Şimdi Ara

Ülkemizdeki mültecilere ücretsiz kod eğitimi verilecek

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
118
Cevap
0
Favori
3.788
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Ülkemizdeki mültecilere ücretsiz kod eğitimi verilecek

    Mültecilerin bilişim dünyasında yer alabilmesi ve kodlama öğrenebilmesi amacıyla Mülteci Kod Haftası (Refugee Code Week) projesi hayata geçiyor. Proje kapsamında aralarında Türkiye’nin de bulunduğu toplam 9 ülkede kodlama atölyeleri düzenlenecek. MIT'nin hazırladığı Scratch Code yazılımı kullanarak temel programlama ve web tasarım eğitimi verilecek.
     
    Yazılım firmalarından SAP ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) işbirliğinde yürütülen projede mültecilerin dijital dünyada okuryazarlığının yaygınlaştırılması amaçlanıyor. Bu yıl 15-22 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek olan Mülteci Kod Haftası’nın geçen sene bir benzeri düzenlenmiş ve 10 binin üzerinde kişiye ücretsiz temel kod eğitimi verilmişti. Bu seneki etkinlik için gönüllü eğitimcilerin eğitimi sürüyor.
     

    Çalışmalar hakkında bilgi veren SAP Geliştirme Merkezi Yazılım Mühendisi Talip Özakça, ''Burada özellikle 8-24 yaş arası çocuk ve gençleri hedef alarak onlara giriş seviyesinde web yazılımı ve daha sonrasında Scratch eğitimi vermeye çalışıyoruz. Scratch, MIT’in – teknoloji enstitüsü- yazdığı özellikle çocukları hedef alan yazılımı öğreten ve programlama nedir, nasıl çalışır bunu gösteren bir uygulama'' dedi.

     

    Bilişim Dünyasında Çok Fazla İş Açığı Var

    Bilişim teknolojisi dünyasında çok fazla iş açığı olduğunu dile getiren Özakça, ''Çocukların, programlamayı küçük yaşta öğrenmesi çok önemli. Burada, elimizden geleni yapıyoruz. İmkânı olmayan çocukların da bilgisayar dünyasına adım atmasını sağlıyoruz.'' ifadelerini kullandı.

     

    SAP Türkiye Genel Müdürü Zeynep Keskin Mülteci Kod Haftası ile ilgili; “Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da teknoloji alanında on binlerce iş açığı var. Bu doğrultuda Mülteci Kod Haftası, mülteci kamplarından başlayarak gençlere uzun soluklu bir yol haritası sunma hedefiyle; gençlerin kodlama becerileri kazanmalarını, meslek seçimlerinde teknoloji alanına yönelmelerini ve kodlamayı uzun vadeli sürdürülebilir bir teknoloji eğitimi haline getirmeyi amaçlıyor. Bulundukları ülkelerde bilgi teknolojileri sektöründeki iş fırsatlarını yakalayacaklar ve dijital dönüşüme katkı sağlayacaklar.’’ dedi.

     







  • Ey Allahııım kafayı yedirtecekler yahu bizim ülkede bu işe meraklı olan insanlara bu kadar imkan tanımıyorlar gidiyorlar bunlara veriyorlar ve bu adamlar sözde sığınmacı evet kurban ve ramazan bayramında suriyeye geri dönen yani savaşın olduğu yere geri dönen sığınmacılardan bahsediyoruz. Allah aşkına bunlara beleşten üniversite verdiler oda yetmedi bir çok yere yerleştirdiler bunlar ileride başımıza bela olacak ÜLKEMDE SURİYELİ MÜLTECİ İSTEMİYORUM ARKADAŞIM ! Ülkede bu işe yarayacak çok fazla meraklı ve yetenekli insanlar var bu cevherlere değer vermiyorlar bravo ekmek kafalılık bu bildiğin...
    Arakan icin Yilmaz Ozdil’in asagidaki yazisi var. Bir okuyun derim.

    Aslına bakarsanız, 1961 yılına kadar, efsane büyükelçimiz Necdet Kent farkedene kadar kimsenin ruhu bile duymamıştı.

