Şimdi Ara

[ Teknik Anlatımlarım, Toplu Halde ]

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
30
Cevap
2
Favori
10.370
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj

  • Forumun çeşitli yerlerinde ek konu başlığı açmadan yaptığım teknik anlatımları burada bir araya toplayacağım, arkadaşlar lütfen mümkünse farklı bir mesaj eklemeyin içine...





    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi GeceBekcisi -- 1 Şubat 2009; 3:57:37 >




  • GPS (Global Positioning System; Küresel Yer Belirleme Sistemi ya da Küresel Konumlandırma Sistemi), düzenli olarak kodlanmış bilgi yollayan bir uydu ağıdır ve uydularla arasındaki mesafeyi ölçerek Dünya üzerindeki kesin yeri tespit etmeyi mümkün kılar.

    http://tr.wikipedia.org/wiki/GPS
    Navigasyon ise taşıtları kara, deniz ve hava ortamlarında (hatta uzayda) bir konumdan diğerine en kısa zamanda ve en güvenilir şekilde yöneltebilme bilimidir.

    http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=11859986
    Nokia Maps ise GPS kullanarak Navigasyon hizmeti verebilen bir harita / konumlama yazılımıdır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi GeceBekcisi -- 25 Mart 2009; 16:59:03 >





  • Konumlandırma için Assisted GPS* ve GSM localization* kullanılacaksa faturalı hat kullanmakta fayda var, her lookup* esnasında teker teker kontör harcamaktansa harcadığınız veri için daha cüzi bir ödeme yaparsınız. A-GPS ve GSM loc. beraber kullanıldığında, lookup esnasında oluşacak veri transfer miktarı 10 kb'ı geçmez, cebinizi korur
    * Assisted GPS (Yardımlı GPS): GPS çipi, kendi yerini saptayabilmek için en az 3 GPS uydusu ile bağlantı kurmak zorunda, ancak normalde o sırada gökyüzünde hangi uyduların olduğunu ve onların nerede olduğunu bilmez, sıfırdan araştırmaya başlar ki bu da zaman alır çünkü uydular çok daha geniş bir alana yayın yapabilmek için düşük frekanslı bir banttan yayın yaparlar ve veri aktarım hızları bu nedenle düşüktür, bir uydunun bilgi içeriğini (ki onlarca KB'dan daha büyük değil bu veri) bir GPS çipine ulaştırması dakikalar alabilir. Ancak çip gökyüzünde o sırada hangi uydular olduğunu ve o uyduların o esnada nerede olduğunu bilirse daha hızlı bu saptamayı yapar ve bunun için çeşitli sunuculara bağlanarak (* bu işleme lookup denir) Ephemeris (gök günlüğü) verisini indirir. Buna A-GPS (Yardımlı GPS) denir
    * GSM localization (Şebeke Tabanlı): Telefonlar mobil olsa da, sinyal alıp gönderdikleri baz istasyonları sabittir ve telefonun o sırada bağlı olduğu istasyonun tam koordinatları bilinirse (bu koordinatları bilebilmek için yine çeşitli sunuculara bağlanır ve bu işleme de lookup denir), telefon kendisinin o baz istasyonunun çevresindeki X km'lık çapa sahip bir çember içerisinde olduğunu bulabilir. Birden fazla baz istasyonunun kapsama alanı içerisinde ise, triangulation yaparak kendi yerini çok ufak yanılma payı ile saptayabilir, ki bu da uydudan aldığı verileri doğru analiz edip yerini daha çabuk saptamasında ona yardımcı olur.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi GeceBekcisi -- 27 Ocak 2009; 14:06:35 >





  • Video konusunda çözünürlük+FPS önemliyse, eksik yoksa aşağıdaki liste 30 FPS@VGA video çekebilen telefonlar listesi.

    Nokia N96, N95 8GB, N95, N93i, N93, N85, N82, N79, E90, 6220 classic
    LG KU990 Viewty, KE990 Viewty, KF750 Secret, KF755 Secret, KC910 Renoir

    Nokia N95 8GB, N95, N93, N93i, N82 ve E90'da TI OMAP 2420 platformu kullanılmış ve TI2420 kullanılan cihazlarda Nokia, görüntü/video için 2420'nin içinde bulunan 640x480 çözünürlükte 30 FPS'de MPEG-4, H.263, H.264, MP3, WMV ve AAC çözme/kodlama, 4 megapiksele kadar fotoğraf işleme yapabilen görüntü / video hızlandırıcı birime ek olarak TI OMAP DM290 işlemcisini kullanıyor. Bu da video çekim işleminin yükünün tamamının ana işlem birimi üzerinde olmadığı için daha az bozulma beklediğim anlamına gelir
    Fakat Nokia N85, N79 ve 6220c'de Freescale MXC300-30 platformu kullanılmış ve bu telefonlarda bildiğim kadarıyla görüntüleme için ek bir işlemci daha yok.
    LG'ler hakkında da teknik bilgim yok.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi GeceBekcisi -- 27 Ocak 2009; 14:08:46 >





  • N95 8GB, N95, N93i, N82 ve E90'da Texas Instruments OMAP 2420 platformu kullanılmaktadır. Bu platformun özellikleri:

    332,5 MHz'lik (133 MHz FSB x 2,5 çarpan) ARM1136JF-S bazlı ana işlemci
    (90-nm üretim, 32/32 KB L1/L2 önbellek)

    220,78 MHz'lik (133 MHz FSB x 1,66 çarpan) Texas Instruments TMS320C55x DSP işlemcisi
    (Ses işlevlerinin yanı sıra GSM/GPRS/EDGE/UMTS işlevlerinin yerine getirilebilmesi için kullanılır.
    Bu güçlü işlemci sayesinde bir yandan oyun oynarken bir yandan müzik dinleyebilir ve o esnada internete bağlanıp oyununuzu multiplayer oynayabilirsiniz, çünkü ana işlemci oyun ve müzik çalar ile uğraşırken ses işleme ve şebeke bağlantısı işlemleri ile ile DSP işlemcisi uğraşır ve iş yükü dengelenir)


