




*** Kayyum sırası Park Holding'te (Ciner Grup) ***
Turgay Ciner hakkında yakalama kararı çıkarıldı
Can Holding soruşturmasında Turgay Ciner hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Park Holding ve bağlı şirketler TMSF'ye devredildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Can Holding soruşturması kapsamındaki gelişmeleri duyurdu. "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme" suçlamasıyla yürütülen soruşturmada yurtdışında bulunan Turgay Ciner hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
Soruşturma kapsamında örgüt kurucusu ve yöneticisi Kemal Can'ın 28 Eylül'de ifadesi alındı. Can aynı gün suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve malvarlığı değerlerinin gayrimeşru kaynağını gizleme suçlarından tutuklandı.
Başsavcılık açıklamasına göre Can Holding A.Ş., 22 Aralık 2024 tarihli Pay Alım-Satım Sözleşmesi ile Ciner Grubu çatısı altında faaliyet gösteren 9 medya kuruluşunu satın aldı. Bu kuruluşlar arasında Ciner Medya TV Hizmetleri A.Ş., Show Televizyon Yayıncılık A.Ş., Habertürk Gazetecilik A.Ş., HT Spor Televizyon Yayıncılık A.Ş. bulunuyor.
Ayrıca C Görsel Yayınları A.Ş., Kanal 1 Görsel Televizyon Prodüksiyon A.Ş., Ciner Dijital Yayın Hizmetleri A.Ş., Boğaziçi Radyo ve Televizyon Yayıncılığı A.Ş. ve C Yapım Filmcilik Prodüksiyon A.Ş. da devredilen şirketler arasında yer alıyor.
Park Holding TMSF'ye devredildi
Savcılık, satın alma ve devir işlemlerinde örgüt faaliyeti kapsamında suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama yönünde kuvvetli şüphe bulunduğunu belirtti. Bu nedenle Turgay Ciner'in sahibi ve yetkilisi olduğu Park Holding A.Ş. ile bağlı 3 şirketi TMSF'ye devredildi.
İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliği'nin 28 Eylül 2025 tarihli kararıyla TMSF Başkanlığı, Park Holding A.Ş.'ye kayyum olarak atandı. Bu kapsamda AFC İthalat İhracat Turizm A.Ş., Zeyfa İthalat İhracat A.Ş. ve Silopi Elektrik Üretim A.Ş. de kayyumluk kapsamına alındı.
10 şüpheli gözaltına alındı
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ile birlikte operasyonel çalışma düzenlendi. Park Holding A.Ş., AFC İthalat A.Ş. ve Silopi Elektrik Üretim A.Ş. şirketlerinin yöneticileri olan 10 şüpheli hakkında eşzamanlı yakalama kararı uygulandı.
Turgay Ciner Hakkında Yakalama Kararı Çıkarıldı - Memurlar.Net
*** Kleopatra'nın Mezarına Yaklaşılmış Olabilir ***
Antik Mısır Tapınağında Kleopatra’ya Dair Kanıtlar Artıyor
Mısır’daki bir tapınakta Kleopatra’yı tasvir eden yüzlerce sikke keşfedildi. Bir arkeolog, kraliçenin mezarının yakınlarda olduğuna inanıyor.

Eğer doğrulanırsa bu, Kleopatra’nın keşfedilen 8. tasviri olacak. C: Kenneth Garret
Arkeolog Kathleen Martínez, 20 yıldır Kleopatra’yı araştırıyor. Martínez, diğer arkeologların gözden çıkardığı yerlerde bulunan bazı son derece ilginç buluntuları bir araya getiriyor.
Tüm Mısır kralları ve kraliçeleri gibi VII. Kleopatra’nın da ilahi bir varlığın vücut bulmuş hali olduğuna inanılıyordu. Özellikle de iyileşme ve sihir tanrıçası olan İsis’in. Kleopatra, Ptolemaios Krallığı’nın son hükümdarıydı ve MÖ 51’den MÖ 30’a kadar süren hükümdarlığı oldukça ilgi çekici bir dönem.
