Şimdi Ara

Yeni Tip Liberal algısı: Türk: üreme, dünya kötü! Zenci, arap üreyince : Kültürel zenginlik!

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
19
Cevap
0
Favori
468
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Dikkat ettiğim noktadır. Arada bir çıkıp artık soylarından mıdır yoksa ideolojilerinden midir ... Türk nüfusu konu olduğunda hep Türklüğü aşağlayarak : Türkler boşuna ürüyor algısı kasıp alttan alttan Türkler ürememeli algısı kasan tipler;


    Konu ab'de yaşayan araplar, zenciler olunca nedense hemen bir savunmaya geçiyorlar.


    Eko konusunda mesela. Jahreyn orada bir algı kasıldığından bahsetmiş. Mülteci olayı sanmış. Çünkü çocuk ne Asya nede Osmanlı Selçuklu Türk tipini taşıyor.



    ama içinde Türk nefretini gizleyen liberal solcular nedense bu çocuğa Türklük üzerinden yürümüşler.



    babası türkmüş. tamam da yazsaydınız ya "kardeşim biz Türk türk'e üremesin diyoruz bir de ganalı ile evlenip boşa ürüyorsunuz" ? neden?


    çünkü içlerinde gizli bir Türklük ağrısı var. Tamamı ile sol liberal ideolojilerinin getirdiği Türklüğün dağladığı bu acıyı gizlemek zorundalar.



    Eko hiç mi adam gibi bir kara kaşkı kara gözlü bir Türk tipi bulamamış? gösteride ilginçtir zenci çocuğu vermişler dibine. ekonun 2 yıldır bu konuda pek sesi soluğu çıkmıyordu ama alman Mister geldi eko yine inceden eski ateşini alevlendirmiş gibi.








  • Liboşlardan daha korkunç olanı sol gerici zihniyetin her yeri ele geçirme ihtimali. Liboşlar bunlara çanak tutmaya bayılıyor ama her zaman olduğu gibi zarar bunlara dokununca ilk veryansını liboşlar yapar.


    Dünya çok kötü günlere gidiyor...

  • Çocuk yapmak kötü birşey değildir. 3 çocuk yapmak ise toplumun nufusunu dengeli tutmak için gereken sayıdır.


    Aile , evlilik , çocuk, ahlak bunlar kötü şeyler değildir. Fakat günümüz insanı nedense modern yaşamda çok fazla içine kapanıyor ve birbirine açılamıyor. Buda bilinçaltında biriken öfkenin internet ortamlarında bu şekilde yansımasına yol açıyor.


    Birde benim düşüncem apartman yaşamının aile kurmaya , çocuk yapmaya çok uygun olmaması. İnsanların daha geniş bahçeli evlere ihtiyacı var ancak modern şehir yaşamı bize bu alanı sunmuyor. Bence biz insanlar apartmanlarda üstü üste yaşamaya uygun değiliz.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 26 Nisan 2024; 22:51:56 >
  • Periah kullanıcısına yanıt

    kardeş sen anlamamışsın.



    adam liberal amerikan aşığı ... her konuya "Türkiye'nın nöfozu fezla ... üremayın Türkolar" yazıyorlar. ama bu kişilerin bu ülkede gerçekte üreyen kürtlere bir defa yazdığını görmedim. ne burada ne diğer sosyal ağlarda. hoş gerçi karşında yazanı da göremiyorsun hanşi tipten analiz vs.


    şimdi de zenci ve araplar üzerinden algı kasıyorlar. Türklere üremeye diyenler, 50 yıla kadar 3 milyar nüfusu aşacak afrikalılar için ağzını açmıyorlar. Afrikalı derken o kıtada olan her toplum.




    apartman konusunda ise: Çocuk istemeyen zihniyet köpek vs besliyor. köpeğin bir faydası yok. ama o çocuklar büyüyüp hayırlı bir bireyler olursa benim emekliliğimi ödeyecekler.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi pskillercheto -- 27 Nisan 2024; 0:40:52 >
  • pskillercheto kullanıcısına yanıt

    Sağlıklı insan nedir.