    *

    Coca Cola yönetim kurulu başkanı Muhtar Kent'in babası olan Necdet Kent, ikinci dünya savaşı sırasında Marsilya'da konsolosken, yüzlerce Yahudi'ye Türk pasaportu sağlayarak soykırımdan kurtarmış, bu yüce davranışıyla insanlık tarihine geçmiş, Türk diplomasisini onurlandırmış, savaştan sonra New York'ta başkonsolosluk, Bangkok, Yeni Delhi, Tahran, Stokholm ve Varşova'da büyükelçilik yapmış, Türkiye Cumhuriyeti Üstün Hizmet Madalyası almıştı.

    *

    İşte bu saygın diplomatımız Necdet Kent, 1958-60 arasında Bangkok büyükelçimizdi. Myanmar'ın o zamanki adı Burma'ydı, Burma'da elçiliğimiz yoktu, Bangkok büyükelçimiz oraya da vaziyet ediyordu. İlk o zaman duydu… Türkiye'den tee 10 bin kilometre uzakta olan, Türkiye'yle hiç alakası olmayan, diplomatik ilişkisi bile olmayan Burma'da Osmanlıca mezar taşları vardı!

    *

    1960'ta Tayland'tan Hindistan'a atandı, Yeni Delhi büyükelçimiz oldu, işin peşini bırakmadı, Burma'ya resmi olarak başvurdu, ziyaret izni istedi, Thayet şehrine gitti, ot bürümüş bir tarlada harabe halindeki kabirleri buldu, mezar taşları kırık döküktü, tek tek inceledi, 173 Türk'ün ismini tespit etti, ölüm tarihleri 1915'le 1920 arasındaydı, detaylı bir rapor yazdı, Ankara'ya gönderdi.

    *

    O güne kadar Türkiye'de kimsenin ruhunun bile duymadığı hazin gerçek, o gün ortaya çıktı…

    *

    Birinci Dünya Savaşı'nda Sina-Filistin cephesinde İngilizlere esir düşen 12 bin askerimiz, İngiliz sömürgesi olan Hindistan'a ve Burma'ya götürülmüş, demiryolu inşaatlarında, yol inşaatlarında köle gibi çalıştırılmış, ağır çalışma şartları, alışık olmadıkları tropik iklim ve esir kamplarındaki salgın hastalıklar nedeniyle, beş yıl içinde hepsi can vermişti.

    *

    Arap çöllerine yolladığımız evlatlarımız, haritadaki yerini bile bilmediğimiz Asya ücralarında teker teker sönüp gitmişti.

    *

    (Toplam kaç kişi oldukları bugün bile hâlâ net olarak bilinmiyor ama, maalesef, sırf Myanmar'da beş bine yakın şehit mezarı olduğu net olarak biliniyor.)

    *

    Basra'daki toplama kamplarından gemilerle Hindistan'a getirilmişler, Kalküta'daki istasyon kampında tutulmuşlar, Irrawaddy nehri üzerinde çalışan mavnalarla Burma'ya aktarılmışlardı. 400'er kişilik ilkel barakalarda kalıyorlardı. Her esire haftada 40 adet sigara, ayda bir sabun veriliyordu. Aydınlatma gaz lambasıyla yapılıyordu. Kıyafetleri ve çarıkları, yılda bir defa kamp yönetimi tarafından yenileniyordu. Ahşap küçük bir barakadan cami yaptılar, aralarından biri imam oldu. “İrravadi” ve “Ne Münasebet” isimleriyle gazete bile çıkardılar, elle çoğaltıyorlardı, esprili makaleler yazıyorlar, şiirler yazıyorlar, hayatta kalmaya, morallerini ayakta tutmaya gayret ediyorlardı. Sebze yetiştirdiler, tavuk yetiştirdiler, hatta yumurtaları İngilizlere sattılar. Kampta çadır hastanesi vardı, yedi Türk esir doktor çalışıyordu, o berbat ortamda ameliyat bile yapıyorlardı. Psikoloji allak bullaktı, çok sık intihar vakası yaşanıyordu.

