba ayırmak mümkündür.

    4.1- Radyoaktivitenin Dolaysız Etkilerine Dayanan Metotlar
    4.1.1. Uranyum Metodu

    Uranyum Metodu, yaş tayin metotlarının bir ailesidir. Bu metotların hepsinin esası, “uranyum ile onun kardeş elementi olan toryumun uzun bozunma zincirleri boyunca kurşun ve helyum hasıl etmeleri” esasına dayanır. Bu olay “alfa bozunumu” olarak adlandırılır. Olayda alfa partikülleri, ana atom­ların çekirdeklerinden sabit bir hızla ayrılırlar. Bunlar helyum gazının pozitif yüklü atomlarıdır

    Radyoaktif elementlerin başında uranyum ve toryum gelir. Uran­yumun iki izotopu vardır. Bunlardan birincisi U238’dir ve yarı ömrü 4.5 milyar yıldır. Diğeri U235’in ise yarılanma ömrü 0.7 milyar yıldır.

    Toryumun (Th232) yarılanma ömrü ise 14.1 milyar yıldır. Bunlar be­lirli oranlarda helyum atomu vererek aşağıdaki gibi kurşun izotoplarını hasıl ederler:

    U 238 ----> Pb 206 + 8 He 4

    U 235 ----> Pb 207 + 7 He 4

    Th 232 ----> Pb 208 +6 He 4

    Normal kurşun minerali olan galenitte (PbS) kurşunun üç izotopu bir arada yer alır. Bu elementleri ihtiva eden herhangi bir tabakada kur­şunun dördüncü bir izotopu olan Pb204’ü, diğer izotoplarla birlikte bulmak mümkündür. Bun­dan dolayı ona “yaygın kurşun” denir. Jeolojik zamanlar boyunca diğer izotopların miktarı gittikçe arttığı hâlde, Pb204’ün miktarı hep aynı kalır. Bu bakımdan Pb204’ün radyometrik yaş bulmada önemi büyüktür. Kurşun ihtiva eden bir mineralde Pb204’ün miktarı genel kurşun miktarından çı­karılınca, geride radyoaktif bozunum ürünü olan Pb izotopları kalır. Bun­ların miktarının tayiniyle de, içinde bulundukları mineralin yaşı tespit edi­lebilir.

    Radyoaktif elementlerde belirli bir zamanda bozunum yoluyla mey­dana gelen atom sayısı (n) ile, mineralde bulunan radyoaktif elementin atom sayısı (N) doğru orantılıdır.

    Matematik olarak bu kanun:

    n = N.e-λt formülüyle gösterilir.

    n = “t” zaman sonra kalan atom sayısı

    N = Zamanın başlangıcında, yani t=0 olduğunda mevcut olan atom sayısı.

    l = Radyoaktif bozunum sabitesi (her element için karakteristiktir).

    Başlangıçta numunede bulunan radyo aktif elementin ve bugüne kadar radyoaktiviteyle meydana gelmiş elementin miktarı bilinirse, rad­yoaktivite kanunlarıyla son miktarın teşekkülü için geçen müddet he­saplanabilir.

    Bozunum hızı zaman ve radyoaktif izotopların yaşına bağlı de­ğildir. Bu hızı istatistiki olarak tespit mümkündür. Meselâ radyumun 10 milyon atomundan (N) her yıl 4 bin 273 tanesi (n) bozunuma uğrar. Burada n/N oranına “bozunum sabitesi” denir. Bu değer, radyum için yıl başına:

    l = n / N = 4273 / 107

    l = 0.0004273 eder.

    Yarı ömrü ise:

    T= 0.693 / l

    T = 0.693 / 0.0004273 = 1622 yıldır.

    Uranyum Metodu’nun Kritiği

    Uranyumun radyoaktif bozunumuna dayanan yaş tayin metotlarının sakıncalı tarafları vardır. Bunları şöyle özetlemek mümkündür:

    1. Uranyum mineralleri her zaman açık sistemlerde bulunur.

    Uranyum ihtiva eden kayaç kapalı bir sistemde olmadığı için, dış etkilere maruzdur. Meselâ uranyum yer altı suyu tarafından kolayca çö­zülebilir. Ara elementlerden olan radon gazı, uranyum sisteminden dı­şarıya veya içeriye kolayca geçebilir. Radyoaktif yaş tayini konusunda söz sahibi Henry Fauld, bu hususa şöyle dikkat çekmektedir:

    “Jeolojik zamanda hem uranyum hem de kurşun, tortulu şist­lerin içinde yer değiştirmişlerdir. Detaylı analizler, bu elementlerle uygun yaşların elde edilemediğini göstermiştir. Benzer güçlüklerle, uranyum ve radyum ihtiva eden maden damarlarının yaşını tayin etme teşebbüslerinde de karşılaşılır. Aynı noktadan alınan örnekler üzerinde farklı yaşların tespit edildiği ve birçok kimyevi aktivitenin vuku bulduğu bilinmektedir” 4.

    2. Uranyum bozunum hızı değişken de olabilir.

    Radyoaktif bozunmalar atomik yapı tarafından kontrol edildiklerinden, diğer olaylardan kolay kolay etkilenmezler. Fakat atomik ya­pıları etkileyebilen faktörler, radyoaktif bozunum hızını da et­kileyebilirler. Bunun en bariz misali, kozmik radyasyon ve bunun ürünü olan nötrinolardır. Bir başka misal de, reaktörlerden çıkan veya farklı yol­lardan hasıl olan serbest nötronlardır. Eğer bu partiküllerin yerküredeki miktarlarını artıracak herhangi bir şey meydana gelmişse, radyoaktif bo­zunum hızlarını da artıracaktır.

