Şimdi Ara

-Karalamalar-

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
259
Cevap
8
Favori
5.128
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Biz çok normal adamlar değiliz. Sizin de çok normal olduğunuz söylenemez. Dünyada herkes anormal sanki. Belki de hepimiz normaliz. Yanlış zamanda, yanlış yerde. Ya kusura bakma, insan eline kalemi alınca, değişik şeyler yazmak istiyor. Ben pek anlamam bu işlerden. Sana o kadar çok mektup yazmayı denedim ki, bir yerden sonra yırttım. Bu sefer üşeniyorum, herhalde sana gönderemeyeceğim için. Daha doğrusu, bira içerek yazdığım için utandım herhalde. Kim bilir orada hava nasıl, kim bilir neleri özledin. "Biraz salakça olacak ama, burası da çok boktan." Sanki herkes katil. Ya da herkes yalnız. Oradan çok farkımız yok. Aslında var, biz daha geniş alanlarda yürüyüp, daha fazla görüşme hakkına sahibiz. En büyük fark bu herhalde. Beni burada ayakta tutan, dostlarım. Seni de umarım bir şeyler ayakta tutuyordur. Ama eminim, benden daha fazla sevenin var. Ben mücadele etmeyi senin kadar bilmiyorum. Biz mücadele edenlerin peşindeyiz. Ben senden hoşlandım, ben çok iyi vakit geçirdim seninle, çok güzelsin. "Sana hislerimi nedense en kötü cümlelerle anlatıyorum hep ya." Ya gerçekten sevmeyi bilmiyorum ben, ya da ne bileyim, tuhaf oluyorum. Dışarı çıktığında bu mektubu sana vermek isterim ama biliyorum utanacağım ve veremeyeceğim. Olsun, sana yazmasaydım içimde kalırdı. Sen içeride ben dışarıda. Siz içeride biz dışarıda. Ya öyle işte.. Yine yazamadım..

    Behzat Ç. / Hayaletin Mektubu







  • “Sen gülünce ben de hemen gülüyorum. Sen ağlayınca ben de hemen bir sigara yakıyorum. Sen pazara çıkınca ben de en azından balkona çıkıyorum. Sen bir şey sorunca biraz düşünüp cevap veriyorum ama çoğu zaman yine yanlış oluyor, kimi zamansa susarak boş bırakıyorum o soruyu. Sen tartışmak isteyince bildiğim her şeyi unutuyorum. Sen unuttun mu deyince zaten bildiğim bir şeyi tekrar hatırlıyorum. Senin varlığın bana yapılmış enteresan bir şaka sanki. Aslında ben hâlâ bu şakaya nasıl karşılık vermem gerektiğini arıyorum.”

    —Emrah Serbes
  • Benim onu sevmemin nasıl bir mucize olduğunu bilmiyor. Belki de sıradan ve vasıfsız bir şey gibi görüyor bunu. O da haklı. Neredeyse tanıyan herkes sevmiş onu. Farklı boyutlarda elbet. Ama bir şekilde sevmiş. Zaten onu birazcık tanıyan birinin kayıtsız kalması, sıradan biri gibi davranması mümkün değil. Fakat ben ne yapabilirim? anlatamıyorum. Anlatamamamın sıkıntısı içimdeki telaşı kat be kat artırıyor. Seni en çok ben seviyorum desem, en başka ben seviyorum ve en başta, herkesten çok, en çok, en. Ne en? İçimden geçenleri bilse koşup boynuma sarılır. Oysa sadece anlatabildiğim kadarını biliyor. Anlatabildiğim kadarını. Anlatabildiğim kadarıyla ne yapılabilir? Birer çay içilebilir belki..

    Ali Lidar
  • İlk başta tam olarak hissedemediğimiz kırılma anları var. Zamanla harap edici duygulara dönüşüyorlar. Yaralanmanın sıcaklığıyla ilk anda hissedilmeyen kurşunlar gibi. Böyle durumlarda “biraz zaman” her şeyi daha da beter ediyor. Bizi yere seren büyük sorunlar olmuyor hiçbir zaman. Bizi yere seren evdeki şekerin bitmesi oluyor, kaybolmuş bir kitap oluyor, kesilen elektrik oluyor. İkimiz de yere serilmiştik o gece. Öyle bir kafaydı işte.

    Emrah Serbes
  • Son sözlerimi söylememin vakti geçmek üzere. Şebnem'in kulağına, sessizce "Seni seviyorum" derken, pırlanta yüzüğü parmağına takıyorum. Şebnem aşk coşkusu ve ölüm korkusuyla şoklanmış halde fısıldıyor: "Sevgilim bu adamlar bizi öldürecek!" Son sözlerime şerh düşüyorum: "Korkma ben varım!"

