Bildirim
Türkiye Cumhuriyeti Tarih Kulubü
Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar:
Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
Giriş
Mesaj
-
-
1071 de geldik buradayız işte burada olacağız yaz -
Yaz hocam -
Yaz hocam yaz -
Anadolu Türklerinin tarihsel süreci günümüzden geçmişeşöyledir;
* Osmanlı İmparatorluğu
*Safevi Devleti
* Anadolu Beylikleri
* Anadolu Selçuklu Devleti
* İlk Türk Beylikleri
* İlhanlılar
* Harzemşahlar
* Selçuklular
* Karahanlılar
* Uygurlar
* Göktürkler
* Büyük Hun İmparatorluğu
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Toyota SUPRA -- 17 Haziran 2008; 15:08:52 >
-
Ekledim arkadaşlar hoşgeldiniz -
En başa beni ekle hacı -
Benide yaz -
Bende varım benide yaz -
Türkiye Cumhuriyeti başbakanları
Mustafa İsmet Paşa (İnönü), 1. hükûmeti 1 Kasım 1923 6 Mart 1924 Halk Fırkası
2 Mustafa İsmet Paşa (İnönü), 2. hükûmeti 6 Mart 1924 22 Kasım 1924 Halk Fırkası
3
Ali Fethi Bey 22 Kasım 1924 3 Mart 1925 Cumhuriyet Halk Fırkası
4 Mustafa İsmet Paşa (İnönü), 3. hükûmeti 4 Mart 1925 1 Kasım 1927 Cumhuriyet Halk Fırkası
5 Mustafa İsmet Paşa (İnönü), 4. hükûmeti 1 Kasım 1927 27 Eylül 1930 Cumhuriyet Halk Fırkası
6 Mustafa İsmet Paşa (İnönü), 5. hükûmeti 27 Eylül 1930 4 Mayıs 1931 Cumhuriyet Halk Fırkası
7 Mustafa İsmet Paşa (İnönü), 6. hükûmeti 4 Mayıs 1931 1 Mart 1935 Cumhuriyet Halk Fırkası
8 Mustafa İsmet İnönü, 7. hükûmeti 1 Mart 1935 25 Ekim 1937 Cumhuriyet Halk Partisi
9
Mahmud Celal Bayar, 1. hükûmeti 25 Ekim 1937 11 Kasım 1938 Cumhuriyet Halk Partisi
10
Mahmud Celal Bayar, 2. hükümeti 11 Kasım 1938 25 Ocak 1939 Cumhuriyet Halk Partisi
11
Refik İbrahim Saydam, 1. hükümeti 25 Ocak 1939 3 Nisan 1939 Cumhuriyet Halk Partisi
12
Refik İbrahim Saydam, 2. hükümeti 3 Nisan 1939 8 Temmuz 1942 Cumhuriyet Halk Partisi
Ahmet Fikri Tüzer 8 Temmuz 1942 9 Temmuz 1942 Cumhuriyet Halk Partisi
13
Mehmet Şükrü Saraçoğlu, 1. hükümeti 9 Temmuz 1942 9 Mart 1943 Cumhuriyet Halk Partisi
14
Mehmet Şükrü Saraçoğlu, 2. hükümeti 9 Mart 1943 7 Ağustos 1946 Cumhuriyet Halk Partisi
15
Mehmet Recep Peker 7 Ağustos 1946 10 Eylül 1947 Cumhuriyet Halk Partisi
16
Hasan Hüsnü Saka, 1. hükümeti 10 Eylül 1947 10 Haziran 1948 Cumhuriyet Halk Partisi
17
Hasan Hüsnü Saka, 2. hükümeti 10 Haziran 1948 16 Ocak 1949 Cumhuriyet Halk Partisi
18 Mehmet Şemsettin Günaltay 16 Ocak 1949 22 Mayıs 1950 Cumhuriyet Halk Partisi
19
Ali Adnan Ertekin Menderes, 1. hükümeti 22 Mayıs 1950 9 Mart 1951 DP
20
Ali Adnan Ertekin Menderes, 2. hükümeti 9 Mart 1951 17 Mayıs 1954 DP
21
Ali Adnan Ertekin Menderes, 3. hükümeti 17 Mayıs 1954 9 Aralık 1955 DP
22
Ali Adnan Ertekin Menderes, 4. hükümeti 9 Aralık 1955 25 Kasım 1957 DP
23
Ali Adnan Ertekin Menderes, 5. hükümeti 25 Kasım 1957 27 Mayıs 1960 DP
24
Cemal Gürsel, 1. hükümeti 27 Mayıs 1960 5 Ocak 1961 Sivil olmayan hükümet
25
Cemal Gürsel, 2. hükümeti 5 Ocak 1961 27 Ekim 1961 Sivil olmayan hükümet
Emin Fahrettin Özdilek 27 Ekim 1961 20 Kasım 1961 Sivil olmayan hükümet
26 Mustafa İsmet İnönü, 8. hükümeti 20 Kasım 1961 25 Haziran 1962 Cumhuriyet Halk Partisi
27 Mustafa İsmet İnönü, 9. hükümeti 25 Haziran 1962 25 Aralık 1963 Cumhuriyet Halk Partisi
28 Mustafa İsmet İnönü, 10. hükümeti 25 Aralık 1963 20 Şubat 1965 Cumhuriyet Halk Partisi
29 Suad Hayri Ürgüplü 20 Şubat 1965 27 Ekim 1965 AP
30
Sami Süleyman Gündoğdu Demirel, 1. hükümeti 27 Ekim 1965 3 Kasım 1969 AP
31
Sami Süleyman Gündoğdu Demirel, 2. hükümeti 3 Kasım 1969 6 Mart 1970 AP
32