    3. Oğul ürünler, kayacın ilk teşekkülünde orada yer almış olabilir. Uranyum ve toryum bozunumuyla ortaya çıkan radyojenik oğul ürün­lerin, bu mineraller ilk defa teşekkül ettiği zaman orada mevcut olması mümkündür. Günümüzde yerkürenin iç tabakalarından lavların akmasıyla meydana gelen kayaların, bazen hem radyojenik hem de müşterek kur­şun ihtiva ettikleri bulunmuştur.

    4. Oğul ürünlerin hepsi o kayaca has olmayabilir. Radyoaktif bo­zunmayla teşekkül eden oğul ürünlerin hepsi o kayaçta kalmayabileceği gibi, başka kayaçta teşekkül etmiş oğul ürünler de oraya gelmiş ola­bilirler.



    4.1.2- Potasyum-Argon Metodu

    Potasyum mineralleri volkanik kayaların büyük çoğunluğunda ve bazı tortul kayaçlarda bulunurlar. Geniş kullanım alanları vardır. Po­tasyum 40, yan ömrü 1.3 milyar bir hızla, elektron yakalama olayıyla Argon 40’a dönüşür.

    4.1.3- Rubidyum-Stronsiyum Metodu

    Bu metot, Rubidyum 87’nin 47 milyar yıllık yarılanma süresiyle Stronsiyum 87’ye dönüşmesine dayanır. Rubidyumun yarılanma süresi bazı otoriteler tarafından 60 milyar yıl, bazıları tarafından da 120 milyar yıl olarak kabul edilir. Bu metodun uranyum metoduna göre ayarlanması ge­rekir. Dolayısıyla uranyum yaş tayin metodundan daha güvenilir değildir. Gerek uygulama yönünden gerekse uygulamada karşılaşılan mahzurlar bakımından Potasyum-Argon Metodu ile Rubidyum-Stronsiyum Metodu ve diğer radyoaktif metotlar, Uranyum Metodu’yla benzerlik gösterirler.

    4.1.4- Radyokarbon (C14) Metodu

    “Radyokarbon,” sabit olmayan karbon-on dört (C14) izotopuna verilen isimdir. Karbon-on iki (C12) ise “tabii karbon” olarak adlandırılır ve rad­yoaktif değildir. Radyokarbon, atmosferin üst kısmında, kozmik rad­yasyonla, atmosferdeki azot-on dört (N14)’ün aralarındaki reaksiyonlar sonucu hasıl olur. Karbon-12, altı proton, altı nötron ve altı orbit elektron taşır. Karbon-14 çekirdeğinde ise sekiz nötron bulunur. Bu iki fazla nötron, atomu kararsız hâle getirir. Nötronlardan biri beta partikülü vererek yedi pro­tonlu ve yedi nötronlu bir çekirdek hasıl eder. Bu yeni yapı, Azot-14’tür. Böylece kararsız Karbon-14, kararlı Azot-14’e dönüşür. Yarılanma ömrü de 5730 yıldır.

    Atmosferde teşekkül eden Karbon-14, derhâl CO2 hâlinde oksitlenir ve havaya, suya ve organizma bünyesine yayılır. Normal olarak, havadaki radyoaktif karbondioksit ile radyoaktif olmayan karbondioksit oranının, dolayısıyla C14/C12 oranının sabit olduğu, bu sabit orana ulaşabilmek için de 100 yılın geçtiği kabul edilir.

    Canlı organizmalardaki C14/C12 oranının da sabit olması beklenir. Or­ganizma yaşadığı sürece bu oranın eşitliği değişmez. Fakat canlı or­ganizma ölünce, havadan CO2 alamayacağı için C14’ün C12’ye oranı git­tikçe azalacaktır. Bu azalma 1/2 değerini bulduğu zaman, o organizmanın ölümünden itibaren geçen sürenin 5730 yıl olması gerekir. Çünkü C14’ün yarı ömrü 5730 yıldır. Beş yarı ömürde, yani yaklaşık 29 bin yılda orijinal radyokarbon miktarının sadece 1/32’si serbest bırakılacaktır. Radyokarbon Metodu, en çok 80 bin yıl öncesine kadar uzanan süreleri tespit için kullanılabilmektedir. Daha yaşlı materyaller, Uranyum Metodu’yla test edilmelidir.

    Radyokarbon Metodu’nun kritiği

    Radyokarbon Metodu birtakım kabullere dayandığı için tenkit edil­mektedir. İtiraz edilen hususlar şunlardır:

    1. Birçok canlı sistem, standart C14/C12 oranına sahip değildir. Karbon-14 Metodu, bütün canlı organizmalar öldüğü zaman, on­ların hepsinin standart C14/C12 oranını ihtiva ettiğini farz eden bir kabulle yola çıkar. Hâlbuki birçok numune bu oranı göstermemiştir. Meselâ bu metotla, yaşayan mollusklar 2300 yaşında tespit edilmiştir. Böyle bir değer, organizma çevresinin, tahmin edilenden daha fazla C14 ihtiva et­tiğini, dolayısıyla organizma ile çevre arasında karbon değişimi olduğunu gösterir5.

    2. Radyokarbon, her organizmada sabit oranda azalmayabilir.

    Radyokarbon bozunumları, çevrenin radyoaktivitesinden, özellikle serbest nötronlardan ve kozmik radyasyonlardan etkilenmekte ve do­layısıyla bozunma hızları değişmektedir.

