Şimdi Ara

2009 Avrupa Şampiyonası (13. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
1.433
Cevap
0
Favori
35.393
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1112131415
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: eyoruk

    Hidayet'in konuşması çok kulak tırmalıyor..
    --aaa aaa çok rahatsız edici.

    Alıntıları Göster
    hidayet'i severim oyuncu olarak ama konuk olarak berbat yahu. klişe, klişe, klişe... ömer onan konuşurken dinleyesi geliyor insanın ama hedo bayağı boş konuşuyor.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: robertpires

    hidayet'i severim oyuncu olarak ama konuk olarak berbat yahu. klişe, klişe, klişe... ömer onan konuşurken dinleyesi geliyor insanın ama hedo bayağı boş konuşuyor.

    Alıntıları Göster
    Ama hepsi klişe konuşuyor ki ?
    Metality@ Yunanistan oralara kadar gelemez bence ki gelse bile biz eleriz karşılaşırsak ı.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: eyoruk

    Ama hepsi klişe konuşuyor ki ?
    Metality@ Yunanistan oralara kadar gelemez bence ki gelse bile biz eleriz karşılaşırsak ı.

    Alıntıları Göster
    Yunanistan'ın oturmuş sistemi var. Bizde ise sistem belli değil, maç içinde inişli-çıkışlı performans sergiliyoruz. Rakip iyi oynadığı için değil de, ne yapacağımızı bilmediğimiz için oyun sapıtıyor. Ben bunu sistemin oturmamasına ve Tanjevic'in abartı oyuncu değişikliklerine bağlıyorum. Bu turnuvada bize ağır gelecek 2 rakip var bence. İspanya ve Yunanistan. Diğer güçlü rakipleri yenersek kimse şaşırmaz. İlk turda havlu atarsak da kimse şaşırmaz Bu sistem sorununu futbol takımında da yaşıyoruz. Fatih Terim yarı final oynadığımız şampiyonadan sonra sistemi oturtsaydı şimdi Bosna Hersek'in puan kaybetmesini beklemezdik.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Metality

    Yunanistan'ın oturmuş sistemi var. Bizde ise sistem belli değil, maç içinde inişli-çıkışlı performans sergiliyoruz. Rakip iyi oynadığı için değil de, ne yapacağımızı bilmediğimiz için oyun sapıtıyor. Ben bunu sistemin oturmamasına ve Tanjevic'in abartı oyuncu değişikliklerine bağlıyorum. Bu turnuvada bize ağır gelecek 2 rakip var bence. İspanya ve Yunanistan. Diğer güçlü rakipleri yenersek kimse şaşırmaz. İlk turda havlu atarsak da kimse şaşırmaz Bu sistem sorununu futbol takımında da yaşıyoruz. Fatih Terim yarı final oynadığımız şampiyonadan sonra sistemi oturtsaydı şimdi Bosna Hersek'in puan kaybetmesini beklemezdik.

    Alıntıları Göster
    evet yunanistan'ın sistemi oturmuş(tu) ama bu sezon hem coach değiştirdiler(sonunda bıraktı yannakis, ben hakemlerden birine dalıp men edilmesini bekliyordum oysa) hem de avrupa'nın en iyi savunmacısı "diamond"'ı ve en önemli yaratıcı oyuncuları papaloukas'ı polonya'ya götürmediler..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: fuatturkrap

    evet yunanistan'ın sistemi oturmuş(tu) ama bu sezon hem coach değiştirdiler(sonunda bıraktı yannakis, ben hakemlerden birine dalıp men edilmesini bekliyordum oysa) hem de avrupa'nın en iyi savunmacısı "diamond"'ı ve en önemli yaratıcı oyuncuları papaloukas'ı polonya'ya götürmediler..

    Alıntıları Göster
    Papaloukas'ın gitmediğini biliyordum fakat Diamantidis de yoksa işleri zor o zaman




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Metality

    Papaloukas'ın gitmediğini biliyordum fakat Diamantidis de yoksa işleri zor o zaman

    Alıntıları Göster
    Evet yok.
    Ayrıca 1-2 önemli isim de yok..Tabi ki sistemleri olmasa ve umut vaadeden gençleri olmasa hiç lafı bile edilmezdi Yunanistan'ın..
  • quote:

    Orijinalden alıntı: eyoruk

    Evet yok.
    Ayrıca 1-2 önemli isim de yok..Tabi ki sistemleri olmasa ve umut vaadeden gençleri olmasa hiç lafı bile edilmezdi Yunanistan'ın..

    Alıntıları Göster
    İspanya'dan korkmak lazım.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Malazgirt

    Çeyrek final eşleşmelerini Wiki'deki şu sayfaya bakarak yaptım. Kaydırma yaptıysanız düzeltin, takımların kaderleriyle oynamayın:D
    1E-4F eşleşmesinden sonra şaşırabiliyoruz. Ben de şaşırmıştım


    http://en.wikipedia.org/wiki/Eurobasket_2009#Knockout_stage



    anaaa değiştiriyim o zaman..

    A Grubu
    yunanistan
    hırvatistan
    makedonya
    israil

    B Grubu
    fransa
    rusya
    almanya
    letonya

    C Grubu
    ispanya
    slovenya
    sırbistan
    britanya

    D Grubu
    litvanya
    polonya
    Türkiye
    bulgaristan

    --------

    E
    yunanistan
    hırvatistan
    fransa
    rusya
    makedonya
    almanya

    F
    ispanya
    slovenya
    litvanya
    Türkiye
    polonya
    sırbistan

    ---------

    yunanistan-Türkiye
    hırvatistan-litvanya
    fransa-slovenya
    ispanya-rusya

    ---------

    yunanistan-slovenya
    ispanya-hırvatistan

    ---------

    slovenya-ispanya

    ---------

    ispanya




  • quote:

    Orijinalden alıntı: drexler22

    quote:

    Orijinalden alıntı: Malazgirt

    Çeyrek final eşleşmelerini Wiki'deki şu sayfaya bakarak yaptım. Kaydırma yaptıysanız düzeltin, takımların kaderleriyle oynamayın:D
    1E-4F eşleşmesinden sonra şaşırabiliyoruz. Ben de şaşırmıştım


    http://en.wikipedia.org/wiki/Eurobasket_2009#Knockout_stage



    anaaa değiştiriyim o zaman..

