Şimdi Ara

Ses ve görüntü sisteminizden, maksimum performans almak! (5. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
117
Cevap
3
Favori
6.821
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Ses ve görüntü sisteminizden, maksimum performans almak!

    Evet arkadaşlar. Uzunca bir süredir sabırla ve biraz da merakla beklediğiniz ses ve görüntü sistemlerinizden maksimum performansı almak başlıklı yazı karşınızda.

    Bu yazı dizisinde özellikle basit ve yalın bir dil kullanarak detayları anlatmakta fayda görüyorum!

    Müzik dinlemek pek çok insan için, neredeyse insanlığın ilk doğuşundan bu yana hep cazip gelmiştir. Belki hafifçe tebessüm ederek okuduğunuz bu yorum, tamamen gerçek. Çünkü, müzik sadece tam tam sesinden bile oluşsa, müziktir.

    Tabi ki şimdiler de dinlediğimiz müzikler hem tür, hem orkestral ve koral açıdan çok daha gelişmiş olsa da, bu müzikleri ev veya işyeri ortamında aslında olduğu gibi dinleme konusu her zaman ciddi tartışmalara ve sonu gelmeyecek yorumlara neden olmuştur. Aslen her yorum da farklı bir bakış açısından doğrudur.

    Benim burada özellikle üzerinde duracağım konu, evde müzik dinlemek. Ve artık günümüzün en önemli izleyici kitlesine sahip olan yüksek görüntü kalitesinde ve muhteşem gerçekçi ses efektleriyle dolu film sektörü.

    Dilerseniz olarak, evde müzik dinlemek üzerine açılım yapalım!

    Müzikte tek bir doğru diye bir şey yoktur! Öncelikle bunu idrak etmekte fayda var.

    Dikkat edin! Sadece bir keman’ı örnek alarak onlarca örneği peş peşe sıralayacağım.

    Bir kemanı, açık havada çaldığınızda sesi farklı çıkacaktır. Aynı kemanı evde çaldığınız da, çok daha farklı ses çıkacaktır. Kemanı çaldığınızdaki hava sıcaklığının ve nem oranının bile sese etkisi vardır. Diğer bir konu da her kemanın bile birbirinden daha farklı sese sahip olmasıdır. Keman’ın yapımında kullanılan ağacın kalitesi, yaşı, üzerinde kullanılan tellerinin markası ve kalitesi bile sese etki edecektir. Hatta o kadar ki! Aynı kemanı aynı notaları çalarak bile kullanan bir başka müzisyen de dahi ses yine farklı çıkacaktır.

    Tüm bunlar bir yana!

    Gelelim keman sesinin kayıt edilmesine;

    Keman sesi için Kayıtta kullanılan ekipmanların tamamının bile, tek tek veya birlikte olmak üzere sese yine etkisi vardır. Ses doğal olarak bir değişime uğrar. Diyelim ki, keman sesini kaydettiğiniz materyal, mümkün olan en kayıpsız şekilde kemanın sesini kaydetti. Peki ya o sesi kaydederken stüdyo da ayar yapan ton maister’in yaptığı ayarlar kusursuz mu? Ya da kayıt ortamında referans olarak kullandığı hoparlörler ne derece kusursuz? Zaten sorun bir kere buradan başlıyor. Stüdyodaki tonmaister sesi nasıl duymanızı isterse öyle kayıt yapıyor. Ya da şöyle diyelim. Tonmaister’in kulağı neyi nasıl ayarlamayı kıstas kabul ediyorsa, ona göre kayıt yapılıyor.

    Tüm bunları en optimum şekilde aştığınızı varsayalım.

    Peki bu kaydı nerede dinleyeceksiniz?

    Neyle dinleyeceksiniz?

    En iyi cihazlarla dinlediğinizi varsayalım!

    Dinlediğiniz ortamın akustiği bunu size ne derece doğru yansıtacak?

    Yani neresinden bakarsanız bakın. Her yönüyle başlı başına sorunlar yumağı…

    Burada önemli bir ara not eklemek isterim!