Sami Süleyman Gündoğdu Demirel, 3. hükümeti 6 Mart 1970 26 Mart 1971 AP
33 İsmail Nihat Erim, 1. hükümeti 26 Mart 1971 11 Aralık 1971 Milli Birlik hükümeti
34 İsmail Nihat Erim, 2. hükümeti 11 Aralık 1971 22 Mayıs 1972 Milli Birlik hükümeti
35 Ferit Sadi Melen 22 Mayıs 1972 15 Nisan 1973 Geçici hükümet
36 Mehmet Naim Talu 15 Nisan 1973 26 Ocak 1974 Geçici hükümet
37
Mustafa Bülend Ecevit, 1. hükümeti 26 Ocak 1974 17 Kasım 1974 Cumhuriyet Halk Partisi
38 Mahmut Sadi Irmak 17 Kasım 1974 31 Mart 1975 Geçici hükümet
39
Sami Süleyman Gündoğdu Demirel, 4. hükümeti 31 Mart 1975 21 Haziran 1977 AP
40
Mustafa Bülend Ecevit, 2. hükümeti 21 Haziran 1977 21 Temmuz 1977 Cumhuriyet Halk Partisi
41
Sami Süleyman Gündoğdu Demirel, 5. hükümeti 21 Temmuz 1977 5 Ocak 1978 AP
42
Mustafa Bülent Ecevit, 3. hükümeti 5 Ocak 1978 12 Kasım 1979 Cumhuriyet Halk Partisi
43
Sami Süleyman Gündoğdu Demirel, 6. hükümeti 12 Kasım 1979 12 Eylül 1980 AP
44 Saim Bülend Ulusu 21 Eylül 1980 13 Aralık 1983 Sivil olmayan hükümet
45
Turgut Özal, 1. hükûmeti 13 Aralık 1983 21 Aralık 1987 Anavatan Partisi
46
Turgut Özal, 2. hükûmeti 21 Aralık 1987 31 Ekim 1989 Anavatan Partisi
Ali Hüsrev Bozer 31 Ekim 1989 9 Kasım 1989 Anavatan Partisi
47 Resim:Yildirimakbulut.jpg Yıldırım Akbulut 9 Kasım 1989 23 Haziran 1991 Anavatan Partisi
48 Resim:Mesutyilmaz.jpg Ahmet Mesut Yılmaz, 1. hükümeti 23 Haziran 1991 20 Kasım 1991 Anavatan Partisi
49
Sami Süleyman Gündoğdu Demirel, 7. hükümeti 20 Kasım 1991 16 Mayıs 1993 Doğru Yol Partisi
Erdal İnönü 16 Mayıs 1993 25 Haziran 1993 Sosyaldemokrat Halkçı Parti
50 Resim:Tansuciller.png Tansu Penbe Çiller, 1. hükümeti 25 Haziran 1993 5 Ekim 1995 Doğru Yol Partisi
51 Resim:Tansuciller.png Tansu Penbe Çiller, 2. hükümeti 5 Ekim 1995 30 Ekim 1995 Doğru Yol Partisi
52 Resim:Tansuciller.png Tansu Penbe Çiller, 3. hükümeti 30 Ekim 1995 6 Mart 1996 Doğru Yol Partisi
53 Resim:Mesutyilmaz.jpg Ahmet Mesut Yılmaz, 2. hükümeti 6 Mart 1996 28 Haziran 1996 Anavatan Partisi
54 Necmettin Erbakan 28 Haziran 1996 30 Haziran 1997 Refah Partisi
55 Resim:Mesutyilmaz.jpg Ahmet Mesut Yılmaz, 3. hükümeti 30 Haziran 1997 11 Ocak 1999 Anavatan Partisi
56
Mustafa Bülent Ecevit, 4. hükümeti 11 Ocak 1999 28 Mayıs 1999 Demokratik Sol Parti
57
Mustafa Bülent Ecevit, 5. hükümeti 28 Mayıs 1999 19 Kasım 2002 Demokratik Sol Parti
58
Abdullah Gül 19 Kasım 2002 12 Mart 2003 Adalet ve Kalkınma Partisi
59 Recep Tayyip Erdoğan ,1.hükümeti 12 Mart 2003 22 Temmuz 2007 Adalet ve Kalkınma Partisi
60 Recep Tayyip Erdoğan 2.hükümeti 22 Temmuz 2007 Hala görevde Adalet ve Kalkınma Partisi
-
-
LOZAN ANTLAŞMASI
Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre’nin Lausanne (Lozan) şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, S.S.C.B ve Yugoslavya Özgürlük Ülkesi temsilcileri tarafından, Lozan Üniversitesi salonunda imzalanmış barış antlaşmasıdır. Lozan Antlaşması nin yazılması için düzenlenen Lozan Barış Konferansı 8 ay sürmüş ve Türk tarafının kayıtsız şartsız bağımsızlık talebi nedeniyle çetin geçmiştir. Görüşmelerde Türkiye'yi temsil eden İsmet Paşa başkanlığındaki Lozan Barış Konferansı üyelerinin rolü büyüktür.
I. Dünya Savaşı sonrasında İtilaf devletlerince Osmanlı Devleti’ne imzalatılan Sevr Antlaşması neredeyse devleti haritadan silmiş ve egemenliğini ciddi biçimde sınırlayan hükümlere yer vermiştir. Atatürk önderliğinde Milli Mücadele'ye başlayan Türk ulusu savaş meydanlarında büyük zaferler kazanmış ve Lozan Antlaşması ile siyasi ve hukuki alanda tescil etmiştir.