    3. Tabii karbon miktarı geçmişte değişik olabilir.

    Geçmişte yeryüzünün bitki örtüsü, şimdikinden ya daha fazlaydı ya da daha az. Buna bağlı olarak da C14/C12 oranı ya büyük veya küçük olacaktır. Dolayısıyla bu periyotlara ait materyallerin görünen radyokarbon yaşı da, gerçek yaştan ya büyük veya küçük bulunacaktır. Aynı husus, atmosferdeki karbondioksit miktarı için de geçerlidir. Şayet geçmişte volkanlar dışarıya karbondioksit vermişse, bu durumda o zamanki karbondioksit miktarı, şimdikinden farklı olacaktır.

    4. Radyokarbon oranı kararlı bir duruma erişmemiş olabilir. C14/C12 oranının belirli bir sürede yerkürede kararlı bir duruma gel­diği kabul edilir. Yani atmosferde teşekkül eden C14 miktarı, yeryüzünde bozulmaya uğramış C14 miktarına eşittir. Dolayısıyla giren ve çıkan top­lam C14 miktarı aynı olmalıdır. Ama durumun böyle olmadığını gösteren hususlar da vardır. Nitekim dünyada bir yılda teşekkül eden radyokarbonun ölçülebilen miktarının, bozulmaya uğrayan radyokarbondan yüzde 25 oranında fazla olduğu belirtilmektedir5-8.



    4.2- Radyoaktivitenin Dolaylı Etkilerine Dayanan Metotlar
    Radyoaktivitenin dolaylı etkileri, radyoaktif parçalanmalara bağlı ışın yayımıyla meydana gelir. Bu ışınlar, kayacı bir bombardımana tut­muş gibi tesir hasıl eder. Işınların kaynağı, özellikle kayaç içinde bulunan tabii radyoaktif mineraller veya ağır elementlerin çevreden gelen alfa veya kozmik ışınlarıyla bunların fizyonu olabilir.



    4.2.1- Paleokroik Çevreler Metodu

    Paleokroik çevreler özellikle biyotidler içinde radyoaktif İnk­lüzyonların (zirkon, monozit) etrafında küresel olarak bulunur. Eğer İnk­lüzyon çok küçük ise paleokroik çevreler tam küre şeklindedir ve ince ke­sitte bir çemberi andırır. Kon­santrik kürelerin çapları sabit değerlerde olup, her kürenin çapı, alfa ışınının aldığı yola eşittir. Paleokroik çevrenin ışık geçirgenliği ile onun etkisiyle aldığı alfa ışını arasındaki ilgi, de­neyle tespit edildiğinden yaş tayininde kullanılabilir.

    Bu metot birçok yönden eleştirilmektedir. Yapılan deneyler, suni olarak elde edilen paleokroik çevredeki ışık geçirgenliğinin periyodik ola­rak değiştiğini, özellikle ısı artışından fazla etkilendiğini göstermiştir.



    4.2.2- İz Metodu

    Bu metot, herhangi bir mineralin radyoaktivite sebebiyle par­çalanırken saçtığı ışın izlerinin sayımına dayanır.



    3.4.2.3- Metamiktleşme Metodu

    Bu metot, bir mineraldeki kristal ağların X ışınlarıyla ölçülerek or­taya konulabilen düzensizliğini esas alır.



    3.4.2.4- Termolominesans Metodu

    Işınların etkisi altında kalan kristal iç yapısına bağlı bazı elektronlar kurtulur ve kristal ağının kusurlu yerlerinde hapsedilir. Bu durumda bu­lunan elektronların tamamı, normal yerlerindekine oranla daha yüksek enerji seviyeli dinamik bir sistem meydana getirir. Isı tesiriyle elekt­ronların normal yerlerine dönmeleri ışık şeklinde enerji çıkmasıyla olur ve böylece radyoaktiviteyle etkilenmiş mineralin enerji seviyesi bu­lunabilir.

    Radyoaktivitenin dolaylı etkisine dayanan bu metotlar hâlen ge­liştirilme safhasındadır ve daha öncekilere göre kullanım alanları da dar­dır.



    5- Jeolojik ve arkeolojik yaş tayin metotları hakkında genel değerlendirme
    Jeolojik ve arkeolojik materyallerin yaşını tayinde kullanılan gerek radyoaktif gerekse diğer metotlar, birtakım kabullere ve tahminlere dayandığı için istenen hassasiyette değildir. Bu bakımdan ortaya konan yaşların gerçek yaşlar olduğu hususunda tereddütler hasıl olmaktadır. Ancak her materyalin yaşını tayinde benzer hatalar olduğu için, tespitler gerçek yaş­lardan ziyade nispi yaş olarak önemlidir. Sözgelimi 150 milyon yaşında olduğu tespit edilen A materyali, 50 milyon yaşındaki B materyalinden üç kat daha yaşlıdır. Yani B materyali gerçekte 15 bin yaşında ise, A ma­teryali de 45 bin yaşında olacaktır.

    Yukarda sözü edilen metotların, daha iyi sonuç verecek başka al­ternatifleri de yoktur.



