Özellikle son yıllarda telefonlarımızla bankacılık gibi işlemleri daha fazla yaptığımız için artık telefonlarımız üzerinden daha çok önemli bilgi geçiyor. Bu gibi nedenlerle bir süredir hackerlar veri hırsızlığı amacıyla akıllı telefonları hedef almış durumda. Yüklenen uygulamaların kontrol edilmemesi nedeniyle genelde Google Play Store ve Android eleştirilse de aslında Apple cihazların da veri hırsızlığı tehlikesinde olduğu ortaya çıktı.

 

Ayrıca Bkz.Apple’ın yeni özelliği kişisel veri gizliliği ihlali yapıyor olabilir 

iOS App Store’a yüklenen uygulamalar her ne kadar denetimden geçse de görünüşe bakılırsa bu denetim sadece hackerların kendi hırsızlık yapan uygulamalarını yüklemelerine engel oluyor. Ancak önemli bir risk daha var ki o da iyi niyetli geliştiricilerin uygulamalarındaki açıklar. Bu geliştiricilerin her ne kadar hırsızlık gibi bir amacı olmasa da uygulamalarındaki açıklar yüzünden kullanıcılar mağdur olabilir.

 

Hatta bu durum öyle boyutlara ulaşmış ki çok sayıda veri hırsızlığına açık uygulamanın popüler hale geldiği söyleniyor. Will Strafach isimli girişimcinin verify.ly isimli servisi, iOS App Store’da 76 adet popüler uygulamada bu tarz bir açık keşfetmiş. Uygulamaların makine kodları incelenerek yapılan araştırmada bu açığa sahip uygulamalardan bazılarının App Transport Security bile kullandığı ortaya çıkmış. App Transport Security’nin Apple tarafından geliştiriciler için yapılmış olan bir veri güvenliği sistemi olduğunu hatırlatalım.

 

Strafach’in yaptığı açıklamada ise bazı çok kritik noktalar bulunuyor. Açıklamaya göre veri hırsızlığına yol açabilecek bu açıkları içeren bahsettiğimiz 76 uygulamanın toplam indirilme sayısı 18 milyon civarında. Bu ise yaklaşık 18 milyon iOS kullanıcısının bazı hassas bilgilerinin tehlikede olduğu anlamına geliyor. Diğer önemli bir nokta ise bu açığın kimin hatası olduğu ve nasıl düzeltilebileceği.

 

Strafach’e göre her ne kadar App Transport Security özelliği Apple tarafından geliştirilmiş olsa da bu açıklar Apple tarafından kapatılamaz. Çünkü eğer Apple uygulamaları yüksek güvenliğe zorlayan bir güncelleme yayınlarsa uygulamalar buna göre ayarlanmadığı için bazı sahte güvenlik sertifikalarını kabul edecek hale gelebilir. Strafach’e göre bu açıkları kapatmak uygulamaların geliştiricilerine düşüyor.

 

Ayrıca Bkz.Boğaziçi Üniversitesi Bilişim Kulübü, teknoloji zirvesi düzenliyor 

Düşük risk kategorisinde olan uygulamalardan bazıları şunlar: ooVoo, ViaVideo, Snap Upload for Snapchat, Uploader Free for Snapchat, Cheetah Browser. Orta ve yüksek risk kategorisinde olan uygulamaların ise güvenlik açısından açıklanmayacağı ve geliştiricileri ile iletişime geçileceği belirtildi. iOS kullanıcılarının ise açıklar kapatılana kadar korunmak için güvenli bir VPN kullanmaları veya - eğer VPN kullanamıyorlarsa - WiFi yerine operatör hattı (hücresel) üzerinden internete bağlanmaları tavsiye ediliyor. (Hücresel tavsiye edilmesinin sebebi ise telefon sinyallerini dinlemenin WiFi dinlemeye göre daha pahalı ekipman gerektiren ve yasal olarak daha riskli bir iş olması.)

 

 

 

2006’da BBC tarafından yayınlanan ve her bölümünde farklı bir habitatın tanıtıldığı 11 bölümlük Planet Earth belgeselini çoğu okuyucumuz hatırlayacaktır. Tüm dünyada ilgi çeken ve beğenilen bu belgesel, aynı zamanda BBC tarafından yapılan doğa belgeselleri arasında teknik açıdan da bir öneme sahipti. BBC’nin yapımına en çok para harcadığı doğa belgeseli olan bu belgesel, aynı zamanda BBC tarafından yapılan ilk HD doğa belgeseliydi.