    Murat Menteş
  • ne kaldı ki eskilerden? kim kimin kapısın çalıyor şimdi iki lafın belini kırmak için? öyle dolmuş ki herkes, bir yağsa sel olacak her yer. tamam öyle iç çekip durma sen de. çay koydum, leblebi al da gel. sarısından olsun.
  • Yirmi yıl önce, dünyayı değiştirebileceğimi zannederdim. On yıl önce dünyanın buna değmeyeceğine, çevremi ve kendimi değiştirmemin yeterli olacağına inandım. Bir kaç yıl önce de iyice hedef küçültüp, sadece kendimi değiştirebilmek için harcamaya başladım bütün enerjimi.. Şimdi ise çoraplarımı değiştirmeye bile üşeniyorum. Bok yesin her şey değişir diyen filozof. Ne dünya, ne insanlar, ne çekilen acılar değişiyor. Sadece rüya görüyor ve umutsuzca uyanacağımız anı bekliyoruz.. Bir meyhane sandalyesi ya da onkoloji kliniği ya da rahat ev yatağı, ne fark eder? O kadar uzak ki aslında herkes herkese, yan yana olsak bile dokunamıyoruz birbirimize..

    Ali Lidar
  • Gitmek istemediğin şehirlerden geliyorum geceleri. Rüyalarında kuruyan nehirlerden geliyorum. Bir kaplumbağanın kalbiyle geliyorum. Bir kaplumbağanın kalbini sökersen o kalp bir saat daha atar. Bir dere elli sene sonra taşar bir telefon yüz yıl çalar. Ne öğrendik bu aşktan: insan bir gün herkesi unutabilir. O zaman hayaletlere inan çünkü onlar hep dokunabilir.

    Emrah Serbes
  • “geceleri gökyüzüne baktığında, yıldızlardan birinde benim yaşadığımı ve orada gülüyor olduğumu bileceksin. bu yüzden sana sanki bütün yıldızlar gülüyormuş gibi gelecek. bütün dünyada yalnızca senin gülen yıldızların olacak.“

    ‪#‎uçurtmayıvurmasınlar‬
  • İnsan kendi felaketini seçemez. Kendi felaketine aktif katılım içinde olabilir ama yine de onu seçemez. Yıkılmak için dizilen domino taşları gibiyiz. Biri gelir sana çarpar, seni yıkar ama onu da başka biri yıkmıştır. Biraz tepeden, soğukkanlı bir zaviyeden bakınca göze hoş gelen bir görüntü aslında. Kendi felaketinden bile zevk alabilirsin böylece. O felakette seni diğer insanlara bağlayan şeyi görürsün çünkü. Bu durumda herkes suçlu olduğuna göre hiç kimsenin suçlu olamayacağını anlarsın. Herkes birbirini yıkar. İnsana kim vurduya gitmek yakışır.
  • Dibe vurduğunu sanıp, bir dip daha olduğunu keşfedebiliyordu insan...

    Charles Bukowski
  • ..başarısız boktan bir kış geçirdik kanımız bile doğru dürüst akmadı bir sürü çocuğu öldürdüler.

    Turgut Uyar
  • 'Bulamadığım, bulamayacağım bir şeyi daima arıyor gibiyim.'

    Leyla Erbil
  • 1975’te 150 tane dershane vardı

    bu memlekette… Şu anda 5 bin.

    *

    Netice?

    El álemin çocukları Disneyland’a

    gidiyor… Bizimkiler psikiyatra.

    *

    Onun için, bırakın vatana millete

    ailesine hayırlı olmasını filan…

    Kafanıza sıkmadığına dua edin.

    ”Yılmaz Özdil'in İsim Şehir Hayvan'' adlı kitabından alıntıdır.
  • ''birini terk etmek teorik olarak imkânsızdır,'' derdi. ''onu terk ettim diyelim, peki hatıraları nasıl terk edeceğim? O tonlarca hatırayı zihnimde değil de sırtımda taşıyacakmışım gibi hissediyorum.'' O akşam oturduğumuz yerden ayrılırken de dönüp arkasına bakmıştı hüzünle. ''geçmişi unutmak istiyorsan geleceğe de gözlerini kapatman gerekir salih,'' demiştim o zaman.

    Emrah Serbes
  • Allah insanı doğru yarattı ama insan düzeni bozdu.
  • a4technic kullanıcısına yanıt
    Kosmos
  • Hayalini kurduğum, gerçekleştirmek istediğim ne varsa el birliğiyle içine sıçtılar. Artık hayal kurmaktan yoruldum. Herkes çok konuşuyor ve hepsi de kendinden çok emin. İnandıkları doğruları ispatlama gereği bile duymuyorlar. Herkes her şeyi biliyor. ''Az bir sakin olun, hanginize inanacağımı şaşırdım'' diye bağırmak istiyorum. Ama bağırmıyorum. Onun yerine bir sigara daha sarıyorum. Çünkü birini dinlerken gözlerine bakamıyorum. Hepimizin gözlerinde birer mezar taşı gizli. Benimkinin üstünde yazanları okutmak istemiyorum. Karanlıkta uyuyamadığım için geceleri çalışıyorum. Sessizlikten korktuğum için kalabalığa karışıyorum. Başka türlü kafamdaki sesleri susturamıyorum. Ömrüm boyunca onlara benzememek için uğraştım. İşin kötüsü onların kim olduğunu bile bilmiyorum. Önce kafamın içinde bir çember oluşturuyorum. Sonra da onun etrafında dönüp duruyorum. Yaşlanmak; geleceğini düşlemeyi bırakıp geçmişini düşünmekle başlıyor.

    Burak Aksak




  • "bazı umutlar başka zamanlarındır."

    murathan mungan
  • "müjgan bugün güzel bile değildi."

    sadri alışık
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.