    Karsı cins ile sağlıklı ilişki kurabilen.

    Yeterince sosyalleşebilen.

    Çocuk sahibi olan.

    Çalışan - üreten.

    Alışkanlıklarının kölesi olmayan.

    ( Sorunlarının farkına varan, sorunları ile yüzleşen ve çözen insan tipi.) Zor yolu seçen.



    Yok çocuk yerine kedi köpek bakayım.

    Yok hemcnsme ilgi göstereyim.

    Yok çocuk yapmayayım.

    Tüm hayatımı bir ekrana bakarak geçireyim, veya çok içki içeyim - sigara tüketeyim.

    Yalnız olayım veya yalnızlığımı yapay seylerle doldurayım.

    (Sorunlarının varlığını yadsıyan, sorunlarını sürüncemede bırakan, sorunlarını çözmeye - sürdürülebilir hale sokan insan tipi) Kolay yolu seçen.


    Not : Kolay yol çok daha cazip ve adı üstünde kolay görünür ancak uzun vadede zor yoldan çok daha büyük hasarlara ve pişmanlıklar yol açar.


    Malesef günümüzde dünyada paradigma değişti. Şu an hakim olan postmodernizm özünde Modernist aydınlanmanın yendiği akıldışılıkta ve safsatanın modern bir kılığa girerek tekrar hortlaması ve bize dejenere olmayı janjanlı bir paket içinde sunmaktan öte birsey değil.


    Çünkü modernizm sana der ki sen neysen osundur. Post modernizm ise sen nasıl hissediyorsan osundur der. Fakat sen nasıl hissedersen hisset özünde neysen osundur bunun aksi yani postmodernizm anlayışı kendini kandırmaltor, gerceği yadsımak - gercekten kaçmaktır Halbuki doğru olan yol gerceklikten kaçmak değil gerceklikle yüzleşmektir.


    Postmodernizm sana der ki eğer hepimiz bir sorunun olmadığını varsayarsak o sorun olmaz. Örneğin hepimiz rşcnselliğe normal dersek eşcnsellk normal olur. Ancak olmaz nitekim özünde normal değildir sadece hepimiz kendimizi kandırıyoruz demektir. Bir odada hepimizin filin olmadığını varsaymamız o odada fil olmadığı anlamına gelmez, hepimizin o odada fil olmasına rağmen fil olmadığını varsaydığımız anlamına gelir.


    Bu safsatadır. Bunun temeli ufak akıl oyunlarına dayanır. Örneğin mavi ile yeşil rengi ele alalım. Sana öyle bir renk gösteririm ki 10 kişiye göstersem 5i yesil 5i mavi diyebilir. Bu renk yesil ve mavi arasındaki bir tondur. Fakat mavi ile yesil arasındaki geçişin belirsiz olması yani bir gri alan olması hiçbir zaman koyu yeşil veya normal yeşil renginin sırf bizim algılarımız nedeniyle mavi olabileceği anlamına gelmez.


    Postmodernstler bu gri alanların varlığına dayanarak gercekliği eğip bükebileceklerini düşünüyorlar ancak insan algısı ancak doğanın sundugu ufak gri alanlarda bir anlam ifade eder bunu tüm gercekliği yayamayız. Algımızı gercek dünyaya tasıramayız. Spirütializm, gerceklikten kaçış, sorumluluktan kaçış, sorunları çözmek yerine ödün vererek sürüncemede bırakmak. Özünde bu anlayış topluma zarar veren paradigmadır ve tüm dünyada bugun hakim anlayıştır.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 27 Nisan 2024; 2:0:8 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Periah

    Sağlıklı insan nedir.


    Karsı cins ile sağlıklı ilişki kurabilen.

    Yeterince sosyalleşebilen.

    Çocuk sahibi olan.

    Çalışan - üreten.

    Alışkanlıklarının kölesi olmayan.

    ( Sorunlarının farkına varan, sorunları ile yüzleşen ve çözen insan tipi.) Zor yolu seçen.