 

6 Kasım - 11 Aralık 2016 tarihlerinde ise, bu belgeselin devamı olan Planet Earth 2, BBC tarafından Birleşik Krallık’ta ve diğer bazı ülkelerde yayınlanmıştı. Yine çok büyük beğeni toplayan belgesel, aynı zamanda BBC’nin 4K olarak çektiği ilk televizyon yapımı olma unvanına da sahip.

 

Ayrıca Bkz.Boğaziçi Üniversitesi Bilişim Kulübü, teknoloji zirvesi düzenliyor 

Ülkemizde henüz bir yayıncısı olmayan Planet Earth 2, ABD gibi bazı ülkelerde de henüz yayınlanmamış durumda ancak topladığı büyük beğeni nedeniyle olsa gerek, ABD’de 18 Şubat’tan itibaren, aralarında AMC gibi büyük bir kanalın da bulunduğu 3 farklı kanalda eş zamanlı olarak yayınlanmaya başlayacak. Bizim ülkemiz gibi henüz Planet Earth 2’nin yayınlanmadığı ülkeler için ise Snapchat’ten güzel bir haber geldi.

 

Snap Inc ve BBC arasında yapılan anlaşma sayesinde ünlü belgeselin düzenlenmiş bir versiyonu Snapchat üzerinden izlenebilecek. Televizyon versiyonu gibi yine 6 bölüme sahip olacak olan yayın, Snapchat üzerinden olacağı için dikey ekrana göre düzenlenmiş olacak. Ancak bölümlerin süresi belirtilmemiş durumda. Ayrıca Snap Inc’ten yapılan açıklamaya göre belgesel “ikili kayıt” (binaural recording) adı verilen sistemle kaydedilmiş. Bu sistemde sesler iki mikrofonla kaydedilerek, 3B stereo ses sistemi taklit ediliyor.

 

Ayrıca Bkz.Club Penguin kapanıyor 

Heyecan verici diğer bir nokta ise belgeselin 11 gün sonra yani 17 Şubat’ta Snapchat üzerinden yayına başlayacak olması. ABD ve Kanada’da televizyon üzerinden Planet Earth 2 yayınının 18 Şubat’ta başlayacağını hatırlatalım. Tüm dünyadan beğeni toplayan Planet Earh 2 serisini izlemek için yapmanız gereken, scan.snapchat.com adresinden Snapchat hesabınızla ilgili snapcode’u okutup diziye kaydolmanız.

 

 

Boğaziçi Üniversitesi’nde bilişim alanında faaliyet gösteren tek kulüp olan Bilişim Kulübü yani Compec, 2010’dan beri teknoloji dünyasından yöneticiler ve uzmanlar ile teknoloji severleri buluşturuyor. Bu sene 8.si düzenlenecek olan TechSummit adlı etkinliğin ana sponsorları ise IBM ve Yapı Kredi olacak. Ayrıca; Microsoft, Hopi, KoçSistem, Peak Games, İş Bankası ve daha birçok teknoloji devinin katkılarıyla paneller, seminerler, eğitimler (workshop) ve şirket gezileri düzenlenecek.

 

24, 25 ve 26 Şubat tarihlerinde gerçekleşecek bu 3 günlük etkinliğin ilk 2 gününde yapay zeka, VR, 3 boyutlu yazıcı, big data, siber güvenlik, startup girişimciliği gibi çeşitli güncel teknoloji konularında seminerler, konuşmalar ve paneller olacak. Ayrıca etkinliğin ilk gününde Sahibinden, Getir, Yemek Sepeti, Peak Games gibi şirketlere gezi düzenlenecek. Son gün ise; deep learning, penetration testing gibi konularda eğitimler (workshop) gerçekleştirilecek. Microsoft ortaklığıyla da; görüntü tanıma/işleme, yazı işleme, makine öğrenmesi, arama önerisi, konuşma tanıma, konuşmayı yazıya çevirme, çeviri yapma gibi çok sayıda alanda kullanılan Microsoft Cognitive Services API eğitimi verilecek.

