Şimdi Ara

farzedelimki uzayda hayat var (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
50
Cevap
0
Favori
990
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: armagedon2001

    quote:

    Orijinalinden alıntı: kaotika

    sayın bilinçli dizayn,
    Siz de armageddonun akrabasısınız herhalde.

    Gönderdiğiniz yazı ilkönce hiçbir somut dayanağı olmadan, amiyane bir şekilde evrimcileri cahillikle suçlama ve hakaretle başlıyor ve sonra devam ediyor. Diyor ki biyologlar sadece karbon bazlı hayat formu olur diyor. Oysa biyologlar diyorki pekiala slikon bazlı yaşam formları da olabilir.

    Sonra diyor ki karbon bazlı yaşam sadece belli sıcaklıklar arasında olabilir ve diyor ki bu dünya özel olarak yaratılmıştır.

    halbuki, bilimadamları evrende hatta bizim galaksimizde kaç gezegende yaşam için böyle uygun şartlar olduğunu hesaplamışlar. Dünya yaşam için tasarlandığı için değil, yaşamın oluşup gelişmesine uygun bir gezegen olduğu için yaşam gelişmiştir ve biz oturup bu lafları edebiliyoruz.



    HER EVRİME KARŞI ÇIKANI AKRABAM MI ZANNEDİYORSUN?


    BAKALIM BAKALIM ŞU MEŞHUR KARBONUN OLUŞUMUNA...


    KARBON ELEMENTİNİN OLUŞUMU

    *****Canlılığın temeli olan "karbon" elementi ancak devasa yıldızların merkezinde çok özel ve mucizevi reaksiyonlar sonucunda üretilir.

    Bu mucizevi reaksiyonlar gerçekleşmese, bugün evrende karbon diye bir element, diğer anlamıyla da canlılık diye bir kavram olmayacaktı. "Mucizevi" diyoruz, çünkü bu reaksiyonlar normalde ihtimal dışı olan şartların aynı anda biraraya gelmesi ile gerçekleşir.

    Şimdi bu olayı inceleyelim...

    Karbon atomu dev yıldızların çekirdeklerinde iki aşamalı bir işlem sonucunda meydana gelir. Önce iki helyum atomu birbiriyle birleşir ve böylece ortaya dört protona ve dört nötrona sahip bir "ara element" çıkar. Bu ara elemente "berilyum" denir. Üçüncü bir helyum da berilyuma eklendiğinde, ortaya altı protonlu ve altı nötronlu karbon atomu çıkmış olur.

    Birinci aşamada ortaya çıkan berilyum, berilyumun Dünya'da bulunan normal yapısından farklıdır. Periyodik tabloda yer alan normal berilyum, fazladan bir nötrona sahiptir. Kırmızı devlerin içinde oluşan berilyum ise farklı bir versiyondur. Buna kimya dilinde "izotop" denir. Konuyu inceleyen fizikçileri uzun yıllar boyunca şaşkınlığa düşüren nokta ise, kırmızı devlerin içinde oluşan bu berilyum izotopunun anormal derecede kararsız olmasıdır. O kadar kararsızdır ki, oluştuktan tam 0.000000000000001 (10-15) saniye gibi çok kısa bir süre sonra parçalanmaktadır!

    Peki ama nasıl olur da, oluştuğu anda yok olan bu berilyum izotopu, karbona dönüşür? Berilyum izotopunu karbona çevirecek olan helyum atomu, tesadüfen mi gelip birleşmektedir? Elbette böyle bir şey imkansızdır. Bu, tesadüfen üst üste geldiklerinde 0.000000000000001 saniye içinde birbirini fırlatan iki tuğlanın üzerine bunlar dağılmadan bir üçüncü tuğlanın daha eklenmesi ve bu şekilde ortaya bir inşaat çıkması gibi, hatta bundan çok daha imkansız bir olaydır.

    Paul Davies de bu mucizevi olayı şöyle anlatmaktadır:

    Yeryüzündeki canlılık için son derece hayati önemi olan karbon elementi, evrende yüklü miktarlarda yalnızca "şanslı bir rastlantı" sayesinde bulunmaktadır. Karbon çekirdeği, büyük yıldızların merkezlerinde üç helyum çekirdeğinin arka arkaya oldukça hassas bir süreç içinde birbiriyle karşı karşıya gelmesi sonucunda oluşur. Üç çekirdeğin rastlaşmasının nadir bir durum olması nedeniyle bu reaksiyon verimli bir hızda ancak "rezonans" adı verilen çok iyi belirlenmiş enerji seviyelerinde gerçekleşebilir. Bu seviyelerde reaksiyon kuantum etkileriyle büyük ölçüde hızlanır. "İyi şans eseri" bu rezonanslardan biri, helyum çekirdeğinin büyük yıldızlarda sahip olduğuyla aynı tür enerjiye neredeyse tam denk gelecek biçimde ayarlanmıştır. 14



    İşte, tesadüflerle oluşması imkansız kavramının dahi ötesinde olan böyle bir olayı, Paul Davies materyalizme körü körüne inanması nedeniyle "iyi şans", "şanslı bir rastlantı" gibi anlamsız ve mantıksız ifadelerle tarif etmektedir. Olayın açıkça bir mucize olduğunu kendi de bizzat gördüğü ve bu konuyu hayret verici bir olay şeklinde aktardığı halde Davies, sırf yaratılışı reddetme uğruna "iyi şanslar", "rastlantılar" gibi bilim ve akıl dışı açıklamaları benimsemiştir.

    Kırmızı devlerde kimyasal tabiriyle "çifte rezonans" adı verilen bir mucize gerçekleşir. İki helyumun rezonans yaparak birleştiği anda, ortaya çıkan berilyum, 0.000000000000001 saniye içinde bir üçüncü helyumla ayrı bir rezonans yapıp birleşir ve karbonu oluşturur. Bu, normal şartlarda oluşması son derece imkansız bir olaydır.

    George Greenstein, bu "çifte rezonans"ın neden çok olağanüstü bir mekanizma olduğunu şöyle anlatır:

    Bu hikayede birbirinden çok farklı üç yapı (helyum, berilyum ve karbon) ile birbirinden çok farklı iki rezonans vardır. Bu atom çekirdeklerinin neden bu denli uyum içinde çalıştıklarını anlamak çok zordur... Başka nükleer reaksiyonlar buradaki gibi olağanüstü derecede şanslı bir tesadüfler zinciriyle işlemezler... Bu, bir bisiklet, bir araba ve bir kamyon arasında çok derin ve kompleks rezonanslar keşfetmek gibi bir şeydir. Neden bu denli ilgisiz yapılar birbirleriyle uyum sağlasınlar? Bizim ve evrendeki tüm hayat formlarının varlığı, bu olağanüstü işlem sayesinde mümkün olmuştur. 15

    Görüldüğü gibi, bu olağanüstü yaratılış mucizesi karşısında, bir başka materyalist bilim adamı olan Greenstein da "olağanüstü derecede şanslı bir tesadüfler zinciri" gibi bilimsellikten son derece uzak bir açıklama getirmektedir. Dev yıldızların çekirdeklerinde karbon atomunun oluşmasını, "bir bisiklet, bir araba ve bir kamyon arasında çok derin ve kompleks rezonanslar" olması gibi, kendiliğinden, şans eseri gerçekleşmesi olanaksız bir olaya benzeten Greenstein, taşıdığı materyalist dogma nedeniyle bu durumun açık bir "yaratılış mucizesi" olduğunu ifade edememektedir.

    İlerleyen yıllarda oksijen gibi diğer bazı elementlerin de bu gibi olağanüstü rezonanslarla oluştuğu ortaya çıkmıştır. Bu "olağanüstü işlem"leri ilk kez keşfeden Fred Hoyle ise, "Galaxies, Nuclei and Quasars" (Galaksiler, Çekirdekler ve Kuasarlar) adlı kitabında bunun birer tesadüf olamayacak kadar planlı bir işlem olduğu sonucuna varmış ve koyu bir materyalist olmasına rağmen, keşfettiği çifte rezonansın "ayarlanmış bir iş" olduğunu kabul etmiştir. 16

    Yeryüzüdeki tüm canlı varlıkların temel yapı taşı karbon elementidir. Canlıların bedenlerini oluşturan organik moleküller, yani proteinler, yağlar, karbonhidratlar hep karbon atomlarının farklı bileşiklerinden meydana gelmiştir. İşin ilginç yanı, şu an bu kitabı okurken vücudunuzda bulunan karbon atomları gerçekte milyarlarca yıl önce uzayın derinliklerindeki bir süpernova patlamasından arta kalan ve sonra Dünyamız'a ulaşmış karbon atomlarıdır.

