Şimdi Ara

TEK KURŞUN ATAMADAN 90.000 ŞEHİT

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
19
Cevap
0
Favori
848
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
Öne Çıkar
0 oy
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • bizim bir sarıkamış faciamız var arkadaşlar. bilen bilir, bilmeyen arkadaşlar için tarihçi yazar muzaffer taşyürek üstadın bu konu hakkında bir yazısını veriyorum




    Tarihimiz ihtişamlı zaferler kadar facialarla da dolu. Zaferlerimizle övündüğümüz kadar, yaşadığımız hezimetlerden de dersler çıkarmak zorundayız. Bunu yapmadığımız sürece tarih bizim için ne ölçüde anlamlı olabilir?

    Facialardan söz ederken, Sarıkamış’ı özellikle dikkate almamız gerekir. Orada, hiç de uzak olmayan bir zamanda 100.000’e yakın yiğidimizi karlara gömdük. Üstelik tek kurşun atamadan... Üstelik sadece bir hayalperestin kişisel ihtirası uğruna...

    İhtiras... Bu kavramı iyi düşünmeliyiz. Kimi kendi ebediyyetini bu ateşle yakıp kül ederken, kimileri de koca memleketi harabeye döndürebiliyor.

    Almanlar, Türkiye’ye giden trenlerin üzerine “Enverland’a (Enver’in Ülkesi’ne) gider” yazmaktadırlar. Kibir ve ihtiras demiştik ya! Paşa’nın şu ifadelerine bakın: “Beni Napolyon’a benzetmişlerdi. Kabul etmem. Çünkü ben ikinci adam olamam.”

    Tarih, 16 Aralık 1914. Soğuk bir kış günü. Talebesi öğretmenini azarlamaktadır: “Hatalı davrandınız! Başarılı olamadınız! Rus ordusu burada yok edilmeliydi. Şimdi hemen harekete geçip, Rus ordusunu Sarıkamış’ta yok edeceksiniz!”

    Cephelerin ve harp okulunun emektar komutanı Hasan İzzet Paşa, küstahlaşan öğrencisine pervasızca cevap verir: “Olmaz! Havaları görüyorsunuz. Her yerde kar var. Karakış başlamıştır. Bu şartlar altında, bu mevsimde harekât bir faciaya dönüşebilir. Kış şiddetini kaybetsin, yollar açılsın, düşmana haddini bildiririz.”

    Her verdiği emrin hemen yerine getirilmesine alışkın padişah damadı ve orduların başkomutan vekili 34 yaşındaki Enver Paşa, asabileşerek şu tehdidi savurur: “Eğer hocam olmasaydınız, sizi idam ettirirdim!”

    Bir facianın eşiğinde, Hasan İzzet Paşa istifa ederek ordudaki görevinden ayrılır.

    Çöl ateşinden Köprüköy ayazına

    Çok geçmeden, tarihler 21 aralığı gösterirken, tarihe “Sarıkamış Faciası” olarak geçen harekât başlatılır. 125 bine yakın iman abidesi insan, kış kıyamette paltosuz, postalsız, gömlekle, çarıkla cehennemî tipinin ortasına sürülürler. O günlere şahit olan bir askerin mektubu, facianın küçük bir boyutunu günümüze şöyle taşır:

    “Bu yaz, iki alayımızla Yemen’den buraya naklonulduk. Yola koyulmamızdan dört ay sonra buraya ulaştık ki, Arabistan’ın cehennemî sıcağı Köprüköy’deki ayaz yanında nimet-i ilâhi imiş. Burada çadırın perdesi buza kesmiş oğlak kulağı gibi kırılmakta ve kopmakta. Bölük kumandanım, beni sıhhiyeye nakletmiş ise de, tabip ve ilaç yokluğundan çaresiz kalıp tekraren takımıma döndüm. Akşam yaklaşınca Köprüköy’e civar dağlardan tipi boşanır. Kumandanımız, gelecek cuma Başkumandan Enver Paşa Hazretleri’nin teftiş ve hücum için geleceğini müjdeledi. O gelinceye kadar da yün içlik, çorap ve paltoların verileceğini ve Yemen yazlıklarını atacağımızı müjdeledi. Allah, devlete ve millete zeval vermesin. Başkumamandan Paşa Hazretleri’nin gelmesi ile, Moskof’un kahrolacağından ve kâfirin, karşımızdaki tepelerde geceleri seyrettiğimiz ocaklı ve mutfaklı karargâhlarını ele geçireceğimizden subaylarımız çok emin. Şafak söktüğünde 2059 rakımlı Kızkulağı Tepesi’nden Moskof obüs yağdırır ama şükrolsun, zafer bizim olacak. Gece bastırdığında, tepelerdeki Moskof ocaklarının ateşi gözlerimizdeki ayazı tandır közüne tebdil eyler. Başkumandan Paşa Hazretleri acele gelse ki, ateşe kavuşsak...”