 

Ayrıca, sadece TechSummit katılımcılarına özel olarak, etkinlik kapsamında IBM ortaklığıyla bir hackathon da düzenlenecek.

 

TechSummit ‘17 hakkında daha fazla bilgi almak için kaynak kısmındaki bağlantıyı inceleyebilirsiniz. Etkinliğe kayıt yaptırmak için ise aşağıdaki adrese girebilirsiniz. Katılımın herkese açık olduğunu hatırlatalım. TechSummit katılımcılarına etkinlik sonunda isimli katılım belgesi verileceğini belirtelim.

 

 

Yaşı 20’yi geçmeyen gençlerin çocukluğuna denk gelen dönemler, Club Penguin’in henüz yeni olduğu ve oldukça popüler olduğu dönemlerdi. Kullanıcıların kendine ait penguen karakterlerine sahip oldukları ve bu karaktere giysi, eşya vb. çok sayıda satın alma yapabildiği bu oyunda aynı zamanda kayak merkezi, dojo gibi çok sayıda mekana da gidilebiliyor. 2000’lerin başında Rocketsnail Games isimli şirket tarafından geliştirilen Club Penguin, 2005’te günümüzdeki halinin temeli atılmıştı. Çocuklara yönelik geliştirilen belki de ilk devasa çok oyunculu online oyun olan Club Penguin, çıktığı ilk yıllarda televizyon ve gazetelere bile konu oldu.

 

Ayrıca Bkz.Avustralya’dan araştırma ekibi soyadan grafen üretmeyi başardı 

Artan popülerliğinin sonucunda ise 2007’de Disney tarafından satın alındı. Disney tarafından alındıktan sonra özellikle para ödeyen kullanıcıların çok fazla ayrıcalığa sahip olması konusunda eleştiriliyordu. Son yıllarda ise kullanıcı sayıları düşüşteydi. Şimdi de oyunun geliştiricileri tarafından yapılan duyuruya göre Club Penguin’in hayatına farklı bir şekilde devam edeceği ortaya çıktı.

 

Oyunun geliştiricileri tarafından salı günü yapılan açıklamada, 11 yılı deviren Club Penguin’in 29 Mart’ta kapatılacağı belirtildi. Ancak bu kapanış Club Penguin için tam olarak bir son olmayacak. Çünkü Club Penguin Island isimli bir oyunla yola devam edilecek. Oyunun mobil cihazlar ve bilgisayarlar için çıkacağı açıklansa da başka hiçbir bilgi verilmedi. Şu anki Club Penguin’in Adobe Flash kullandığını ve tarayıcı üzerinden oynandığını belirtmekte fayda var.

 

İsminin çok fazla değişmediği göz önüne alınırsa, yeni oyunun da klasik Club Penguin oynanışı, yapısı gibi özelliklerinden çok fazla uzaklaşmayacağı düşünülebilir. Geliştirici şirketin yaptığı açıklamadaki diğer önemli bir nokta ise, üyeliklerle ilgili. Açıklamada, şimdiki üyelerin oyun kapanmadan hemen önce yeni oyuna geçiş yapma şansı olacağı belirtildi.

 

Ayrıca Bkz.NASA'DAN Küçük uydular için origamiden esinlenilen radyatör 

Club Penguin’in kapanışından önce ise oyunun içinde 1 Şubat’ta çok büyük bir parti verildi. Ayrıca, birkaç gün önce yeni üyelik sistemi de kapatıldı. Ama ücretli üyelerin kapanışa kadar premium özelliklerini kullanabilecekleri belirtiliyor.

 

Çok sayıda kişinin çocukluk döneminde yer edinmiş bu oyunun kapanışı da haliyle internette oldukça ilgi çekti. Bunlardan birkaçını aşağıda görebilirsiniz:

 

 

 

 

Apple kullanan okuyucularımız iOS ve macOS cihazlarda uzun bir süredir bulunan web sayfası kısayollarını ana ekrana ya da masaüstüne ekleme özelliğini hatırlayacaktır. Bu güzel özellik, Chrome tarayıcısı sayesinde Android tarafında da bir süredir bulunuyordu. Hatta Google bu işi daha da ileri götürüp, 2015’te yayınladığı Chrome 51 sürümü ile Web App Install Banners adında bir özellik duyurmuştu. Bu özellik ise web sayfasının ana ekrandaki kısayoluna tıklanarak açıldığı zaman sayfanın kendine özel yüklenme ekranı oluşturmasını ve ayrıca Chrome arayüzünü gizlemesini sağlıyor.