    2 milyon poly/sn güce ulaşabilen SIMD* destekli 200 MHz hızda çalışan PowerVR MBX/VGP 2D/3D hızlandırıcı
    (Eski ekran kartları ile karşılaştırıcak olursak, Riva TNT'de bu rakam 8 milyon, GeForce 256'da 15 milyon poly/sn idi)
    * SIMD (Single Instruction, Multiple Data/Tek Komut, Çoklu Veri) mantığı ile tek işlemcide bir seferde paralel verilerle işlem gerçekleştirildiğinden, işlemin gerçekleşmesi normalden daha hızlı olur. (alıntı: marslanoglu,http://forum.donanimhaber.com/m.asp?m=30007193 )

    640x480 çözünürlükte 30 FPS'de MPEG-4, H.263, H.264, MP3, WMV ve AAC çözme/kodlama, 4 megapiksele kadar fotoğraf işleme yapabilen görüntü / video hızlandırıcı birim
    (TI2420 en fazla 4 megapiksele kadar desteklediğinden TI2420 kullanılan cihazlarda Nokia, görüntü/video için ayrıca Texas Instruments OMAP DM290 işlemcisini kullanmaktadır ve bu nedenle bu modeller "çift işlemcili" olarak anılmaktadır)

    ● 5 Mbit dahili SRAM
    (640x480 çözünürlüğe kadar bir dahili ekrana görüntü verebilir)

    ● Bir TV ekranına PAL/NTSC formatında aynı anda görüntü sağlayabilen görüntü çıkış birimi

    ● DDR Bellek destekli dahili bellek kontrolcüsü

    Ayrıca TI2420 işlem biriminin kullanıldığı cihazlarda Texas Instruments TWL92230 güç yönetimi çipi de bulunmaktadır.

    N86, N85, N81 8GB, N81, N79, N78, N76, E75, E71, E66, E63, E51, 6720 Classic, 6710 Navigator, 6650 Fold, 6290, 6220 Classic, 6210 Navigator, 6124 Classic, 6121 Classic, 6120 Classic, 6110 Navigator, 5800 XpressMusic, 5730 XpressMusic, 5700 XpressMusic, 5630 XpressMusic ve 5320 XpressMusic'te kullanılan platformu Freescale MXC300-30 olup içeriği aşağıdaki gibidir:

    ● 369 MHz'lik ARM1136JF-S bazlı ana işlemci
    (N86: 434 MHz / E55, 6720c, 5630: 600 MHz)

    ● 208 MHz'lik StarCore SC140 DSP işlemcisi

    ● Dahili güç yönetimi, ses ve arayüz kontrolcüsü

    Umarım yukarıdaki bilgilerden sonra TI2420 platformunun kullanıldığı modellerin performansının ve fiyatının, MXC300-30 platformunun kullanıldığı modellere göre neden farklı olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz

    Yetmediyse bir örnek vereyim, N95'te çift çekirdekli 330 MHz bir Pentium, N78'deki ise 370 MHz gücünde bir Celeron dersem abartmış olurum ama çok da yanlış olmaz. Örneğin N82'de Nokia Maps ve Web Browser aynı anda açıkken, kırmızı tuşa basıp bir uygulamayı kapanma işlemine sokup (malum PC de olduğu gibi telefonda da hemen kapanmıyor uygulamalar, kapanmadan önce halletmeleri gereken işleri kaydetmeleri gereken verileri olabiliyor) çok seri bir şekilde bir arama yapabilirsiniz, ancak N78'de aynı hızı elde edemezsiniz, her iki platformdan benzer donanımlı (İşlemci hızları yakın, RAM miktarı eşit olmalı) ve benzer yazılımlı (Symbian versiyonu aynı olmalı) iki telefonu karşılaştırma imkanınız olursa bunu görebilirsiniz.

    Ama şu da var, aynı anda birden çok uygulama kullanmayacak, Power User olmayan arkadaşlar için MXC300-30 platformunun çok daha mantıklı bir seçim olduğunu söyleyebilirim zira OMAP platformu (Freescale'e kıyasla) ağır iyileştirmelere (optimizasyonlara) ihtiyaç duyan bir platform ama MXC300-30 değil, bu nedenle günlük işlevler daha hızlı olabilecektir.

    Gerçi burada sizi yanıltmayayım, bu iyileştirmeler program yazan kişilerin yapması gereken şeyler; sizin değil. Ayrıca Nokia elbet OMAP platformu kullandığı modellerde mümkün mertebe bu iyileştirmeleri yapıyor, merak etmeyin

    Tek uygulama açısından platformlar arasında karşılaştırma görmek isterseniz,http://www.synchromeshcomputing.com/SynchromeshComputingFTF-Presentation-Benchmarking.ppt sunumunu inceleyebilirsiniz, ancak bunların sentetik testler olduğunu, gerçek dünyayı tamamen yansıtmadığını ve multi-tasking performansını ölçmediğini bilmeniz gerek.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi GeceBekcisi -- 26 Mart 2009; 17:19:42 >





  • Aşırı teknik bilgiye sahip değilim ancak yine de paylaşmak istedim çünkü eksik bilgi verildiğini düşünüyorum. Önce ekran ile ilgili bir kaç şeyi ve ekran tiplerini biraz daha detaylıca anlatmak lazım. Günümüzde kullanılan ve konumuzla alakalı ekran tiplerini anlatarak işe başlayalım.

    CRT (Cathode Ray Tube) ekranlar
    Eski tip tüplü TV'ler ve PC monitörlerinde kullanılır. Görüntüyü oluşturmak için ekranın önündeki fosfor tabakasını ışın tabancasından fırlattıkları elektronlar ile uyarırlar. Uyarılan fosfor atomlarının yaydığı ışıkla görüntü oluştuğundan, siyah rengi karanlık bir ortamda mükemmele yakın bir şekilde gösterirler.