    Bir başka makalesinde ise şöyle yazmıştır:

    Eğer yıldız nükleosentezi (atom çekirdeği birleşimi) yoluyla karbon ya da oksijen üretmek isterseniz, ayarlamanız gereken iki ayrı düzey vardır. Ve yapmanız gereken ayar, tam da şu anda yıldızlarda var olan ayardır... Gerçeklerin akıl süzgecinden geçirilerek yorumlanışı ortaya koymaktadır ki, üstün bir Akıl, fiziğe, kimyaya ve biyolojiye müdahale etmiştir ve doğada varlığından söz etmeye değer bilinçsiz güçler yoktur. Gerçeklerin hesaplanmasıyla ortaya çıkan sayılar o kadar akıl almazdır ki, beni bu sonucu tartışmasız biçimde kabul etmeye götürmektedir. 17

    Hoyle bu mucizevi olaydan öyle etkilenmiştir ki, diğer bilim adamlarının da bu açık gerçeği görmezden gelemeyeceklerini şöyle vurgulamıştır:

    Kanıtları inceleyen herhangi bir bilim adamı kendisini şu sonuca varmaktan alıkoyamaz: Yıldızların içinde meydana getirdikleri sonuçlar göz önüne alındığında nükleer fiziğin kanunları kasıtlı olarak tasarlanmışlardır. 18


    kaynakça:
    14 Paul Davies, "The Unreasonable Effectiveness of Science", Evidence of Purpose, edited by John Marks Templeton, 1994, The Cotinuum Publishing Company, New York, s.49.
    15 George Greenstein, The Symbiotic Universe, s. 43-44.
    16 Paul Davies. The Final Three Minutes, New York: BasicBooks, 1994, s. 49-50 (Hoyle'dan alıntı).
    17 Paul Davies. The Accidental Universe, Cambridge: Cambirdge University Press, 1982, s. 118 (Hoyle'dan alıntı).
    18 Fred Hoyle, Religion and the Scientists, London: SCM, 1959; M. A. Corey, The Natural History of Creation, Maryland: University Press of America, 1995, s. 341.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Bu mucizevi reaksiyonlar gerçekleşmese, bugün evrende karbon diye bir element, diğer anlamıyla da canlılık diye bir kavram olmayacaktı. "Mucizevi" diyoruz, çünkü bu reaksiyonlar normalde ihtimal dışı olan şartların aynı anda biraraya gelmesi ile gerçekleşir.


    Evrende mucize diye bir şey yoktur. Biyoloji bilimi yaşamın meydana gelme kurallarını ortaya koyuyor. Yaşamın arkasında bilinçli bir tasarım yoktur diyor, evrenin işleyişi diyor. Oysa evrenin kendisi bilmecedir o ayrı bir olay.
    _____________________________




  • quote:

    Orijinalden alıntı: kaotika

    quote:

    Bu mucizevi reaksiyonlar gerçekleşmese, bugün evrende karbon diye bir element, diğer anlamıyla da canlılık diye bir kavram olmayacaktı. "Mucizevi" diyoruz, çünkü bu reaksiyonlar normalde ihtimal dışı olan şartların aynı anda biraraya gelmesi ile gerçekleşir.


    Evrende mucize diye bir şey yoktur. Biyoloji bilimi yaşamın meydana gelme kurallarını ortaya koyuyor. Yaşamın arkasında bilinçli bir tasarım yoktur diyor, evrenin işleyişi diyor. Oysa evrenin kendisi bilmecedir o ayrı bir olay.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orijinalinden alıntı: kaotika

    quote:

    Bu mucizevi reaksiyonlar gerçekleşmese, bugün evrende karbon diye bir element, diğer anlamıyla da canlılık diye bir kavram olmayacaktı. "Mucizevi" diyoruz, çünkü bu reaksiyonlar normalde ihtimal dışı olan şartların aynı anda biraraya gelmesi ile gerçekleşir.


    Evrende mucize diye bir şey yoktur. Biyoloji bilimi yaşamın meydana gelme kurallarını ortaya koyuyor. Yaşamın arkasında bilinçli bir tasarım yoktur diyor, evrenin işleyişi diyor. Oysa evrenin kendisi bilmecedir o ayrı bir olay.



    GERÇEKTEN BİLİNÇLİ BİR TASARIM YOK MU?

    Bİ BAKALIM BİZİM KÖR OLMAYAN EVRİMCİLERİMİZ NE DİYOR BU KONU HAKKINDA?


    **********Paul Davies (Avustralya'daki Adelaide Üniversitesi'nden ünlü matematiksel fizik profesörü):

    Evrende nereye bakarsak bakalım, en uzaktaki galaksilerden atomun derinliklerine kadar, bir düzenle karşılaşırız...

    Bu düzenli, özel evrenin merkezinde "bilgi" kavramı yatmaktadır. Yüksek derecede özelleşmiş olan ve organize edilmiş bir düzenleme sergileyen bir sistem, tarif edilebilmek için çok yoğun bir bilgi gerektirir. Ya da bir başka deyişle bu sistem yoğun bir "bilgi" içermektedir...

    Bu durumda çok merak uyandırıcı bir soru ile karşı karşıya geliriz. Eğer bilgi ve düzen, sürekli olarak yok olmaya yönelik doğal bir eğilime sahiplerse, Dünya'yı çok özel bir yer kılan bütün o bilgi ilk başta nereden gelmiştir? Evren, zembereği yavaş yavaş boşalan bir saate benzemektedir. Öyleyse ilk başta nasıl kurulmuştur?415

    Hesaplamalar evrenin genişleme hızının çok kritik bir noktada seyrettiğini göstermektedir. Eğer evren biraz bile daha yavaş genişlese çekim gücü nedeniyle içine çökecek, biraz daha hızlı genişlese kozmik materyal tamamen dağılıp gidecekti. Bu iki felaket arasındaki dengenin ne kadar "iyi hesaplanmış" olduğu sorusunun cevabı çok ilginçtir. Eğer patlama hızının belirli hale geldiği zamanda, bu hız gerçek hızından sadece 1/10 000 000 000 000 000 000 kadar bile farklılaşsaydı, bu gerekli dengeyi yok etmeye yetecekti. Dolayısıyla evrenin patlama hızı inanılmayacak kadar hassas bir kesinlikle belirlenmiştir. Bu nedenle Big Bang herhangi bir patlama değil, her yönüyle çok iyi hesaplanmış ve düzenlenmiş bir oluşumdur.416

    Fizik kanunları çok üstün bir dehanın ürünü gibi görünüyor... Evrenin bir amacı olmalı.417

    Çok küçük sayısal değişikliklere hassas olan evrenin şu andaki yapısının, çok dikkatli bir bilinç tarafından ortaya çıkarıldığına karşı çıkmak çok zordur... Doğanın en temel dengelerindeki hassas sayısal dengeler, kozmik bir tasarımın varlığını kabul etmek için oldukça güçlü bir delildir.418

    Evrenin başlangıcı hakkındaki son bulgular, genişlemekte olan evrenin, hayranlık uyandırıcı bir hassasiyetle düzenlenmiş olduğunu ortaya koymaktadır.419

    Eğer doğanın derinliklerinde gerçekleşen işlerin kompleksliği, dünyanın en zeki beyinleri tarafından bile zor anlaşılıyorsa, bu işlerin sadece birer kaza, birer kör tesadüf eseri olduğunu nasıl düşünebiliriz?420[>:

    **** Pr Fred Hoyle:

    Eğer yıldız nükleosentezi (atom çekirdeği birleşimi) yoluyla karbon ya da oksijen üretmek isterseniz, ayarlamanız gereken iki ayrı düzey vardır. Ve yapmanız gereken ayar, tam da şu anda yıldızlarda var olan ayardır... Gerçeklerin akıl süzgecinden geçirilerek yorumlanışı ortaya koymaktadır ki, üstün bir Akıl, fiziğe, kimyaya ve biyolojiye müdahale etmiştir ve doğada varlığından söz etmeye değer bilinçsiz güçler yoktur. Gerçeklerin hesaplanmasıyla ortaya çıkan sayılar o kadar akıl almazdır ki, beni bu sonucu tartışmasız biçimde kabul etmeye götürmektedir.421

    Kanıtları inceleyen herhangi bir bilim adamı kendisini şu sonuca varmaktan alıkoyamaz: Yıldızların içinde meydana getirdikleri sonuçlar göz önüne alındığında nükleer fiziğin kanunları kasıtlı olarak tasarlanmışlardır.422