Uluslararası kabul pek çok yönden önem taşımaktadır. Öncelikle, Türkiye'nin bağımsız ve eşit bir devlet olarak uluslararası topluma kabul edilmesi sağlanmıştır. Lozan ile Misak-ı Milli hedeflerine çok büyük ölçüde ulaşılmıştır. Lozan Konferansı sırasında kapitülasyon olarak nitelenen ve ülkenin iç işlerine karışma yetkisi veren ayrıcalıklar uzun süre tartışılmıştır. Sonuçta kapitülasyonların kaldırılması ve Osmanlı borçlarının ödenmesinin makul bir takvime bağlanması kararlaştırılmıştır. Antlaşma, bu açıdan bir ekonomik bağımsızlık belgesi olma özelliğine de sahiptir.
Ayrıca Lozan, yaklaşık yüzyıldır devam eden Türk-Yunan çatışmasını sona erdirerek, ulaşılan barışla iki ülke arasında bir denge oluşturması bakımından da önem taşımaktadır.
I. Dünya Savaşı sonunda galip güçlerce dikte ettirilen ve ağır şartlara sahip barış antlaşmaları II. Dünya Savaşı'na zemin hazırlarken, Lozan'da karşılıklı pazarlıkla barışın güvencesini oluşturan bir düzenleme yapılmıştır. Bu nedenle, savaşı bitiren antlaşmalar içinde halen uygulanan sadece Lozan'dır. Tabiatıyla, bunda Türkiye'nin Atatürk'ün belirlediği Yurtta Sulh, Cihanda Sulh ilkesine sadık kalması ve Lozan Antlaşmasının hükümlerinin uygulanmasında da bu ilkeyi gözetmesinin rolü büyüktür.
Türkiye Cumhuriyeti'nin temel nitelikleri, Lozan Antlaşmasında da yer almıştır. Buna göre, ülkesi ve ulusuyla bölünmez bir bütün oluşturan Türkiye'de yaşayan ve Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes eşit ve aynı haklara sahip Türk ulusunu oluşturmaktadır. Antlaşmada Türkiye'de yaşayan Hıristiyan kökenli Rum ve Ermeniler ile Museviler azınlık olarak tanımlanmış; mal, mülk ve ibadet hakları güvence altına alınmıştır.
Antlaşma ile Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus mübadelesi yapılmasına karar verilmiş, bunun sonucunda 1924 yılında yaklaşık bir milyon Hıristiyan-Rum Yunanistan'a, beş yüz bin Müslüman-Türk de Türkiye'ye göç etmiştir.
Görüşülen Konular
* Türkiye-Suriye Sınırı: Fransızlarla imzalanan Ankara Anlaşması'na göre kabul edildi.
* Irak Sınırı: Musul üzerinde antlaşma sağlanamadığı için, bu konuda İngiltere ve Türk Hükümeti kendi aralarında görüşüp anlaşacaklardı.
* Türk-Yunan Sınırı: Mudanya Ateşkes Antlaşması'nda belirlenen şekliyle kabul edildi. Meriç Nehri'nin batısındaki Karaağaç istasyonu ve Bosnaköy, Yunanistan'ın Batı Anadolu'da yaptığı tahribata karşılık, savaş tazminatı olarak alındı. Ayrıca Gökçeada ile Bozcaada bizde, diğer Ege Adaları Yunanistan'da kaldı. Yunanistan'ın Türk sınırına yakın adaları silahsızlandırması kararlaştırıldı.
* Kapitülasyonlar: Tamamı kaldırıldı.
* Azınlıklar: Tüm azınlıklar Türk uyruklu kabul edildi ve hiçbir şekilde ayrıcalık tanınmayacağı belirtildi. Batı Trakya'daki Türklerle, İstanbul'daki Rumlar dışında, Anadolu ve Doğu Trakya'daki Rumlar ile Yunanistan'daki Türkler'in mübadele edilmeleri kararlaştırıldı.
* Savaş Tazminatları: İtilaf Devletleri, I.Dünya Savaşı nedeniyle istedikleri savaş tazminatlarından vazgeçtiler.
* Osmanlı'nın Borçları: Osmanlı borçları, Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılan devletler arasında paylaştırıldı. Türkler'e düşen bölümün taksitlendirme ile kağıt para olarak ödenmesine karar verildi. Düyun-u Umumiye de böylece tarihe karıştı.
* Boğazlar: Boğazlar, üzerinde en çok tartışılan konudur. Sonunda geçici bir çözüm getirilmiştir. Buna göre askeri olmayan gemi ve uçaklar barış zamanında boğazlardan geçebilecekti. Boğazların her iki yakası askersizleştirilip, geçişi sağlamak amacıyla uluslararası bir kurul oluşturuldu ve bu düzenlemelerin Milletler Cemiyeti'nin güvencesi altında sürdürülmesine karar verildi. (Bu hüküm, Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nde değiştirilmiştir.)
* Musul, Hatay, Kıbrıs, Ege Adaları ve Boğazlar sorunları, Lozan'da çözülemeyen sorunlardır.
-
Beni de ekleyin lütfen. -
-
Benide ekleyebilirmisin. -
KORE SAVAŞI
Türkiye'nin Kore Savaşı'na Katılma Nedenleri
İkinci Dünya Savaşı'nın bitip Soğuk Savaş'ın başarmasıyla Türkiye, uluslararası ortamda kendini yalnız buldu. İkinci Dünya Savaşı'nda tarafsız kalarak bütünlüğünü Almanya'ya karşı korumuş ancak savaş sonrasında Sovyetler'in Doğu Anadolu'da toprak ve Boğazlar'da üs ve ortak savunma talepleriyle karşılaşmıştı. Böylece Sovyet tehdidine karşı müttefik arayan Türkiye Batı Bloğu'na ve Amerika'ya yaklaşmaya başladı.