    Prof.Dr. Adem Tatlı



    Kaynaklar:


    1. Morrıs, H. and Parker,G.E. What is Creation Science? Master Book Publishers. California. 1982. Terc. Â.Tatlı, Keha,E., Marangoz, C., Solak, K. ve Ha­senekoğlu, İ. Yaratılış Modeli. Millî E. Bakanlığı Basımevi. Ankara. 1985.
    2. Ketin, I. Genel Jeoloji. Cilt 1. İTÜ Yayını. 1982, sayı 1096.
    3. Dunbar, C.O. Historical Geology. New York. John Wiley Sons. Inc. 1949, p.52.
    4. Fault, H. Age of Rocs, Planets and Stars. NewYork. McGraw-Hill Book. Co. Inc. 1966, p.61.
    5. Kıeth, M.S. and Anderso, G.M. Radiocarbon Dating: Fictitious Tesults with Mollusc Shells. Science, August, 16. A. 634, 1963.
    6. Libby,W.F.Radiocarbon Dating. Universty of Chicago Press.1955, p.7.
    7. Lingelfelter, R. E. Production of C-14 by Cosmic & Ray Neutrons. Reviews of Geographics. 1963, Vol. 1. p.51.
    8. Suess, H.E. Secular Vanations in the Cosmic Ray Pro­duced Carbon-14 in the Atmosphere and their In­terpretations. Journal of Geophysical Research. 1965, Vol.7. p.594.
  • Yazi güzelde burdan nereye varicaz onu anlamadim.


    Hristiyanlarin savunduğu 10bin yillik dünyayami varmaya çalışıyoruz , aslinda dünya 10bin yillik bir notron firtinasi olmus kozmik radyosyon cosmus , iste 4.5milyar yil çıkmıs Şansa bakinki böle bir firtinadan hayatta kalmışız.

    Adam kendide itiraf etmis böle bir şeyle evrimsel siralamanin değişmeyeceğini çünkü hata yapiliyorsa bütün canlilarda yapilacagini. Ta benim en basta sölediğim şeyi adamda tespit etmis. Yöneticilerden rica edicem benimde nikin öne bir prof. atsinlar.

    quote:

    Bir taraf bardağın tamamen boş tarafini görüyor. Yaş tespit yöntemlerinin hepsi hatali olsa bile evrimin doğru anlaşılmasını engeller sadece. Evrim teorisini zayiflatan ya da güçlendiren bir yönü yok. Birinde 5bin yillik bir hata var , diğer canlilada butür bir hata olabilir sonucta bütün hepsine +5bin yazmis oluruz ve siralamada pek bir değişim olmaz.

    Kaldiki evrim milyar yillik bir sürec burda 5binlik hata olmasi yada 50binlik bunlar bunun için gerçekten komik rakamlar , bir bölün isterseniz milyarin kacta kaci ediyor bu rakamlar.

    Kaldiki bu hata paylari dahi yanlış yöntem uygulanmasindan , seçilmesinden kaynaklaniyor. Basit yöntemler olduğu gibi çok daha karmaşık ve pahali yöntemlerde var. Bir kaynağın kaynağına inanmış haldesiniz. Halbuku verilen çevirinin kaynaklari sınırlı izne sahip. Bu hatayi nasil yaptiklari hakkinda hiçbir fikrimiz olamaz. O yüzden bunun tartışmasını yapamayiz. Ama kaynaklarin orjinali buraya konursa ayri.


    Üşenmedim ve attiğim mesaji buldum , bunu bulurkende eski mesajlarimida okudum. Ve şuanda vardiğimiz nokta eskiden çokda farkli değil , ilk mesajimdada yazmistim hatalar var bunlardan korunmanin yollari var diye , halada ayni yolda gidiyoruz , bilimadamlarida biliyor hatalari olduğunu demekki bu hatalar gözardi edilebilecek kadar küçük.

    Birde sayin prof'umuzun maslak isim kullanmasi ne idiğü belirsiz olduğu gerçeğini değiştirmiyor , belkide senin benim gibi biri ipe alinmak için böyle bişeye girişmiş. Ya da biri milletle maytap geçiyor. Bir yazisinda doktor , bir yazisinda prof olarak çıkıyor karşımıza.

    Not:
    Adem Tatlı'nın yazisini beğendim , gayet güzel yazmis ve belli bir amaca hizmet etmiyor. Kabul edilebilir düzeyde bir yazi. Sadece tekniğin hatalarindan bahsetmis. Gönül isterdiki bu hatalardan nasil koruncağımızdan nasıl güvenilir sonuçlar elde ediceğimizdende bahsetsin. Sex yapmayin hamile kalirsiniz diyor fakat kondom kullanin kalmazsiniz demiyor.
    En azindan darvinci , darwinist cart curt koymamis sirf bu yüzden beğendim zaten. Bunada şükreder olduk. Allah , kitapta geçmiyor yazida çok şükür.

    Özetle olay şuna döndü:
    Sex yapmayin hamile kalirsiniz diyorsunuz bense kondom kullanin kalmazsiniz diyorum. Burdan nereye varcaz bende bilmiyorum , kendimi sabit fikirli hissettirmeye başladınız ama olay bundan ibaret gözüküyor bana. Olaya biraz mizah katalim bare.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi LeVeL -- 19 Nisan 2010; 17:14:37 >

