Şimdi Ara

2012 Düzmecesi!!! (Kıyamet Günü, Göktaşı, Foton, Marduk, Mayalar) (17. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
433
Cevap
2
Favori
32.112
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1516171819
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Her kafadan bir ses çıkıyo,2012 filmi gösterime girecek,nasa 2009 mart ayında eylül 2012 de güneş fırtınası olacak diyordu,dünde 2012 yalandır,filmi felan kınadılar,yeni yazılar iddalar çıkıyor,bazıları 21 aralık 2010 diyor,guetalamada büyük ay tutulmsı olacak,felaketler olacak diyor, 28 ekim 2011 tarihi diyen var ,birde 2012..her kafadan ses oldu bu olayda...aslında pek birşey kalmadı,2010 giriyoruz nerdeyse.. tabi 2010 içinde bulgar kahin vanga kasım 2010 da 3.dünya savaşı ön görüyordu,acaba bu savaş israil - iran savaş olarak başlayıp başka ülkeleri sıçramasın,çünkü 2010 da israil irana vuracak iddaları var..

    2010, savaş yılı

    2011, felaketler yılı mı olacak

    ??

    burdan bunlar çıkıyor,ve beklenen 2012'ye böyle mi giremiceğiz...??
  • 2012'de hepimiz spider-man ve ben10 karışımı birşey olcağız !!!!!

    kanıt ?

    bu tip şeylere pek inanmam doğrusu gelicekte ne olcağını yalnızca Allah bilir biz birşey söyleyemeyiz
  • quote:

    Selamlar sevgililer, ben Manyetik Hizmetten Kryon’um.


    Bu nedir ya? Memnun oldum bende Kasımpaşadan Hasan. Buyur abi bi çayımızı iç


  • -21 Aralık 2012 ve Planet X (Niburu)

    Zecharia Sitchin. Mezopotamya'daki bütün kazı alanlarında bulunmuş, binlerce eski tabletin derlenip okunmasına ve tercümesine olağanüstü destek vermiş, bütün Batı dillerinin yanı sıra antik dillerin neredeyse hepsini çok iyi bilen bu büyük usta, "12. Gezegen" adını verdiği kitabıyla bilim gündemine bomba gibi düştü

    Sitchin bir bilim adamıydı ve dünyanın her yerinde akademik çevrelerde sevgi ve saygıyla anılıyordu. Dahası, yaşamının otuz yılını Mezopotamya uygarlıklarına ait çivi yazısı tabletlerin derlenip okunmasına ve deşifre edilmesine vermişti. Bugün, altı kitaptan oluşan "Earth Chronicles" (Dünya Güncesi) dizisiyle, ortalığı sarsmaya devam ediyor

    Bundan 450000 yıl önce, "Nibiru" (planet X) ya da "Marduk" adlı bir gezegenden, bir grup ziyaretçi gelmişti dünyamıza. Nibiru, Pluton'un dışından elips bir yörüngeyle güneş sistemimize bağlı olan "12. Gezegen"di. (Sümerler Güneş ve Ay'ı da sayıyorlardı.) Yörüngesini tamamlaması yaklaşık 3600 yıl sürüyordu ve bu büyük turun önemli bir bölümünü dünyanın çok uzağında geçiriyordu Nibiru. Sümerlerin büyük tanrısı Anu, aslında bu federasyonun başkanıydı ve onun tarafından dünyamıza bazı mineraller almak üzere yollanmış olan ekibe de "Annunaki" deniyordu.

    Astronomlar, güneş sisteminde, Pluton'un dışında, oldukça uzun yörüngeli bir gezegenin varlığından şüpheleniyor ve bu doğrultuda araştırmalar yapıyorlar. "Planet X" adı verilen bu araştırma misyonu içinde, Sümer metinlerinindeki bilgilerin doğruluğunun kanıtlanmak üzere olduğunu söyleyenler de var, böyle bir ize hala rastlanmadığını belirtenler de. Ama gezegenin dünya yakınına bir dahaki geliş tarihinin aşağı yukarı 2013 yılına rastlayacağı tezi dikkate alınınca

    Bunu Mayalarla ilişkilendirecek olursak. Şaşırtıcı bir astronomi bilgisiyle yalnızca Güneş, Ay ve Venüs gibi birincil gök cisimlerinin değil, neredeyse bütün önemli uzak yıldızların bile hareketlerini gözlemlemişlerdi bu insanlar.

    Zamanı ölçmede en hassas hesaplara ulaşmak için, farklı döngülerden yararlanmışlardı. Bunların ilki, kutsal takvim olarak bilinen ve 20'şer günlük 13 aydan oluşan Tzolkin (Gün Sayımı) denen döngüdür. Bu döngü, 13 rakam ve 20 ismin oluşturduğu kombinasyonları içerir ve 260 günlük sürecin bitiş günü 13 Ahaudur

    Haab adını taşıyan bir ikinci takvim, bugün bizim kullandığımız güneş takviminin çok benzeridir ve yine 20 şer günlük 18 aydan oluşur. Uinal olarak adlandırılan bu 20 günlük ayların toplamı 360 gün yapar ve Maya zaman ölçümünde buna tun adı verilir. Normal güneş yılı için gerekli olan 5 artık gün, 5 tanrının adıyla tuna eklenir (aynı Mısır ve Sümerde olduğu gibi

    Aynı sıfır noktasında iki takvim de başladığında, daha ilk döngüden itibaren ritmlerinin tutmayacağı ortadadır. Her iki döngünün gün sayıları ancak 52 güneş yılı sonra eşitlenir. Tzolkin ile Haabın bitişleri aynı güne denk gelir yani, Tzolkine göre 13 Ahau gününde, Haab da sona ermiştir. Mayalar, bu günü ilginç bir şekilde, fazlasıyla önemserler. Her 52 yıllık dönem sonu, onlar için dünyanın sona erebileceği bir kıyamet kabusuna eşittir

    Mayaların zaman ölçümleri, Tzolkin ve Haab kombinasyonuyla bitmez. Sürekli olarak 20 ve 13 rakamlarının çarpımlarını kullanarak daha büyük birimlere ulaştıkları, değil insanlar için, toplumlar, devletler için bile astronomik ölçüde uzun süreçleri ve döngüleri hesaplamışlardır. Haab ın ana parçası, 20 günlük 18 aydan oluşan bir süreçtir. Bu 360 günlük yıl (Haab buna 5 artık gün eklenerek elde edilir), Maya hesap sisteminde tun adını alır. Bir üst birim, 20 tun dan oluşan yeni bir ölçüdür ve katun ismiyle sistemde yerini alır. Dolayısıyla bir katun, 20 tun, aynı zamanda da 7200 güne kin eşittir. Mayaların zaman ölçümleri, bununla da bitmez: 20 katun, yani 400 tun ya da 144.000 günden oluşan kritik bir birim daha kullanırlar: Baktun Doğaldır ki bu denli uzun bir süre günlük pratik kullanımlar için değil, daha yüce ve ilahi hesaplar için gerekmiştir Mayalara. İşte Mayaların efsanevi Long Count yani Uzun Sayım dedikleri süreç, 13 Baktun a eşittir (1.872.000 gün = 5125,36 güneş yılı

    Tarım ve günlük işler için Haab dan ve kısmen Tzolkin den yararlanan Mayalar, tarihin neresinde durduklarını anlamak için Uzun Sayım a da bakar ve onun günlerini kaydederler.Örnek: Bir günü, baktun,katun,tun,uinal ve kin den oluşan 5 haneli bir tarih olarak yazmışlardır. Sözgelimi 11.2.5.1.4 gibi bir tarih, Maya Uzun Sayım esasına göre 11 baktun, 2 katun, 5 tun, 1 uinal ve 4 kin demektir ve 721.107 güne, yaklaşık olarak 4381 yıla eşittir. (11 x 144.000 + 2 x 7200 + 5 x 360 + 1 x 20 + 4= 1600224. Bu sayıyı bir güneş yılına denk gelen 365,242 güne bölersek, 4381,27 sayısını elde ederiz.) Buda yaklaşık olarak M.S. 1267 yılına denk gelir. (Sebebi için okumaya devam edin...)


    Maya tarihinde başlangıcı olarak belirlenmiş noktayı bilmezsek, yukarıdaki hesabı yapamayız. Bizim takvim sistemimize göre bu an, İsa nın doğduğu varsayılan yıldır. Gregoryen takvimimizde biz bu yılı 0 olarak kabul eder ve öncesini, sonrasını buna göre hesaplarız. Mayalarda da bu tarihin başlangıcı 0.0.0.0.0 günü olmalıdır; yani herşeyin başlangıç noktası. Eğer bu tarihin, bizim takvimimize göre hangi güne denk geldiğini bilmezsek, Maya Uzun Sayım ındaki hesapların da bizler için hiçbir anlamı yoktur

    Arkeolojik bulgular ve Karbon-14 yöntemi yardımıyla yapım tarihi bizim takvimimize göre büyük bir kesinlikle belirlenen birkaç tapınakta (İzapa, Chichen Itza ve Monte Alban da) Maya rahiplerinin, yapılış tarihini belgeleyen Uzun Sayım tarihleri de bulunmuş ve basit bir hesap işlemiyle içinde bulunduğumuz devrenin başlangıç tarihi, yani Maya notasyonuna göre 0.0.0.0.0 günü de belirlenebilmiştir. Yanılma payıyla birlikte tarih, İ.Ö 3114 yılının yaz aylarına denk gelir.