    Iğdırlı Ali Çavuş yazlık giysiler içerisinde titreye titreye bu mektubu yazıp İstanbul’dan gelecek olan kışlık giysileri beklerken, Karadeniz’de başka bir facia yaşanıyordu. Ruslar Osmanlı ordusuna erzak, mühimmat ve giyecek getirmekte olan gemileri sulara gömmüşlerdi. Bu durumu askere bildirmeyen Enver Paşa, ihtiraslarına mağlup olarak bütün birliklere şu mesajı çeker:

    “Askerler! Hepinizi ziyaret ettim. Ayağınızda çarık, sırtınızda paltonuz olmadığını gördüm. Lâkin karşınızdaki düşman sizden korkuyor. Yakın zamanda Kafkasya’ya gireceğiz. Orada her türlü nimete kavuşacaksınız. İslâm Alemi’nin bütün ümidi sizsiniz.”

    Böylece “Turan Fatihi”, “Sarıkamış Fatihi” olma uğruna, binlerce insan dehşetli bir can pazarına sürülür

    Üç beyinsizin uğruna üç milyon halk

    Koca bir cihan devleti olan Osmanlı, şahsi ihtiraslar uğruna böylesine yanlış kararlarla askeri harekâta girme aşamasına nasıl gelmişti?

    Sultan Abdülhamid Han’ın bir entrika sonucunda darbe ile tahtından uzaklaştıran İttihatçılar, 1914 yazında Avrupa’da esmeye başlayan savaş rüzgarlarında Almanların yanında yer alırlar. Sultan Abdülhamit Han’ın Avrupa’da yıllarca emek vererek sağladığı dengeler bir anda alt üst olur ve İngiltere ve Fransa’nın sömürgecilik yarışından pay kapmak isteyen Almanya’nın aleti oluruz. Almanlar, Fransız ve İngilizlerin yanında yer alan Ruslara karşı Osmanlı askerini kullanarak batı cephesinde rahatlamanın plânlarını yapmaktadırlar. Bunun için Kayser’in “Alman ordusuna eklenen bir süngü” olarak tasvir ettiği Osmanlı neferleri kullanılır. Sömürgecilik yarışında hiçbir çıkarı olmayan Osmanlı, felaketlerle sonuçlanacak olan bir macereya sürüklenmektedir.

    Darbe ile iktidara gelmiş, ayak oyunlarıyla rütbe almış ittihatçı subaylar, milletin geleceğini, refahını, kalkınmasını değil, gazete sayfalarına kahraman olarak geçmeyi düşünüyorlardı. Hiç yoktan girilen Birinci Cihan Harbinde, 1 Kasım 1914’te Kafkas Cephesi açılır ve Ruslar Doğu Anadolu’ya girerler.

    Ziya Gökalp’in “melekler bu milletin kurtulacağını ona fısıldarlar” diye yücelttiği “hürriyet kahramanı” Enver Paşa’nın halkın dini duygularını galeyana getiren beyannamesi ile Şeyhülislam’ın mukaddes cihad fetvası yayınlanır. Ziya Gökalp’in “turancılık” fikriyle yazdığı şiirler üniversite gençliğinin sloganı olmuştur:
    “Düşman ülkesi viran olacak Türkiye büyüyüp Turan olacak!”
    Ama Türkiye büyümek bir yana gün geçtikçe erimekte, küçülmekte ve parça parça koparılmaktadır

    Devlet-i Ebed Müddet’ten Enverland’a

    “Turan Fatihi” olmanın hayallerini kuran Başkumandan vekili Enver Paşa (başkumandan paşidahtır), padişah damadı olarak birçok yetkiyi elinde tutmaktadır. Padişahın bir çok şeyden haberi bile olmamaktadır. Enver Paşa, verdiği harekât emrinde hedef olarak Tahran ve Akşabat’ı gösterir. Tahran harekat merkezine 1350 km. Aşkabat ise 2000 km. uzaklıktadır.