Kleopatra, 18 yaşında tahta çıktı ve tahtı küçük kardeşiyle paylaştı. Ancak kardeşi daha sonra onu tahttan indirdi ve Kleopatra, Roma İmparatoru Julius Caesar ile ittifak arayışına girdi. MÖ 44’te Caesar’ın suikasta uğramasının ardından bu kez Roma generali Marcus Antonius ile ittifak kurdu. Bu ittifak büyük bir aşka dönüştü, ancak işler hızla kötüye gitti.
Kleopatra zeki bir stratejist ve bir kadın liderdi — bu da Romalıların pek hoşuna gitmedi. Onu ölümcül bir canavar ve baştan çıkarıcı olarak damgaladılar. Savaş patlak verince ve yenilgileri kaçınılmaz görünmeye başlayınca âşıklar Mısır’a kaçtı, ancak ertesi yıl Mısır işgal edildi.
Rivayete göre Marcus Antonius, kendini hançerleyerek hayatına son verdi. Bunun ardından Kleopatra da artık günlerinin sayılı olduğunu anlamış olmalıydı. Normalde Roma’ya düşman olan biri ele geçirildiğinde, yenilgisinin ardından sokaklarda sürüklenirdi. Ancak Kleopatra halkın karşısına bir heykel formunda çıkarıldı.
Bir teoriye göre Kleopatra, Roma’nın elinde ölürse kalıntılarının başına gelecekleri bildiği için, bedeninin başka bir yere nakledilmesi için gizli düzenlemeler yaptı. Güvende olacağı, Marcus Antonius ile öteki dünyada buluşabileceği bir yer. Neresi mi? İşte asıl büyük soru bu.
Martínez’in bu sorunun peşine düşmesi, onu Mısır’da daha önce araştırılmış ama pek ilgi çekici bulunmamış bir tapınağa götürdü. Bu ilgisizlik, Martínez’i ilk etapta Taposiris Magna’ya çeken şeydi. Tapınağın temel dolgularında bulunan bir cam plaka, buranın bir İsis tapınağı olduğunu ortaya çıkarınca kazı ekibi için işler oldukça heyecan verici bir hâl aldı.
Martínez’in Taposiris Magna’ya yaptığı sonraki ziyaretler, kum ve toprağın altında saklı başka şeyleri de ortaya çıkardı. Tarihsel ayrıntılarla kazınmış bir dikilitaş, buranın Mısır’daki en önemli İsis tapınaklarından biri olduğunu kanıtladı. Yüzlerce Kleopatra tasvirli sikke ve babasına ait olduğu düşünülen bir büst bulundu. Ardından ekip başka bir şeye ulaştı.
Kumda küçük bir kafa – tarama teknolojileriyle yerdeki anomali görülmeseydi kolayca gözden kaçabilirdi. Tasvir edilen kişinin belirgin bir burnu ve taç benzeri bir başlığın altına toplanmış saçları vardı. Martínez’e göre bu, artık çok iyi tanıdığı birine benziyordu: Kleopatra’ya. Martínez, eğer doğrulanırsa bu büstün şimdiye kadar keşfedilmiş sekizinci Kleopatra büstü olacağını ve Kleopatra’nın kendisini nasıl betimlettiğini görmemize nadir bir fırsat sunacağını söylüyor.
“Henüz doğrulama sürecindeyiz” diyor Martínez. “ABD, İngiltere ve Almanya’dan uzmanlara başvuruyoruz.”
“Dünya genelinde sadece yedi Kleopatra tasviri var, bu yüzden onu doğrulamak için başvurulabilecek tek bir standart imge yok. Bu nedenle uzmanların değerlendirmelerine güveniyoruz. Ama keşif bağlamı nedeniyle oldukça iyimseriz.”
