Şimdi Ara

Edebiyatımızdaki En Güzel Beyitler, Kıtalar, Şiirler... (7. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
1.308
Cevap
11
Favori
167.433
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 56789
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • @vaynett seni tebrik etmek lazım doğrusu bune gayret...

    Bende diyorum bu konu niye hep üstte
  • quote:

    Orjinalden alıntı: _Cizre_

    @vaynett seni tebrik etmek lazım doğrusu bune gayret...

    Bende diyorum bu konu niye hep üstte

    Hocam Bilim ve Kültür bölümü...atalarımızın düşünce yapısına saygı duyulmalı ve onları daha iyi anlamalıyız ..kültür dendiğinde ilk akla gelen gelen kavram dil olmalıdır...edebiyatın malzemesi dildir,Kültür ile dil birbirinden ayrılmaz bir bütündür..Edebiyat ise Kültürün dil ile süslenmiş halidir burada yer alan ifadeler ise edebiyatımızın en güçlü söylemleri ve en can alıcı şiir parçalarıdır,edebiyatımız bildiğiniz gibi çok köklü ve derindir daha unuttuğumuz nice deryalar vardır bu anlamda ama elimizden geldiğince bu bölümde bunu yaşatmaya çalışıyoruz
    Edit;Bence bu tür konular kültür ile ilgili bir bölümde üst konu olmalıdır



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vaynett -- 26 Aralık 2007; 21:42:33 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: vaynett

    Edit;Bence bu tür konular kültür ile ilgili bir bölümde üst konu olmalıdır


    +1
    haklsın bencede öyle olmalı...

    Kusuruma bakmayasın. espirisine işte...
  • Akıl senin için iyi ve yeminli bir dosttur. Bilgi senin için çok merhametli bir kardeştir.
    Allah'tan ne gelirse ona râzı ol!
    Bir insan bütün dünyaya tamamen sahip olsa bile, sonunda dünya kalır; onun kısmetine ancak iki top bez düşer.
    Bu dünya renkli bir gölge gibidir, onun peşine düşersen kaçar; sen kaçarsan o seni kovalar..
    Eğer kendine candan bağlı birisini arıyorsan, sözün kısası, kendinden daha candan birini bulamazsın.
    Elini uzatarak gökteki yıldızları tutsan ve başın göğe değse bile, sonunda sen yine yerdesin.

    İnsan nadir değil, insanlık nadirdir. İnsan az değil, doğruluk azdır.

    İnsanın bunca zahmet çekmesi hep boğazı ve sırtı içindir. Mal toplar, yiyemez; öldükten sonra da vebalı altında kalır.

    Çok mal aç gözlüyü doyurmaz. Ecel gelince pişman olur, fakat artık işini yoluna koyamaz.

    Kötülük edersen, kötülüğün karşılığı pişmanlıktır. Elinden gelirse, kötülüğün inadına iyilik yap.

    Çok dinle fakat az konuş. Sözü akıl ile söyle ve bilgi ile süsle.

    Her mahlûk kendi nasibini alır. Yürüyenler yiyeceklerini ve uçanlar da yemlerini bulurlar.

    Her bakımdan tam zengin olmak istersen, kanaatkâr ol. Böylece kendi nasibini elde etmiş olursun.

    Huzur istersen zahmet ile birlikte gelir. Sevinç istersen kaygı ile birlikte bulunur.

    İşe acele ile girme, sabır ve teenni ile hareket et. Acele yapılmış olan işler yarın pişmanlık getirir.

    İnen yükselir, yükselen iner, parlayan söner ve yükselen durur.
    İnsan, binlerce yaşasa, arzu ettiği şeylere kavuşsa bile, yine dileği bitmez.

    İnsana insanlığı nisbetinde mukabelede bulun. Böyle mukabelede bulunduğu için, insana insan adı verilmiştir.

    İnsanı dil kıymetlendirir ve insan onunla saadet bulur. İnsanı dil kıymetten düşürür ve insanın dili yüzünden başı gider.