 

Ayrıca Bkz.Google Chrome’un iOS sürümü açık kaynak haline geldi 

Aslında bahsettiğimiz bu özellikler, Progressive Web Apps adlı bir proje adı altında geliştiriliyor. Google’ın bu projedeki amacı geliştiricileri uygulama yapma maliyetinden kurtarmak. Bu proje sayesinde, web sayfanız sanki bir Android ya da iOS uygulamasıymış gibi kullanılıyor. Şimdiye kadar doğal uygulamalardan farklılıkları biraz anlaşılır olsa da Chrome’a gelen yeni güncelleme ile anlaşılması iyice zorlaşacak. Şimdilik Chrome Canary ve gelecek haftalardan itibaren Chrome 57 Beta ile gelecek bu değişikliklerden de bahsedelim.

 

İlk değişiklik, kısayolların bulunduğu konum ile alakalı. Daha önce de belirttiğimiz gibi, Progressive Web Apps özelliği sayesinde web adresinizin ya da daha doğru tabirle uygulama yerine geliştirdiğiniz Web App’inizin kısayolu ana ekranda bulunuyordu. Yeni güncellemeden sonra ise bu kısayol artık uygulama listesinde bulunacak. İkinci önemli değişiklik ise yönlendirme özelliği. Mesela normalde tarayıcınızda mesajlaşma uygulamasında ya da herhangi bir Twitter linkine tıkladığınızda eğer Twitter uygulaması yüklüyse, bu link uygulama üzerinden açılıyor. Artık yeni güncellemeyle, Web App’ler de aynı özelliği sağlayabilecek. Web App’lerin bu güncellemeden önce bile bildirim yollayabildiğini ve erişim izni isteyebildiğini hatırlatmakta fayda var.

 

Ayrıca Bkz.Android için Instant Apps özelliğinin testleri sonunda başladı 

Son bir hatırlatma olarak, Web App’ler için gelen bu yeni özelliklerin henüz sadece beta sürümlere geleceğini belirtelim. Denemek için Play Store’dan Chrome Canary yükleyip chrome://flags adresiyle ayar sayfasına girmeniz gerekiyor. Bu ayar sayfasında da arama yaparak #enable-improved-a2hs isimli ayarı bulup aktif hale getirmeniz gerekiyor.

 

 

Son yıllarda önem verilen bir materyal olan grafen, bir atom kalınlığında olan karbondan oluşmuş bir yapı olarak tarif edilebilir. Grafene verilen önemin artması ise hem bu alandaki kimyasal bilginin artması hem de grafenin aslında teknolojik açıdan ortaya koyduğu güzel sonuçlardan kaynaklanıyor.

 

Bahsettiğimiz bu sonuçların en başında ince olması ve iletkenliğinin yüksek olması sayesinde mini elektronik cihazlarda ve biyomedikal cihazlarda kullanılabilir olması geliyor. Bunun dışında yine bahsettiğimiz özellikler sayesinde günlük hayatımızda kullandığımız bilgisayar, sensör ve güneş panelleri gibi cihazlarda da önemli gelişmeler sağlayabilir. Grafenin belki de en büyük sorunu ise üretim maliyeti ancak şimdi bu konuda da güzel bir haber geldi: Avustralya’daki CSIRO adlı araştırma kurumundan bilim insanları, ticari grafen üretimindeki önemli engellerden birini ortadan kaldırdı ve düşük maliyetle soya tabanlı grafen materyal üretmeyi başardı.

 

Ayrıca Bkz.NASA'DAN Küçük uydular için origamiden esinlenilen radyatör 

CSIRO’nun The University of Sydney, University of Technolohy Sydney ve The Queensland University of Technology’den araştırmacılarla yaptığı ortak çalışmanın sonucunda, “GraphAir” ismini verdikleri teknoloji ortaya çıktı. Yapılan açıklamaya göre bu teknoloji sayesinde çok özel hazırlanmış üretim ortamına gerek kalmıyor. Temel olarak bahsetmek gerekirse bu yeni teknoloji sayesinde normal atmosfer havasında doğal hammaddeler kullanılarak grafen film üretilebiliyor. Bu sayede grafen üretimi daha basit ve daha hızlı hale gelmiş oluyor.