  • Alıntıların tarihlerinden anladığım kadarıyla 1966-82 arasında alıntı yapabileceği kitap okumuşa benzemiyor Prof.Dr. Adem Tatlı. Böyle önemli konuda bu kadar uzun süre alıntı yapılabilecek kaynak bulamaması kuşkulu!
    Bende şu alıntıların yazıda nereye monte edildiğini kavramakta zorluk çekiyorum! Bilimsel bir yazı ise küçük üst rakamlarla alıntıların yerleri belirlenir ama bu yazılarda bu olay hiç yok! Sanki sıradan bir roman sayfasına ve altındaki bir iki dipnotuna benziyor bu yazılar! Oysa bu önemlidir, hele benim gibi alıntı takip etme alışkanlık ve gıcıklığı olan okuyucular varsa ortada!
    LeVeL, senden kuşkulanmaya başladım! Ömer Said Yurtdışında hep DR. çıkıyor Yurtiçinde Prof Dr. ve DH seni Prof. yapmasada benden sana her iki cihanda da çoktan Prof.Dr.'luk LeVeL! Evet, olay Hristiyanlığa ve 10000 yıllık dünyaya doğru gidiyor ve bende dinimden vazgeçmek zorunda kalacağım sonunda!
    Bu kişilerin feyk olanlarınında olmayanlarınında ortak tarafları ABD'nin bir Eyaleti ile samimi olmaları, birde Yurtdışı Bilimsel yazılarının çokca olmaması. Yani anladık geri kalmış bir ülkeyiz ama yinede tek tük kaliteli denilebilecek bilim insanlarımız vardır, bunlar o sınıfın insanları değilller kesinlikle!
    Ali Kuşçu teşekkürler Ö.Said açıklaman için. Cevabı kısmen LeVeL'da vermiş ama benden de daha detaylı bir cevap ve yeni sorular gelecek yarın-öbürgün!
  • İmamsal sallamasyonlara gelelim


    şimdi


































  • Prof ları bile fake yaptılar. Sebebini yeni anladım

    Haber(Yeni değil):


    YÖK, DÜ öğretim üyelerinden Prof. Dr. Adem Tatlı´yı ´Evrim ve Yaratılış´ isimli kitaptan dolayı üniversiteden attı. Tatlı´nın kitabı hem Selçuk hem de Dumlupınar Üniversitesi´nde 14 yıldır ders kitabı olarak okutuluyor

    YÖK, hukuk dışı uygulamalarına bir yenisini daha ekleyerek bir bilim adamının yazdığı akedemik kitaptan dolayı üniversite ile ilişiğinin kesilmesine karar verdi. Dumlupınar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Adem Tatlı, YÖK Disiplin Kurulu tarafından üniversiteden ihraç edildi. Adem Tatlı´nın ihraç edilmesine gerekçe olarak ´Evrim ve Yaratılış´ isimli kitabı gösterildi. Prof. Tatlı, Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi´nde görev yaptığı 1992 yılında, ´Evrim ve Yaratılış´ isimli kitap kaleme aldı. Kitap Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü´nün onayı ile ders kitabı olarak okutulmaya başlandı. Tatlı daha sonra görev yaptığı Dumlupınar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi´nde de ´Evrim ve Yaratılış´ı ders kitabı olarak öğrencilerine okutmaya devam etti.

    14 YIL ÖNCE YAZILAN KİTAP

    Ancak, YÖK, geçen yıl Tatlı´nın 1992´de yazdığı kitapla ilgili soruşturma açtı. YÖK, Tatlı´nın kitabındaki görüşlerini Disiplin Yönetmeliği´nin 10. maddesinde düzenlenen ´Cumhuriyetin niteliklerinden herhangi birini değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya yönelik eylem yapmak; ideolojik, siyasi, yıkıcı, bölücü amaçlarla eylemlerde bulunmak veya bu eylemleri desteklemek suretiyle kurumların huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak; boykot, işgal, engelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak ya da bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek, yardımda bulunmak´ maddesine aykırı görerek ihraç edilmesini istedi.

    Disiplin Kurulu, Tatlı´ya bu maddeden ceza verilmesine karşı çıkmasına karşın Disiplin Yönetmeliği´nin 10. maddesinde düzenlenen, ´görevden çekilmiş sayılma´ cezasının verilmesini kararlaştırdı. YÖK´ün bu kararının ardından Prof. Tatlı´nın Dumlupınar Üniversitesi ile ilişkisi kesildi. Adem Tatlı kitabınının büyük bölümünde Evrim Teorisi´nin bütün detaylarını bilimsel bir gözle anlatıyor. Kitabının geriye kalan bölümlerinde ise Evrim Teorisi´nin karşıtı olan ´Akıllı Dizayn´, ´Sıçramada Denge´ ve ´Yaratılış Teorileri´ de anlatılıyor. Tatlı, kitabında bu teorinin en önemli dayanakları olarak ise Kur´an-ı Kerim´den ayetler ile Erzurumlu İbrahim Hakkı ve Bediüzzaman Said-i Nursi´nin kitaplarından da alıntı yapıyor. YÖK´ün ise Prof. Dr. Adem Tatlı´nın kitabında ´Yaratılış Teorisi´ne yer vermesini ´irticai akımlara destek vermek´ ve ´öğrencilerine laiklik karşıtı görüşleri empoze etmek´ olarak değerlendirdiği belirtiliyor. Prof.Dr. Adem Tatlı YÖK´ün ilişik kesme kararı aleyhine idare mahkemesinde dava açtı.

    BİLİM ADAMLARINDAN TEPKİ

    YÖK´ün böyle bir karara imza atması öğretim üyeleri arasında tepkilere neden oldu. Öğretim üyeleri, tepkilerini şöyle dile getirdiler: ´Üniversite son sınıf öğrencilerine, kendi ders programları çerçevesinde, teori ve hipotez seviyesindeki farklı görüş ve düşünceleri dahi takdim edip tartışamayan bir yüksek öğretim kurumunun dünyada örneğine rastlamak mümkün değildir.´



    (Yeni Şafak)
  • quote:

    Birde sayin prof'umuzun maslak isim kullanmasi ne idiğü belirsiz olduğu gerçeğini değiştirmiyor , belkide senin benim gibi biri ipe alinmak için böyle bişeye girişmiş. Ya da biri milletle maytap geçiyor. Bir yazisinda doktor , bir yazisinda prof olarak çıkıyor karşımıza


    Bunu ö said gönüllü için demiştim.
  • Ö Said Gönüllü nün Adem Tatlı durumuna düşmek istemediğini anlamalısınız, Ö Said Gönüllü değil buna sebep olanlar utanmalı.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: LeVeL
    quote:

    Birde sayin prof'umuzun maslak isim kullanmasi ne idiğü belirsiz olduğu gerçeğini değiştirmiyor , belkide senin benim gibi biri ipe alinmak için böyle bişeye girişmiş. Ya da biri milletle maytap geçiyor. Bir yazisinda doktor , bir yazisinda prof olarak çıkıyor karşımıza

    Bunu ö said gönüllü için demiştim.


