Şimdi Ara

kapitalizm ve arz-talep meselesi...

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
85
Cevap
0
Favori
2.699
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
Öne Çıkar
0 oy
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • sizce kpitalist sistemde arzmı önce gelir talep mi..
    bu akşam arkadaşlarla tartıştık bu konuyu da.. şöyle bir sonuç çıktı..
    kapitalist sistemin elemanları ilk önce arz ürünlerini piyasaya sunuyorlar. ardından insanların bu ürüne ihtiyaçları olduğu pompalanıyor.. ve sonuçta insanlar hiçte ihtiyaçları olmayan ürünlere sanki ihtiyaçları varmış gibi ilgi gösteriyorlar..
    yani ilk önce arz geliyor ve bu arz suni bir talep oluşturuyor..
    siz ne dersiniz bu konuda..



    _____________________________
    "Ne aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz."
    Confucius
  • Ülkeden ülkeye değişir.Uygulamaya bağlı,ABDdeki firmalar yapar başka bi ülkedeki firma yapmaz.Kapitalizmin iki yüzü var biri bu dediğin diğeri dediğim.Güzel yönüyle uygulanırsa en güzel ekonomik sistem kanımca.
    _____________________________
    SHOGUN
  • Paraya güdümlü bir sistemde insanlar bir tür arayışa giriyorlar. Tabii ki para kazanma arayışı bu. Para kazanmak için ne yapmalı ne etmeli derken çeşitli çözümler geliyor akıllarına. Bir de bakıyoruz ki piyasada binlerce ürün belirivermiş. Aslında insan ihtiyaçları olan bir varlık. Bu inkar edilemez. Ancak bu demek değildir ki insan her şeyi de tüketmek zorunda. Marketlere, mağazalara şöyle bir göz atın. Diyelim bir çanta arıyorsunuz. Basit bir çanta. Çantanın tanımını bilmeyen yoktur. Derken karşınıza binbir çeşit çanta çıkıyor. A marka, B marka, C marka çantalar. Kimileri "abi bak bu hakkiki cames bond haa" diyorken kimileri de "bakın bu çanta gerçek timsah derisindendir hiç kaçırmayın bu fırsatı bence" diyebiliyor. Binlerce çanta türü... Basit bir çanta bile marka adı altında, tür adı altında parçalara bölünmüş. Kimileri basit görünüşlü, kimileri oldukça abartılı... Böylesi bir durumda insan "yav be ne güzel işte her ihtiyaca göre bir çanta var" diye düşünse de aslında olay bu kadar basit değil.

    Bana kalırsa günümüzdeki bu sistem insanları maymun iştahlı bir yapıya sürüklüyor. Örneğin xxx adlı cep telefonu şirketi ayda 4 adet telefon üretiyor. Bu ne demek oluyor? Gerekli mi bu? Eskiden insanlar bir cep telefonunu bir yıla yakın bir süre kullanırlardı. Ancak şimdi en fazla üç ay içerisinde insanlar kullandıkları cep telefonundan bıkar bir hale gelebiliyorlar. Hep yeni teknoloji hevesi, hep daha yenisini elde etme hevesi insanın gözünü bir anlamda kör ediyor. Aslında kültürel yaşantıya da yansımıyor değil bu durum. İnsanlar tüketim çılgınlığının bir parçasına haline geliyorlar farkında olmadan. Bu durum insanların hayatlarına da yansıyor. Marketlerde vakit kaybeden insanlar, alışveriş yapma sıklığını artıran insanlar ve dahası. Sanki hepsi bir tür uyuşturucu. Traş bıçakları, ikilisi, üçlüsü, pillisi, sulusu, kurusu. Cilt kremleri, kuru cilt için, yağlı cilt için, sivilceli cilt için, nemlendirme için, tüy dökme için...Şampuanlar, normal saçlara, kuru saçlara, nemlendiricili, vitaminli, proteinli, vişneli, kirazlı . Ekran büyüklüklerine göre televizyonlar, plazmalar, LCD'ler...Çikolatalar, fındıklısı, fıstıklısı, cevizlisi, kremalısı, karamellisi, dondurmalısı...Daha neler neler sayılabilir.