    Etrafında bulunan subaylar da ihtiras ve hayalcilikte ondan geri kalmıyorlardı. Çetecilikleriyle meşhur Dr. Bahaeddin Şakir ve arkadaşları Erzurum’a gelirlerken, yol kavşaklarına “Turan’a buradan gidilir!” diye işaret levhaları koyuyorlardı. Alman Von der Goltz Paşa bunlar için şöyle demişti. “Kafkasya’da maalesef Napolyon Bonapart olduğunu iddia eden ve cahil yetişen birçok adam vardır. Bunlar, ordularına güçleriyle bağdaşmayan görevler vermişlerdir ve bu yüzden ordularını büyük zarara uğratmışlardır.”

    Zararın asıl sorumlularından biri, ihtirasta Enver’den geri kalmayan Hafız Hakkı’ydı. Bu adam hiçbir arazi araştırması yapmadan Enver Paşa’nın ihtiraslarını kamçılayacak şu telgrafı çekmişti: “Dağlar üzerindeki yolları keşfettim. Bu mevsimde bu yollardan hareketin mümkün olduğuna inandım. Buradaki kolordu ve ordu komutanları yeterli ölçüde inançlı ve kararlı olmadıklarından böyle bir saldırıya samimiyetle taraftar olmuyorlar. Bu saldırı vazifesi rütbem düzeltilerek bana verilirse ben bu işi yaparım.”

    Enver Paşa, Hocası Hasan İzzet Paşa’yı azlederek görevi sekiz gün önce yarbaylıktan albaylığa terfi eden Hafız Hakkı Paşa’ya verdi. Hafız Hakkı Paşa artık tümen komutanı olmuştu ama gözü ordu komutanlığındaydı.

    Niçin olmasındı? Orduyu politikalarına alet eden bu darbecilerin başı Enver, 18 gün içinde yarbaylıktan paşalığa yükselmemiş miydi? Bunun yanı sıra harbiye nazırı (savunma bakanı) olmamış mıydı? Ondan neyi eksikti?

    Politika ile rütbe alan bu komutanlar arazi ve yol incelemesini yanlış yapmış ve sonuçta “tekerlekli araçların geçmesine uygundur” raporu verilen yollardan askerler yaya zor geçmişlerdi. Tekerlekli araçlar ve kısıtlı mühimmat karlara saplanıp kalmış, tek tek birerli sıralarla yürüyen askerler, güçleri tükenmiş, hasta ve mecalsiz olarak Rusların karşısına dikilmişler çoğu kurşun bile atamadan donarak ölüp gitmişlerdi.

    Kardan heykeller

    22 aralıkta Enver Paşa’nın emriyle 120-125 bin civarında Osmanlı askeri dondurucu soğuğa rağmen yollara sürülmüştü. Bölge çoğu senenin dört ayı boyunca karlarla örtülüydü. Kar yükseklikleri kimi yerlerde bir metreyi geçiyordu. Zemheriler diye bilinen en soğuk günlerdi. Sıfırın altında kırk dereceye düşen soğuk, düşmandan daha düşmandır. Yapılan harekât plânına göre 9. Kolordu Sarıkamış Dağları’nı, 10. Kolordu ise Allahuekber Dağları’nı aşarak Rusları Sarıkamış’ta kuşatıp imha edecekti.

    Gündüz başlayan yürüyüşte çarıkları yumuşayan askerlerin çarıkları gece donmaya, bir mengene gibi ayaklarını sıkmaya başlar. Adım atmak neredeyse imkansızdır. Askerler olduğu yerde zıplar, atlar, kendini karların içine vurur ve ayaktan başlayan donma yavaş yavaş tüm vücuda yayılır. Düşeni kaldırmamak için emir vardır. Zaten kimsede de kimseyi kaldıracak güç kalmamıştır. Neferler ordunun işaret taşları gibi yollara dizilirler. Kimi çömelmiş, kimi oturmuş, kimi yuvarlanmış, kimi bir ağacın gövdesine dayanmış kardan heykellere dönüşürler.

    90.000 şehit. Tek kurşun atmadan...

    O yıl kurtlar insan etine doyar. Birçok cesedin gözlerini kuşlar oymuştur. Arkadan gelenler, gördükleri korkunç manzara karşısında moralmen yıkılmaktadır. Ayrıca açlık da son haddine ulaşmıştır.

    Onbeş saatlik yürüyüşün sonunda, 16.300 kişilik 30. tümenden geriye 1.400 asker kalır. Ölenler, düşmana karşı tek bir mermi atamamışlardır. Diğer birliklerin de bunlardan farkı yoktur. Kayıpların sayısı, en iyimser rakamla 70 bin kişidir. Bazı kaynaklarda bu sayı 90 bin kişiye kadar ulaşır. Sonuçta, sadece bir gecede binlerce asker beyaz karların üzerine cansız serpilmişti. Kalanlar ise açlıkla, bitlerle, tifüsle, soğukalgınlığı ve kangrenle uğraşıyorlardı.

