




İzmir'in Bornova ilçesinde havlupana asılı cesedi bulunan kız arkadaşı Duygu Bölükbaş'ı (33) öldürdüğü suçlamasıyla Emre Turan'ın (30) tutuklu, halası S.T'nin ise tutuksuz yargılandığı davada karar çıktı.
Olay, 3 Kasım 2022'de lüks sitede meydana geldi. Bir firmada pazarlama müdürü olarak çalışan Duygu Bölükbaş, erkek arkadaşı Emre Turan ile birlikte yaşadığı evin banyosunda havlupana çarşafla asılı halde ölü bulundu. Olayla ilgili başlatılan soruşturmada Turan ile halası S.T., hem polise hem de aileye Bölükbaş'ın intihar ettiğini söyledi. İzmir Adli Tıp Şube Müdürlüğü Biyoloji İhtisas Dairesi'nden alınan raporda Duygu'nun tırnak örneklerinde ve tişörtünde Emre Turan'ın DNA'sının bulunduğu belirtildi.
İNTİHAR DOSYASI CİNAYETE DÖNDÜ
Bölükbaş'ın ailesi ve yakınları da verdikleri ifadelerde, Duygu Bölükbaş'ın intihara meyilli biri olmadığını belirtti. Soruşturmada site güvenlik görevlilerinin ifadesinde, Emre Turan'ın daha önce elinde bıçakla eve girmeye çalıştığı öğrenildi. Soruşturma sonunda elde edilen bilgi ve belgeler ışığında, olayın 'Kasten öldürme' suçu olduğunun değerlendirilmesi üzerine Emre Turan hakkında mart ayında gözaltı kararı çıkarıldı. Üzerine atılı suçlamaları reddeden Turan, olaydan yaklaşık 1,5 yıl sonra 22 Mart'ta tutuklandı.
'YETERLİ YÜKSEKLİK YOK'
Olaya ilişkin hazırlanan iddianamede; Duygu Bölükbaş'ın çarşafla kendini asmasının mümkün olmadığı, havlupanın bulunduğu duvar ve bu duvara bitişik yaklaşık 1 metre yükseklikte ahşap banyo tezgahı olduğu düşünüldüğünde, maktulün kendini asması için yeterli yüksekliğin olmadığına vurgu yapıldı. Bölükbaş'ın kendini serbest bıraktığında ayak uçlarının, dizlerinin ve hatta kalça kısmının tezgah üstüne temas edeceği de iddianamede yer aldı. Savcı, Emre Turan için 'Kadına karşı kasten öldürme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet, sanığın halası S.T. içinse 'Yalan tanıklık' suçundan 4 yıla kadar hapis cezası isteminde bulundu. İddianame, İzmir 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde kabul edildi. Sanık yargılama süresince Duygu'yu öldürmediğini ve intihar ettiğini savundu. 28 Mayıs'ta görülen duruşmada iddia makamı, tutuklu sanık için 'Kadına karşı kasten öldürme', S.T. içinse 'Yalan tanıklık' suçundan ceza talebinde bulundu.
'EMSAL KARAR BEKLİYORUM'
Sanıkların yargılanmalarına bugün devam edildi. İzmir 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya tutuklu sanık Emre Turan ve tutuksuz sanık S.T.'nin yanı sıra Duygu Bölükbaş'ın annesi Nuriye Bölükbaş, babası Selahattin Bölükbaş, kardeşleri, ailenin avukatı Levent Kahya, sanıkların avukatı Muhammet Emre Tayyar ve Bekir Sıtkı Hastürk ile Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyeleri katıldı.
Duruşmada söz verilen Nuriye Bölükbaş, "Adalete güveniyorum. Emsal bir karar bekliyorum" dedi. Baba Selahattin Bölükbaş da sanığın cezalandırılmasını talep etti. Esas hakkında mütalaaya katıldıklarını belirten ailenin avukatı Levent Kahya, "6 celsedir detaylı beyanlarda bulunduk. Mütalaaya iştirak ediyoruz. Sanığın indirimsiz olarak cezalandırılmasını istiyoruz" dedi.
