Şimdi Ara

Bilinç Üzerine

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
16
Cevap
0
Favori
601
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Kafama takılan bazı yerler var. Soracağım soruların elbette ki kesin ve net bir cevabı yok. Maksat sorgulamak ise işte o zaman işe yarar.

    Sorularım ise:

    Rüzgar nedir? Rüzgar bir bilince sahip midir? Yağmur nedir? Yağmur bir bilince sahip midir? Oksijen nedir? Oksijen bir bilince sahip midir? Su nedir? Suyun bir bilinci var mıdır? Ozon nedir? Ozonun bir bilinci var mıdır?

    Bu soruları sordum çünkü: Rüzgar denilen hava akımı nereye, ne zaman eseceğini ve hangi yöne doğru gideceğini nasıl tespit etmektedir? Rüzgar bulutlarla buluştuğunda ortaya bir yağmur çıkacağını bilmekte midir? Yağmur, oluşum aşamasında, yer yeryüzünde hangi bölgeye, ne zaman, hangi yoğunlukta düşeceğini bilmekte midir? Oksijen ve su canlılara hayat kaynağı olduklarının bilincinde midir? Ozon tabakası canlıları güneşin zararlı etkilerinden koruduğunun bilincinde midir?

    Biz insanlar güne kahvaltı ile başlarız. Kahvaltıda zeytin, domates, portakal suyu vb. meyveler ve sebzeler bulunur. (Her insan bunlara sahip değildir ayrı bir konu). Sonra öğle yemeğinde pırasalar, patlıcanlar, fasulyeler, nohutlar, bamyalar, patatesler, biberler ve daha niceleri insanların besin ögelerinin bir parçası olurlar. Akşamları ise bu döngü tekrarlanır durur.

    Peki bir domates ve biber insanlar tarafından tüketileceklerinin bilincinde midirler? Bir portakalın içindeki C vitamini insanlara faydalı olduğunun bilincinde midir? Baklagilleri tavsiye eden doktorlar bilinçlidirler halbuki. Ancak bir bitki, tüketim zincirinin bir parçası olacağını bilmekte midir? Eğer öyle ise nasıl oluyor da bir bitki sürekli tüketildiği halde, sürekli savunmasız olduğu halde yıllara meydan okuyup günümüze kadar gelebiliyor? Her şeyi çıkar ilişkisine göre değerlendirirsek ne çıkarı var domatesin bu hayattan? Ne çıkarı var bir portakalın ağızda parçalanmaktan?

    Tüm bu sorulara ne cevap verilir bilmiyorum. Ancak eğer tüm bunların ardındaki bir bilinç değil ise nedir? İnsanlar tahta, tuğla ve çimento kullanarak bir ev yaptıklarında “gerekli bilince ulaşmış zeki varlık insan kendine barınacak yerler yaptı” diyebiliyoruz. Ancak bizlere nice vitaminler ve faydalar sağlayan meyvelere ve sebzelere, bizi güneşten koruyan ozona, bizlere hayat kaynağı olan yağmura, suya ve güneşe bir türlü “bilinçlidirler” yargısını konduramıyoruz.

    Acaba bilinç sadece canlı sınıfına dahil olan maddelere mi hediye edilmiştir?

     Bilinç Üzerine







  • konu güzel , vakit olursa zenginleştirmeye çalışmak isterim.

    şimdilik bi kaç kelam edecek olursak,

    bilinç sadece canlılara değil, canlıların da bir kısmına mahsustur. biyolojik gelişmişlik, üretim sürecine katılma bilinci doğurmuştur. en azından böyle kabul edilir. rüzgarın bir bilinci yoktur kanımca, olsa olsa kendiliğinden bir hareketi söz konusudur. bu da atomların çekim gücü, enerjinin kendini yok etme süreci vb. süreclerle açıklanabilir. yani evrende atomların bir çekim gücü vardır ve bi şekilde bunlar birbirini çeker birleşir,iter maddeler ,toprak su hava vs. oluşur. ama bunun bilinçli olup olmadığı mikro fiziğin ,kuantumun gelişmesiyle açıklığa kavuşacaktır.

    benim anladığım anlamıyla ,yaptığı işin farkında olma ,her zaman yaptığı şeyden başka şey yapmaya karar verebilmeyle ilintilidir. doğada varolan herhangi birşeyi alıp yiyerek değil de ,üretim araçı araya sokarak ve bu aracı da üretip biçimlendirerek bildiğimiz anlamda bilinç oluşmaya başlamıştır yaygın kanıya göre.

    uzatmayayım kabaca oldu ama açabiliriz tartışma olursa.




