Şimdi Ara

BİLİMİN TANIMI DİNİ KAPSAR MI?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
48
Cevap
0
Favori
2.249
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
Öne Çıkar
0 oy
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Üzerinde herkesin birleşebileceği ortak bir tanım yapabilmek oldukça güç tür.

    Arapça bir sözcük olan ilim yerine bugün bilim sözcüğünü kullanmaktayız.İkisi aynıdır.

    Bilim tanımları temel olarak ikiye ayrılmaktadır:

    1- Bilmektir: Eşya ve olaylar arasında varolan ilişkiler sistematiğine ilişkin bilinmesi gereken şeylerin hepsine bilim denir. Buna göre Alim (bilim adamı) cahil olmayan kimse demektir. Bu anlamda matematik, ahlak, dilbilgisi, ekoloji (çevre bilimi), astronomi, iktisat,ilahiyat… hepsi de bilimdir. Bunlardan birini veya birkaçını bilene alim yada bilim adamı denir. İngilizce’de Knowledge, Fransızca’da Connaissance bu anlamda bilimin karşılığıdır.

    2. Doğrudan duyumlar ve deney yoluyla elde edilen bilgiler bilimin ikinci anlamını oluşturmaktadır: Bu yönüyle bilim, doğrudan deney yoluyla elde edilemeyen bütün bilgilerin karşısındadır. Metafizik (mutlak varlıkla ilgili olayların bilgisi), ahlâk (iyinin ve kötünün bilgisi), irfan (kişisel ve içsel deneyimlerin bilgisi), mantık ve metodoloji bilimin dışındadır. Bilimin bu anlamı dikkate alındığı zaman Fransızca ve İngilizce’deki karşılığı “science” dir.Bu daha çok Hegel gibi materyalist bilim adamlarının görüşüdür.
    İlk anlamı ile ele alındığı zaman bilim insanlığın ilk ortaya çıkışıyla başlar ve devem eder.. İkinci anlamda kullanımı ise Rönesans dönemindeki gelişmeler ile ortaya çıkmıştır.

    Bilimin tanımında bilimadamlarının da değişik ifadeleri sözkonusudur.

    Einstein’ın bilim tanımı: Her türlü düzenden yoksun duyu verileri ile düzenli düşünceler arasında uygunluk sağlama çabasıdır.

    Russel’in bilim tanımı: Gözlem ve gözleme dayalı akıl yürütme yoluyla dünyaya ilişkin olguları birbirine bağlayan yasaları bulma çabasıdır.

    Bediüzzamana göre Allah'ın isimlerini talim ve öğrenmedir.

    Ayrıca her bilim dalının metodları da değişiktir.Matematik,fizik,Hadis,Fıkıh,Akaid…ayrı metodlar izlemektedirler.

    Bilimsel bilgi onu üretenlerin veya işleyenlerin inanç ve düşüncelerinden soyutlanamaz.

    Günümüzde özellikle ikinci tarz tanımlamadaki bilimsel bilgilere getirilen eleştiriler;

    1-Kuramdan bağımsız gözlem olmaz.Gözlemi etkileyen pek çok kişisel faktör vardır.Tek nesnellik ölçüsü gözlem olmamalıdır.
    2-Bilimsel ilerleme devam ettikçe gerçekliğin daha ‘’doğru’’tesbit edildiğine dair delil yok.Dış dünya hakkında tek doğrunun bilimsel bilgi ile anlatıldığının ölçütü yok.
    3-Bilimsel bilgi bir dil ve ideoloji haline gelmiştir.Kendi dışındaki tüm bilgileri yok etmek istemektedir.Bilim adamları yönetimi elinde tutanlarla işbirliği yaparak egemenliklerini sürdürmektedir.
    4-Bilimin sanat,edebiyat,din vs. gibi diğer bilgi türlerini ya görmezlikten gelip yada reddetmesi kabul edilemez.İnsanın düzenlediği her türlü bilgiye yaşama ve yarışma şansı verilmelidir.
    5- Pozitif bilim,dış dünyadaki olguları(nesneleri ve ilişkileri)gerçekten temsil edebilecek ifadelere ulaşmış mıdır?Gözlem ve deneylerde olguları sistematik hale getiren mantıksal çerçevede kesin bir tercih yapılamamıştır.
    6-Tümevarım,matematiksel olasılık ve yanlışlama ilkeleri bile bilimsel bilgiyi doğrulamaz.
    7- Bilimsel bilgideki gerçeklik tanım zorlaması ile bilimin dışında gibi gösterilemez.