'KATİL DEĞİLİM'
Müşteki ve avukatların ardından söz verilen tutuklu sanık Emre Turan beraatini isteyip, "Mütalaa yalan, iftira ve gerçekten uzaktır. Şiddet yanlısı gibi gösterilmeme rağmen buna dair hiçbir belge yoktur. Karşı tarafın söylediklerinin hiçbir gerçekliği bulunmamaktadır. Tanıklar yalan ifade vermiştir. Hayatımla oynanıyor. Onu yaşatmak için her şeyi yapmışım. Daha ne yapabilirim? Ası neticesinde hayatını kaybettiği raporlarda mevcuttur. Bu salon ve heyet, 'Bu çocuk yaşatmak için elinden geleni yapmış' diyemedi. Bu vahim durumda hayatımın merkezine koyduğum insanı o halde görünce bırakıp, 112’yi mi aramalıydım? Ben can almadım, kızınızı öldürmedim. Katil de değilim" dedi. Diğer sanık S.T. de beraati istedi.
Sanık Turan'ın avukatı Muhammet Tayyar Yıldırım, "Duygu'nun ölüm sebebi asıdır. Müvekkilimin beraatini istiyoruz" dedi. Son sözü sorulan Emre Turan da "Bu dava daha yeni başlıyor. Beraatimi istiyorum" diye konuştu.
AİLE TEPKİ GÖSTERDİ
Savunmaların ardından karar açıklandı. Mahkeme başkanı, basında çıkan haberler ve sosyal medyada yapılan paylaşımlardan etkilenmeden, dava dosyasında yer alan tüm delillerin, beyan ve savunmaların tarafsız ve serbest bir şekilde takdir ederek, tam bir hukuki ve vicdani kanaat oluştuktan sonra Anayasa, kanun, hukuk ve adalete uygun şekilde hüküm verileceğinin tartışmasız bir gerçek olduğunu belirterek, kararı okudu. Mahkeme heyeti, havlupan ve zemin arasındaki mesafe dikkate alındığında Duygu'yu başkasının asmasının mümkün olmadığı, 112 kayıtları ve telefon incelemeleri neticesinde; iki sanık hakkında da her türlü şüpheden uzak, somut, kesin inandırıcı delil elde edilemediği vicdani kanaatine varılıp 'şüpheden sanık yararlanır' ilkesi gözetilerek beraatlerine karar verdi. Duygu'nun ailesi karara tepki gösterirken, anne Nuriye Bölükbaş sinir krizi geçirdi.
DHA
Alıntı
metni:Şanlıurfa’da, Murat Dalkılıç’ın ardından Derya Uluğ’a da şişe atıldığı ortaya çıktı. Uluğ, başına gelen şişeden son anda kurtulurken konserini sahne gerisinde tamamlayabildi.
Alıntı
metni:İstanbul Kartal'da iki çocuk, zincir markete pazar arabasıyla girerek şarküteri reyonundaki tereyağı ve peynir kolilerini çaldı. Kapüşonlarıyla kendilerini gizlemeye çalışan çocuklar, yaklaşık 22 bin TL değerindeki ürünleri pazar arabasına doldurdu. Kasiyerin durumu fark etmesi üzerine, falçatayla tehdit eden hırsız çocuklar marketten kaçtı. Gamze Şimşek

DEM Parti Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu'nun Ara Dönem Toplantısı'nın sonuç bildirgesinde; merkezi vesayetin sonlandırılması, Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'na konulan çekingenin kaldırılması, kayyım uygulamasına son verilmesi ve yasada eşbaşkanlık tanımının yapılması gerektiği vurgulandı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Ara Dönem Toplantısı sonuç bildirgesi açıklandı. DEM Parti, 25-26 Mayıs'ta "Demokratik yerel yönetimlerle demokratik topluma" şiarıyla yapılan toplantıyı 3 Mayıs'ta vefat eden İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder'e atfetti.