    İşte bu noktadan bakıldığında insanlar bir tür bilince sahip olmalılar. Tüketim yaparken bilinçli olmak gerekiyor. Sırf para kazanmak uğruna insanların kimi ürünlere oldukça ihtiyaçları varmış gibi dayatmalar yapan pek çok reklam filmi var şu an televizyonlarda. Acaba tüm bu üretici şirketler gerçekten insanların ihtiyaçlarını düşündükleri için mi bunca yenilik üretiyorlar yoksa insanlara yeni birşeyler ürettikleri hissini verip o ürünü satıp para babası olmak için mi? Şu anda baş ağrısına iyi gelen yirminin üzerinde ilaç var. Belki daha fazla saymadım tahmin benim ki. Prospektüslerine bakıldığında endikasyonlar ve uyarılar bile neredeyse aynı. Tüm bunları yazdıktan sonra şunu da eklemeliyim ki ben insanların para kazanmalarına karşı değilim. Belki bana da oldukça yüklü nakit paralar verseler ben de sırf yenilik yaratmak, insanları etkilemek adına bir ürün sunmak için ticarete soyunurdum. Ancak benim buradaki amacım çok önemli olurdu doğrusu. Acaba ben gerçek anlamda insanların ihtiyacını mı düşüneceğim yoksa kendi menfaatlerimi mi? Peki piyasada pek çok şirket ya sırf para odaklı bir iş yapıyorlarsa? Ya insanların çoğu bilinçsizce tüketim çılgınlığı hastalığına yakalanıyorsa? Böylesi bir durumun kim veya kimler farkına varabilir? Düşünmek gerek.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi iZCi_500 -- 21 Nisan 2006; 1:52:49 >
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: the_point

    sizce kpitalist sistemde arzmı önce gelir talep mi..
    bu akşam arkadaşlarla tartıştık bu konuyu da.. şöyle bir sonuç çıktı..
    kapitalist sistemin elemanları ilk önce arz ürünlerini piyasaya sunuyorlar. ardından insanların bu ürüne ihtiyaçları olduğu pompalanıyor.. ve sonuçta insanlar hiçte ihtiyaçları olmayan ürünlere sanki ihtiyaçları varmış gibi ilgi gösteriyorlar..
    yani ilk önce arz geliyor ve bu arz suni bir talep oluşturuyor..
    siz ne dersiniz bu konuda..



    çogunlugu dedigin gibi

    işin garibi insanların aslında ihtiyaç dumadıkları hedeflere ulaşmak için köle gibi çalışıyor olmaları
    _____________________________
    "Umutlarının yarısını bana vericeksin!"
    Umutlarımın bir kısmının ırzına dünya geçti.
    Arta kalan kısmını evlatlıktan reddettim.

    umutlarının yarısını bana vericeksin!
    bende cenete gitsinler diye
    acımasızca şehit düşürüp
    üstünede birde keyif sigarası yakacagım




  • kapitalist düşünce var oldugu için talebe daha gerek kalmadan çıkıyor hersey gercekten gerekli yada gereksiz yani sonuç olarak arz diyorum
    _____________________________
  • Kapitalizm değişiyor.
    Eskiden pazarlama itilerek yapılırdı.Üreten toptancıya toptancı parekendeciye parekendeci müşteriye itmeye çalışırdı.
    Artık müşteri çekilmeye çalışılıyor.İlk başlarda müşteri önemsizdii çünkü herkes üretemezdi.Şimdilerde ise üretim oldukça basit daha az maliyetli bir iş haline geldikçe pazarlamaya ağırlık verilmeye başlandı.Pazarlamak içinse müşteriye insana.
    Ne üretirsem üretiyim yeterki satmasını bileyim anlayışı da ortadan kalkmıştır.Herkes üretiyor.Farklı olmaya başladı üreticiler artık insanların istediğini onlara,onların istediği gibi satma anlayışı ortaya çıktı.Talep önemlidir artık gelişmiş ülkelerde.İnsanlar farklı olana yönelirler hizmette de kendilerini değerli hissettirene.