    Yok çocuk yerine kedi köpek bakayım.

    Yok hemcnsme ilgi göstereyim.

    Yok çocuk yapmayayım.

    Tüm hayatımı bir ekrana bakarak geçireyim, veya çok içki içeyim - sigara tüketeyim.

    Yalnız olayım veya yalnızlığımı yapay seylerle doldurayım.

    (Sorunlarının varlığını yadsıyan, sorunlarını sürüncemede bırakan, sorunlarını çözmeye - sürdürülebilir hale sokan insan tipi) Kolay yolu seçen.


    Not : Kolay yol çok daha cazip ve adı üstünde kolay görünür ancak uzun vadede zor yoldan çok daha büyük hasarlara ve pişmanlıklar yol açar.


    Malesef günümüzde dünyada paradigma değişti. Şu an hakim olan postmodernizm özünde Modernist aydınlanmanın yendiği akıldışılıkta ve safsatanın modern bir kılığa girerek tekrar hortlaması ve bize dejenere olmayı janjanlı bir paket içinde sunmaktan öte birsey değil.


    Çünkü modernizm sana der ki sen neysen osundur. Post modernizm ise sen nasıl hissediyorsan osundur der. Fakat sen nasıl hissedersen hisset özünde neysen osundur bunun aksi yani postmodernizm anlayışı kendini kandırmaltor, gerceği yadsımak - gercekten kaçmaktır Halbuki doğru olan yol gerceklikten kaçmak değil gerceklikle yüzleşmektir.


    Postmodernizm sana der ki eğer hepimiz bir sorunun olmadığını varsayarsak o sorun olmaz. Örneğin hepimiz rşcnselliğe normal dersek eşcnsellk normal olur. Ancak olmaz nitekim özünde normal değildir sadece hepimiz kendimizi kandırıyoruz demektir. Bir odada hepimizin filin olmadığını varsaymamız o odada fil olmadığı anlamına gelmez, hepimizin o odada fil olmasına rağmen fil olmadığını varsaydığımız anlamına gelir.


    Bu safsatadır. Bunun temeli ufak akıl oyunlarına dayanır. Örneğin mavi ile yeşil rengi ele alalım. Sana öyle bir renk gösteririm ki 10 kişiye göstersem 5i yesil 5i mavi diyebilir. Bu renk yesil ve mavi arasındaki bir tondur. Fakat mavi ile yesil arasındaki geçişin belirsiz olması yani bir gri alan olması hiçbir zaman koyu yeşil veya normal yeşil renginin sırf bizim algılarımız nedeniyle mavi olabileceği anlamına gelmez.


    Postmodernstler bu gri alanların varlığına dayanarak gercekliği eğip bükebileceklerini düşünüyorlar ancak insan algısı ancak doğanın sundugu ufak gri alanlarda bir anlam ifade eder bunu tüm gercekliği yayamayız. Algımızı gercek dünyaya tasıramayız. Spirütializm, gerceklikten kaçış, sorumluluktan kaçış, sorunları çözmek yerine ödün vererek sürüncemede bırakmak. Özünde bu anlayış topluma zarar veren paradigmadır ve tüm dünyada bugun hakim anlayıştır.

    bu anlattıkların amerikalı multi milyoner ailelerin çocuklarının yaşamları için geçerli olabilir



    ama bundan 20 25 yıl önce izmir'e doğudan gelip ailesi yerleşen Dilan, bu fikirleri yazınca bu postmodernizm olmuyor. Bildiğin Türk düşmanlığı yapıyor oluyor.



    diğer yönden toplum mühendiskikleri de devam ediyor. oyunlardan bile z kuşağına birşeyleri empoze edebiliyorlar.