    Çoğunluğun kabulü olan tanımlama; bilimsel bilgi Ne Niçin Neden Nasıl sorularının cevabı olan tutarlı ve işlenmiş bilgidir. Bilim bir düşünme metodudur. Gerçeğe,olgulara dayalı,önyargısız,akıl ve mantık ölçülerinde bilgi sağlamadır.

    Bu tanımda da bazıları ideolojisine göre eksiltme yapmaktadır.

    Tanımlardan çeşitli.Bunlar bize yeterli dayanak oluşturduğundan ilahiyat elbette bir bilimdir.Allah elbette bilimsel olarak ispat ediliyor.Din elbette bir bilimdir.



    _____________________________
    Vicdanını dinle!




  • Bu tanımınızla çelişmemesi için şöyle diyeyim: genelde bu forumda bilimden kastedilen "fen bilimleri"'dir. Ayrıca dolaylı olarak da mühendislik ve tıp fen bilimlerine dayalı olduğu için bu kategoride yer alabilir. Matematik bile bu tanıma göre "bilim" değil, matematik=matematik. Nasıl bu sınıflandırma matematiği değersiz hale getirmiyorsa ilahiyatla ilgili bilim dallarını da değersiz hale getirmez. Bence bu sınıflandırmaya ve bu ayrıma ihtiyacımız var.
    _____________________________
  • Tabii bu bağlamda doğrudan gözleme bağlı olmayan bilime, "fen bilimi" denmez. "Fen bilimleri"nin en karakteristik (ve olmazsa olmaz) özelliği deneye ve gözleme dayalı olmasıdır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mfiz -- 28 Ağustos 2006; 10:19:58 >
    _____________________________
  • Günümüzde daha çok kuru tahta gibi 2 nci tanımı ile biliniyor bilim.
    Sadece Kavanoza koyabildiğine doğru deme dinidir bu bilim anlayışı.
    Bilim'in bugün bir Din'e dönüştüğünü düşünüyorum.
    Ben ideolojik bir kasıt olmaksızın Russel'inkine itibar edilsin dilerdim.
    _____________________________

    Nuh Baba

    -------------------
    Zaman hep aynıdır, Geçen Biziz...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: akarahmet

    Bu daha çok Hegel gibi materyalist bilim adamlarının görüşüdür.




    sanırım aceleye geldi yazı , hegel amiyane tabirle ultra idealisttir.
    _____________________________
  • quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz
    Bu tanımınızla çelişmemesi için şöyle diyeyim: genelde bu forumda bilimden kastedilen "fen bilimleri"'dir. Ayrıca dolaylı olarak da mühendislik ve tıp fen bilimlerine dayalı olduğu için bu kategoride yer alabilir. Matematik bile bu tanıma göre "bilim" değil, matematik=matematik. Nasıl bu sınıflandırma matematiği değersiz hale getirmiyorsa ilahiyatla ilgili bilim dallarını da değersiz hale getirmez. Bence bu sınıflandırmaya ve bu ayrıma ihtiyacımız var.


     BİLİMİN TANIMI DİNİ KAPSAR MI?


    Bilmi bu ayırımı zaten kendi içinde yapmış zamanında;
    " Pozitif Bilimler ve Negatif Bilimler " diye 2 ye ayırmış..
    Sınanması ve sağlaması mümkün olan bilim dallarının tamamamına " Pozitif Bilimler " denilmiş.

    Fakat; gelişmeler gösteriyor ki, günümüzde artık, bilimin dallarını oluşturan tüm teoremlerin sınanması ve sağlaması mümkün olabiliyor. İşte bu yüzden neredeyse, " Negatif Bilim " diye birşey kalmadı yada tükenmek üzere gibi...-Astroloji hala inat ediyor galiba..

    Teokratların biilmi karşılarına almaya çalışmaları da işte bu yüzdendir. Bilmin doğadan elde ettiği verilerle ulaştığı sonuçlar nedeniyle, kendilerini ve inançlarını karşılarına aldığı düşüncesinden, ne yazık ki, bir türlü sıyrılamamaktadırlar. İşte bu yüzden, Teokratlar insanlar üzerindeki etkilerinin azalacağı endişesiyle, dünyayı bölmektedir. Bunun sonucu, öncelikle dinler arası ve beraberinde mezhepler arası savaştır ki o da kesinlikle bir dünya savaşını gerektirir.