    Müşteri odaklı pazarlama,insan odaklı yönetim.Gelişmiş ülkelerde bilgi toplumlarında böyle.
    _____________________________
    Taçtan uzak duranlar her zaman kral olur.




  • Kapitalizim için tek hedef insanların üretmeden dengesizce tüketime yönlendirmek
    _____________________________
    Küçük şeyler küçük ruhları esir alır...
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Son Kararlar Tercih Meselesi
    9 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • birkaç mesaj okudum kendimi fight club ı bi daha izlemiş gibi hissettim.
    _____________________________
  • Bazen bu kadar çeşitten sıkılıp, keşke bir uniformam falan olsada onu giysem diyorum.

    Ya da üstüme başıma kıyafet alıcaksam, tek tip pantolon olsa mesela, uğraşmadan alsam giysem diyorum.

    Ama bir çok insan tersini düşünüyor. Özelliklede kadınlar için alışveriş büyük bir zevk. Ve eğer insanlık

    bundan memnunsa, desteklemek gerekir herhal.
    _____________________________
    Iletisim kurmayi guclestiren herkesi blokluyorm
  • Dostum tabiki talep önce gelir, tüketicinin bir ihtiyacı olacak ve onu talep edecek ki üretici onu üretip satsın, yoksa karnı acıkan adam ne ister yemek ister, burda ihtiyaçyemek olduğuna göre sen yemek vermek zorundasın yoksa adama al ben telefon ürettim açsın ama bunu ürettim bunu al mı diyeceksin, adam sana ne der?

    Talep önce gelir, talebe göre arz olur.
  • Portekizli diktator Salazar, bunca yıl halkı nasıl yönetebildiğini "3F" kuralıyla açıklar;

    "Futbol, Fado, Fiesta,"

    İspanyol Franco ise bu sözü doğrularcasına
    "Bana yüzbin kişilik bir uyku tulumu yaptırın" dedikten
    sonra Real madrid için Barnebou stadı yaptırılmıştır.


    "Fado" kavramını ise günümüz entel-dantel muziklerini ve gençlerimizin onlara olan hayranlıklarını gösterir.


    "Fiesta" kavramının altında ise Trackfindin bahsettiği gibi kapitalismin gereksizliklerinin başında gelen arz-talep , anlamsız ve sonu gelmeyen harcamalar, gereksiz eğlence düşkünlüğü.. vs gibi kavramlar yer alıyor.


    Eğer 3F kuralı bizim ülkemizde de işe yarıyorsa
    Halk mışıl mışıl uyuyor demektir.
    HERKESE İYİ UYKULAR !
    _____________________________
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kara_eylül

    Dostum tabiki talep önce gelir, tüketicinin bir ihtiyacı olacak ve onu talep edecek ki üretici onu üretip satsın, yoksa karnı acıkan adam ne ister yemek ister, burda ihtiyaçyemek olduğuna göre sen yemek vermek zorundasın yoksa adama al ben telefon ürettim açsın ama bunu ürettim bunu al mı diyeceksin, adam sana ne der?

    Talep önce gelir, talebe göre arz olur.

    iyide arkadaşım. cebinde yemeye parası olmayan adamlar cep telefonunu ihtiyaçmış gibi görüyorlar.
    yani insanlara mevcut arzlar insanlarda suni talepler üretiyor. yada 100 milyonluk telefon hayli hayli işini görürken kalkıp 700-800 milyonluk telefonlar alınıp kullanılıyor..
    bu arzın talebi oluşturması değil mi sence??
    _____________________________
    "Ne aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz."
    Confucius
  • quote:

    Orjinalden alıntı: zuhanda

    birkaç mesaj okudum kendimi fight club ı bi daha izlemiş gibi hissettim.

    sen "fight clup" demişken bu filmden konumuza ilişkin birkaç diyaloğu sunmak isterim..