    A Grubu
    yunanistan
    hırvatistan
    makedonya
    israil

    B Grubu
    fransa
    rusya
    almanya
    letonya

    C Grubu
    ispanya
    slovenya
    sırbistan
    britanya

    D Grubu
    litvanya
    polonya
    Türkiye
    bulgaristan

    --------

    E
    yunanistan
    hırvatistan
    fransa
    rusya
    makedonya
    almanya

    F
    ispanya
    slovenya
    litvanya
    Türkiye
    polonya
    sırbistan

    ---------

    yunanistan-Türkiye
    hırvatistan-litvanya
    fransa-slovenya
    ispanya-rusya

    ---------

    yunanistan-slovenya
    ispanya-hırvatistan

    ---------

    slovenya-ispanya

    ---------

    ispanya

    Alıntıları Göster
    Bu arada Kerem'in cezasından sonra ciddi ciddi kafama takıldı ; Tanjevic gençlere şans veriyordu değil mi ?
    Kısmen de olsa evet..
    Peki 4 numarada başarıyla oynayacak kapasitede olduğunu düşündüğüm Bora Paçun ve kendisini çok beğendiğini söylediği ve 4 yıl önce Orhun Ene 'nin de ısrarları sonucu kampa aldığı ve ( belki de ) bir daha da yüzüne bakmadığı Cem Dinç ...
    Bu isimler neden takıma ısındırdılmıyor bunca zamandır ? Ve de 30 yaşına gelmiş Fatih'in yerine düşünülmüyor ?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: eyoruk

    Bu arada Kerem'in cezasından sonra ciddi ciddi kafama takıldı ; Tanjevic gençlere şans veriyordu değil mi ?
    Kısmen de olsa evet..
    Peki 4 numarada başarıyla oynayacak kapasitede olduğunu düşündüğüm Bora Paçun ve kendisini çok beğendiğini söylediği ve 4 yıl önce Orhun Ene 'nin de ısrarları sonucu kampa aldığı ve ( belki de ) bir daha da yüzüne bakmadığı Cem Dinç ...
    Bu isimler neden takıma ısındırdılmıyor bunca zamandır ? Ve de 30 yaşına gelmiş Fatih'in yerine düşünülmüyor ?

    Alıntıları Göster
    yeter ki eleştiri olsun... tanjeviç'e giydirelim de...
    bu bora paçun'la cem dinç hangi takımlarda oynuyor, onu bile bilmiyordum. kaldı ki genç dediğin cem dinç 85'liymiş. 85'li adamın genç yetenekliği mi kalır bu saatten sonra. cenk akyol neden yoksa onlar da o yüzden yoktur. milli takım kapasitesinde değillerse tanjeviç ne yapsın. fatih'i tutmam ama basketbol için 29 yaş ne zamandır emeklilik yaşı oldu? cevher sakat olduğu için çağıramamış. mirsad olabilirdi belki ama onu da bu yapının içine sokamıyorlar. ha kaya'yı niye almıyor desen, eyvallah. en başta ben de eleştirdim onu ama... ersan-oğuz-semih değişmeli olarak 4 numarayı götürürler.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi robertpires -- 4 Eylül 2009; 14:56:09 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: robertpires

    yeter ki eleştiri olsun... tanjeviç'e giydirelim de...
    bu bora paçun'la cem dinç hangi takımlarda oynuyor, onu bile bilmiyordum. kaldı ki genç dediğin cem dinç 85'liymiş. 85'li adamın genç yetenekliği mi kalır bu saatten sonra. cenk akyol neden yoksa onlar da o yüzden yoktur. milli takım kapasitesinde değillerse tanjeviç ne yapsın. fatih'i tutmam ama basketbol için 29 yaş ne zamandır emeklilik yaşı oldu? cevher sakat olduğu için çağıramamış. mirsad olabilirdi belki ama onu da bu yapının içine sokamıyorlar. ha kaya'yı niye almıyor desen, eyvallah. en başta ben de eleştirdim onu ama... ersan-oğuz-semih değişmeli olarak 4 numarayı götürürler.

    Alıntıları Göster
    sırf eleştirmek değil ki kendimce nedenlerim var .
    Cem şimdi genç olarak görülmüyor ama yazdığım gibi 4 yıldır yok adam..2005 te aldı sonra sırtını döndü..
    Bora oynamıyor evet peki Hakan oynuyormuydu Cenk oynuyormuydu Bariş oynuyor mu ?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: eyoruk

    sırf eleştirmek değil ki kendimce nedenlerim var .
    Cem şimdi genç olarak görülmüyor ama yazdığım gibi 4 yıldır yok adam..2005 te aldı sonra sırtını döndü..
    Bora oynamıyor evet peki Hakan oynuyormuydu Cenk oynuyormuydu Bariş oynuyor mu ?

    Alıntıları Göster
    aslında fatih'in kadrodan çıkarılmasına biraz üzüldüm ya. tamam çok yetenekli bir oyuncu değil ama 2-3 dakika oynayıp takımı ateşleyebiliyordu. tabi bazen de olmadık fauller yaparak küfür yiyordu.

    ayrıca barış'ın ne kadar süre alacağını da merak ediyorum. inşallah süs bitkisi gibi oturtmaz tanjevic.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: robertpires

    hidayet'i severim oyuncu olarak ama konuk olarak berbat yahu. klişe, klişe, klişe... ömer onan konuşurken dinleyesi geliyor insanın ama hedo bayağı boş konuşuyor.

    Alıntıları Göster
    Barış Hersek --- Banvit
    Engin Atsür --- Beşiktaş Cola Turka
    Ender Arslan --- Efes Pilsen
    Kerem Tunçeri --- Efes Pilsen
    Sinan Güler --- Efes Pilsen
    Oğuz Savaş --- Fenerbahçe Ülker
    Ömer Faruk Aşık --- Fenerbahçe Ülker
    Ömer Onan --- Fenerbahçe Ülker
    Semih Erden --- Fenerbahçe Ülker
    Ersan İlyasova --- Milwaukee Bucks
    Hidayet Türkoğlu --- Toronto Raptors
    Bekir Yarangüme --- Türk Telekom


    Sanırım herkesin tahmin ettiği bir 12 kişilik kadro seçimi oldu ve umarım başarılı olacağız bu kadro ile




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Lucifer34

    @ Serhat

    Abi Engin konusunda biz de aynı şeyleri diyoruz... Efes bu sene ondna çok şey bekliyordu fakat sezon başında Ergin Atamanın sadece 7 oyuncu ile oynaması ondan sonra da sakatlığı engelledi. Eminim bu yeni sezon onun için çok iyi olacak.


    Abicim ne çelişmesi yaw Ben de Fatihin kadroda olmasını gereksiz görenlerden biriyim. Hem de illa iyi takımlarda olan oyuncular alınacak diye bir şey yok. Benim demek istediğim nokta çok farklı. Hakan 27 yaşında ve şimdiye kadar Fatihin bile gittiği o büyük takımlara gidememiş. Neden gidememiş benim sorum bu? Ben çelişmek için bişey demiyorum ya da o ortamı hazırlamak için... Nedeni ne adamların bu adamı almamasının... Hatta bir arkadaşta yazmış Kaf-Kaf taki performasının ardından Erdemirspora transfer olmuş diye. Bunları söylerken bu adam kötü demiyorum sadece nedenini biliyorsanız yazın diyorum o kadar!

    Senin quote yaptığın yer ile sorun da daha doğrusu çelişiyorsun dediğin noktayı da anlamadım Ben Fatih alınsın, Hakan alınmasın v.s bişey demiyorum. Sadece Hakan asist kralı oldu o neden takıma alınmıyor da Fatih denilen adam takıma alınıyor? diyenlere sordum... Sen onu asist kralı olduğu için takıma almak istiyorsun ama Fatih her sene blok kralı oluyor ya da ilk 3 e giriyor onu istemiyorsun... Benim dediğim bu sadece Serhat. Sana da böyle anlatırsak yandık valla


    @Fuat

    Milli takım yılda kaç maç oynuyor hocam? Büyük maç tecrübesi kazanması için milli takımı mı kullanacaksın? istersen bir daha düşün! Top kaybı diğerlerine göre yüksek çünkü daha fazla oynuyor diyorsun doğru o zaman diğerlerine göre daha fazla oynadığı için de daha fazla asist yapıyor!!