    Örneğin Hıristiyanlar; " Tanrı insanı bir benzeri olarak yarattı "- Tanrı bir maymunmu ?
    Müslümanlar; " Allah, Adem Peygamberi bir maymun olarak mı yarattı?

    Hıristiyan ile Müslüman teokratlar arasında bir benzeşme görünse de, aslında bu beraberinde temel bir ayrışmayı getirir.

    Bu da, Tanrının bir benzeri olan insanların oluşturduğu Hıristyian Alemi ve yalnızca peygamberi insan olma ihtimali olan bir Müslüman Alemi. Hangisi üstün ? yada Kimin Tanrısı üstün ?

    Buradaki temel ayrım ise bilimseldir. Tanrının çocukları olduğunu iddia eden ve babasını arıyan Hıristiyan alemi ile, bu dünyanın geçici olduğu empoze edilmiş, Allahı görmesini sadece bir ölümle becerebilecek olan Müslüman alemi.

    Hıristiyanlar, Bilim ve Teknoloji ile Tanrılarını bu görünen evrende ararken, (ki ona bu görev doğal olarak verilmiştir. - Evrendeki tüm canlıları kontrol etmek ve yönetmek üzere gönderilmişlerdir.- Görünen dünyanın tamamen geçici olduğu, sadece allaha yapılacak basit ve sıradan, sadece duadan ibaret ibadet nedeniyle Bilim ve Teknolojiden neredeyse tamamen habersiz bırakılan, Allahına ölümle kavuşabilecek İslam Alemi.

    Biri diğerine hatta, her ikisi de birbirine artık gereğinden fazla engel olmaya başladı. işte bunun sonucu da kesinlikle engellenemez bir dünya savaşıdır. !

    " Hayyatta en hakiki gerçek, pozitif bilimdir "
    Kemal ATATÜRK
     BİLİMİN TANIMI DİNİ KAPSAR MI?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi DAEDALUS -- 28 Ağustos 2006; 14:18:08 >
    _____________________________
    Türkiyenin en büyük problemi, arkasından gideceği bir Atatürk'ün daha gelmesini beklemektir.
    Bu problemin çözümü ise çok basittir. O da, " ATATÜRK OLMAK ! "'tır. Atatürk olmak için, onun düşünceleri, senin " Yaşam Tarzın " olmalıdır.
    Kurallar, insanlar ve onların yararları içindir, olmayanları veya herkes için eşit olarak uygulanmıyanları, çiğnenmek için yapılmıştır.




  • Negatif demeyelim de "pozitif olmayan" diyelim. "Negatif" çok iyi bir kavram değil.
    _____________________________
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz
    Negatif demeyelim de "pozitif olmayan" diyelim. "Negatif" çok iyi bir kavram değil.


    Bazı insanların psikolojisinde olumsuz etkiler yapması, her ikisininde de asırlardır kabul görmüş bilimsel kavramlar olduğu gerçeğini değiştirmez.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi DAEDALUS -- 28 Ağustos 2006; 12:46:50 >
    _____________________________
    Türkiyenin en büyük problemi, arkasından gideceği bir Atatürk'ün daha gelmesini beklemektir.
    Bu problemin çözümü ise çok basittir. O da, " ATATÜRK OLMAK ! "'tır. Atatürk olmak için, onun düşünceleri, senin " Yaşam Tarzın " olmalıdır.
    Kurallar, insanlar ve onların yararları içindir, olmayanları veya herkes için eşit olarak uygulanmıyanları, çiğnenmek için yapılmıştır.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: DAEDALUS

    quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz
    Negatif demeyelim de "pozitif olmayan" diyelim. "Negatif" çok iyi bir kavram değil.


    Bazı insanların psikolojisinde olumsuz etkiler yapması, her ikisininde de asırlardır kabul görmüş bilimsel kavramlar olduğu gerçeğini değiştirmez.


    Yine de öyle denmemeli diye düşünüyorum. Mesela psikolojiye ve sosyolojiye negatif bilim mi diyeceğiz? Bu dalların "pozitif bilim" olmaması (birçok pozitif bilim metodunu kullansalar bile) onları değersiz (negatif) mi kılar?
    _____________________________
  • quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz

    quote:

    Orjinalden alıntı: DAEDALUS

    quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz
    Negatif demeyelim de "pozitif olmayan" diyelim. "Negatif" çok iyi bir kavram değil.