    OLED (Organic Light-Emitting Diode) ekranlar
    Telefonlar, mp3 player'lar ve benzeri elektronik aygıtlarda kullanılırlar. Temel olarak CRT'deki mantığın bir benzeri şekilde çalışırlar ancan onlardan farklı olarak ışın tabancası ile uyarılan forfor perdesi yerine, ihtiyaç olduğu zaman çalışan LED'ler vardır. Görüntüyü oluşturmak için yine ışık yayan LED'ler kullanıldığından, siyah rengi karanlık bir ortamda mükemmele yakın bir şekilde gösterirler.

    LCD/TFT-LCD (Liquid Crystal Display / Thin Film Transistor-Liquid Crystal Display ) ekranlar
    Telefonlar, PC monitörleri, TV'ler, karmaşık elektronik aygıtlarda kullanılır. Arkaplandan aydınlatılan bir yüzeyin üstündeki RGB renkli filtrelerin hangi tonu sağlayacaklarına göre çalıştırılması (pozitif TFT'lerde karartılması, negatif TFT'lerde aydınlatılması) ile çalışır. Filtreler ışık yayamadığı için ekran arkaplandan aydınlatıldığından karanlıkta siyah rengi tam olarak gösteremezler, koyu gri tonları gibi gözükür.

    CSTN (Colour Super-Twisted Nematic) ekranlar
    Telefonlar ve basit elektronik aygıtlarda kullanılırlar. Çalışma prensibi bizim bilmemiz gereken kısmı itibari ile LCD'ler ile aynıdır. Siyah performansları LCD'lerden bile kötüdür, siyah renk hiç yoktur bile denilebilir, açık koyu bir gri gözükür..
    Ekran tiplerini anladıysak renk derinliği konusuna geçelim. Renk derinliği denilen tanım, ekranda kaç rengin oluşturulabileceğidir. 2'nin üstleri şeklinde olur ve 2'nin hangi üstüyse X-bit şeklinde adlandırılır. Telefonlarda genel olarak kullanılan renk derinliklerini hatırlayabildiğim kadarıyla sayarsak,

    1-bit (2^1 = 2 renk): Monokrom olarak adlandırılan siyah-beyaz ekranlar

    2-bit (2^2 = 4 renk): Gri gölgelemeli ekranlar (örnek: Sony CMD-J5/J7/J70/Z5/Z7)

    8-bit (2^8 = 256 renk): İlk renkli ekranlı telefonların bir çoğunda kullanılan temel renk derinliği.
    Kırmızı/Yeşil/Mavi tonlama seviyeleri: 8/8/4

    12-bit (2^12 = 4096 renk): CSTN ekranlı telefonların bir çoğunda kullanılan temel renk paketi.
    Kırmızı/Yeşil/Mavi tonlama seviyeleri: 16/16/16

    16-bit (2^16 = 65536 renk): LCD-TFT ekranlı telefonların bir çoğunda kullanılan renk derinliği. Bilgisayar terminolojisinde genelde "yüksek renk" olarak adlandırılır.
    Kırmızı/Yeşil/Mavi tonlama seviyeleri: 32/64/32

    18-bit (2^18 = 262144 renk): LCD-TFT ekranlı telefonların bir kısmında kullanılan renk derinliği.
    Kırmızı/Yeşil/Mavi tonlama seviyeleri: 64/64/64

    24-bit (2^24 = 16777216 renk): LCD-TFT ekranlı telefonların küçük bir kısmında kullanılan renk derinliği. İnsan gözü 10 milyondan fazla rengi ayırd edemediği için bilgisayar terminolojisinde genelde "gerçek renk" olarak adlandırılır.
    Kırmızı/Yeşil/Mavi tonlama seviyeleri: 256/256/256


    Farkındaysanız tonlama seviyeleri eşit olamayacaksa, önce yeşil sonra kırmızıya daha büyük olma önceliği tanınıyor. Nedeni ise insan gözünün yeşile en çok, kırmızıya normal, mavi renge ise az hassas oluşu. Kendinizi denemek istiyorsanız, aşağıda güzel bir örnek var. En çok tonlarını görebildiğiniz renk yeşil değil mi?

     [ Teknik Anlatımlarım, Toplu Halde ]

    Ekran tipleri ve renk derinlikleri hakkında genel bir bilgi sahibi olduysak şimdi renk oluşturma tekniklerine geçelim. Görülen tüm renklerin üç ana rengin {Kırmızı (Red), Yeşil (Green) ve Mavi (Blue)} birleşiminden oluştuğunu biliyoruz. Ancak renkleri oluşturma teknikleri iki cinstir.

    (a) Katılımlı bir RGB modeli izlenen ekranlarda, ekranın arkaplanı siyahtır, arkaplan aydınlatması yoktur ve her üç ana rengi oluşturan elementlerin (CRT ekranlar için forfor tanecikleri, OLED ekranlar için LED'ler, negatif TFT-LCD tipleri*) ekranın renk derinliğine göre uygun tonlama seviyesinde uyarılması/çalıştırılması ile renkler oluşturulur.

    * Negatif TFT-LCD'lerde arkaplan aydınlatması vardır ve ekranın arkaplanı beyazdır, ancak filtreler çalışmadıklarında ekran siyah gözükür.

     [ Teknik Anlatımlarım, Toplu Halde ]


    Bu durumda en çok gücü beyaz rengin en az gücü siyah rengin kullanacağını söylemek haksızlık olmaz.



    (b) Çıkarımlı bir model durumuna gelince ekranlarda ve baskı tekniklerinde değişik yöntemler izleniyor.

    Baskı tekniğinde kullanılan materyal filtreler değil de mürekkep olduğu için, temel renkler CMYK {Cam Göbeği (Cyan), Eflatun (Magenta), Sarı (Yellow) ve Siyah (blacK)} paletine aittir.

     [ Teknik Anlatımlarım, Toplu Halde ]


    Aşağıdaki resim ise CMY tonlarında gerçek cam filtreler kullanılarak oluşturulmuş bir resmin vektör tabanlı grafiğe çevrilmiş halidir.