Türkiye, NATO'ya girişini hızlandırmak için başlayan Kore Savaşı'na birlikler göndermiştir. Özellikle sol kesimler tarafından "Türk gencinin kanının Amerika'ya satılması" şeklinde eleştirilen bu davranış, Türkiye ile Batı Bloğu arasındaki yakınlaştırmayı hızlandırmış ve 18 Şubat 1952'de Türkiye bir NATO üyesi olmuştur.
Kore'de Türk Birlikleri
Türkiye Cumhuriyeti, başlangıçta Kore’ye topçu taburu takviyeli bir piyade alayı göndermeyi düşündüğü halde, sonradan bu birliğin bir tugay seviyesinde olmasına karar verdi. Kore Türk Silahlı Kuvvetleri adı verilen bu birlik; herbiri üç taburdan oluşan üç piyade alayı, bir topçu taburu, bir istihkam bölüğü, bir uçaksavar bataryası, bir ordudonatım bölüğü, bir ulaştırma bölüğü, bir tanksavar takımı ve bir depo bölüğünden oluşuyordu. Gönüllü olanlardan seçilmiş olan bu tugay 259 subay, 18 askeri memur, 4 sivil memur, 395 astsubay, 4414 erbaş ve er olmak üzere 5090 kişiydi.[1] Tugay komutanlığına Tuğgeneral Tahsin Yazıcı seçilmişti.
Ankara’da oluşturulan tugay demiryolu ile İskenderun’a aktarıldıktan sonra Amerika’nın tahsis ettiği gemilerle Kore’nin Pusan limanına nakledildi. Burada bekletilmeden Taegu şehrine alınarak kışlaya yerleştirildi.
Taegu’da Türk Tugayı Amerikan malzemesi ile yeniden donatıldı. Eskimiş malzemeler ise geri gönderildi. Bu yeni malzemeyi kullanmak için eğitiminden geçen tugay 10 Kasım 1950’de cepheye hareket etti. Önce Seul’un 60-100 km kuzeyinde bölgenin emniyet sorumluluğunu üstlenen tugay daha sonra Kunuri bölgesine nakledildi.
Çin’in savaşa dahil olmasının ardından BM kuvvetlerinin cephesi yarılmıştı. 9. Amerikan Kolordusu’nun ihtiyat tugayı olan Türk Tugayı, Kunuri bölgesinde direnerek 8. Ordu’nun yok olmadan çekilmesini sağladı.
1. Türk Tugayı 16 Kasım 1951’e kadar Kore’de kalarak savaştı. Bu tarihte görevini yeni oluşturulan 2. Türk Tugayına devretti. 20 Ağustos 1952’de ise Üçüncü, 6 Temmuz 1953’te de Dördüncü Türk Tugayı bu görevi devraldı.
Kore Savaşı boyunca Türkiye toplam 741 şehit ve 2147 yaralı verdi[1]. Bunların dışında Türk birliklerinden 234 asker tutsak ve 175 asker yitik (akıbeti belli olmayan) sayılmıştır. Türk Tugayı Kunuri’de yaptığı başarılı savunma ile dünyanın takdirini topladı.
Türk Birliği, Kore de Chonchon nehri kenarında Kunuri civarında cephe önlerine ulaşmasıyla, sayıca çok üstün olan Komünist Çin Güçleri tarafından sarıldı. Ön cephedeki Türk Tugayı’nın bir tarafında 8 inci Ordu’nun doğu kanadı diğer tarafında ROC II birliği vardı. Ama ROC II ler Çin sürülerinin saldırısıyla şaşkın vaziyette bozguna uğrayıp çekiliyorlardı. Türk Birliği’nden hiç kimse kendilerinin izole olduğunu ve yalnız kaldığını bilmiyordu.
T.R.Fehrebach bu durumu “Bu tip savaş-Kore: Bir hazırlıksızlığın Çatışması” adlı kitabında şöyle anlatır: Bu belirsizlik ortamında ve olup biten herşeyi hesaba katmadan hareket eden 5000 kişiden oluşan Türk Tugayı, doğuya yöneldi. Wowan Köyü yakınında çarpışmaya girdiler. Ve çok geçmeden müthiş rapor geldi. Türkler düşmanı bozguna uğratmışlardı. Ve çok sayıda da esir almışlardı.
“Fakat daha sonra Çin’in ana kuvvetleri onların üzerine saldırdı. Olanların detayı muhtemelen rapor edilmeyecekti. Ama işin özü şuydu: “Türk Tugayı ağır hasar almıştı.”
“Uzun boylu, esmer yüzlü, kalın parke giymiş bu adamlar geri çekilmeyi reddetmişti. Bazı şahitlerin söylediğine göre subaylardan birkaçı geri çekileceklerini duyduğunda, şapkalarını çıkarıp yere vurarak tepkilerini göstermişlerdi.” Sonunda 28 Kasım’da geri çekildiğinde ve 38 inci Piyade Birliği ile bağlantıya geçtiğinde Türk Birliği çok kayıp vermiş durumdaydı. Bunlar o zaman Üsteğmen Erdönmez’in elde ettiği ilk elden bilgilerdi. Astsubay Hasting Vic’i ilk hangarda gördüğünde O, Wowan’daki katliamdan kurtulmuş bir piyade askeriydi. Telsiz ve ekipmanlarının bazılarını kaybettiği için, elinde kalan silahlarının ve mermilerinin kıymetini çok iyi biliyordu. Kore’nin soğuk, yüksek, karlı tepelerinde Çin’lilerle savaşırken Çin Komünistlerinden nefret etmeyi öğrenmişti.