    Bazı insanların psikolojisinde olumsuz etkiler yapması, her ikisininde de asırlardır kabul görmüş bilimsel kavramlar olduğu gerçeğini değiştirmez.


    Yine de öyle denmemeli diye düşünüyorum. Mesela psikolojiye ve sosyolojiye negatif bilim mi diyeceğiz? Bu dalların "pozitif bilim" olmaması (birçok pozitif bilim metodunu kullansalar bile) onları değersiz (negatif) mi kılar?



    Tabi ki hayır.. çünkü,her ikiside tarafsız ortamlar sağlanarak sınanabilir/sağlaması alınabilir bilim dalları olduğu için zaten pozitif bilimlerdir.
    _____________________________
    Türkiyenin en büyük problemi, arkasından gideceği bir Atatürk'ün daha gelmesini beklemektir.
    Bu problemin çözümü ise çok basittir. O da, " ATATÜRK OLMAK ! "'tır. Atatürk olmak için, onun düşünceleri, senin " Yaşam Tarzın " olmalıdır.
    Kurallar, insanlar ve onların yararları içindir, olmayanları veya herkes için eşit olarak uygulanmıyanları, çiğnenmek için yapılmıştır.




  • @DAEDALUS

    aslında pek yeri olmamasına ragmen güzel bir konuya değinmişin.
    senin dediğin olay biraz dinler savaşına giriyor...
    iki büyük din var şu ana dünyaya egemen olan...
    müslümanlık ve hristiyanlık..
    (yahudiliği dahil etmiyorum çünkü onların durumu ateşe uzatılmış bir maşa gibi duruyor)
    şu an itibarı ile başka araçlar ile asıl amaç olan dinler savaşına zemin hazırlanmaya çalışılmakta gibi...
    bu araçlar arasında parayı sayabiliriz,petrolü,terör tehditleri vs.
    +bilim!!! o da bir arac durumuna geldi...
    her isteyen istediği düşünceye tanınmaması için bilim şapkasını takıyor ve karşıdakine bilim adı altında bir takım fikirler sunuyor!
    dürüst insanların önyargısız olarak kullandığı bilime asla itiraz edemeyiz...
    ama gunumuzde bu insanların oldukça azaldığını söyleyebilirim...
    buna gerekçe olarak da iletişimdeki gelişme gösterilebilir...
    artık insanlar kitlelere çok çok kolay biçimde ulaşabiliyorlar yani ulaşım problemi yok artık!!!
    tek problem fikirlerini örtebilecekleri kılıflar...
    bu kılıflardan biri de bilimdir benim fikrimce!!!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi baytar -- 28 Ağustos 2006; 12:58:03 >
    _____________________________

    DH Bisiklet Severler Grubu
    MOSSO LEGARDA 1621 MSM V

    Sevdamıza kimse engel olamaz. Bazen hüzün vardır, bazen mutluluk.
    Fener sevgisinin adı konamaz. Ne kupa büyüklüğü, ne şampiyonluk.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: DAEDALUS


    Tabi ki hayır.. çünkü,her ikiside tarafsız ortamlar sağlanarak sınanabilir/sağlaması alınabilir bilim dalları olduğu için zaten pozitif bilimlerdir.


    Psikoloji ve sosyoloji, fizik ve kimya kadar pozitif bilim dalları değildir. Elbette sosyal bilimler arasında pozitif bilimlere en yakın dallardır ama yine de pozitif bilim tanımına %100 uymazlar. Yani siyah ve beyaz yoktur sadece, grinin tonları da vardır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mfiz -- 28 Ağustos 2006; 12:59:22 >
    _____________________________
  • quote:

    Orjinalden alıntı: redhotrider

    @DAEDALUS

    aslında pek yeri olmamasına ragmen güzel bir konuya değinmişin.
    senin dediğin olay biraz dinler savaşına giriyor...
    iki büyük din var şu ana dünyaya egemen olan...
    müslümanlık ve hristiyanlık..
    (yahudiliği dahil etmiyorum çünkü onların durumu ateşe uzatılmış bir maşa gibi duruyor)
    şu an itibarı ile başka araçlar ile asıl amaç olan dinler savaşına zemin hazırlanmaya çalışılmakta gibi...
    bu araçlar arasında parayı sayabiliriz,petrolü,terör tehditleri vs.
    +bilim!!! o da bir arac durumuna geldi...
    her isteyen istediği düşünceye tanınmaması için bilim şapkasını takıyor ve karşıdakine bilim adı altında bir takım fikirler sunuyor!
    dürüst insanların önyargısız olarak kullandığı bilime asla itiraz edemeyiz...
    ama gunumuzde bu insanların oldukça azaldığını söyleyebilirim...
    buna gerekçe olarak da iletişimdeki gelişme gösterilebilir...
    artık insanlar kitlelere çok çok kolay biçimde ulaşabiliyorlar yani ulaşım problemi yok artık!!!
    tek problem fikirlerini örtebilecekleri kılıflar...
    bu kılıflardan biri de bilimdir benim fikrimce!!!



    Senin korkularının yukarıda söz ettiğim teokratların korkularından maalesef hiçbir farkı yok. Bilimsel gelişmeler, o gelişmeyi sağlayan kişiye aittir. Fakat, bu gelişme diğer insanlar tarafından o kişinin ülkesine mal edilir. Ekonomik paylaşım gereği, duruşu o kişiye yakın olanlar pastadan payını alır.

    Fakat, yüzyıllardır islam alemi bilimsel gelişmlerden o kadar uzak ki (burada hıristiyanların hiçbir kastı ve katkısı olmadığı gibi, islam dinine yobaz ve cahillerin egemen olması nedeniyle, başta araplar olmak üzere, tüm islam alemi, bilim ve bilimsel gelişmeler batıya ve Hıristiyanlığa tamamen tepkisel olarak da uzak bırakıldı )

    Dikkat ederseniz ülkesindeki nüfusun çoğunluğunun müslüman olan ülkelerin içerisinde bilim ve teknoloji, sanat, spor vs olarak güncelliği kabul görmüş alanların hepsinde birden en ileri olan ulus Türkiye Cumhuriyeti ve Vatandaşlarıdır.

    Bu arada dini müslüman olmayan vatandaşlarımızın payını da unutmamak gerekir. Türkiye Cumhuriyeti tarihini iyi okursanız yakın zamana kadar osmanlının temel felsefelerinden olan " Türkten, devlet adamı olur, asker olur, memur olur ama tüccar olmaz, iş adamı olmaz " düşüncesi hakim idi. Türkiye Cumhuriyetinin ilanından sonra bu değişti ve biz bu güzel ülkenin her dine mensup vatandaşları birbirimize yardım ettik. Musevi vatandaşlarımızdan ticaret öğrendik. Ermeni vatandaşlarımızdan sanatı ve zenaati öğrendik. Evet bizde loncalar da var idi fakat bu loncaların zenaati artık güncel değil idi. Ortaya çıkan ürünler demode idi ve pratik değil idi.

    Bizleri Laik ve Demokratik Türkiye Cumhuriyetinin Vatandaşları sıfatına ve Şerefine ulaşmamıza fırsat tanıyan Kemal ATATÜRK'ümüzün başarısıda burada yatmaktadır. Din, ırk, köken, mezhep gözetmeksizin bizi vatandaş statüsününde görüp " Ulus ve Vatandaşlık " kavramıyla birleştiren Ulu Önderimiz Kemal ATATÜRK en önemli dehasını burada ortaya koymuştur. Bu olgu zaten, dünyanın en ileri gitmiş ülkelerindeki ortak ögedir. " Ulusçuluk ve Vatandaşlık ! "

    Dikkat ederseniz, yobaz takımı da öncelikle bu kavram ile uğraşmakta, ulus kavramından ziyade ümmet kavramını empoze etmeye çalışmaktadırlar. Ekonomik çıkarların hiç zahmet etmeden paylaşılmasını yalnızca ait olunan, din, kök, inanç, tarikat veya zümre ile sağlanabilmesini olanaklı kılmaya çalışmaktadırlar ki bu eşyanın yani doğanın gelişmesine taban tabana zıt, baştan kaybetmeye mahkum cehaletin daniskasıdır.