  • pskillercheto kullanıcısına yanıt
    Konuya gerçekten derinlemesine bakalım mı ? Irkları bir kenara bırakalım, ilk öncelikle sadece 1 çocuğun herhangi bir aileye getirdiği yükten ve sorunluluktan bahsedelim. Şu anki ekonomik şartlar ve toplumsal çöküntü de göz önüne alındığında kendi çocuğunuza nasıl güvenli bir ortam, kaliteli bir eğitim ve güzel bir yaşam alanı vermeyi planlıyorsunuz. Heleki bunu birden çok çocuk için yapmak isteseniz sadece bir aileye aylık girmesi gereken minimum net gelir 100 bin lira civarıdır. Böyle bir yükü Türkiye’de gerçekten kaç aile kaldırabilir.

    Gelelim diğer meseleye ırk problemine. Yukarıda bahsedilenler gibi genelleme yapmak istemiyorum ama maalesef ki gördüklerim yüzünden yapmak zorundayım, toplumsal yapıdan uzak, devlet otoritesini yok sayan ve hayatın gerekliliklerini umursamayan düşkün insanların nefislerini tatmin etmek için yaptıkları üremeye çocuk yapmak demiyoruz. Sokağa atıvermek, kendi kendilerini büyütmek, bir insanın daha kaybolması diyoruz.

    Bunları daha da uzun yazabilirim ama her konuya üremeyin yazan üyenin neden üremeyin demek istediğini anlayın diye özet geçiyorum. Elbetki bu durumların istisnaları olabilir veyahut birisi okuyunca ya kardeşim ırkçılık yapıyorsun sen diyebilir fakat benim görüşüm bu şekilde.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: samuray_x

    Konuya gerçekten derinlemesine bakalım mı ? Irkları bir kenara bırakalım, ilk öncelikle sadece 1 çocuğun herhangi bir aileye getirdiği yükten ve sorunluluktan bahsedelim. Şu anki ekonomik şartlar ve toplumsal çöküntü de göz önüne alındığında kendi çocuğunuza nasıl güvenli bir ortam, kaliteli bir eğitim ve güzel bir yaşam alanı vermeyi planlıyorsunuz. Heleki bunu birden çok çocuk için yapmak isteseniz sadece bir aileye aylık girmesi gereken minimum net gelir 100 bin lira civarıdır. Böyle bir yükü Türkiye’de gerçekten kaç aile kaldırabilir.

    Gelelim diğer meseleye ırk problemine. Yukarıda bahsedilenler gibi genelleme yapmak istemiyorum ama maalesef ki gördüklerim yüzünden yapmak zorundayım, toplumsal yapıdan uzak, devlet otoritesini yok sayan ve hayatın gerekliliklerini umursamayan düşkün insanların nefislerini tatmin etmek için yaptıkları üremeye çocuk yapmak demiyoruz. Sokağa atıvermek, kendi kendilerini büyütmek, bir insanın daha kaybolması diyoruz.

    Bunları daha da uzun yazabilirim ama her konuya üremeyin yazan üyenin neden üremeyin demek istediğini anlayın diye özet geçiyorum. Elbetki bu durumların istisnaları olabilir veyahut birisi okuyunca ya kardeşim ırkçılık yapıyorsun sen diyebilir fakat benim görüşüm bu şekilde.

    algıya devam ediliyor. Türklerde üreme oranı 1.35 lere düştü. Çoğu Türk zaten şu anda güzel işlerde çalışıyor yaşıyor.



    sorun sizin kürt ve arap kökenli insanlarda. 5-6 tane çocuk yapanlar onlar. batı illerine gelip üremeye devam eden, kötü şartlara rağmen üremeye devam eden yine onlar!



    ama algınız hep Türk nüfusu üzerine. benim kuzenlerim 1 er çocuklu. hepsinin kendi evleri arabaları var. işleri de mühendislik muhasebe falan. yani geliri de iyiler. benim semtim bursa hamitler. çoğu bursa yerlisi ve göçmendir. kimse kimseye ekşimiyordu. taaki araplar afganlar vs gelene kadar. heryere doldular. şimdi durum daha da vahimleşti. Türkiye artık bir ortadoğu çöplüğüne dönüştü. bundan tek kurtulma aşaması Türk milliyetçiliğinin üreme hızına paralel artması.





  • samuray_x S kullanıcısına yanıt

    Bence çok abartıyorsunuz, çok evhamlaniyorsunuz.


