Şimdi Ara

Ayasofya'dan daha büyük kubbeli camiimiz var mı? (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
40
Cevap
0
Favori
26.726
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Serbest Çağrışım

    quote:

    Orijinalden alıntı: mchll


    quote:

    Orijinalden alıntı: karahisar


    quote:

    Orijinalden alıntı: Yigit`


    quote:

    Orijinalden alıntı: colddplay

    keşke klasik görüntüsü bozulmasaymış daha güzel gözükürmüş o minarele o mimariyr akışmamış

    Osmanlı hoşgörülü bir devlet ya hoşgörü gereği öyle yapılmış...

    meseleyi farklı bir yere çekmeye çalışıyorsun belliki ama yine de cevaplıyalım
    osmanlı hoşgörü medeniyeti olmasaydı ayasofya da ne hz isa gravür ve mozaikleri kalırdı ne havarilerin tasvirleri olurdu bugün ayrıca bünyesinde barındırdığı 71,5 milleti de 600 yıl idare edemezdi


    Bravo. +1

    Mozaiklerin bile bir kısmını sözüm ona hoşgörülü batılılar görütdü.

    Sayın Osmanlı Tarih klubüne üye arkadaş Osmanlının kurulduğu tarih ile yıkılışının 71,5() milletin yer alışıyla nasıl bir tutarsın?Tamam tamam tarihi övmelide hüküm sürdüğü süreyi 2 kat arttırmak resmen saçmalıktır.Ayrıca nasıl bir hoşgörüdür ki bir halkın ibadethanesini içten dıştan değiştirip başka bir dinin ibadethanesine çevirir?

    Alıntıları Göster
    Şu saçma sapan tartışmaya bir son vermek için google'a bir kilise yazın görün birde cami yazın görün
    http://images.google.com.tr/images?hl=tr&um=1&sa=1&q=cami&btnG=Görselleri+ara&aq=f&oq=
    http://images.google.com.tr/images?hl=tr&um=1&sa=1&q=kilise&btnG=Görselleri+ara&aq=f&oq=
    Camilerin kendilerine has bir mimari yapısı var ama kiliselerin köşeli yapısının benzerini heryerde görebilirsiniz



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi malcolmx -- 1 Eylül 2009; 4:38:06 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: seboist64

    Ayasofya camii değil bir kere buradan başlayalım, şunu itiraf edelim hiçbir zaman Hristiyan mimarisini geçememişiz hatta yakalayamamışız. Bi kilisenin yapısına bak bir de bizim camiilere, bizimkiler yığma basit bina gibi. Ama adamlar her santimiine emek vermiş. Ve göğe o denli yükseliyor ki heybeti takdire şayan. Neyse uzun mesele bizde onlardan birini o iki devasa sutunlu Ayasofyayı kendimize mal etmişiz işte. Karşısına Ustad ve ecdad güzel bir cami yapmış ama göz var nizam var Ayasofya mı Sultanahmed mi?


    Camiiler mi yığma basit bina gibi


    valla şok oldum başta dalga geçiyosun felan zannetmiştim




  • quote:

    Orijinalden alıntı: iö

    Şu saçma sapan tartışmaya bir son vermek için google'a bir kilise yazın görün birde cami yazın görün
    http://images.google.com.tr/images?hl=tr&um=1&sa=1&q=cami&btnG=Görselleri+ara&aq=f&oq=
    http://images.google.com.tr/images?hl=tr&um=1&sa=1&q=kilise&btnG=Görselleri+ara&aq=f&oq=
    Camilerin kendilerine has bir mimari yapısı var ama kiliselerin köşeli yapısının benzerini heryerde görebilirsiniz
     Ayasofya'dan daha büyük kubbeli camiimiz var mı?



    Evt hepsi klon gibidir. Aynı mont saint michel yada sümela manastırlarında olduğu gibi.

     Ayasofya'dan daha büyük kubbeli camiimiz var mı?


    Pardonda asıl camilerin kıendisine has olan yapısını heryerde görüyorum nedense. Tamamen aynılar ortada kubbe 1 2 yada 4 tane minare...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi UçanPırasa -- 1 Eylül 2009; 5:03:11 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: seboist64


    quote:

    Orijinalden alıntı: Fâti


    quote:

    Orijinalden alıntı: seboist64

    Ayasofya camii değil bir kere buradan başlayalım, şunu itiraf edelim hiçbir zaman Hristiyan mimarisini geçememişiz hatta yakalayamamışız. Bi kilisenin yapısına bak bir de bizim camiilere, bizimkiler yığma basit bina gibi. Ama adamlar her santimiine emek vermiş. Ve göğe o denli yükseliyor ki heybeti takdire şayan. Neyse uzun mesele bizde onlardan birini o iki devasa sutunlu Ayasofyayı kendimize mal etmişiz işte. Karşısına Ustad ve ecdad güzel bir cami yapmış ama göz var nizam var Ayasofya mı Sultanahmed mi?


    Camiiler mi yığma basit bina gibi


    valla şok oldum başta dalga geçiyosun felan zannetmiştim


    Dalga geçiyorum dalga, mimaride bizden iyisi yok, dünyada tekiz. Ok?



    mahalle aralarina gelisi guzel dikilen camilerimizle , avrupada eskiden gelen kiliseleri , mimari bakimdan karsilastirman cok sacma . ona bakarsan dunyadaki en buyuk cami ispanyada idi . Bir ara islam oraya vardiginda insaa edilmesine ragmen , araplar orda zayifladiginda ,cami sonradan kilise oldu . Ataturk ayasofyayi muze yaptigi zaman , ispanollarda o kiliseyi muze yaptilar . Galiba Kissasa kissas anlasmasi vardi Mustafa Kemal Ataturku ile ispanyol hukumeti arasinda . Dunyadaki en buyuk cami , ataturk sayesinde bir kilise degil muze oldu belkide :)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: UçanPırasa

    quote:

    Orijinalden alıntı: iö

    Şu saçma sapan tartışmaya bir son vermek için google'a bir kilise yazın görün birde cami yazın görün
    http://images.google.com.tr/images?hl=tr&um=1&sa=1&q=cami&btnG=Görselleri+ara&aq=f&oq=
    http://images.google.com.tr/images?hl=tr&um=1&sa=1&q=kilise&btnG=Görselleri+ara&aq=f&oq=
    Camilerin kendilerine has bir mimari yapısı var ama kiliselerin köşeli yapısının benzerini heryerde görebilirsiniz
     Ayasofya'dan daha büyük kubbeli camiimiz var mı?



    Evt hepsi klon gibidir. Aynı mont saint michel yada sümela manastırlarında olduğu gibi.

     Ayasofya'dan daha büyük kubbeli camiimiz var mı?


    Pardonda asıl camilerin kıendisine has olan yapısını heryerde görüyorum nedense. Tamamen aynılar ortada kubbe 1 2 yada 4 tane minare...

    Alıntıları Göster
    Prasacık ortada bir yanlış anlaşılma var
    Kendine has yapıdan kasıt tüm camiler yada kiliseler için geçerlidir
    Öyle farklı bi kilise koyarak olmuyor ne yazıkki geneli konuşuyoruz ve dediğim gibi kilisenin köşeli yapısı umumi tuvalettede var
    ama istersen sen şuna bir bak
     Ayasofya'dan daha büyük kubbeli camiimiz var mı?

    Yani bu resmin üstüne isterseniz küçük bir kıta büyüklüğünde bir kilise koyun benim için birşey değişmez
    Kiliseler 4 duvar bir tavan kutu mantığında yerlerdir...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi malcolmx -- 1 Eylül 2009; 5:07:44 >




  • Mimar Sinan, Selimiye Camii’ni İnşa Ederken Ayasofya İle Yarışmış Mıydı?