    *

    Necdet Kent'in dışişleri bakanlığına gönderdiği rapor, Genelkurmay arşivleriyle karşılaştırıldı, Burma'dan gelen 173 kişilik isim listesi teyit edildi. Necdet Kent'ten sonra Yeni Delhi büyükelçimiz olan Seyfullah Esin, şehitlerimizin izini sürmek için 1964'te Burma'ya gitti, bu defa, Mekthla şehrinde 760 kabir tespit etti. Burma devletiyle yapılan işbirliği neticesinde anlaşıldı ki, Shewoba, Aungban, Kyautse şehirlerinde de vardı. İngilizler nereye esir kampı kurduysa, orada şehit kabirleri bulunuyordu. Belli ki, vefat edeni kampın kenarına bir yere gömüyorlardı. Talihsiz askerlerimiz birer birer hayatını kaybediyor, ölüm sırasını bekleyen talihsiz arkadaşları da başlarına mezar taşı dikiyordu.

    *

    Büyükelçimiz Seyfullah Esin'in araştırmaları üzerine bir başka hazin gerçek ortaya çıktı. Esir kamplarındaki askerlerimiz, ailelerine ulaştırılmak üzere mektuplar yazmış, Kızılay'a verilmek üzere Kızılhaç'a teslim edilmiş, ancak, İngiltere'ye giden mektupların çoğu Kızılay'a verilmemiş, adreslerine ulaştırılmamıştı. Şehitlerimizin çoğu, dünyanın öbür ucunda, aileleri tarafından
    nerede oldukları bilinmeden yitip gitmiş, meçhul
    şekilde toprak olmuşlardı.

    *

    Şehitlerimizin hatırasını yaşatmak için çabalar devam etti… Thayet şehrindeki kabirler sembolik olarak restore edildi, 1996 yılında “Thayet Türk Şehitliği” açıldı. Askeri tören yapıldı, Türkiye'yi Bangladeş-Dakka büyükelçimiz Kemal Özcan Davaz temsil etti.

    *

    Şehitliğin kitabesine “Birinci Dünya Harbi'nde Irak, Filistin, Suriye, Arabistan cephelerinde, Osmanlı devletinin İngilizlerle yaptığı muharebeler sırasında İngilizlere esir düşerek Burma'ya getirilen ve burada şehit düşen Türk askerlerinin aziz anısına” yazıldı.

    *

    Ancak… Myanmar'da Türk büyükelçiliği olmadığı için, uzaktan akreditasyonla yeteri kadar sahip çıkılamadı, şehitliğin bakımı düzenli olarak yaptırılamadı.

    *

    2002 yılında… Türkiye'nin en önemli gezginlerinden biri olan, seyahat turu lideri, endüstri yüksek mühendisi, emekli albay Faruk Budak, Myanmar'a gitti, Türk Şehitliği'ni fotoğrafladı. Maalesef, şehitliğin hali içler acısıydı, tuğla duvarları yıkılmıştı, ot bürümüştü, mezar taşları kırılmıştı, kitabenin yazıları silinmişti. Bu fotoğrafları internette yayınladı, Dışişlerine, Genelkurmay'a, Milli Savunma Bakanlığı'na bildirdi, onarılması için kampanya başlattı.

    *

    2004 yılında, Genelkurmay bütçesinden gerekli ödeneğin sağlandığı, ödeneğin derhal Bangkok büyükelçiliğine gönderildiği açıklandı.

    *

    2005 yılında, Faruk Budak tekrar Myanmar'a gitti. Şehitliğin hali eskisinden kötüydü. Bildiğin tarlaya dönmüştü, yerel halk şehitliğimizin üzerinde, şehit kabirlerinin arasında fasulye yetiştiriyordu. Tekrar fotoğrafladı, tekrar internette yayınladı. Ama nafile… Sayın dindar hükümetimiz kılını bile kıpırdatmıyordu.

    *

    2007 yılında… Myanmar dışişleri bakanlığı, bizim dışişleri bakanlığına resmi yazı gönderdi, Türk şehitliğinin restorasyonu ve bakımı için 100 bin dolar bağış istedi!
    Bizim dışişleri bakanlığı ne cevap verdi biliyor musunuz… “Talep ettiğiniz miktar çok yüksek” cevabını verdi!
    450 bin dolarlık kol saati takan sayın dindar hükümetimiz, Türk şehitliği için 100 bin doları çok
    buldu, vermedi.