Bildirgede, iki gün süren tartışmalarda siyasal süreç ve geçmiş bir yıllık yerel yönetim faaliyetlerinin değerlendirildiği ve gelecek dönem için mücadele hattına dair de önerilerin önce çıktığı kaydedildi.
Sonuç bildirgesinde şu ifadelere yer verildi:
Alıntı
metni:31 Mart 2024 seçimlerinde Türkiye'de halklar sandıklara gitmiş ve halk iradesi bir kez daha sandıklarda tecelli etmiştir. Bugün, siyaset kurumunun temsilcisi konumunda olan herkesten beklenen de bu irade beyanına saygı göstermesidir. Özellikle Türkiye'nin son on yılında daha fazla merkezileşen yönetim biçimi, yaşanan krizleri derinleştirmiştir. İlk günden bugüne kadar, tekçiliğe dayalı yönetim anlayışına karşı yerel demokrasinin gelişmesi noktasında ısrar ettik ve bundan sonra da edeceğiz. HALKIN İRADESİNİ SAVUNACAĞIZ 31 Mart 2024 seçimleri, 8 yıla yayılan kayyım uygulamalarının yeniden son bulması ve belediyelerin bir kez daha halkın yönetimine geçmesi anlamını taşıyordu. Partimizin, eşbaşkanlık sistemi temelinde 78 belediyenin başkanlığını kazanması, halkların irade kararlılığının sonucuydu. Partimiz sadece belediye başkanlıkları değil, aynı zamanda yüzlerce belediyede ve il genel meclislerinde de temsiliyet kazanmıştır. Halkların sandıklarda gösterdiği bu kararlılık, bizler açısından bir sorumluluk anlamına geliyordu. Halk ile arasına yıllarca set çekilen, bariyer konan, tel örgüyle ayrıştırılan belediyelerin yeniden halkın belediyeleri biçimini alması önceliğimizdi. Bizlerin temel önceliği belediyeleri halklarla buluşturmak iken, iktidarın önceliği bir kez daha halkın belediyelerini gasp etme arayışı ve çabası oldu. Seçimlerden bugüne kadar partimizin 10 belediyesinin gasp edilmesi ve kayyım uygulamasına başvurulması, aslında iktidarın yaşadığı siyasi tıkanmanın tezahürü niteliğindeydi. Türkiye halkları açısından yeteri düzeyde bir kamuoyunun ve tepkiselliğin oluşmaması, kayyım uygulamalarının Türkiye'nin batısına da sirayet etmesinin önünü açmıştır. DEM Parti olarak, nerede, ne zaman ve kime yapılırsa yapılsın, antidemokratik tüm uygulamaların karşısında durmaya devam edeceğiz. Her ne koşulda olursa olsun, halk iradesini savunmaktan bir adım dahi geri durmayacağız. Bu bilinç ve farkındalıkla mücadelemize devam edeceğimizin sözünü halklara veriyoruz. EŞBAŞKANLIK SİSTEMİNİ TOPLUMSALLAŞTIRACAĞIZ! Tekçiliğe dayanan her sistem, doğası gereği erkek egemenlikçidir. Erkek egemen sistem de kendisini merkezi kılar. Bu durum, partimizin savunduğu radikal demokrasi anlayışının tam karşısında yer alır. Demokratik yönetim kültürünü oluşturmak adına, kadının ve erkeğin yönetim kademelerinde eşit şekilde yer almasını savunuyoruz. Bu anlayışla, geleneklerini devraldığımız partilerimiz, 2005’ten günümüze kadar tüm yönetim kademelerinde eşbaşkanlık sistemini esas almıştır. Eşbaşkanlık sistemi, uygulanmaya başlandığı günden bugüne kadar hem erkek egemen iktidar zihniyeti tarafından hem de özel savaş araçlarıyla hedef alınmıştır. Her türlü hedef alma uğraşına rağmen, eşbaşkanlık sistemini savunmaktan