“Ayrıca 336 adet Kleopatra tasvirli sikkemiz var ve o hendekte saklanmış seramikler bulduk. Bunlar da çağ değişimi döneminden. Yani bu nesneleri buraya saklayan kişinin bunu Kleopatra zamanında yaptığını kesin olarak biliyoruz.”

Kathleen Martínez, Kleopatra’nın arandığı yer Taposiris Magna tapınağında. C: National Geographic
Gizli Bir Geçit ve Batık Bir Liman
Ancak hikâye burada bitmiyor. Taposiris Magna’da kumun altında bir başka şey daha saklıydı: denize uzanan devasa bir yeraltı tüneli. Bu tünelin sonunda suyun altında insan yapımı yapılar bulundu. Mısır Turizm ve Eski Eserler Bakanlığı, bunların batık bir liman olduğunu doğruladı.
Antik haritalara göre bu bölge bir zamanlar açıkta adaları olan bir yarımadaydı. Ancak İskenderiye bir deprem ve tsunami ile vurulduğunda arazinin büyük bir kısmı denize göçtü. Peki bu tünel o adalardan birine mi çıkıyordu? Öyleyse bu, Kleopatra’nın mezarına götürüldüğü gizli geçit olabilir mi?
Gizemli hikâyenin bir sonraki parçasını birleştirmek için hâlâ yapılacak çok iş var, ancak Martínez’in ekibi yakında yeniden başlamayı umuyor.
“Son iki yıldır Dr. Robert Ballard ve Dr. Larry Mayer ile birlikte yaptığımız şey, dalış yapabileceğimiz yerler elde etmek için yapıların haritalanmasıydı; çünkü bugün orası açık deniz ve dalış yapmak çok zor”.
Martínez, “Ayrıca siyah bayrak koşulları var, yani tehlikeli, üstelik burası bir askeri bölge. Bu yüzden Ballard’dan dalgıç gönderebileceğimiz ve görsel inceleme yapabileceğimiz yerleri tespit etmesi için umutsuzca yardım istedim. Ancak su altındaki yapıların yerini görsel olarak tespit etmeye ne kadar yıl sonra başlayabileceğimizi bilemeyiz. Üstelik bunlar en az 1.500 yıldır denizin altında ve her şey tortu ve mercanla kaplı durumda” diyor.
“Dr. Ballard ve Dr. Mayer’in yaptığı muhteşem iş, bir harita hazırlamaktı ve artık elimizde koordinatlar var. Yakında tekrar başlayacağımız çalışma sezonunda, ekiple birlikte gidip dalış yapıp kazı yapmayı planlıyoruz.”
Antik Mısır Tapınağında Kleopatra'ya Dair Kanıtlar Artıyor - Arkeofili
*** Hindistan'da 3 Milyon Yıllık İnsan İzleri ***
Hindistan’da İnsan Atalarına Dair 3 Milyon Yıllık Bulgular!
İlk atalarımızın Afrika’dan ilk kez yaklaşık 2 milyon yıl önce ayrıldığı düşünülüyordu, dolayısıyla bu bulgular oldukça iddialı.

Stegodon’un kaval kemiğindeki kesik izleri. C: Malassé, Anne Dambricourt, et al. 2025.
Buzul Çağı’nın başlamasından önce, küresel ısınma dönemlerinden biri muson yağmurlarının daha kuzeye kaymasına yol açmış olabilir. Bu da tarihöncesi homininlerin Afrika’dan çıkıp Kazak bozkırlarını ve Hindukuş Dağları’nı geçerek yaklaşık 3 milyon yıl önce Hindistan’ın kuzeyine ulaşmalarını mümkün kılmış olabilir. En azından, yeni bir araştırmanın yazarlarının öne sürdüğü teori bu yönde — her ne kadar Asya’da bu yaşta insan fosilleri hiç bulunmamış olsa da.