 

Bu teknoloji kullanılmadığında ise grafen üretimi için çok özel olarak kontrol edilen ve sıkıştırılmış patlayıcı gazlar içeren bir ortamda, yüksek sıcaklıklarda saatlerce çalışmak ve çok fazla vakum işlemi yapmak gerekiyor. Ayrıca CSIRO’nun geliştirdiği yeni üretim tekniğiyle üretilen grafenlerin bahsettiğimiz normal yöntemle üretilen grafenlere yakın düzeyde kalitede olduğunu belirtmek gerek.

 

Ayrıca Bkz.Google Chrome’un iOS sürümü açık kaynak haline geldi 

Yine CSIRO tarafından yapılan açıklamada, bu yeni tekniğin detayları da basit bir şekilde anlatılmış. Açıklamaya göre GraphAir teknolojisi sayesinde soya yağı tek bir aşamada grafen filme dönüştürülebiliyor. Bu tek aşama ise soya yağını ısıtmak. Soya yağını ısıttıkları zaman, içindeki moleküller kırılarak grafen üretiminde gerekli olan temel karbon yapı birimlerine dönüşüyor.

 

Teknoloji uzmanlarının tahminlerine göre ucuzlamasıyla beraber bilgisayarlarda da görebileceğimiz grafen için bu yeni yöntem gerçekten de önemli bir adım. Ayrıca bahsettiğimiz yeni üretim teknolojisini geliştiren CSIRO’daki ekibin endüstri partnerleri aradığını belirtelim. Umarız ki gerekli ortaklıkların da kurulmasıyla grafenden faydalanan uzun süreli batarya gibi çok sayıda yeniliği piyasada görürüz.

 

 

Uydularda kullanılan radyatörler genellikle büyük ve ağır oluyor. Bu durum ise CubeSat gibi küçük boyutlardaki uydularda kullanılmalarını engelliyor. CubeSat tipi uyduların 10 cm gibi normal bir uyduya göre çok küçük boyutlara sahip olduğunu hatırlatmakta yarar var. Küçük uyduların bu sorununu çözmek içinse ABD’de Maryland eyaletindeki NASA’nın Goddard isimli yerleşkesinde çalışan teknoloji uzmanı Vivek Dwivedi, Brigham Young Üniversitesi’nden bilim insanlarıyla beraber çalışmış.

 

Bu çalışmanın sonucunda, origamiden esinlenerek akıllı bir radyatör yapmışlar. Şekil hafızası olan alaşımlar gibi sıcaklığa duyarlı çeşitli malzemeler kullanarak yaptıkları 3 boyutlu yapıya sahip bu radyatör; ısıyı korumak için katlanıyor ve ısıyı yaymak için açılıyor. Ayrıca Dünya’dan ya da Güneş’ten ısı emmek için de katlanıyor. Çünkü bu araştırmacılar yaptıkları çalışmalar sonucunda çukurluklar derinleştikçe daha fazla ısı emilimi olduğunu keşfetmişler.

 

Ayrıca Bkz.Işığın “ses duvarı” benzeri bir iz bıraktığı tespit edildi 

Brigham Young’taki bilim insanları hala radyatörün tasarımını iyileştirmek için çalışıyor ancak yine de prototipin yapısını haberimizin başındaki görselden inceleyebilirsiniz. NASA’daki Dwivedi ise radyatörün ısı koruma ve yayma özelliklerini iyileştirmek için vanadyum oksitten yapılacak bir kaplama üzerinde çalışıyor. Normalde yarı iletken halde bulunan bu madde, 68 °C’a çıkarıldığında metal hale geçiyor. Metal hale geçtiği zaman ısı yayma özelliği arttığı için ve uzayda sıcaklıklar çok fazla dalgalandığı için Dwivedi bu materyalin geçiş sıcaklığını düşürmek için bir yol arıyor. Şimdiki planı ise, vanadyum oksidin üzerine oldukça ince gümüş ve titanyum katmanları uygulamak.