    Mimar Sinan, Selimiye Camii’ni inşa ederken Ayasofya ile yarışmış mıydı? Daye-Zade Mustafa Efendi’nin 1717 yılında yazdığı esere göre, Sinan; yazdığı bir kitapta (Bu kitap bulunamamıştır), Selimiye’nin kubbesini Ayasofya’nın kubbesinden dört arşın daha büyük yaptığını ifade etmişti.Ancak yapılan ölçümler, Selimiye’nin kubbe çapının ortalama 31,305 metre, Ayasofya’nın kubbe çapının ise ortalama 33,8 metre olduğunu ortaya koymuştur.

    M.S. 537de tamamlanan Ayasofya’nın kubbesi, son kez 14. yüzyılda olmak üzere, dört defa kısmen veya önemli ölçüde çökmüş; her seferinde onarılarak bugünkü haline ve boyutlarına ulaştırılmıştır. Bu yıkılmalara neden olarak, ilk kubbenin aşırı yayvanlığı nedeniyle taşıyıcı filayaklarına (filpaye) yaptığı basıncın fazlalığının yanı sıra, kullanılan harcın çok yavaş sertleşmesi ve payanda duvarlarının yetersizliği vb. gösterilmektedir. Bu etkiler, kubbe çapının büyümesine, dolayısıyla çatlayıp yıkılmasına neden olmuştur. Yapılan basit hesaplar, Ayasofya’nın kubbesinin, bu büyümelerden önceki çapının 31,612 metre olması gerektiğini göstermektedir. Bu çaptan doğan kubbe çevresi ise 99,31 metre veya 318 Bizans ayağı zunluğundadır. 318 sayısı ise, Latin ebced hesabıyla (Editörün notu: Eski Sami ve Finike alfabelerinde harflerden ayrı rakamlar yoktu. Rakam yerine her harfe bir sayısal değer verilmişti. İstenilen rakam bu harflerle yazılırdı. Bu gelenek, Finike alfabesinden türeyen Latin alfabelerinde Ortaçağa; Arap alfabesinde ise bugüne dek korundu.) Hz. İsa’nın karşılığıdır. Anlaşılan, mimarlar Anthemios ve Isidoros, kubbenin çapında Hz. İsa’yı sembolize etmek istemişler.

    Buna karşılık Selimiye’nin kubbe çapı 31,305 metredir; Osmanlı arşınında 24 adet olarakbulunan boğum cinsinden ifade edildiğinde, 990 boğuma eşit olduğu görülür. 990 sayısı, Osmanlı ebced hesabıyla Hz. Ali’nin karşılığı olan 110 ve Allah’ın karşılığı olan 66 sayılarını içermektedir, zira 990un karşılığı 15×66 veya 9×110′dur. Sinan gibi bir dâhinin, Ayasofya’nın kubbesinin orijinal çapını hesaplayamamış olması düşünülemez. Çünkü, bu amaçla filayaklarının düşeyden yaptıkları sapmayı yerinde ölçerek bulması yeterli olurdu. Selimiye’nin kubbesinin, Ayasofya’nın kubbesinin orijinal çapına göre 31 cm. küçük olmasını Sinan’ın önemsemediği anlaşılıyor. Çünkü, bu önemsiz farkı isteseydi rahatça aşabilirdi. Hem aşmak hem de aynı zamanda Hz. Ali ile Allah’ı anabilmek için gerekli çap ise, ancak 41,70 metre çapında bir kubbe yapmakla mümkün olabilirdi. Bu kadar büyük bir kubbe yapmamayı göze almasını doğal karşılamak gerekiyor. Mimar Sinan sadece Allah’ın adını anmakla yetinseydi, Ayasofya’nın bugünkü çapını rahatça geçmiş olacaktı. 16×66=1056 boğum veya metre cinsinden 33,34!

    focus dergisi

    ALINTIDIR




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ®eis

    Bu mesaj silindi.

    Alıntıları Göster
    ayasofyanın kenarlarındaki çıkıntılara fil ayağı deniyor, kubbenin oluşturduğu yatay baskıyı tutmak için

    Ayasofya'ya hayran olmamın sebebi, o kadar eski bir zamanda o kadar büyük bir yapı yapabilmeleri.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ®eis

    Bu mesaj silindi.

    Alıntıları Göster
    Nasıl yani tac mahal cami sınıfına giriyo. Ama benm söylediklerim klise sınıfına girmiyo. Arkıadasm tac mahaldeki kubbe minare dünyada baska hangi camide var yada nerde görülmüş öyle bi eser. Tac mahal gerçekten harika bir yapı ona diyebilecek birşeyim yok ta. Genele indiğimizde bana sorarsanız kliselerde daha yüklü bir estetik ve sanat görüyorum ben. Tabi kişiden kişiye değişir. Değişmesse sorun vardır.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: UçanPırasa

    quote:

    Orijinalden alıntı: iö

    Şu saçma sapan tartışmaya bir son vermek için google'a bir kilise yazın görün birde cami yazın görün
    http://images.google.com.tr/images?hl=tr&um=1&sa=1&q=cami&btnG=Görselleri+ara&aq=f&oq=
    http://images.google.com.tr/images?hl=tr&um=1&sa=1&q=kilise&btnG=Görselleri+ara&aq=f&oq=
    Camilerin kendilerine has bir mimari yapısı var ama kiliselerin köşeli yapısının benzerini heryerde görebilirsiniz
     Ayasofya'dan daha büyük kubbeli camiimiz var mı?



    Evt hepsi klon gibidir. Aynı mont saint michel yada sümela manastırlarında olduğu gibi.

     Ayasofya'dan daha büyük kubbeli camiimiz var mı?


    Pardonda asıl camilerin kıendisine has olan yapısını heryerde görüyorum nedense. Tamamen aynılar ortada kubbe 1 2 yada 4 tane minare...

    Alıntıları Göster
    Hem camiler hemde kiliseler yapı olarak muhteşem gözükmek zorunda, çünkü bir dini simgeliyorlar. Hangisine yakınsan onu daha çok seversin doğal olarak.....

    Edit: Kiliselerin estetikliğini övenler hiç cami içlerine girmemişler, oradaki huzuru tatmamışlar galiba..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi karberion -- 1 Eylül 2009; 5:11:05 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: BrightDaggers

    Hem camiler hemde kiliseler yapı olarak muhteşem gözükmek zorunda, çünkü bir dini simgeliyorlar. Hangisine yakınsan onu daha çok seversin doğal olarak.....

    Edit: Kiliselerin estetikliğini övenler hiç cami içlerine girmemişler, oradaki huzuru tatmamışlar galiba..

    Evt aynen dediğin gibi. Doğruya doğru ben hiç camiye girmedim hiç girmekte istemedim. Ama şu varki hiç kiliseye de girmedim yada hiç bi kliseyi yakından görmedim. O yüzden bence benim kadar dinsiz olmayanlara göre daha objektir düşüncelere sahibim diye düşünüyorum =)
  • quote:

    Orijinalden alıntı: UçanPırasa


    quote:

    Orijinalden alıntı: BrightDaggers

    Hem camiler hemde kiliseler yapı olarak muhteşem gözükmek zorunda, çünkü bir dini simgeliyorlar. Hangisine yakınsan onu daha çok seversin doğal olarak.....

    Edit: Kiliselerin estetikliğini övenler hiç cami içlerine girmemişler, oradaki huzuru tatmamışlar galiba..