    Olaylara duygusal değil de tarafsız ve sınanabilir mantık gözüyle bakmamız halinde çevremizdeki renk ve desen saysının daha fazla olacağını, duygusal olarak daha fazla mutlu olacağımızı iddia ediyorum. Bunu yapabilmenin de ancak pozitif bilimi öğrenmeye ve kendimizi her an için değiştirmeye açık tutmakla mümkün olabileceğini, söylemek isterim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi DAEDALUS -- 28 Ağustos 2006; 16:37:32 >
    _____________________________
    Türkiyenin en büyük problemi, arkasından gideceği bir Atatürk'ün daha gelmesini beklemektir.
    Bu problemin çözümü ise çok basittir. O da, " ATATÜRK OLMAK ! "'tır. Atatürk olmak için, onun düşünceleri, senin " Yaşam Tarzın " olmalıdır.
    Kurallar, insanlar ve onların yararları içindir, olmayanları veya herkes için eşit olarak uygulanmıyanları, çiğnenmek için yapılmıştır.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz

    quote:

    Orjinalden alıntı: DAEDALUS


    Tabi ki hayır.. çünkü,her ikiside tarafsız ortamlar sağlanarak sınanabilir/sağlaması alınabilir bilim dalları olduğu için zaten pozitif bilimlerdir.


    Psikoloji ve sosyoloji, fizik ve kimya kadar pozitif bilim dalları değildir. Elbette sosyal bilimler arasında pozitif bilimlere en yakın dallardır ama yine de pozitif bilim tanımına %100 uymazlar. Yani siyah ve beyaz yoktur sadece, grinin tonları da vardır.


    Bilimde o " Gri " durumlara, " teori " denir ve doğruluğu veya yanlışlığı ispatlanıncaya kadar da kalır. Daha sonraki tarihlerde bilimde yeterli gelişmeler sağlandığında, deneme/sınama daha sonra da sağlaması alınarak grilikten çıkar ve " Teorem " olur. Her teorem beraberinde yeni teoriler getirir ve insanoğlu bu şekilde bilimsel gelişimine, evrimine devam eder arkadaşım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi DAEDALUS -- 28 Ağustos 2006; 13:44:47 >
    _____________________________
    Türkiyenin en büyük problemi, arkasından gideceği bir Atatürk'ün daha gelmesini beklemektir.
    Bu problemin çözümü ise çok basittir. O da, " ATATÜRK OLMAK ! "'tır. Atatürk olmak için, onun düşünceleri, senin " Yaşam Tarzın " olmalıdır.
    Kurallar, insanlar ve onların yararları içindir, olmayanları veya herkes için eşit olarak uygulanmıyanları, çiğnenmek için yapılmıştır.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: DAEDALUS

    quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz

    quote:

    Orjinalden alıntı: DAEDALUS


    Tabi ki hayır.. çünkü,her ikiside tarafsız ortamlar sağlanarak sınanabilir/sağlaması alınabilir bilim dalları olduğu için zaten pozitif bilimlerdir.


    Psikoloji ve sosyoloji, fizik ve kimya kadar pozitif bilim dalları değildir. Elbette sosyal bilimler arasında pozitif bilimlere en yakın dallardır ama yine de pozitif bilim tanımına %100 uymazlar. Yani siyah ve beyaz yoktur sadece, grinin tonları da vardır.


    Bilimde o " Gri " durumlara, " teori " denir ve doğruluğu veya yanlışlığı ispatlanıncaya kadar da kalır. Daha sonraki tarihlerde bilimde yeterli gelişmeler sağlandığında, deneme/sınama daha sonra da sağlaması alınarak grilikten çıkar ve " Teorem " olur. Her teorem beraberinde yeni teoriler getirir ve insanoğlu bu şekilde bilimsel gelişimine, evrimine devam eder arkadaşım.



    Kastettiğim teorilerin teori haline gelme süreci falan değil. Yanlış anlaşılmasın. Psikolojide, Fizikte olduğu gibi "çok genel" diğer bir deyişle tüm psikoloji alanını kapsayan teoriler yok (bu benim değil bir psikolojici arkadaşımın görüşü). Eğer psikolojiye sadece "davranışçı" çerçeveden bakarsanız ve deneysel psikolojiye ağırlık verirseniz dediğiniz doğruya yakındır. Ancak psikoloji bu bahsedilenlerden çok daha geniş bir dal. Sosyoloji için de benzer örnekler ve açıklamalar yapılabilir. Psikolojide ve sosyolojide yapılan deneylerin, fizikte yapılan deneylere kıyasla nesnellikleri (her zaman olmasa bile) daha bir sorgulanabilirdir. Yanılıyor muyum?
    _____________________________