bir adım dahi geri durmadık, durmayacağız. Kadın özgürlük mücadelesinin uzun soluklu direnişinin sonucunda kazanıma dönüştürdüğü eşbaşkanlık sistemine yönelen her türlü saldırının karşısında duracak ve eşbaşkanlık sistemini toplumsallaştırmanın öncüsü olacağız. Kadını, erkeği, genci, emekçiyi, engelliyi; özcesi toplumun tüm kesimlerini yönetime katan ve bunu yaparken de doğa-toplum ilişkisini esas alan bir eşbaşkanlık sistemini uygulamayı esas alacağız. Eşit temsiliyet ilkesine bağlı kalacak ve mor çizgimizden taviz vermeyeceğiz! TOPLUMCU BELEDİYECİLİK MİRASI BÜYÜTÜLECEK 1979 yılında 3 belediyeyle başlayan toplumcu belediyecilik deneyimi, 1999 yılında geleneğini temsil ettiğimiz partilerimizle birlikte katlanarak büyümüş ve yüzleri aşacak noktaya gelmiştir. Her dönem, kendi içerisinde deneyim biriktirmiş ve bugünlere aktarmıştır. Bugün bizlere düşen de geçmiş dönemler boyunca oluşan birikimleri korumak ve büyütmektir. Partimiz, klasik sistem belediyeciliğiyle halklara cevap olamayan bu anlayışlara karşın, halkı merkezine alan demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü belediyecilik anlayışını geliştirmiştir. Kadın, gençlik, anadili, kültür, sağlık, engelli, çocuk, ekoloji, eğitim gibi tüm alanlarda belediyecilik çalışmalarını büyütecek ve halkın talep ve beklentileri odaklı bir üretim sürecinin içerisinde olacağız. Partimizin belediyelerine yönelik her türlü ikili ve ayrıştırıcı tutuma karşı, kendi alternatifini yaratan bir tarzla çalışmalarımızı yürüteceğiz. Bulunduğumuz her alanda, durmadan ve duraksamadan halk faydası temelinde çaba göstereceğiz. DEM Parti olarak, devraldığımız toplumcu belediyecilik mirası doğrultusunda çalışmalarımıza devam edeceğiz. Toplumsal ihtiyaçlara duyarlı, şeffaf, katılımcı ve halkçı bir belediyeciliği esas alacağız. Örnek olacak belediyecilik modellerini halklarla birlikte ortaya çıkaracağız. DEMOKRATİK TOPLUMA ULAŞACAĞIZ Cumhuriyetin ikinci yüzyılının, birinci yüzyılına göre daha demokratik bir biçime evrilmesinde, iktidarından muhalefetine değin her kesime büyük bir sorumluluk düşmektedir. Tekçiliğe dayalı birinci yüzyılın kodları, halklara her dönem boyunca acı ve yıkım yaşatmıştır. Yaşanılan acıların ve yıkımların son bulması adına, 27 Şubat’ta Sayın Abdullah Öcalan tarihi bir sorumluluk üstlenmiş ve asrın çağrısını gerçekleştirmiştir. Bu çağrıyla Türkiye’ye, demokratik ulus paradigması temelinde yeni bir dönüşümün imkanı da sağlanmaktadır. Demokratik ulus paradigması; Türkiye’nin çok kimlikli, çok dilli ve çok inançlı toplumsal yapısının eşit, özgür ve bir arada yaşamının teminatıdır. Sayın Öcalan’ın üstlendiği bu tarihi sorumluluğa karşı, Türkiye’nin demokratikleşme süreci hızlıca sonuca ulaştırılmalıdır. Sonuca ulaştıracak aktörlerin başında ise devlet ve iktidar gelmektedir. Daha demokratik bir Türkiye için, daha demokratik yerel yönetimlerin oluşturulmasını bizler de önemli görüyoruz. Bu kapsamda bizler; * Kayyım atanan tüm belediyelerin kayyımlarının geri çekilmesini ve seçilmişlerin