    Evt aynen dediğin gibi. Doğruya doğru ben hiç camiye girmedim hiç girmekte istemedim. Ama şu varki hiç kiliseye de girmedim yada hiç bi kliseyi yakından görmedim. O yüzden bence benim kadar dinsiz olmayanlara göre daha objektir düşüncelere sahibim diye düşünüyorum =)


    harikasın, lafı direk koydun bana ağlıyorum şuanda. mutlu oldun mu


    =)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: BrightDaggers


    quote:

    Orijinalden alıntı: UçanPırasa


    quote:

    Orijinalden alıntı: BrightDaggers

    Hem camiler hemde kiliseler yapı olarak muhteşem gözükmek zorunda, çünkü bir dini simgeliyorlar. Hangisine yakınsan onu daha çok seversin doğal olarak.....

    Edit: Kiliselerin estetikliğini övenler hiç cami içlerine girmemişler, oradaki huzuru tatmamışlar galiba..

    Evt aynen dediğin gibi. Doğruya doğru ben hiç camiye girmedim hiç girmekte istemedim. Ama şu varki hiç kiliseye de girmedim yada hiç bi kliseyi yakından görmedim. O yüzden bence benim kadar dinsiz olmayanlara göre daha objektir düşüncelere sahibim diye düşünüyorum =)


    harikasın, lafı direk koydun bana ağlıyorum şuanda. mutlu oldun mu


    =)

    Ohoo ben burda bi tartışma ortamı var insanlar fikir beyan ediyo zannederek bişeyler yazıyorum senin yaptığına bak. Bi laf koyma yada laf yeme beklentisiyle burdaysan özürdilerim seni muhattap aldığım için hayatta başarılar.

    Edit: Yazdığım şeyde bi laf koyma falanda yoktu ayrıca. Yazılanları hangi uzuvunla okduğunu merak etmedim değil.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi UçanPırasa -- 1 Eylül 2009; 5:26:00 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: UçanPırasa

    quote:

    Orijinalden alıntı: BrightDaggers


    quote:

    Orijinalden alıntı: UçanPırasa


    quote:

    Orijinalden alıntı: BrightDaggers

    Hem camiler hemde kiliseler yapı olarak muhteşem gözükmek zorunda, çünkü bir dini simgeliyorlar. Hangisine yakınsan onu daha çok seversin doğal olarak.....

    Edit: Kiliselerin estetikliğini övenler hiç cami içlerine girmemişler, oradaki huzuru tatmamışlar galiba..

    Evt aynen dediğin gibi. Doğruya doğru ben hiç camiye girmedim hiç girmekte istemedim. Ama şu varki hiç kiliseye de girmedim yada hiç bi kliseyi yakından görmedim. O yüzden bence benim kadar dinsiz olmayanlara göre daha objektir düşüncelere sahibim diye düşünüyorum =)


    harikasın, lafı direk koydun bana ağlıyorum şuanda. mutlu oldun mu


    =)

    Ohoo ben burda bi tartışma ortamı var insanlar fikir beyan ediyo zannederek bişeyler yazıyorum senin yaptığına bak. Bi laf koyma yada laf yeme beklentisiyle burdaysan özürdilerim seni muhattap aldığım için hayatta başarılar.

    Edit: Yazdığım şeyde bi laf koyma falanda yoktu ayrıca. Yazılanları hangi uzuvunla okduğunu merak etmedim değil.

    Alıntıları Göster
    Madem Camii konuşuyoruz forumdan bir arkadaş paylaşmıştı epey önce hala durur yazı ekleyeyim dedim

    Süleymaniye camisinin gizli şifreleri

    Mimar Sinan’ın, Leonardo da Vinci ile yarışacak dehasını anlatmak istedik sizlere... Büyük ustanın 'Benim kalfalık eserim' dediği Süleymaniye’nin şifrelerini bilmek ister misiniz?

    Akıllara durgunluk verecek gizemli bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?. Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman tarafından imparatorluğun gücünü ve görkemini göstermek adına inşa ettirildi.

    Bu görev, tarihin en büyük ustası Mimarbaşı Sinan’a verildi. Camii ve külliyesi 7 senede bitirildi. Ancak 7 yıllık bu uzun süre Kanuni’nin canını sıkmıştı. Sinan’ın yapıyı neden bir türlü açmadığını anlamamıştı. O sırada her taraftan da dedikodular yağmaya başladı Sultan’a.

    Kanuni durumu kendi gözleriyle görmek için bir ikindi vakti Süleymaniye’ye gitti. Muhteşem yapının içine girdiğinde Sinan tam da söylendiği gibi caminin ortasında oturmuş nargilesini tüttürmekteydi. Sultan gözlerine inanamadı. Tok sesiyle ve bütün haşmetiyle ‘’ Bu ne iştir Mimarbaşı ‘’ diye haykırdı. Oysa Mimar Sinan’ın içtiği nargilede tömbeki yoktu. İçtiği sadece suydu.

    Usta mimar, nargilenin fokurtularını dinleyerek caminin akustiğini ölçmeye çalışıyordu. Mihraptaki imamın sesini, aynı oranda bütün camiye nasıl ulaştıracağını hesaplıyordu. Bunun için Anadolu’nun değişik köşelerinden 65 tane dev turşu küpü getirtti. Bu küpleri içleri boş, ağızları dışarıya gelecek şekilde kubbenin eteklerine dizdirdi. Amacına ulaşmıştı Mimarbaşı. Sesi, yüzlerce metrekarelik mekanın her köşesine, en iyi şekilde yaymayı başarmıştı. Kanuni’de , Sinan’ın niyetini anlamış, ustasını hemen bağışlamıştı.

    Mimar Sinan yapının içine bir de hava koridoru inşa etti. Elektriğin henüz bulunmadığı o yıllarda, Süleymaniye 275 dev kandille aydınlatılıyordu. Sinan, bu kandillerden çıkan is camiye zarar vermesin ve cemaati rahatsız etmesin diye orta kapının üzerine küçük bir odacık yaptırdı. Binanın değişik köşelerine açtığı oyuklardan giren islerin bu odada toplanmasını sağladı. Şaşırdınız değil mi? Durun, daha bitmedi… Ve adına da İs Odası denilen bu bölmenin içine özel bir nemlendirme sistemi kurdu Sinan. Odada toplanan islerden, dönemin en kaliteli mürekkebini damıttı.

    Süleymaniye’nin duvarlarında gördüğünüz o muhteşem kalem işleri, yazılar, süslemeler, caminin kandillerinden çıkan isten damıtılan o mürekkeple yapıldı. Tekrar altını çiziyorum, bunlar günümüzden 458 yıl öncesinin bilimiyle, teknolojisiyle yapıldı.

    Son bir şifre daha var..

    Hani oyuklar var dedim ya isin bir odada toplanmasını sağlayan , hava akımını içeri alan. Dışarıya çıkıp o iki oyuktan içeriye baktığınızda, birinden caminin içindeki Allah, diğerinden ise Muhammed yazılı dev levhaları görürsünüz. Ayrıca Süleymaniye’nin hangi köşesini, hangi duvarını, hangi açısını ölçerseniz ölçün, sayısal olarak karşınıza Allah kelimesinin ve katlarının çıktığını görürsünüz.

    Bu düşüncelere durgunluk verecek sanat eseri karşısında insanın Da Vinci'nin şifresi de neymiş diyesi geliyor... Ne dersiniz?!!!


    Durun daha bitmedi emin olun okuduğunuza pişman olmayacaksınız.Mimar Sinandan 2-3 kesit var.

