Osmanlı’dan bize miras kalan ay-yıldızlı al bayrak, dünyanın en güzel ve en anlamlı bayraklarından biridir; buna hiç şüphe yok. Fakat mikro milliyetçilik virüsünün bulaştığı üç-beş Kürt genci veya provokatör bayrağımızın bir suretini yaktı diye vatan elden gidiyor havasına girmenin ve etnik fitneye hizmet edecek derecede sert bir milliyetçi söyleme kapılmanın fevkalade abartılı bir tepki olduğuna da hiç şüphe yok. En azından benim için. Çünkü ben, Türkiye’yi bu kadarcık bir provokasyonla itidalini kaybedecek kadar oturaksız bir ülke olarak görmüyorum, görmek istemiyorum.
1916 mıydı neydi… İrlandaCumhuriyet Ordusu’nun adını unuttuğum başkanı, yardımcılarından Michael Collins’i bağımsızlık müzakereleri için Londra’ya gönderirken şöyle demişti: “Michael, orada bağımsız bir devletin temsilcisi gibi davran. Çünkü ancak bağımsız bir devlet gibi davranarak gerçekten bağımsız bir devlet olabiliriz. Bugün sömürge gibi davranırsak, yarın bağımsızlığımızı kazandığımızda bile sömürge olarak kalırız.”
Yeniden Büyük Türkiye mi olmak istiyoruz? Öyleyse Büyük Türkiye gibi davranalım.
Belki de çoktan Büyük Türkiye olduk da, aklımız Sevr’e saplanıp kaldığı ve ufkumuz genişleyemediği için bunu fark edemiyoruz. Canını kurtarmaktan başka derdi olmayan kapana kısılmış, küçük, çaresiz bir ülke gibi davranıyoruz. Bayrağımızın milyonlarca suretinden biri yakıldı diye bölünme, parçalanma, yok olma kâbusu yaşıyoruz. Bunu kendimize yakıştırıyorsak, kendimize saygımız kalmamış demektir.
Bayrak yakan o önemsiz adamlar, kopan fırtınaya bakarak, “Biz neymişiz be abi!” demiş olmalılar. On yıllardır sergilediğimiz abartılı tepkiler sayesinde “Apocular” denilen marjinal bir grup, devasa bir kitle haline geldi; hâlâ akıllanmıyoruz…
02.04.2005 Hakan Albayrak
haklısın ama bende vatanımı seven bir insan olarak bu yapılanlara karşı seyirci kalamazdım