    Bildiğiniz gibi, Hi-Fi müzik dünyasında, en aşina olduğunuz cümleler “ Ben bu cihazın ses rengini seviyorum. Ben şu kolonların ses rengini seviyorum. “ şeklindedir. İyi tamam da be kardeşim. Bu senin tek bir doğru olarak olduğu sanılan doğru müziği (Yani en doğal müziği.) dinlediğin anlamına gelmez ki! Sen sadece hoşuna giden müziği dinlemiş olursun!

    Neyi, neye göre referans alarak doğru kabul ediyorsun ki?

    Dedim ya… Aynı kemanı odanın başka bir köşesinde bile çalsanız, her köşede sesi farklı gelir. Yada soğuk bir kış günü evde şömine veya kalorifer harıl harıl yanarken çıkan keman tınısıyla, bir yaz günü duyduğunuz ses arasında, hatta birkaç saat önceki ses ile birkaç saat sonraki ses arasında bile fark var. Ortamdaki eşyalardan tutun da, duvarlardan tavanlara kadar her şey sesi bir şekilde etkiler. Hiç birinin etkilemediğini var saysak bile, dinleyicinin ruh durumu ve hatta tansiyon durumu bile algılanan müziği etkiler.

    İşte aynı şekilde bu kayıtları size dinleten müzik sistemleriniz de abartısız, binlerce şeyden etkilenir.

    Müzikte ve kayıtta tek bir doğru olmamakla birlikte, tabi ki müzik sistemleri ve müzik dinlenecek ortamlar için, belirli bilimsel gerçekler ve tüm bunların dışında da kişisel tecrübeler önem taşır.

    Şu da bir gerçektir ki; çok sık konsere giden ve canlı müzik aleti ile, pek çok ses sanatçısını, yakından canlı olarak dinleyen kişilerin, kulak referansları normal statüdeki bir kişiye nazaran, doğal olarak ciddi oranda eğitilmiş ve çok daha tecrübeli bir beyin kulak referansına sahiptir.

    Müzisyenlerin ya da müzik sistemi satanların da beyin kulak referansları, bu sebeple daha bariz bir şekilde ses ve kayıt farklılıklarını hissedecektir! Çoğu zaman kayıt stüdyolarında, ses sanatçıları ile tonmaister’ler arasında, bu tür sebepler yüzünden ciddi tartışmalar çıktığı da olmuştur. Ciddi statüye gelmiş pek çok ses sanatçısı, bu konuda Stüdyo ve kayıt tonmaister’iyle, bu tür ekip ve ekipman konusunda seçicidir. Hatta bazen kendilerine, albüm yapmak için, ciddi anlamda parasal rakamlar öneren stüdyolar olmasına rağmen, konusunda uzman bir kayıt stüdyosu ve prodüksiyon firmalarını tercih eden sanatçıların sayısı, hiç de azımsanmayacak düzeydedir. Bu sebeple de, 80’li yıllar da özellikle ülkemizde, merdiven altı üretilen çok basit ve son derece kalitesiz kayıt cihazlarının ve düşük kalite de sıradan cihazlarla oluşturulmuş, stüdyoların yerini, artık ülkemizde bile çok daha ciddi yatırım ve bilgi birikimi ile oluşturulan ve yine akustik olarak da çok daha bilinçli oluşturulmuş stüdyolar almaya başlamıştır.

    Peki ne oldu da böyle oldu?

    Gelişen Teknolojiye paralel olarak, donanımlar ve kayıt kaliteleri gelişti. Tabiki bununla birlikte, dinleyicilerin beyin kulak referansı da geliştiği için istekler bilinçli yönde arttı.

    Hatta bu konuda ses sanatçılarının bile, beyin kulak referansları eskiye nazaran ciddi oranda gelişti!

    Çünkü, daha önceleri kötü ve kalitesiz bir ekipmanla sahne alan ve hatta kendilerinin bile sık sık ses kalitesi ve akustik sorunlar dolayısıyla, yaşadıkları sorunlar, bilinçlenen teknik ekiplerin ve gelişen ekipmanların sayesinde daha az sorun yaşatmaya başladı.