Yaralanan ve şehit olanlardan başka esir düşen Türkler de vardı. Çin esir kamplarında Birleşmiş Milletler esirlerinin %50'sinin hayatlarını kaybetmelerine karşın, esir Türk’lerden bu kamplarda bir tek ölen olmamıştır.
-
-
Siyasal alanda yapılan Değişiklikler
ANKARA'NIN BAŞKENT OLMASI
27 Aralık 1919'da Temsil Heyeti'nin Ankara'ya gelmesi ile, bu şehir Millî Mücadele'nin karargâhı olmuştu. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Ankara'da açılmasıyla yeni Türk devletinin temelleri atıldı. Kurtuluş Savaşı buradan yönetildi. Böylece Ankara, fiilen başkent durumuna geldi.
Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasından sonra. İtilâf Devletleri'nin askerleri İstanbul'dan çekildiler. İstanbul'un işgalden kurtulması ile yeni devletin başkentinin neresi olacağı tartışılmaya başlandı. Bazı kişiler İstanbul'un başkent yapılmasını istiyorlardı. Ancak meclisin Ankara'da açılması, buraya fiilen hükümet merkezi olma niteliği kazandırmıştı. Ayrıca Ankara, Türkiye'nin merkezinde, askerî ve coğrafî özellikleriyle başkent olabilecek konumdaydı.
İsmet Paşa (İnönü), bir kanun teklifi hazırlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na sundu. "Türkiye Devleti'nin başkenti Ankara'dır." şeklindeki bir maddelik kanun teklifi kabul edildi (13 Ekim 1923). Kanunun yürürlüğe girmesiyle Ankara yeni Türk devletinin başkenti oldu.
ÇOK PARTİLİ REJİM DENEMELERİ
İnsanların düşüncelerini açıklayabilmeleri ve başkalarının haklarına da saygı göstererek inandıkları gibi yaşamaları, ideal bir toplum düzeninin başlıca şartıdır. Bu ise ancak hür ve demokratik bir sistem içinde gerçekleştirilebilir.
Türk milletinin mutluluğunu sağlamayı başlıca amaç edinen Mustafa Kemal, demokrasinin ülkemizde yerleşmesi için çalıştı. Demokrasilerde aynı görüş ve düşüncedeki insanlar, siyasî partiler kurarak yönetimde söz sahibi olmaya çalışırlar. Siyasî partiler demokratik rejimlerin vazgeçilmez unsurlarıdır. Bu konuda da Mustafa Kemal Paşa, milletine önderlik etti. Kendisi bir parti kurup, çok partili siyasî hayata geçişi teşvik etti. Çok partili rejimde hükümeti kuran parti veya partiler, muhalefet partileri tarafından denetlenir.
Mustafa Kemal Paşa'nın en büyük arzusu demokrasinin ülkemizde tam olarak yerleşmesi idi. Bu sebeple ülkede çeşitli partilerin kurulmasını istiyordu.
CUMHURİYETİN İLANI
Mustafa Kemal Paşa, daha Erzurum Kongresi sırasında, zaferden sonra hükümet şeklinin cumhuriyet olacağını söylemişti. 23 Nisan 1920'den beri Türkiye'yi idare eden Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, millî egemenlik esasına dayanıyordu. Bu, adı konulmamış bir cumhuriyet yönetimiydi. 20 Ocak 1921 tarihli anayasada "Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir." deniliyordu. Bu, yeni rejimin ilân edilmemiş bir cumhuriyet olduğunu gösteriyordu.
Cumhuriyetin ilânının önündeki en büyük engel saltanattı. 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasıyla bu engel aşıldı.
Millî Mücadele'nin zaferle sonuçlanmasında tarihî bir görev yapan birinci dönem TBMM üyeleri, yeni seçim kararı alarak dağıldı (l Nisan 1923). Yeni seçimlerin yapılmasından sonra TBMM ikinci dönem çalışmalarına başladı. Yeni kurulan meclis, Lozan Barış Antlaşması'nı onayladı. Böylece millî bağımsızlık tam olarak gerçekleşmiş oldu.
23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığı sırada yeni Türk devletinin adı henüz konulmamıştı. Hükümet, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti adını taşıyor, meclis başkanı hükümet başkanlığı da yapıyordu. Bu sistem içinde devlet başkanlığı boş görünüyordu. Şimdi, yürürlükte olan siyasî rejime uygun devlet şeklini bulmak zorunlu hâle gelmişti. Millî Mücadele Dönemi'ndeki, olağanüstü şartların bir ürünü olan meclis hükümeti sistemi de artık işlemez olmuştu. Bu sistemde, Bakanlar Kurulunun her üyesi için ayrı ayrı oylama yapılırdı. Bu durum ise hükümet kurulmasını zorlaştırıyordu.
25 Ekim 1923'te hükümetin istifasıyla bir bunalım ortaya çıktı. Bu olay Mustafa Kemal Paşaya, cumhuriyeti ilân etmek için beklediği fırsatı verdi. 28 Ekim 1923 akşamına kadar hükümetin kurulamaması üzerine, Mustafa Kemal Paşa, Çankaya Köşkü'nde arkadaşlarına "Yarın cumhuriyeti ilân edeceğiz." diyerek fikrini açıkladı. O gece İsmet Paşa ile birlikte 1921 Anayasası'nın bazı maddelerini değiştiren kanun tasarısını hazırladı. "Türkiye Devleti'nin hükümet şekli cumhuriyettir." hükmünün yer aldığı tasarı üzerinde TBMM'de yapılan konuşmalardan sonra cumhuriyetin ilânı kabul edildi. "Yaşasın cumhuriyet!" sesleri arasında alkışlarla cumhuriyet ilân edildi (29 Ekim 1923).