    Ben öyle anladım merak etmeyin!
  • quote:

    Orijinalden alıntı: LeVeL

    quote:

    Birde sayin prof'umuzun maslak isim kullanmasi ne idiğü belirsiz olduğu gerçeğini değiştirmiyor , belkide senin benim gibi biri ipe alinmak için böyle bişeye girişmiş. Ya da biri milletle maytap geçiyor. Bir yazisinda doktor , bir yazisinda prof olarak çıkıyor karşımıza


    Bunu ö said gönüllü için demiştim.

    Önce doktor olacak tabii. Sonra prof. olacak.


    alikuşcu yu okumadınız galiba. mahlas olan unvan değil isim. Sebep yök. Vahim bir durum var ortada
  • Anlamadığınız nokta nedir arkadaşlar?

    Belirli uzun süreçler için belirli tarihleme metotları var,

    yanlış süreçte yanlış bir metot kullanılırsa tabiki hata ve sapma payı verecektir böyle olmasa diğer metotlar ortaya atılmazdı zaten,

    durum buyken gidip yanlış zaman dilimlerinde kullanılmayacak bir metot ismi vererek bu kullanılıyor bakın hata var diyorsunuz,

    çocuk mu kendinizi mi kandırıyorsunuz?

    bilim gerizekalı bunun farkında değil,

    nasıl anlayış nasıl algı var sizde anlamıyorum.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ar_tryk


    quote:

    Orijinalden alıntı: LeVeL

    quote:

    Birde sayin prof'umuzun maslak isim kullanmasi ne idiğü belirsiz olduğu gerçeğini değiştirmiyor , belkide senin benim gibi biri ipe alinmak için böyle bişeye girişmiş. Ya da biri milletle maytap geçiyor. Bir yazisinda doktor , bir yazisinda prof olarak çıkıyor karşımıza


    Bunu ö said gönüllü için demiştim.

    Önce doktor olacak tabii. Sonra prof. olacak.


    alikuşcu yu okumadınız galiba. mahlas olan unvan değil isim. Sebep yök. Vahim bir durum var ortada



    Dr'dan sonra birsürü derece daha var , ama çok zeki olduğundan direk profluğa yükselmis tebrik etmek lazim. Daha bu makaleler kaç senedir ortadaki bu kdr kisa zamanda prof olsun , kaldiki benzer yazilarinda tekinde prof demişler , tekinde Dr , bence bu bir hayali kahraman.

    Bende ö said gönüllü'nün azindan bişeyler yazayim bare. Ord.Prof. ünvani kullancam bu sefer
  • " Dr'dan sonra bir sürü derece daha var , ama çok zeki olduğundan direk profluğa yükselmis tebrik etmek lazim. Daha bu makaleler kaç senedir ortadaki bu kdr kisa zamanda prof olsun , kaldiki benzer yazilarinda tekinde prof demişler , tekinde Dr , bence bu bir hayali kahraman.
    Bende ö said gönüllü'nün azindan bişeyler yazayim bare. Ord.Prof. ünvani kullancam bu sefer"

    Üzgünüm LeVeL o ünvanı kullanamazsın! Sanıyorum Ord.Prof. ünvanı uzun zamandır Türkiyede verilen bir ünvan değil, belki 20-30 yıldır. Son o ünvana sahip kişi Reşat Kaynar idi, tarihçi ve 2006'da öldü.
    Ömer Said Gönüllü ilginç bir tip. Yurt dışında Dr. ama yurt içinde hızla yükselip profesör oluyor! Acaba kaç kişiler, kaç tane var ve nasıl cikletten çıkıyorlar gerekli olunca?
    Asıl Yurtdışı bağlantılar ilgimi çekiyor, bazı arkadaşlar işlerine geldiği için istediklerini kaynak gösteriyorlar. Araştırmaya gerek dahi duymuyorlar bu kaynakları çünkü güvendikleri ilim sahibi Prof. alıntı yapıyor ve o inançlıdır hata, hile yapmaz diyorlar! Peki acaba kaynak gösterip alıntı yaptıkları kişiler mesela "Dün gece beni uzaylılar kaçırdı, hamile bıraktılar" diyorsa bu kaynakları sorgularlar mı arkadaşlar? Bu sorunun cevabını merak ediyorum.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: neommy

    " Dr'dan sonra bir sürü derece daha var , ama çok zeki olduğundan direk profluğa yükselmis tebrik etmek lazim. Daha bu makaleler kaç senedir ortadaki bu kdr kisa zamanda prof olsun , kaldiki benzer yazilarinda tekinde prof demişler , tekinde Dr , bence bu bir hayali kahraman.
    Bende ö said gönüllü'nün azindan bişeyler yazayim bare. Ord.Prof. ünvani kullancam bu sefer"