    Maya kozmogonisine göre, dünyanın geçmişi, 13 Baktun luk (aşağı yukarı 5125 yıl) devrelerden oluşur ve bunların her birinin bitimi, dünya için radikal değişimler ve büyük yenilikler içerir. İçinde bulunduğumuz devre, Mayalara göre beşinci ve son devredir ve 13.0.0.0.0 tarihinde son bulacaktır. Bizim takvimimize göre sözü edilen bu tarih, 21 Aralık 2012 ye denk gelmektedir. Mayalara göre dönemin bitişini işaretleyen 13 Baktun, yani 13.0.0.0.0 günü belirttiğimiz gibi 2012 yılının 21 Aralık tarihine, yani astronomik anlamda Kış gündönümüne (Güneş in en güneyden, Oğlak Dönencesi hizasından doğduğu, yılın en kısa günü) rastlar. Oldukça yaklaşmış bulunduğumuz bu tarihin, astronomi uzmanlarınca yapılmış analizi de son derece çarpıcı sonuçlar sergiliyor

    Yıllardır bu konuyla ilgili çalışan Amerikalı araştırmacı John Major Jenkins, 1997 yılında yayımladığı Maya Cosmogenesis 2012 adlı kitabında, 13.0.0.0.0 gününün bir analizini sunuyor meraklı okurlara. Jenkins e göre 21 Aralık 2012 de gökyüzünde oluşan astronomik konumlar, oldukça sıradışı birleşmelere işaret ediyor. Bunların en önemlisi, gezegenlerin ve Ayın üzerinde hareket ettiği, Ekliptik olarak adlandırdığımız tutulum çemberi nin, tam 21 Aralık günü Samanyolunun dünyadan görülen sınırıyla kesişmesi. Bu kesişmenin, modern astronomik ölçümlere göre "galaksimizin merkezi olduğu belirlenen karanlık nokta da (karadelik olduğun dair sağlam kanıtlar bulundu.) gerçekleşmesi, bu tarihi daha da ilginç kılıyor. Ama daha ilginci, 21 Aralık günü Güneş in de tam gündönümü sırasında bu noktayla aynı hizaya gelmesi. Astronomik deyişle Gündönümü Güneşi Ekliptik ile Samanyolu kuşağının galaksi merkezi olduğu belirlenen noktayla aynı hizada kesiştiği koordinata yerleşiyor

    Bu birleşim, Mayalara göre, Güneşler olarak adlandırdıkları devrelerin beşincisinin noktalandığı anı belirlemekte. O tarihe ilişkin beklentilerinin ne olduğunu tam olarak bilmiyoruz. Ama her Güneş in, yani her dönemin bitişinde olduğu gibi, 5. Güneş in bitiminde de olağanüstü gelişmeler ve büyük bir yenilenme bekledikleri açık. Bir çarpı işareti şeklindeki bu birleşim, Maya kozmolojisinde Kutsal Ağaç ya da Yaşam Ağacı olarak adlandırılıyor. (Bütün kutsal kitaplardaki Yaşam Ağacı mitini anımsayınız.) Ağacın iki ekseninin kesişme noktası da, yukarıda da belirttiğimiz gibi bu noktayla aynı hizada. Mayalar, Samanyolu kuşağının göbeğindeki bu esrarengiz siyah alanın, çok önemli olduğunu düşünmüşler. İnsan dahil, bütün yaşam unsurları o noktadan doğuyor ve evrene yayılıyor onlara göre. 21 Aralık 2012 günü de, galaksinin merkezini işaretleyen bu noktadan, dünyadaki bütün yaşamı etkileyecek bir kapının açılacağını düşünüyorlar. İşin en ilginci ta 2500 yıl önce heyecanla bekliyor olmaları!

    Maya düşüncesinde Uzun Sayım döneminin bitimi; aynı zamanda en çok saygı duydukları tanrılarının geri dönüş gününe ilişkin çağrışımlara da sahip. Neredeyse bütün tapınaklara damgasını vuran Kukulkan, uzun yıllar önce Tekrar geleceğim diyerek Maya yurdundan ayrılmış. Simgesi tüylü yılan olan bu bilge tanrı, Mayalara göre onlara her şeyi öğreten ilahi bir figür. Efsaneler, Kukulkan ın Doğu ufkunda belirip, denizden geldiğini söylüyor. Atalarına dokumacılıktan tarıma, astronomiden mühendisliğe dek birçok şey öğreten bu tanrının fiziksel özellikleri ise, Mayaların tasvirine göre, Mayaların aksine, beyaz tenli, açık renk gözlü, açık renk saçlı, uzun boylu bir tanrı. Elinde de sürekli bir asa taşıyor

    Bu dönemde Mayaların daha hiçbir beyaz adam ile karşılaşmamış olduğu düşünüldüğünde, bu tanımlama oldukça ilginç geliyor insana. Üstelik, Kukulkan ın uzun bir de sakalı var Mayalarda hiç olmayan bir şey bu, çünkü genetik olarak sakalları çıkmıyor!

    Benzerlikler, Güney Amerika ya, And Dağları dolaylarına bakıldığında da farkediliyor. ortaya çıkıyor. İnkalar ve Keçua kabileleriyle birlikteyiz ve onların mitlerinde de açık renk tenli, sakallı, elinde asa taşıyan bir beyaz tanrıya rastlıyoruz, Viracocha. Kukulkan a yükenen nitelikler, Viracocha için de geçerli. İnkalar ve Keçualar tarımı, yıldız bilimini, yazıyı, matematiği öğretmiş. Ve yine bir gün, geri geleceği sözünü vererek uzaklaşıp gitmiş.

    Dil bilimci ve araştırmacı Zecharia Sitchin e göre, Kukulkan ve Viracocha aynı kişilik. Ama Sitchin in teorisinin farkı, bu iki karakterin Mezopotamya da bir başka tanrıyla da özdeş olduğunu vurgulaması. Earth Chronicles serisinin beşinci kitabı olan Zamanın Başlangıcı", Orta ve Güney Amerika ya bu bilgileri taşıyan beyaz tanrının, Mısır ın ünlü bilgelik tanrısı Thoth olduğunu söylüyor. Sitchin e göre, Sümerin büyük tanrılarından Enkinin ortanca oğlu, Mısırlı Thothun ta kendisi. Mısırda Ptah adıyla biliniyor ve Büyük Mimar olarak anılıyor Enki. Büyük oğlu Marduk sa, Nil vadisindeki uygarlığa sahip çıkan ünlü Ra ile aynı kişi. Sitchin, iki kardeş arasındaki sürtüşme sonucu Ra nın Thoth u sürgüne yolladığını; bu duyarlı bilge tanrının da okyanusu aşarak Olmec ve İnkalara yeni bir uygarlığın temellerini oluşturmalarında yardım ettiğini ileri sürüyor. Zecheria Sitchin e göre Mezopotamya da başlayan uygarlık serüveninin mimarları, güneş sistemimizin henüz keşfedilmemiş 10. gezegeni Nibiru dan gelen ve Sümer dilinde gökten yere inenler anlamında Anunnaki adıyla anılan gelişmiş bir ırktır! Mayaların 5. Güneş evresinin başlangıcını belirleyen İ.Ö 3114 tarihi, Kukulkan, Viracocha adlarıyla bilinen tanrı nın Amerika ya geliş tarihidir. Aynı başlangıç noktası, Mısır ın Ra egemenliğindeki dönemini ve hemen bununla aynı zamanda beliren Menes in firavunluğunu da işaretlemektedir.

    Mayaların astronomi birikimlerinde, Boğa takımyıldızındaki Pleiades grubunun ayrı bir önemi var. Güneşi, Ay&ı, Venüsü, Marsı ve Ekliptik üzerindeki bütün değişimleri dikkatle izleyip gök günlüklerine kaydeden Mayalar, 7 parlak yıldızıyla açık gecelerde Pleiades grubunu da yakın takibe almışlardı. Bu yıldız grubunun gökyüzünün tepe noktasından Zenith noktası geçişi, Mayalar için önemli bir olaydı ve genellikle Tzolkin ile Haabın son günlerinin çakıştığı 52 yıllık dönemin sonunda yaşandığı için de fazlasıyla önemsenirdi. Monte Albandan İzapaya dek birçok kentte, gökyüzünün tepe noktasını gözlemlemek için hizalanmış şaftlara sahip yapılar bulunmuştur. Bu gözlem noktalarında başını yukarı kaldırıp belli bir anda daracık şafttan gökyüzüne bakan gözlemci, yalnızca Zenith noktasını görürdü. Ayrıca , Güneşin Zenith noktasına ulaştığı öğle saatleri de bu şaftlardan gözlenirdi

    Meksikanın güneyinde, İzapanın geçtiği paralel üzerinde Güneş Pleiades buluşması, presesyon etkisinden bağımsız olarak her yıl, ilkbahar ekinoksundan 61 gün sonra gerçekleşir. Günümüzde bu tarih, Güneşin Boğa Burcuna girdiği 20 Mayıs tarihine denk gelmektedir. Gündüzleri yıldızlar görünmese de, tıpkı Mezopotamya, Mısır ve diğer Yakın Doğu halkları gibi Mayalar da geniş astronomi bilgisi ve ince hesaplarla çizilmiş yıldız haritaları sayesinde, yıldızların konumlarını gündüzleri de belirleyebiliyorlardı. Pleiadesin Güneş ile aynı hizaya gelmesi de dikkatle izledikleri göksel olaylardan biriydi. Bu buluşma Zenithte gerçekleşirse? Bu müthiş üçlü birleşme, oldukça heyecan vericiydi Mayalar için ve hiç kuşkusuz, bir değişim döneminin başlangıcını işaretliyordu.