    Hayat dediğiniz şey evcilik oyunu değildir. Çocuklarınıza herseyi verirseniz emin olun asla birey olamazlar.


    Çocuklarınıza bak ayın, iyi davranmayin demiyorum ancak bu tarz mükemmeliyetçilik takıntısı olan insanlar hayatta hicbirsey başaramazlar.


    Evet hayat size herseyi sunmuyor ancak hayatın sunmadiklarini tamamlayacak tüm niteliklere cocugunuzda sizde sahipsiniz. Sadece biraz emek , biraz çaba, biraz ozveri ve disiplin gerekiyor o kadar.


    Eğer çocuğunuzun veya sizin bu dunaya sadece eğlenmek, bir eli yağda öteki balda yaşamaya gelmediği gerçeğini kavrarsaniz yakinmalatinizin ne kadar altı boş olduğunu farkedersiniz.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 27 Nisan 2024; 14:23:40 >
  • Yeni Tip Liberal algısı: Türk: üreme, dünya kötü! Zenci, arap üreyince : Kültürel zenginlik!
  • _Zer0_ kullanıcısına yanıt
    liboşların akıl hocaları siyonistlerin bir planları var ama hayırlısı...



  • Periah kullanıcısına yanıt

    bazıları Türk düşmanlığından yürüyor ama bizim türkoların arasında bazı kitle var ki bunlar akıldan biraz garipler.



    bir çocuk evinde otursa, oturduğu yeri eskitiyor gibi sinir krizi çıkarır


    evindeki köpek oraya sıçsa, kedisi işese gider köle gibi temizler.



    bu zihneytin özeti: "sokaklar çocuklar için değil; kediler köpekler içindir".

  • Bizim ülkedeki liboşlar utangaç islamcılardan ve utangaç solculardan oluşur,ortak noktaları Türk düşmanlığı tabi.Sağda solda kültürel çeşitlilik,uluslararası hukuk vs. diye zırvalarlar ama sokaklarında veya binalarında bu çeşitlilikten birilerini görseler hemen emlakçıya koşarlar "hemen benim evimi sat,acil taşınmam lazım" diye.

  • [Bu Mesajı Ancak DH Premium Üyeleri Görebilir]

  • pskillercheto kullanıcısına yanıt
    Çok yanlış düşünüyorsun, iyi işlerde çalışanların Türk olduğunu varsayarak. Böyle bir genelleme baştan hatalı veya hataya müsait bir çıkarım. Bunu niye söylüyorum, ilk nedenim bu yaptığın çıkarım en azından 25 yaşından büyük insanlar için geçerli. Bu insanlar daha başta eğitim ve çalışma rekabetinin olmadığı zamanlarda hayata atılmış ve zamanında kendi işlerini öğrenerek sistemin birer parçası olmuşlardır. Dolayısıyla eğer dünyalıklarını da tamamladılarsa bu insanların hiç yoksa evine 6 haneye yakın ve fazla maaş girer. Şu zamanda da bu maaş insanca yaşamak için yeterli düzeydedir. İkincisi 25-30 yaşından küçük insanlar içinse ülkenin nüfusundan ve saçma politikalarından dolayı bütün alanlarda kıyasıya bir rekabet var. Bu sebeple sürekli bir yarış içerisindesin ve ne kadar önde başlarsan o kadar yol alırsın. Bu da bir millet kavramından çok diğer kriterlerin öne çıkmasına yol açar. İşte kendini ne kadar geliştirdin, kaç para istersin, cinsiyetin, referansların, torpilin, yabancı dilin vs. Demek istediğim gördüğünüz şeyin bir 10 yıl içerisinde bir anda yok olma ihtimali de var.