    Artan ses kalitesi ve akustik değerlendirmeler neticesinde hazırlanan konser ses düzenlerinin ayarları, kalite çizgisine her geçen gün artılar kattı. Tabiki bu aynı oranda dinleyiciler için de artı bir değer kattı.

    Diğer bir açıdan bakıldığında ise;

    Artık ev ortamında kayıt dinleyenler için, kaliteli dinletici cihazların ve ekipmanların bulunabilirliği ve alınabilirliği arttı. Tüm bu gelişmeler neticesinde de doğru müziği dinlemek konusunda yapılan tartışmalar da ciddi boyutlara geldi.

    Tabi ki bu arada, piyasa da cihaz savaşlarının yanında, kayıt formatı ve kaliteleri konusunda da ayrı bir savaş başladı. Kişisel dinleyici tartışmaları da buna eklenince, tam bir koca kaos ortamı gelişti.

    Peki nedir doğru olan?

    Doğru tek değil midir?

    Bu sorunun cevabı kocaman HAYIR!

    Tabi ki bu yazıyı okuyan pek çok kişinin kafası daha da karışacaktır. Ama durum aynen böyle.

    Bu durumu açıklamak için, bu kadar hikayesel anlatımdan sonra, biraz da yalın bir dille bile olsa, işin tekniğine inmek gerekiyor.

    Olayın kayıt stüdyoları ve stüdyo ekipmanları tarafı başlı başına ayrı bir konu. O sebeple konuyu biraz daha kısa tutmak ve fazla kafa karıştırmamak adına biz evsel dinleyici kitlesine hitap ederek yazıyı yönlendirmekte fayda görüyorum. Herhalde böyle bir tabir kullanmak çok da yanlış olmasa gerek!

    Hi-Fi kelimesi burada kilit rol oynuyor. Hi-Fi kelimesinin Türkçe anlamı Yüksek sadakat anlamı olarak da telaffuz edilebilir. İngilizce’sinin açılımı ise “High-Fidelity” kelimelerinden gelir.

    Müzik dinleten cihaz üretimleri, (Yani bizim müzik dinlediğimiz anfi, cd çalar, Pikap Vb. cihazları kastediyorum.) 1950’li yıllardan sonra ciddi ciddi hız kazanmaya ve bu konuya eğilen firmaları da daha detaylı bilimsel araştırmalar yapmaya kaçınılmaz olarak itti. Lambalı anfiler ve Plaklar’la başlayan Hi-Fi cihazları macerası, son elli yılda her konuda ciddi atılımlarla kendisini bu günlere kadar artan bir alıcı kitlesiyle getirdi. Üstelik de milyar dolarlık sektör haline geldi.

    Bu sektör içinde hizmet veren ve üretim yapan firmalar, rekabet ortamıyla birlikte ciddi Ar-Ge bölümleri, laboratuarlar ve ciddi üretim tesislerini geliştirerek, rekabet savaşı içindeki saflarını aldılar. Üstelik hiç bitmeyecek bir savaşa da bile bile girmiş oldular.

    Mono ve çok düşük kayıt kalitesiyle başlayan hışırtılı dönemlerden günümüze gerçekten de çok ciddi ilerlemeler kaydedildi. Kaydedildi ama, taa ki eskilerden günümüze gelen iki kanallı Stereo ses ve şimdiler de moda olan 2.1, 5.1, 7.1 9.1 10.2 kanal ses kayıtlarını içeren yeni ve pek çok değişik ses formatları arasında da ayrıca bir savaş olduğu da herkes tarafından bilinen bir gerçek.

    Peki bu durumda dinleyici ve müşteri kitlesi ne yapacak?

    O da ayrı bir muamma. Ama belki bu yazıdan sonra biraz daha farklı bir bilinçle tercihini yapacaktır.

    Hadi bilinçlenelim!

    Bir Hi-Fi sistem satın almaya karar verdiyseniz, bunu ezbere ve bilinçsizce yapmak, ciddi bir hata olacaktır!

    Bu nokta da pek çok dinleti, kıyaslama ve bu kıyaslamaları yaparken de, bazı teknik bilgi ve detayları öğrenmek zorundasınız.