    *

    CHP milletvekilleri bir değil iki defa soru önergesi verdi, 2009 ve 2011 yıllarındaki soru önergelerinde “Myanmar'daki Türk şehitliğine neden sahip çıkmıyorsunuz” diye soruldu. Hatta, CHP İstanbul Milletvekili Ahmet Tan'ın önergesinde “Türk şehitliği ilgisizlik ve sahipsizlik yüzünden yok olmak üzere, girişim başlatmak için daha ne bekliyorsunuz” diye soruluyordu. Akp'den tık çıkmadı.

    *

    Yeni Osmanlı olduğunu filan iddia eden sayın dindar hükümetimiz, Osmanlı-Türk Şehitliği konusunda kılını bile kıpırdatmıyordu.
    Bi taraftan mitinglerde mehter marşı çalıyor, öbür taraftan Osmanlı-Türk Şehitliği'nin yok olup gitmesine göz yumuyordu.

    *

    Gel zaman git zaman, 2012 oldu… Bölgedeki küresel dengeler değişti, Çin'le bilek güreşine giren ABD yönetimi, Myanmar'a el attı.
    Enerji hatlarını kontrol edebilmek ve Çin'e jeopolitik engel çıkarmak için, Arakan'ı kaşıdı, Arakan müslümanlarını Myanmar yönetimine karşı maşa olarak, tetikçi olarak kullanmaya başladı.
    Parayı Suudi kralı veriyor, taktiği CIA veriyordu.
    Neticede, Myanmar yönetimi, devletine silah çeken Arakan müslümanlarına kafa göz girişti.

    *

    Ve, bizim bademler aniden Myanmar'ı keşfetti!

    *

    “Amerikan çıkarlarına hizmet etmek için Myanmar'a gidiyoruz” diyemeyecekleri için, “Arakan'daki müslüman kardeşlerimize sahip çıkıyoruz” ayaklarına yattılar, stratejik Ahmet Kiziroğlu atladı uçağa, Myanmar'a gitti. Myanmar seferini sayın ahalimize şirin göstermek için de, Myanmar'a iner inmez Türk şehitliğine gitti iyi mi…
    O güne kadar görmezden geliyorlardı, Amerikan çıkarları söz konusu olunca, aniden görmeye başladılar.
    Ahmet Kiziroğlu Myanmar'a giderken, yanında yandaş medyayı da götürmüştü, şehit kabirleri başında dua ederken pozlar verdi, üzüntülü roller yaptı, “şehitliğin derhal yaptırılacağını, ilk talimatının bu olduğunu” falan açıkladı, oradan bi tane imam ayarladılar, Türk şehitliğinin imamı dediler, Ahmet Kiziroğlu bu imama Türk Bayrağı ve Kuran'ı Kerim hediye etti, duygulu anlar yaşandı filan.

    *

    Amerikan çıkarları söz konusu oluncaya kadar Türkiye'nin Myanmar'la alakası bile yoktu, dedim ya, elçiliğimiz bile yoktu, Bangkok büyükelçimiz Myanmar'a akrediteydi. Amerikan çıkarları söz konusu olunca, şak… 2012'de Myanmar'a büyükelçilik açtık.

    *

    Diplomasi dediğin karşılıklıdır, sen elçilik açıyorsan, onun da sana elçilik açması lazım… Ama öyle olmadı. Bizim oraya neden apar topar elçilik açtığımızı gayet iyi bilen Myanmar devleti, Türkiye'ye elçilik açmadı, “Kahire'de elçiliğimiz var, size o baksın” dedi!

    *

    2015 yılında, bademler lütfettiler, Thamet Türk Şehitliği'ni biraz restore ettiler, mezar taşlarını filan boyattılar. Dostlar alışverişte görsün misali, makyajdan ibaret işler yapıldı. Peki, Mekthla, Shewoba, Aungban, Kyautse şehirlerindeki şehit kabirleri için ne yapıldı? Hiç… Hiçbir şey yapılmadı. Hepsi yok oldu.
    Üstelik… Bugün bile hâlâ, Myanmar'da toplam kaç şehidimiz yatıyor, isimleri nedir, kimdir bu çocuklar, nerelidir, bilmiyoruz.

    *

    Şimdi eminim, bu yazıyı hüzünle okuyanların yüzde 99'u “niye bizim bunlardan haberimiz yok” diye merak edecektir.