    6 ay boyunca uyuyamadım. Ve hiçbirşey gerçek gibi değildi. Ve herşey çok uzaklardaydı. Herşey, kopyanın kopyasının kopyası gibiydi. Herşeyin geliştirilmiş bir entegreden oluşturulmuş olduğunu düşünmeye başladım. IBM bilgisayarlarının kurduğu bir galaksi, Microsoft yazılımlarının kurduğu bir dünya...

    - Biz neyiz o zaman?
    - Bilmiyorum, tüketici belki de...
    - Doğru. Bizler tüketiciyiz. Hayat tarzımızı geliştirmek için alışveriş yaparız. Cinayet, suç, toplu katliamları düşün. Beni ilgilendiren pazarlama dergilerinin 500 kanallı televizyon, kablolu yayın satmaları falan değil; uyuşturucu, haplar ve viagra...
    - Evet bunu yapanlar var.
    - Onların canı cehenneme! Onların hepsi kokuşmuş dostum. Koltuk takımlarının ve sehpaların canı cehenneme..Ben diyorum ki mükemmel olmayı bırakıp gerçeklere dönelim...Bu, modern hayatta yaşamak için benim bulduğum bir yol.
    - Bilmiyorum, belki biraz radikal ama....
    - Sahip olduğun şeyler aslında sana sahipler....


    Dövüş Klubü, dünyanın en zeki insanlarından kurulu değildir. Ama bizler de bir potansiyel var. Daha fazla güçlenmek için. Lanet olası bir jenerasyon; benzincide pompacı olarak çalışan, garsonluk yapan ya da beyazlara kölelik edenler... Reklam anlayışının sadece görüntüsü değişti. Hala işimize yaramayan bi sürü boktan şey satıyorlar. Bizler, tarihin ortasında yaşayan insanlarız baylar. Bir amacı ya da mekanı olmayan. Büyük bir savaş yaşamıyoruz ya da büyük bir gerginliğin ortasında değiliz. Bizim savaşımız ruhani bi savaş. Gerginlik ise bizim hayatımız.Televizyon seyredip birgün hepimizin bir milyoner ya da şarkıcı olacağını düşünüyor olabilirsiniz. Ama olamayacağız. Yavaş yavaş bu gerçeği öğreniyorum. Ve çok çok kızmış durumdayım.

    "Yaptığın iş değilsin..Cüzdanındaki para, sırtındaki üniforman ya da sana bugüne kadar değer verilmesini sağlayan diğer özelliklerin. Aslında bunların seninle hiçbir ilgisi yok...Kendini saydam ve her an eriyebilecek bir kar tanesi gibi güzel ve eşsiz mi hissediyorsun? Sen aslında hiçbir şeysin. Çünkü sahip olduğun varlıklar gün gelip sana sahip olmaya başlarlar. Sonra ne mi olur? Önce uyuyamamaya başlarsın. Ardından çevrendeki herşeye yabancılaşmaya..Ve Tyler Durden ile tanışırsın. Tyler'ın her zaman inanmaya hazır olacağınız ve istek duyacağınız bir planı vardır. Aslında gördüğünü zannettiklerinin görülmediğini ve sandıklarının da apaçık ortada olduğunu fark edeceksin..."
    _____________________________
    "Ne aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz."
    Confucius




  • şimdi kelime anlamlarına bakacak olursak.

    kapitalist: tüm serveti kendi üzerine alarak herkesi sefil bırakan kişiye denir.

    kapitalizm: bu bir sistem. bu sistemde amaç kitleleri zenginlikten pay alabileceklerine inandırıp köle gibi çalıştırmak.