  • Açıkçası yaşadığımız evrenin ne olup ne olmadığı hakkındaki bilgilerimizin onu tanımaya yönelik isteğimizi tam tatmin ettiğini söylemek zor olur kanaatindeyim. Dolayısıyla bilinmeyenin bilinenden belki de kat be kat fazla olduğu bir ortamda "cansız" dediğimiz maddelerin durumunu tam olarak kavrayabilmek için verdiğimiz çaba yetersiz kalıyor olabilir. Buradan hareketle, atomun ve temel parçacıkların davranış ve karakterlerini yavaş yavaş öğrendikçe, sağduyuya ters gelen bazı özelliklerinin olduğunu görmek belki de bizi, kalıplaşmış birtakım öğretileri tekrar tekrar sorgulamaya ve düşüncelerimizi gözden geçirmeye itebilecektir. Hal böyle iken, bizim "bilinç" diye bildiğimiz ve sadece canlılara ait bir özellik olduğunu düşündüğümüz şey farklı bir şekilde, şu anda kavrayamadığımız bir sistematikle cansız dediğimiz maddenin içinde bir yerlerde tezahür ediyor olabilir...Kim bilir...!




  • quote:

    Orjinalden alıntı: dasdasq



    bilinç sadece canlılara değil, canlıların da bir kısmına mahsustur. biyolojik gelişmişlik, üretim sürecine katılma bilinci doğurmuştur. en azından böyle kabul edilir. rüzgarın bir bilinci yoktur kanımca, olsa olsa kendiliğinden bir hareketi söz konusudur. bu da atomların çekim gücü, enerjinin kendini yok etme süreci vb. süreclerle açıklanabilir. yani evrende atomların bir çekim gücü vardır ve bi şekilde bunlar birbirini çeker birleşir,iter maddeler ,toprak su hava vs. oluşur. ama bunun bilinçli olup olmadığı mikro fiziğin ,kuantumun gelişmesiyle açıklığa kavuşacaktır.



    Yorumun için teşekkürler @dasdaq

    Yukarıda yazmış olduğun yoruma yönelik bir kaç soru daha geldi aklıma açıkçası. Mesela rüzgarın bilinçsiz olduğunu varsayalım. Ancak bu rüzgar yağmurun oluşturulmasında bir etkendir. Yani yağmuru tetikleyen etkenlerden birisidir rüzgar. Peki yağmur oluştuğunda ne olur? Yukarıdan su akmaya başlar. Ve bu su meyveleri ve sebzeleri besler. Bu meyveler ve sebzeler sadece insanların yaşamı için değil bu tür yiyeceklere ihtiyacı olan tüm canlılara hayat sağlar.

    Yani burada rüzgar ile bulutun, bulut ile havanın, hava ile soğumanın, soğuma ile yağmurun, yağmur ile toprağın, toprak ile besinlerin ve canlıların bir ilişkisi söz konusu oluyor. Rüzgar, hava, yağmur, su, toprak gibi kavramlar bir işbirliğindeymişcesine hareket ediyorlar. Elbette ki bu bir yorumdur. Ancak soframızda gördüğümüz yiyeceklerin, hayatımızı devam ettirmemizi sağlayacak ögelerin bu bilinçsiz oluşum ile vuku bulması insan zihninde çeşitli soru işaretlerinin oluşmasına neden oluyor.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: redstorm

    Buradan hareketle, atomun ve temel parçacıkların davranış ve karakterlerini yavaş yavaş öğrendikçe, sağduyuya ters gelen bazı özelliklerinin olduğunu görmek belki de bizi, kalıplaşmış birtakım öğretileri tekrar tekrar sorgulamaya ve düşüncelerimizi gözden geçirmeye itebilecektir.



    Konuya katıkıda bulunmana sevindim @red.

    Yukarıdaki yorumda sağduyuya ters gelen bazı özellikleri görebilmekten bahsetmişsin. Bunu biraz daha açabilmen mümkün mü acaba?
  • ne demek

    aslında evrim içinde aynı argümanla bir kurgucu ,kurgulayıcı düşüncesi akıllara geliyor. fakat tersi bir durum hiç düşünülmüyor. tersi olması mümkün mü diye.


    bir kere öyle ya da böyle doğanın bir uyumu olmak zorundadır. uyumsuz bi doğa düşünebilirmisiniz. yani gökten toprak yagıyor yerde su var, agaçlar havada uçusup biribirini yok ediyor. ne kadar tuhaf değil mi.


    kaos ne kadar büyük olursa olursun "dengeye" oturmak zorundadır. aksi mümkün değildir.