görevlerine iade edilmesini, * Kayyım atanmasına olanak tanıyan 5393 Sayılı Belediyeler Kanunu’nun ilgili maddelerinin düzenlenerek kayyım atamalarının son bulmasını, * Siyasi Partiler Kanunu’nda yer alan eşbaşkanlık tanımının, Belediyeler Kanunu’nda da tanımlanmasını, * Merkezi idarenin, yerel yönetimler üzerindeki idari ve mali vesayetinin ortadan kaldırılmasını, * Temsili demokrasiyi aşarak halkın doğrudan karar süreçlerine dahil olduğu; mahalle meclisleri, kent konseyleri, köy komünleri gibi demokratik örgütlenme alanlarının yasal olarak güvence altına alınmasını, * Belediyeler ve il özel idareleri kanunlarında, bu kurumların yetkisini kısıtlayan yasa maddelerinin yeniden gözden geçirilerek, yerel demokrasi ilkesi çerçevesinde düzenlenmesini, * Türkiye’nin, Avrupa Yerel Yönetimler Özerlik Şartına koyduğu çekincelerin kaldırılmasını kararlılıkla talep ediyoruz. Barışa ve demokratik topluma ulaşmanın temel şartı, halkların özgür ve eşit bir yaşam sürebilmesidir. Bu nedenle, adaletin, eşitliğin ve halk iradesinin esas alındığı bir demokratik Türkiye bizlerin amacıdır. Bu amaca ulaşmanın bir yolunu da yukarıda saydığımız asgari demokratik taleplerin yerine getirilmesi olarak görüyoruz. Bir kez daha, Sayın Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu ortak yaşam paradigmasına bağlılığımızı ifade ediyoruz. Bu paradigmanın toplumsallaşmasında üzerimize düşen tüm sorumlulukları yerine getireceğimizin sözünü yineliyoruz. Yitirdiğimiz her canın hatırasıyla, bu toprakları sonsuz barışla sarmalayana dek mücadeleye devam edeceğiz. Çoğulculuk ekseninde ve ortak yaşam kültürü temelinde 'Demokratik Yerel Yönetimlerle Demokratik Topluma' ulaşacağız.
ArtıGerçek

Yaşamını yitiren sanatçı Volkan Konak'ın ölümüne ilişkin sosyal medyadan "Sahnede gebermiş" ifadelerini kullanan eski Çatalca Müftüsü Ahmet Mehmetalioğlu bu kez de Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel'i hedef aldı.
Diyanet'in hakkında soruşturma başlattığını açıkladığı ancak Kocaeli’ye vaiz olarak atanan Mehmetalioğlu'na Volkan Konak'a yönelik ifadeleri sebebiyle CHP Genel Başkanı Özgür Özel de mitinglerde tepki göstermişti.
Özel'in, "Biz her camide varız, terbiyesizlik yaparsan gelir orada ağzını yırtarız." açıklamasına yanıt veren Mehmetalioğlu, sosyal medya hesabından zehir zemberek ifadeler kullandı.
"Sen daha tokat yemedin"
Ahmet Mehmetalioğlu, paylaşımında şu ifadelere yer verdi:
Alıntı
metni:Ey Özgür Özel. Koruma zırhının arkasından atmak kolay. Koruma ordunu yanına almadan (gerçi bir işe yaramıyorlar yine tokadı yiyorsun da) buyur gel Fatih'teyim. Nasıl yırtıyorsun ağzımı bi görelim. Sen ecza dükkanında fiş yırtmaktan bile acizsin. Kartondan başkan. Sen daha tokat yemedin. Sana tokadı ben atacağım bekle.
Independent Türkçe

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Etik Eğitimi ve Etik Eğiticisi Yetiştirilmesi İş Birliği Protokolü İmza Töreni"nde konuştu.
Erdoğan burada yaptığı konuşmada, "Makamlar gelip geçicidir. Yetkiler milletin emanetidir" dedi.