Bugüne kadar, Afrika dışında bulunan en eski kesin hominin kalıntıları Gürcistan’ın Dmanisi bölgesinden geliyor ve yaklaşık 1,85 milyon yıl öncesine tarihleniyor. Ancak 1980’lerin ortasında, Çin’deki arkeologlar Longgupo adlı bir bölgede, yaklaşık 2,5 milyon yıl öncesine ait olduğu düşünülen bir çene kemiği ve bir dizi taş alet keşfetmişti.
Birkaç yıl sonra bu çene kemiğinin soyu tükenmiş bilinmeyen bir maymun türüne ait olduğu anlaşıldı. Ancak çoğu araştırmacı, bölgede bulunan taş aletlerin gerçekten insanlar tarafından yapılmış olduğu konusunda hemfikir. Fakat ortada gerçek bir fosil olmayınca, o aletlerin oraya nasıl ve ne zaman geldiğini, yani homininlerin o bölgede bulunup bulunmadığını söylemek zorlaşıyor.
Yeni çalışmanın yazarlarına göre, Longgupo’da bulunanlara benzeyen çok sayıda taş alet, Pencap’ta yer alan Masol adlı bir bölgede bulundu ve burada homininler tarafından hayvanların kesildiğine dair “inkâr edilemez” kanıtlar tespit edildi. Araştırmacılar taş aletleri ve üzerinde kesim izleri bulunan kemikleri 2,95 milyon yıl öncesine tarihlendirerek, atalarımızın bu kadar erken bir dönemde gerçekten Hindistan Yarımadası’na ulaşmış olabileceğini test etmeye çalışıyor.

Bir kaval kemiğinde kasıtlı kesme izleri. C: Malassé, Anne Dambricourt, et al. 2025.
Bu dönemin paleoklimatik olaylarını yeniden kurgulayan ekip, 2,97 ile 2,96 milyon yıl önce meydana gelen bir ısınma döneminin yaz aylarında Ekvatoral Yakınsama Kuşağı’nın (ITCZ) Afrika ve Arabistan’dan daha kuzeye kaymasına yol açmış olabileceğini öne sürüyor.
ITCZ, muson yağmurlarını oluşturan iklim kuşağı olduğundan, bu kayma Orta Asya’nın kurak bölgelerini yemyeşil ekosistemlere dönüştürmüş, böylece eski homininlerin bu bölgelerden geçerek Hindistan’a ulaşmasını sağlamış olabilir. Hatta hareket ettikleri sırada, yaklaşık 3 milyon yıl önce Bering Boğazı’nın donmasıyla Kuzey Amerika’dan Asya’ya geçmiş olan yabani at sürüleriyle bile karşılaşmış olabilirler ve bu sürüler aynı rotayı takip ederek Masol’a kadar ulaşmış olabilir.
Ancak Longgupo’da olduğu gibi, Masol’daki en büyük sorun da herhangi bir insan kalıntısının bulunmamış olması. Taş aletler ve kesim izleri insan varlığını düşündürse de, belirli bir zaman diliminde atalarımızın gerçekten orada bulunduğuna dair kesin bir kanıt sayılmaz.
Bu nedenle, araştırmacıların ortaya koyduğu senaryo ilgi çekici olsa da, bilim insanlarının büyük çoğunluğu homininlerin Asya’da 1,85 milyon yıldan daha eskiye tarihlenen bir varlığı olduğuna şüpheyle yaklaşacak ve Afrika’dan daha erken çıkış fikrini kabul etmek için gerçek fosiller görmeyi bekleyecekler.
Çalışmanın yazarları da, insanlarının kesin olarak Masol’da 2,95 milyon yıl önce bulunduğunu iddia etmiyor; sadece eğer oradalarsa nasıl gitmiş olabileceklerine dair bir olasılık modeli çiziyorlar.
Hindistan’da İnsan Atalarına Dair 3 Milyon Yıllık Bulgular! - Arkeofili
40 adet F-35
40 adet F-16 Blok 70
bilumum sayıda füze ve alt sistemler
THY'larında kullanmak üzere 250 adet Boing yolcu uçağı
300 milyar dolarlık siparişlerin ardından
şimdi de,
BOTAŞ, Mercuria adlı abd gaz şirketi ile 20 yıllık LNG gaz tedarik anlaşması imzalamış.