    Kara toprak altındaki altın, taştan farksızdır. Oradan çıkınca, beylerin başında tuğ tokası olur.
    Kötülük değersiz bir şey olduğu için, onu yapan da değersizdir.
    Menfaat sandalyeye benzer; başında taşırsan seni küçültür, ayağının altına alırsan seni yükseltir.

    Söz ağızda iken sahibinin esiridir, ağızdan çıktıktan sonra sahibi onun esirdir.


    Doğrulukta hallederim ben işi
    Ayırmam ne bey ne de kişi


    KUTADGU BİLİG
    Yusuf Has HACİP



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vaynett -- 27 Aralık 2007; 2:02:58 >




  • Oğuz Kağan Diyor Ki....

    Ne vuruşmalar gördüm!Ne çok sınırlar aştım!
    Ben ne kargılar ile ne okları fırlattım
    Ne çok atla yürüdüm dağlar aştım
    Ne dostlar güldürdüm ,ne düşmanlar ağlattım

    Ben ödedim çok şükür borcumu Allahıma
    Veriyorum artık ben ,sizin olsun bu yurdum

    OĞUZ KAĞAN DESTANI
  • Suya virsün bağban gülzarı zahmet çekmesün
    Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzara su

    FUZULİ

    Peygamberimize itaf edilen bu yüce beyitteki anlam...
    bahçıvan gül bahçesini sele versin boş yere zahmet çekmesin,çünkü bin gül bahçesine su verse bile senin yüzün kadar güzel bir gül açılmaz
  • Yılda bir kurban keserler halk-ı alem ıyd içün
    Dem-be -dem saat-be-saat men senün kurbanınam
    FUZULİ
    Yılda bir defa kurban bayramında kurban kesilir.çünkü ayette böyle geçiyor
    Oysa her saniye,her an ben senin kurbanıınım
  • Bende yok sabr-sükun sende vefadan zerre
    İki yoktan ne çıkar fikredelim bir kerre
    NABİ
  • Aşk degül mi şol gönülde dağ olan
    Hem gönül bendin kesen hem bağ olan
    Aşık Paşa

    arkadaşlar burada mükemmel bir söyleyiş bulunuyor.Aşk değilmi gönlümüzü dağa çeviren ,genişleten,eğiten ,büyüten
    ama aşk öyle bir kavramdır ki ,insanı çok mutlu ettiği kadar ,insanın gönlünü en güzel çiçeklerin olduğu bağa ulaştıran aşktır.oysa insanın gönül bendini kesen ,insanı hüzne sokan da yine aşkın kendisi değilmidir?
  • baştan sona okudum hepsini, çok güzeller. bir tane de ben eklemek istiyorum. dertlendiğim zamanlarda bana ilaç gibi gelen bir rubai. sizler de beğenirsiniz umarım

    Ömer Hayyam'dan

    Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar,boştur boş!
    Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş!
    Durmadan kurulup dağılan şu evrende
    Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!
  • [b‘Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince
    Günler şu heyulayı da er geç silecektir
    Rahmetle anılmak ebediyet budur amma
    Sessiz yaşadım kim beni nerden bilecektir?’’

    AKİF



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi El-Cezeri -- 31 Aralık 2007; 0:11:49 >
  • Hayır hayal ile yoktur alışverişim
    Ne yaşadımsa onu söylemişim
    M.AKİF
  • Akıllı kişi sözüne hakimdir
    İyi sözün değeri daimdir
    fakat şunu da unutma ki
    Kötü söz sahibine aittir...

    Yusuf has Hacip
    KUTADGU BİLİG
    Herbir dizesi dilimizde atasözü olmuş bu eseri ve yazarını alkışlıyoruz...
  • Sanma Şahım herkesi sen sadıkane yar olur,
    Herkesi sen dost mu sandın belki ağyar olur,
    Sadıkane belki ol alemde bir didar olur,
    Yar olur, ağyar olur,didar olur, ah-u zar olur.