    Türklerin üreme hızı düşük çünkü genel olarak y kuşağı Anadolu insanının bu ülke şartlarından dolayı yerleşik bir algısı var, ben çocuk yaparsam ileride çocuğum kendine nasıl bakacak. Büyüklerimizin bütün hayatı bunu üzerine kurulu. Bu yüzden sürekli bir tasarruf, para gömme ve çalışma hırsı içersindeyiz. Tabi bunun yanına bir çok şey de eklenir ama kolay kolay asla bir Anadolu insanının ekonomik şartlarını kendine faydalı olacak, yaşam kalitesini arttıracak veya kültürünü arttıracak şeyler üzerine yoğunlaştırdığını göremeyiz neyse konuyu dağıtmayayım. Bundan önceki artık hangi kuşak diyoruz bilmiyorum dedelerimiz büyükannelerimiz ise ekmeğini topraktan çıkarıp genel olarak kendi kendilerine yetebilen bir ortamda yaşadıkları ve şimdiki teknolojik kolaylıklar olmadığı için işgücüne ihtiyaçları vardı. Üstüne sağlık imkanlarına ulaşımda zor olduğu için 2-3 den fazla çocuk gayet normal karşılanıyor ve bir gereklilik olarak görülüyordu. Kürt ve Arap kökenli insanlarda ise böyle bir durum yok. Adamların umrunda değil, çünkü kültür ve yaşadıkları ortam gereği umurlarında değil. Kaç çocuk yapmışım, ne olmuş onlara, nasıl büyümüşler gibi sorular onların kaygılandığı şeylerin içerisinde yer almıyor. Ben bu gibi insanların çoğunluk olduğu yerlerde yaşadım, bir aile daha kendine bakamazken 6 çocuk yapıp sokağa atıyor, bir annenin bir babanın umrunda değil, yeterki devlet yardım veya benim şevkim gitsin. Sonra bu çocuklar serseri oluyor, mafya oluyor, uyuşturucu gibi şeylere bulaşıyor. Devletin zaten umrunda değil, zaten iktidara oy veriyorlar.

    Gelelim ülkenin Ortadoğu çöplüğüne dönmesine, bunu azalan Türk nüfusuna değil birilerinin demografik yapıyı bozmasına bağlamanız gerekir. Çünkü Türk nüfusunun da bu hızda artması eninde sonunda bugün yaşadıklarımızı doğurur. Düzgün yetiştirilmeyen her çocuk kayıptır ve ileride daha çok kayba sebep olur. Bugün ülkenin insanı yetiştiren her kurumunun çökertilmeside bunu sağlamak içindir. Halkını kendi eliyle cahil bırakmaya çalışan bir yönetimden bahsediyoruz. Düşünme, sorgulama ve çıkarım yapma yeteneklerini insanların daha çocuk yaşta ellerinden alıyorlar. Temel bilgileri öğretmiyor, genel kültürü sürekli azaltıyor ve sürekli başka kültür ve ülkelerle ilgili şeyleri kaldırıyorlar. Her yeni bilgi, her yeni düşünce, her yeni etkileşim zihnin gelişmesini ve düşüncenin açılmasını sağlar, bu sayede insanlar kendi fikirlerini kendi görüşlerini oluşturur, karakter sahibi olurlar.

    Dolayısıyla bunlar bir çocuğa devlet eliyle katılmıyorsa ve ailesi de katamayacaksa nereden görecek, nereden duyacak, nereden öğrenecek çocuklar bunları ?




  • Periah kullanıcısına yanıt
    Öncelikle şöyle başlayayım, daha yazmaya çok abarttığımızı düşünerek başlıyorsun ama hemen arkasında hayat bir evcilik oyunu değildir ile devam ediyorsun. Sen bile kendi düşüncenden şüphe ediyorsun çünkü yaşadığın ülkenin koşullarını ve gerekliliklerini görüyorsun. Yazılarını genel olarak beğenirim, çünkü forumdaki çoğu kişinin aksine açıklayıcı ve uzun yazıyorsun fakat bazı şeyleri siz bile inkar edemezsiniz.