    Mayıs 2000'deki gezegen dizilimini hatırlayacaksınız. (Yanda, gezegenlerin 5 Mayıs 2000'de aldığı konum resimde gözüküyor.) Ama ondan çok daha önemli birşeyi çoğunluğumuz bilmiyoruz Mayalarca önemli olduğu yeterince vurgulanan gün, Güneş Pleiades Zenith buluşmasıdır ve bu astronomik olayın gerçekleşme tarihi de 20 Mayıs 2000dir. Mayalar, 13 Baktun un hemen öncesine denk gelen bu astronomik buluşmayı, bir sürecin başlangıcını işaretlemek için kullanmışlardı BuBu yeni bir çağın başlangıcına, 21 Aralık 2012ye giden süreçti

    İzapanın konumuna göre belirlenen 20 Mayıs 2000 tarihi, Chichen Itzada 23 Mayıs 2000rastlar. (Türkiye'de 25 Mayıs 2000.) Bu Maya kentindeki astronomik yapılar da, bu gizemli buluşmanın binlerce yıl önce hesaplanmış işaretleridir. Ünlü Kukulkan piramidinin tepesinde, doğrudan Zenithe yöneltilmiş, çıngıraklı yılan kuyruğu biçiminde bir sütun yer alır. Çıngıraklı yılanın kuyruğundaki çıngırakişaretleri, Maya kültüründe Pleiadesin simgesidir. Çıngırağın biraz aşağısında, Ahau yüzüolarak adlandırılan bir kabartma vardır ve bu da, Güneşi simgelemektedir. Bir bütün olarak Kukulkan piramidinin tepesindeki şekil, Güneş Pleiades Zenith buluşmasına işaret etmektedir yani. 20 Mayıs 2000 günü öğle saatlerinde oluşacak astronomik dizilim, yüzyıllar evvel Mayalarca, en önemli tanrıları için yapılan piramidin tepesinde simgesel olarak gerçekleştirilmiştir. Öğreten tanrı'nın söz verdiği "geri dönüş gününün bekleyişi

    2012 yılının 20 Mayısında aynı astronomik konum yine yaşanacak; ancak bir yenilikle: Aşağı yukarı tam o saatlerde, yani Güneş Pleiades Zenith birleşimi başladığında, bir de Güneş tutulması gerçekleşecek! Tutulmadan 7 ay sonra bu döneme noktasını koyacak o büyük günün, 21 Aralıkın gelişi de gizem boyutunu bir misli daha artırıyor gibi

    Yeniden Mayıs 2000 göklerine dönelim: 17 Mayıs, beş gezegenin aralarındaki açının en daraldığı gün. 20 Mayıstaysa, Mayaların yüzyıllar öncesinden dikkatimizi çektiği Güneş Pleiades Zenith buluşması yaşanıyor öğle saatlerinde. Buluşma anında, Güneşin sağ yanında Venüs, Jüpiter ve Satürn; sol yanındaysa Merkür ve Mars diziliyor. Güneş Pleiades kesişmesinden, solda ve sağda yer alan gezegenlere doğru birbirine paralel çizgiler çizin. Ortaya çıkan şekil, sizce de bütün antik uygarlıkların saygı ve korkuyla yaklaştıkları ünlü Kanatlı Disk glifine benzemiyor mu?

    *Kaynak



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi psycho.23 -- 20 Ekim 2009; 23:54:45 >




  • Yazının sonuna dek okuyanlar ve merak edenler için: Kanatlı Disk Sembolü

    http://www.itusozluk.com/goster.php/kanatl%FD+disk+sembol%FC


    Edit: Link



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi psycho.23 -- 20 Ekim 2009; 23:58:36 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: BEETHOVEN

    quote:

    Selamlar sevgililer, ben Manyetik Hizmetten Kryon’um.


    Bu nedir ya? Memnun oldum bende Kasımpaşadan Hasan. Buyur abi bi çayımızı iç





    Hiç komik değilsin. Manyetik Hizmetin ne olduğunu bilmiyorsan, araştır ve öğren.
    Üstat Kryon'a da dil uzatayım deme, senin için iyi olmaz.
    sonra cin çarpmışa dönersin..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mr._Frodo


    quote:

    Orijinalden alıntı: BEETHOVEN

    quote:

    Selamlar sevgililer, ben Manyetik Hizmetten Kryon’um.


    Bu nedir ya? Memnun oldum bende Kasımpaşadan Hasan. Buyur abi bi çayımızı iç





    Hiç komik değilsin. Manyetik Hizmetin ne olduğunu bilmiyorsan, araştır ve öğren.
    Üstat Kryon'a da dil uzatayım deme, senin için iyi olmaz.
    sonra cin çarpmışa dönersin..


    Bu ne oluyor?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: esg222

    Sen kur-an'ı düz yazı olarak okuyamazsın ki? Çünkü 1400 sene önce indirilmiş ve hangi koşullarda insanların onu anlaması ve neye yorumlaması gerektiğini biz bilemeyiz. Kur anın çok sonrasında bile bu sırları açıklayanlar öldürüldü bunu biliyorsunuz. Çünkü her insanın anlama kapasitesi aynı değildir, bu yüzden herkeze hitap etmesi gerekiyordu. Şimdide şey çıktı, kur-anın şifrelerini çözdüğünü söyleyen bir dalkavuk. Ayetlerin rakamlarını falan toplayıp atmasyon sonuçlar çıkartıyor , herkezde bunu okuyor. Ama bunu yapan kişi kendini bile unutmuş , önce kendini bileceksin sonra rabbini.
    Ayet yorumlamakta kusura bakma ama işin ehli olanlar yorumlayamaz, yani yüksek lisans yapmış kişiler! Ne demek bu , Kuran-ı bana kişiler mi öğretecek? Bilmek çalışma ile olmaz , peygamberimiz okuması yoktu, ama okuyabildi. Zaten herşey insanda mevcuttur. Kainat zaten insanda olanların bir yansımasıdır. Bu yüzden öyle kitabı mantık yürüterek veya okuduğunuz şeye bağlayarak anlayamazsınız.
    İsa gelecek diyorsunuz , peki bende size soruyorum şimdiye kadar gelmediğini kim söylüyor size? veya Hz Musanın olmadığını söyleyebilir misin. Öğrenmek istersen o işin ehli olanlara sor bakayım cevap verebilecekler mi? Kıyamet gününün bir alametide işleri ehli olmayan kişilerin yapacağıdır.



    Kuran tefsiri için uzman kişiler vardır, senin söylediğinin aksine; bu kişiler bu yorum yapabilmek için en az 6 sene sıkı bir eğitim alırlar ve kesinlikle yorum yeteneğine/yetkisine sahiptirler. Kuran yorumlanmadığı, açıklanmadığı takdirde din neye dönerdi bir düşün. O kadar karışık ve eşsiz bir anlatım ile yazılmış olan bir kitabı kendi başına nasıl anlamayı düşünüyorsun? Dalkavuk diye bahsettiğin şahıs sanırım A.dnan Oktar oluyor, eğer o kişinin İslam için neler yaptığını eserlerine bir göz gezdirmekle kesinlikle anlayabilirsin. Ayetlerin rakamları toplamı konusuna girmeden önce "ilginçtir ki" diyor, burayı atlıyorsun.

    İsa(a.s) konusunda ise, kendisi inşallah yakın bir zamanda gelecektir. İddialarını şu sözlerimle cevaplıyorum;

    Bilindiği üzere İsa(a.s)'ın gelmesi çok büyük bir kıyamet alametidir. Büyük alametler, küçük alametler olmadan gerçekleşmez. Bir de Resul-i Ekrem(s.a.v)'in hadislerinde bahsettiği Mehdi(a.s)'dan bahsedelim. Küçük kıyamet alametleri ve bazı "özel" alametler Mehdi(a.s)'ın geliş alametleridir. Bu alametler şunlardır;

    1) Fitnelerin çoğalması
    2) Haramların helal sayılması
    3) Allah'ın açıkça inkar edilmesi
    4) Müslümanlara baskının artması
    5) Dünyanın her yerini karmaşanın sarması
    6) İran-Irak savaşı
    7) Afganistan'ın işgali
    8) Fırat'ın suyunun kesilmesi
    9) Ramazan'da ay ve güneş tutulması
    10) Kuyruklu yıldızın doğması
    11) Kabe baskını ve Kabe'de kan akıtılması
    12) Doğu tarafından bir ateşin görülmesi
    13) Büyük ve hayret verici şeylerin meydana gelmesi
    14) Güneşten bir alametin belirmesi
    15) Büyük şehirlerin yok olması
    16) Depremlerin çoğalması
    17) Bir köyün yok olması

    Tüm alametler başlamalarıı ile beraber ard arda gerçekleşmiş ve şuanda da tamamlanmış durumdadırlar. Bu alametler Mehdi(a.s)'ın geliş alametleridir. Said Nursi bir kitabında bu tarihi tahminen 1981 olarak belirlemiştir. Bu alametler hakkında detaylı bilgi istersen özel mesaj atabilirsin.

    Ve en çarpıcı nokta ise, Mehdi(a.s)'dan sonra İsa(a.s)'ın da geleceğidir. Bu da birçok hadisle belirtilir. Şuan acelem olduğundan o hadisleri yazamıyorum. Mehdi(a.s) gelince, tüm dünyayı İslam'a çağırma çabasına girecektir, ardından ise Deccal ve İsa(a.s) gelecektir. Bu olay, tüm dünya tarafından görülecek ve duyulacak bir olaydır. Gizli kalmasının imkanı yoktur. Ayrıca hadislerde Musa(a.s)'ın geleceği yazmaz.

    Vesselam.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Historia Calamitatum -- 22 Ekim 2009; 15:15:22 >




  • Hep kendinizi kısıtlıyorsunuz Kitap amaç değil araçtır , kitabı herkez anladığı kadarı ile yorumlayabilir. Kuran da yazar zaten o herkez için indirilmiştir , herkezin anlayacağı birşeyler vardır diye. Eski zamanda yaşayan bir insan küçükken bir adada kaybolur ve orada yetişir kendi başına. Kendi başına büyüyerek olgunlaşır. Toplumdan uzak olduğu için yaratıcıyı kolayca bulur ve ona ulaşır. Sonra gerçeklere tefekkür yolu ile ulaşır ve ilahi katlara uçarak çıkar. Kainatı gezerek görür. Adaya gelen bir takım insanla karşılaşarak oradan kurtulmasını sağlayan insanlarla tanışır. Adadan kurtulduktan sonra islam dininin egemen olduğu toplumda eğitim vermeye bağlar. Ancak kendi gördüğü gerçeklerle yazılanların farklı olduğunu neden insanlara gerçeklerin bire bir söylenmediğini anlayamaz. Kurslar açarak öğrencilere gerçekleri anlatmaya başlar fakat kısa zaman sonra anlattıklarının mantıksız ve saçma olduğu düşünülerek öldürülmeye çalışırlar. Bu olaydan sonra insanların basbakalıp düşüncelerden kurtulamayacaklarını , dar bir düşünce içinde yaşadıkları için gerçeklerin bire bir anlatılmadığını anlamıştır. Örneğin cehennem tabiri. Allah insanları intikam almak için mi cezalandırır sizce? Hem intikam almayın diyen Allah hemde intikam alan kendisi. Veya bizi cezalandırmak için Ateşe mi ihtiyaç vardır? Ruh bir kere ateşte kavrulamaz. Bedenle ahirette olacağımız da tamamen yanlış bir düşüncedir. Bir kere beden maddedir, soyut alemde maddenin bedeni olmaz nur olur, nurun ise bir kalıbı olmaz. Cennette bizi binbir çeşit yiyecekle besleyecekler ise dünyada neden yasak bunlar veya neden kısıtlama getirilmiş? Çünkü böyle birşey yoktur , yediğimiz şeyler maneviyat barındırır , ilim irfan mevcuttur. Nasıl burada yemek yiyerek bedenimiz büyüyorsa olgunlaşıyorsa ruhumuzda ilim ve irfan ile gelişir. Bir insan ne yapıyorsa kendisi için yapar , birine aşık olduğunda bile kendisine aşık olur aslında.
    Birinin geleceğinin hadislerde olmaması onun gelmeyeceği manasına gelmez. Siz neyi isterseniz onu yorumlarsınız Kuranı da buna alet edersiniz. İsa gelecek ben İsa yım diyecek öylemi? Kim inanacak peki? Bu devirde de herkez ona talip olacak. Bu olaydan gelse gelse 3.dünya savaşı gelir. Beyin herşeyi gözle görmek ister bu yüzden beynimizle tıkanıp kalmayalım, bu işler akıl işi değil gönül işi.