    "rüzgar ile bulutun, bulut ile havanın, hava ile soğumanın, soğuma ile yağmurun, yağmur ile toprağın, toprak ile besinlerin ve canlıların bir ilişkisi" demişsin. bu böyle olmasa bile yağmur ile soğuma ,toprak ile rüzgar mutlaka bir düzen oluşturacaktır. bir kere madde atomdan oluşuyorsa düzen orda başlar. yani birleşme bişey oluştuırma bir sirkülasyon bir dönüşüm varlığın özüdür. bunun için hareket maddenin özüdür deniliyor herhalde.

    yani bu kurgu olmasa başka bir kurgu mutlaka olacak. bunun için madde ve hareketin varlığı yeterli.

    madde+hareket: mutlaka bir düzen

    bu benim görüşüm.




  • Bu konuda daha yetkin olarak detaya girebilecek arkadaşların olduğunu düşünüyorum, ancak -kabaca- atomaltı dünyada parçacıkların hareketleri ve çeşitli karakteristik özellikleri gözlemlendiğinde insanın sağduyusuna zıt olayların meydana geldiğini söylemek sanırım yanlış olmaz. Bir parçacığın bir diğeriyle girdiği etkileşim sonucu ortaya çıkan sonucun öngörülenin aksi olması, aynı kaynaktan çıkan birden fazla elektronun farklı yerlerde iken, birine yapılacak bir müdahalenin etkisinin aynının diğerinde de gözlemlenebilmesi, v.s...

    Bu arada;
    Bu yorumu sakın ola "cansız maddenin bilincine örnek" olarak yaptığım düşünülmesin. Bilginin az olduğu yerde felsefeyi öne çıkarma durumunu yinelemiş oluyoruz.
  • @redstorm ben şahsen atomaltının kuralsız olduğuna inanmıyorum. mutlaka oranın da kuralları var.

    diyelim ki kuralları ,düzeni yok, bu düzensizlik makro maddeyi doğrudan etkileyemediğine göre , (çünkü biz makro maddeyi işliyoruz ,ekiyoruz biçiyoruz,bilgisine az çok haiziz.) evrenin genel karakteriyle çatışmalı yasaları olduğunu düşünmek yanlış olur.

    yani atom altının yasaları mutlaka bir şekilde evrenin genel yasalarıyla uyumludur.
  • Kusura bakmayın arkadaşlar gecenin köründe uzun bir yazı yazdım. Hem de hiçbir soruya yanıt vermeyen bir yazı...Sizin bıraktığınız yerden adım adım düşünmeye başladım. Bir yandan da yazdım.Düşünmeye sevkeden bu konular için teşekkür ediyorum.

    Biz bilinç sahibiyiz. Bu kesin. Belki de emin olduğumuz tek şey kendi bilincimiz.

    Rüzgar bilinçli mi? Bundan emin olmamız için rüzgar olmamız lazım. Buraya tekrar döneceğim:)

    Herkes kendi bilincinin varlığından emin olabilir. Küçükken kendi kafamdan komplo teorileri üretirdim.
    Bunlardan biri herkesin anlaşıp bana karşı bir oyun oynadığı ve rol yaptığıydı. 'Oyun' filminin senaryosu gibi.
    Bir diğerinde ise evrendeki tek bilinçli 'şey'in kendim olduğunu düşünüyordum. Dünya bir bilgisayar oyunu gibiydi. İnsanlar ise senaryoya göre hareket eden makinalar. Ben ise oyundaki tek oyuncuydum... Diğer insanların benim gibi bilinçli olduğundan emin olamıyordum...

    Şimdi bir hikayecik:

    Başka bir evrenden biri geldi ve evrenimizi izliyor gibi düşünün. İzliyor dediysem evreni bizler gibi görüyor demedim. Mesela bu ziyaretçi sadece dönen elektronlar, titreşen moleküller, ışıyan fotonlar görüyor. Matrix'de Neo'nun dünyayı nasıl gördüğünü hatırlayın.
    Bakıyor havada birkaç atom titreşmiş yer değiştirmiş.
    Yere bakıyor yine atomlar bir yerde yoğunlaşmış. Yer değiştiriyorlar. Havadaki atomlardan farklı değiller.
    Havada gördüğü rüzgar, yerde gördüğü ise kanlı canlı insan. Ama bizim izleyici farkına bile varmadı bunun. Halbuki insanda akıl var bilinç var. Ama o göremedi.