    Tarih ne böyle bir faciayı yazmış, ne de görmüştü. Oysa İstanbul’a çekilen telgraflarda inanılmaz ifadeler vardır: “Kafkasya dağları ve tepeleri beyaz bir örtüyle örtülüdür. Kar hemen hemen bir metreyi geçmiştir. Harekâttaki sessizlik bundandır. Kahraman askerlerimizde ilerleme isteği o kadar çoktur ki, ellerinden gelse soluklarıyla karları eritip yol açacaklardır. Karı daha az olan kesimlerde kahramanlarımız başarılar elde ediyorlar. Dün süngü saldırısıyla düşmandan iki mevzi ele geçirilmiştir.”

    Enver Paşa inadından dönmedi. Son bir gayretle Sarıkamış’a yüklenmek istiyordu. Acımasız emrini verdi: “Saldırı sırasında her üst, bir adım geri atanı derhal tabancası ile öldürecektir.” Askerler, bu durum karşısında dillerinde kelime-i şehadet ile bir kere daha bile bile ölüme yürümeye başladı. Sonuçta Sarıkamış’a ancak bir avuç kahraman ulaşabildi. O da geçici bir süre için.

    Onları teslim alamadım. Çünkü...

    Rus Kurmay Başkanı Pietroroviç, anılarında Sarıkamış’a kavuşan o bir avuç kahramanı şöyle anlatacaktır:

    “İlk sırada diz çökmüş beş kahraman. Omuz çukurlarına yasladıkları mavzerleri ile nişan almışlar. Tetiğe asılmak üzereler. Ama asılamamışlar. Kaput yakaları, Allah’ın rahmetini o civan delikanlıların yüreklerine akıtabilmek istercesine semaya dikilmiş, kaskatı... Hele bıyıkları, hele hele bıyıkları ve sakalları! Her biri birer fütuhat oku gibi çelik misal. Ya gözler?.. Dinmiş olmasına rağmen şu kahredici tipinin bile örtüp kapatamadığı gözleri!.. Apaçık!.. Tabiata da, başkumandana da, karşısındaki düşmana da isyan eden ama Allah’ına teslimiyetle bakan gözler... Açık, vallahi apaçık!..

    İkinci sırada öyle bir manzara ki, hiçbir heykeltraş benzerini yapmayı başaramamıştır. O ürkütücü ayaza rağmen, sağlarında fişekleri debelenerek üzerlerinden atmaya tenezzül etmemiş iki katırın yanında başları semaya dönük, altı masal güzeli Mehmed... Sandıkları bir avuçlamışlar ki, hayatı biz ancak böyle bir hırsla avuçlayıvermişizdir. Öylesine kaskatı kesilmişler.

    Ve sağ başta binbaşı Mustafa Nihat. Ayakta... Belinde, fişeklerinin yuvalarını tipi ile kapatmaya bütün gece düşen kar bile razı olmamış. Sol eli boynundaki dürbünü kavramış. Havada donmuş, Kale sancağı gibi... Diğer eli belli ki, semaya uzanıp rahmet dilerken öylesine taşlaşmış. Hayrettir, başı açık. Gür erkek kömür karası saçları beyaza bulanmış...”

    Ve Moskova’daki askeri müzede sergilenen bu satırların sonu şöyle biter: “Allahuekber Dağları’ndaki Türk müfrezesini esir alamadım. Bizden çok evvel Allah’larına teslim olmuşlardı. 24.12.1914 Perşembe.”

    Ve bitişimizin itirafını olayın baş sorumlularından Hafız Hakkı Paşa, başkumandan vekiline şu sözlerle özetler: “Bitti paşam, ordumuzun kısm-ı küllisi mahvoldu.”

    Enver Paşa hiçbir şey olmamış gibi İstanbul’a döner. Arkasında binlerce kefensiz kar çiçeği bırakarak... Basını ele geçirmiş bu darbeci güruh sıkı bir sansür uygulayarak halkın Sarıkamış cephesinde olup biteni öğrenmesine engel olurlar. Faciayla ilgili bilgiler Ruslar vasıtasıyla Avrupa ve Dünya’ya yayılır ama herşey için artık çok geçtir. Bir sohbet sırasında Harbiye Nezareti Ordu Daire Başkanı Behiç Bey’e bu facia için Enver Paşa şöyle der: “Bunlar nasıl olsa birgün ölecek değiller miydi!”