  • Bi yerde okumuştum büyük kıyamet alametleri hakkında yorumlar vardı aklımda kalanlar 2 tane sadece.Bu yorumlarda bu alemetlerin doğrudan değil dolaylı yollardan gerçekleştiği yazıyordu.

    1- Güneşin batıdan doğması.Bunu yanlış hatırlamıyorsam batının doğuya karşı üstünlüğü olarak yorumluyordu.

    2- İsmini unuttuğum tek gözlü bi varlığın insanları kendi yanına çekmek için insanlara mucizevi şeyler göstereceği ve insanları Allah yolundan çıkarıp ateistleştireceği alameti.Bunuda Tv yada Bilgisayar olarak yorumluyordu.Tek gözlü olarak pc yada tv ekranının kastedildiğinden bahsediyordu. (mucizeler olarak bişey söylememişti ama bence en basitinden Porno filmler vb. şeyler olabilir)

    Konuyla alakası yok ama aklıma geldi sadece ilk duyduğumda dikkat etmemişim ama sonradan aslında hiçte saçma gelmedi.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: esg222




    Çok mantıksız, kendi uydurduğun bilgilere dayanarak konuşuyorsun ve Cennet yok dediğine göre sanırım müslüman değilsin. Cennete inanmak imanın şartlarındandır ve dolayısıyla buna inanmazsan imanın yok olur.

    "Kuran'ın herkese indirilmiştir" sözündeki kasıt Kuran'ın tüm insanlığın uyabileceği bir din olarak indiğidir. Kuran yorum gerektirir. Kuran, hadislerle ve alimlerle detaylı olarak açılmıştır. Örneğin; "Zina'ya yaklaşmayın" sözünü herkes kendine göre yorumlasa ne olurdu bir düşün. "Ben zinaya yaklaşmam, kendime hakim olup kadınlara bakarım ve kendimi tatmin ederim, fakat bu beni zinaya yaklaştırmaz." diyen kişiler yok mudur sanıyorsun? Fakat gerçek şu ki, nikahında olmayan bir kadının elini tutman bile günahtır. Bu çelişkilere düşmemek için Kuran'ın yorumu gerekir.

    Allah insanları boş yere imtihana sokmamıştır, bunu da Kuran'da belirtir. Allah bizden niçin intikam alsın? Biz ona ne yapabiliriz? Bize sadece imtihan gereği kendi yaptığımız işlerin karşılığı olarak gereğini verir. Ayrıca mezarlarımızdan bedenlerimizle dirileceğimiz Kuran'da yazılıdır. Yani yanan beden olacak.

    Ahiret hayatı ayrı, imtihan hayatı ayrıdır. Haliyle oradaki nimetlerden burada bir hayli uzak olmak durumundayız.

    Hiç derin düşünmeksizin ve bayağı mantıksız konuşuyorsun. Senin mantığına göre herkes suçsuz olduğunu kanıtlamalıdır, aksi halde herkes cezayı hak eder. Rabb gelecekte olacak olan olayların hepsini bildirmeyerek, müminler için çok önemli olan ve gayrimüslimlerin "Demek ki insan yazısı olduğu kanıtlandı." lafını etmelerine izin verir mi sanıyorsun?

    İsa Mesih(a.s) ölmemiştir, göğe çekilmiştir. Şuan hayattadır, fakat Allah'ın katında yaşamaktadır. Tek fark budur. Gelmesi mümkün dediğin Musa(a.s) ise ölmüştür, dünya hayatı devam ettiği sürece bir daha dirilmesi mümkün değildir. Umarım bu lafıma karşı İsa Mesih'in ölüleri dirilttiğini söylemezsin. Çünkü onlar bir mucizeydi. Bu olağanüstülük taşımayan bir olay. Yani bir kişinin öldükten sonra ölü kalması, dirilmemesi. İsa Mesih geldiğinde Deccal burada olacak. Üç dinde de yer alan Deccal ölüleri dirilttiğinde insanlar normal hayatlarını yaşamaya devam mı edecek sanıyorsun? İsa Mesih geldiğinde elbette ki tanınacak, çünkü o bir peygamberdir. Mucizeleri gerekirse yine gerçekleştirecektir. Ayrıca İsa Mesih'den önce Mehdi(a.s) gelecektir ki, onun bile hidayet yolunda bir çok mucize gerçekleştireceği hadislerde belirtilir. İsa Mesih'in geldiğinde neler yapacağı tahmin bile edilemez.

    Bu iş beyne kalsaydı, herkes maddeci olurdu. Gerektiği kadar mantıklı düşünebilen bir insan 14 asır sonrası keşfi ve tasdiği yapılan bir çok bilimsel gerçeğin belirtildiği Kuran'a ve yine asırlar öncesinden gelecekteki bir çok tarihi olayı belirten Yüce Peygamber Muhammed(s.a.s)'e iman etmesi gerektiğini anlar. Bu da çok basittir. Sadece 2 soru cümlesi ve 1 fiil cümlesi ile gerçekleşebilir. Ne için buradayım? Benim burada olmamın sebebini açıkladığı iddia edilen 3 tane kitap mı var? O üçünden doğru olanı bulmalı, ona iman etmeli ve var olduğu iddia edilen ahiret hayatında mahcup olmamalıyım.

    Ve rica ediyorum bir dahaki mesajında din hakkında konuşurken ya ayetlerle ya da hadislerle gel, hiçbir bilgiye sahip değilsin ve çekinmeden konuşuyorsun. Dikkat edersen ben sana söylediğim şeylerin tasdiğini ya ayetlerde ya da hadislerde belirtildiğini söyleyerek yapıyorum. Sen de bana tezini sunarken tasdiğini de yapmayı ihmal etme, yoksa boş konuşmaktan öte gidemezsin.



    inferno!,


    Bahsini ettiğin şahıs Deccal'dir. O canlı biridir ve gelince çokça mucize gösterecek, insanları hak yoldan çıkarmaya çalışacaktır. Alnında kafir yazacaktır ve İsa Mesih tarafından öldürülecektir. Deccal'in bilgisayar vb. maddeler olmasına imkan yoktur.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Historia Calamitatum -- 23 Ekim 2009; 17:24:35 >




  • Alametlerin bazıları uydurmadır, zaten islam dinine inananlar hep bilime uzak durmuşlardır , yüksek binaların kurulması, televizyon falan filan. Bunların kıyametle alakası yoktur. Eğer şeytanı arıyorsanız o heryerde zaten illa ki onu karşımızda göreceğimiz bir yaratık olarak düşünmemize gerek yoktur. Kur-an da aynen şöyle yazar; Ben sizler için dişi şeytanlar yarattım. Şimdi bu yazıyı görüp olur mu öyle şey diyenler oluyor. Bir insan evlenip karısına taparsa çoluk ve çocuğuna herşeyden çok bağlanırsa sözde bunlar şeytandır. Yani bağlandığınız herşey sizi gerçek sevgiliden yaratıcıdan uzak tutacağı için bunlara şeytan tabiri kullanılmıştır. Yoksa şeytan da melekte insanın kendisidir. Televizyon izlerkende başka birşey yaparkende Allah ı unutmamak lazımdır. Yoksa televizyon izlemek bilgisayarda oyun oynamak günah değildir sadece boş vakit olduğu için sizin gelişmenizi engeller.

    Ben cennet yok demedim ama varda demiyorum. Cehennem yoktur ama kabir azabı vardır. Buradan giden birisi kendi odununu kendisi götürür. Bu azab vicdan yarasıdır. Ama ateşte falan kavrulmuyorsunuz, yani Allah sizden öç almıyor , kendi kendinize ceza kesiyorsunuz. Af dileyip tövbe eden bir kimsede vicdan azabından kurtulur Allah ın izni ile. Cennetide yemek yiyip karnınızı şişirdiğiniz yan gelip yattığınız otel olarak düşünürseniz boşa düşersiniz. Eğer cennet diye bir kavram ortaya atılmasaydı insanlar günah işlemekten kurtulamazlardı, zaten cennet denildiği halde hertürlü haltı yapıyoruz. Yemek içmek için gülün kokusunu koklamak için kendimizi ve diğerlerini tanımak ve daha iyi anlamak için dünyaya geliriz. Dünyada kamil insan vasfına yükselmiş insanlar birdaha gelmeyebilirler, ama onlarda insanlara yardım etmek için bir erdem olarak tekrar gelirler. Mevlana hazretlerinin dediği gibi, altın kırıklarını toplamaya geldim yoksa benim bu hapiste ne işim var. Orası birlik kapısıdır orada ikilik yoktur birlik vardır. Birlik olan yerdede ruhlar kendilerinin sırrına vakıf olamazlar bu yüzden dünyaya gelerek kendilerini ve yaratıcıyı akıl yolu ile keşfederler. Tekrardan geliş mevzusunu müslümanlar kabul etmezler, ancak insanı kamil olmak için müslümanlık yetmez mümin olmak ve sonrada ölmeden önce ölmek gerekir. Tekrardan gelişi insanlara batının bizlere empoze etmeye çalıştıkları bir fikir olarak yorumlarlar. Fakat bu bir sır olduğu için Kuran da bunun açıklaması olmaz. İnsanı dünyaya göndereyim işlediği iyilik ve kötülükten dolayı onları sonsuz kalacakları yerlere göndereyim düşüncesine ancak çocuklar inanır. Hiç birşey sonsuz değildir. Bir insan devamlı kötülük yapar ve bunda diretirse , bataklıkta çırpınan birisi gibi çırpındıkça batar ve kendi yokluğunu oluşturur buna sonsuz cehennem denilir. Allah oruç tutmamızı neden ister, bizim aç kalmamız ona zevk mi veriyor, elbette ki bizleri sınıyor imtihan ediyor fakat sanıyorsun ki bizleri aç bırakıyor hele ne diyecek bu kulum?? Böyle birşey gene yüce yaratıcıya hakarettir. İnsan ne yapıyorsa kendisi için yapıyordur senin namaz kılmanda O na bir fayda getirmez aç kalmanda. Ben sizler için en iyi olanını bilirim diye belirtiyor. Ama biz anlamıyoruz bize eziyet çektirerek bizi sınıyor diyoruz. İşte bu ince noktada yanlışa düşerek hata yapıyoruz. Bir çocuk eline ne geçirirse ağzına götürerek emer, anasıda elinden alır oynama mikrop var onda der. Ama mikrobun ne olduğundan habersiz olan çocuk şekeri elinden alındığı için ağlayıp sızlar. Musa konusuna gelince evet doğru diyorsun ölmüştür birdaha gelemez. Gelse bile senin gibiler hiç bir zaman öğrenemez. Birde şu şiir vardır bunu hiç anlayamazsın o zaman;