Kamunun yararının diğer her şeyin üzerinde olduğunu söyleyen Erdoğan, "Görevini kötüye kullanan, milletin taleplerine cevap veremeyen, çözümün değil sorunun bir parçası olan, kamunun kaynaklarını israf eden kimsenin gözünün yaşına bakmadık bundan sonra da bakmayız" ifadelerini kullandı.
Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:
Alıntı
metni:Sözlerimin hemen başında sizlerin şahsında tüm kamu görevlilerimizin etik gününü tebrik ediyorum. Etik haftası boyunca yapılacak çalışmaların ve düzenlenecek etkinliklerin ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum. Kamu Görevlileri Etik Kurulu, eğitim , seminer ve panellerle kamu görevlilerine etik merkezli eğitimler veriyor. 228 bin 922 kamu görevlisi etik eğitimi aldı. Bunları kamu hizmetlerinde verimlilik açısından çok değerli buluyorum. Etik kurulumuzun tüm mensuplarına teşekkürlerimi iletiyorum. Kamuda etik bilinç yaygınlaşacak. Ülkemizde etik bilincin yaygınlaşmasını hedefliyoruz. Değer ve ilkelerin benimsenmesi için faaliyetler düzenliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti geleneği olan bir devlettir. Devlet tecrübemiz iki bin yılı aşmaktadır. Örfü atiye nakleden ruh milli şuurda mahfuzdur. Devlet yönetimi ve kamu hizmeti sağlanmasında liyakate verilen önem büyük rol oynuyor. Makamlar gelip geçicidir. Yetkiler milletin emanetidir. Kamunun yararı diğer her şeyin üzerindedir. Görevini kötüye kullanan, milletin taleplerine cevap veremeyen, çözümün değil sorunun bir parçası olan, kamunun kaynaklarını israf eden kimsenin gözünün yaşına bakmadık bundan sonra da bakmayız.
BirGün

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:
Alıntı
metni:Türk siyaseti sancılı bir dönemden geçmektedir. Kısır tartışmalar, siyasetin var oluş sebebi olan vatandaşın derdini çözme işlevini perdelemekte, gerçekte hiçbir işe yaramayan siyasi kamplaşmalar ve polemikler, siyasi safları sıkılaştırırken memleketin sorunlarının çözümünü ötelemektedir. Siyaset, fikir ayrılıklarından ziyade inatlaşmanın aracı haline dönüşmekte, seçmen ne olursa olsun, ne söylenirse söylensin, ne yapılırsa yapılsın en istemediği kampın karşısına oy vermekte, böylelikle siyaset iki kutuba hapsolmaktadır. Halbuki demokrasi geleneğimiz çok çeşitli renklerin siyaset sahnesinde var olması üzerinedir. İki kutuplu siyaset ne olursa olsun ne yapılırsa yapılsın senin hiç istemediğinin karşısındakine oy vermeni dayatmaktadır. Seçmen istemeye istemeye de olsa bir tarafa oy vermeye ve oy verdiği yerdeki saçmalıklara, namussuzluklara göz yummaya mecbur bırakılmaktadır. Memleketi bu iki kutuplu siyaset anlayışından çok hızlı bir şekilde çıkarmak lazımdır. Bunun için gerekli olan 3. Yolun tahkim edilmesidir. Her kesimden namuslu insanların bir araya geleceği bu yol, ülkeyi içinde bulunduğu çıkmazdan hızlı bir şekilde çıkaracak; adalete, devlete ve kurumlarına olan güveni yeniden tesis edecektir.