    İyi ve doğru seçilmiş bir Hi-Fi müzik sistemi ya da sinema ses sistemi, dinlerken sahibine zevk verecektir. Bir Hi-Fi müzik sistemi doğru oluşturulduğunda, sahibine dinlediği müzik tınılarından müthiş bir zevk almasını, rahatlamasını ve hatta beyninin ve vücudunun dinlenmesi konusunda yardımcı olacaktır.

    İyi bir sinema ses sistemi ise, İzleyicisine, seyrettiği filmin her anını sanki oradaymış gibi bir hissiyat içerisinde sunarak, filmdeki heyecanı ve zevki yaşama konusunda duyguları doruklara taşıyacaktır. Dikkat ederseniz. Pek çok eski amerikan filminde ve hatta halen pek çok filmde, sadece o film için bestelenmiş ya da tercih edilmiş zemin müzikleri vardır. Çoğu zaman siz bunun belki de farkına bile varmazsınız. Ama asıl sizi o filmin duygularını yaşamaya zorlayan zemindeki ve filmin duygularının doruklara çıktığı andaki müziklerdir. Hele ki kusursuz ve etkileyici ses efektleri de filme eşlik ettiği zaman, çoğu zaman kaskatı kesilir, çoğu zaman da duygu yoğunluğundan ağlayabilirsiniz. Ama tüm bunları sağlayan en önemli şeylerden biri sestir. Yani burada da ses ve ses kalitesi büyük önem taşımaktadır. Tabiki görüntü kalitesi de… Bir film, başlı başına komple ciddi bir prodüksiyon ve bazen binlerce kişiyi bulabilecek, uzman ekip ve abartı yatırım işidir. İyi bir ses ve görüntü sistemi kullanmadan bir filmi seyretmek, bence o filmi harcamak demektir. Aynı şekilde bu, müzik için de geçerli bir durumdur. Sıradan bir ses sistemiyle dinlenen müzik, aslında çok güzel bestelenmiş ve hem koral, hem de orkestral anlamda çok güzel seslendirilmiş bir şarkının boşa harcanmış bir dinletisi gibidir.

    Gelelim asıl mevzuya!

    Herhalde bu kadar açıklamadan sonra, iyi bir ses sisteminin neden önemli olduğunu biraz olsun anlamaya başladınız!

    Yazının devamını biraz daha detaylandırarak aynı Topic’e koyacağım.

    Saygılar.

    @teknika.




  • Eline gözüne sağlık ta çok uzun yazıyorsun be üstad.
    İnsan mesajı gördüğünde şöyle bir duraklıyor.
    Mesela ben okumayı yarına bıraktım
  • Dur kardeş bu daha önsözü.

    Daha başlamadım ki.

    Şaka değil! Ciddiyim...


    quote:

    Orijinalden alıntı: Elendil

    Eline gözüne sağlık ta çok uzun yazıyorsun be üstad.
    İnsan mesajı gördüğünde şöyle bir duraklıyor.
    Mesela ben okumayı yarına bıraktım




  • Valla bende üşendim şimdi görünce mesajı. Zaten bu saat olmuş kafam bir milyon
    Hayırlısıyla yarına inşallah.
  • Yahu yazsan olmuyor.

    Yazmasan olmuyor.

    Üstelik de tahmin ettiğim için sadece kısa bir bölümünü koydum yazının. Tamamı heralde 22 sayfa oldu.

    Neyse yaval yavaş Topic'e ekleyeyim bari yazıyı.

    Önce bunu bir okuyun da.




  • Güzel önsöz. Devamını bekliyorum, özellikle almadan önce dikkatle okuyacağım. Kolay gele.
  • Ellerine sağlık, Teknika hocam...Biz her şekilde okuruz merak etme
  • Ellerinize sağlık Sn.Teknika. Okumayı severim, onun için uzun olması farketmez yeterki ilgilendiğim konu olsun. Yeni sistem kurma aşamasında merakla devamını beklyorum.
  • Devamını sabırsızlıkla bekliyorum. Özellikle elimdeki sistemden hiç istifade edemediğimi bildiğim için uygulamalarını sabırsızlıkla bekliyorum. Giriş çok güzel olmuş baştan sona severek okudum.
  • Sonunda bitirdim, ellerine sağlık üstad, özellikle sinema filmlerine özel bestelenen müzikler örneğin çok yerinde gerçekten de.