    ***Hoimar Von Ditfurth:

    Bilim adamlarımızın yüzyıllarca süregelmiş çabaları ve katlandıkları onca zahmetten sonra varlıklarından ancak haberdar olabildiğimiz onca karşılıklı ilişki ve sayısı neredeyse belirsiz doğa olayı, hayret ve şaşkınlığın, gerçek bir hayranlığın kaynağı olmaz da ne olur? Evrenin boyutlarından ve yıldızların gelişme yasalarından atomların yapısına ve madde ile enerji arasındaki sır dolu ilişkiye; içinde canlı bir organizmanın inşa planının depolanmış olduğu hücre çekirdeğinin içindeki olaylardan beynimizdeki elektrik akımlarının keşfedilmesine kadar, sadece ve sadece bilimsel araştırmaların sonuçları olarak öğrendiğimiz hayranlık uyandırıcı doğa olayları saymakla bitmez. (…) Gerçekten de biyolojik işlevler yerine getiren tek bir protein molekülünün kuruluşunun o olağanüstü özgünlüklerine bakınca, bunu, hepsi doğru ve gerekli bir sıra içinde, doğru anda, doğru yerde ve doğru elektriksel ve mekanik özelliklerle birbirine rastlamış olmaları gereken birçok atomun, tek tek rastlantı sonucunda buluşmalarıyla açıklamak mümkün değil gibi görünmektedir.423[:

    ****W. Press (Astrofizikçi, Nature dergisindeki bir makalesinden):

    Evrende, akıllı yaşamın gelişmesini destekleyen büyük bir tasarım bulunmaktadır.424


    KAYNAKÇA:
    415. Paul Davies, "Chance or Choice: Is the Universe an Accident?", New Scientist, vol. 80, 1978, s. 506
    416. Paul Davies, Superforce: The Search for a Grand Unified Theory of Nature, 1984, s. 184
    417. Davies, P. 1984. Superforce: The Search for a Grand Unified Theory of Nature. (New York: Simon & Schuster, 1984), s. 243
    418. Paul Davies. God and the New Physics. New York: Simon & Schuster, 1983, s. 189
    419. Paul Davies. The Accidental Universe, Cambridge: Cambirdge University Press, 1982, Önsöz
    420. Paul Davies, Superforce, New York: Simon and Schuster, 1984, s. 243
    421. Paul Davies. The Accidental Universe, Cambridge: Cambirdge University Press, 1982, s. 118
    422.Fred Hoyle, Religion and the Scientists, London: SCM, 1959; M. A. Corey, The Natural History of Creation, Maryland: University Press of America, 1995, s. 341
    423. Hoimar Von Ditfurth, Dinozorların Sessiz Gecesi, Kitap 1, Alan Yayıncılık, Kasım 1996, İstanbul, sf. 123
    424. W. Press, "A Place for Teleology?", Nature, vol. 320, 1986, s. 315
    _____________________________
    www.ateizminsonu.com




  • quote:

    Orijinalden alıntı: armagedon2001

    quote:

    Orijinalinden alıntı: kaotika

    quote:

    Bu mucizevi reaksiyonlar gerçekleşmese, bugün evrende karbon diye bir element, diğer anlamıyla da canlılık diye bir kavram olmayacaktı. "Mucizevi" diyoruz, çünkü bu reaksiyonlar normalde ihtimal dışı olan şartların aynı anda biraraya gelmesi ile gerçekleşir.


    Evrende mucize diye bir şey yoktur. Biyoloji bilimi yaşamın meydana gelme kurallarını ortaya koyuyor. Yaşamın arkasında bilinçli bir tasarım yoktur diyor, evrenin işleyişi diyor. Oysa evrenin kendisi bilmecedir o ayrı bir olay.



    GERÇEKTEN BİLİNÇLİ BİR TASARIM YOK MU?

    Bİ BAKALIM BİZİM KÖR OLMAYAN EVRİMCİLERİMİZ NE DİYOR BU KONU HAKKINDA?


    **********Paul Davies (Avustralya'daki Adelaide Üniversitesi'nden ünlü matematiksel fizik profesörü):

    Evrende nereye bakarsak bakalım, en uzaktaki galaksilerden atomun derinliklerine kadar, bir düzenle karşılaşırız...

    Bu düzenli, özel evrenin merkezinde "bilgi" kavramı yatmaktadır. Yüksek derecede özelleşmiş olan ve organize edilmiş bir düzenleme sergileyen bir sistem, tarif edilebilmek için çok yoğun bir bilgi gerektirir. Ya da bir başka deyişle bu sistem yoğun bir "bilgi" içermektedir...

    Bu durumda çok merak uyandırıcı bir soru ile karşı karşıya geliriz. Eğer bilgi ve düzen, sürekli olarak yok olmaya yönelik doğal bir eğilime sahiplerse, Dünya'yı çok özel bir yer kılan bütün o bilgi ilk başta nereden gelmiştir? Evren, zembereği yavaş yavaş boşalan bir saate benzemektedir. Öyleyse ilk başta nasıl kurulmuştur?415

    Hesaplamalar evrenin genişleme hızının çok kritik bir noktada seyrettiğini göstermektedir. Eğer evren biraz bile daha yavaş genişlese çekim gücü nedeniyle içine çökecek, biraz daha hızlı genişlese kozmik materyal tamamen dağılıp gidecekti. Bu iki felaket arasındaki dengenin ne kadar "iyi hesaplanmış" olduğu sorusunun cevabı çok ilginçtir. Eğer patlama hızının belirli hale geldiği zamanda, bu hız gerçek hızından sadece 1/10 000 000 000 000 000 000 kadar bile farklılaşsaydı, bu gerekli dengeyi yok etmeye yetecekti. Dolayısıyla evrenin patlama hızı inanılmayacak kadar hassas bir kesinlikle belirlenmiştir. Bu nedenle Big Bang herhangi bir patlama değil, her yönüyle çok iyi hesaplanmış ve düzenlenmiş bir oluşumdur.416

    Fizik kanunları çok üstün bir dehanın ürünü gibi görünüyor... Evrenin bir amacı olmalı.417

    Çok küçük sayısal değişikliklere hassas olan evrenin şu andaki yapısının, çok dikkatli bir bilinç tarafından ortaya çıkarıldığına karşı çıkmak çok zordur... Doğanın en temel dengelerindeki hassas sayısal dengeler, kozmik bir tasarımın varlığını kabul etmek için oldukça güçlü bir delildir.418

    Evrenin başlangıcı hakkındaki son bulgular, genişlemekte olan evrenin, hayranlık uyandırıcı bir hassasiyetle düzenlenmiş olduğunu ortaya koymaktadır.419

    Eğer doğanın derinliklerinde gerçekleşen işlerin kompleksliği, dünyanın en zeki beyinleri tarafından bile zor anlaşılıyorsa, bu işlerin sadece birer kaza, birer kör tesadüf eseri olduğunu nasıl düşünebiliriz?420[>:

    **** Pr Fred Hoyle:

    Eğer yıldız nükleosentezi (atom çekirdeği birleşimi) yoluyla karbon ya da oksijen üretmek isterseniz, ayarlamanız gereken iki ayrı düzey vardır. Ve yapmanız gereken ayar, tam da şu anda yıldızlarda var olan ayardır... Gerçeklerin akıl süzgecinden geçirilerek yorumlanışı ortaya koymaktadır ki, üstün bir Akıl, fiziğe, kimyaya ve biyolojiye müdahale etmiştir ve doğada varlığından söz etmeye değer bilinçsiz güçler yoktur. Gerçeklerin hesaplanmasıyla ortaya çıkan sayılar o kadar akıl almazdır ki, beni bu sonucu tartışmasız biçimde kabul etmeye götürmektedir.421

    Kanıtları inceleyen herhangi bir bilim adamı kendisini şu sonuca varmaktan alıkoyamaz: Yıldızların içinde meydana getirdikleri sonuçlar göz önüne alındığında nükleer fiziğin kanunları kasıtlı olarak tasarlanmışlardır.422

    ***Hoimar Von Ditfurth:

    Bilim adamlarımızın yüzyıllarca süregelmiş çabaları ve katlandıkları onca zahmetten sonra varlıklarından ancak haberdar olabildiğimiz onca karşılıklı ilişki ve sayısı neredeyse belirsiz doğa olayı, hayret ve şaşkınlığın, gerçek bir hayranlığın kaynağı olmaz da ne olur? Evrenin boyutlarından ve yıldızların gelişme yasalarından atomların yapısına ve madde ile enerji arasındaki sır dolu ilişkiye; içinde canlı bir organizmanın inşa planının depolanmış olduğu hücre çekirdeğinin içindeki olaylardan beynimizdeki elektrik akımlarının keşfedilmesine kadar, sadece ve sadece bilimsel araştırmaların sonuçları olarak öğrendiğimiz hayranlık uyandırıcı doğa olayları saymakla bitmez. (…) Gerçekten de biyolojik işlevler yerine getiren tek bir protein molekülünün kuruluşunun o olağanüstü özgünlüklerine bakınca, bunu, hepsi doğru ve gerekli bir sıra içinde, doğru anda, doğru yerde ve doğru elektriksel ve mekanik özelliklerle birbirine rastlamış olmaları gereken birçok atomun, tek tek rastlantı sonucunda buluşmalarıyla açıklamak mümkün değil gibi görünmektedir.423[:

    ****W. Press (Astrofizikçi, Nature dergisindeki bir makalesinden):

    Evrende, akıllı yaşamın gelişmesini destekleyen büyük bir tasarım bulunmaktadır.424


    KAYNAKÇA:
    415. Paul Davies, "Chance or Choice: Is the Universe an Accident?", New Scientist, vol. 80, 1978, s. 506
    416. Paul Davies, Superforce: The Search for a Grand Unified Theory of Nature, 1984, s. 184
    417. Davies, P. 1984. Superforce: The Search for a Grand Unified Theory of Nature. (New York: Simon & Schuster, 1984), s. 243
    418. Paul Davies. God and the New Physics. New York: Simon & Schuster, 1983, s. 189
    419. Paul Davies. The Accidental Universe, Cambridge: Cambirdge University Press, 1982, Önsöz
    420. Paul Davies, Superforce, New York: Simon and Schuster, 1984, s. 243
    421. Paul Davies. The Accidental Universe, Cambridge: Cambirdge University Press, 1982, s. 118
    422.Fred Hoyle, Religion and the Scientists, London: SCM, 1959; M. A. Corey, The Natural History of Creation, Maryland: University Press of America, 1995, s. 341
    423. Hoimar Von Ditfurth, Dinozorların Sessiz Gecesi, Kitap 1, Alan Yayıncılık, Kasım 1996, İstanbul, sf. 123
    424. W. Press, "A Place for Teleology?", Nature, vol. 320, 1986, s. 315

    Alıntıları Göster
    Yahu arkadaşım şu Fred Hoyle'a evrimci demekten vazgeçin artık. Adam evrimci değil, evrim karşıtıdır. Bari adamın fikrine saygılı olun.
    _____________________________




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Krethgar

    Yahu arkadaşım şu Fred Hoyle'a evrimci demekten vazgeçin artık. Adam evrimci değil, evrim karşıtıdır. Bari adamın fikrine saygılı olun.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orijinalinden alıntı: evrimci

    Yahu arkadaşım şu Fred Hoyle'a evrimci demekten vazgeçin artık. Adam evrimci değil, evrim karşıtıdır. Bari adamın fikrine saygılı olun.


    BİZAMANLAR EVRİMİ SAVUNUYORDU..
    BU SÖZÜ EVRİMİ SAVUNDUĞU DÖNEME AİTTİR...
    _____________________________
    www.ateizminsonu.com




  • quote:

    Orijinalden alıntı: VatooVatoo2

    ben başka gezegenlerde hayat olduğuna inanıyorum
    sanırım bize çok benzemeleri gerek, çünkü ideal olan bizim şeklimizde olan bir canlıdır
    tabi eğer becerikli ve zeki olması gerekiyorsa
    elbette yaşadıkları gezegenin hava şartları, yedikleri yiyecekler ve ... biraz geçen bunca senelerde onların farklı bir şekilde evrimleşmelirini sağlamış olabilir

    sonuç olarak iki ayak üstünde yürüyebilen, iki kolu olan, bir kafası olan , 2 gözü olan bir canlı düşünebiliriz
    çünkü bunlar en idealidir, sadece detaylar farklı olacaktır

    Alıntıları Göster
    işte efendi dar bi düşünce belkide yemek yemiyorlar
    ayrıca bizim zihin yapımıza göre biz en ideal varlığız bu yaşam şartlarına göre en ideal yaratığız şartlar değişince durumda değişir
    quote:

    Orijinalinden alıntı: VatooVatoo2

    ben başka gezegenlerde hayat olduğuna inanıyorum
    sanırım bize çok benzemeleri gerek, çünkü ideal olan bizim şeklimizde olan bir canlıdır
    tabi eğer becerikli ve zeki olması gerekiyorsa
    elbette yaşadıkları gezegenin hava şartları, yedikleri yiyecekler ve ... biraz geçen bunca senelerde onların farklı bir şekilde evrimleşmelirini sağlamış olabilir

    sonuç olarak iki ayak üstünde yürüyebilen, iki kolu olan, bir kafası olan , 2 gözü olan bir canlı düşünebiliriz
    çünkü bunlar en idealidir, sadece detaylar farklı olacaktır
    _____________________________
    pole posission RENAULT F1




  • quote:

    Orijinalden alıntı: 555_53_78

    işte efendi dar bi düşünce belkide yemek yemiyorlar
    ayrıca bizim zihin yapımıza göre biz en ideal varlığız bu yaşam şartlarına göre en ideal yaratığız şartlar değişince durumda değişir
    quote:

    Orijinalinden alıntı: VatooVatoo2

    ben başka gezegenlerde hayat olduğuna inanıyorum
    sanırım bize çok benzemeleri gerek, çünkü ideal olan bizim şeklimizde olan bir canlıdır
    tabi eğer becerikli ve zeki olması gerekiyorsa
    elbette yaşadıkları gezegenin hava şartları, yedikleri yiyecekler ve ... biraz geçen bunca senelerde onların farklı bir şekilde evrimleşmelirini sağlamış olabilir

    sonuç olarak iki ayak üstünde yürüyebilen, iki kolu olan, bir kafası olan , 2 gözü olan bir canlı düşünebiliriz
    çünkü bunlar en idealidir, sadece detaylar farklı olacaktır


    Alıntıları Göster
    arkadaşım

    bilindiği üzere evrim teorisinde hücrenin oluşa bilmesi için özel şartlar gerek
    sanırım bu özel şartlar sadece dünya için değil başka gezegenler içinde aynı olmalı
    çünkü evrendeki ana kurallar aynı olması lazım

    bu sebepten dolayı eğer akıllı bir canlı olsalar zaman içinde bize benzeyeceklerini düşünüyorum
    ama detaylar farklı olabilir
    örneğin
    yaşadıkları gezegenin yer çekimi az olursa bizden katkat daha büyük olmalılar
    ama genel olarak bize benzemeleri gerek diye düşünüyorum



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi VatooVatoo2 -- 17 Ağustos 2005, 10:31:02 >
    _____________________________
    İYİ DÜŞÜN, İYİ KONUŞ, İYİ DAVRAN
    Üçüncü dünya ülkesi değilmiyiz. Konuşma özgürlüğümüz tabiki olmaz.
    Aptalca birşeyin savunuculuğunu 50 milyon kişide yapsa o halen aptalca birşeydir.. (Carl Sagan)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: VatooVatoo2

    arkadaşım

    bilindiği üzere evrim teorisinde hücrenin oluşa bilmesi için özel şartlar gerek
    sanırım bu özel şartlar sadece dünya için değil başka gezegenler içinde aynı olmalı
    çünkü evrendeki ana kurallar aynı olması lazım

    bu sebepten dolayı eğer akıllı bir canlı olsalar zaman içinde bize benzeyeceklerini düşünüyorum
    ama detaylar farklı olabilir
    örneğin
    yaşadıkları gezegenin yer çekimi az olursa bizden katkat daha büyük olmalılar
    ama genel olarak bize benzemeleri gerek diye düşünüyorum

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orijinalinden alıntı: VatooVatoo2

    arkadaşım

    bilindiği üzere evrim teorisinde hücrenin oluşa bilmesi için özel şartlar gerek
    sanırım bu özel şartlar sadece dünya için değil başka gezegenler içinde aynı olmalı
    çünkü evrendeki ana kurallar aynı olması lazım

    bu sebepten dolayı eğer akıllı bir canlı olsalar zaman içinde bize benzeyeceklerini düşünüyorum
    ama detaylar farklı olabilir
    örneğin
    yaşadıkları gezegenin yer çekimi az olursa bizden katkat daha büyük olmalılar
    ama genel olarak bize benzemeleri gerek diye düşünüyorum


    sen evrime takılarak buyuk hata yapıyoırsun yani yer cekimi boyumuzun uzamasını mı önlüyor burda espiri yapmaya çalışmıyoz hayal gücümüzü sınıyoruz lütfen saygılı olun



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi 555_53_78 -- 17 Ağustos 2005, 10:47:14 >
    _____________________________
    pole posission RENAULT F1




  • quote:

    Orijinalden alıntı: VatooVatoo2

    arkadaşım

    bilindiği üzere evrim teorisinde hücrenin oluşa bilmesi için özel şartlar gerek
    sanırım bu özel şartlar sadece dünya için değil başka gezegenler içinde aynı olmalı
    çünkü evrendeki ana kurallar aynı olması lazım

    bu sebepten dolayı eğer akıllı bir canlı olsalar zaman içinde bize benzeyeceklerini düşünüyorum
    ama detaylar farklı olabilir
    örneğin
    yaşadıkları gezegenin yer çekimi az olursa bizden katkat daha büyük olmalılar
    ama genel olarak bize benzemeleri gerek diye düşünüyorum

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orijinalinden alıntı: VatooVatoo2

    arkadaşım

    bilindiği üzere evrim teorisinde hücrenin oluşa bilmesi için özel şartlar gerek
    sanırım bu özel şartlar sadece dünya için değil başka gezegenler içinde aynı olmalı
    çünkü evrendeki ana kurallar aynı olması lazım

    bu sebepten dolayı eğer akıllı bir canlı olsalar zaman içinde bize benzeyeceklerini düşünüyorum
    ama detaylar farklı olabilir
    örneğin
    yaşadıkları gezegenin yer çekimi az olursa bizden katkat daha büyük olmalılar
    ama genel olarak bize benzemeleri gerek diye düşünüyorum





    Bana da mantıklı geldi ya öyle demeyin.
    _____________________________
    Varsa vardır, yoksa yoktur






  • quote:

    Orijinalden alıntı: kaotika

    Yaşamın arkasında bilinçli bir tasarım olmadığı için, hayal gücümüzün sınırlarını zorlayan her formda canlılar gelişebilir. Bizim gibi. isana benzeyen, iki ayağı üzerinde dik yürüyen ve önde iki gözü olan canlılar olması çok zayıf bir ihtimal.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orijinalinden alıntı: kaotika

    Yaşamın arkasında bilinçli bir tasarım olmadığı için, hayal gücümüzün sınırlarını zorlayan her formda canlılar gelişebilir. Bizim gibi. isana benzeyen, iki ayağı üzerinde dik yürüyen ve önde iki gözü olan canlılar olması çok zayıf bir ihtimal.




    Zaten böyle canlılar olduğunu görürsek ve hala bilinçsiz tasarımdan bahsedenler olursa o kişilerin beyinlerinin hala evrimleşmemiş olduğunu düşünmemiz gerekir
    _____________________________
    Yokluğun cehennemin öbür adıdır,
    Üşüyorum, kapama gözlerini...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: abitgear

    quote:

    Orijinalinden alıntı: kaotika

    Yaşamın arkasında bilinçli bir tasarım olmadığı için, hayal gücümüzün sınırlarını zorlayan her formda canlılar gelişebilir. Bizim gibi. isana benzeyen, iki ayağı üzerinde dik yürüyen ve önde iki gözü olan canlılar olması çok zayıf bir ihtimal.




    Zaten böyle canlılar olduğunu görürsek ve hala bilinçsiz tasarımdan bahsedenler olursa o kişilerin beyinlerinin hala evrimleşmemiş olduğunu düşünmemiz gerekir

    Alıntıları Göster
    yaşamın arkasında biliçli bi tasarım yok d3emekte emeğiinkar etmek olur ben neden gidip o otmobillerin tasarımlarını bildiğim halde bir f1 otomobili tasarımcısı olamıyorum biliçsizlikten mükemmel bişey asşla cıkamaz
    bi kalemi, alıp sayfada rast gele gezdirerek şimdiye kadar ben hiç bir resim yapamadım yapan varsa ne ala
    quote:

    Orijinalinden alıntı: abitgear


    quote:

    Orijinalinden alıntı: kaotika

    Yaşamın arkasında bilinçli bir tasarım olmadığı için, hayal gücümüzün sınırlarını zorlayan her formda canlılar gelişebilir. Bizim gibi. isana benzeyen, iki ayağı üzerinde dik yürüyen ve önde iki gözü olan canlılar olması çok zayıf bir ihtimal.




    Zaten böyle canlılar olduğunu görürsek ve hala bilinçsiz tasarımdan bahsedenler olursa o kişilerin beyinlerinin hala evrimleşmemiş olduğunu düşünmemiz gerekir
    _____________________________
    pole posission RENAULT F1




  • quote:

    Orijinalden alıntı: 555_53_78

    yaşamın arkasında biliçli bi tasarım yok d3emekte emeğiinkar etmek olur ben neden gidip o otmobillerin tasarımlarını bildiğim halde bir f1 otomobili tasarımcısı olamıyorum biliçsizlikten mükemmel bişey asşla cıkamaz
    bi kalemi, alıp sayfada rast gele gezdirerek şimdiye kadar ben hiç bir resim yapamadım yapan varsa ne ala
    quote:

    Orijinalinden alıntı: abitgear


    quote:

    Orijinalinden alıntı: kaotika

    Yaşamın arkasında bilinçli bir tasarım olmadığı için, hayal gücümüzün sınırlarını zorlayan her formda canlılar gelişebilir. Bizim gibi. isana benzeyen, iki ayağı üzerinde dik yürüyen ve önde iki gözü olan canlılar olması çok zayıf bir ihtimal.




    Zaten böyle canlılar olduğunu görürsek ve hala bilinçsiz tasarımdan bahsedenler olursa o kişilerin beyinlerinin hala evrimleşmemiş olduğunu düşünmemiz gerekir


    Alıntıları Göster
    Discovery Channeldan bire bir alıntı.

    Eger jupiterde büyüklügünde bir gezegende yasam olsaydı nasıl olurdu. Bilim adamları su anda anladıgımız biyolojiye göre yorum yaptıklarında yasamın olabilmesi için suyun şart oldugunu söylüyorlar. Baska birşey hakkında yorum yapamıyorlar mesela kristalden olan akkıllı yaşam vb.. çünkü bilimsel olmaz, felsefi bir yaklasım olur. Eger jupiter hacminde veya kütlesinde bir gezegende yasam olsaydı yasamın boyu belkide bizim ayak bileğimizi geçmiyecekti. Çünki yercekimi ve atmosfer basıncı o kadar fazla olacaktıki yasam denizanası formunda hayatta kalabilecekti karada bile. Bunun dışındaki formlar için, diyelimki insan formu için o basıncta ve o yercekiminde vücudumuzu muhafaza etmek ve hareket etmek için o kadar cok enerji harcardıkki ( su anda yapabildiğimiz seyleri yapabilmek için) bunun için bir enerji reaktorune ihtiyacımız olurmus. Su andaki enerji kaynagımız belli, oksijen ve glikozdan ATP üretiyoruz. Yada oksijensiz üretiyoruz ama cok verimsiz.

    Yada yercekiminin cok az oldugu bir ortam düşünün. Bütün uzuvlar ve boyumuz cok uzun olurdu. Kalbimiz cok daha yavas atabilirdi böylece büyük ve küçük tansiyonumuzu ayarlaması cok daha kolay olurdu. Belkide ömrümüz uzardı bu sayede. Hızlı hareket etmeyecektik cünkü yerçekimi cok az olan bir ortamdada hızlı hareket edemezsiniz. O zaman kaslarımızda ufalacaktı. İncecik uzun boylu insanlar olacaktık, aynen şu filmlere hep konu olan uzaylılar gibi.

    Yada öyle ilerlemiş bir yasam düşününki uzayda üreyip uzayda hayatını sürdürüyor. Kendi biyolojik itiş sistemi ve sensörleri var. Yıldız tozlarıyla ve ışıkla besleniyor yine.

    Aslında bunların hepsi biyoloji bilgimize göre olması imkansız değil. Ama asıl olması bize imkansız gelen metalin yada krsitalimsi formların akkıllı yaşan geliştirebilmesi, ki belkide bunu insanoglunun keşfetmesi oldukca zor. Diyelimki bir gezegene indik ve orada koloni kurduk. O gezegenin topragında trilyonlarca ufak kristalimsi akıllı yaşam yasıyor. Bizimle iletişim kurmaya calısıyor ışıkla, sinyallerle ama biz bunları dogal olaylar olarak görüyoruz ve etrafı kazarak, kendimize göre şekillendirerek onların yok olmasını saglıyoruz. Ve amacımız onları bulmak olmadıkcada onları yok etmeye devam ediyoruz.
    ( Star Trek - The Next Generation - Season1 )

    Benim inandıgım yaşam olması için suya-aminoasitlere vs.. gerek olmadıgı. Yasam her zaman bir yolunu bulur bence. Hangi formda olursa olsun.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi KuarkServerSystems -- 17 Ağustos 2005, 12:13:25 >
    _____________________________




  • quote:

    Orijinalden alıntı: KuarkServerSystems

    Discovery Channeldan bire bir alıntı.