     [ Teknik Anlatımlarım, Toplu Halde ]




    Ekranlarda ise temel renkler RGB paletine aittir, ekranın arkaplanı beyazdır, arkaplan aydınlatılmıştır ve her üç ana rengi oluşturan filtrelerin ekranın renk derinliğine göre uygun tonlama seviyesinde çalıştırılması (yani karartılması da diyebiliriz) ile renkler oluşturulur. Filtrelerin çalışmadığı kısımlar transparan olacağından renkleri arkaplan aydınlatmasının rengini, yani beyazı yansıtır. LCD, pozitif TFT-LCD ve CSTN ekranlar bu modeli kullanırlar.

     [ Teknik Anlatımlarım, Toplu Halde ]


    Bu durumda en çok gücü siyah rengin en az gücü beyaz rengin kullanacağını söylemek haksızlık olmaz.
    Peki sizin telefonunuzda hangi tip ekran var? Nasıl mı anlayacaksınız?

    (1) Telefonu kapattığınızda ekranınız siyah mı beyaz mı? Siyahsa ekranınız (a) tipi beyaz (gri arkaplandan dolayı aslında grimsi beyaz demek daha doğru olur) ise (b) tipidir.
    (2) Telefonunuzun güç koruma modu devreye girdiğinde saati söyleyen yazı beyaz mı siyah mı? Siyahsa ekranınız (b) tipi beyaz ise (a) tipidir.
    Bu durumda, sonuç olarak:

    CRT ekranlar siyah rengi gösterirken fosforları uyarmak için hiç elektron yollamadıklarından siyah rengi

    OLED ekranlar CRT'ye benzer bir mantıkla siyah rengi göstermek için hiçbir LED'i çalıştırmadığından siyah rengi

    LCD/TFT-LCD ekranlar

    ▪ tüm renk filtreleri çalıştırıldığından (a tipi negatif TFT-LCD) siyah rengi
    ▪ veya hiç bir renk filtresi çalıştırılmadığından (b tipi pozitif TFT-LCD) beyaz rengi

    CSTN ekranlar LCD' ye benzer bir mantıkla arkaplan aydınlatması olan beyaz rengi elde etmek için hiç bir renk filtresi çalıştırılmadığından beyaz rengi

    göstermek için en az enerjiyi harcarlar.

    Şimdi asıl soruya dönersek, önceki arkadaşların da yanıtladığı gibi temada kullanılan renk değerlerinin sizin telefonunuzun ekranı ile nasıl bir etkileşime girdiği önemli. Ayrıca temanın telefonunuzda görünür öğelerine her ulaşmaya çalışmanız (mesela menüye girdiğinizde) telefonda önceden yüklü grafiksel arayüzden daha fazla güç tüketimine sebep olur mu, bence tartışılır. Ancak önemli bir nokta var, ekranınızda hareketsiz duran bir resim, kesinlikle hareketli bir animasyondan çok çok daha az güç tüketecektir. Bu nedenle hareketli arkaplanlardan ve ekran koruyucularından kaçınmanız daha doğru bir karar olur ;)

    Umarım anlatımda bir hata yapmamışımdır :)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi GeceBekcisi -- 29 Ocak 2009; 16:17:18 >




  • Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun:
    http://www.sanayi.gov.tr/webedit/gozlem.aspx?sayfaNo=3480

    Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik:
    http://www.sanayi.gov.tr/webedit/gozlem.aspx?sayfano=1949
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster

  • Bütün GSM aygıtlarında PIN değiştirmek için arama yapılan ekranda **04*ESKİPIN*YENİPIN*YENİPIN# girmek PIN kodunu değiştirir (örnek: **04*1234*4567*4567# 1234 olan PIN kodunu 4567 ye çevirir.
    Aklıma gelmişken ekleyeyim, yine elinize aldığınız her telefonda PIN girdikten sonra nereden veya nasıl tamam devam vs bir tuşa basacağınızı bilmek zorunda değilsiniz, PIN kodunuzu girdikten sonra # e basmanız yeterli.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi GeceBekcisi -- 27 Ocak 2009; 14:10:06 >
  • Birçok Nokia telefon 801.11b (11.0 Mbit/s = 1.375 MB/s) ve 801.11g (54.0 Mbit/s = 6.75 MB/s) standartlarını desteklese de, maalesef veri aktarım hızı konusunda 801.11b'den yukarı çıkabildiklerini görmedim

    Burada da gayet bilimsel bir şekilde bunun ıspatlandığı ingilizce bir makale var, meraklısına tavsiye ederim. Başka bir makalede ise N81 8GB'ın çıkabildiği en fazla hızın 1039.26 KB/s olduğunu görüyoruz, ki N95'in daha üstün bir performans vermesini beklemiyorum.

    Ethernet üzerinden bağlandığınız bir modem üzerinden kurulan PPPoE bağlantınız var 
    diyelim. Bir Ethernet paketinin en fazla 1518 byte olduğunu düşünürsek, bu paketin
    66 byte'ı header'lar ile kaybolmaktadır. ADSL modemin Wide Area ile görüşmesi ATM
    protokolü ile olmaktadır. Bir ATM paketi 53 byte'tır. Bunun da 5 byte'ı header'dır.
    Yani, bilgisayarınızdan modeminize ulaşan her paketin ancak 1452/1518 'i,
    modeminizden karşıdaki ATM'ye ulaşan her paketin de ancak 48/53 'ü veri
    taşımaktadır.