    Gah çıkarım gök yüzüne seyrederim alemi
    Gah inerim yer yüzüne seyreder alem beni
    Leyli leyli leyli
    Bir tanem gel gel
    Sultanım gel gel

    Gah giderim meyhaneye dem çekerim kime ne
    Gah giderim medreseye hü çekerim kime ne

    O, yeryüzünde soyu tükendiği sanılan alemleri onun için yarattığını söylediği insan ve onu sevenler bir yerde toplanmıştır ama sen bunları anlamaktan çok uzaksın neden anlatıyom ki.




  • Şunu da not düşeyim yanlış düşündüğünüz bir mevzuya değineceğim, Müslüman olmuş insanların çoğu diğer dinlere inananların cehenneme gideceğinde hemfikirlerdir. Fakat kesinlikle böyle birşey yoktur herkez kendi inancını kendince tasvir eder. Sen kendini geliştirir hızlıca öğrenirsen liseyi okur ve üniversiteye geçersin , ama bir başkası daha liseyi okuyor diye onu yargılayamazsınız , onlarda birgün üniversiteye girecekler ama henuz liseye gidiyorlar bu yüzden onların yeri cehennem olamaz, burada da kııtlanmış bir düşünce vardır. Herkez kendi inancını besler fakat kimse kimsenin inancını sorgulayamaz , hem kaldı ki müslümanlık senin benim seçtiğin bir din değil Allah ın bizlere layık gördüğü birer makamdır. Dileseydi bizde diğer dinlere mahzar olabilirdik. Yunus emrenin dediği gibi kabeyi yıkasım geldi. Kabeyi kaldırırsan insanların birbirlerine boyun eğdiklerini görürsün. Yoksa taşa duvara eğilmiyorlar. Allah kainata sığmazmış kulunun kalbine sığarmış , işte o Allah a eğiliyoruz. İnsanlar herzaman ibadet içindedirler ama bunun farkında değildirler, ibadeti boşa eğilip kalkmak sanıyorsanız yanılıyorsunuz, çalıştığınız iş yerinizde ustanıza boyun eğdiğinizde onun içinde ki Allah a hizmet edersiniz. Çocuk severek büyüttüğünüzde de ona hizmet edersiniz fakat bunu karşının nefsine yapmadığınızı iyi bilmelisiniz.
    Ben söylediğim hiçbir şeye kendi yorumumu katmıyorum , üniversite makamında olan Nakşibendi hazretlerine bağlı büyüklerimden duyduğum sohbetlerden bilgileri yazıyorum eğer kendi düşüncelerinize ters geliyorsa beni bağışlayın .Fakat kendi kendimizi kandırma zamanı geçti artık.




  • Yazdıklarının çoğuna katılıyorum. Fakat anlamadığım bir şey var, o da bunları bana ne için yazdığın.

    Allah kişiyi bir dine mensup kılmaz, bu imtihan şartlarına aykırıdır. Hıristiyan ailenin çocuğu hıristiyan olur, fakat ona hıristiyan kalması için kimse baskı yapmaz. Ben dünyaya hıristiyan olarak gelsem, yine müslümanlığı seçerdim. Çünkü ben hakikat adamıyım ve hakikatle ilgilenirim.

    İlginçtir ki, bana güya akıl vermeye çalışan kişi Müslüman değildir.

    "Ben cennet yok demedim ama varda demiyorum. Cehennem yoktur ama kabir azabı vardır."

    İmanın şartları:

    ...5 - Ahiret gününe İman: Ölüm, berzah (ölümden kıyamete kadar olan olaylar), hesap, mizan, cennet, cehennem, kabirde azab veya mükafat göreceklerin acı ve lezzeti beden ve ruhlarıyla duyacaklarına ve en önemlisi öldükten sonra dirilmeye iman edilmesi gerekir.




    Bilgisizliğin Kuran ile bir İslam büyüğünü ters düşürmeye bile yeterdi, eğer ben de bilgisiz olsaydım. Burada benim düşüncelerim değil, Yüce Rabb'ın gönderdiği Kuran'daki sözler ve yine Kainatın Efendisi'nden naklettiğim sözler yer alıyor. Senin bir tarikata bağlı büyüklerinden duydukların güzel şeyler fakat, "cennetin varlığını kabul etmemek fakat red te etmemek" düşüncesi onlardan değildir.


    Yanlış yoldasın, Allah hidayete erdirsin.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mr._Frodo


    quote:

    Orijinalden alıntı: BEETHOVEN

    quote:

    Selamlar sevgililer, ben Manyetik Hizmetten Kryon’um.


    Bu nedir ya? Memnun oldum bende Kasımpaşadan Hasan. Buyur abi bi çayımızı iç





    Hiç komik değilsin. Manyetik Hizmetin ne olduğunu bilmiyorsan, araştır ve öğren.
    Üstat Kryon'a da dil uzatayım deme, senin için iyi olmaz.
    sonra cin çarpmışa dönersin..



    Üstat Kryon'a lafım yok, saygımız sonsuz. Çok ekmeğini yedim, iyi bir abimizdir. Çoktandır görüşemiyoruz kendisi nasıllar?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: BEETHOVEN


    quote:

    Orijinalden alıntı: Mr._Frodo


    quote:

    Orijinalden alıntı: BEETHOVEN

    quote:

    Selamlar sevgililer, ben Manyetik Hizmetten Kryon’um.


    Bu nedir ya? Memnun oldum bende Kasımpaşadan Hasan. Buyur abi bi çayımızı iç





    Hiç komik değilsin. Manyetik Hizmetin ne olduğunu bilmiyorsan, araştır ve öğren.
    Üstat Kryon'a da dil uzatayım deme, senin için iyi olmaz.
    sonra cin çarpmışa dönersin..



    Üstat Kryon'a lafım yok, saygımız sonsuz. Çok ekmeğini yedim, iyi bir abimizdir. Çoktandır görüşemiyoruz kendisi nasıllar?


    yorumlara geeeell




  • "Ey Muhammed, sana kıyamet saatinin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar, de ki: ' Onu ancak Rabbim bilir, onun vaktini O'ndan başka belirtecek yoktur. Göklerin ve yerin, ağırlığını kaldıramayacağı o saat, sizlere ansızın gelecektir.' Sen sanki öğrenmişsin gibi sana soruyorlar, de ki: 'Onu bilmek ancak Allah'a mahsustur, ama insanların çoğu bu gerçeği bilmezler." (Araf Sûresi: 7/187)
    Bu ayette "Kıyamet" in tarihinin bilinemeyeceği ön görülmüştür. Ancak bir depreminde ne zaman olacağını bugün bilemiyoruz. Ancak tahminlerde bulunabiliyor ve bazı belirtilerinden bahsedebiliyoruz. Örneğin Marmara depreminden bahsederken, 1999 depremlerinden sonra stress birikiminin Marmara denizinde artmış olmasını veya KAF'daki kırılmanın doğu-batı doğrultusunda gerçekleştiği gibi sebepler öne sürüp, uzun zamandır bu bölgenin suskun olması gibi belirtileri ortaya koyabiliyoruz. Ama Marmara depremi şu gün , saat veya dakika da olacaktır diyemiyoruz. Uzmanlarımızın ortak görüşü 30 yıl içinde bir depremin olma olasılığını çok yüksek oluşu. Kısaca, kıyamet'inde tam olarak tarihini bilemeyiz ancak belirtilerini tespit edip, çok yaklaştığını veya görece bir tarih içerisinde gerçekleşebileceğini ortaya koyabiliriz.
    Dünya üzerindeki tüm toplumlar binlerce yıldır, ileriki bir tarihte kavuşacakları mükemmelliyeti beklemişlerdir. Ve bu farklı kültürler bu dönem için farklı isimlerde kullanmışlardır.En çok kullanılan tabir ise "Altın Çağ" olmuştur. Kur'an-ı Kerim'de ki kıyamet kavramıda bu yönde görülebilir. Zaten kıyamet kelimesi "kıyam etmek" yani "ayağa kalkış" manasını taşımaktadır. Bunu mükemmelliğe ulaşma olarakta algılayabiliriz. Bu "çağ" kavramının neden oluştuğunu aslında anlamak çok zor değil. Dünya'nın geçmişi sayısız felaketle doludur. Bu felaketlerde pekçok medeniyet ardında iz bile bırakmadan yok olmuştur. Bunlardan en ünlüsü artık efsaneye dönüşmüş olan "Atlantis"'tir.
    Aslında Kur'an-ı Kerim'de de geçmiş olaylardan, yok olan kavimlerden ve nesillerden bahsedilmektedir.
    "Onlardan önce nice nesilleri yok ettiğimiz görmediler mi? Onları , sizi yerleştirdiğimiz bir şekilde yeryüzüne yerleştirmiş, gökten bol yağmur yağdırmış, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Fakat onları günahlarından ötürü yok ettik ve aralarından başka bir nesil yetiştirdik." (En'am Sûresi: 6/6)
    Kur'an-ı Kerim'de çok açık bir şekilde "nice nesillerin yok edildiği" cümlesi kullanılmış. Ama en dikkat çeken kısım "aralarından başka bir nesil yetiştirdik" olarak göze çarpıyor. Yani burada bahsedilen "yok ediliş" veya "kıyamet" , o dönemin insan neslini tamamen yok etmemiş. Aralarından kurtulanlar olmuş. Ki, Kur'an-ı Kerim bu kurtuluşlardan da bahsetmiş,
    "Sizden önce geçen Nuh, Ad, Semud milletlerinin ve onlardan sonra gelenlerin haberleri size ulaşmadı mı?" (İbrahim Sûresi: 14/9)
    Acaba bunlar artık efsaneleşmiş isimler olan Mu, Lemurya ve Atlantis olabilir mi? Ne dersiniz?
    " Gerçekleşecek olan! Nedir o gerçekleşecek olan gün? Gerçekleşecek olanın ne olduğunu sana ne bildirir? Semud ve Ad milletleri tepelerine inecek bu gerçeği yalanladılar. Bu yüzden Semud milleti zorlu bir sarsıntı ile yok edildi. Ad milleti de bu yüzden önünde durulmaz dondurucu bir rüzgarla yok edildi... Ey İnsanlar! Su taştığı vakit, size bir ibret olmak üzere, anlayışlı kulaklar anlasın diye süzülen gemide, sizi Biz taşımışızdır." (Hakka Sûresi: 69 / 1-7 , 11-12)
    " Ad, Semud milletleri ile Ress'lileri ve bunların arasında birçok nesilleri de yerle bir ettik. Her birine misaller vermiştik ama dinlemedikleri için hepsini kırdık geçirdik" (Furkan Suresi: 25/38-39)
    Çok net bir şekilde, sırasıyla yok olan milletlerden onların nasıl yok olduğunan bahsediyor. Ve bu yok oluş gelmeden önce uyarıldıklarından bahsediyor. Yani belirtilerin varlığından ve bunların gerçekleşmesinden bahsediyor. Ve aynen bizim neslimize yapıldığı gibi geçmişleriyle ilgili misaller verildiğinden bahsediyor.
    Peki bu belirtileri nasıl tespit edeceğiz? İşte bu noktada kaynak olarak dini inanışlardaki ve dini kitaplardaki kıyamet belirtilerini araştırmamız gerekir.