Bundan sonra cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi. Yapılan gizli oylamada 158 milletvekilinin tamamının oyunu alan Gazi Mustafa Kemal Paşa, TBMM tarafından yeni Türk devletinin ilk cumhurbaşkanı seçildi. Bunun üzerine kürsüye gelen Mustafa Kemal, yaptığı konuşmasını "Türkiye Cumhuriyeti mesut, başarılı ve muzaffer olacaktır." sözü ile bitirdi. Böylece devletin adı ve rejimiyle ilgili tartışmalara son verildi. Devlet başkanlığı konusu çözüme kavuştu. Hükümetin kurulma şekli yeniden düzenlendi. Buna göre; cumhurbaşkanı başbakanı atayacak, başbakan da bakanlarını seçip cumhurbaşkanının onayına sunacaktı. Bu uygulamayla, meclis hükümeti sistemi yerine parlamenter rejime geçilmiş oldu. İlk hükümeti kurmakla İsmet Paşa görevlendirilmişti. Böylece Türk Milleti'nin tarihinde yeni bir devir açılıyordu.
Türk milletinin yapısına en uygun idare şekli olan cumhuriyet rejimine sahip çıkmak ve onu yaşatmak, hepimizin başlıca vatandaşlık görevidir.
HALİFELİĞİN KALDIRILMASI
Hz. Muhammed, hem İslâm dininin peygamberi hem de kurduğu ilk İslâm devletinin devlet başkanı idi. Onun ölümünden sonra yerine geçen devlet başkanlarına halife denmiştir.
İlk dört halife, seçimle iş başına geldiler. Emevîler zamanında halifelik babadan oğula geçen bir saltanat hâline geldi. Bu durum Abbasîler zamanında da devam etti. İslâm dünyasında başlangıçta bir tek halife var iken, Abbasîlerin zayıflamasıyla birden fazla halife ortaya çıktı. Abbasîler, Müslümanlar üzerinde egemenliklerini sürdürebilmek için, halifeliğin dinî yönüne ağırlık verdiler. Abbasî Devleti yıkıldıktan sonra Mısır'daki Memlûk Devleti, Abbasî soyundan Ahmed'i halife ilân ederek İslâm dünyasında etkin bir hâle gelmeye çalıştı.
Osmanlı Devleti, 1517'de Memlûk Devleti'ne son vererek İslâm dünyasında büyük ölçüde birliği sağladı. Bu tarihten sonra Osmanlı padişahları da halife unvanını kullanmaya başladılar. Özellikle Osmanlı Devleti'nin son zamanlarında bu makama büyük bir önem verildi. Halifeliğin siyasî gücünden faydalanılmak istendi. Buna rağmen devletin yıkılışı önlenemedi.
Milliyetçilik ve millî egemenlik fikri üzerine kurulmuş olan yeni Türk devletinin yapısıyla saltanat ve halifeliği bağdaştırmak mümkün değildi.
1 Kasım 1922'de saltanat ve halifelik birbirinden ayrılarak saltanat kaldırıldı ve halifeliğin yetkileri dinî konularla sınırlandırıldı. Vahdettin'in ülkeyi terk etmesinden sonra, Osmanlı sülâlesinden Abdülmecit Efendi, TBMM tarafından halife seçildi. Kendisine sadece Müslümanların halifesi unvanını kullanması bildirildi. Halife olan Abdülmecit Efendi'nin, zamanla hükümetin talimatlarının dışına çıktığı görüldü. Kendisini devlet başkanı gibi görmeye başladı. Bu durum ise yeni rejim için bir huzursuzluk kaynağı oluyordu. Buna karşı derhal tedbir alınması gerekiyordu. Ayrıca Türkiye'de gerçekleştirilmesi düşünülen inkılâpların yapılabilmesi için halifeliğin kaldırılması zorunlu idi. Diğer taraftan Mustafa Kemal Paşa, halifeliğin yabancı güçler tarafından aleyhimize kullanılmasından endişe ediyordu.
Bu sebeplerden dolayı, Mustafa Kemal Paşa 1924 yılında halifeliğin kaldırılmasına karar verdi, l Mart 1924 tarihinde yaptığı Türkiye Büyük Millet Meclisini açış konuşmasında, bu düşüncesini açıkladı. 3 Mart 1924'te TBMM'de kabul edilen bir kanunla halifelik kaldırıldı.
Halifeliğin kaldırılmasıyla, lâik düzenin kurulması yolunda önemli bir adım atıldı. Aynı zamanda saltanat ve hilâfet yanlılarının dayandığı en önemli güç odağı ortadan kaldırılmış oldu.
TÜRKİYE'NİN YENİDEN İDARİ TEŞKİLÂTLANMASI
Türkiye'nin idarî yapısı, 1921 ve 1924 anayasalarına göre düzenlendi.
1924 Anayasasının 89. ve 105. maddeleri illerin yönetimini kapsıyordu.
Ülke; iller, ilçeler, bucaklar ve köyler şeklinde yönetim birimlerine ayrıldı. Bu yönetim bölümlerinin başına merkezden yöneticiler atandı. İller valiler, ilçeler kaymakamlar, bucaklar da bucak müdürleri tarafından yönetilmeye başlandı. Bu yöneticilerin yaptığı bütün işler, hükümetin onayına bağlı idi.
Bu yeni düzenleme ile hem inkılâpların ülkenin her yerine yayılması hem de hizmetlerin en iyi bir biçimde götürülmesi amaçlanmıştır.