    Bu durumda, DOWNLOAD'ı hesaplarken (Kbps cinsinden satın alınan download hızı)
    x (1000/1024) x (48/53) şeklinde, UPLOAD'ı hesaplarken ise (Kbps cinsinden
    satın alınan upload hızı) x (1000/1024) x (48/53) x (1452/1518) şeklinde
    bir formül kullanırsak:

    4096/1024 Kbps (4096000/1024000 bps) 'lik bir bağlantıda maksimum:
    3622,64 Kbps (452,83 KBps) ile download, 866,28 Kbps (108,29 KBps) ile upload

    2048/512 Kbps (2048000/512000 bps) 'lik bir bağlantıda maksimum:
    1811,32 Kbps (226,42 KBps) ile download, 433,14 Kbps (54,14 KBps) ile upload

    1024/256 Kbps (1024000/256000 bps) 'lik bir bağlantıda maksimum:
    905,66 Kbps (113,21 KBps) ile download, 216,57 Kbps (27,07 KBps) ile upload

    512/128 Kbps (512000/128000 bps) 'lik bir bağlantıda maksimum:
    452,83 Kbps (56,60 KBps) ile download, 108,29 Kbps (13,54 KBps) ile upload

    256/64 Kbps (256000/64000 bps) 'lik bir bağlantıda maksimum:
    226,42 Kbps (28,30 KBps) ile download, 54,14 Kbps (6,77 KBps) ile upload

    128/32 Kbps (128000/32000 bps) 'lik bir bağlantıda maksimum:
    113,21 Kbps (14,15 KBps) ile download, 27,07 Kbps (3,38 KBps) ile upload

    yapılabilineceğini hesaplarız


    Daha önce başka bir yerde paylaştığım yukarıdaki bilgilere göre N95 en fazla 1039.26 KB/s hıza çıksa bile 4 mbit olan bağlantını wireless ile tam hızında kullanabilirsin (1039.26 > 452,83)




  • Nokia PC Suite içerisindeki OneTouchAccess ile telefonunu Bluetooth veya USB ile bağladıktan sonra internet bağlantını kurabilirsin, açıkcası incelemen için detaylı anlatım yapılmayacak kadar basit bir işlem bu.

    ADSL konusunda, bildiğim kadarı ile artık bir tüketici mahkemesinin verdiği kararı emsal göstererek telefon aboneliğin olmadan da ADSL bağlatabiliyorsun ama bunu kesinleştirmek için araştırmak gerek.

    GPRS olayına kontörlü hatla kalkışma çünkü örneğin X operatöründe 1 KiB da harcasan 1 kontör gidiyor, 60 KiB harcasan da 1 kontör gidiyor, ama 61. KiB'da ikinci kontörünün ırzına geçiyor Sürekli bir bağlantı olacaksa sorun değil, ancak kontör fiyatları nedeni ile pahalıya gelecektir. Tavsiyem diğer arkadaşların da söylediği gibi bir paket üyeliği alman.

    GPRS ile bağlantıda sinyal kalitesi bağlantı hızını etkilediği için evinde hangi operatör en iyi çekiyorsa onu ilk olarak düşünmeye başla, artık sinyal kalitesi ile veri paketlerini karşılaştırırsın (limiti kaç MB, ücreti kaç lira, hangisi daha mantıklı vs vs).


    Son olarak birşey eklemek istiyorum, GPRS ile EDGE aynı şeyler değil. EDGE, GPRS'ten bir üst nesil teknolojidir. GPRS'te en fazla 57.6 kbit/s (7.2 kB/s) hızla veri alabilirsin, ancak EDGE ile bu hız 236.8 kbit/s (29.6 kB/s) a çıkar. Bölgende EDGE desteklenmiyorsa otomatikman GPRS kullanmak zorunda kalırsın, bunu da dikkate al.




  • Tamamen başka bir yabancı kökenli firmanın fabrikasındaki Kalite Güvence Laboratuarı'nda çalışmış biri olarak söyleyebilirim ki, Nokia endüstri standartlarını benimsemişse (ki aksine inanmam güç) istatistiki bir yöntem kullanılıyordur.

    Yani örneğin bugün 5.000 telefon üretildiyse, rastgele 5-10 telefon test edilir ve testlerin sonucunda aldıkları değerler belirli bir hata payı bırakılarak o günkü üretim segmentinin tümü için baz alınır. İstenenlerin dışındaki değerler bulunursa testler tekrarlanır, aynı istenmeyen sonuçlar alınıyorsa örnekler incelenir ve gerekirse tüm bir segment imha edilebilir.

  • Önce çok önemli bir bilgi:
    1 kbps = kilo bits per second, kb/s, 125 byte/saniye
    1 kBps = kilo Bytes per second, kB/s, 1.000 byte/saniye
    1 Mbps = Mega bits per second, Mb/s, 125.000 byte/saniye
    1 MBps = Mega Bytes per second, MB/s, 1.000.000 byte/saniye
    Bluetooth 1.1 standardı 1.000 kbps (125 kBps), Bluetooth 2.0+EDR ise 3.000 kbps (375 kBps) maksimum sinyalleme oranını destekler ancak etkin ortalama değerler Bluetooth 1.1 standardı için 721 kbps (90,125 kBps), Bluetooth 2.0+EDR için ise 2.100 kbps (262,5 kBps) dir.

    Fakat burada aşağıdaki bilgi veriliyor:

    The documented "maximal" speed of WLAN 802.11 in G mode is 54 Mbps which is 
    approximately 6.75 MBps. However results from our test are well off these figures.

    It makes sense for two computers connected over wireless G-router and G-network
    adapters to achieve a speed of 3 MBps while copying a file. The speed degrades due
    to the stack and file system overhead, however the presence of G-speed is certain.
    Trivial math for this example shows that the relationship between max and real speed
    is reflected in a simple law:

    V max ~= V real * 2;

    Let us attempt to apply this law to the result of our test. Thus:

    600 K/s * 2 = 1.2 MBps or ~ 9.6 Mbps.

    Does this look familiar? The resulting figure is suspiciously close to 11 Mbps
    which is the maximal speed for Wi-Fi mode B.

    Yazıda kaba olarak WLAN 802.11g standardında maksimum hız olarak 54 Mbps (yaklaşık 6.75 MBps) belirtildiği halde iki 802.11g cihazı arasında ortalama 3 MBps hızla veri transferi yapıldığını, buradan çıkartılacak sonuçla kablosuz veri aktarımında ulaşılabilen gerçek maksimum hızın, standartlarda belirtilen maksimum hızın yarısına eşit olduğunu söylüyor.