    Bir de işin duygusal boyutu olmasa
  • Çok teşekkür ederim iltifatlar için. Yazının kalan bölümünü hafta sonu koyacağım topic'de. Diğer bölümünü de önümüzdeki hafta bitirdiğimde ekleyeceğim.

    Faydam olabiliyorsa ne mutlu. Zaten yazı, bundan sonra daha teknik ve spesifik konulara geçecek. Ancak, yine mümkün olduğu kadar sade ve yalın dil kullanmaya çalışıyorum. Hikaye gibi olsun ki, rahat okunsun ve anlaşılsın.
  • Elinize ve emeginize saglik... Hic de o kadar uzun ve yoracak derecede bir anlatim degildi... Kaldı ki ; bu anlatılanlara karşı merakı varsa ve bu hususda ciddi anlamda iyi bir kulaga sahip olmakla beraber bilgi birikimini de artirmak istiyorsa hiç üşenilesi birşey degil.... Teknika... Sizi takdir ediyorum... Saygilar..

    Bir sorum olacakti...
    Hani bu sony mini - midi hi-fi sistemler varya... Bilginiz varmi bilmiyorum model olarakda belirteyim 1998 yapımı Sony RX 99 model... Merak ettiğim husus şu ; Fabrika üretiminde standart olarak sistemlerde hep 0.50 mm.lik kablolar kullanılıyor... Bu maliyeti düşürmek için mi ? yapılan birşey, yoksa mühendislerin ölçümlerinde en iyi neticeyi verdiği içinmi ? Ve eğer ben o standart 0.50 mm. yerine mesela 0.75 veyahut 1.0 mm kablo kullanirsam sisteme eksi yada artisi ne olur ? bir zahmet yardimci olursaniz memnun olurum...

    Not : Bu arada mümkünse sizinle tanışmak isterim...




  • "Dilerseniz olarak, evde müzik dinlemek üzerine açılım yapalım!"


    Üstteki cümlede kelime eksikliği var sanırım. "Dilerseniz olarak" arasına "örnek" girecekti herhalde!


    Teknika üstadım sonunda girişi bitirdim.
    Giriş bu kadar detaylı örneklendirildi ise kimbilir asıl yazı nasıldır!
    --
    Devamını bekliyorum.
    Kolaylıklar,başarılar...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Terms -- 5 Ağustos 2009; 18:44:39 >
  • quote:

    Sıradan bir ses sistemiyle dinlenen müzik, aslında çok güzel bestelenmiş ve hem koral, hem de orkestral anlamda çok güzel seslendirilmiş bir şarkının boşa harcanmış bir dinletisi gibidir.


    %100 katılıyorum



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi rap_üstad -- 5 Ağustos 2009; 18:54:22 >
  • Merhaba.

    Evet bahsettiğiniz modelleri biliyorum.

    Evet bu kablo olayına bende çok sinir oluyorum. Mesela artık bilgisayar PowerCordlarının bile kesitini, 0.3MM2'ye düşürdüler. Resmen ad...lik! Başka bir şekilde anlaşılacak tarafı yok. Çünkü, Tüketim desen. Tam tersine, şimdi bilgisayarların bazıları neredeyse 1000Watt PowerSupply kullanırken, bu yaptıkları hakikaten ad...lik.

    Elektrik kablo kesiti bence de çok önemli bir şey.

    Ancak ondan daha önemli ve pek çok tüketicinin dikkat etmediği bir şey deha var. Kullandığınız tüm elektrik kabloları ya da ara kabloların oksitlenme ve korozyona karşı dayanıklı yapıda üretilmiş olmaları gerekiyor. Kalitesiz elektrik kablosu ya da ara kablonun bir süre sonra içini açıp baktığınızda neredeyse tamamen karardığını görürsünüz.