    tabi ülkeden ülkeye uygulamaya göre değişir. misal amerika kapitalizmin en muhteşem işlediği ülke. burada genelde amerikalılar bi nebze zenginlik sahibi, çünkü kapitalizmi çok iyi uyguluyolar yani kendi vatandaşlarından çok başka ülkelerin vatandaşlarını sömürüyolar. (latin amerika, afrika, biz, orta doğu vs. vs.)

    kapitalizm genel olarak incelendiğinde adaletsiz-acımasız ve saçma bi sistem, ama kişilere umut sattığı için göze hoş geliyor.

    zaten en önemli şey, kitlelere umut satabilmek. birisine umut verdiğiniz sürece onu sömürebilirsiniz.
    _____________________________
  • bi de işin şu yanı var

    mesela çamaşır makinesi almanız için bira ay boyunca çalışmanız gerekli çamşır makinesinin ömrü ortalama 10 yıl sayalım.düşünün çamaşırlarınızı elde yıkıycak olsaydınız elektirik faturasınıda hesaba katarsak 10 yılda çamaşır yıkamaya ve eletrik faturası ödemek için harcadıgınz zaman dahamı fazladır?

    yada arabayı düşünün.ne işe yarar araba?sevdigimiz yerlere sevdigimiz kişilere yada işe gitmeye.peki bizi sevdigimiz yerlerden sevdigimiz kişileden uzaklaştıran nedir.yine aynı cevap işimiz.yani iş olmasaydı arabaya ihtiyaçta olmıycaktı.

    bu böyle çok daha devam edebilir.
    _____________________________
    "Umutlarının yarısını bana vericeksin!"
    Umutlarımın bir kısmının ırzına dünya geçti.
    Arta kalan kısmını evlatlıktan reddettim.

    umutlarının yarısını bana vericeksin!
    bende cenete gitsinler diye
    acımasızca şehit düşürüp
    üstünede birde keyif sigarası yakacagım
  • Sevdiğim bir işim var, bilgisarayım ve internetim var, motosikletim var evimde kendime göre eşyalarım ve imkanlarım var. Bütün bunları bırakıp dağda börtü böcek yiyerek yaşamanın daha iyi olacağına kimse inandıramaz.

    Hayır çıksan dağa bir klube yapsan orada da çalışacaksın. Isınmak için çalı çırpı toplayacaksın. Ocak yakacaksın, yiyecek toplayacaksın. Belki bahçeye bir şeyler ekeceksin orada da bitmeyecek işler. Açıkçası şimdiki yaşantımı tercih ederim.
    _____________________________
  • bir şeyin ihtitaç olup olmadığını kim belirliyor ki?

    200 sene önce arabadaki klima ihtiyaç mıydı?

    arabaları yoktu bile, peki bugün araba kliması için, kapitalistlerin milleti sömürmek için yutturduğu yapay bir ihtiyaç diyebilir miyiz?

    ya da basitçe ampul ihtiyaç mı? neticede edison bunu kapitalist sistemde kişisel arzuları için icad etti.

    eğer bir ürün satılıyorsa satılıyordur, o kadar...


    ve bence önyargısız düşünen biri serbest piyasanın en ideal sistem olduğunu anlayacaktır.
    _____________________________
  • Alışveriş bir kültür meselesidir.(mantıklı alışveriş) firmalar kendi ülkelerinde olabildiğince sattılar artık kendi ülkesindeki insanlar''da uyandı bunun sonu yok, buna karşılık üreticiler dışarıya açılma politikalarını dahada hızlandırdılar.
    _____________________________
    Yolsuzluk=Yoksulluk.
    Doğruları konuşmak için en az iki kişi gerekir biri doğru söyleyen, biri doğru anlayan,
    Allah, kimseyi yanlışı savunacak kadar cahil,doğruyu inkar edecek kadar nankör yapmasın..


    Doğayı yıpratmayınız,
    Yeteneklerinizi hobi olarak harcamayın,
    İnsanlar kazandıkca kibarlaşırmış.
  • Kapitalizm'de doğal seleksiyon olmadığı için , hangi ürünün birzler için yararlı olup olmadığını tam manasıyla göremiyoruz.