    Birinci Cihan Harbi’nin alevleri, Sarıkamış’tan Çanakkale’ye, Galiçya’dan Trablusgarp’a kadar binlerce kilometre karede müslüman kanının ihtiraslar uğruna akmasına sebep olur. Ve Akif gözyaşları içinde şöyle inler:

    “Gitme ey yolcu beraber oturup ağlaşalım,

    Elemim bir yüreğin payı değil, paylaşalım.

    Karşımda vatan namına bir kabristan yatıyor!”


    İhtiras demiştik ya! Bazılarının ihtirası sadece kendilerini değil, milyonlarca vatan evladını ve tarihin gördüğü en ihtişamlı cihan devletlerinin birini yakabiliyor.


    Muzaffer Taşyürek



    _____________________________




  • Nereden hatırlattınız bunu şimdi, Geçenlerde belgeselde seyrettim içim burkuldu,
    Yemenin cehennem sıcağından gelen birliklerin üzerinde incecik yazlık elbiseler olduğu halde rusya'ya gönderilmişler. Toplam 90 bin kişinin öldüğünden, bunlardan 60 bininin tek bir gecede donarak öldüğünden bahsediliyor, çok yazık.
    _____________________________
  • gercekten cok yazık..nasıl bir yanılgıdır insanın aklı almıyor..
    _____________________________

  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Nereden hatırlattınız bunu şimdi, Geçenlerde belgeselde seyrettim içim burkuldu,
    Yemenin cehennem sıcağından gelen birliklerin üzerinde incecik yazlık elbiseler olduğu halde rusya'ya gönderilmişler. Toplam 90 bin kişinin öldüğünden, bunlardan 60 bininin tek bir gecede donarak öldüğünden bahsediliyor, çok yazık.


    evet. ölüme yürüyen vatan evlatları. bende birkaç gerçek görüntülerini seyrettim. nasılda vatan uğruna düşüncesi ile karlara bata çıka yürümeye çalışıyorlardı. hiçbiri geri dönememiş. insanın oturup hırsından ağlayası geliyor. savaşlarda çok insanımız öldü ama hiçbiri bu kadar ahmakça ve sorumsuzca ölüme yollanmadı. Allah hepsine rahmet etsin, mekanları cennet olsun
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4




    evet. ölüme yürüyen vatan evlatları. bende birkaç gerçek görüntülerini seyrettim. nasılda vatan uğruna düşüncesi ile karlara bata çıka yürümeye çalışıyorlardı. hiçbiri geri dönememiş. insanın oturup hırsından ağlayası geliyor. savaşlarda çok insanımız öldü ama hiçbiri bu kadar ahmakça ve sorumsuzca ölüme yollanmadı. Allah hepsine rahmet etsin, mekanları cennet olsun

    AMİN

    Sabah sabah ağlattınız beni.
    _____________________________
  • sağol c4 gerçekten ders çıkarılması gereken bir konu bu!
    insana ihtiraslarının peşinden körü körüne koşmaması
    gerektiğini daha iyi anlatan bir öykü olamaz. o şehitlerimizi
    düşündükçe içim fena oluyor
    _____________________________
  • BİR O ŞEHİTLERİ DÜŞÜNÜN, BİRDE ASKERLİKTEN KAÇANLARI... BEN ONLAR ADINA BU KANLA SULANMIŞ KUTSAL TOPRAKLARDAN UTANIYORUM...

    GEÇEN GÜN OBJEKTİF PROGRAMINDA GENÇ GAZİLERİMİZ VARDI. GÜNEYDOĞUDA MAYINA BASIP AYAĞI KOPAN ARKADAŞLARIMIZ... ONLARDAN BİRİ BİŞEY SÖLEDİ. "PROTEZİM OLSA GENE GİDERDİM ORAYA"