    *

    E ben de onun için yazıyorum zaten…
    Oralarda yatan binlerce meçhul vatan evladından haberi olmayan bir millet, elalemin Arakanlılarına niye ağlar arkadaş?
    Birleşmiş milletlerin fonlandığı bir olay. Yani atıp tutmaya gerek yok. BM ülkelerdeki bazı mültecilerin kiralarını bile ödüyor. Yani devlet dışında gerçekleşen bir olay. BM mültecileri devamlı fonlayan bir oluşum



    Fakat mültecilerin gördükleri muamele ülkeden ülkeye değişir. Türkiye mülteciler için çok yüksek miktarlarda para harcarken ve yanında özlük hakkı verirken. 6 ay yaşadığım japonyada iltica eden ve mülteci durumunda olan kimsenin gözünün yaşına bakmıyorlardı. Açlıktan ölse umurlarında bile değildi.
    Ev kiralayamaz,telefon hattı bile alamaz,banka hesabı bile açmaları çok zordu.Hep aracılara para vererek işlerini yürütüyorlardı.
    internet kafeye suriyeli müşteri geldi 2 tane,
    adam league of legends açmasını bilmiyor, suçu bilgisayara atıyor
    dedi ki bu bilgisayar yavaş sorunlu bozuk ben gidiyorum para vermem buna,
    az daha elimde kalıyordu 17 yıldır internet kafe işletiyoruz hayatımda bu kadar saygısız ve karaktersiz bir insan görmedim.
  • Söyleyecek bir şey bulamıyorum.

  • Adamlar ne konusmayi biliyor ne insan gibi davranmayi biliyor, bunlara kodlama mi ogretilir? Sokak ortasina s.can bir topluluktan bahsediyoruz. (Evet kendi gozlerimle gordum, hayvan gitmis Midilli Adasi'nda yolun ortasina Sisli Etfal Hastanesi'ne s.can kadin gibi yekpare birakti)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-C0609E675 -- 16 Eylül 2017; 15:33:8 >
  • mülteci olmak şart mı eğitime girebilmek için?
  • Birleşmiş milletlerin fonlandığı bir olay. Yani atıp tutmaya gerek yok. BM ülkelerdeki bazı mültecilerin kiralarını bile ödüyor. Yani devlet dışında gerçekleşen bir olay. BM mültecileri devamlı fonlayan bir oluşum



    Fakat mültecilerin gördükleri muamele ülkeden ülkeye değişir. Türkiye mülteciler için çok yüksek miktarlarda para harcarken ve yanında özlük hakkı verirken. 6 ay yaşadığım japonyada iltica eden ve mülteci durumunda olan kimsenin gözünün yaşına bakmıyorlardı. Açlıktan ölse umurlarında bile değildi.
    Ev kiralayamaz,telefon hattı bile alamaz,banka hesabı bile açmaları çok zordu.Hep aracılara para vererek işlerini yürütüyorlardı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi KalemKolik -- 16 Eylül 2017; 15:43:45 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: 0110engin

    mülteci olmak şart mı eğitime girebilmek için?

    Bence şart. Ayrıcalıkları var.
  • mültecilere yurttaşlık ve vatan bilinci eğitimi verilmelidir.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ozbey08

    mültecilere yurttaşlık ve vatan bilinci eğitimi verilmelidir.

    Vatan bilincleri olsa arkalarina bakmadan kacmazlardi. Bir de musluman falan diye gecinirler ama Arabistan yerine Avrupa'ya kacmaya calisirlar. Turkiye'de olanlarda savastan kactiklarini iddia ettikleri ulkelerine de bayram tatili icin gidip geri gelirler.
  • internet kafeye suriyeli müşteri geldi 2 tane,
    adam league of legends açmasını bilmiyor, suçu bilgisayara atıyor
    dedi ki bu bilgisayar yavaş sorunlu bozuk ben gidiyorum para vermem buna,
    az daha elimde kalıyordu 17 yıldır internet kafe işletiyoruz hayatımda bu kadar saygısız ve karaktersiz bir insan görmedim.

  • quote:

    Orijinalden alıntı: IceRulez

    internet kafeye suriyeli müşteri geldi 2 tane,
    adam league of legends açmasını bilmiyor, suçu bilgisayara atıyor
    dedi ki bu bilgisayar yavaş sorunlu bozuk ben gidiyorum para vermem buna,
    az daha elimde kalıyordu 17 yıldır internet kafe işletiyoruz hayatımda bu kadar saygısız ve karaktersiz bir insan görmedim.