 

Şimdilik bu araştırmacılar radyatörü geliştirmeyi bitirmiş olmasa da, bitirdikleri zaman küçük boyutlardaki uyduların yüzeyine uygulanabilecek hala gelecek. Bu heyecan verici gelişmede rol oynayan NASA Goddard Uzay Uçuş Merkezi’nin diğer gelişmeleri için, bu merkezin çıkardığı derginin son sayılarını kaynaktaki bağlantıdan takip edebilirsiniz:

 

Google, iOS için Chrome’un kodlarını açık hale getirerek hem açık kaynak dünyası için hem de kullanıcılar için önemli bir adıma imza attı. Takip eden okuyucularımızın bildiği gibi Google’un Chrome tarayıcısı Chromium isimli açık kaynak projeye dayandığı için açık kaynaklı. Ancak önemli bir nokta var ki Chrome’un iOS versiyonu açık kaynaklı değildi. Bunun nedeni ise Apple’ın koyduğu bir şart: iOS’taki tarayıcıların WebKit isimli görüntüleme motorunu kullanmaları gerekiyor. Bu şarttan dolayı Google, iOS’ta kendi görüntüleme motorunu kullanamıyordu.

 

Dolayısıyla diğer platformlar için yazdığı kodu da iOS sürümüne aktaramıyordu. Sonuç olarak, iOS sürümünün kodları oldukça farklılık gösteriyordu ve açık kaynak değildi. Şimdi ise işler değişti: Google, Chrome’un iOS sürümünün kodlarını Chromium projesine ekledi. Bunun bir sonucu olarak artık iOS geliştiricileri Chrome’un iOS sürümünün kodlarını inceleyerek açıkları daha kolay bir şekilde bulabilirler.

 

Ayrıca Bkz.Google servisleri üzerinden 1 milyar dolarlık hack 

Google tarafından da bu konuda bir ekleme geldi. Google’un yaptığı açıklamaya göre, kodlar artık açık halde olduğu için Chrome iOS sürümünün geliştirilmesi hızlanacak. Ayrıca şirketin Chromium'da yaptığı testler artık iOS için de geçerli olacağı için, çapraz platform özellikler geliştirmek de daha kolay hale gelecek. Diğer bir deyişle, programlamayla bir alakanız olmasa ile bu yeni gelişme işinize yaracak. Bu durum sayesinde artık daha sık gelecek güncellemeler ile Chrome iOS sürümünün Android sürümüne yaklaşması kolaylaşacak.

 

 

Visual Studio ürünlerini takip eden kullanıcılarımızın hatırlayacağı gibi birkaç ay önce Microsoft tarafından Visual Studio 2017 resmi olarak tanıtılmıştı. Ayrıca tanıtımla beraber “release candidate” yani sürüm adayı da ortaya çıkmıştı. Visual Studio’nun bu son serisi, Visual Studio “15” adıyla uzun bir süredir önizleme durumundaydı. Bu yeni seri ile öncekilere bazı geliştirmeler yapılmış, ayrıca mobil ve çapraz platform geliştirmeye verilen önem artırılmış durumda.

 

Ayrıca Bkz.Microsoft'tan tablete dönüşebilen akıllı telefon 

Şimdi de Microsoft tarafından Visual Studio 2017 için yeni bir güncelleme daha yayınlandı. Bu güncellemeyle beraber bazı yeni özellikler eklenmiş ve bazı sorunlar düzeltilmiş. Ayrıca Microsoft tarafından Visual Studio 2017 Release Candidate (RC) için yayınlanan bu güncellemenin getirdikleriyle alakalı bir özet rapor da yayınlandı. Raporda geçen bazı yenilik ve düzeltmeler şu şekilde:

 

 

Ayrıca, yeni sürüm de dikkat çeken diğer bir nokta ise Veri Bilimi ve Python geliştirme ortamı iş yüklerinin kaldırılmış olması. Microsoft’tan gelen bir açıklamada, Visual Studio 2017’nin halka açık sürümünün yayınlanmasına yaklaşıldıkça bazı özelliklerin gereklilikleri karşılayamayacak olduğu belirtildi. Bu gereklikler arasından İngilizce dışındaki dillere çeviri de var. Sonuç olarak, bu gibi durumların daha sonradan ayrı indirilebilir paketlerle halledileceği belirtildi.