    Eger jupiterde büyüklügünde bir gezegende yasam olsaydı nasıl olurdu. Bilim adamları su anda anladıgımız biyolojiye göre yorum yaptıklarında yasamın olabilmesi için suyun şart oldugunu söylüyorlar. Baska birşey hakkında yorum yapamıyorlar mesela kristalden olan akkıllı yaşam vb.. çünkü bilimsel olmaz, felsefi bir yaklasım olur. Eger jupiter hacminde veya kütlesinde bir gezegende yasam olsaydı yasamın boyu belkide bizim ayak bileğimizi geçmiyecekti. Çünki yercekimi ve atmosfer basıncı o kadar fazla olacaktıki yasam denizanası formunda hayatta kalabilecekti karada bile. Bunun dışındaki formlar için, diyelimki insan formu için o basıncta ve o yercekiminde vücudumuzu muhafaza etmek ve hareket etmek için o kadar cok enerji harcardıkki ( su anda yapabildiğimiz seyleri yapabilmek için) bunun için bir enerji reaktorune ihtiyacımız olurmus. Su andaki enerji kaynagımız belli, oksijen ve glikozdan ATP üretiyoruz. Yada oksijensiz üretiyoruz ama cok verimsiz.

    Yada yercekiminin cok az oldugu bir ortam düşünün. Bütün uzuvlar ve boyumuz cok uzun olurdu. Kalbimiz cok daha yavas atabilirdi böylece büyük ve küçük tansiyonumuzu ayarlaması cok daha kolay olurdu. Belkide ömrümüz uzardı bu sayede. Hızlı hareket etmeyecektik cünkü yerçekimi cok az olan bir ortamdada hızlı hareket edemezsiniz. O zaman kaslarımızda ufalacaktı. İncecik uzun boylu insanlar olacaktık, aynen şu filmlere hep konu olan uzaylılar gibi.

    Yada öyle ilerlemiş bir yasam düşününki uzayda üreyip uzayda hayatını sürdürüyor. Kendi biyolojik itiş sistemi ve sensörleri var. Yıldız tozlarıyla ve ışıkla besleniyor yine.

    Aslında bunların hepsi biyoloji bilgimize göre olması imkansız değil. Ama asıl olması bize imkansız gelen metalin yada krsitalimsi formların akkıllı yaşan geliştirebilmesi, ki belkide bunu insanoglunun keşfetmesi oldukca zor. Diyelimki bir gezegene indik ve orada koloni kurduk. O gezegenin topragında trilyonlarca ufak kristalimsi akıllı yaşam yasıyor. Bizimle iletişim kurmaya calısıyor ışıkla, sinyallerle ama biz bunları dogal olaylar olarak görüyoruz ve etrafı kazarak, kendimize göre şekillendirerek onların yok olmasını saglıyoruz. Ve amacımız onları bulmak olmadıkcada onları yok etmeye devam ediyoruz.
    ( Star Trek - The Next Generation - Season1 )

    Benim inandıgım yaşam olması için suya-aminoasitlere vs.. gerek olmadıgı. Yasam her zaman bir yolunu bulur bence. Hangi formda olursa olsun.

    Alıntıları Göster
    bilim adamlarrı akıllı olduğu zamanlar dünya buyuk buluşlara şahit olmuştur
    aptal olduğundada buyuk felaketlere

    bu söylediklerinin ilşre tutar yanı yok
    biz diyoruzki dünya bizim yaşam koşullarımızı karşılıyor uzayda bi gezegende hayat varsa onlarda o koşullara görew bir donanıma sahip olacaklar belki doğuştan (eger doğarak çoğalıyorlarsa) hayatları süğresince(ki belkide sadece bir saniye sürer)yetecek enerjiye sahip olabilriler
    aradıgımız yaşam ve şekli illa bize benzemesi gerekmez boyuda kısa olabilir hatta onlar bizim gibi boylu olmak yerine enli olabilirler

    takılıp kalmamak lazım
    belki o basınç olmasa selvi gibi olacak ama basınç nedenizyle normal bi ağaç boyuna anca gelebilmiş yaratıklardır kim bilebilir
    bu yazdıkların hep varsayım tıpkı benimkiler gibi yani arada hiç fark yok
    _____________________________
    pole posission RENAULT F1




  • quote:

    Orijinalden alıntı: 555_53_78

    bilim adamlarrı akıllı olduğu zamanlar dünya buyuk buluşlara şahit olmuştur
    aptal olduğundada buyuk felaketlere

    bu söylediklerinin ilşre tutar yanı yok
    biz diyoruzki dünya bizim yaşam koşullarımızı karşılıyor uzayda bi gezegende hayat varsa onlarda o koşullara görew bir donanıma sahip olacaklar belki doğuştan (eger doğarak çoğalıyorlarsa) hayatları süğresince(ki belkide sadece bir saniye sürer)yetecek enerjiye sahip olabilriler
    aradıgımız yaşam ve şekli illa bize benzemesi gerekmez boyuda kısa olabilir hatta onlar bizim gibi boylu olmak yerine enli olabilirler

    takılıp kalmamak lazım
    belki o basınç olmasa selvi gibi olacak ama basınç nedenizyle normal bi ağaç boyuna anca gelebilmiş yaratıklardır kim bilebilir
    bu yazdıkların hep varsayım tıpkı benimkiler gibi yani arada hiç fark yok

    Alıntıları Göster
    Bir zamanalr X Bilinmeyen adında bir dergi vardı.Orada bir bilim kurgu hikaye okumuştum.Dünyadan bir araştırma ekibi uzak bir gezegene gidiyor ve orada hayat olduğundan çok eminler.Gezegene inip bakıyorlar ki bomboş.Neyse epey bi dönüp dolaşyorlar ve hayal kırıklığıyla geri dönüyorlar.
    Sonra biz okuyucular anlıyoruz ki meğer bu araştırma ekibi oradaki canlıların en büyük şehrinin üstüne inip,medeniyetlerini yok etmiş.Oradaki canlılar mikroskopik boyuttaymış ve şehirleri de uzay aracının altında kalıp yok olmuş ! Kısmen saçma ama konuyla ilgili bir fikir verebilir...
    _____________________________
    İmzanız kural dışı.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: tikli

    Bir zamanalr X Bilinmeyen adında bir dergi vardı.Orada bir bilim kurgu hikaye okumuştum.Dünyadan bir araştırma ekibi uzak bir gezegene gidiyor ve orada hayat olduğundan çok eminler.Gezegene inip bakıyorlar ki bomboş.Neyse epey bi dönüp dolaşyorlar ve hayal kırıklığıyla geri dönüyorlar.
    Sonra biz okuyucular anlıyoruz ki meğer bu araştırma ekibi oradaki canlıların en büyük şehrinin üstüne inip,medeniyetlerini yok etmiş.Oradaki canlılar mikroskopik boyuttaymış ve şehirleri de uzay aracının altında kalıp yok olmuş ! Kısmen saçma ama konuyla ilgili bir fikir verebilir...

    Alıntıları Göster
    hayır bence çok mantıklı
    quote:

    Orijinalinden alıntı: tikli

    Bir zamanalr X Bilinmeyen adında bir dergi vardı.Orada bir bilim kurgu hikaye okumuştum.Dünyadan bir araştırma ekibi uzak bir gezegene gidiyor ve orada hayat olduğundan çok eminler.Gezegene inip bakıyorlar ki bomboş.Neyse epey bi dönüp dolaşyorlar ve hayal kırıklığıyla geri dönüyorlar.
    Sonra biz okuyucular anlıyoruz ki meğer bu araştırma ekibi oradaki canlıların en büyük şehrinin üstüne inip,medeniyetlerini yok etmiş.Oradaki canlılar mikroskopik boyuttaymış ve şehirleri de uzay aracının altında kalıp yok olmuş ! Kısmen saçma ama konuyla ilgili bir fikir verebilir...
    _____________________________
    pole posission RENAULT F1




  • quote:

    Orijinalden alıntı: 555_53_78

    hayır bence çok mantıklı
    quote:

    Orijinalinden alıntı: tikli

    Bir zamanalr X Bilinmeyen adında bir dergi vardı.Orada bir bilim kurgu hikaye okumuştum.Dünyadan bir araştırma ekibi uzak bir gezegene gidiyor ve orada hayat olduğundan çok eminler.Gezegene inip bakıyorlar ki bomboş.Neyse epey bi dönüp dolaşyorlar ve hayal kırıklığıyla geri dönüyorlar.
    Sonra biz okuyucular anlıyoruz ki meğer bu araştırma ekibi oradaki canlıların en büyük şehrinin üstüne inip,medeniyetlerini yok etmiş.Oradaki canlılar mikroskopik boyuttaymış ve şehirleri de uzay aracının altında kalıp yok olmuş ! Kısmen saçma ama konuyla ilgili bir fikir verebilir...