  • Ayrıca şunu da eklemeliyim pozitif bilimlerde "teorem" kavramı değil "teori" kavramı geçerlidir. "Teorem" daha çok matematiksel bir kavram olarak ele alınmalı. Ha teorileri çok fazla sınarsanız bunlara "yasa" diyebilirsiniz. Ama temelde, pozitif bilimlerde "yasa" diye adlandırılan bilgiler çok iyi sınanmış teorilerdir, ve hala bunlar "teoridir". Örnek: Newton'un "Evrensel Kütleçekim Yasası" aslında bir teoridir ve Einstein'in Görelilik teorisinin bu "yasadan" daha doğru olduğunu artık biliyoruz. Ama kimse Göreliliğin de mutlak bir yasa olduğunu söyleyemez lakin Kuantum Mekaniği ve Görelilik teorileri arasında hala uyuşmazlıklar vardır ve deneyler Kuantum Mekaniği'nin lehine sonuçlar vermektedir (bakınız: EPR paradoksu). Ve bu böyle gider, çünkü bilim sürekli ilerler



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mfiz -- 28 Ağustos 2006; 15:07:54 >
    _____________________________




  • Bilim ve bilimsel kavramlar maalesef şahsi kanılarımıza veya yanılsamalarımıza göre değişmez.

    Bilimin temel ögelerinin ve kavramlarının elimizde ispatları olmadan, doğruluğunu tartışmanın vaya doğruluğunu ispatlamış kavramlarını da tartışmaya açmanın bu saatten sonra yararı da olmaz görüşündeyim.

    Bilim, bir teoriyi, teorem haline getirinceye kadar bazı koşulların oluşabileceğini, öngörebilir. Bu koşulların oluşup oluşmayacağından emin olmak için bazen " varsayımlar"dan haraket eder. Bu varsayımlar, doğruluğu o zamana kadar ispat edilmemiş koşullardır. Bu koşulları geçici olarak doğru varsayıp araştırmalara devam ederler. Buna o psikoloji deki arkadaşınız da katılacaktır umarım. Yapılacak deneyler varsayımlarla haraket edilerek öngöürlen sonuca ulaştırmışsa geriye dönük olarak sınamalara baştan başlanır. Bu bilmin temelini oluşturan diğer dayanaklardan birisidir. Varsayımdan haraketle ulaşılan sonuçlar, deneysel+amprik gözlemlerin birbirini tutması halinde (Sağlamanın yapılması halinde) yeni bir teorem oluşur. Teoremin bir diğer özelliği yukarıda da bahsettiğim gibi yeni teorilere ve varsayımlara gebe olmasıdır.

    Bilimde sabit ve asla değişmez kapsamında veya anlamında teokratik tipte kanunlar diye bir şey olmaz çünkü kanun, değişmezliği de beraberinde getirir. Halbuki bilimin temellerinden birisi de; " Değişmez tek kanun vardır o da; " Zaman içerisinde her şey değişkendir ve başka bir şeye dönüşür "'dür. Kısacası; " Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir ".

    Ayrıca bilimin mantığında herşeyin sorgulanabilir olması, bilimin en güzel ve en çekici özelliklerinden birisidir. Burada en önemli kavram, ulaşılan doğrular içinde bulunulan zaman kesiti içerisinde genelde kabul edilen geçici en doğrulardır. Bilimsel Doğru tek değildir. Bilimsel Doğru kendi kapsamında, zaten daha doğrusunun olacağını beraberinde gerektirir. Buna saysıla bilimler de dahildir. Daha doğrusunun bulunabilmesi için yalnızca farklı bir zaman kesitine gereksinim gösterir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi DAEDALUS -- 28 Ağustos 2006; 16:11:45 >
    _____________________________
    Türkiyenin en büyük problemi, arkasından gideceği bir Atatürk'ün daha gelmesini beklemektir.
    Bu problemin çözümü ise çok basittir. O da, " ATATÜRK OLMAK ! "'tır. Atatürk olmak için, onun düşünceleri, senin " Yaşam Tarzın " olmalıdır.
    Kurallar, insanlar ve onların yararları içindir, olmayanları veya herkes için eşit olarak uygulanmıyanları, çiğnenmek için yapılmıştır.