    Bu durumda telefonla aktarım yaparken Bluetooth 1.1 standardı ile göreceğimiz gerçek ortalama maksimum hız 360,5 kbps (45,0625 kBps), Bluetooth 2.0+EDR ile ise 1.050 kbps (131,25 kBps) oluyor.
    Bluetooth Power Class ise yalnızca verici cihazın gücünü gösterir.
    Class 1 cihazlarda maksimum çıkış gücü 100 mW (20 dBm), yaklaşık kapsama alanı 100 metre;
    Class 2 cihazlarda maksimum çıkış gücü 2.5 mW (4 dBm), yaklaşık kapsama alanı 10 metre;
    Class 3 cihazlarda maksimum çıkış gücü 1 mW (0 dBm), yaklaşık kapsama alanı ise 1 metredir



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi GeceBekcisi -- 27 Ocak 2009; 14:08:21 >




  • Ana Medya, evinizdeki Wireless ağ üzerinden medya dosyalarının paylaşılması ve ortak kullanılması ile ilgili bir hadise.

    Farzedelim ki UPnP destekleyen bir media-box'unuz var ve evdeki Wireless ağa bir şekilde bağlı, bu durumda telefonunuz bu cihazın içindeki filmleri müzikleri sanki kendi içindeymiş gibi Wireless üzerinden verileri aktararak çalıp oynatabilir, veya tam tersi, evinizdeki cihazınız telefonunuz üzerindeki medyaları oynatabilir.

    Burada N serisi telefonlarınız ile bilgisayarınızda Windows Media Player'ı bu iş için nasıl ayarlayıp kullanacağınıza dair İngilizce ama oldukça detaylı bir anlatım var, meraklısına.

    Peki pratikte ve günümüzde ne işe yarar bu hadise? TV-Out kablosunu takmadan TV'ye görüntü aktarabilirsiniz, ama telefonunun Wireless kullanırken ki pil ömrünü de düşündüğümde günümüzde başka da pratik bir kullanım alanı göremediğim bir uygulama.





  • Yakın zamana dek üretilen tüm Symbian ve Series 40 telefonlarda ARM-9 mimarisinden 32-bit RISC işlemciler kullanıldı, frekansları 52 (9210) - 150 (7710) MHz arası değişiyordu.
    Ardından 9300 ve 9500'lerde ARM-925 mimarisinden TI OMAP 1510 işlemciler kullanıldığı görüldü.

    168 MHz: 7710
    150 MHz: 6620, 7700, 9300, 9300i, 9500
    144 MHz: 6708
    123 MHz: 3230, 6260, 6670, 7610

    />

    Daha sonra Nokia, telefonlarda DCT4'ten (Digital Core Tecnology 4), BB5 (BaseBand5) üretim mimarisine geçişi ile birlikte, ARM-926 mimarisinden TI OMAP 1710 işlemcilere geçildi. Ayrıca TI OMAP 1710 platformunun bir getirisi olarak merkezi işlemciden temel iletişim işlemlerini üstüne alan RAP adı verilen ikinci bir işlemci eklenmiş oldu.

    268 MHz: N92
    252 MHz: 770
    235 MHz: 5500, E50, E62
    220 MHz: 3250, 6630, 6680, 6681, 6682, E60, E60, E61, E61i, E65, E70, N70, N71, N72, N73, N75, N77, N80, N90, N91

    />

    Daha yeni BB5 telefonlarda artık ARM-11 mimarisinden TI OMAP 2420 işlemcilere geçildiği görülmekte. E90, N82, N93, N93İ, N95, N800 ve N810 bu işlemcileri kullanmakta ve frekansları 332 MHz.

    />

    En son telefonlarda* ise yine ARM-11 mimarisindeki Freescale MXC-300-xx işlemcisi kullanılmakta. Frekansları ise şimdiye dek yalnızca 369 MHz olarak görüldü.

    * 5320-XM, 5700-XM, 5800-XM, 6110-N, 6120-C, 6121-C, 6124-C, 6210-N, 6220-C, 6290, 6650 Fold, E51, E63, E66, E71, N76, N78, N79, N81, N97

    />



    Yani...

    quote:

    Orjinalden alıntı: tolgacem

    gereksiz telefona super cpu koyuyolar


    Bu daha çok, daha iyi işlemcilerin geliştirilmesi, pazara sürülmesi ve alıcı firmaya toplu halde satılıp sevk edilebilecek hale gelmesinin gerektirdiği süreçten dolayı bu şekilde.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi GeceBekcisi -- 12 Nisan 2009; 14:24:26 >




  • DVD'ye veri yazmak, veri ses de olsa görüntü de olsa, kaynağının formatından ve kalitesinden bağımsız bir eylem. N93'ün sayfasında söylenen şey ise Bu telefonun DVD kalitesinde video çektiğini iddia ediyoruz, e haliyle bu videoları DVD'ye yazıp her yerde izleyebilirsiniz dersek kesin yutar alırsınız anlamına geliyor.

    Ne N93 ne N82 ne N95, hiçbiri gerçek DVD kalitesinde video çekmiyor, ama çektikleri videolar eski telefonların (176x144@~10FPS) yanında DVD kalitesinde gibi kalıyor (640x480@30FPS), yine de bir mobil cihazın gerçek DVD kalitesinde video çekebilmesi için aşması gereken çok darboğaz var ve bunların büyük kısmı şu anki teknoloji ile aşıldığında telefonu telefon olmaktan çıkartacağı için (hem fiyat hem de boyut açısından) en azından yakın zamanda görmeyi beklememeliyiz.
    Gerçek DVD kalitesi derken ne kastettiğime gelince, aşağıda bir karşılaştırma yapayım:

     [ Teknik Anlatımlarım, Toplu Halde ]


    Quality Factor (QF) bir piksel başına kaç bit veri ayrıldığına göre bir kalite ayracıdır, formülü: video bps / çözünürlük x fps
    Buradan çıkartılacak sonuç (MPEG-4 ve MPEG-2 kodlamalarının aynı etkinliğe (efficiency) sahip olduğunu varsayarsak):
    Nokia videoları 0,293 QF skoru ile en kötü DVD'nin (0,797) yarısı kadar bile kaliteli değil.