    Neden şaşırdın ki abi bunlar az biraz insan olsa ülkesini bırakıp gitmez insanlık bilmez sadece bedava yiyip içme bilirler bide savaş olan ülkesine keyfi bayram ziyaretine gider.Neden olduğu zor olmasa gerek arkadaşın biraz oy ihtiyacı var da...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Baelros

    Adamlar ne konusmayi biliyor ne insan gibi davranmayi biliyor, bunlara kodlama mi ogretilir? Sokak ortasina s.can bir topluluktan bahsediyoruz. (Evet kendi gozlerimle gordum, hayvan gitmis Midilli Adasi'nda yolun ortasina Sisli Etfal Hastanesi'ne s.can kadin gibi yekpare birakti)

    gerçekler gerçek değildir, algılar gerçektir, aynı şeyi Avrupalılar, Türkler için söylüyor. yani dünyayı sadece gördüklerimizden ibaret sanıyoruz.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Baelros


    quote:

    Orijinalden alıntı: ozbey08

    mültecilere yurttaşlık ve vatan bilinci eğitimi verilmelidir.

    Vatan bilincleri olsa arkalarina bakmadan kacmazlardi. Bir de musluman falan diye gecinirler ama Arabistan yerine Avrupa'ya kacmaya calisirlar. Turkiye'de olanlarda savastan kactiklarini iddia ettikleri ulkelerine de bayram tatili icin gidip geri gelirler.

    Evet bayram tatili için "memleketine geri dönebilen mülteciler" ironik

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ey Allahııım kafayı yedirtecekler yahu bizim ülkede bu işe meraklı olan insanlara bu kadar imkan tanımıyorlar gidiyorlar bunlara veriyorlar ve bu adamlar sözde sığınmacı evet kurban ve ramazan bayramında suriyeye geri dönen yani savaşın olduğu yere geri dönen sığınmacılardan bahsediyoruz. Allah aşkına bunlara beleşten üniversite verdiler oda yetmedi bir çok yere yerleştirdiler bunlar ileride başımıza bela olacak ÜLKEMDE SURİYELİ MÜLTECİ İSTEMİYORUM ARKADAŞIM ! Ülkede bu işe yarayacak çok fazla meraklı ve yetenekli insanlar var bu cevherlere değer vermiyorlar bravo ekmek kafalılık bu bildiğin...

  • İnsanın Türkiye'de mülteci olası geliyor arkadaş.

  • Erkeklerinin tamamı askeri eğitim verilip suriyeye savaşa gönderilmeli. Kadınların çoğunluğu tekstil öğretilip asgari ücretle çalıştırılmalı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • En çok beğenilen ilk 3 yorum maalesef sadece nefret dolu. Ve korkunç olan bu 3 yorumun en çok beğenilen yorum olması.

    Kendi nefretinizin ve mutsuzluğunuzun temel nedeni suriyeliler değil.

    Aynaya bakın önce. Kalbinize merhamet diliyorum.

  • David Draiman. kullanıcısına yanıt
    haklısın ama ben bu duruma alışmak istemiyorum..
  • Yakında bu mültecilerin iş yerlerinde Türkler amele olarak çalışacak.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: OrQuN

    Erkeklerinin tamamı askeri eğitim verilip suriyeye savaşa gönderilmeli. Kadınların çoğunluğu tekstil öğretilip asgari ücretle çalıştırılmalı.

    Bence siz yanlış zamanda yanlış yerde doğmuşsunuz.
    150 yıl önce Mississippi de çiftlik sahibi bir beyaz olmalıymışsiniz. Bir sürü köleniz olurdu. Mutlu olurdunuz.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Nasil yani? Adam adada yolun ortasina s.ciyor diyorum daha nesi algi olacak bunun? Avrupalilar bizi hayvan degil dinci yobaz olarak goruyorlar, Almanya'dakilere bakinca haksiz da sayilmazlar. Kafasi calisan, modern dusunen ve Avrupali gibi yasayanlar da bunlar yuzunden yanlis muameleye maruz kaliyor.
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.