 

Ayrıca Bkz.Wordpress’te ortaya çıkan 3 önemli güvenlik açığı kapatıldı 

Son olarak, Microsoft tarafından sürüm adayını kullanan kullanıcıların hataları bildirmesi, gelişmeleri ilgili forumlarda takip etmesi ve UserVoice üzerinden sesli önerilerde bulunması istendi. Visual Studio 2017 Release Candidate’nin son sürümündeki tüm düzeltmeler ve bilinen hataların listesini aşağıdaki Microsoft sayfasından görüntüleyebilirsiniz:

 

 

 

Teknolojiyi takip eden çoğu kişinin bildiği gibi Apple, Silikon Vadisi’ndeki şirketler arasından belki de kişisel verilerin gizliliği konusuna en çok önem veren şirkettir. Hatta yine bazı okuyucularımızın hatırlayacağı gibi, ABD’de yaşanan bir olayda Apple suçlunun iPhone’unun şifresini kırmayı reddederek FBI’ya bile karşı gelmişti. Ancak şimdi gelen ilginç bir haber, Apple’a olan bu konudaki güveni sarsabilir. Çünkü gelen habere göre iOS’a gelecek iCloud Analytics isimli yeni bir özellik ile kullanıcıdan çeşitli veriler toplanarak Siri gibi servisler “daha iyi hale getirilecek”.

 

Ayrıca Bkz.AppStore'da beklenen yenilik: uygulamalar içerden oylanabilecek 

Ayrıca Apple CEO’su Tim Cook’un daha önce Silikon Vadisi şirketlerini, kişisel verileri kullanarak para kazanmak konusunda eleştirdiğini ve Apple’ın böyle bir şirket olmak istemediğini belirtmekte fayda var. Görünüşe bakılırsa Apple; Google, Facebook ve Microsoft gibi rakipleriyle mücadele edebilmek için akıllı servislerini daha kişisel hale getirmek amacıyla kişisel verileri kullanmaya başlayacak.

 

Şirketin bu hassas konudaki açıklaması ise akıllı servislerin ve güçlü gizliliğin bir arada olabileceği yönünde. Geçen hafta yayınlanan iOS 10.3 betasıyla beraber gizlilik ayarları bölmesinde iCloud hesabınızdaki verileri analiz ederek akıllı özelliklerin geliştirilmesi için izniniz isteniyor. Bahsedilen veriler arasında e-postalar, dosyalar, takvimler, notlar, fotoğraflar, şifre senkronizasyonu, iTunes ve Find My iPhone bulunuyor.

 

“iCloud Analytics & Privacy” isimli kısımda ise bu yeni özelliğin kişisel verilerin gizliliğini ihlal etmediğine dair bir açıklama verilmiş. Bu açıklamaya göre Apple’ın geçen sene iOS 10 ile beraber tanıttığı “differential privacy” isimli teknik gibi çeşitli yöntemlerle toplanan kişisel verilerinize matematiksel olarak “gürültü” ekleniyor. Bu sayede kişisel verileriniz kullanılarak çeşitli servisler daha akıllı hale gelirken, kişisel profiliniz çıkarılmamış oluyor. Ayrıca kişisel verileriniz kullanılarak oluşturulan raporların hiçbirinin Apple’a gitmediği ve silindiği ifade ediliyor. Dikkat çekici ve büyük ihtimalle de kasten anlamı geniş olarak yazılan diğer bir ifadede ise Analytics özelliğinin; telefonunuzun yazılım ve donanım özellikleri, performans istatistikleri, cihazınızı ve uygulamaları nasıl kullandığınıza dair bilgileri kullanabileceği belirtilmiş.

 

Ayrıca Bkz.macOS’e mavi ışık azaltma özelliği (Night Shift) geliyor 

Her ne kadar Apple’ın geçmişteki tutumları gizlilik konusunda güven verse de büyük şirketlerin yaptıklarına bakıldığı zaman genellikle para kazanmayı kişisel gizliliğin önünde tuttukları da dikkate değer bir gerçek. Apple, bu yeni özellikte kişisel gizliliğe yönelik hiçbir sıkıntı olmayacağını söylemiş olsa da inanıp inanmamak size kalmış durumda. Bu konudaki yorumlarınızı bekliyoruz.