İMAMOĞLU'NA DESTEK SÖZÜ VERMİŞTİ
Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, İBB'yi hedef alan operasyonlara karşı 22 Mart günü Saraçhane'deki belediye binasının önünde düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullanmıştı:
Alıntı
metni:Size şunu söyleyeyim, son bir şey söyleyeyim. Bakın, son bir yerel seçim yaşadık. Bu yerel seçimde Cumhuriyet Halk Partisi’nin genç bir genel başkanı birinci parti çıkardı CHP’yi. Şimdi önümüzde bir genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi var. Ben de yıllarca CHP’ye kırk iki yıl hizmet etmiş bir ağabeyiniz, kardeşiniz olarak önümüzdeki seçimde bu genç genel başkanın yeniden, yerel seçimde olduğu gibi birinci çıkması için var gücümle çalışacağım, söz veriyorum. Cumhuriyet Halk Partisi’nin iki cumhurbaşkanı adayı var. Birisi Sayın Kılıçdaroğlu, birisi ben. Yani ikimiz de kaybetmiş cumhurbaşkanı adaylarıyız. Şimdi bize düşen görev, CHP’nin yeni cumhurbaşkanı adayının koluna girip onun elini kaldırmaktır. Ben kendi adıma bunu yapacağım, söz veriyorum.
Cumhuriyet

Ankara'da İsrail Büyükelçiliği önünde oturma eylemi yapmak isteyen bir grup kadın polis müdahalesiyle karşılaştı.
Kadınlara yönelik müdahaleye ilişkin görüntüler tartışma yaratırken, Ankara Emniyet Müdürlüğünden yapılan açıklamada Eylem yapan gruba yönelik kolluk kuvvetlerinin müdahalesi ile ilgili olarak, personel hakkında gerekli inceleme ve soruşturma başlatılmıştır ifadeleri yer aldı.
Haberler.com

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Macaristan dönüşünde yaptığı değerlendirmelere yönelik yazılı açıklama yaptı.
Bahçeli, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
Alıntı
metni:Umutlarımız diri, hedeflerimiz büyük…" "Yükselen, yükseldikçe aşılmaz engelleri geçen, bunun yanı sıra öteden beri kambura dönüşen ağırlıklarını birer birer hafifleten bir Türkiye tablosu dostları sevindirecek düşmanları endişelendirecek derece ve düzeydedir. Harcı vatan ve millet sevdasıyla karılmış milli yürekler bu sarih ve somut gerçekten gurur ve memnuniyet duymaktadır. Adım adım yürünen Türkiye Yüzyılı rotasında umutlarımız diri, hedeflerimiz büyük, coşku ve heyecanımız sınırsızdır. "Türkiye Cumhuriyeti devleti ilk kez çok güçlü bir ivme kazanmıştır" Bu kapsamda Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın hizmeti, geceyi gündüze katan fedakar ve haysiyetli mücadelesi samimiyetle ifade ederim ki, her türlü övgünün üstündedir. Türkiye Cumhuriyeti devleti ilk kez çok güçlü bir ivme kazanmıştır. Nevzuhur sorun alanlarına rağmen ufuk ötesine kilitlenen, milli ülküleri ekonomi-politik düzlemde kifayetle kavrayıp önümüzdeki yüzyılı doğru okuyan ve yorumlayan bir yönetim anlayışı çok şükür teşekkül etmiş vaziyettedir. Milletimizin özlemleri hayal olmaktan çıkmış haldedir. Geleceğin büyük ve süper güç Türkiye’sine kararlı, karakterli, kaliteli ve inançlı siyasi hamlelerle vasıl olmak için samimi, dürüst ve ilkeli siyasi duruş sahnelenmektedir. İstikbal, Türkiye’nin ve Türk milletinindir. İstiklal ise Cumhur İttifakının aziz milletimizden aldığı destek ve duayla muhafaza ve müdafaa edilecektir. Sayın Cumhurbaşkanımızın yapacağı daha çok hizmetler vardır. Tarihi geriye sarmak akıl dışılıktır. Tarihin gerisine düşmek izmihlalle eşdeğerdir. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanımızın Macaristan ziyaretinin hitamında yaptığı açıklamalar arasında bulunan, "Benim tekrar aday olma derdim yok" ifadesi bizim nazarımızda adil ve hakkaniyetli bir hal beyanı değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin, yeni yüzyılın yol haritasını çizen Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a çok ihtiyacı olduğu tartışmasız bir tarih ve hayat gerçeğidir. Derdi vatan ve millet olan bir Cumhurbaşkanının yolundan caymaya hakkı yoktur. Kaldı ki bu durum bugünkü şartlarda ne ülke ne de bölgesel ve küresel gelişmelerle uyumludur. "Tayyip Erdoğan’ın sadağından çekilip fırlattığı ok menziline ulaşmalıdır" Terörsüz Türkiye’de aşılacak nice merhale söz konusudur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kurum ve kurallarıyla kökleşmesi hususunda elbirliğiyle yapacağımız pek çok şey olduğu her türlü izahtan varestedir. Bulanık suda balık avlama merakında olan kriz ve kaos müellifi siyaset bezirganlarının el ovuşturmasına, bozgun heveslerinin azgınlaşmasına, yapılanı yıkmak için pusuya yatmalarına göz yumacak bir vicdan ve siyasi ahlak Milliyetçi Hareket Partisi’nde ve Cumhur İttifakı’nda olması baştan ayağa muhal bir hayaldir. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın sadağından çekilip fırlattığı ok menziline ulaşmalıdır. Bunun için zatı devletlerinin varlığı olmazsa olmaz değer ve önemdedir.
TRT HABER

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin PKK lideri Abdullah Öcalan'a yaptığı çağrının ardından örgütten gelen kendini feshetme ve silahları bırakma kararıyla, iktidarın "terörsüz Türkiye" diye adlandırdığı süreç yeni bir boyut kazandı. PKK'nın açıklamasının ardından yine MHP liderinden gelen "16 siyasi parti temsilcisinin olduğu 100 üyeli Milli Birlik Komisyonu kurulması" önerisi tartışılmaya devam ediyor.
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, bugün partisi adına gerçekleştirdiği basın toplantısında MHP liderinin önerisine destek verdiklerini duyurdu. Doğan, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un bu komisyonla ilgili sorumluluk üstlenmesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Komisyonun esası çok önemli. Komisyon Türkiye’nin demokrasi sorununu çözmek için toplanabilir, toplanmalı, geç bile kalmış bir inisiyatif bu. Bugüne kadar bu inisiyatif kullanılmalıydı. Bu meselenin esasını diğer bazı tartışmaların gölgesinde yapmak yerine, tüm siyasi partilerin toplandığı veyahut başlangıç aşaması olarak siyasi parti yetkililerinin, grup başkanvekillerinin toplandığı bir buluşma yapılabilir. Meclis Başkanı buna başkanlık yapabilir."
Doğan, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Benim tekrar aday olma gibi bir derdim yok” diyerek CHP’ye yaptığı yeni anayasa çağrısıyla ilgili de partisinin görüşlerini açıkladı. Adalet Bakanlığı ile gerçekleştirdikleri görüşmede yeni anayasa konusunun gündeme gelmediğini bir kez daha vurgulayan Doğan, "Adalet Bakanı da açıkladı yeni anayasa gündemi konuşulmadı. Ama yeni anayasa konusunda DEM Parti’nin fikri yıllardır olduğu gibi çok açık, Türkiye’nin evet yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Kimsenin sanırım itirazı da yoktur. Herkes aynı noktaya dikkat çekiyor. Burada da farklı bir yaklaşıma ihtiyaç duyuyoruz. Bu yeni anayasa tartışmalarını başka siyasi hesap ve çıkar tartışmalarının üstünde tutmak gerekiyor" ifadelerini kullandı.
T24

Son Giriş: 28 dk. önce
Son Mesaj Zamanı: 48 dk.
Mesaj Sayısı: 29
Gerçek Toplam Mesaj Sayısı: 2.202
İkinci El Bölümü Mesajları: 0
Konularının görüntülenme sayısı: 393.817 (Bu ay: 25.516)
Toplam aldığı artı oy sayısı: 2.728 (Bu hafta: 36)
En çok mesaj yazdığı forum bölümü: Konu Dışı / Off Topic