    Mimar Sinan'in Selimiye Camii'nin kubbesini o genislige oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematigin bilinen 4 ana isleminden farkli besinci. bir islem bularak cozdugu soylenir.

    Ayrica minarelerin serefelerine cikanlarin yolda
    birbirlerini gormemeleri ise buyuk bir bir dehanin
    urunudur.

    Almanlar ayni sistemi meclislerinin onundeki dev
    kurede kullanmislar.

    Mimar Sinan bu sistemi 2 metre capindaki
    minarelere yuzyillar once monte edebilecek bir dehadir.

    Almanlarin dehasi ise, o cirkin metal yiginina
    Selimiye'den fazla turist cekebilmelerindedir..


    *******************************************

    Bir gun Selimiye Camii'ne girenler,

    kubbenin altiinda bir Japon'un ayaklarini kibleye
    dogru uzatmis sirtustu yattigini gormusler

    Tabii hemenJapon'u, "burasi kutsal bir yer. Bu
    sekilde yatmak bizim inanclarimiza gore
    saygisizliktir.

    Lutfen oturun veya ayakta durun" diyerek
    uyarmislar.

    Ancak, Japon trans vaziyetteymis,

    gozlerini kubbeden ayirmadan soyle sayikliyormus:

    "Bu imkansiz. Ben yillarin muhendisiyim. Bu kubbe
    var olamaz.

    Hayal goruyorum. Bu kubbenin orada o sekilde
    durmasi
    fizik ve matematik kurallarina aykiri.

    Bu imkansiz, orada hicbir sey yok,orada hicbir sey
    yok..."

    *********************************

    Selimiye camisisinin zemini gevsek toprakmis.

    Bu nedenle minarelerinin yakin zamanda yikilacagi
    farkedilimis.

    Uluslararasi bir grup bilimadami toplanmislar.

    Nasil kurtaririz bu tarihi minareleri diye kafa
    kafaya vermisler.

    Sonucta en son teknoloji olan metal kelepcelerle
    minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi cozum
    olduguna karar vermisler.

    Minarelerin temellerini acinca, koymayi
    dusundukleri
    kelepcelerin aynisiyla karsilasmislar.

    Mimar Sinan bilmem kaç yüzyil once ayni seyi
    dusunmus megerse....?

    *********************************************


    1950-60 arasi bir tarihte insaat muhendisi, mimar
    ve
    jeofizikçilerden olusan bir Japon heyeti
    Turkiye'ye
    gelmis.

    Heyet Imar ve Iskan Bakanligi'ndan izin alarak
    ulkemizdeki tarihi yapilari incelemeye baslamis.

    Ayasofyayi, Yerebatan Sarnicini filan gezdikten
    sonra sira Sinan' in kalfalik eseri Suleymaniye
    Camisi'yle Sinan'in ogrencisi Mimar Davut

    Aga'nin eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmis.

    Japonlar bu camiler uzerinde gunlerce inceleme
    yapmislar.

    Her geçen gun saskinliklari daha da artiyormus.

    Cunkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin
    gevsek
    bir zemin uzerine insa edildigini anlamislar.

    Ama bunca yil, bu camilerde bir catlak dahi
    olmamasina akil sir erdirememisler.

    Bunun uzerine Türkiye programinin gerisini
    tamamen
    iptal edip, bu iki cami üzerine yogunlasmislar.

    Arastirmalarinin sonucunda herhangi bir sarsinti
    sirasinda bu iki caminin sabitlenmedigini aksine
    yerinde oynayarak yikilmaktan kurtulabildigi
    ortaya
    çikmis. Minareleri incelediklerinde ise dumurlari
    ikiye katlanmis.

    Minarelerin cok daha gelismis bir rayli sistem
    mekanizmasi uzerine oturtuldugunu ve her yone
    yaklasik 5 derece yatabildigini gormusler.

    Daha derin arastirma yapmak için Edirne'ye,

    Sinan'in ustalik eseri Selimiye Camisi'ne
    gitmisler.
    Ordaki olaganustu sistemleri gorunce iyice dumur
    olmuslar.



    Selimiye'nin tüm sirlarini aylarini harcayarak
    cozmüsler.

    Japonya'ya donduklerinde ise Sinan'in sirlarini
    uygulamaya sokarak sehirlerini Sinan'in kullandigi
    sistemlerle kurup muazzam gokdelenler dikmisler.

    Yani su an gelismis ulkelerin gokdelen yapiminda
    kullanildiklari cogu sistem,

    yuzyillar önce Sinan'in gelistirdigi
    mekanizmalarmis.


    Tac mahalin mimari mehmet efendi mimar sinanin
    ogrencisidir.

    Şimdi hepiniz diyeceksiniz açı ve sayı ile Allah nasıl yazılır pek kestiremedim?

    eskilerin kullandığı ebcet hesabı denilen bir yöntem var. bir tür numeroloji... ebcet'te her harfin rakamsal bir değeri vardır. bir sözcüğü oluşturan harflerin değerleri toplanır ve sözcüğün rakamsal değerine ulaşılır.

    yanlış hatırlamıyorsam Allah sözcüğünün ebcet hesabı ile çıkan değeri 66 olsa gerek.

    demek sinan selimiye'de 66 rakamını, artık açılarda mı kullandı, pencere veya sütün sayısına mı denk getirdi, ne yaptıysa böyle bir rivayet ortaya atılmış..

    doğrudur. eskiler bu tür hesaplamaya çok değer verir, bir sürü işlerinde kullanırlardı..

    Durun iki-üç tanede hikaye söyleyim öyle bitsin

    İstanbul´un Haliç yamaçlarının üzerinde ve üçüncü tepesinde yer alan muhteşem bir külliyedir Süleymaniye Camii. Boğaziçi girişinden bakıldığında, caminin sadece eşsiz silueti bile insanı büyülemeye yeter. Süleymaniye´nin yapım aşaması bütünüyle görkemli bir efsanedir. Bunlardan en ilginç olanını aktarıyoruz. Mimar Sinan, Süleymaniye Külliyesi´nin temelini attıktan sonra, bu temelin oturması ve sağlamlaşması için inşaatı durdurmuş ve bir yıl kadar beklemiş. İnşaatın ekonomik nedenlerden dolayı durduğu yolunda duyum alan ve Osmanlı ile her alanda yarış içinde olan Safevi şahı Tahmasb, fırsat bu fırsat diyerek Kanuni Sultan Süleyman´ı utandırmak istemiş ve padişaha inşaat tamamlansın diye bir sandık dolusu mücevher göndermiş. Ancak rivayet olunur ki, buna çok sinirlenen Sultan, mimarbaşı Sinan´a gereğinin yapılmasını buyurmuş ve büyük usta da bu eşsiz hazineyi, Safevi elçisinin gözü önünde, bir dibekte dövdürüp toz haline getirterek Süleymaniye´nin inşaat harcına katıvermiş...

    Sabahın ilk ışıklarıyla güneşin gökyüzünde parıldadığı bir gün Süleymaniye´ye dikkatli bakın, parıldadığını göreceksiniz!

    Bunu biliyor muydunuz?

    Süleymaniye Külliyesinin muhasebe defteri Topkapı Sarayında korunuyor. 164 bölüm bünyesinde, 3.000´e yakın sayfadan oluşan bir muhasebe kaydı. Büyük bir iş gücüyle, dönemin tüm ekonomik ve teknik olanakları kullanılarak inşa edilen bu muhteşem külliyenin, yalnızca yedi yıl gibi kısa bir sürede bitirildiği biliniyor. Caminin ikisi avlunun ön köşesinde ve ikişer şerefeli, diğer ikisi de ana makamın köşelerinde üçer şerefeli olmak üzere dört minaresi var. Şerefelerin toplamda 10 adet yapılmasıyla, Kanuninin 10. sultan olarak Osmanlı tahtında oturduğunun; dört minarenin ise, İstanbul´un başkent olduktan sonraki dördüncü padişah olduğunun simgesi olduğu rivayet olunur.