    Bir de şunu unutmayalım... Tanjevic bir kere bu adamı milli takım kadrosuna almıştı...


    Ama ben burada Tanjevic iyi bir kadro seçti demiyorum... Mesela Ender yerine Tutku alınabilirdi... Hem içeriye penetreleri çok iyi hem savunması iyi hemde 3lükleri çok iyi... Senelerce Ülker, TT gibi takımlarda sayısız maç oynamış bir adam. Avrupa da her sene oynayan bir adam ve büyük maç tecrübesi olan bir adam. Hayır benim dikkatimi çeken geçen sene de bu sene de kimse Tutku neden alınmıyor demiyorda Hakan neden alınmıyor diyor? Tutku, Hakana göre kat kat üstün bir oyuncu ama nedense Hakan da Hakan

    Alıntıları Göster
    Nerde o eski kadro

    Mirsad - İbrahim - Memo bunlar yok şimdi




  • quote:

    Orijinalden alıntı: PoseDn

    Nerde o eski kadro

    Mirsad - İbrahim - Memo bunlar yok şimdi

    Alıntıları Göster
    Evetttt..Artık sona geldik..Turnuva başlıyor..
    O kadar kızdık hopladık zıpladık ama artık başarılar dileme zamanıdır..İnşallah sakatlık olmaz da en iyi sonucu alırız..İyi şanslar
  • quote:

    Orijinalden alıntı: robertpires

    hidayet'i severim oyuncu olarak ama konuk olarak berbat yahu. klişe, klişe, klişe... ömer onan konuşurken dinleyesi geliyor insanın ama hedo bayağı boş konuşuyor.

    Alıntıları Göster
    Kaan Kural'dan..

    Hangi Türkiye?

    SON 10 yılda yapılan 5 Avrupa Şampiyonası’nda yarı final oynayan takımlara bir bakalım. İspanya 5’inde de son 4’e adını yazdırmış. Zaten bir süredir Avrupa’nın 1 numaralı takımı onlar. İlginçtir Dünya Şampiyonu oldular ama tarihlerinde Avrupa Şampiyonluğu yok. İki yıl önce evlerinde bu hasreti gidermek için mutlak favoriydiler ama finalde Rusya’ya yenilmişlerdi. Bu defa hasret dinecek gibi. İspanya Calderon dışında tam kadro Polonya’ya gidiyor ve son hazırlık maçında Litvanya’ya yenilmiş olsa da diğer ekiplerden açık ara daha iyi göründü şu ana kadar.

    ANCAK İspanya’dan sonrası biraz karışık. Son 10 yıldaki son 4 listemize, yani geleneksel olarak iddialı takımlara baktığımızda hemen her takımın çok büyük eksikleri olduğu ortaya çıkıyor. Mesela Yunanistan. 2005 şampiyonu, o turnuvada ’En İyi 5’e seçilen 2 oyuncusundan da yoksun. Hücumun lideri Papaloukas ve savunmanın lideri Diamantidis sakatlıkları nedeniyle yok. Almanya’da Nowitzki, Rusya’da ise Kirilenko gelmiyor. Yani bu üç takımın neredeyse yarısı anlamına gelen isimler Polonya’da olmayacak.

    LİTVANYA VAHİM DURUMDA

    2003 şampiyonu Litvanya’nın durumu ise en vahimi. Jasikevicius, Siskauskas, Macijauskas, Kaukenas ve Songaila yok. Songaila neyse, uzun var yeterince ama diğer 4 isim kısa pozisyonlarının vazgeçilmezleri. Basketbol mabedi Baltık ülkesinde hiçbir kalburüstü kısa turnuvaya gelmiyor. Geçen sezonu Azovmash’da geçiren Delininkaitis ve Riga’dan Mazutis gibi 2. sınıf guardlara kaldılar.

    Kalnietis ise hazırlık döneminde felaketti. Litvanya o kadar zor durumda ki 3 numara olan Jomantas’ı oyun kurucu kullanabiliyor. Topu yere vurabilen oyuncuları kalmadı neredeyse. 1-2 numara pozisyonundaki bu sorunlar takımın kimliği olan o temposunu, dış atış isabetini ve ikili oyunlarını çok kötü etkiliyor. Uzunlar hâlâ iyi ama kısalar onları besleyemiyor ki.

    İTALYA ise zaten elendi. Yugoslavya da dağıldı. Sırbistan çok genç bir kadroyla yeniden yapılanıyor. 9 ülkenin girebildiği bu elit listeden geriye sadece Fransa ve Türkiye kaldı.

    FRANSA büyük oranda tam takım. Geçen yaz elemelerde bizim arkamızda kaldıkları için 1 aydır ön eleme oynuyorlar ve nihayet 16. takım olarak Polonya biletini aldılar. Ancak bu onların çok erken hazırlanmasına ve yaklaşık 1 aydır sert maçlar oynamasına neden oldu. Acaba ritimlerini ne kadar etkiledi bu? Polonya’da düşüş yaşamaları muhtemel. Üstelik direkt katılım hakkı alamamış bir ülkeden bahsediyoruz. Geçen yaz iki defa, hatta ikincisinde biz çoktan grup 1.’liğini garantilemiş, Hidayet’i NBA’e yolcu etmişken devirdiğimiz bir takımdan bahsediyoruz.

    EN ELİT İSPANYA

    KISACASI tarihin gördüğü belki de en zayıf Avrupa Şampiyonası ile karşı karşıyayız. İspanya dışında elit takım yok. Herkes eksik. Bu durumda Polonya’ya iyi giden her ülkenin en azından gümüş ve bronz için şansı var. Zaten tarihlerinde buraya gelememiş Hırvatistan ve Slovenya madalya adayı gösteriliyor. İspanya’nın ardında yarışması beklenen diğer adaylar ise Sırbistan ve Fransa. Yunanistan ve Litvanya da her şeye rağmen tehlikeli.

    PEKİ bütün bu denklemde Türkiye nerede?

    İŞTE cevaplanması en zor soru. Kağıt üzerinde o madalya adaylarından biri de biziz. Zaten son 10 yıl listesinde de varız. Kerem Gönlüm hariç teknik ekibin tercih ettiği kadroyla geldik. Önce bu açıdan bakalım neler yapabileceğimize.

    D GRUBU YANILTMASIN

    HER şeyden önce 12 Dev Adam’ın Avrupa Şampiyonası’nda sadece D Grubu’nda Polonya, Bulgaristan ve Litvanya ile eşleştiği eksik bilgisinden arınalım. Evet D Grubu’ndayız ama daha sonra D ve C Grupları birleşip puanlarını taşıyarak F Grubu’nu oluşturacak. Ve bu F Grubu’nda ilk 4 takım çeyrek finale yükselecek.