  • Düzeltmeye devam ediyorum: Teorem, matematik ve mantık kavramıdır ve bilimsel anlamda teorinin daha kesin hali anlamına gelmez! (Teorinin pozitif bilimlerdeki anlamını kastediyorum, matematiksel kavram olarak -mesela küme teorisi gibi- değil!) Lütfen yanlış anlaşmalara meydan vermeyelim. İngilizce bilen arkadaşlar için (ne yazık ki Türkçesi henüz taslak halinde):

    http://en.wikipedia.org/wiki/Theorem



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mfiz -- 28 Ağustos 2006; 16:01:45 >
    _____________________________
  • Psikolojinin her alt disiplini "pozitif bilim" özelliği taşımaz düşüncemde ısrarcıyım: en yakın olduğu alt disiplin "davranışsal psikoloji"'dir. Bu dal tüm psikoloji alanı demek değildir. Bakın şu alıntıda daha iyi anlatılıyor:

    Davranışçılık ekolü insan zihnini içinde ne gibi işleyişlerin bulunduğu bilinemeyen kara bir kutuya benzetiyordu. Davranışçılar, bu bilinemezliğin üzerine gidilmesinin yanlış olduğunu savunarak dikkat verilmesi gereken asıl konunun uyaran (girdi) - yanıt/ davranış (çıktı) ilişkisi olduğunu ileri sürüyorlardı. Bu yaklaşım, gözlemlenebiliyor olması bakımından psikolojiyi pozitif bilimlere daha da yaklaştırıyordu.

    Bu ekolden yetişen ünlü psikolog Skinner, bilinçli deneyimin var olmadığını ileri sürerek alanda büyük yankı yaratıyor. İnsanları bir uyaran-tepki ilişkisi içinde inceleyen bu dinamikte davranışçılar, öğrenmenin de dış uyaranlara karşı geliştirilen bir yanıt repertuarından ibaret olduğunu iddia ediyorlar. Nasıl mı? Örneğin, farelerin labirentin bir ucundan diğerine yürürken attıkları her adım labirentteki bir uyaran, belki de duvarlardaki çizik ya da leke parçacıkları, ya da herhangi bir çukur tarafından tetikleniyor. Organizmanın -ki bizim örneğimizde bir fare- en ufak bir hareketine bile yön veren çevresel unsurlar oluyor. Fikirlerine büyük bir tutkuyla bağlanan davranışçılar, davranışlarımızın koşullanmalardan ibaret olduklarını varsayadururken 1950'lerde " bilişsel devrim " gerçekleşiyor. Zira davranışçıların açıklamaları pek çok konuya aydınlık getirmekte yetersiz kalmaya başlıyor. 20. yy'ın ünlü dilbilimcilerinden Noam Chomsky, dilin kimi ifadelerinin tamamen orijinal ve gramatik olduğundan; bir bebeğin dili yeni öğrenirken yalnızca taklitlerle sınırlı kalmayarak belli kurallar çerçevesinde daha önce hiç duymadığı yepyeni cümleler de kurabildiğinden bahsediyor. Bu iddialar, davranışçılık ekolünü kökünden sarsmaya yetiyor. Beynimizde doğuştan gelen dilsel yapıların bulunduğu ve dile maruz kaldığımızda bu merkezlerin tetiklendiği iddiası ortaya atılıyor. Dil bir yana, bilişçiler farklı noktalara da parmak basmaktan geri kalmıyorlar. Örneğin, müzisyenlerin bir müzik aleti çalarken davranışlarının bir düzine uyaran-yanıt eşleşiminden daha karmaşık temellere dayandığına dikkat çekiyorlar.


    Bu yazının tamamı için:http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/psikoloji/zihin.htm



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mfiz -- 28 Ağustos 2006; 16:07:08 >
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: DAEDALUS

    quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz
    Negatif demeyelim de "pozitif olmayan" diyelim. "Negatif" çok iyi bir kavram değil.


    Bazı insanların psikolojisinde olumsuz etkiler yapması, her ikisininde de asırlardır kabul görmüş bilimsel kavramlar olduğu gerçeğini değiştirmez.



    negatif bilimler çok kullanılmaz.en çok sosyal bilimler,sonra normatif bilimler vs. kullanılır.
    negatif deyince kimsenin zihninde siyaset bilimi uyanmaz ya da ekonomi . bu nedenle de neredeyse hiç kullanılmaz.
    _____________________________
  • 
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.