    Bir keresinde Sinan Selimiye'yi yaparken küçük bir çocuk camiye garip garip bakıyormuş.Sinan yanına giderek: ''Noldu küçük'' diye sormuş.Oda ''Caminin minareyi yamuk dikmişsiniz'' der.Sinan da ''e peki napalım'' der.Çocuk ''düzeltin bende gideyim evime'' der.Sonra Sinan 7-8 tane işçiyi çağırır ve bir halat getirip iple minareyi bağlayın sonra düzelene kadar çekin der.İşçiler şaşkın dırlar itiraz edecek olurlar ama Sinan karşı çıkar.Getirirler ipi Sinan habire çocuğa sorar yetermi diye.Çocuk ise biraz sol biraz daha sol biraz daha sağa hah tamam der.Sonra çocuk gider.Sonra işçiler meraklanır.Senin gibi koskoca bir mimar küçük bir çocuğun sözünü dinledi diye Oda Çocuk şimdi gitseydi Halk arasında minare yamuk diye çıkar başımız belaya girerdi der.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ! Want to play a game

    Madem Camii konuşuyoruz forumdan bir arkadaş paylaşmıştı epey önce hala durur yazı ekleyeyim dedim

    Süleymaniye camisinin gizli şifreleri

    Mimar Sinan’ın, Leonardo da Vinci ile yarışacak dehasını anlatmak istedik sizlere... Büyük ustanın 'Benim kalfalık eserim' dediği Süleymaniye’nin şifrelerini bilmek ister misiniz?

    Akıllara durgunluk verecek gizemli bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?. Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman tarafından imparatorluğun gücünü ve görkemini göstermek adına inşa ettirildi.

    Bu görev, tarihin en büyük ustası Mimarbaşı Sinan’a verildi. Camii ve külliyesi 7 senede bitirildi. Ancak 7 yıllık bu uzun süre Kanuni’nin canını sıkmıştı. Sinan’ın yapıyı neden bir türlü açmadığını anlamamıştı. O sırada her taraftan da dedikodular yağmaya başladı Sultan’a.

    Kanuni durumu kendi gözleriyle görmek için bir ikindi vakti Süleymaniye’ye gitti. Muhteşem yapının içine girdiğinde Sinan tam da söylendiği gibi caminin ortasında oturmuş nargilesini tüttürmekteydi. Sultan gözlerine inanamadı. Tok sesiyle ve bütün haşmetiyle ‘’ Bu ne iştir Mimarbaşı ‘’ diye haykırdı. Oysa Mimar Sinan’ın içtiği nargilede tömbeki yoktu. İçtiği sadece suydu.

    Usta mimar, nargilenin fokurtularını dinleyerek caminin akustiğini ölçmeye çalışıyordu. Mihraptaki imamın sesini, aynı oranda bütün camiye nasıl ulaştıracağını hesaplıyordu. Bunun için Anadolu’nun değişik köşelerinden 65 tane dev turşu küpü getirtti. Bu küpleri içleri boş, ağızları dışarıya gelecek şekilde kubbenin eteklerine dizdirdi. Amacına ulaşmıştı Mimarbaşı. Sesi, yüzlerce metrekarelik mekanın her köşesine, en iyi şekilde yaymayı başarmıştı. Kanuni’de , Sinan’ın niyetini anlamış, ustasını hemen bağışlamıştı.

    Mimar Sinan yapının içine bir de hava koridoru inşa etti. Elektriğin henüz bulunmadığı o yıllarda, Süleymaniye 275 dev kandille aydınlatılıyordu. Sinan, bu kandillerden çıkan is camiye zarar vermesin ve cemaati rahatsız etmesin diye orta kapının üzerine küçük bir odacık yaptırdı. Binanın değişik köşelerine açtığı oyuklardan giren islerin bu odada toplanmasını sağladı. Şaşırdınız değil mi? Durun, daha bitmedi… Ve adına da İs Odası denilen bu bölmenin içine özel bir nemlendirme sistemi kurdu Sinan. Odada toplanan islerden, dönemin en kaliteli mürekkebini damıttı.

    Süleymaniye’nin duvarlarında gördüğünüz o muhteşem kalem işleri, yazılar, süslemeler, caminin kandillerinden çıkan isten damıtılan o mürekkeple yapıldı. Tekrar altını çiziyorum, bunlar günümüzden 458 yıl öncesinin bilimiyle, teknolojisiyle yapıldı.

    Son bir şifre daha var..

    Hani oyuklar var dedim ya isin bir odada toplanmasını sağlayan , hava akımını içeri alan. Dışarıya çıkıp o iki oyuktan içeriye baktığınızda, birinden caminin içindeki Allah, diğerinden ise Muhammed yazılı dev levhaları görürsünüz. Ayrıca Süleymaniye’nin hangi köşesini, hangi duvarını, hangi açısını ölçerseniz ölçün, sayısal olarak karşınıza Allah kelimesinin ve katlarının çıktığını görürsünüz.

    Bu düşüncelere durgunluk verecek sanat eseri karşısında insanın Da Vinci'nin şifresi de neymiş diyesi geliyor... Ne dersiniz?!!!


    Durun daha bitmedi emin olun okuduğunuza pişman olmayacaksınız.Mimar Sinandan 2-3 kesit var.

    Mimar Sinan'in Selimiye Camii'nin kubbesini o genislige oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematigin bilinen 4 ana isleminden farkli besinci. bir islem bularak cozdugu soylenir.

    Ayrica minarelerin serefelerine cikanlarin yolda
    birbirlerini gormemeleri ise buyuk bir bir dehanin
    urunudur.

    Almanlar ayni sistemi meclislerinin onundeki dev
    kurede kullanmislar.

    Mimar Sinan bu sistemi 2 metre capindaki
    minarelere yuzyillar once monte edebilecek bir dehadir.

    Almanlarin dehasi ise, o cirkin metal yiginina
    Selimiye'den fazla turist cekebilmelerindedir..


    *******************************************

    Bir gun Selimiye Camii'ne girenler,

    kubbenin altiinda bir Japon'un ayaklarini kibleye
    dogru uzatmis sirtustu yattigini gormusler

    Tabii hemenJapon'u, "burasi kutsal bir yer. Bu
    sekilde yatmak bizim inanclarimiza gore
    saygisizliktir.

    Lutfen oturun veya ayakta durun" diyerek
    uyarmislar.

    Ancak, Japon trans vaziyetteymis,

    gozlerini kubbeden ayirmadan soyle sayikliyormus:

    "Bu imkansiz. Ben yillarin muhendisiyim. Bu kubbe
    var olamaz.

    Hayal goruyorum. Bu kubbenin orada o sekilde
    durmasi
    fizik ve matematik kurallarina aykiri.

    Bu imkansiz, orada hicbir sey yok,orada hicbir sey
    yok..."

    *********************************

    Selimiye camisisinin zemini gevsek toprakmis.

    Bu nedenle minarelerinin yakin zamanda yikilacagi
    farkedilimis.

    Uluslararasi bir grup bilimadami toplanmislar.

    Nasil kurtaririz bu tarihi minareleri diye kafa
    kafaya vermisler.