    Üzgünüm LeVeL o ünvanı kullanamazsın! Sanıyorum Ord.Prof. ünvanı uzun zamandır Türkiyede verilen bir ünvan değil, belki 20-30 yıldır. Son o ünvana sahip kişi Reşat Kaynar idi, tarihçi ve 2006'da öldü.
    Ömer Said Gönüllü ilginç bir tip. Yurt dışında Dr. ama yurt içinde hızla yükselip profesör oluyor! Acaba kaç kişiler, kaç tane var ve nasıl cikletten çıkıyorlar gerekli olunca?
    Asıl Yurtdışı bağlantılar ilgimi çekiyor, bazı arkadaşlar işlerine geldiği için istediklerini kaynak gösteriyorlar. Araştırmaya gerek dahi duymuyorlar bu kaynakları çünkü güvendikleri ilim sahibi Prof. alıntı yapıyor ve o inançlıdır hata, hile yapmaz diyorlar! Peki acaba kaynak gösterip alıntı yaptıkları kişiler mesela "Dün gece beni uzaylılar kaçırdı, hamile bıraktılar" diyorsa bu kaynakları sorgularlar mı arkadaşlar? Bu sorunun cevabını merak ediyorum.


    Ben ö said gönüllüye inaniyorum , bence o ünvanada gelicek , hem koysam başına kim fark edicek , kaç kişi bilicek kalktiğini , amaç inananlari kandirmak zaten

    Ord.Prof. Ö. Said Gönüllü

    Hayirli ugurlu olsun Yakıştı



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi LeVeL -- 21 Nisan 2010; 0:42:22 >
  • “ Asıl Yurtdışı bağlantılar ilgimi çekiyor, bazı arkadaşlar işlerine geldiği için istediklerini kaynak gösteriyorlar. Araştırmaya gerek dahi duymuyorlar bu kaynakları çünkü güvendikleri ilim sahibi Prof. alıntı yapıyor ve o inançlıdır hata, hile yapmaz diyorlar! Peki acaba kaynak gösterip alıntı yaptıkları kişiler mesela "Dün gece beni uzaylılar kaçırdı, hamile bıraktılar" diyorsa bu kaynakları sorgularlar mı arkadaşlar? Bu sorunun cevabını merak ediyorum.”

    Aynen tahmin ettiğim gibi yukardaki soruma cevap gelmedi, epeyde bekledim! Bunun kısmen bazı arkadaşların tartışma tarzımdan hoşlanmamalarından kaynaklandığını biliyorum! Beni terbiyesiz ve seviyesiz buluyorlar! Aynı şekilde bende onları bilgisiz, bilimsel düşünme alışkanlığından ve öğrenme yeteneğinden yoksun ve cahil buluyorum! Benim asıl sevilmeme nedenim karşımda cahil bulduğumda cahil dememdir sanırım. Ama örneğin Dawkins’te aşağıdaki adam için Richard Milton için “ domuz-cehaleti “ demiş!

    Kaynaklar -
    -Milton, R. 1997 – Shattering the Mythes of Darwinism. Park Street Press, Vermont.

    Yukardaki kişi yani Richard Milton’un kitabından Evrim’e düşman her sitede alıntılar yapılmakta ve bu kişi ve bu kitap sanki Evrim düşmanlarının Kuran’ı, kutsal kitabı gibi kullanılmaktadır. Yukardaki ( Prof.Dr. ) Ömer Said Gönüllü denilen varmı-yokmu belli olmayan kişi tarafındanda bu kişi ve kitabından alıntı yapılmıştır.

    Kutsal kitapları yazanları merak eden araştırır öğrenir ama biz şu Richard Milton kimdir, necidir, Evrim dışı konularda ne der, eğitimi, Evrimi eleştirecek hele değiştirecek bilimsel altyapısı var mıdır bir bakalım, çünkü kitabında bunları iddia ediyor!

    Bu kişi Gazetecidir! Adi ve sıradan bir gazeteci, akademik hiçbir ünvanı dahi yoktur!( gazeteci arkadaşlar alınmasınlar! ) Evrim ile ilişkili olabilecek paleontoloji, biyoloji, genetik ve daha birçok bilim dalı ile hiçbir eğitim olarak ilgiside yoktur! Yazdığı 3-5 kitapla hayatını kazanmaktadır ama tabii bu kitaplarında bilimsel hiçbir tarafları yoktur! Bu kişinin kitaplarının Evrim düşmanlığında kullanılması cehalettir! Ve bizim ve başka yaratılışçılar koroları bunu hep yapmaktadır alışkanlıktan dolayı.
    Zaten Dawkins’te “domuz cehaleti hemen her sayfasında var kitabının" şeklinde eleştirmiştir Milton’u.

    Yaratılışa inanan arkadaşların başta Ö. Said Gönüllü dahil acaba bu kişinin alttaki görüşlerine de katılıp katılmadıklarını merak ediyorum.

    1) Soğuk füzyon gerçektir, standart güneş modeli hatalıdır, güneşte aslında soğuk füzyonla çalışıyor olabilir!

    2) Bioenerji, ( olduğu iddia edilen ruh ile hastalıkları tedavi etme! İlaç filan hakgetire, yok yani! ), homeopati ( hastalıkları seyreltilmiş sıvılarla tedavi etme) , Iridologi ( iridodiagnoz olarakta bilinir, göz irisinden hastalıklara tanı koyma ) gibi şeyler hasta tedavisinde kullanılabilirler, alternatif tedavilerdir, sağlıklıdırlar, geçerlidirler.
    ( Sıkıysa kanser olunca bu salaklıkları yapsın arkadaşta görelim! )

    3) Psiko kinetik (telekinetik-maddeleri uzaktan akıl gücüyle hareket ettirme yeteneği) ve uzaktan görme ( fiziksel alan dışındaki bir olayı mesela ankarada iken istanbuldaki bir olayı görebilme ) gerçektirler.