    ÖZETLE D Grubu aslında sadece fikstürde öncelikli takımlar. Önce Litvanya, Bulgaristan ve Polonya ile oynayacak ardından (zayıf Büyük Britanya’nın eleneceği öngörüsüyle) İspanya, Sırbistan ve Slovenya ile mücadele edeceğiz. Açıkçası F Grubu’ndaki 3 maçımız da ilk gruptan çok daha zor. Türkiye eğer madalya alacaksa öncelikli hedefi ilk grupta (veya fikstürün ilk üç maçında diyelim) 3’te 3 yapmak olmalı. Ardından da İspanya’nın arkasında F Grubu 2.’liği kovalamalı.

    SONRA çeyrek finalde karşı grubun 3.’sü ile kozlarımızı paylaşırız. Aslında ’kağıt üzerinde’ çok uzak değil bu hedef. Polonya ve Bulgaristan bu düzeyde zaten 2. sınıf kabul ediliyor. Litvanya’nın kısası yok. Sırbistan sert, basketbolu bilen ve tehlikeli bir takım ama çok genç bir çekirdekle devam ediyorlar. Tek yıldızı Nenad Krstiç.

    BİZİ BEKLEYEN TEHLİKE

    SLOVENYA kağıt üzerinde bizden kaliteli belki ama Beno Udrih sakatlanıp, kadrodan çıkarılınca oyun kurucu konusunda sıkıntıya düştüler. Sadece Lakoviç kaldı o pozisyonda. Dragiç yardım ediyor ama tam 1 numara denemez Phoenix Suns’ın oyuncusu için. Smodis, Nachbar, Brezec gibi yıldızlar var ama oyun kurucu sıkıntısından öte Slovenya’nın her zaman problemi bu seviye basketbol için fazla efendi, fazla yumuşak kalması olmuştur.

    KISACASI Bulgarlar ve Polonya’yı kalitemizle, Slovenya’yı sertliğimiz, Litvanya’yı topa yapacağımız baskı, Sırbistan’ı ise tecrübemizle geçebiliriz. Elbette söylemek kolay, uygulamak zor.

    ANCAK madalyonun bir de öbür yüzü var. Hani Efes Cup’ta Almanya’ya yenilen, İspanya 2007’de 6 maçta 1 galibiyet alan, maçlarını ortalama 18.4 sayıyla kaybeden yüzü. Oradan baktığımızda Türkiye için büyük tehlike söz konusu. Açılış maçında Litvanya’ya yenilirsek işimiz zor. Ki kısalarda üstünlük kuramaz, Litvanya’nın ritim bulmasına izin verirsek bu mümkün.

    DAHA dinlenemeden, toplanamadan rakibimiz Bulgaristan olacak. Bulgarlar tam bir bela. 2004 ve 2005’te Maccabi Tel Aviv’i Eurolig şampiyonu yapan Pini Gershon’un koçluğa gelmesinden sonra büyük çıkış yakaladılar.

    ÇOK çabuk ve yüksek skorlu maçlar oynuyorlar. Pivotlar dışında her oyuncunun uygun ilk pozisyonda top kullanma izni var. Çabuk rakip sahaya gelip, hücumun ilk 5-6 saniyesinde basit bir ikili oyun veya tek bir pasla atış kullanıyorlar. Buna hazır olmayan her takımı perişan edebilirler. 40 dakika bu oyuna hazır olmak, geri koşmayı, ritmi kaybetmemeyi başarmak şart.

    VE elbette bu erken hücumu aceleye dönüştürecek bir savunma kurgusu. Hemen adam bulan, hemen sertleşen bir savunma. Türkiye’nin hücum potansiyeli belli, 80 sayıyı bulmakta çok zorlanıyoruz. 90’lara çıkmaya çalışan bir Bulgaristan’a karşı “Bir sen at, bir ben atayım” temposuna girersek yandık.

    AMAN EV SAHİBİNE DİKKAT

    EN büyük tehlike ise son gün. Ev sahibi Polonya ile oynuyoruz. Kaliteleri sınırlı ama basketbol kurallarının dışına taşacak kadar sertler. Malum bizim takım da biraz fazla heyecanlanmaya müsait. Eğer bu maça iki takım da 2 yenilgi ile gelir, gruptan çıkma maçı olursa... Ev sahibine karşı son maç. Hakemler zaten ev sahibinin elenmesini istemezken sertliğe de prim verirse...

    ŞANSIMIZ gümüş madalya ve ilk turda elenmek gibi saçmalık derecesinde geniş bir bantta seyrediyor. Peki hangi Türkiye’yi izleyeceğiz? Size bir tüyo. İlk maçta Litvanya’ya karşı ilk yarıya, hatta ilk çeyreğe bakın. Eğer Bogdan Tanjeviç belli inatlarından vazgeçmişse ümitlenmek için imkân var demektir.

    NEDİR bu inatlar? En çabuk fark edilebilecek, en temel 3 tanesine bakalım yeter. Ersan sudan çıkmış balığa döndüğü 3 numarada değil ortalığın tozunu attığı 4 numarada oynuyorsa, rakibe göre hazırlanmayı sevmeyen Tanjeviç, Litvanya’nın önemli eksiklerini göz önüne alıp top getiren yetersiz kısalara neredeyse tam sahada, gerektiğinde ikili sıkıştırmalı amansız bir baskı yapıyorsa ve son olarak tam takım havasını bulmuş iyi giderken en verimli oynayan isimleri dışarı almamışsa keyifle, madalya hayâli kurabiliriz tunuvada. Litvanya maçının 2. çeyreğinde madalyonun yüzü belli olur.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: eyoruk

    Kaan Kural'dan..

    Hangi Türkiye?


    LİTVANYA VAHİM DURUMDA

    2003 şampiyonu Litvanya’nın durumu ise en vahimi. Jasikevicius, Siskauskas, Macijauskas, Kaukenas ve Songaila yok. Songaila neyse, uzun var yeterince ama diğer 4 isim kısa pozisyonlarının vazgeçilmezleri. Basketbol mabedi Baltık ülkesinde hiçbir kalburüstü kısa turnuvaya gelmiyor. Geçen sezonu Azovmash’da geçiren Delininkaitis ve Riga’dan Mazutis gibi 2. sınıf guardlara kaldılar.

    Kalnietis ise hazırlık döneminde felaketti. Litvanya o kadar zor durumda ki 3 numara olan Jomantas’ı oyun kurucu kullanabiliyor. Topu yere vurabilen oyuncuları kalmadı neredeyse. 1-2 numara pozisyonundaki bu sorunlar takımın kimliği olan o temposunu, dış atış isabetini ve ikili oyunlarını çok kötü etkiliyor. Uzunlar hâlâ iyi ama kısalar onları besleyemiyor ki.


    ŞANSIMIZ gümüş madalya ve ilk turda elenmek gibi saçmalık derecesinde geniş bir bantta seyrediyor. Peki hangi Türkiye’yi izleyeceğiz? Size bir tüyo. İlk maçta Litvanya’ya karşı ilk yarıya, hatta ilk çeyreğe bakın. Eğer Bogdan Tanjeviç belli inatlarından vazgeçmişse ümitlenmek için imkân var demektir.