    Sonucta en son teknoloji olan metal kelepcelerle
    minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi cozum
    olduguna karar vermisler.

    Minarelerin temellerini acinca, koymayi
    dusundukleri
    kelepcelerin aynisiyla karsilasmislar.

    Mimar Sinan bilmem kaç yüzyil once ayni seyi
    dusunmus megerse....?

    *********************************************


    1950-60 arasi bir tarihte insaat muhendisi, mimar
    ve
    jeofizikçilerden olusan bir Japon heyeti
    Turkiye'ye
    gelmis.

    Heyet Imar ve Iskan Bakanligi'ndan izin alarak
    ulkemizdeki tarihi yapilari incelemeye baslamis.

    Ayasofyayi, Yerebatan Sarnicini filan gezdikten
    sonra sira Sinan' in kalfalik eseri Suleymaniye
    Camisi'yle Sinan'in ogrencisi Mimar Davut

    Aga'nin eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmis.

    Japonlar bu camiler uzerinde gunlerce inceleme
    yapmislar.

    Her geçen gun saskinliklari daha da artiyormus.

    Cunkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin
    gevsek
    bir zemin uzerine insa edildigini anlamislar.

    Ama bunca yil, bu camilerde bir catlak dahi
    olmamasina akil sir erdirememisler.

    Bunun uzerine Türkiye programinin gerisini
    tamamen
    iptal edip, bu iki cami üzerine yogunlasmislar.

    Arastirmalarinin sonucunda herhangi bir sarsinti
    sirasinda bu iki caminin sabitlenmedigini aksine
    yerinde oynayarak yikilmaktan kurtulabildigi
    ortaya
    çikmis. Minareleri incelediklerinde ise dumurlari
    ikiye katlanmis.

    Minarelerin cok daha gelismis bir rayli sistem
    mekanizmasi uzerine oturtuldugunu ve her yone
    yaklasik 5 derece yatabildigini gormusler.

    Daha derin arastirma yapmak için Edirne'ye,

    Sinan'in ustalik eseri Selimiye Camisi'ne
    gitmisler.
    Ordaki olaganustu sistemleri gorunce iyice dumur
    olmuslar.



    Selimiye'nin tüm sirlarini aylarini harcayarak
    cozmüsler.

    Japonya'ya donduklerinde ise Sinan'in sirlarini
    uygulamaya sokarak sehirlerini Sinan'in kullandigi
    sistemlerle kurup muazzam gokdelenler dikmisler.

    Yani su an gelismis ulkelerin gokdelen yapiminda
    kullanildiklari cogu sistem,

    yuzyillar önce Sinan'in gelistirdigi
    mekanizmalarmis.


    Tac mahalin mimari mehmet efendi mimar sinanin
    ogrencisidir.

    Şimdi hepiniz diyeceksiniz açı ve sayı ile Allah nasıl yazılır pek kestiremedim?

    eskilerin kullandığı ebcet hesabı denilen bir yöntem var. bir tür numeroloji... ebcet'te her harfin rakamsal bir değeri vardır. bir sözcüğü oluşturan harflerin değerleri toplanır ve sözcüğün rakamsal değerine ulaşılır.

    yanlış hatırlamıyorsam Allah sözcüğünün ebcet hesabı ile çıkan değeri 66 olsa gerek.

    demek sinan selimiye'de 66 rakamını, artık açılarda mı kullandı, pencere veya sütün sayısına mı denk getirdi, ne yaptıysa böyle bir rivayet ortaya atılmış..

    doğrudur. eskiler bu tür hesaplamaya çok değer verir, bir sürü işlerinde kullanırlardı..

    Durun iki-üç tanede hikaye söyleyim öyle bitsin

    İstanbul´un Haliç yamaçlarının üzerinde ve üçüncü tepesinde yer alan muhteşem bir külliyedir Süleymaniye Camii. Boğaziçi girişinden bakıldığında, caminin sadece eşsiz silueti bile insanı büyülemeye yeter. Süleymaniye´nin yapım aşaması bütünüyle görkemli bir efsanedir. Bunlardan en ilginç olanını aktarıyoruz. Mimar Sinan, Süleymaniye Külliyesi´nin temelini attıktan sonra, bu temelin oturması ve sağlamlaşması için inşaatı durdurmuş ve bir yıl kadar beklemiş. İnşaatın ekonomik nedenlerden dolayı durduğu yolunda duyum alan ve Osmanlı ile her alanda yarış içinde olan Safevi şahı Tahmasb, fırsat bu fırsat diyerek Kanuni Sultan Süleyman´ı utandırmak istemiş ve padişaha inşaat tamamlansın diye bir sandık dolusu mücevher göndermiş. Ancak rivayet olunur ki, buna çok sinirlenen Sultan, mimarbaşı Sinan´a gereğinin yapılmasını buyurmuş ve büyük usta da bu eşsiz hazineyi, Safevi elçisinin gözü önünde, bir dibekte dövdürüp toz haline getirterek Süleymaniye´nin inşaat harcına katıvermiş...

    Sabahın ilk ışıklarıyla güneşin gökyüzünde parıldadığı bir gün Süleymaniye´ye dikkatli bakın, parıldadığını göreceksiniz!

    Bunu biliyor muydunuz?

    Süleymaniye Külliyesinin muhasebe defteri Topkapı Sarayında korunuyor. 164 bölüm bünyesinde, 3.000´e yakın sayfadan oluşan bir muhasebe kaydı. Büyük bir iş gücüyle, dönemin tüm ekonomik ve teknik olanakları kullanılarak inşa edilen bu muhteşem külliyenin, yalnızca yedi yıl gibi kısa bir sürede bitirildiği biliniyor. Caminin ikisi avlunun ön köşesinde ve ikişer şerefeli, diğer ikisi de ana makamın köşelerinde üçer şerefeli olmak üzere dört minaresi var. Şerefelerin toplamda 10 adet yapılmasıyla, Kanuninin 10. sultan olarak Osmanlı tahtında oturduğunun; dört minarenin ise, İstanbul´un başkent olduktan sonraki dördüncü padişah olduğunun simgesi olduğu rivayet olunur.

    Bir keresinde Sinan Selimiye'yi yaparken küçük bir çocuk camiye garip garip bakıyormuş.Sinan yanına giderek: ''Noldu küçük'' diye sormuş.Oda ''Caminin minareyi yamuk dikmişsiniz'' der.Sinan da ''e peki napalım'' der.Çocuk ''düzeltin bende gideyim evime'' der.Sonra Sinan 7-8 tane işçiyi çağırır ve bir halat getirip iple minareyi bağlayın sonra düzelene kadar çekin der.İşçiler şaşkın dırlar itiraz edecek olurlar ama Sinan karşı çıkar.Getirirler ipi Sinan habire çocuğa sorar yetermi diye.Çocuk ise biraz sol biraz daha sol biraz daha sağa hah tamam der.Sonra çocuk gider.Sonra işçiler meraklanır.Senin gibi koskoca bir mimar küçük bir çocuğun sözünü dinledi diye Oda Çocuk şimdi gitseydi Halk arasında minare yamuk diye çıkar başımız belaya girerdi der.

    Alıntıları Göster
    Summ3r paylaştığın iyi oldu =) okumustum ama tekrar okudum sahiden etkileyici bi mimari.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: UçanPırasa

    Summ3r paylaştığın iyi oldu =) okumustum ama tekrar okudum sahiden etkileyici bi mimari.

    Alıntıları Göster
    hadi bakalım kaç senelik mevzu hortlasın!