    NE KADAR GURUR VERİCİ BİR OLAY... GERÇEK TÜRK EVLATLARI BENCE BU ŞEKİLDE DÜŞÜNENLER...
    _____________________________
    Ne Kadar Okursan Oku, Bilgine Yakışır Şekilde
    Davranmazsan Cahilsin Demektir.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Arkadaşlar Sarıkamış cephesi tarihimizin en acıklı olaylarından biridir.Buna şüphe yok.Fakat bu olayda Enver Paşayı hain gibi göstermek çok doğru bir yaklaşım değil.Enver Paşa ve arkadaşları yıkılmakta olan bir devleti ayakta tutmanın mücadelesini vermiştirler.Bunun içinde Teşkilat-ı Mahsusa gibi bir yapılanma kurarak onlarca cephede mücadele etmişler ama imparatoluk içindeki milletlerin de ihanetleriyle birlikte savaşı kaybetmişlerdir.Tarihi olayları iyi okumazsak yanlış fikir sahibi oluruz.Yemen'de,Balkanlarda,Çanakkalede verilen savaşlar kazanılmasına rağmen malesef imkansızlıklar yüzünden gerekli yardımlar gidemediğinden ve ihanetler yüzünden savaş kaybedilmiştir.Bu konuyla alakalı MEHMET NİYAZİ'NİN "Yazılamamış Destanlar" ve "Yemen" kitaplarını okumanızı tavsiye ediyorum..
    _____________________________
    Vefa;İstanbul'da bir semt.
  • Bence de Enver hain değildir ama ahmağın tekidir. Savaş bilgisini bilemem ama strateji ve zeka sıfır.
    _____________________________
  • Bir yıl Sarıkamış'ta yaşamış biri olarak orada ne çeşit bir facia yaşandığını az çok tahmin edebiliyorum. Karlarla örtülü Allahuekber dağlarını ve sarıkamıştaki anıtı her gördüğümde ister istemez bu facia gözlerimde canlanır ve içim burkulur. O şartlarda ekmeksiz, ayakkabısız, gömleksiz binlerce gencecik insanın haytta kalıp üstüne de savaşmasının beklenmesi tam bir akılsızlık örneği. Gönül isterdiki bu tarihi hata yapılmamış olsun ve Sarıkamış deyince insanların aklına kayak,kar, çok uzun çam ağaçları, temiz hava gibi hoş şeyler gelsin ama olmuyor işte.
  • ahhh enver paşa ahhh tarih seni bir gün haklı bulacak
    _____________________________
    Yıkılıpdur bu cihan sanma ki bizde düzele
    Devlet-i çerh-i deni verdi kâmu müptezele
    Şimdi ebvab-ı saadetle gezen hep hezele
    İşimiz kaldı heman merhamet-i Lem Yezele
  • "bir hilâl uğruna, yâ rab, ne güneşler batıyor!" - Mehmet Akif Ersoy

    en güzel 1. dünya savaşı özeti.
    _____________________________
  • quote:

    Orjinalden alıntı: selsan


    Bence de Enver hain değildir ama ahmağın tekidir. Savaş bilgisini bilemem ama strateji ve zeka sıfır.



    tabi burada amaç enver paşayı analiz etmek değil. burada başka bir soru akla geliyor

    osmanlının 1. dünya savaşına sokulması gibi bir komploya maceraperest kafalarla alet olan enver paşa ve yandaşları, burada sadece 90.000 evladımızın kaybedilmesine değil, van dahil doğu illerimizinde kaybedilmesine ve günümüze ulaşan ermeni meselelerininde başlamasına sebep oldular. sırf rusları meşgul edip rusların verdun'a ilave asker göndermelerini engellemek isteyen almanların tuzağına bu kadar kolay düşülmemeliydi. bunun bedelini 90.000 genç ödememeliydi.
    enver paşanın maceraperestliği bu kadarla kalmaz. savaşın ardından alman denizaltısıyla rusyaya kaçarak orta asyada turan ayaklanması başlatan bu zat, kızılordu tarafından bastırılan bu ayaklanmanın ardından stalinin bu türkmen bölgeyi özbekistan, tacikistan, türkmenistan, kazakistan ve kırgızistan olarak beşe bölmesine sebep verir ve oralardaki ayrılığında tohumlarını atar, sağolsun.

    sorulacak soru, eğer bu ortamlarda atatürk ve arkadaşları gibi askeri dehalar çıkmasaydı durum ne olurdu, düşünebiliyormusunuz
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4


    quote:

    Orjinalden alıntı: selsan


    Bence de Enver hain değildir ama ahmağın tekidir. Savaş bilgisini bilemem ama strateji ve zeka sıfır.



    tabi burada amaç enver paşayı analiz etmek değil. burada başka bir soru akla geliyor

    osmanlının 1. dünya savaşına sokulması gibi bir komploya maceraperest kafalarla alet olan enver paşa ve yandaşları, burada sadece 90.000 evladımızın kaybedilmesine değil, van dahil doğu illerimizinde kaybedilmesine ve günümüze ulaşan ermeni meselelerininde başlamasına sebep oldular. sırf rusları meşgul edip rusların verdun'a ilave asker göndermelerini engellemek isteyen almanların tuzağına bu kadar kolay düşülmemeliydi. bunun bedelini 90.000 genç ödememeliydi.
    enver paşanın maceraperestliği bu kadarla kalmaz. savaşın ardından alman denizaltısıyla rusyaya kaçarak orta asyada turan ayaklanması başlatan bu zat, kızılordu tarafından bastırılan bu ayaklanmanın ardından stalinin bu türkmen bölgeyi özbekistan, tacikistan, türkmenistan, kazakistan ve kırgızistan olarak beşe bölmesine sebep verir ve oralardaki ayrılığında tohumlarını atar, sağolsun.