    NEDİR bu inatlar? En çabuk fark edilebilecek, en temel 3 tanesine bakalım yeter. Ersan sudan çıkmış balığa döndüğü 3 numarada değil ortalığın tozunu attığı 4 numarada oynuyorsa, rakibe göre hazırlanmayı sevmeyen Tanjeviç, Litvanya’nın önemli eksiklerini göz önüne alıp top getiren yetersiz kısalara neredeyse tam sahada, gerektiğinde ikili sıkıştırmalı amansız bir baskı yapıyorsa ve son olarak tam takım havasını bulmuş iyi giderken en verimli oynayan isimleri dışarı almamışsa keyifle, madalya hayâli kurabiliriz tunuvada. Litvanya maçının 2. çeyreğinde madalyonun yüzü belli olur.



    bu paragraflara tamamen katılıyorum..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi fuatturkrap -- 6 Eylül 2009; 13:57:42 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: fuatturkrap

    quote:

    Orijinalden alıntı: eyoruk

    Kaan Kural'dan..

    Hangi Türkiye?


    LİTVANYA VAHİM DURUMDA

    2003 şampiyonu Litvanya’nın durumu ise en vahimi. Jasikevicius, Siskauskas, Macijauskas, Kaukenas ve Songaila yok. Songaila neyse, uzun var yeterince ama diğer 4 isim kısa pozisyonlarının vazgeçilmezleri. Basketbol mabedi Baltık ülkesinde hiçbir kalburüstü kısa turnuvaya gelmiyor. Geçen sezonu Azovmash’da geçiren Delininkaitis ve Riga’dan Mazutis gibi 2. sınıf guardlara kaldılar.

    Kalnietis ise hazırlık döneminde felaketti. Litvanya o kadar zor durumda ki 3 numara olan Jomantas’ı oyun kurucu kullanabiliyor. Topu yere vurabilen oyuncuları kalmadı neredeyse. 1-2 numara pozisyonundaki bu sorunlar takımın kimliği olan o temposunu, dış atış isabetini ve ikili oyunlarını çok kötü etkiliyor. Uzunlar hâlâ iyi ama kısalar onları besleyemiyor ki.


    ŞANSIMIZ gümüş madalya ve ilk turda elenmek gibi saçmalık derecesinde geniş bir bantta seyrediyor. Peki hangi Türkiye’yi izleyeceğiz? Size bir tüyo. İlk maçta Litvanya’ya karşı ilk yarıya, hatta ilk çeyreğe bakın. Eğer Bogdan Tanjeviç belli inatlarından vazgeçmişse ümitlenmek için imkân var demektir.

    NEDİR bu inatlar? En çabuk fark edilebilecek, en temel 3 tanesine bakalım yeter. Ersan sudan çıkmış balığa döndüğü 3 numarada değil ortalığın tozunu attığı 4 numarada oynuyorsa, rakibe göre hazırlanmayı sevmeyen Tanjeviç, Litvanya’nın önemli eksiklerini göz önüne alıp top getiren yetersiz kısalara neredeyse tam sahada, gerektiğinde ikili sıkıştırmalı amansız bir baskı yapıyorsa ve son olarak tam takım havasını bulmuş iyi giderken en verimli oynayan isimleri dışarı almamışsa keyifle, madalya hayâli kurabiliriz tunuvada. Litvanya maçının 2. çeyreğinde madalyonun yüzü belli olur.



    bu paragraflara tamamen katılıyorum..

    Alıntıları Göster
    ersan'ı ss 4 numara oynatacak, kaçarı yok. barış'la veya oğuz-semih'ten biriyle başlayamayacağına göre... 2006'da litvanya'yı iki kez yendiğimiz turnuvada da yine oyun kurucu sıkıntıları vardı ve kaan abi'nin bahsettiği tam saha baskı yapılmıştı. bence pozisyonu itibariyle avrupa'nın bile sayılı savunmacılarından biri olan kerem tunçeri ya da diğer kısa savunmacılarımız ömer onan/sinan güler ikilisiyle bu topa baskı olayını hallederiz. en verimli oynayan isimleri dışarı alma konusunda ise şüphelerim var. fenerbahçe'de bu şekilde 2. çeyrekler eziyete dönüşüyordu. anca 3. çeyrekte deneylerden vazgeçip ideal düzene geçiyordu takım. aynısı olursa tr ligindeki gibi toparlanmak kolay olmaz avrupa'nın ekol olmuş takımlarına karşı.

    bu arada yiğiter uluğ'dan da güzel bir milli takım analizi gelmiş:

    quote:

    Nerede Kalmıştık?