SALTANATIN KALDIRILMASI
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılması ile birlikte Türk tarihinde yeni bir dönem başlamıştı. 20 Ocak 1921'de kabul edilmiş olan anayasada, egemenliğin millete ait olduğu belirtilmişti. Ancak bu tarihlerde Kurtuluş Savaşı devam ettiğinden, saltanatın kaldırılması için şartlar uygun değildi.
İtilâf Devletleri, Lozan Barış Konferansına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile birlikte İstanbul Hükümeti'ni de davet ettiler. Osmanlı Hükümeti bu daveti kabul etti. Galip devletler bu davranışlarıyla, Türkler arasında ikilik çıkararak, menfaatlerini daha iyi savunacaklarını düşünüyorlardı. Osmanlı Hükümeti'nin konferansa katılma arzusu, millî mücadelenin ruhuna ve anayasaya aykırı idi.
Bu durum, Mustafa Kemal Paşa'nın saltanatın kaldırılmasıyla ilgili düşüncelerinin haklılığını bir defa daha ortaya koydu. Aynı zamanda saltanatın kaldırılması için haklı bir gerekçe oldu. Konu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde tartışıldı. Mustafa Kemal Paşa bir konuşma yapıp, milletin kendi gayretiyle hakimiyeti ele aldığını ve saltanatın kaldırılmasının gerekliliğini belirtti.
1 Kasım 1922'de kabul edilen bir kanunla, halifelik ve saltanat birbirinden ayrılıp, saltanat kaldırıldı. Böylece, Osmanlı Devleti hukukî olarak sona ermiş ve Türk inkılâplarının en önemlilerinden biri gerçekleştirilmiştir.
Saltanatın kaldırılması ile, İstanbul'daki Osmanlı Hükümeti istifa etti. Son padişah Vahdettin, 17 Kasım 1922'de İngilizlere sığınıp İstanbul'u terk etti. Bunun üzerine Osmanlı sülâlesinden Abdülmecit Efendi, Büyük Millet Meclisi'nin kararı ile halife seçildi.
KURULAN SİYASİ PARTİLER
Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisi)
İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, toplumun farklı kesimlerinden ve değişik düşüncelere sahip kimselerden meydana geliyordu, Hepsi Misak-ı Millî amacında birleşmekte idiler. Zamanla mecliste farklı gruplar oluştu [Tesanüt (Dayanışma) Grubu, İstiklâl Grubu, Halk Zümresi ve Islahat (Reform) Grubu gibi]. Bu durum meclis çalışmalarının yavaşlamasına sebep oldu. Mustafa Kemal Paşa ortaya çıkan siyasî anlaşmazlıkları azaltmak ve çeşitli grupları birleştirmek için büyük çabalar gösterdi. Bunda başarılı olamayınca, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu adıyla bir grup kurdu. Bu grup, Misak-ı Millî esasları içinde ülkenin bütünlüğünü ve milletin bağımsızlığını sağlamak için çalışacaktı.
Büyük zaferden sonra, Mustafa Kemal Paşa, gazetelere verdiği demeçte Halk Fırkası adıyla bir siyasî parti kuracağını açıkladı. Bu partinin, "tam bağımsızlık" ve "kayıtsız şartsız millet egemenliği" ilkelerine dayanacağını ve bütün milletin partide temsil edileceğini söyledi.
1 Nisan 1923'te Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin yenilenmesine karar verdi. Mustafa Kemal Paşa, mecliste bulunan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu'nun, Halk Fırkası'na dönüşeceğini açıkladı. 9 Eylül 1923'te Halk Fırkası'nın kuruluşu tamamlandı. Genel başkanlığına da Gazi Mustafa Kemal getirildi. Cumhuriyetin ilânından sonra bu parti Cumhuriyet Halk Fırkası adını aldı. Böylece Cumhuriyet Dönemi'nin ilk siyasî partisi kurulmuş oldu.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (İlerici Cumhuriyet Partisi)
Demokrasilerde iktidar partisinin icraatını denetleyen muhalefet partileri bulunur. Cumhuriyet Halk Fırkası, Cumhuriyet Dönemi'nin ilk iktidar partisi idi. Cumhuriyet Dönemi'nin ilk muhalefet partisi de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasıdır.
Yapılan inkılâplar konusunda, Mustafa Kemal Paşa ile yakın arkadaşları anlaşmazlığa düştüler. Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasında emeği geçen Cafer Tayyar Paşa, Kâzım Karabekir Paşa gibi komutanlar, inkılâplara olumsuz tepki gösterdiler, inkılâplar için zamanın henüz uygun olmadığını ileri sürerek bir muhalefet grubu oluşturdular. Aynı zamanda milletvekili de olan bu komutanlara, ya ordudaki görevlerini ya da meclisteki görevlerini bırakmaları bildirildi. Böylece büyük hizmetler yapmış olan şerefli Türk Ordusu, politik çekişmelerin dışında tutulmak istendi. Milletvekili olan komutanların çoğu, askerlik görevinden ayrılıp politikaya milletvekili olarak devam ettiler. Bu milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Fırkası'nın meclis üzerinde baskı yaptığını iddia ediyorlardı. Muhalefet olmadan, tek partinin demokrasinin gelişmesini engelleyeceğini söyleyen bu milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan ayrılarak Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı kurdular (17 Kasım 1924). Demokratik düzenin güçlenmesini isteyen Mustafa Kemal Paşa, yeni partinin kuruluşundan memnun oldu.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, millî egemenlik, kişisel özgürlükler ve dinî inançlara saygı ilkelerini benimsemişti. Cumhuriyet rejimine karşı olanlar partiye sızdılar. Halkın dinî duygularını istismar ettiler. Yeni rejime ve inkılâplara cephe aldılar. Hükümetin yaptığı işler eleştirilirken, cumhuriyet rejimi de bazı kötü niyetli kişiler tarafından eleştirilmeye başlandı. Onların bu çalışmaları özellikle cahil halk üzerinde etkisini gösterdi. Bunun sonucu olarak bazı doğu ve güneydoğu illerinde etkili olan bir ayaklanma çıktı.