    BUDİZM

    Budizm kıyamet gününde ortaya çıkacak bir kurtarıcıdan bahsedilmekteder. Maitreya'nın yirminci yüzyılın bitiminden sonra geleceğine inanılır. Budist öğretisinde önemli bir konumu olan bu inanış, aynı zamanda gelecek çağın isminide oluşturmuştur.
    "Maitreya Çağı"'nın ne zaman başlayacağına dair bir kehanetleri vardır: "Gize Sfenski uyarısını duyurduğu zaman büyük şeyler için hazırlanın..." İlk bakışta tuhaf görünen bu bilgi Ünlü bir kahin olarak tanınan Edgar Cayce'in " Değişiklikler zamanı yaklaştıkça, içinde (Atlantisliler'in) belgelerinin Tek Tanrı'nın yasasının inisiyeler için muhafaza edilmiş olduğu bu üç yer belki de açılacaktır: Bimini Adası yakınındaki tapınak yeniden su yüzeyine çıkacaktır; Mısır'da arşivler tapınağı bulunacaktır; ve hiç şüphesiz ki Atlantis Ülkesi'nin kalbine yerleştirilmiş olan bu belgeler de keşfedileceklerdir. Belgeler aynıdır." şeklinde ve bazı kaynaklarda Sfenks'in ayakları dibindeki bir odadan elde edilecek belgelerden bahsetmesi ilginç bir rastlantıdır.
    Prof. Nicholas Roerich'in yaptığı araştırmalarda Budist rahipler, Dünya'nın bir "Devre sonu" na doğru yaklaşmakta olduğunu ve ""Yıldızlar yeni bir Çağ oluşturmaktadır. Kozmik ateş bir kez daha dünyaya yaklaşmaktadır. İnsanlık bir kez daha , ruhun yeterince gelişip gelişmediği görmek üzere denenecektir..." şeklinde bir bilgi söz konusudur.


    HİNDUİZM

    "Dejenerasyonun bu noktasında Vişnu, yeryüzünde, beyaz bir ata binmiş bulunan Kalki olarak şahsen ortaya çıkacaktır. Vişnu'nun onuncu enkarnasyonu olan Kalki, kolunu yukarıya kaldırmış bir halde ve bir kuyruklu yıldız gibi alev alev yanan, kınından çekilmiş bir kılıç taşıyarak dünyayı bir baştan bir başa geçecektir. Kötülükleri yok edecek,bir sonraki çağda yeryüzünün yeniden düzenlenişi ve erdemin yeniden kurulması için yolu açacaktır."
    Hindistan ve Tibet'teki yazıtlarda Karanlık Çağ olan "Kali-Yuga"dan (Demir Çağı) sonra "Satya Yuga"nın (Işık çağı) başlayacağını söyler. "Kali-Yuga"nın yani uzun süredir içinde bulunduğumuz devremizin sona erişinin alametlerinden biri de astroloji olarak açıklanmıştır:
    "Kalki Avatar sekiz insanüstü yeteneğiyle dünyaya inecektir. Güneş, Ay, Tishya ve Jüpiter gezegeni aynı konakta oldukları zaman yeni bir çağ başlayacaktır."
    Tishya'nın bir gezegen mi ,yoksa başka bir gök cismi mi olduğu kesin olarak bilinmiyor. Ancak Eski Çin ve Tibet Astrolojisinde Ti-sha'nın "Dünya'nın Celladı" diye anılan 72 kötü niyetli yıldızdan birinin adı olduğu bilinmekte.


    ŞAMANİZM


    Altaylı Şamanistler kıyamet'e "Kalgançı Çak" adını vermişlerdir. "Kalacak olan çağ" anlamına gelmektedir W.Radloff (Proben I, 167-170) ve V.I. Vertibitsky (Altayskie inorodtsı 114-117) tarafından "Kalgançı Çak" ı tasvir eden iki rivayet tespit edilmiştir. Birincisi Televütler'e, ikincisi Telengitler'e aittir. Televütler'in rivayetinde:
    " Kalgançı çak geldiği zaman gök demir, yer sarı bakır olur. Hanlar hanlara saldırır, uluslar birbirine kötülük düşünür. Katı taşlar ufalanır, sert ağaçlar kırılır. Kişi bir dirsek kadar küçük olur. Başparmak kadar erkek olur. Erlerin dizgini kısa olur. Ayak takımı bey olur. Baba çocuğunu, çocuk babasını tanımaz. Yaban soğanı pahalı olur. At başı kadar altına bir kap yemek verilmez. Ayak altında altın bulunu onu alacak kimse bulunmaz."
    Telengitler'in rivayetini ise 2012'de neler olabilir kısmımızda ele alacağız.


    TEVRAT

    Kıyamet günü kutsal kitaplardan biri olan Tevrat'ta oldukça geniş işlenmiş bir konudur. Pek çok kısmında belirtiler ve gerçekleşecek olanlar anlatılmıştır. Şimdi bunları görelim.
    "Ve o gün vaki olacak ki, büyük boru çalınacak..." (İşiya, Bab: 27/13)
    Peki o gün gelmeden önce öngörülen belirtiler neler?
    "İşte Rabb'in Günü geliyor ve senin çapul malını senin içinde pay edecekler. Çünkü bütün milletleri Yerusalim'e karşı cenge toplayacağım ve şehir alınacak ve evler yağma edilecek ve kadınlar kirletilecek ve şehrin yarısı sürgüne çıkacak. Kavmin arta kalanları ise şehirden kesilip atılmayacak" (Zekarya, Bab: 14/1-2)
    "Ve bela şu olacak, o bela ki... Ayakları üzerinde dururken etleri eriyecek ve gözleri çukurları içinde eriyecek ve ağızlarında dilleri eriyecek..." (Zekarya, Bab: 14/12)
    Belkide bir Atom bombasının kullanılacağı bir savaştan bahsediliyor. Ve bir başka kısımda toplumsal dejenerasyondan bahsediyor:
    "Ve çocukları onlara reis edeceğim ve küçük çocuklar onlara saltanat edecekler. Ve kavm karşılıklı birbirine ve herkes komşusuna gadredecek; çocuk ihtiyara karşı ve alkaç adam itibarlıya karşı hayasızca davranacak. ...Ey kavmim sana yol gösterenler seni saptırıyorlar ve yürüyeceğin yolu bozuyorlar." (İşya, Bab: 3/4-5,12)
    Doğal afetler...
    "İşte Rabbin günü geliyor... Ve o gün onun ayakları Yeruşalim önünde, şarkta olan Zeytinlik Dağı üzerinde duracak ve Zeytinlik Dağı şarka ve garba doğru ortasından yarılacak ve çok büyük bir dere olacak ve dağın yarısı şimale ve yarısı cenuba çekilecek." (Zekarya, Bab:14/1-4)
    "Bütün memleketi viran etmek için, Rab ve gazabının silahları uzak bir diyardan , göklerin ucundan geliyorlar" (İşiya, Bab:13/5)
    "Ve o gün vaki olacak ki, ışık olmayacak, ışıldayanlar kararacak; fakat Rabbin bildiği bir gün olacak; gündüz de olmayacak ; gece de olmayacak ve vaki olacak ki, akşamleyin ışık olacak. Ve o günde vaki olacak ki, Yerusalimden diri sular çıkacak; onların yarısı şark denizine, yarısı garap denizine akacak; yazın da kışın da böyle olacak. Ve bütün dünya üzerinde Rab kral olacak; o gün Rab bir ve ismi bir olacak" (Zekarya, Bab: 14 / 6-9)
    Rabb'in ismi tüm dünya üzerinde bir olacak sözü dinlerin birliğinin ifadesidir. Gerçekleşecek bir olay sonrası din birliğinin sağlanacağı ifade edilmiş.
    "... Bu iş de bir lahzada ansızın olacak. Orduların Rabbi tarafından, gök gürlemesi ile ve zelzele ile ve büyük gürültü ile kasırga ile ve sağanakla ve yiyip bitiren ateş lavı ile yoklama olacak" (İşiya, bab: 29/5-6)
    "Bundan ötürü gökleri titreteceğim ve ordular Rabbi'nin gazabında ve kızgın öfkesi gününde dünya yerinden oynayacak" (İşiya, Bab: 13/13)
    İklim değişikliklerndende bahsedilmektedir. Dünya'mızın ikliminin son yıllarda belirgin bir şekilde değiştiği ve kurak bir iklimin dünyayı kaplayacağına dair bilimsel açıklamalar her geçen gün artmaktadır...
    " Ve Mısır diyarı virane ve çöl olacak...Ve Mısır diyarını Sevene kulesinden Habeş ili sınırına kadar bütün bütün çöl ve virane edeceğim..." (Hezekiel, Bab: 29/9,10)
    " Ve o gün vaki olacak ki, Rab Mısır ırmaklarının sonlarında olan sineğe ve Aşur diyarında olan arıya ıslık çalacak... Ve o gün vaki olacak ki, bin gümüş dğerinde bin asma kütüğü olan her yer çalılık ve dikenlik olacak. Adam oraya oklarla ve yayla gelecek, çünkü bütün memleket çalılık ve dikenlik olacak." (İşaya, Bab: 7 /12,23)
    " ...Ve Nil'in bütün derin yerleri kuruyacak ve Aşur'un kibri kırılacak ve Mısır'ın asası elinden gidecek" (Zekerye, Bab: 10/11)