    Bugün ABD'de enerji sıkıntısı yaşanınca klima cihazı bile tartışılır hale gelmiştir.

    İnsanoğlu doyumsuzdur, kapitalizminde en sağlam bacağı bu ilkeye dayanır.

    Arz talep dengesinden bahsetmişsiniz.Çizgi filmlerin arasına serpiştirilen ürünler bu sorunun cevabı işte.
  • İnsan, bütün hayvanlardan ayrıcalıklı ve özel yaratılmıştır. O farklı özellikleri ve üstünlükleri yüzünden, insanda çeşit çeşit, talepler meydana gelmiştir. Meselâ, insan en güzel şeyleri ister ve meyleder, güzel şeyleri arzu eder, insaniyete lâyık bir geçim ,onurlu bir hayat ve şerefli bir yaşam ister.Arz ve talebin insan sözkonusu olduğunda hızını takip dahi bu nedenle güçleşmiştir.

    Şu isteklerin gereği olarak , yiyecek, giyecek ve diğer ihtiyaçlarını istediği gibi, güzel bir şekilde tedarikinde çok san'atlara ihtiyacı vardır. O san'atlara tek başına yeterli olmadığından, diğer insanlarla alış veriş etmeye mecbur olur ki, herbirisi, çabalarının sonuçlarını arkadaşına değişim suretiyle yardımda bulunsun ve bu sayede onuruna layık düzeyde ihtiyaçlarını sağlayabilsinler.

    Fakat insandaki şehvet,öfke,akıl gibi ruhsal duygular Sanatkarı tarafından sınır konularak yaratılmadığından ve insanın cüzi iradesi eliyle ilerleme ve yükselmeyi temin etmek için bu kuvvetler başıboş bırakıldığından, muamelelerinde zulüm ve tecavüzler vukua gelir. Bu tecavüzleri önlemek için, insanlık, çalışmalarının meyvelerini değişirken adalete muhtaçtır.

    Fakat her bireyin aklı, adaleti tek başına sağlamaktan âciz olduğundan, ortak bir akla ihtiyaç vardır ki, fertler, o ortak akıldan istifade etsinler. Öyle bir akıl da ancak kanun şeklinde olur. Kanunlar, akıl şehvet ve öfkenin özgürlüğünü tecavüz ve zulüm sınırlarında durdurmak için çekilen sınırlardır.Bu sınırlar Allah’tan gelir veya cüzi irade sahiplerinin ortak akılla tercihi olan çizgileridir.Bildirilmişse uygulamak bildirilmemişse tesbit ederek uygulamak insanlığın görevleridir.

    Hangi çeşit olursa olsun emirler ve yasaklara itaati sağlamak için ortak aklın yani kanunların üstünlüğü zihinlerde yerleşmelidir.Mesela islamda inanç kaynaklı olan itaatlerin anlık,günlük,aylık,yıllık,ömürlük gibi devamlılık talebinin bir hikmeti de insanı itaate alıştırmak içindir. İtaate alıştırmak için zorlamadan çok Allah’ın büyüklüğünün gözlemlendirilmesi yolu seçilmiştir.

    Aslında kapitalist ve kominist yaşam teklifleri de bence, insaniyete lâyık bir geçim ,onurlu bir hayat ve şerefli bir yaşam, akıl şehvet ve öfkenin özgürlüğünü tecavüz ve zulüm sınırlarında durdurmak için çekilen sınırlardır.Yukarda irdelendiği gibi yaşanan diğer bir yaşam biçimi de islamdır.Ancak islamın insaniyete lâyık bir geçim ,onurlu bir hayat ve şerefli bir yaşam kavramı kabir kapısında biten diğer iki yaşam biçimlerinden farklı olarak kabir ötesini yani sonsuz bir hayatı da kapsar.

    Mutlak ayrılıkları sözkonusu değil,elbette ortak söylemleri de vardır. Ancak bu hamur çok su götürür…
    _____________________________
    Vicdanını dinle!




  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.