    Y.Sultan Selim.

    dikkat eden arkadaşlar sağdan sola okununca da alt alta okununcada aynı mısralardan oluştuğunu farkedecektir..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi _Lupara_ -- 1 Ocak 2008; 22:44:49 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: merulaalba

    Sanma Şahım herkesi sen sadıkane yar olur,
    Herkesi sen dost mu sandın belki ağyar olur,
    Sadıkane belki ol alemde bir didar olur,
    Yar olur, ağyar olur,didar olur, ah-u zar olur.

    Y.Sultan Selim.

    dikkat eden arkadaşlar sağdan sola okununca da alt alta okununcada aynı mısralardan oluştuğunu farkedecektir..

    Evet gerçekten ilginç...tebrikler
  • Hocam, bütün şairler ve şiirleri güzeldir.Herkesin sevdiği farklı farklıdır.Bu ötekinin edebi olmasını alçaltmaz.

    Baştan aşağı okuduğumda çok güzel örnekler verilmiş.

    Ben de konunun daha çok özellikle rubai ve beyit özellikleri taşımasından dolayı Nazım Hikmet in ustaca yazdığı serbest ölçüdeki şiirlerden değil de bölüme uygun olarak klasik kalıptaki şiirini paylaşmak istedim.
    Şiire yeni bir kalıp ve içerik getiren Nazım Hikmet in 14 veya 17 yaşında iken basılan, ilk şiiri ;

    Bir inilti duydum serviliklerde,
    Dedim ki: “Burada da ağlayan var mı?
    Yoksa tek başına kuytu bir yerde
    Eski bir sevgiyi anan rüzgar mı?

    Hayata inerken siyah örtüler
    Umardım ki artık ölenler güler,
    Yoksa hayatında sevmiş ölüler
    Hala servilerde ağlıyorlar mı?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kimnenasıl

    Hocam, bütün şairler ve şiirleri güzeldir.Herkesin sevdiği farklı farklıdır.Bu ötekinin edebi olmasını alçaltmaz.

    Baştan aşağı okuduğumda çok güzel örnekler verilmiş.

    Ben de konunun daha çok özellikle rubai ve beyit özellikleri taşımasından dolayı Nazım Hikmet in ustaca yazdığı serbest ölçüdeki şiirlerden değil de bölüme uygun olarak klasik kalıptaki şiirini paylaşmak istedim.
    Şiire yeni bir kalıp ve içerik getiren Nazım Hikmet in 14 veya 17 yaşında iken basılan, ilk şiiri ;

    Bir inilti duydum serviliklerde,
    Dedim ki: “Burada da ağlayan var mı?
    Yoksa tek başına kuytu bir yerde
    Eski bir sevgiyi anan rüzgar mı?

    Hayata inerken siyah örtüler
    Umardım ki artık ölenler güler,
    Yoksa hayatında sevmiş ölüler
    Hala servilerde ağlıyorlar mı?

    Burada şiirleri biçim yönünden serbest veya ölçülü diye ayırmıyoruz hocam herkes istediği şiiri ekleyebilir




  • Bu hissizlikle cemiyyet yaşar derlerse pek yanlış
    Bir ümmet göster ölmüş maneviyatıyla sağ kalmış

    Kahraman ecdadınızdan sizde bir kan yok mudur?
    Yoksa :istikbalinizden korkulur pek korkulur

    Burnumuzdan tuttu düşman biz boğaz kaydındayız
    Bir bakın hala mı hala ishtiras ardındayız!

    M:Akif Ersoy
  • Yolum belli. Gemimden inene güle güle... Güzergâhımda kimin yolu kesişirse merhaba derim; sessizliğiyle sessizleşirim...
  • Mehmet Akif 'i anma haftası na dair...
    Mehmed Âkif milletini ve dînini seven, insanlara karsi merhametli bir mizaca sâhip, sâir tabiatinin heyecanlariyla dalgalanan, edebî bakimdan kiymetli siirlerin yazari meshur bir Türk sâiridir. Istiklâl Marsi sâiri olmasi bakimindan da "Millî Sâir" ismini almistir. Ancak rastgele edindigi din bilgileriyle, zamâninin ve çagin dertlerine sahsî fikirleriyle çâre aramaya kalkismasi bâzi hatâlara düsmesine sebep olmustur.
    Bunun yaninda Sultan Iknci Abdülhamîd Hanin memleket için yaptiklarini anlamayip onun sanina yakismayacak iftiralarda bulunmasi; sicilli mason Misir Müftüsü Muhammed Abduh'u övmesi; bir çalgicinin seslerini nidâ-yi ilâhîye benzetmesi begenilmiyen belli basli hususlaridir. Ahmed Dâvudoglu, "Dîni Tâmir Dâvâsinda Din Tahribcileri" kitabinda diger reformcular gibi, ilhâmini dogrudan dogruya Kur'ân-i kerîmden almak istedigini bildirmektedir.