    Son Avrupa Şampiyonası’nın resmi sitesinde, yani eurobasket2007.org’da Türkiye sayfasını açtığınız anda, “France Complete Turkey’s Misery” başlığını görüyorsunuz. “Fransa, Türkiye’nin perişanlığına noktayı koydu” demeye getirmiş adam…
    Hatırladıkça içimi acıtan bir turnuvadır o... Türk Milli Takımı’nın oynadığı tüm maçları ekranlardan yorumlamak gibi bahtsız bir göreve atanmıştım. Takımınız, tek özelliği disiplin ve mücadele olan sıradan bir Alman takımına 79-49 yeniliyorsa canlı yayında ne diyebilirsiniz ki? Tam bir “Türkçem bitti, yanmışım” durumu…
    Murat Kosova, Kaan Kural, Murat Murathanoğlu ile birlikte basın merkezinde yabancı meslektaşlarımızın bize yönelttiği soruların bazılarını sinirli sinirli gülerek, bazılarını dudak büküp, havaya bakarak cevaplıyor, daha doğrusu cevapsız bırakıyorduk. 1993’ten bu yana Türkiye’nin yer aldığı Avrupa Şampiyonalarından 6’sını (93 Almanya, 95 Yunanistan, 97 İspanya, 99 Fransa, 2001 Türkiye, 2007 İspanya) ve 2002 Dünya Şampiyonası’nı yerinde izlemiştim. Evet, o turnuvalarda da berbat oyunlar çıkardığımız, fark yediğimiz maçlar olmuştu ama hiç böyle darmadağın olmamıştık. Madrid’deki eziyet, 6 maçta 1 galibiyetle (o da Çeklere karşı) bitti. Bu, sponsorları ve reklamlarıyla günlerdir yeri göğü inleten bir takımın, Portekiz’in bile gerisinde kalarak Avrupa Şampiyonası’nı 11. sırada tamamlaması anlamına geliyordu.
    Herkes 12 Dev Adam şarkısının kabak tadı verdiğini düşünüyordu artık...
    Geçen yaz oynanan eleme maçlarından namağlup çıkmak ve Tony Parker’lı Fransa’yı içeride-dışarda iki kez yenmek, Türk Milli Takımı’nın basketbolseverlere vermeye çalıştığı bir özür mesajıydı sanki…
    Ne yapalım, aldık, kabul ettik, yeniden vurduk kendimizi 12 Dev Adam notalarına… Milli Takım bugünden itibaren Polonya’nın Wroclaw şehrinde. İlk turda Litvanya, Bulgaristan, Polonya’lı gruptan en iyi dereceyle çıkmaya çalışacak. Ardından Lodz’a geçecek, ikinci turda komşu gruptan gelecek üç rakiple (muhtemelen İspanya, Slovenya ve Sırbistan) çeyrek final mücadelesi yapacak.
    Garanti’nin bando-mızıkalı reklam filmi ekrana fırladığından beri her yerde aynı soru: “Bizim takım bu turnuvada ne yapar?”
    Bir kere hemen baştan söyleyeyim, yokları, varlarından daha çok olan bir şampiyona bu… Sakattı, raporluydu, mazeretliydi, NBA’deki takımından izin alamadı derken çeşitli ülkelerin milli takımlarında forma giyebilecek pek çok şöhretli isim, Eurobasket 2009’a gitmiyor.
    Miliçiç, Rakoçeviç (Sırbistan), Calderon (İspanya), Nowitzki, Kaman (Almanya), Papaloukas, Diamantidis, Kakiouzis, Tsartsaris, Dikoudis (Yunanistan), Jasikevicius, Kaukenas, Macijauskas, Siskauskas (Litvanya) Beciroviç, Udrih (Slovenya), Ajinca, Mickael Pietrus (Fransa), Ben Gordon, Luol Deng (Britanya), Tomas, Baraç (Hırvatistan), Kirilenko, Kaun (Rusya)
    Benim çıkarabildiğim yoklar listesi bu. Şaka maka, sıkı bir Avrupa Karması. Unuttuklarım da olmuştur mutlaka, kusuruma bakmasınlar.
    Devam mecburiyeti olmadığı için, kaçakların abarttığı böyle bir turnuvada biz de Mehmet Okur, Kerem Gönlüm ve Kaya Peker’siz bir kadroyla kürsüye çıkmanın yollarını arayacağız. Kerem’de yasak bir madde çıktı, biliyorsunuz... Mehmet Okur’la koç Tanjeviç arasındaki ilişki uzun süredir limoni. Okur geçen yıl da yoktu. Kaya Peker ise 2007’de canlı yayında NTV mikrofonlarına “Maçın hangi anında, hangi beşle sahada olacağımız belli değil. Oturmuş bir düzenimiz yok” mealinde bir şeyler söylediği günden bu yana kara listede.
    Tamam, Kaya’nın üstünü çizdik de, onun sorusuna geri dönersek, takımın bu şampiyonada maçın hangi anında hangi beşle sahada olacağı belli mi? Oyun kurucu pozisyonunda birinci seçeneğimiz kim mesela? Hidayet’in rolü tam olarak belirlendi mi? Tanjeviç inadından vazgeçip, power forvet mevkiini Ersan’a emanet edecek mi?
    Hazırlık döneminde bu sorulara ben de yanıt bulamadım, diğer basketbol yazarları da... Bulamadığımız içindir ki, çarşıda, sokakta, berberde, kasapta burnumuza dayanan “Bizim takım ne yapar?” sorusuna tatminkâr bir karşılık veremeden, eveleyip gevelemekle meşgulüz.
    Şimdi bunca tantanadan sonra, hastası olduğum bu güzel blog’da hatırı sayılır bir arazi işgal ettiğime göre, eveleyip geveleyemem. Açık, net ve maddeler halinde söyleyeyim:
    1. Hazırlık maçlarına değil de, kağıt üzerindeki kadrolara bakarsak, iyi yönetilen, rolleri gerçekçi dağıtılmış ve organize bir Türk Milli Takımı’nın ilk tur grubundan 3’te 3 yaparak birinci çıkması lazım. Bunun için;
    a) Hidayet’in kısa forvet, Ersan’ın power forvet pozisyonlarında her maç yaklaşık 30’ar dakika alması ve takımın hücumda birinci ve ikinci opsiyonları olması gerek.
    b) Bu iki asal parçayı tamamlayacak olan uzun Ömer Aşık. Ancak onun tecrübe eksikliği, ilk beş başladığı maçlarda faul sorununa girmesi gibi bir sonuç doğurabilir. Bu durumda pivot pozisyonunda Oğuz Savaş veya Semih Erden başlamalı, Ömer de ekonomik kullanımla, son çeyrekte sahada olabilecek şekilde en az 25 dakika oynamalı.
    c) Oyun kurucu pozisyonunda gerek tecrübesi, gerek fiziği, gerekse Hido ile uyumu göz önüne alındığında Kerem Tunçeri birinci tercih, bence. Kerem’le başlayıp, savunmamızı tepeden deldirmediğimiz maçlarda uzunlarımızı da faul sorunundan korumuş oluruz. Kerem, çoğu ilk ve son çeyrekler olmak üzere 25 dakika sahada kalır, geri kalan süre Engin ile Ender arasında paylaştırılır.
    d) Özellikle Litvanya maçında rakibin guard zaafından faydalanmak ve topa olabildiğince baskı yapmak şart. Bu noktada Sinan Güler’in agresif savunmasından yararlanmak lazım. Polonya’nın tecrübesiz guardlarına karşı da aynı baskıyı kurabiliriz. 2 numara pozisyonunu Sinan’la paylaşacak isim Ömer Onan. Bu pozisyondan pek fazla sayı çıkaramıyoruz belki ama takım savunmasını sertleştiren ve tempoyu arttırabilecek oyuncularımız olması, önemli bir artı.
    e) Hidayet’e özel şut hazırlayamıyorsak, hücumda iyi bir spacing’le (en zayıf olduğumuz yön) en büyük kozumuzun mutlaka çembere doğru yönelmesini sağlayacak bir düzende olmalıyız. Hidayet’in içeri dalışları rakip savunmayı dalgalandıracak, dengesini bozacak ve gerek boyalı bölgedeki uzunlarımıza, gerek ters kanatta şut için bekleyenlere (Ömer, Kerem, Engin, duruma göre Ersan) rahat pozisyonlar getirecek. Orlando’da Hido’nun içeri girip cama bıraktığı her turnike, kaçsa bile Dwight Howard tarafından çembere tıkılıyordu. Elimizde Howard kadar güçlü ve atletik bir pivot yok ama Ersan, Semih ve Ömer de hücum ribaundlarından pekala ekmek yiyebilir.
    f) Kabul edelim ki, İbrahim Kutluay’ın ardından aynı kalitede bir şutör yetiştiremedik. Mehmet’siz kadromuzun skor kapasitesi de kısıtlı. Ne kadar iyi oynasak da, iyi yönetilsek de kazanmamızın yolu rakibi 75, hatta mümkünse 70 sayının altında tutmaktan geçiyor. Bunun için mücadele katsayımızı maksimuma çıkarmak, her top için savaş vermek zorundayız.
    2. İkinci turu Perşembe konuşuruz.
    3. Son bir söz de fikstür için: Tehlikeli bir programımız var. En zor maçla başlıyoruz. Geçmiş turnuvalardan aldığımız ders şu: Türk Milli Takımı nasıl başlarsa öyle gidiyor. 2006’da Japonya’da ilk maçta favori gösterilen Litvanya’yı yenince moral bulmuş, kükremiş sel gibi bendimizi çiğneyip aşmıştık. Fakat 2007’de ilk gün Litvanya yenilgisi, bir anlamda sonun başlangıcı olmuştu.
    Pazartesi gecesi Litvanya’dan galibiyet koparabilirsek (Baltıklılar, hiçbiri gerçek oyun kurucu olmayan Delininkaitis, Lukauskis ve Kalnietis ile oynuyor. Guard’larda üstünlük sağlamak ve tempoyu kontrol etmek, maçın anahtarı) hem morallenmiş, hem de rakiplerimizi birbirine düşürmüş olacağız. Sonrasında Litvanya, diğerlerini yenecek mutlaka… Böylece bizim yolumuzu da açacak. Ama yenilirsek, ertesi gün karşımızda tırnaklarını bilemiş, sürpriz arayan ve son saniyeye kadar tempoyu forse eden bir Bulgaristan bulacağız. Amerikalılar’ın “40 minutes of hell” dediği, cehennemi bir maç olacak. Kaybedebiliriz. Ve eğer grupta üçüncü güne 2’de 0’la girersek, “tamam mı, devam mı” maçında rakibimiz ev sahibi Polonya!
    Siz FIBA’nın yerinde olsanız, kimin kazanmasını ve ikinci tura çıkmasını istersiniz?
    Yiğiter Uluğhttp://acetobalsamico.blogspot.com/2009/09/nerede-kalmstk.html