    İNCİL


    Matta İncil'inde Hz.İsa'nın kıyamet ile ilgili açıklamaları şu şekilde ifade edilmiş:
    "İsa Zeytinlik Dağı'nda otururken, şahitleri gelip, bir kenarda ona sordular: 'Söyle bize, bu olayla ne zaman olacak ve senin gelişinin ve dünyanın sonunun belirtisi ne olacak?'
    İsa onlara şu cevabı verdi: Sakın, sizi kimse yanıltmasın. Çünkü bir çokları benim adımla gelip: Mesih benim, diyeceklerdir ve birçok kimseleri yanıltacaklardır. Savaşlardan ve savaş gürültülerinden konuşulduğunu işiteceksiniz. Sakın telaşlanmayın. Çünkü bunların olması gerekiyor. Ancak bu daha, son değildir. Çünkü ulus ulusa karşı ülke ülkeye karşı gelecektir. Yer yer kıtlıklar , depremler görülecektir. Bütün bunlar doğum sancılarının başlangıcı olacaktır... Birçok yalancı peygamber ortaya çıkacak ve pekçoklarını yanılacaklardır. Ve fesa çoğalacağı için, çoklarında sevgi sönecektir. Fakat sonuna kadar dayanan kurtulacaktır. Ve melekutun müjdesi , bütün milletlerin yüzüne karşı tanıklık etmek üzere, dünyanın her tarafına duyurulacaktır. Ve son, o zaman gelecektir." (Matta, Bab: 24/3-14)
    Aradan geçen yıllar bu öngörülerin çoğunluğunun gerçekleştiği yıllar oldu. Özellikle son dönemlerde kendininin mehdi veya peygamber olduğunu öne süre o kadar çok insan türediki, bu öngörünün gerçekleştiğini açıkça söyleyebiliyoruz. Ve gene bahsedildiği gibi bugün dünyada uluslar uluslara, ülkeler ülkelere ve hatta dinler dinlere karşıdır. Sadece müslüman olduğu için batı toplumlarının baskısı altına giren 1 milyardan fazla insan şuan yaşamını her geçen sene daha büyük zorluklar altında geçirmektedir. Ve yakın bir gelecekte gerçekleşecek yeni bir Irak savaşı belkide daha büyük bir savaşı tetikleyecektir. Belirtilerden gerçekleştiği aşikar olan en çarpıcı kısım depremlerdir. Bilim dünyası henüz kabul etmesede dünyadaki depremlerde belirgin bir artış vardır. Örneğin 1970-1990 yılları arasında 8.0 ve daha büyük kuvvetteki depremlerin toplam adedi 10'u bulmaz. Ama sadece 1992-2002 arasında 10'dan fazla 8.0 ve üzeri deprem yaşanmıştır dünyamızda. Dünyadaki sevginin söneceğinden de bahsetmiş. Düşünün bir kere, etrafınızdaki kaç kişinin gerçekten samimi olarak sizi sevdiğinden eminsiniz? Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, artık bırakın iki farklı insanı, kardeş kardeşi vurur oldu. Değil mi?


    KUR'AN-I KERİM


    "İnsanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay edenlerin vay haline! O ki bir mal toplamış ve onu saymaktadır. Malının, kendisini ebedi yaşatacağını sanır. Hayır, andolsun ki, o hutame'ye atılacaktır. Hutame'nin ne olduğunu bilir misin? Allah'ın tutuşturulmuş bir ateşidir. Çıkar gönüllerin üstüne! O kapatılacaktır onların üzerine. Uzatılmış sütunlarda" (Hümeze Suresi: 1-9)
    İçinde yaşadığımız dünyada artık pek çok insan hayatı sadece para, mal, mülk sayıp , bunların onu ebediyen yaşatacağını düşünmüyormu? Çevrenizdeki insanlara bir bakın. Bir vurdum duymazlık, bir sarhoşluk içindeler. Sanki herşey daimimiymiş gibi..
    Aslında bu kısıtlı bir örnekti. Şimdi Kur'an-ı Kerim'in en bilinen ve üzerinde tartışılan alametlerine bakalım.
    "Ye'cûc ve Me'cûc'un seddi yıkıldığı zaman her dere ve tepeden boşanırlar. Gerçek vaad yaklaştığında inkar edenlerin gözleri beliriverir: 'Vah bize! Bundan önce gaflet içindeydik, hem de zalimdik' derler." (Enbiya,96-97)
    "Ve bin yıl tamam olunca, Şeytan zindanından çözülecektir. Ve yerin dört köşesinde olan milletleri, Ye'cûc ve Me'cûc'ü saptırmak ve onları cenk için bir araya toplamak üzere çıkacaktır." (İncil, Vahiy,Bab: 20/7)
    Henüz ne olduğuna dair kesin bir açıklama yapılamayan bu varlık , varlıklar yada sembolik isimler yaşanacak yıkımdan önce ortaya çıkacaktır. Kimilerine göre Ye'cûc ve Me'cûc Kur'an'da nefsani azgınlığın sembolüdür.İncil'deki bilgiye göre de bu bin yıl tamamlanınca veya bir süre sonra gerçekleşecektir.
    "Artık sen, o göğün açıkça izlenen bir duman getireceği günü gözle! İnsanları kuşatıp sarar. İncitici bir azaptır bu! 'Ey rabbimiz! Kaldır bizden bu azabı. Biz gerçekten müminleriz." (Dühan Suresi 10-12)
    Yaşar Nuri Öztürk, "Cevap Veriyorum" isimli kitabının 128'inci sayfasında bu ayeti "Zehirli gazların atmosferi kuşatması ve yaşamı zorlaştırması Kur'an açısından bir kıyamet alâmeti sayılır mı?" şeklindeki soruya yanıt olarak vermiş ve "Kur'an'ın bu beyanına, günümüz bilim çevrelerinin ekledikleri şunlardır: Zehirli gazların atmosferi tahribi sonucu kirlenen hava yüzünden doğal kaynaklar tahrip olacak, yaşam alabildiğine zorlaşacak" şeklinde eklenti yapmıştır.
    Ve yine "Yeryüzünün çölleşmesini bir kıyamet alâmeti olarak görenler vardır. Bunu Kur'an açısından nasıl açıklarsınız?" şeklindeki sorya aşağıdaki ayetlerle yanıt vermiştir:
    Genel durumu gösteren , "O öyle bir gündür ki, dağları yürütürüz; yeryüzünü çırılçıplak görürsün. İnsanları huzurumuzda toplamış, içlerinden hiçbirini hesap dışı bırakmamışızdır." (Kehf Suresi:47)
    Ve "çırılçıplak bırakma"yı anlatan "Biz, yeryüzündeki şeyleri bir süs yaptık ki, insanları, içlerinden hangisi iş ve üretim yönünden daha güzeldir diye imtihan edelim. Ve şu da bir gerçek ki, biz, yeryüzündeki her şeyi, bitki bitirmeyen ve ölüme yol açan kupkuru bir toprak haline elbette getireceğiz." (Kehf Suresi 7-8) ayetlerinde de yeryüzünün bir gün bir çöl haline geleceğinden bahsediyor. Aslında son derece hızlı bir şekilde eriyen buzulları, her geçen gün artan küresel ısınma etkilerini, yok olan su kaynaklarını, delinen ozon'u ve bilim adamlarını hergün söylediği sera etkisini bir düşündüğümüzde bu günlerin pekte uzak olmadığını anlayabiliriz.
    Yaşar Nuri Öztürk, Neml Suresi 82.ci ayetteki Dâbbe'yi Stephen Hawking olarak ileri sürmüştür. "O söz tepelerine indiğinde, yeryüzünden onlar için bir dâbbe/debelenir gibi yürüyen bir canlı çıkarırız da o onlara, insanların bizim ayetlerimize gereğince inanmadıklarını söyler." (Neml Suresi: 82) .Kendi yorumunu aktaracak olursak,
    " 1) Dabbetül arz bir insandır. Konuşmakta, uyarmaktadır. Neden böyle bir varlık, insan olarak değil de dabbe olarak anılmaktadır.Bunun böyle olması dabbenin alametlerinden biridir. O, tüm hikmetli konuşmalarına , uyarılarına rağmen fiziksel özellikler bakımından tam fonksiyonel bir insan değildir. İnsanın hareketlerini sergilemekten çok, debelenen bir varlıkğın hareketlerini sergilemektedir... İnsandan çok, debelenen varlığı andıran fizik görünüm içinde en ileri fikir ve bilim verilerini üreten ve insanlığa ulaştıran varlık olmak, insanlığı sonunu haber veren dabbetül arzın belirgin niteliğidir.
    2) Dabbetül arz, meramını "teklim" yoluyla anlatır. Kur'an , sözle anlatım için daha çok "kavl" (söz), "beyan" (açıklamak), "hadis" (söz) kelimelerini kullandığı halde dabbetül arzın meram anlatışını ifade için "teklim" sözcüğünü seçmiştir. Allah'ın insanla konuşması da bir teklim olayıdır. Bu telimin değişik uygulamalarının olduğunu Kur'an'dan öğreniyoruz. Vahiy bunlardan biridir. Unutulmaması gereken şudur: Allah'ın insanla tekliminde doğrudan ve kelimelerle konuşmak söz konusu değildir; daime işaretler ve aracılar kullanılır. Başka bir deyişle, teklim de kelimeleri ancak konuşanla muhatap arasındaki vasıtalar kullanabilir. Nitekim, Allah'ın insanla "konuşması"ndan söz eden Şura Suresi 51.ayette de teklim sözcüğü kullanılmıştır. Allah'ın beşerle konuşması ancak "teklim" yoluyla mümkündür. Dabbetül arzın konuşması da, en azınan dünyanın sonuna ilişkin uyarısı, işaretlerle, aracılarla konuşma olacaktır. Onun kendisi de zaten normal bir insanın bedensel fonksiyonlarını sergilemekten uzaktr. O; beyni, bilgisi ve ruhuyla öne çıkan bir varlıktır....
    Bana göre , Dabbetül Arz, insanlığı, kıyametin yaklaştığı yolunda sürekli uyaran ve nitelikleri Kur'an'daki tanıma tıpa tıp uyan Stephen Hawking'dir. Stephen Hawking, bizim Kur'an'dan hareketle altını çizdiğimiz uyarıların hemen tümünü , bir fizikçi bilim adamı sıfatıyla tek tek dikkatlere sunarak insanlığın önümüzdeki bin yıl içinde yok olma tehlikesiyle yüz yüze bulunduğunu ilan etmiştir. "