    Ancak aynı etkinlikte değiller, bu nedenle yukarıdaki cümleyi Nokia videoları bir DVD'nin yaklaşık yarısı kadar kalitelidir şeklinde düzeltirsem doğru olur.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi GeceBekcisi -- 27 Ocak 2009; 14:09:31 >





  • Xenon flaşın yaydığı ışığın varlığı milisaniyelerle ölçülecek kadar kısa sürelerde geçerlidir, bu nedenle bu ışıkta çekilen fotoğrafın underexposed (yeterince ışık alınamadığı için fotoğrafın karanlık kalması) olmaması için perde hızı (shutter speed) yüksek olmalıdır.
    Bakınız:http://ozbekler.blogspot.com/2008/01/ekim-parametreleri-enstantane.html

    Xenon flaşın yaydığı ışık (LED flaşa kıyasla) çok daha dolgun hacimlidir, bu nedenle bu ışıkta çekilen fotoğrafın overexposed (fazla ışık alındığı için fotoğrafta aydınlığın patlaması) olmaması için diyafram değeri (exposure) çok daha küçük olmalıdır.
    Bakınız:http://ozbekler.blogspot.com/2008/01/ekim-parametreleri-diyafram.html

    Yukarıdaki iki nedenden dolayı Xenon flaşın kullanıldığı durumlarda (LED flaşa kıyasla) çok daha düşük ISO değerlerinde (ISO speed) çalışmak mümkündür, bu da elde edilecek fotoğrafın üzerindeki parazit miktarını olumlu miktarda etkiler.
    Bakınız:http://ozbekler.blogspot.com/2008/01/ekim-parametreleri-iso-deeri.html
    N82'de Xenon flaş kullanıldığı için yazılımında (N95 ve türevlerine kıyasla) daha yüksek perde hızına (1/1000 saniye = 1 milisaniye kadar) ve daha küçük diyafram değerlerine izin verecek düzenlemeler mevcuttur, bu da yanında daha düşük ISO değeri kullanımı şansını getirir.

    N82 kullananlar flaşın fotoğraf çekimi esnasında iki kez patladığını farketmiştir; nedeni, ilkinde ortamın ışık değerini flaşı deneyerek ölçüp, çekilecek fotoğrafta yukarıdaki 3 değeri buna göre ayarlamasıdır.

    Yazılımda bu tip düzenlemelerin olmasının bir avantajı da, flaş kullanılmasa da yani gündüz çekimlerinde de daha yüksek perde hızına ve gece çekimlerinde de yüksek ISO değerine rağmen düşük diyafram değerine izin vermesidir, ki sonucu örneğin aşağıdaki fotoğraflardır:

     [ Teknik Anlatımlarım, Toplu Halde ]
     [ Teknik Anlatımlarım, Toplu Halde ]
     [ Teknik Anlatımlarım, Toplu Halde ]

    (sağdaki fotoğraf, ortadaki orjinal fotoğrafın yüksek ISO değerine rağmen düşük diyafram değerinden dolayı bilgisayarda biraz üzerinde oynanınca fotoğrafın kalitesi düşmeden ışığının nasıl olumlu yönde değiştirilebildiğini göstermek için eklenmiştir)
    Özetle: N82 çok daha kısa anları yakalayabilir, bu anları yakalarken gece veya gündüz farketmeksizin (ancak gece çekminde nesne Xenon flaşın yeterli aydınlatma alanı içerisinde ise) fotoğraf karanlıkta kalmaz veya aşırı parlamaz (yani under/overexpose olmaz) ve parazitlenme miktarı diğer cihazlara kıyasla çok daha düşüktür.

    Belki de bu nedenle Teknik Görüntü Basını Derneği (Technical Image Press Association, TIPA) 2008'in en iyi mobil görüntüleme cihazı olarak yüzlerce kameralı cep telefonu ve aralarında bir çok Xenon flaşlı model varken yine de N82'yi seçmiştir, ne dersiniz?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi GeceBekcisi -- 27 Ocak 2009; 14:07:00 >




  • Nokia N96 (ve ek olarak N92 ve N77), DVB-H biçeminde dijital TV yayınlarını izletebiliyor. DVB-H biçeminde, görüntü iletimi için MPEG-4/AVC kodlaması kullanılmaktadır ve bu da düşük bant genişliğinde yüksek kaliteli yayın yapılmasına olanak sağlar. Sinyal yayımı için DVB-T (karasal dijital yayın) altyapısı kullanılır bu nedenle bu altyapının olmadığı yerlerde kullanılamaz (bu altyapı örneğin Fas, Kenya ve İran'da varken Türkiye'de henüz yoktur)

    Çin malı telefonlar analog TV yayınlarını izletiyor. Analog TV biçeminde, görüntü iletimi için herhangi bir kodlama kullanılmadığından yüksek bant genişliğinde düşük kaliteli yayın yapılır. Sinyal yayımı için genelde VHF/UHF bantlarında radyo yayını altyapısı kullanılır ve bu altyapı temel TV/radyo yayıncılık altyapısı olduğu için hemen hemen her yerde mevcuttur.

    3G teknolojisi veri aktarımı için çok daha yüksek hızlara çıkılmasına izin veren; GPRS/EDGE'in gelişmiş bir sürümüdür diyebiliriz. 3G ile TV izleme hadisesi, daha yüksek bant genişliğinde daha kaliteli yayınların kesintisiz alınmasına izin verildiği için (256/64 kbps hızdaki ADSL ile Youtube'un ne kadar takıldığını, ama 1024/256 kbps hız ile takılmadan izleyebildiğimizi anımsarsak bu kolayca anlaşılır) mümkün olan bir hadise olup, telefondaki TV alıcısı özelliği ile tamamen alakasızdır.

    Bir başka deyişle 3G şebekeyi destekleyen her telefon, 3G şebekenin kapsama alanı içindeyken 3G bant genişliği ve telefonun çözebildiği kodlarla uyumlu olacak şekilde kodlanmış TV yayınlarını internet üzerinden izletebilir.





  • OLED ekranlarda her piksel kendisini gerektiği kadar aydınlatır, TFT ekranların ise tamamı tam güçte aydınlanmak zorundadır.