    Tercih edilecek kabloların özellikle saf bakırlık oranı yüksek OFC kablolar olması ön beklentiniz olmalı. Kablo kesitinin normal ihtiyaç kesitinin iki ya da katı civarında olması önemli bir artı. Bu şekilde OFC ve daha kalın elektrik kabloları kullandığınız da yıllarca size verimli bir şekilde hizmet edecektir.

    Özellikle şimdilerde Saf OFC kablo üretimine ek olarak kablo içine Nitrogen enjekte edilerek de kablonun dayanıklılığı ve direnci arttırılmaya çalışılıyor. Bu da diğer bir yandan iyi bir gelişme.

    Önemli bir hususta, kablo ekranlaması dediğimiz olay!

    Pek çok elektrik kablosu ya da interconnect türü (Arakablolar vb.) ya hiç ekranlama yapılmıyor ki bu durum elektrik kablosunda daha belirgin bir eksiklik, interconnect'ler de ise mutlaka olması gereken kaçınılmaz bir uygulama türü. Ekranlama dediğimiz şey, kablonun dışına alüminyum veya benzeri materyallerle folyolama kapaması ve üzerine de ek olarak sık sarımlı blendaj (Yani ağ sarımı şeklinde. Kumaş işler gibi.) uygulama yapılması durumudur. Böyle bir uygulama da, kablo hem dışarıya manyetik etki yaymayacak, hem de dışardan da manyetik etki, farklı sinyal karışımları gibi vb. etkileri içine geçirmeyecektir.

    Yaklaşık bir aydır, konusunda en büyüklerinden biri olan bir firma ile bu konu da ciddi çalışmalar içerisindeyiz. Çok ciddi kalite de Elektrik kablosu (PowerCord) ve interconnect üretimi ile ilgili yoğun çalışmalar yapıyoruz.

    İlk laboratuvar testleri beklenenin çok üstünde ölçümlerle bizi sevindirdi. Hatta o kadar ki, onlarca üst model kabloların çoğunluğunu geride bırakan bir laboratuvar performansı sergiliyorlar. Konuyla ilgili gelişmeleri ayrıca buraya yazarım yine.

    Özetle ihtiyacınızdan daha kalın saf OFC ve ekranlamalı kablo tercih edin.

    Saygılar...



    quote:

    Orijinalden alıntı: bilemezsinki

    Elinize ve emeginize saglik... Hic de o kadar uzun ve yoracak derecede bir anlatim degildi... Kaldı ki ; bu anlatılanlara karşı merakı varsa ve bu hususda ciddi anlamda iyi bir kulaga sahip olmakla beraber bilgi birikimini de artirmak istiyorsa hiç üşenilesi birşey degil.... Teknika... Sizi takdir ediyorum... Saygilar..

    Bir sorum olacakti...
    Hani bu sony mini - midi hi-fi sistemler varya... Bilginiz varmi bilmiyorum model olarakda belirteyim 1998 yapımı Sony RX 99 model... Merak ettiğim husus şu ; Fabrika üretiminde standart olarak sistemlerde hep 0.50 mm.lik kablolar kullanılıyor... Bu maliyeti düşürmek için mi ? yapılan birşey, yoksa mühendislerin ölçümlerinde en iyi neticeyi verdiği içinmi ? Ve eğer ben o standart 0.50 mm. yerine mesela 0.75 veyahut 1.0 mm kablo kullanirsam sisteme eksi yada artisi ne olur ? bir zahmet yardimci olursaniz memnun olurum...

    Not : Bu arada mümkünse sizinle tanışmak isterim...




  • Teşekkür ederim @Elendil kardeş.

    Bu aralar hiç arayıp sormuyorsun zaten. Neyse bari buralar da karşılaşıyoruz.


    quote:

    Orijinalden alıntı: Elendil

    "Dilerseniz olarak, evde müzik dinlemek üzerine açılım yapalım!"


    Üstteki cümlede kelime eksikliği var sanırım. "Dilerseniz olarak" arasına "örnek" girecekti herhalde!