    SONUÇ


    Konunun en başında , Kur'an'ın ve diğer din kaynakların kıyametten zaten bahsettiğini ve belirtilerinin olduğunu , bunları sırasıyla yaşayacağımı anlattığını söylemiştik. Aynen bizden önceki nesillere olduğu gibi. Görüldüğü gibi, Budizm, İncil, Tevrat, Kur'an-ı Kerim birçok belirtiden bahsediyor. Ve dikkatli bir şekilde okunursa, sembolik kelimeler yorumlanacak olursa pek çok belirtinin zaten gerçekleştiğini görebiliriz. Daha doğrusu toplumsal veya dünyasal yaşamla ilgili belirtiler gerçekleşmiş durumda, sıra fiziksel belirtilerde. Aslında bu belirtileride son yıllarda yaşamaya başladık. Hepimiz içimizden ne oluyoruz demeye başladık.
    Tüm bu nedenlerden ötürü Mayalarca öngörülen 2012 yılı bir tesadüf veya hurafeden çok önem verilmesi gereken bir tarih olarak önümüze çıkıyor. Belkide Mayalar aynen bizim dini kitaplarımızda olduğu gibi onlarada Peygamberleri aracılığıyla iletilmiş başka ve belkide daha net ortaya konan bilgileri bizlere iletmeye çalışıyorlardı. 2012'de yaşayacağımız "kıyamet" midir, yoksa bir felaketmidir bilinmez ama belkide insanlığa yeniden başlama şansını verebilecektir. Savaşsız, acısız, feryatsız, kötülüğün olmadığı bir dünya...
    Bu bölümde dinler üzerinde ayrıntılı bir yorum yapmak yerine, ayetleri ve bilgilere ağırlık vererek, yorumları sizin yapmanızı arzu ettik. Belki de son günlerde ileri sürülen Kur'an-ı Kerim şifresi burada yaptığımız yorumun yanlış olmadığını ortaya koyacak. Temennimiz, gelecek için en iyisi ne ise, onun gerçekleşmesi.


    (Alıntı)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi psycho.23 -- 23 Ekim 2009; 21:35:16 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Historia Calamitatum

    Yazdıklarının çoğuna katılıyorum. Fakat anlamadığım bir şey var, o da bunları bana ne için yazdığın.

    Allah kişiyi bir dine mensup kılmaz, bu imtihan şartlarına aykırıdır. Hıristiyan ailenin çocuğu hıristiyan olur, fakat ona hıristiyan kalması için kimse baskı yapmaz. Ben dünyaya hıristiyan olarak gelsem, yine müslümanlığı seçerdim. Çünkü ben hakikat adamıyım ve hakikatle ilgilenirim.

    İlginçtir ki, bana güya akıl vermeye çalışan kişi Müslüman değildir.

    "Ben cennet yok demedim ama varda demiyorum. Cehennem yoktur ama kabir azabı vardır."

    İmanın şartları:

    ...5 - Ahiret gününe İman: Ölüm, berzah (ölümden kıyamete kadar olan olaylar), hesap, mizan, cennet, cehennem, kabirde azab veya mükafat göreceklerin acı ve lezzeti beden ve ruhlarıyla duyacaklarına ve en önemlisi öldükten sonra dirilmeye iman edilmesi gerekir.




    Bilgisizliğin Kuran ile bir İslam büyüğünü ters düşürmeye bile yeterdi, eğer ben de bilgisiz olsaydım. Burada benim düşüncelerim değil, Yüce Rabb'ın gönderdiği Kuran'daki sözler ve yine Kainatın Efendisi'nden naklettiğim sözler yer alıyor. Senin bir tarikata bağlı büyüklerinden duydukların güzel şeyler fakat, "cennetin varlığını kabul etmemek fakat red te etmemek" düşüncesi onlardan değildir.


    Yanlış yoldasın, Allah hidayete erdirsin.

    Ben kendi inandıklarımı söylüyorum sana , düşüncelerimi dayatmıyorum ki ister inanırsın istersen kendi bildiğine devam edersin hepside düşünce tarzı. Ben size söylemedim ki bunları neden üstünüze alındınız onuda anlamadım heralde öyle denk geldi. Kuran a tabiki inanacaksın çünkü sen kitapsız Allah a ulaşamazsın ama Allah a direk ulaşanlara ne diye karışırsınız onu anlamadım.




  • Bak ne yazıyor acı ve lezzeti beden ile duyacakmışız. O zaman bedeni yakılan bir kimse nasıl acı ve lezzeti yaşayacak. Gel çık bu işin içinden. Kuran daki çoğu söz semboliktir bu yüzden ona ne yorum getirirsen getir hakikatı ancak Allah bilir. BU yüzden ona takılıp kalmayın diyorum inanmayın demiyorum ki.
    Beden insanın gelişimi ve olgunlaşması için bir araçtır sadece. Bir şiir vardı, bugün ayların ilki can bedenin mülkü aşık olmayan ya çakaldır ya tilki. Ahirette zaten beden ile yaşamamız mümkün değildir çünkü sonsuz hayatta bedenin var olması söz konusu değildir , eğer biraz fizik biliyorsanız bunu rahatça anlarsınız. Kuran da bir ayette eynen şöyle yazıyor; Ruhumdan üfürdüm kendisini beden sandı. Ruh ile beden ilişkisi sonsuza kadar devam etmez. Zaten bedene hapsolmuş ruh beden içinde Allah a kavuşamaz. Kuran da örneğin Tuba dallarından söz edilir bunun yorumlarından biriside onun ağaç olduğu ve çok büyük kökleri ve dalları olduğunu söylerler. Evet bu bir ağaçtır ama sandığımız gibi yeryüzünde ki ağaç değildir. Bu ağaç peygamberimizin soyunu teşkil eder dalları ve uzantılarıda torunları sevenleri ile birlikte onunla beraber olanlardır. İnsanda bir ağaçtır topraktan enerjisini alır ve olgunlaştıkça dalları büyür ve meyve verir. İnsanın çocukları meyve örneğini betimler. Toprak ise , Topraktan geldik toprağa gideceğiz sözünün sırrıdır. Ondan geldik ona gideceğiz. Yoksa ateistlerin sandığı gibi topraktan gelmedik karbondan oluşuyoruz çelişkisinin farkına varırlardı. Cennette yeşilliktir, yeşil renkte olduğu söylenir. O yeşilliği kaldırırsanız geriye toprak kalır. Yunus Emre ninde dediği gibi neyleyeyim sensiz cenneti.
    Kuran da yazılanlar elvette bizi şaşırtmak için yazılmamıştır aslında sembolik anlamlarda taşımaz birebir gerçeği söyler, fakat biz onun hakikatını bilmediğimiz için devamlı dünyevi şeylere yorumlarız. Ben size apaçık deliller sundum görüp ibret alasınız ayetide bunların işaretidir, gerçekten yaratılan herşey insanın ve Allah ın birer aynasıdır fakat bizler bir ipucuyu bile görmekten acizis , fakat büyük alimlerin kitaplarından yararlanarak bunları öğrenebiliriz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi esg222 -- 24 Ekim 2009; 0:57:31 >




  • Senin inandıkları İslam dininde yer almıyor, benim de söylediğim şey budur. Allah buyurur ki; "Cennet ve cehenneme inanın". Ve sen diyorsun ki; "Cehennem yoktur ama kabir azabı vardır, cennete var diyemem ama yok da diyemem."

    İmanın şartlarından olan Allah'a inanmayı yaparak Allah'a ulaşmayı zaten yapıyorsun, fakat Allah'ın emirlerinden ve imanın şartlarından olan cennet ve cehenneme inanmayı gerçekleştirmiyorsun. Bu ne biçim bir zihniyettir, Allah'a inan ama cehenneme inanma!

    Yine tekrarlıyorum; benim sözlerim şahsi düşüncelerim değil, ayetler ve hadislerdir.

    Cennet-Cehennem'e ruhun mu yoksa bedenin mi gideceği konusuna ise detaylı bilgim olmadığından yorum yapmıyorum. Fakat kişi isterse paramparça olmuş olsun, Allah onu bir bütün yapıp gün geldiğinde mezarından kaldıracaktır.


    Cehennem, kabir azabı ve cennet en büyük hakikatlerdendir, hidayete ermen dileğiyle.




  • 
Sayfa: önceki 1516171819
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.