  • quote:

    Orijinalden alıntı: robertpires

    ersan'ı ss 4 numara oynatacak, kaçarı yok. barış'la veya oğuz-semih'ten biriyle başlayamayacağına göre... 2006'da litvanya'yı iki kez yendiğimiz turnuvada da yine oyun kurucu sıkıntıları vardı ve kaan abi'nin bahsettiği tam saha baskı yapılmıştı. bence pozisyonu itibariyle avrupa'nın bile sayılı savunmacılarından biri olan kerem tunçeri ya da diğer kısa savunmacılarımız ömer onan/sinan güler ikilisiyle bu topa baskı olayını hallederiz. en verimli oynayan isimleri dışarı alma konusunda ise şüphelerim var. fenerbahçe'de bu şekilde 2. çeyrekler eziyete dönüşüyordu. anca 3. çeyrekte deneylerden vazgeçip ideal düzene geçiyordu takım. aynısı olursa tr ligindeki gibi toparlanmak kolay olmaz avrupa'nın ekol olmuş takımlarına karşı.

    bu arada yiğiter uluğ'dan da güzel bir milli takım analizi gelmiş:

    quote:

    Nerede Kalmıştık?

    Son Avrupa Şampiyonası’nın resmi sitesinde, yani eurobasket2007.org’da Türkiye sayfasını açtığınız anda, “France Complete Turkey’s Misery” başlığını görüyorsunuz. “Fransa, Türkiye’nin perişanlığına noktayı koydu” demeye getirmiş adam…
    Hatırladıkça içimi acıtan bir turnuvadır o... Türk Milli Takımı’nın oynadığı tüm maçları ekranlardan yorumlamak gibi bahtsız bir göreve atanmıştım. Takımınız, tek özelliği disiplin ve mücadele olan sıradan bir Alman takımına 79-49 yeniliyorsa canlı yayında ne diyebilirsiniz ki? Tam bir “Türkçem bitti, yanmışım” durumu…
    Murat Kosova, Kaan Kural, Murat Murathanoğlu ile birlikte basın merkezinde yabancı meslektaşlarımızın bize yönelttiği soruların bazılarını sinirli sinirli gülerek, bazılarını dudak büküp, havaya bakarak cevaplıyor, daha doğrusu cevapsız bırakıyorduk. 1993’ten bu yana Türkiye’nin yer aldığı Avrupa Şampiyonalarından 6’sını (93 Almanya, 95 Yunanistan, 97 İspanya, 99 Fransa, 2001 Türkiye, 2007 İspanya) ve 2002 Dünya Şampiyonası’nı yerinde izlemiştim. Evet, o turnuvalarda da berbat oyunlar çıkardığımız, fark yediğimiz maçlar olmuştu ama hiç böyle darmadağın olmamıştık. Madrid’deki eziyet, 6 maçta 1 galibiyetle (o da Çeklere karşı) bitti. Bu, sponsorları ve reklamlarıyla günlerdir yeri göğü inleten bir takımın, Portekiz’in bile gerisinde kalarak Avrupa Şampiyonası’nı 11. sırada tamamlaması anlamına geliyordu.
    Herkes 12 Dev Adam şarkısının kabak tadı verdiğini düşünüyordu artık...
    Geçen yaz oynanan eleme maçlarından namağlup çıkmak ve Tony Parker’lı Fransa’yı içeride-dışarda iki kez yenmek, Türk Milli Takımı’nın basketbolseverlere vermeye çalıştığı bir özür mesajıydı sanki…
    Ne yapalım, aldık, kabul ettik, yeniden vurduk kendimizi 12 Dev Adam notalarına… Milli Takım bugünden itibaren Polonya’nın Wroclaw şehrinde. İlk turda Litvanya, Bulgaristan, Polonya’lı gruptan en iyi dereceyle çıkmaya çalışacak. Ardından Lodz’a geçecek, ikinci turda komşu gruptan gelecek üç rakiple (muhtemelen İspanya, Slovenya ve Sırbistan) çeyrek final mücadelesi yapacak.
    Garanti’nin bando-mızıkalı reklam filmi ekrana fırladığından beri her yerde aynı soru: “Bizim takım bu turnuvada ne yapar?”
    Bir kere hemen baştan söyleyeyim, yokları, varlarından daha çok olan bir şampiyona bu… Sakattı, raporluydu, mazeretliydi, NBA’deki takımından izin alamadı derken çeşitli ülkelerin milli takımlarında forma giyebilecek pek çok şöhretli isim, Eurobasket 2009’a gitmiyor.
    Miliçiç, Rakoçeviç (Sırbistan), Calderon (İspanya), Nowitzki, Kaman (Almanya), Papaloukas, Diamantidis, Kakiouzis, Tsartsaris, Dikoudis (Yunanistan), Jasikevicius, Kaukenas, Macijauskas, Siskauskas (Litvanya) Beciroviç, Udrih (Slovenya), Ajinca, Mickael Pietrus (Fransa), Ben Gordon, Luol Deng (Britanya), Tomas, Baraç (Hırvatistan), Kirilenko, Kaun (Rusya)
    Benim çıkarabildiğim yoklar listesi bu. Şaka maka, sıkı bir Avrupa Karması. Unuttuklarım da olmuştur mutlaka, kusuruma bakmasınlar.
    Devam mecburiyeti olmadığı için, kaçakların abarttığı böyle bir turnuvada biz de Mehmet Okur, Kerem Gönlüm ve Kaya Peker’siz bir kadroyla kürsüye çıkmanın yollarını arayacağız. Kerem’de yasak bir madde çıktı, biliyorsunuz... Mehmet Okur’la koç Tanjeviç arasındaki ilişki uzun süredir limoni. Okur geçen yıl da yoktu. Kaya Peker ise 2007’de canlı yayında NTV mikrofonlarına “Maçın hangi anında, hangi beşle sahada olacağımız belli değil. Oturmuş bir düzenimiz yok” mealinde bir şeyler söylediği günden bu yana kara listede.
    Tamam, Kaya’nın üstünü çizdik de, onun sorusuna geri dönersek, takımın bu şampiyonada maçın hangi anında hangi beşle sahada olacağı belli mi? Oyun kurucu pozisyonunda birinci seçeneğimiz kim mesela? Hidayet’in rolü tam olarak belirlendi mi? Tanjeviç inadından vazgeçip, power forvet mevkiini Ersan’a emanet edecek mi?
    Hazırlık döneminde bu sorulara ben de yanıt bulamadım, diğer basketbol yazarları da... Bulamadığımız içindir ki, çarşıda, sokakta, berberde, kasapta burnumuza dayanan “Bizim takım ne yapar?” sorusuna tatminkâr bir karşılık veremeden, eveleyip gevelemekle meşgulüz.