    4) Eter ( 19. Yy da ışığın yayılmasını açıklamakta kullanılan bir terim), evreni kapladığı iddia edilen ışıldayan madde gerçektir ama Einstein’in Genel Görelilik kuramı ile çeliştiğinden varlığı açıklanmıyor!

    ( Bir küfür edecektim ama forum kurallarına aykırı! Teknik hep aynı büyük bir bilimsel kurama ( Einstein'in Genel Görelilik veya Evrim de olur tabii) saldır, kanıtlarının doğru olup olmadığı önemli değil, ama saçma sapan kitabın best seller olsun! ) Evrim düşmanlarının paralarının Evrim Taraftarlarından fazla olduğunu düşünüyorum böyle kitapları aldıklarına göre!

    Web sitesinde beynimizin % 10'unu kullanırız gibi bilinen bilimsel olmayan saçmalıkların hepsi var. " Beyinsiz insanlar aramızda dolaşıyorlar", " güneşteki lekelerle milli piyangodan hangi rakamların çıkacağını nasıl bilirsiniz?" vs.

    Arkadaşlar insaf Evrim taraftarlarıda insandırlar onlarında bir sinir sistemleri filan vardır Evrime uygun olarak!
    Böyle saçma sapan şeyler, tipler, kitaplarla normal insanları lütfen taciz etmeyin! Bana böyle bir tipten yapılan alıntılar gelirse ağzımdan çıkanı söylemekten beni ne alıkoyabilir ki?

    kısaca özetlersem;

    1) feyk konu açıcı
    2) feyk konu açıcıya destek çıkan feyk dr. veya prof. dr.
    3) feyk bilimadamı ( gerçi ünvanına rastlamadım Yaratılışçı alıntılarında ama öyle "cool" bir ifadeyle alıntılanmışki ben Ord.Prof. sandım valla, saflığıma verin!
    4) 3 feyk destekli yaratılışta feyk olurmu acaba?

    Alıntılar özellikle ingilizce Wiki'den ve kendi web sitesindendir ( artık kapatılmış sanıyorum kitap satışlarını azalttığındandır!) ...
    Not: sayın alikuşçu'yu yukardaki kişi tanımlarından ayrı tutarım. Yukardakiler konudaki diğerlerine kısacası!
  • Bu olayların bir güzel yönü var aslında.

    Zaten tembel olan insanımızın bu tembelliğinden haberdar olan ve yalanlarla kendini ispat etmeye çalışan insanların açtıkları ve içi sadece asparagas ile dolu sitelerinden bu yazıları araştırmadan kopyalayıp, "Aha da ben düşünemedim ama benden önce düşünmüşler. Demek ki ben düşünmesem bile haklıyım." şeklinde buraya yapıştıran arkadaşlar sayesinde artık biz de üzerimize görev almış olduk ve bu sayede insanlar buralara da gelip bu yazıların aslında kendilerini aptal yerine koymaya çalışan, maneviyatlarından rant elde etmek için yalan söylemekten çekinmeyen insanlar tarafından kurgulanmış olduğunu görebiliyorlar.

    Benim anlamadığım, bir yazı taşındı ve tamamen uydurma olduğu, adı kullanılan insan ile hiçbir ilgisi olmadığı ortaya çıktı. Sonra bir yazı daha taşındı ve aynı durum oldu. Yetmedi bir yazı daha taşındı ve oradaki yazının da yalan olduğu ortaya çıktı. Bu böyle devam edip duruyor. Benim bundan anladığım, bu yazıları taşıma ihtiyacı duyan arkadaşların derdinin aslında bilgi paylaşımı olmadığıdır. Kaynakların yalan olduğunu bile bile buraya kopyalayıp kendini haklı çıkarmaya çalışmak, sanırım kendini kandırmaktan başka birşey değildir.

    Saygılar...
  • ARKADAŞLAR BEN BİLİMİ ÇOK SEVERİM BİLİMSEL OLMAYAN HİÇBİRŞEYE İNANMAM AMA :

    GERÇEKTEN DÜŞÜNÜYORUM ORTALAMA 100 YILLIK BİLİMSEL GEÇMİŞİMİZLE, MİLYON YILLIK TAHMİNLER YAPIYORUZ. BELKİDE DÜNYAMIZ 20 BİN YILLIK BİLE DEĞİL. KARBON TESTİNİN SAĞLMASININ İYİ OLMADIĞI GÖRÜLMEKTE. TABİKİ BUNA DAYANARAK HEMEN MADEM Kİ BİLMİYORUZ O ZAMAN
    KUTSAL KİTABA BAKIN DEMEK GERÇEKÇİ DEĞİL.
    AMA BENCE BİLİM ALANINDA GERÇEKTEN İYİ SONUÇLAR ALABİLMEMİZ İÇİN. ORTALAMA 300 YIL GİBİ BİR SÜRENİN DAHA GEÇMESİ GEREKİYOR.
    AÇIKÇASI KARBON TESTLERİNİN HİÇBİRİNİN DOĞRU SONUÇLAR VERDİĞİNE İNANMIYORUM.
  • Bilimsel Atmasyon VS Hurafe
  • dinozor 152 milyon yıl 4 ay 5 saat önce yaşamış diyenlere ne demeli
  • Yaş hesaplamalarında birçok veriye bakıyorlardır belki de.
  • 
Sayfa: önceki 678910
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.