Cumhuriyet yönetimi için ciddî bir tehdit olan bu ayaklanma, sıkı tedbirler alınarak bastırıldı. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası da ayaklanmayla ilgili görülerek hükümet tarafından kapatıldı (3 Haziran 1925).
Serbest Cumhuriyet Fırkası (Partisi)
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılmasından sonra, Cumhuriyet Halk Fırkası, 1930 yılına kadar ülkede tek siyasal parti olarak kaldı. Bu zamana kadar, inkılâpların büyük bir bölümü gerçekleştirildi. Ancak tek parti yönetimi, demokratik bir rejim için uygun değildi. Mecliste hükümetin çalışmaları denetimsiz kalıyordu.
1929 yılında, dünyada ekonomik bir bunalım ortaya çıktı. Türkiye de bu bunalımdan etkilendi. Ekonomik sıkıntıya düşen halkın şikâyetleri arttı. Meclisteki bazı milletvekilleri ülkedeki ekonomik sıkıntıların, hükümetin yanlış politikalarından kaynaklandığını ileri sürmeye başladılar. Atatürk de hükümetin ekonomik politikasından hoşnut değildi. Hükümeti denetleyecek ikinci bir siyasî partinin gerekliliğine inanıyordu. Bu nedenlerden dolayı bir muhalefet partisinin kurulmasına karar verildi. Bu amaçla Mustafa Kemal, çok yakın arkadaşı Fethi Bey (Okyar)'i bir parti kurmakla görevlendirdi. 12 Ağustos 1930'da Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu.
Serbest Cumhuriyet Fırkası, siyasî fikir olarak cumhuriyetçilik, lâiklik ve milliyetçilik ilkelerini, ekonomi alanında ise devletçilik ilkesine karşı liberalizmi savunuyordu. Parti kısa zamanda hızla gelişti. Yapılan yerel seçimlerde yolsuzluk yapıldığı iddia edilip, hükümet ağır şekilde eleştirildi. Hükümet ve inkılâplar aleyhinde gösteriler yapıldı. Bu durum, parti yöneticilerini sıkıntıya sokunca, Serbest Cumhuriyet Fırkası, kurucuları tarafından kapatıldı (17 Kasım 1930).
Böylece çok partili siyasî hayata geçmek için yapılan ikinci deneme de başarısızlıkla sonuçlandı.
TAKRİR-İ SÜKUN KANUNU
İngilizler, Orta Doğu'daki zengin petrol yataklarını denetim altında tutmak için daha Birinci Dünya Savaşı yıllarından itibaren bazı faaliyetlerde bulunmuşlardı. Bunlardan biri de Güneydoğu Anadolu'da kendi himayelerinde bir devletin kurulmasıydı. Lozan Antlaşması'yla bu oyun bozuldu. Fakat İngilizler, emellerinden vazgeçmediler. Lozan'da halledilemeyen Musul sorununun görüşüldüğü sırada, cumhuriyet rejimine karşı olanları kullanarak Güneydoğu ve Doğu Anadolu illerinin bir kısmında etkili olan bir ayaklanma çıkarttılar. Şeyh Sait isimli kişinin başkanlığında çıkmış olan bu ayaklanmaya Şeyh Sait Ayaklanması adı verilmiştir.
Şeyh Sait Ayaklanması, Ergani ilçesine bağlı Piran köyünde başladı
(13 Şubat 1925). Kısa sürede etrafa yayıldı. Muş, Elazığ ve Diyarbakır yöresinde etkili olan ayaklanmanın bastırılması için hemen tedbirler alındı, önce sıkıyönetim ilân edilerek olaylar yatıştırılmaya çalışıldı. Bu yeterli olmayınca Başbakan Fethi Bey istifa etti.
3 Mart 1925'te başbakan olan İsmet İnönü, ayaklanmanın bastırılması için hükümete geniş yetkiler veren Takrir-i Sükûn Kanunu'nu TBMM'den çıkardı. Diğer taraftan ordu birlikleri harekete geçirildi. Yapılan plânlı askerî harekât ile, isyancılar dağıtılıp, elebaşıları yakalandı. Suçlular İstiklâl Mahkemelerinde yargılandılar. Suçlu görülenler çeşitli cezalara çarptırıldılar. Yapılan soruşturmada isyancıların bir kısmının Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'na mensup oldukları belirlendi. Bunun üzerine parti 3 Haziran 1925'te kapatılarak, cumhuriyet rejimine yönelen önemli bir tehlike ortadan kaldırılmış oldu.
-
ekle benide hocam;
Kemalistler el ele gerici zihniyete güle güle -
Yaz hocam benide.Bu devirde geçmişini bilen kaç tane genç kaldı ki?
Benzer içerikler
- sayaç okuma işi zor mu
- dıt dıt dıt dırı dırı dıt dıt fon müziği
- 3 e vurulan saç nasıl hızlı uzar
- ateş düşürücü serum
- sachane güvenilir mi
- dünyanın en güçlü el feneri 32000 lümen
- walmart dolandırıcılığı
- büyük indirim günleri ne zaman
- çay emojisi
- kartondan direksiyon yapımı
Ip işlemleri
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X