AKP, iktidarını devam ettirmek için milletin parasını ABD'ye rüşvet olarak veriyor.
körfez araplarından bir farkımız kalmadı.
THY Boeing'e kaç uçaklık sipariş verecek? - Havacılık, Savunma, Uzay ve Teknoloji Haberleri
Bloomberg, Trump-Erdoğan zirvesini yazdı: 250 Boeing uçağı ve ek f-16 siparişi verilecek
İsrail kabinesinde yer alan bakanların telefon numaraları paylaşıldı.
watsapp'tan ekleyip küfür edenler varmış...
+972542626307 - Eliyahu Revivo
+972508699134 - Galit Distel Atbaryan
+972508875544 - Nissim Vaturi
+972504276871 - Shalom Danino
+972523274333 - Haim Katz
+972502002004 - Ofir Akunis
+972528699952 - Tali Gotliv
+972546929814 - Hanoch Milwidsky
+972546742067 - Boaz Bismut
+972506216828 - Moshe Saada
+972505562256 - Eliyahu Dellal
+972506200039 - Gila Gamliel
+972506231238 - Ofir Katz
+972544461414 - Mai Golan
*** İzmir'deki Smyrna Kazısı C.B. Kararıyla mühürlendi ***
İzmir’deki Smyrna Kazısı Cumhurbaşkanlığı Kararıyla Mühürlendi
İzmir, Bayraklı’da yaklaşık bir asırdır süren Eski Smyrna kazısı Cumhurbaşkanlığı kararıyla mühürlendi, arkeologların erişimi kısıtlandı ve kazı envanterlerine el konuldu.
Bayraklı ilçesinde yer alan, Smyrna’nın ilk kurulduğu nokta olan ve MÖ 3. binyıla kadar izler taşıyan Bayraklı Höyüğünde ilk bilimsel çalışmalara 1948 yılında başlandı. Antik kent önemli ölçüde ortaya çıkartılırken, 2014 yılından bu yana kazı çalışmaları Ege Üniversitesi liderliğinde yürütülüyor.
Ancak şimdi bilinmeyen bir nedenle Bayraklı ilçesinde, antik Smyrna kentinin bulunduğu höyükte yaklaşık 100 yıldır devam eden kazılar durduruldu. Gazete Yenigün’den Nurcan Etik’in haberine göre, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Ege Üniversitesi adına yürütülen ve 2014’ten bu yana Prof. Dr. Cumhur Tanrıver başkanlığında sürdürülen çalışmalar, iki gün önce Cumhurbaşkanlığı tarafından alınan kararla mühürlendi.
Alanın mühürlenmesiyle birlikte arkeologların kazıya erişiminin engellendiği, ayrıca mevcut kazı envanterlerine de el konulduğu bildirildi.
Alışılagelmişin Dışında Bir Karar
Türkiye’de son yıllarda kazı başkanlarının bilimsel gerekçe gösterilmeksizin görevden alınmasına sıkça rastlansa da, bu kararlar genellikle Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından veriliyordu. Bayraklı’daki Smyrna kazısı ise farklı bir uygulamayla doğrudan Cumhurbaşkanlığı kararı ile durduruldu.
Bu karar, yalnızca kazı başkanının görevden alınmasını değil, aynı zamanda kazı alanının mühürlenmesini de kapsıyor. Ancak kamuoyuna herhangi bir gerekçe sunulmadı.
Kararın nedenine ilişkin resmi bir açıklama yapılmazken, Prof. Dr. Cumhur Tanrıver kısa süre önce — 6 Ağustos 2025’te — Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen Uluslararası Arkeoloji Sempozyumu ve Arkeolojinin Altın Çağı Sergisine katılmıştı.