    sorulacak soru, eğer bu ortamlarda atatürk ve arkadaşları gibi askeri dehalar çıkmasaydı durum ne olurdu, düşünebiliyormusunuz



    Sen bu hızla Irak savaşınında sebebi olarak Enver Paşayı göstereceksin.
    _____________________________
    Vefa;İstanbul'da bir semt.




  • o yazıyı yazarken ocakta çaydanlıkta suyu bitmiş yanmıştı. bunun sebebide enver paşadır
    _____________________________
  • Sarıkamış hakkında konuşamam şu an, saçma saçma cümleler kurarım, kafamda kırk tilki geziyor, kırkınında kuyruğu bir birine değmiyor,

    *Geri çekilen askerin üstü tarafından vurulması
    * Şu çılgın türklerdeki düşük rütbeli düşmana selam vermeyip, gerekçe olarak her rütbe için verdiği şehit sayısını gösteren yüksek rütbeli asker
    *Enver, alman napoleon, rus nedir, moskof kimdir adlı yazı ( Batarya ile ateş kitabından)
    * Turan, ziya gökalp, ittihatçılar
    *Sipere ulaşan 5 asker, geri dönmek yok, düşeni kaldırmak yok,








    Hatırlıyor musunuz geçen yıl sarıkamış facia sı davul zurna ile halaylar eşliğinde kutlandı.
    ****************************************************************************************

    Kanal cephesine yapılan saldırı hakkında:

    1. Dünya savaşında general olan bir almanın itiraflarınıda anlattığı kitabında, kanal cephesine neden ısrarla saldırmamızı istedikleri de anlatılıyor.

    "Biz türklerin kanal cephesinde başarılı olamayacaklarını zaten biliyorduk. Ama bizim bunu istemekteki asıl sebebimiz, Türklerle ingilizlerin arasına kan girmesi, ve savaşta taraf değiştirme olayının engellenmseidir."

    Yani vaktiyle adamların istekleri uğruna piyon gibi sürülmüşüz. bunada ikinci
    _____________________________
    Iletisim kurmayi guclestiren herkesi blokluyorm