    Şimdi bunca tantanadan sonra, hastası olduğum bu güzel blog’da hatırı sayılır bir arazi işgal ettiğime göre, eveleyip geveleyemem. Açık, net ve maddeler halinde söyleyeyim:
    1. Hazırlık maçlarına değil de, kağıt üzerindeki kadrolara bakarsak, iyi yönetilen, rolleri gerçekçi dağıtılmış ve organize bir Türk Milli Takımı’nın ilk tur grubundan 3’te 3 yaparak birinci çıkması lazım. Bunun için;
    a) Hidayet’in kısa forvet, Ersan’ın power forvet pozisyonlarında her maç yaklaşık 30’ar dakika alması ve takımın hücumda birinci ve ikinci opsiyonları olması gerek.
    b) Bu iki asal parçayı tamamlayacak olan uzun Ömer Aşık. Ancak onun tecrübe eksikliği, ilk beş başladığı maçlarda faul sorununa girmesi gibi bir sonuç doğurabilir. Bu durumda pivot pozisyonunda Oğuz Savaş veya Semih Erden başlamalı, Ömer de ekonomik kullanımla, son çeyrekte sahada olabilecek şekilde en az 25 dakika oynamalı.
    c) Oyun kurucu pozisyonunda gerek tecrübesi, gerek fiziği, gerekse Hido ile uyumu göz önüne alındığında Kerem Tunçeri birinci tercih, bence. Kerem’le başlayıp, savunmamızı tepeden deldirmediğimiz maçlarda uzunlarımızı da faul sorunundan korumuş oluruz. Kerem, çoğu ilk ve son çeyrekler olmak üzere 25 dakika sahada kalır, geri kalan süre Engin ile Ender arasında paylaştırılır.
    d) Özellikle Litvanya maçında rakibin guard zaafından faydalanmak ve topa olabildiğince baskı yapmak şart. Bu noktada Sinan Güler’in agresif savunmasından yararlanmak lazım. Polonya’nın tecrübesiz guardlarına karşı da aynı baskıyı kurabiliriz. 2 numara pozisyonunu Sinan’la paylaşacak isim Ömer Onan. Bu pozisyondan pek fazla sayı çıkaramıyoruz belki ama takım savunmasını sertleştiren ve tempoyu arttırabilecek oyuncularımız olması, önemli bir artı.
    e) Hidayet’e özel şut hazırlayamıyorsak, hücumda iyi bir spacing’le (en zayıf olduğumuz yön) en büyük kozumuzun mutlaka çembere doğru yönelmesini sağlayacak bir düzende olmalıyız. Hidayet’in içeri dalışları rakip savunmayı dalgalandıracak, dengesini bozacak ve gerek boyalı bölgedeki uzunlarımıza, gerek ters kanatta şut için bekleyenlere (Ömer, Kerem, Engin, duruma göre Ersan) rahat pozisyonlar getirecek. Orlando’da Hido’nun içeri girip cama bıraktığı her turnike, kaçsa bile Dwight Howard tarafından çembere tıkılıyordu. Elimizde Howard kadar güçlü ve atletik bir pivot yok ama Ersan, Semih ve Ömer de hücum ribaundlarından pekala ekmek yiyebilir.
    f) Kabul edelim ki, İbrahim Kutluay’ın ardından aynı kalitede bir şutör yetiştiremedik. Mehmet’siz kadromuzun skor kapasitesi de kısıtlı. Ne kadar iyi oynasak da, iyi yönetilsek de kazanmamızın yolu rakibi 75, hatta mümkünse 70 sayının altında tutmaktan geçiyor. Bunun için mücadele katsayımızı maksimuma çıkarmak, her top için savaş vermek zorundayız.
    2. İkinci turu Perşembe konuşuruz.
    3. Son bir söz de fikstür için: Tehlikeli bir programımız var. En zor maçla başlıyoruz. Geçmiş turnuvalardan aldığımız ders şu: Türk Milli Takımı nasıl başlarsa öyle gidiyor. 2006’da Japonya’da ilk maçta favori gösterilen Litvanya’yı yenince moral bulmuş, kükremiş sel gibi bendimizi çiğneyip aşmıştık. Fakat 2007’de ilk gün Litvanya yenilgisi, bir anlamda sonun başlangıcı olmuştu.
    Pazartesi gecesi Litvanya’dan galibiyet koparabilirsek (Baltıklılar, hiçbiri gerçek oyun kurucu olmayan Delininkaitis, Lukauskis ve Kalnietis ile oynuyor. Guard’larda üstünlük sağlamak ve tempoyu kontrol etmek, maçın anahtarı) hem morallenmiş, hem de rakiplerimizi birbirine düşürmüş olacağız. Sonrasında Litvanya, diğerlerini yenecek mutlaka… Böylece bizim yolumuzu da açacak. Ama yenilirsek, ertesi gün karşımızda tırnaklarını bilemiş, sürpriz arayan ve son saniyeye kadar tempoyu forse eden bir Bulgaristan bulacağız. Amerikalılar’ın “40 minutes of hell” dediği, cehennemi bir maç olacak. Kaybedebiliriz. Ve eğer grupta üçüncü güne 2’de 0’la girersek, “tamam mı, devam mı” maçında rakibimiz ev sahibi Polonya!
    Siz FIBA’nın yerinde olsanız, kimin kazanmasını ve ikinci tura çıkmasını istersiniz?
    Yiğiter Uluğhttp://acetobalsamico.blogspot.com/2009/09/nerede-kalmstk.html


    Alıntıları Göster
    Litvanya galibiyeti ile başlarsak yarı final yolu gözükür bence.İlk grupta 3'te 3 yapmamız önemli, galibiyetlerimizin diğer gruba taşınması açısından.(Tabi grup sonuncusuna alınan galibiyet siliniyordu yanlış hatırlamıyorsam)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mrt0392 -- 6 Eylül 2009; 15:06:58 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: mrt0392

    Litvanya galibiyeti ile başlarsak yarı final yolu gözükür bence.İlk grupta 3'te 3 yapmamız önemli, galibiyetlerimizin diğer gruba taşınması açısından.(Tabi grup sonuncusuna alınan galibiyet siliniyordu yanlış hatırlamıyorsam)

    Alıntıları Göster
    yanlış hatırlıyorsun. futbol dünya kupası elemelerinden en iyi ikinciler için falan geçerli o kural.




  • 
Sayfa: önceki 1112131415
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.