Kazı alanında çalışmaların tamamen durup durmadığı veya yeniden başlayıp başlamayacağı şu anda belirsizliğini koruyor. Cumhurbaşkanlığı ya da Bakanlık tarafından resmi bir açıklama yapılmadığı için, Eski Smyrna Höyüğü’nde araştırmaların akıbeti belirsiz.
İzmir’deki Smyrna Kazısı Cumhurbaşkanlığı Kararıyla Mühürlendi - Arkeofili
Dünya'nın iç çekirdiği, kuzey doğuya doğru kaymış.
bunun sonucu olarak da Sibirya'nın altında komple bir magma yükselmesi tespit edilmiş.
sibirya'daki torf yangınlarının,
kuyulardaki sıcak su çıkışlarının,
manyetik kutbun kaymasının,
Derin depremlerde meydana gelen artışın,
genel olarak tüm deprem büyüklüklerinin ve sayılarındaki artışın
vs...
bununla ilişkili olduğuna dair bilimsel veriler var.
Pancar lobisi mi, NBŞ lobisi mi? Şeker sektöründe büyük oyun!
Bakın şeker sektöründe neler oluyor, gözümüzü dört açıp izlememiz gerekiyor. Tarım Bakanlığı, nişasta bazlı şeker (NBŞ) üreten firmalara ve alsatçılara tam 1 milyar 400 milyon lira ceza kesti. Ama bu cezaların hangi firmalara kesildiği kamuoyuna açıklanmadı.
Neden?
Çünkü arkada büyük bir kavga dönüyor ve bu kavga, sektörün karanlık yüzünü ortaya seriyor.
Ama gelin görün ki, cezaların duyulmaması yetmedi; hemen arkasından NBŞ’yi aklayan yazılar servis edilmeye başlandı. Sosyal medyada bazı gazeteciler de bunları paylaşarak sanki masum bir habermiş gibi destek verdi.
Ama durum o kadar net ki: milyarlık cezalar var, kayıtdışılık tavan yapmış, ama milletin gözünü boyamak için NBŞ’yi aklama operasyonu başlatılmış durumda.
Mesela Mynet’ten Sedef Karatay’ın haberinde deniliyor ki, NBŞ, pancar şekerinden farkı yokmuş. Avrupa örnek gösterilmiş, Türkiye’de üretim 10 kat düşükmüş. Ama işin aslı, yüzde 2,5 kota gösterilerek, kayıtdışılığın üstü güzel bir şekilde örtülmüş.
Şeker sektöründe neler yaşanıyor bir düşünün: Şeker Kurulu kapatıldı, denetimsizlik tam gaz devam ediyor. NBŞ kotası geçmişte yüzde 10 iken firmalar her yıl “kota yetmiyor, glikoz açığı var” diyerek ortalığı ayağa kaldırıyorlardı. Ama ne oldu ise 2018’de Şeker Kurulu kapatıldıktan sonra NBŞ lobisinin sesi soluğu kesildi. Kotaların yüzde 2,5’a düşürülmesine karşılık tam bir sessizliğe büründüler.
Neden acaba?
Birileri çıkıp bunun mantığını bir anlatsınlar bakalım...
Demek ki sorun kotaların düşürülmesinde değil, sistem içinde oturmuş kayıtdışılıkta.
Zaten Tarım Bakanlığı’nın kestiği 1,4 milyar liralık ceza da bunu net gösteriyor. Ama bakıyorsunuz, hiç gündemde yokken biranda NBŞ’yi masumlaştıran haberler servis edilmeye başlandı.
"Zehir değilmiş, pancar şekeri gibiymiş” diye...
Hatta Avrupa’daki veriler de çarpıtılarak, aslında Türkiye’de neredeyse hiç NBŞ’nin tüketilmediği ima edilmeye çalışılıyor.
İşte burası kritik: arkada milyarlarca lira kayıtdışılık dönüyor, halk ne tükettiğini bilmiyor ama gözümüzün içine baka baka milletin kafası karıştırılıyor.