    Bursa Ataevler de bulunan Edebali Camii nin kubbe çapı 38 m ile dünyanın en büyük kubbeli camisi imiş.

    http://www.zaman.com.tr/sehir_dunyanin-en-buyuk-direksiz-cami-kubbesi-bursa-da-insa-edildi_262026.html




  • quote:

    Orijinalden alıntı: 386sx25

    hadi bakalım kaç senelik mevzu hortlasın!

    Bursa Ataevler de bulunan Edebali Camii nin kubbe çapı 38 m ile dünyanın en büyük kubbeli camisi imiş.

    http://www.zaman.com.tr/sehir_dunyanin-en-buyuk-direksiz-cami-kubbesi-bursa-da-insa-edildi_262026.html

    Alıntıları Göster
    en güzeli sinagoglar bi kere ...




  • salisbury kathedrali var

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ! Want to play a game

    Madem Camii konuşuyoruz forumdan bir arkadaş paylaşmıştı epey önce hala durur yazı ekleyeyim dedim

    Süleymaniye camisinin gizli şifreleri

    Mimar Sinan’ın, Leonardo da Vinci ile yarışacak dehasını anlatmak istedik sizlere... Büyük ustanın 'Benim kalfalık eserim' dediği Süleymaniye’nin şifrelerini bilmek ister misiniz?

    Akıllara durgunluk verecek gizemli bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?. Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman tarafından imparatorluğun gücünü ve görkemini göstermek adına inşa ettirildi.

    Bu görev, tarihin en büyük ustası Mimarbaşı Sinan’a verildi. Camii ve külliyesi 7 senede bitirildi. Ancak 7 yıllık bu uzun süre Kanuni’nin canını sıkmıştı. Sinan’ın yapıyı neden bir türlü açmadığını anlamamıştı. O sırada her taraftan da dedikodular yağmaya başladı Sultan’a.

    Kanuni durumu kendi gözleriyle görmek için bir ikindi vakti Süleymaniye’ye gitti. Muhteşem yapının içine girdiğinde Sinan tam da söylendiği gibi caminin ortasında oturmuş nargilesini tüttürmekteydi. Sultan gözlerine inanamadı. Tok sesiyle ve bütün haşmetiyle ‘’ Bu ne iştir Mimarbaşı ‘’ diye haykırdı. Oysa Mimar Sinan’ın içtiği nargilede tömbeki yoktu. İçtiği sadece suydu.

    Usta mimar, nargilenin fokurtularını dinleyerek caminin akustiğini ölçmeye çalışıyordu. Mihraptaki imamın sesini, aynı oranda bütün camiye nasıl ulaştıracağını hesaplıyordu. Bunun için Anadolu’nun değişik köşelerinden 65 tane dev turşu küpü getirtti. Bu küpleri içleri boş, ağızları dışarıya gelecek şekilde kubbenin eteklerine dizdirdi. Amacına ulaşmıştı Mimarbaşı. Sesi, yüzlerce metrekarelik mekanın her köşesine, en iyi şekilde yaymayı başarmıştı. Kanuni’de , Sinan’ın niyetini anlamış, ustasını hemen bağışlamıştı.

    Mimar Sinan yapının içine bir de hava koridoru inşa etti. Elektriğin henüz bulunmadığı o yıllarda, Süleymaniye 275 dev kandille aydınlatılıyordu. Sinan, bu kandillerden çıkan is camiye zarar vermesin ve cemaati rahatsız etmesin diye orta kapının üzerine küçük bir odacık yaptırdı. Binanın değişik köşelerine açtığı oyuklardan giren islerin bu odada toplanmasını sağladı. Şaşırdınız değil mi? Durun, daha bitmedi… Ve adına da İs Odası denilen bu bölmenin içine özel bir nemlendirme sistemi kurdu Sinan. Odada toplanan islerden, dönemin en kaliteli mürekkebini damıttı.

    Süleymaniye’nin duvarlarında gördüğünüz o muhteşem kalem işleri, yazılar, süslemeler, caminin kandillerinden çıkan isten damıtılan o mürekkeple yapıldı. Tekrar altını çiziyorum, bunlar günümüzden 458 yıl öncesinin bilimiyle, teknolojisiyle yapıldı.

    Son bir şifre daha var..

    Hani oyuklar var dedim ya isin bir odada toplanmasını sağlayan , hava akımını içeri alan. Dışarıya çıkıp o iki oyuktan içeriye baktığınızda, birinden caminin içindeki Allah, diğerinden ise Muhammed yazılı dev levhaları görürsünüz. Ayrıca Süleymaniye’nin hangi köşesini, hangi duvarını, hangi açısını ölçerseniz ölçün, sayısal olarak karşınıza Allah kelimesinin ve katlarının çıktığını görürsünüz.

    Bu düşüncelere durgunluk verecek sanat eseri karşısında insanın Da Vinci'nin şifresi de neymiş diyesi geliyor... Ne dersiniz?!!!


    Durun daha bitmedi emin olun okuduğunuza pişman olmayacaksınız.Mimar Sinandan 2-3 kesit var.

    Mimar Sinan'in Selimiye Camii'nin kubbesini o genislige oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematigin bilinen 4 ana isleminden farkli besinci. bir islem bularak cozdugu soylenir.

    Ayrica minarelerin serefelerine cikanlarin yolda
    birbirlerini gormemeleri ise buyuk bir bir dehanin
    urunudur.

    Almanlar ayni sistemi meclislerinin onundeki dev
    kurede kullanmislar.

    Mimar Sinan bu sistemi 2 metre capindaki
    minarelere yuzyillar once monte edebilecek bir dehadir.

    Almanlarin dehasi ise, o cirkin metal yiginina
    Selimiye'den fazla turist cekebilmelerindedir..


    *******************************************

    Bir gun Selimiye Camii'ne girenler,

    kubbenin altiinda bir Japon'un ayaklarini kibleye
    dogru uzatmis sirtustu yattigini gormusler

    Tabii hemenJapon'u, "burasi kutsal bir yer. Bu
    sekilde yatmak bizim inanclarimiza gore
    saygisizliktir.

    Lutfen oturun veya ayakta durun" diyerek
    uyarmislar.

    Ancak, Japon trans vaziyetteymis,

    gozlerini kubbeden ayirmadan soyle sayikliyormus:

    "Bu imkansiz. Ben yillarin muhendisiyim. Bu kubbe
    var olamaz.

    Hayal goruyorum. Bu kubbenin orada o sekilde
    durmasi
    fizik ve matematik kurallarina aykiri.

    Bu imkansiz, orada hicbir sey yok,orada hicbir sey
    yok..."

    *********************************

    Selimiye camisisinin zemini gevsek toprakmis.

    Bu nedenle minarelerinin yakin zamanda yikilacagi
    farkedilimis.

    Uluslararasi bir grup bilimadami toplanmislar.

    Nasil kurtaririz bu tarihi minareleri diye kafa
    kafaya vermisler.

    Sonucta en son teknoloji olan metal kelepcelerle
    minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi cozum
    olduguna karar vermisler.

    Minarelerin temellerini acinca, koymayi
    dusundukleri
    kelepcelerin aynisiyla karsilasmislar.

    Mimar Sinan bilmem kaç yüzyil once ayni seyi
    dusunmus megerse....?

    *********************************************


    1950-60 arasi bir tarihte insaat muhendisi, mimar
    ve
    jeofizikçilerden olusan bir Japon heyeti
    Turkiye'ye
    gelmis.

    Heyet Imar ve Iskan Bakanligi'ndan izin alarak
    ulkemizdeki tarihi yapilari incelemeye baslamis.