    Bu nedenle:
    ▪ OLED ekranlar TFT ekranlardan daha az güç tüketir.
    ▪ OLED ekranların renk doygunluğu TFT ekranlardan daha iyidir.
    ▪ OLED ekranların renk karşıtlığı ve siyah seviyeleri TFT ekranlardan daha iyidir.


    Ama:
    ▪ OLED ekranların okunabilirliği dış ışığın fazla olduğu ortamlarda TFT ekranlardan daha düşük kalır.

    Ve ayrıca:
    ▪ OLED ekranlar aynı boyut ve çözünürlükte TFT ekranlardan daha pahalıdır.
    ▪ OLED ekranların ömrü teorik olarak TFT ekranlardan daha kısadır.

  • "OLED ekranlarda CRT mantığına benzer bir mantık var" derken kastım öncelikle aydınlatmanın her noktacık için ayrı ayrı oluşu içindi (yani ışığın aktif oluşu idi, ışığın durumu/miktarı ihtiyaca göre değişir). Bildiğiniz üzere LCD/TFT ekranların tümü aydınlatılırken CRT/OLED ekranlarda yalnızca ışığa ihtiyaç duyan pikseller aydınlanma sağlamaktadır (yani ışık pasiftir, durumu/miktarı ihtiyaca göre değişmez*)

    * Son model cihazlarda görülen dış ortam ışık sensörleri ile ışık miktarı değişebiliyor ancak bunun konu ile alakası yok.

    Bir diğer benzerlik ise pasif olan filtrelerdir (LCD/TFT ekranlarda ise filtreler aktiftir, ışık absorblama miktarları ihtiyaca göre değişir). CRT ekranlarda bir rengi oluşturmak için şöyle bir yol kullanılır:

    1. Katot tüpünden çıkan elektronlar, ekranın öön tarafındaki ince fosfor tabakasına çarparlar ve fiziksel kurallara göre forfor atomlarını uyarırlar
    2. Uyarılmanın ardından stabilitesini yitiren atom eski haline dönmek için kazandığı fazla enerjiyi ışın emiyonu yaparak salar
    3. Salınan ışık, forfor taneciklerinin önlerindeki önceden renklendirilmiş filtrelerden geçerken çeşitli dalga boylarının absorb edilmesi sonucunda tek renkli hale dönüşür
    4. Bir rengi oluşturmak için 3 ana ışık renginde (kırmızı, yeşil ve mavi) bu işlem ayrı ayrı gerçekleşir.

    OLED ekranlarda elektronların fosfor taneciklerini uyarması yerine her filtrenin ardında bağımsız bir LED bulunur ve gerektikleri zaman ışık yayarlar (aslında olay gerçekte tam olarak böyle değildir ancak kolayca anlayabilmeniz için temsili olarak LED dedim**, gerçekteki sistem çok daha karmaşıktır). CRT ekranlardaki gibi yaydıkları ışık önceden renklendirilmiş filtrelerde süzülerek tek renkli hale gelir ve 3 filtreden süzülen ışıklar birleşerek sanal olarak tek bir renkte ışık salınımı gerçekleşir.

    ** OLED ekranlarda bahsettiğim bu temsili LED'lerin yapımında "organik" yani karbon bazlı materyaller kullanıldığı için adı da buradan gelir.




  • Uydular yalnızca %100 doğrulukla çalışan saatlerinin zaman bilgilerini yayın yaparlar (aslında zaman verisine ek olarak uydu numaralarını, ephemeris (uydunun o sırada, dünyanın çevresindeki kendisine ait yörüngesinde tam olarak nerede bulunduğu**) ve almanac (kendisine ait yörünge bilgileri) verilerini de yayınlarlar) çünkü GPS cihazları uydulardan gelen saat verilerini karşılaştırarak onlara ne kadar uzakta olduğunu hesaplar ve böylece konumunu çeşitli orandaki hata payları içinde belirler.

    ** Bu bilgiyi de uydular sabit yer istasyonlarından alırlar.

    Konumlama işlemi için öncelikle alıcının dünya etrafında dolanan 24 uydudan en iyi ihtimalle görüş açısında olacak 10 tanesinin hangileri olduğunu yani tepesindeki GPS uydularını ve numaralarını keşfetmesi gerekir (bunun süresi hava koşullarına ve sizin bulunduğunuz ortama göre değişkenlik gösterir) ardından da uydulardan verilerin gönderilmesine her dakika başı veya ortasında başlandığı için eğer dakika başı veya ortasında değilseniz verileri almak için beklemeniz gerektiği için 1 ila 29 saniye arası da bunun için beklersiniz.

    GPS sinyalinde hız 50 bit/s'dir. Hesaplama yapılabilmesi için uydudan alınması gereken toplam veri miktarı 1.500 bittir, bu da tüm verinin tek uydudan 30 saniyede alınacağı anlamına gelir. Konumun hesaplanmasına en önemli matematiksel işlem olan triangulation'ı yapabilmek için en az 3 uydudan veri alınmak zorunda olunduğu ve bu 3 uydunun uzaklıklarının aynı olmaması nedeniyle 3 uydudan da veriler aynı anda alınmaya başlansa bile yaklaşık 10 saniye de eşleştirme süresi harcanır (kaldı ki sinyallerden birine erişim o esnada kesilse 30 saniyede bir olan bir sonraki yayının başlaması beklenir). Cihaz elindeki verileri 5 saniyede işlese, cihazın konumunu bulması en iyi koşullarda en az 1-2 dakika sürer.

    A-GPS açıkken alıcının tepesindeki GPS uyduları ile yukarıdaki tüm işlemleri yapması gerekmez, onun yerine GPRS/EDGE/3G ile şebekeye bağlanarak şebekeden alınması mümkün olan bilgileri (ephemeris ve almanac) en az 100.000 bit/s hızı ile şebekeden alır ve uydudan alınması gereken veri miktarı 1.500'den 300 bit'e düştüğünden işlem çok daha kolayca ve hızlıca halledilir.




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.