    Akif ' in hiç bir aydında görülmeyen tavırlarından biri de, düşünce, sanat ve mücadele anlayışı içine camiyi yerleştirmesidir. O dinin toplum için ne kadar önemli ve vazgeçilmez olduğunu bildiği kadar, yanlış yanlış anlaşılmış bir dinin daha doğrusu dinin yanlış anlaşılmasının getireceği felâketlerin de farkındaydı. İnançlı bir aydın olarak böyle bir duruma ne kendi adına ne de toplum adına ilgisiz kalabilirdi. Bundandır ki, hayatının en önemli uğraşlarından biri de dinin doğru anlaşılması, hurafelerden arındırılması olmuştu. Samimi bir mü'min olarak inancını geliştirmek, derinleştirmek için inanılmaz bir gayret gösterdi.
    Mithat Cemal, Akif in Müslümanlığa ''Güzel'' diye değil "Doğru" diye bağlandığını ileri sürer. Bu görüş din adına ortaya konan yanlış ve hurafeleri temizleme çabası daha öne çıktığı anlamında doğrudur. Akif, elbette inancının güzelliklerinin farkındaydı ama doğrunun güzelden önce ve öncelikli bir şekilde anlatılması gereken bir dönemde yaşamıştı.
    Mithat Cemalin bu iddiasının, Akif in tasavvufa uzak duruşundan kaynaklandığı söylenebilir. Nitekim bu iddialar bazı tasavvufî çevrelerce daha açık bir dille ileri sürülmüştür. Akif, tasavvufî yapıların yetersizliği kadar, tasavvufî birikimin, dini anlayışı derinleştiren, genişleten özelliğinin bilincindeydi.
    Mevlana'nın bütün eserlerini severek okuması, kendisini bir Mevlana öğrencisi olarak tanıtan çağdaşı, Muhammet İkbale duyduğu ilgi ve sevgi, uzlete çekildiği Mısır yıllarında yazdığı şiirler, tasavvuf neşvesine son derece çarpıcı örneklerdir.

    Akif fedakarlığının en büyüğünü şiirini davasına kurban ederek yaptı. Ahmet Hamdi Tanpınar, "bu kudretli adamın bir kez bile içine dönüp bakmaması Türk Edebiyatı için büyük bir kayıptır" der, Edebiyat Üzerine Makaleler isimli eserinde. Akif içine dönüp bakan insandı ama şiirini iç dünyasının seslerine göre değil toplumun sorunlarına ve ihtiyaçlarına göre şekillendirdi.
    Bir mısrasında " Gül devrinde gelseydim bülbül olurdum " diyen Akif bir konuşmasında da "bazen içime çok güzel düşünce ve duygular geliyor, ama bunları yazmıyorum" der.
    1925 sonlarında "Hicran'ı Akif'ten dinleyen Hasan Basri Çantay'ın,
    "- Üstad, siz vadiyi değiştiriyorsunuz, sanırım" sözü üzerine şu karşılığı verir;
    "- Hayır Kardeşim hayır, Benim asıl vadim budur. Neşrettiklerini cemiyet-i beşeriye ye hizmet için yazılmış manzumelerdir. "
    Şiirini millet için kurban etmenin nasıl büyük bir fedâkârlık anlamına geldiğini şair olmayanların arılaması son derece güçtür.
    Akif bunu göze alabilen insandır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vaynett -- 3 Ocak 2008; 12:33:16 >




  • 
Sayfa: önceki 56789
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.