    Alıntıları Göster
    quote:

    Orijinalinden alıntı: 555_53_78

    hayır bence çok mantıklı


    Bence de çok mantıklı ama kısmen de saçma.
    _____________________________
    İmzanız kural dışı.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: 555_53_78

    quote:

    Orijinalinden alıntı: VatooVatoo2

    arkadaşım

    bilindiği üzere evrim teorisinde hücrenin oluşa bilmesi için özel şartlar gerek
    sanırım bu özel şartlar sadece dünya için değil başka gezegenler içinde aynı olmalı
    çünkü evrendeki ana kurallar aynı olması lazım

    bu sebepten dolayı eğer akıllı bir canlı olsalar zaman içinde bize benzeyeceklerini düşünüyorum
    ama detaylar farklı olabilir
    örneğin
    yaşadıkları gezegenin yer çekimi az olursa bizden katkat daha büyük olmalılar
    ama genel olarak bize benzemeleri gerek diye düşünüyorum


    sen evrime takılarak buyuk hata yapıyoırsun yani yer cekimi boyumuzun uzamasını mı önlüyor burda espiri yapmaya çalışmıyoz hayal gücümüzü sınıyoruz lütfen saygılı olun

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orijinalinden alıntı: 555_53_78

    quote:

    Orijinalinden alıntı: VatooVatoo2

    arkadaşım

    bilindiği üzere evrim teorisinde hücrenin oluşa bilmesi için özel şartlar gerek
    sanırım bu özel şartlar sadece dünya için değil başka gezegenler içinde aynı olmalı
    çünkü evrendeki ana kurallar aynı olması lazım

    bu sebepten dolayı eğer akıllı bir canlı olsalar zaman içinde bize benzeyeceklerini düşünüyorum
    ama detaylar farklı olabilir
    örneğin
    yaşadıkları gezegenin yer çekimi az olursa bizden katkat daha büyük olmalılar
    ama genel olarak bize benzemeleri gerek diye düşünüyorum


    sen evrime takılarak buyuk hata yapıyoırsun yani yer cekimi boyumuzun uzamasını mı önlüyor burda espiri yapmaya çalışmıyoz hayal gücümüzü sınıyoruz lütfen saygılı olun



    saygılı olması gereken sensin
    biraz ... gözlüklerini arala, dünyaya daha açık bir görüşün olur
    ordan burdan duyduğun sebeplerle
    insanlara hakaret etme

    Saygılar, Sevgiler
    _____________________________
    İYİ DÜŞÜN, İYİ KONUŞ, İYİ DAVRAN
    Üçüncü dünya ülkesi değilmiyiz. Konuşma özgürlüğümüz tabiki olmaz.
    Aptalca birşeyin savunuculuğunu 50 milyon kişide yapsa o halen aptalca birşeydir.. (Carl Sagan)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: 555_53_78

    hayır bence çok mantıklı
    quote:

    Orijinalinden alıntı: tikli

    Bir zamanalr X Bilinmeyen adında bir dergi vardı.Orada bir bilim kurgu hikaye okumuştum.Dünyadan bir araştırma ekibi uzak bir gezegene gidiyor ve orada hayat olduğundan çok eminler.Gezegene inip bakıyorlar ki bomboş.Neyse epey bi dönüp dolaşyorlar ve hayal kırıklığıyla geri dönüyorlar.
    Sonra biz okuyucular anlıyoruz ki meğer bu araştırma ekibi oradaki canlıların en büyük şehrinin üstüne inip,medeniyetlerini yok etmiş.Oradaki canlılar mikroskopik boyuttaymış ve şehirleri de uzay aracının altında kalıp yok olmuş ! Kısmen saçma ama konuyla ilgili bir fikir verebilir...


    Alıntıları Göster
    quote:

    Orijinalinden alıntı: 555_53_78

    hayır bence çok mantıklı
    quote:

    Orijinalinden alıntı: tikli

    Bir zamanalr X Bilinmeyen adında bir dergi vardı.Orada bir bilim kurgu hikaye okumuştum.Dünyadan bir araştırma ekibi uzak bir gezegene gidiyor ve orada hayat olduğundan çok eminler.Gezegene inip bakıyorlar ki bomboş.Neyse epey bi dönüp dolaşyorlar ve hayal kırıklığıyla geri dönüyorlar.
    Sonra biz okuyucular anlıyoruz ki meğer bu araştırma ekibi oradaki canlıların en büyük şehrinin üstüne inip,medeniyetlerini yok etmiş.Oradaki canlılar mikroskopik boyuttaymış ve şehirleri de uzay aracının altında kalıp yok olmuş ! Kısmen saçma ama konuyla ilgili bir fikir verebilir...




    tamamen saçma
    akıllı bir yaşam olması için farklı organlar olması lazım
    tek yada iki üç hücre ile bukadar akıllı bir yaşam olması imkansız
    yazılanlar sadece hayal ürünü bir hikaye



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi VatooVatoo2 -- 17 Ağustos 2005, 19:31:30 >
    _____________________________
    İYİ DÜŞÜN, İYİ KONUŞ, İYİ DAVRAN
    Üçüncü dünya ülkesi değilmiyiz. Konuşma özgürlüğümüz tabiki olmaz.
    Aptalca birşeyin savunuculuğunu 50 milyon kişide yapsa o halen aptalca birşeydir.. (Carl Sagan)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: KuarkServerSystems

    Discovery Channeldan bire bir alıntı.

    Eger jupiterde büyüklügünde bir gezegende yasam olsaydı nasıl olurdu. Bilim adamları su anda anladıgımız biyolojiye göre yorum yaptıklarında yasamın olabilmesi için suyun şart oldugunu söylüyorlar. Baska birşey hakkında yorum yapamıyorlar mesela kristalden olan akkıllı yaşam vb.. çünkü bilimsel olmaz, felsefi bir yaklasım olur. Eger jupiter hacminde veya kütlesinde bir gezegende yasam olsaydı yasamın boyu belkide bizim ayak bileğimizi geçmiyecekti. Çünki yercekimi ve atmosfer basıncı o kadar fazla olacaktıki yasam denizanası formunda hayatta kalabilecekti karada bile. Bunun dışındaki formlar için, diyelimki insan formu için o basıncta ve o yercekiminde vücudumuzu muhafaza etmek ve hareket etmek için o kadar cok enerji harcardıkki ( su anda yapabildiğimiz seyleri yapabilmek için) bunun için bir enerji reaktorune ihtiyacımız olurmus. Su andaki enerji kaynagımız belli, oksijen ve glikozdan ATP üretiyoruz. Yada oksijensiz üretiyoruz ama cok verimsiz.

    Yada yercekiminin cok az oldugu bir ortam düşünün. Bütün uzuvlar ve boyumuz cok uzun olurdu. Kalbimiz cok daha yavas atabilirdi böylece büyük ve küçük tansiyonumuzu ayarlaması cok daha kolay olurdu. Belkide ömrümüz uzardı bu sayede. Hızlı hareket etmeyecektik cünkü yerçekimi cok az olan bir ortamdada hızlı hareket edemezsiniz. O zaman kaslarımızda ufalacaktı. İncecik uzun boylu insanlar olacaktık, aynen şu filmlere hep konu olan uzaylılar gibi.

    Yada öyle ilerlemiş bir yasam düşününki uzayda üreyip uzayda hayatını sürdürüyor. Kendi biyolojik itiş sistemi ve sensörleri var. Yıldız tozlarıyla ve ışıkla besleniyor yine.

    Aslında bunların hepsi biyoloji bilgimize göre olması imkansız değil. Ama asıl olması bize imkansız gelen metalin yada krsitalimsi formların akkıllı yaşan geliştirebilmesi, ki belkide bunu insanoglunun keşfetmesi oldukca zor. Diyelimki bir gezegene indik ve orada koloni kurduk. O gezegenin topragında trilyonlarca ufak kristalimsi akıllı yaşam yasıyor. Bizimle iletişim kurmaya calısıyor ışıkla, sinyallerle ama biz bunları dogal olaylar olarak görüyoruz ve etrafı kazarak, kendimize göre şekillendirerek onların yok olmasını saglıyoruz. Ve amacımız onları bulmak olmadıkcada onları yok etmeye devam ediyoruz.
    ( Star Trek - The Next Generation - Season1 )

    Benim inandıgım yaşam olması için suya-aminoasitlere vs.. gerek olmadıgı. Yasam her zaman bir yolunu bulur bence. Hangi formda olursa olsun.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orijinalinden alıntı: MuratOzsay


    Discovery Channeldan bire bir alıntı.