  • GENÇ bir subay düşünün.
    Harp Okulu'nu bitirdikten sonra tayin edildiği Manastır'da Rum ve Arnavut çetelerle çarpışıyor.
    Aynı dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne katılıyor, Sultan Abdülhamid'i Meşrutiyet'i ikinci kez ilana zorlamak için arkadaşlarıyla birlikte dağa çıkıyor.
    Enver Bey ve arkadaşları, dağları köylü kıyafetiyle dolaşmakta; Enver Bey, ateşli konuşmalarla halkı ayaklanmaya çağırmaktadır. Enver Bey ile birlikte yüzlerce ihtilalci subay Makedonya dağlarındadır ve ok yaydan çıkmıştır artık.
    Köprülü'den Tikveş'e gelen Binbaşı Enver Bey, padişahın meşrutiyeti kabul ve ilan ettiğini orada öğrenir. Tarih, 24 Temmuz 1908'dir. Trenle Selanik'e hareket eder. Gevgili istasyonunda halkın sevgi gösterileri karşısında dayanamayarak ağlayacaktır. Artık Hürriyet Kahramanıdır o.
    1908'de Berlin'e ataşe olarak gider. Libya'yı işgal eden İtalyanlar ile çarpışır. Cesareti ve pratik zekası her soruna çözüm bulmaktadır. Bingazi'de cephe komutanıyken, İstanbul ve Kahire'den gelen para yetmeyince kağıt para çıkarır. Bu para tutacak ve savaş sonuna kadar da itibarını yitirmeyecektir.
    Balkan Savaşı'nın patlak vermesi üzerine İstanbul'a döner Enver Bey. Savaş, onbeş gün içinde kaybedilir. Rumeli toprakları artık Osmanlılar'ın değildir. 1 Aralık 1912'de mütareke imzalanır. Osmanlı Devleti, 16-17 Aralık'ta Londra'da toplanan konferansta, çok ağır şartları kabule zorlanacaktır. Gelibolu hariç, Rumeli toprakları terk edilir. Ege Adaları ve Girit kaybedilir. Edirne, Tekirdağ, Çorlu, Babaeski ve Kırklareli Bulgarlar'a bırakılır.
    İttihatçılar için hükümeti devirmekten başka çare kalmamıştır. Bu görevi üstlenen Binbaşı Enver Bey, sadrazamın odasına girer. Seksen yaşındaki Kamil Paşa'ya istifanızı yazın der. Ve sadrazamlığa Mahmut Şevket Paşa'yı getirir. Bir sadrazamı devirecek ve yerine bir başkasını getirecek kadar güçlüdür artık.
    Osmanlı'da moda
    MERDİVEN basamaklarını yıldırım hızıyla çıkmaya başlamıştır Enver Bey. Önce albay olur. Ondokuz gün sonra paşa ve Harbiye Nazırı'dır. Beş gün sonra Genelkurmay Başkanlığı'nı da üstlenir. Hedefi ülkede tek söz sahibi, tek otorite olmaktır. Nihai hedef ise Timurlenk ya da Cengiz Han gibi cihangirliktir.
    Avrupalılar Osmanlı Devleti'ne Enverland demeye başlamışlardır. Osmanlı aydınları ve subayları arasında Enveriye Bıyığı ve Enveriye Kalpağı moda olmuştur.
    Enver Paşa başta olmak üzere, İttihat ve Terakki'nin önderleri Talat ve Cemal Paşalar, Osmanlı İmparatorluğu'nu Birinci Dünya Savaşı'ndan uzak tutamazlar mıydı?
    Hayır. Balkanlar'da parlayan bir kıvılcımla çıktığı sanılan o savaş, aslında, soluk almakta bile güçlük çekecek kadar hasta olan Osmanlı Devleti'ni haritadan tümüyle silmek için çıkartılmıştı. Osmanlı Devleti, adeta kaderi olan Birinci Dünya Savaşı'nın dışında kalamaz, o savaştan kaçamazdı. Enver Paşa ve arkadaşlarının tek hatası, o tarihte çok büyük askeri güce sahip olan Almanya'nın savaşı kısa sürede bitireceğini sanmaları olmuştur.
    Enver Paşa gibi büyük bir Türk milliyetçisine hain demek, olsa olsa bir Marksist kolaycılığıdır.
    Turan Devleti
    ENVER, Talat ve Cemal Paşalar, Birinci Dünya Savaşı'nın kaybedilmesi üzerine 1 Kasım 1918'de Almanya'ya gittiler.
    Enver Paşa'nın işi ve idealleri bitmemişti. Sahte kimlikle Rusya'ya girmek isterken iki kez yakalanıp tutuklanmasına rağmen, üçüncüsünde Moskova'ya ulaşmayı başardı. Oradan Buhara'ya gitti ve Ruslar'a karşı savaşmakta olan Özbekler'i örgütlemeye başladı. Amacı, Büyük Turan İmparatorluğu idealini hayata geçirmekti. Otuz bin kişilik bir ordu toplamayı başarmış ve kendini Turan Orduları Başkomutanı ilan etmişti.
    4 Ağustos 1922 sabahı Ruslar'ın baskınına uğradı. Cegan Tepesi'nde Ruslar'la göğüs göğse çarpışırken şehit düştü. Büyük bir törenle Abiderya Köyü'ne defnedildi.
    41 yaşında şehit olan ve mezarı evliya türbesi haline getirilen Enver Paşa'nın kemikleri, şehit düşmesinin 74. yıldönümünde Türkiye'ye getirildi ve 5 Ağustos 1996'da yapılan devlet töreniyle Hürriyet-i Ebediye Tepesi'ndeki anıtmezara yerleştirildi.
    Büyük Türk milliyetçisi Enver Paşa'yı biz kez daha saygı ve rahmetle anıyoruz.
    _____________________________
    Vefa;İstanbul'da bir semt.




  • sen anmaya devam et... buradakiler yetmedi, kızılordunun ezeceğini bile bile gittiler oradada turan hayalleriyle sayısız insanın ölümüne sebep oldular. neyi savunuyorsun arkadaşım sen? aklın başındamı?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi C4 -- 24 Aralık 2005 16:08:05 >
    _____________________________
  • 90.000 şehit.....

    İstiklal mücadelesini 60-70 bin kişiyle çok zor şartlarla kazandığımızı düşününce insan daha da üzülüyor.......
    _____________________________

    ^_^
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.