    Teknika üstadım sonunda girişi bitirdim.
    Giriş bu kadar detaylı örneklendirildi ise kimbilir asıl yazı nasıldır!
    --
    Devamını bekliyorum.
    Kolaylıklar,başarılar...
  • Size de teşekkürler.

    quote:

    Orijinalden alıntı: rap_üstad

    quote:

    Sıradan bir ses sistemiyle dinlenen müzik, aslında çok güzel bestelenmiş ve hem koral, hem de orkestral anlamda çok güzel seslendirilmiş bir şarkının boşa harcanmış bir dinletisi gibidir.


    %100 katılıyorum
  • İlgi ve alakanizdan ötürü teşekkür ederim... Elektrik kablolarindaki güc akimlarinin ve alinacak verimin kablo kalitesine göre değişebileceğinin kanaatindeyim..

    Aslinda ben soruyu yanlis sormusum fakat bu vesile ile yine yararli bilgi dağarciklari olustu hafizalarda...

    Ben soruda " Ses çıkışları ile hoparlörler arasındaki farklari sormustum...


    Tekrar yaziyorum...
    Fabrika üretiminde standart olarak sistemlerde hep 0.50 mm.lik kablolar kullanılıyor... Bu maliyeti düşürmek için mi ? yapılan birşey, yoksa mühendislerin ölçümlerinde en iyi neticeyi verdiği içinmi ? Ve eğer ben o standart 0.50 mm. yerine mesela 0.75 veyahut 1.0 mm kablo kullanirsam sisteme eksi yada artisi ne olur ?
  • Aslında tuhaf gelecek ama bunu da soracağınızı gerçekten tahmin etmiştim.

    Tabiki maliyeti düşürmek için. Ben en düşük güçteki ses sistemlerinde bile kablo kalitesinin üst seviyeler de olması gerektiği kanaatindeyim. ANcak duygusal olarak bu tür kabloların yarattığı farkları her zaman illaki duyacaksınız diye de bir kural yok. Şunu da unutmamak gerekir ki, iş sadece iyi kalite de hoparlör kablosu ile bitmiyor. Çünkü, kolon içindeki kabloların kalitesi de düşükse ki çoğu giriş ve orta alt seviye sistemler de böyle, o da işin mantığını zedeliyor. Ama yine de her zaman kullanılabilecek en iyi kalite de sisteme paralel değer de kablo kullanmak iyi ve gerekli bir durum bence.

    Size ne kadar kablo lazım. Ben iyi kalite de Saf Ofc kablo gönderebilirim. Çok uzun olmamak kaydı ile. Adresinizi Pmail atın. Kargo edeyim. Sadece kargo parasını siz ödersiniz.

    Saygılar...


    quote:

    Orijinalden alıntı: bilemezsinki

    İlgi ve alakanizdan ötürü teşekkür ederim... Elektrik kablolarindaki güc akimlarinin ve alinacak verimin kablo kalitesine göre değişebileceğinin kanaatindeyim..

    Aslinda ben soruyu yanlis sormusum fakat bu vesile ile yine yararli bilgi dağarciklari olustu hafizalarda...

    Ben soruda " Ses çıkışları ile hoparlörler arasındaki farklari sormustum...


    Tekrar yaziyorum...
    Fabrika üretiminde standart olarak sistemlerde hep 0.50 mm.lik kablolar kullanılıyor... Bu maliyeti düşürmek için mi ? yapılan birşey, yoksa mühendislerin ölçümlerinde en iyi neticeyi verdiği içinmi ? Ve eğer ben o standart 0.50 mm. yerine mesela 0.75 veyahut 1.0 mm kablo kullanirsam sisteme eksi yada artisi ne olur ?





  • İlgi ve alakanizdan ötürü tekrar çok teşekkür ediyorum... Peki RX 99 'un içini açıpda hoparlör arası baglanti kablolarini da değistirmek daha iyi olacagini söylediniz " yanilmiyorsam " Aslinda acipta icindeki o lehim ve orjinal yapiyi bozup tekrar kendi orjinalligi gibi yapabilecek bir imkanim yok. Elimde havya - pasta - lehim vs. olsaydi başederdim. :)

    Mesaja PM olarak devam edeceğim...Saygilar...
  • 
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.