    Ayasofyayi, Yerebatan Sarnicini filan gezdikten
    sonra sira Sinan' in kalfalik eseri Suleymaniye
    Camisi'yle Sinan'in ogrencisi Mimar Davut

    Aga'nin eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmis.

    Japonlar bu camiler uzerinde gunlerce inceleme
    yapmislar.

    Her geçen gun saskinliklari daha da artiyormus.

    Cunkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin
    gevsek
    bir zemin uzerine insa edildigini anlamislar.

    Ama bunca yil, bu camilerde bir catlak dahi
    olmamasina akil sir erdirememisler.

    Bunun uzerine Türkiye programinin gerisini
    tamamen
    iptal edip, bu iki cami üzerine yogunlasmislar.

    Arastirmalarinin sonucunda herhangi bir sarsinti
    sirasinda bu iki caminin sabitlenmedigini aksine
    yerinde oynayarak yikilmaktan kurtulabildigi
    ortaya
    çikmis. Minareleri incelediklerinde ise dumurlari
    ikiye katlanmis.

    Minarelerin cok daha gelismis bir rayli sistem
    mekanizmasi uzerine oturtuldugunu ve her yone
    yaklasik 5 derece yatabildigini gormusler.

    Daha derin arastirma yapmak için Edirne'ye,

    Sinan'in ustalik eseri Selimiye Camisi'ne
    gitmisler.
    Ordaki olaganustu sistemleri gorunce iyice dumur
    olmuslar.



    Selimiye'nin tüm sirlarini aylarini harcayarak
    cozmüsler.

    Japonya'ya donduklerinde ise Sinan'in sirlarini
    uygulamaya sokarak sehirlerini Sinan'in kullandigi
    sistemlerle kurup muazzam gokdelenler dikmisler.

    Yani su an gelismis ulkelerin gokdelen yapiminda
    kullanildiklari cogu sistem,

    yuzyillar önce Sinan'in gelistirdigi
    mekanizmalarmis.


    Tac mahalin mimari mehmet efendi mimar sinanin
    ogrencisidir.

    Şimdi hepiniz diyeceksiniz açı ve sayı ile Allah nasıl yazılır pek kestiremedim?

    eskilerin kullandığı ebcet hesabı denilen bir yöntem var. bir tür numeroloji... ebcet'te her harfin rakamsal bir değeri vardır. bir sözcüğü oluşturan harflerin değerleri toplanır ve sözcüğün rakamsal değerine ulaşılır.

    yanlış hatırlamıyorsam Allah sözcüğünün ebcet hesabı ile çıkan değeri 66 olsa gerek.

    demek sinan selimiye'de 66 rakamını, artık açılarda mı kullandı, pencere veya sütün sayısına mı denk getirdi, ne yaptıysa böyle bir rivayet ortaya atılmış..

    doğrudur. eskiler bu tür hesaplamaya çok değer verir, bir sürü işlerinde kullanırlardı..

    Durun iki-üç tanede hikaye söyleyim öyle bitsin

    İstanbul´un Haliç yamaçlarının üzerinde ve üçüncü tepesinde yer alan muhteşem bir külliyedir Süleymaniye Camii. Boğaziçi girişinden bakıldığında, caminin sadece eşsiz silueti bile insanı büyülemeye yeter. Süleymaniye´nin yapım aşaması bütünüyle görkemli bir efsanedir. Bunlardan en ilginç olanını aktarıyoruz. Mimar Sinan, Süleymaniye Külliyesi´nin temelini attıktan sonra, bu temelin oturması ve sağlamlaşması için inşaatı durdurmuş ve bir yıl kadar beklemiş. İnşaatın ekonomik nedenlerden dolayı durduğu yolunda duyum alan ve Osmanlı ile her alanda yarış içinde olan Safevi şahı Tahmasb, fırsat bu fırsat diyerek Kanuni Sultan Süleyman´ı utandırmak istemiş ve padişaha inşaat tamamlansın diye bir sandık dolusu mücevher göndermiş. Ancak rivayet olunur ki, buna çok sinirlenen Sultan, mimarbaşı Sinan´a gereğinin yapılmasını buyurmuş ve büyük usta da bu eşsiz hazineyi, Safevi elçisinin gözü önünde, bir dibekte dövdürüp toz haline getirterek Süleymaniye´nin inşaat harcına katıvermiş...

    Sabahın ilk ışıklarıyla güneşin gökyüzünde parıldadığı bir gün Süleymaniye´ye dikkatli bakın, parıldadığını göreceksiniz!

    Bunu biliyor muydunuz?

    Süleymaniye Külliyesinin muhasebe defteri Topkapı Sarayında korunuyor. 164 bölüm bünyesinde, 3.000´e yakın sayfadan oluşan bir muhasebe kaydı. Büyük bir iş gücüyle, dönemin tüm ekonomik ve teknik olanakları kullanılarak inşa edilen bu muhteşem külliyenin, yalnızca yedi yıl gibi kısa bir sürede bitirildiği biliniyor. Caminin ikisi avlunun ön köşesinde ve ikişer şerefeli, diğer ikisi de ana makamın köşelerinde üçer şerefeli olmak üzere dört minaresi var. Şerefelerin toplamda 10 adet yapılmasıyla, Kanuninin 10. sultan olarak Osmanlı tahtında oturduğunun; dört minarenin ise, İstanbul´un başkent olduktan sonraki dördüncü padişah olduğunun simgesi olduğu rivayet olunur.

    Bir keresinde Sinan Selimiye'yi yaparken küçük bir çocuk camiye garip garip bakıyormuş.Sinan yanına giderek: ''Noldu küçük'' diye sormuş.Oda ''Caminin minareyi yamuk dikmişsiniz'' der.Sinan da ''e peki napalım'' der.Çocuk ''düzeltin bende gideyim evime'' der.Sonra Sinan 7-8 tane işçiyi çağırır ve bir halat getirip iple minareyi bağlayın sonra düzelene kadar çekin der.İşçiler şaşkın dırlar itiraz edecek olurlar ama Sinan karşı çıkar.Getirirler ipi Sinan habire çocuğa sorar yetermi diye.Çocuk ise biraz sol biraz daha sol biraz daha sağa hah tamam der.Sonra çocuk gider.Sonra işçiler meraklanır.Senin gibi koskoca bir mimar küçük bir çocuğun sözünü dinledi diye Oda Çocuk şimdi gitseydi Halk arasında minare yamuk diye çıkar başımız belaya girerdi der.

    Çok güzel oldu bunların hiçbirini bilmiyordum...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Var Adana'Merkez cami(sabancı merkez cami) yazarsan google'a bakabilirsin 1998 yapımlı olmakla birlikte eşşek gibi büyük ortadoğunun en büyük camii'sidir. bknz wikipedia



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi bulunmayan -- 20 Kasım 2014; 2:05:47 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: bulunmayan

    Var Adana'Merkez cami(sabancı merkez cami) yazarsan google'a bakabilirsin 1998 yapımlı olmakla birlikte eşşek gibi büyük ortadoğunun en büyük camii'sidir. bknz wikipedia
    mimar sinan gelmiş geçmiş en iyi mimardır. Neyse yine en iyi mimarlardandır diyelim.

    Bugün hala aynı camileri yapıyor olmamızın sebebi onun çok iyi olmasıdır onun dışına hala çıkamadık.

    Bazı mimariden anlamayan arkadaşlar birtakım yorumlarda bulunmuşlar sadece gülüyorum.

    Eğer mimar sinan bizim değilde avrupalının olsaydı. Hergün ismini duyardınız



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi -RüzgarGibiGeçti- -- 9 Haziran 2016; 18:56:06 >
  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.