Gazeteci Ersoy Dede, Sedef Karatay’ın haberini paylaşarak Türkiye’de bir “pancar lobisi” teorisi üretmiş ve pancar lobisinin NBŞ’yi şeytan ilan etmeyi görev edindiğini ileri sürerek takipçilerini 'dikkatli olmak lazım' diye uyarmış. Ama burada sorgulanması gereken bir nokta var: Pancar lobisi derken, aslında kendisi NBŞ’nin lobiciliğini yapmış olmuyor mu?
Öte yandan, eğer Türkiye gerçekten bir pancar lobisi olmuş olsaydı, 2018’e kadar NBŞ'ye yüzde 10’un üstünde kota verilmesine izin verilir miydi ve 2018 yılından sonra da kayıtdışılık bu kadar rahat yaşanabilir miydi?
Elbette hayır.
Çağlar Cilara da aynı haberi alıntılayarak, Avrupa’da Türkiye’den 10 kat fazla NBŞ tüketimi olduğunu belirterek, habere destek verdi.
En manidar paylaşım ise Beyaz TV’de yayınlanan ‘Ne Var Ne Yok’ programının sunucusu Türker Akıncı’dan geldi. Akıncı, NBŞ’yi aklayan habere atıfta bulunarak, “İnanın gerçeğin bu olduğunu bilmiyordum. Çok şaşırdım” dedi ve NBŞ aleyhine yapılan haberleri geçmişte tereyağıyla ilgili söylenen olumsuz sözlere benzetti.
Yani bir gazeteci bilmediği, takip etmediği bir sektörle ilgili çıkan habere hemen böyle balıklama atlayarak keskin ifade ile nasıl destek verebilir, inanın anlaşılır gibi değil.
Gazeteci Hacı Yakışıklı da 'ben de bir şeyler söyleyeyim' tarzında aynı haberi alıntılayarak bir şeyler demek istemiş ancak paylaştığından kendisi de bir şey anladığını zannetmiyorum.
Sonuç olarak bu gazeteci arkadaşlara acizane tavsiyem şu:
Madem NBŞ sizler için bu kadar önemli, pancar lobisi tarafından şeytan gibi gösterilmeye çalışılıyor en azından sektörü biraz araştırın.
Her yıl Türkiye’nin ihtiyacı kadar şeker kotası belirlenmesine rağmen Türkşeker’in, özel fabrikaların ve kooperatif fabrikaların stoklarında ne kadar şeker kaldığını, bu şekerlerin neden satılamadığını, şekerin satılamamasından dolayı özellikle kamu fabrikalarının büyük bir zararın içine sürüklendiğini bir inceleyin bakalım ne göreceksiniz!
Tarım Bakanlığı’nın NBŞ firmalarına 1,4 milyar lira ceza keserken hangi kriterlere dayandığını ve ceza kesilen firmaların neden kamuoyuna açıklanmadığını sorgulayın. Sorgulayın bakalım karşınıza ne çıkacak?
Aksi takdirde, “pancar lobisi var” diyerek NBŞ’nin lobiciliğine soyunduğunuzu o kadar belli ediyorsunuz ki bunu da bilmenizi isterim.




Gazeteciler nişasta bazlı şekerleri aklama yarışına girdi! - Tarım Haberleri
"Sürekli savaşların yaşam kanunu olduğu bu dünyada, savaşmak istemeyen yaşam hakkına sahip değildir." Adolf HİTLER |

Son Giriş: 8 sa. önce
Son Mesaj Zamanı: 15 sa.
Mesaj Sayısı: 1.191
Gerçek Toplam Mesaj Sayısı: 3.724
İkinci El Bölümü Mesajları: 1
Konularının görüntülenme sayısı: 100.134 (Bu ay: 5.386)
Toplam aldığı artı oy sayısı: 5.904 (Bu hafta: 3)
En çok mesaj yazdığı forum bölümü: Konu Dışı / Off Topic