    Öncelikle şöyle devam edeyim, ben yazımda çocuklarımıza iyi bakmamız gerektiğini savundum. Bunu onlara her istediklerini vermeliyiz veya yapmalıyız ya da mükemmeliyetçilik ile bağdaştırmadım, zaten ikisini de istemem. Bunu niye söylüyorum, ben en dipten geldim. Çalışarak, çabalayarak yavaş yavaş tırnaklarımla kazıyarak çıktım. Ailem de ellerinden geldiğince kendi düşünceleri doğrultusunda bana yardım ettiler. Dolayısıyla bu yolculuğumda eline her şeyi verilen birisininde nasıl yol aldığını, mükemmeliyetçi birisininde nasıl yol aldığını gördüm. Zaten bunların incelemeleri de bilimsel olarak yapılmış. Fakat sizin kaçırdığınız nokta şu çocuklarımızın önüne imkanları koymak ile her şey ona sunmak arasında fark var. Bizler bir çocuk yapacaksak günümüzün koşullarında onun sorumluluğunu almayı da göze almalıyız. Doğumundan kendine bakacak düzeye gelene kadar çocuklar ailenin gözetimindedir. Bizler elimizden geldiğince, bakın sınırsız imkanları olanlar çocuk sahibi olsun demiyorum, onu hayata hazırlayabileceksek çocuk sahibi olma hakkına sahibiz. Günümüz şartlarında kervan yolda düzülmüyor maalesef hocam.

    En basitinden eğitimi göz önüne alabiliriz. Anaokulundan ve ilkokuldan başlarsak ülkenin nüfusu ve okulların azlığı sebebiyle bir çocuğun yeteneklerinin tespit edilmesi ve küçük gruplara özel eğitim yapılması imkansızdır. Dolayısıyla bu yaşta çocuk ya özel bir destek alınıp yeteneğine göre hayatına devam eder ya da çoğu devlet okulunda sürünür vakit geçirmek ile meşgul edilir. Daha sonra dil eğitimi geliyor, bugün daha dil eğitimi devlet okullarında ancak hazırlığı olan okullarda orta seviyenin üzerine çıkıyor. Bakın ilkokul demiyorum ki bu yaşlar dil eğitimi için en ideal yaşlar. Sonra ne geliyor ortaokul ülkedeki eğitim ayrımcılığının devlet okullarından bile başladığı ve belki de en yüksek kademeye ulaştığı dönem. Devlet okulları bile para veya ün için öğrencileri gruplandırıp ayrıştırıyorlar. Özellere girmiyorum. Daha sonra lise ve alan seçimleri geliyor zaten. Ülkedeki birkaç devlete ait meslek liselisi, imamhatip lisesi ve 30-40 lisesi haricinde düzgün eğitim verilmeyen insanların sadece lise diploması alması için açılmış kurumları geliyor. Üniversiteleri zaten hepimiz biliyoruz. Toplasan 10 tane düzgün mühendislik eğitimine sahip üniversitemiz var, örnek olarak.

    Daha sadece eğitimde bu kadar eşitsizlik varken, bir asgari ücretli insanın veya basitinden yoksulluk sınırı altında geliri olan bir ailenin çocuğuna nasıl bir gelecek sunmasını bekliyorsunuz. Dipten çıkmanın ne kadar zor olduğuyla alakalı fikriniz var mı ? Kimse bir aileden çocuğuna milyarder gibi davranmasını beklemiyor veya hayat güllük gülistanlık demiyor ama gelinen durumda çabalayarak bir şeyleri yapacağınız dönemi geçti. Ben şunu savunuyorum, eğer bir çocuk yapacak olan varsa temel ihtiyaçlarını karşılayacak, sonra bu ülke için çocuğunun neye yeteneği varsa bunu geliştirecek imkanlara sahip olması gerekiyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi samuray_x -- 28 Nisan 2024; 21:42:18 >




  • Airbus A350 XWB kullanıcısına yanıt

    güzel özet. almanya'da mesela sarışın helgalar ile hanslar bu kafada :) bir tarafınının korkularından otobüse metroya binmezler, sağcı analarının dedelerinin bıraktığı alman mahallelerinden çıkmazlar, arabadan dışarıya adım atmazlar ama "alamanya'ya özgürlüh, alamanya yederince özghür değil schaize oma" diye dolanırlar.

  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.