    Eger jupiterde büyüklügünde bir gezegende yasam olsaydı nasıl olurdu. Bilim adamları su anda anladıgımız biyolojiye göre yorum yaptıklarında yasamın olabilmesi için suyun şart oldugunu söylüyorlar. Baska birşey hakkında yorum yapamıyorlar mesela kristalden olan akkıllı yaşam vb.. çünkü bilimsel olmaz, felsefi bir yaklasım olur. Eger jupiter hacminde veya kütlesinde bir gezegende yasam olsaydı yasamın boyu belkide bizim ayak bileğimizi geçmiyecekti. Çünki yercekimi ve atmosfer basıncı o kadar fazla olacaktıki yasam denizanası formunda hayatta kalabilecekti karada bile. Bunun dışındaki formlar için, diyelimki insan formu için o basıncta ve o yercekiminde vücudumuzu muhafaza etmek ve hareket etmek için o kadar cok enerji harcardıkki ( su anda yapabildiğimiz seyleri yapabilmek için) bunun için bir enerji reaktorune ihtiyacımız olurmus. Su andaki enerji kaynagımız belli, oksijen ve glikozdan ATP üretiyoruz. Yada oksijensiz üretiyoruz ama cok verimsiz.

    Yada yercekiminin cok az oldugu bir ortam düşünün. Bütün uzuvlar ve boyumuz cok uzun olurdu. Kalbimiz cok daha yavas atabilirdi böylece büyük ve küçük tansiyonumuzu ayarlaması cok daha kolay olurdu. Belkide ömrümüz uzardı bu sayede. Hızlı hareket etmeyecektik cünkü yerçekimi cok az olan bir ortamdada hızlı hareket edemezsiniz. O zaman kaslarımızda ufalacaktı. İncecik uzun boylu insanlar olacaktık, aynen şu filmlere hep konu olan uzaylılar gibi.

    Yada öyle ilerlemiş bir yasam düşününki uzayda üreyip uzayda hayatını sürdürüyor. Kendi biyolojik itiş sistemi ve sensörleri var. Yıldız tozlarıyla ve ışıkla besleniyor yine.

    Aslında bunların hepsi biyoloji bilgimize göre olması imkansız değil. Ama asıl olması bize imkansız gelen metalin yada krsitalimsi formların akkıllı yaşan geliştirebilmesi, ki belkide bunu insanoglunun keşfetmesi oldukca zor. Diyelimki bir gezegene indik ve orada koloni kurduk. O gezegenin topragında trilyonlarca ufak kristalimsi akıllı yaşam yasıyor. Bizimle iletişim kurmaya calısıyor ışıkla, sinyallerle ama biz bunları dogal olaylar olarak görüyoruz ve etrafı kazarak, kendimize göre şekillendirerek onların yok olmasını saglıyoruz. Ve amacımız onları bulmak olmadıkcada onları yok etmeye devam ediyoruz.
    ( Star Trek - The Next Generation - Season1 )

    Benim inandıgım yaşam olması için suya-aminoasitlere vs.. gerek olmadıgı. Yasam her zaman bir yolunu bulur bence. Hangi formda olursa olsun.




    evet doğru yaşam olması için söylediklerin gerekli
    ama söz konusu akıllı yaratıklar
    benim anlatmak istediğim akıllı olanlar ne şekilde olabilir
    _____________________________
    İYİ DÜŞÜN, İYİ KONUŞ, İYİ DAVRAN
    Üçüncü dünya ülkesi değilmiyiz. Konuşma özgürlüğümüz tabiki olmaz.
    Aptalca birşeyin savunuculuğunu 50 milyon kişide yapsa o halen aptalca birşeydir.. (Carl Sagan)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: VatooVatoo2

    quote:

    Orijinalinden alıntı: MuratOzsay


    Discovery Channeldan bire bir alıntı.

    Eger jupiterde büyüklügünde bir gezegende yasam olsaydı nasıl olurdu. Bilim adamları su anda anladıgımız biyolojiye göre yorum yaptıklarında yasamın olabilmesi için suyun şart oldugunu söylüyorlar. Baska birşey hakkında yorum yapamıyorlar mesela kristalden olan akkıllı yaşam vb.. çünkü bilimsel olmaz, felsefi bir yaklasım olur. Eger jupiter hacminde veya kütlesinde bir gezegende yasam olsaydı yasamın boyu belkide bizim ayak bileğimizi geçmiyecekti. Çünki yercekimi ve atmosfer basıncı o kadar fazla olacaktıki yasam denizanası formunda hayatta kalabilecekti karada bile. Bunun dışındaki formlar için, diyelimki insan formu için o basıncta ve o yercekiminde vücudumuzu muhafaza etmek ve hareket etmek için o kadar cok enerji harcardıkki ( su anda yapabildiğimiz seyleri yapabilmek için) bunun için bir enerji reaktorune ihtiyacımız olurmus. Su andaki enerji kaynagımız belli, oksijen ve glikozdan ATP üretiyoruz. Yada oksijensiz üretiyoruz ama cok verimsiz.

    Yada yercekiminin cok az oldugu bir ortam düşünün. Bütün uzuvlar ve boyumuz cok uzun olurdu. Kalbimiz cok daha yavas atabilirdi böylece büyük ve küçük tansiyonumuzu ayarlaması cok daha kolay olurdu. Belkide ömrümüz uzardı bu sayede. Hızlı hareket etmeyecektik cünkü yerçekimi cok az olan bir ortamdada hızlı hareket edemezsiniz. O zaman kaslarımızda ufalacaktı. İncecik uzun boylu insanlar olacaktık, aynen şu filmlere hep konu olan uzaylılar gibi.

    Yada öyle ilerlemiş bir yasam düşününki uzayda üreyip uzayda hayatını sürdürüyor. Kendi biyolojik itiş sistemi ve sensörleri var. Yıldız tozlarıyla ve ışıkla besleniyor yine.

    Aslında bunların hepsi biyoloji bilgimize göre olması imkansız değil. Ama asıl olması bize imkansız gelen metalin yada krsitalimsi formların akkıllı yaşan geliştirebilmesi, ki belkide bunu insanoglunun keşfetmesi oldukca zor. Diyelimki bir gezegene indik ve orada koloni kurduk. O gezegenin topragında trilyonlarca ufak kristalimsi akıllı yaşam yasıyor. Bizimle iletişim kurmaya calısıyor ışıkla, sinyallerle ama biz bunları dogal olaylar olarak görüyoruz ve etrafı kazarak, kendimize göre şekillendirerek onların yok olmasını saglıyoruz. Ve amacımız onları bulmak olmadıkcada onları yok etmeye devam ediyoruz.
    ( Star Trek - The Next Generation - Season1 )

    Benim inandıgım yaşam olması için suya-aminoasitlere vs.. gerek olmadıgı. Yasam her zaman bir yolunu bulur bence. Hangi formda olursa olsun.




    evet doğru yaşam olması için söylediklerin gerekli
    ama söz konusu akıllı yaratıklar
    benim anlatmak istediğim akıllı olanlar ne şekilde olabilir

    Alıntıları Göster
    EVRİM TEORİSİ ÇÖKELİ YILLAR OLDU
    NEYİ TARTIŞIYOSUNUZ?? HALA MI ALLAHIN VARLIĞINI KABUL ETMİYOSUNUZ?? YAZIK SİZE...
    _____________________________
    Alain Delon




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Alain_Delon

    EVRİM TEORİSİ ÇÖKELİ YILLAR OLDU
    NEYİ TARTIŞIYOSUNUZ?? HALA MI ALLAHIN VARLIĞINI KABUL ETMİYOSUNUZ?? YAZIK SİZE...

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orijinalinden alıntı: Carew

    EVRİM TEORİSİ ÇÖKELİ YILLAR OLDU
    NEYİ TARTIŞIYOSUNUZ?? HALA MI ALLAHIN VARLIĞINI KABUL ETMİYOSUNUZ?? YAZIK SİZE...



    asıl yazık sana
    hala o dar dünyanda, evrim ile yaratıcıyı aynı kefede tartıyosun
    yazık sana
    yazık bu vatana
    _____________________________
    İYİ DÜŞÜN, İYİ KONUŞ, İYİ DAVRAN
    Üçüncü dünya ülkesi değilmiyiz. Konuşma özgürlüğümüz tabiki olmaz.
    Aptalca birşeyin savunuculuğunu 50 milyon kişide yapsa o halen aptalca birşeydir.. (Carl Sagan)




  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.