    Mesela başka bir ziyaretçi evrenimize bakıp sadece 'bilinç'leri görüyor olabilir. Hımm. Burada ne düşündüğünün farkında olan bi herif var. Hımm. Burada biri daha var... Ne madde görüyor ne bişey... Sadece kendinin farkında olan bilinçleri görüyor. Onun da duyu organları böyle:)

    1. Algıladığımız, düşündüğümüz ya da her ne yaşıyorsak bunlar tek gerçek olmayabilir. Başka bir boyutta başka şeyler olabilir.
    2. Bilinç denen şey maddeden, atomlardan, fizik kanunlarından falan bağımsız.

     Bilinç Üzerine


    Şimdi rüzgara ve cansız dediğimiz varlıkları düşünüyorum.

    Kim onlarda bir bilinç olmadığını ispatlayabilir ki? Belki de her bir 'zerre'nin (zerre fiziksel olarak nedir bilmesem de) bir bilinci vardır. Ya da tüm bu cansız diye nitelenen varlıkların ortak tek bir bilinci var. Kim bilir?
    Biz olmasaydık da onlar var olacaklardı. 'Onlar' dediğim tüm madde ve madde ötesi şeyler. Eğer onlar da kendi varlıklarının farkında olmayacaklarsa kim onların farkında olacaktı? 'Var olmak' (to exist) kavramı olur muydu?

    (@Trackfind, senin gibi yaptım, cevapsız sorular sordum, farkındayım)

    Bence bilinç, irade gibi kavramlar matematikteki bağımsız değişkenler gibi, maddeden bağımsız düşünülmeli. Soyuttur somuttur kavramlarıyla düşünmeyi de hiç sevmiyorum. Bunlar hep insanı aklını baz alarak yapılan sınıflandırmalar. Soyutsa soyut.. Ama var.. Belki farklı bir boyutta. Einstein'in bir sözü vardı: Bir problemi, o problemin üretildiği ortamın dışına çıkmadan çözemezsiniz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neverlate -- 16 Kasım 2006; 0:26:58 >




  • @neverlate iyi yapmışsın böyle bir yorumu ekleyerek. Yazının tamamını okudum. Her ne kadar cevapsız sorular sormuş olsan da bu soruların insanı düşünmeye itmesi bile yeterlidir.

    Varlık kavramının anlamlandırılması -senin de belirttiğin üzere- yalnızca "bilinçlenme" ile mümkün olur öyle sanıyorum ki. Bilinçsizlik halinde, yorumlanacak bir evrenin olması mümkün olmazdı. Bir kedinin kendi kuyruğunun peşine takılması, bir köpeğin fenerden çıkan ışığı kovalaması, bir papağanın taklit yapması, bir ağacın yapraklarını dökmesi... Doğada biz insanlar dışında pek çok canlı yaşıyor. Acaba bu canlılar insan kadar güçlü mü? İnsan -ki var olmanın verdiği ağır yükü omuzlarında her an taşımak zorunda. İnsan -ki gece başını yastığa koyduğunda karanlığın ardından kendini sorgulayan ve kendisine "ben kimim" diye soran canlı türü. Gökyüzündeki yıldızlar küçücük bir örümceğin ilgi alanına girmezken, yıkıcı fırtınalar tarla farelerini güldürürken, kocaman okyanuslar kedileri korkuturken insan, çok daha farkında pek çok şeyin.

    Farkında olmanın getirdiği yük ağır gerçekten. Hayatın anlamlandırılması gerekiyor. Kimliksiz bir hayat, silik, benzi solmuş bir halde sararmaya mahkum. Derhal "anlamlandırmak" gerekiyor. İnsan, etten oluşan bir bedenin içerisine hapsolmuş bir "şey" gibi. Bedeninden öte bir "şey" insan. Sanki çıkmak istiyor bu et kalıplarından. Etin ötesine uzanmak istiyor bir an önce. Evreni kucaklamak ve sırmış gibi gelen her şeyi bir an önce ifşa etmek istiyor.

    Bir fare ile insan şu koskoca evrende aynı malzemeden yapılmış. Bu malzeme ise: ET. Gözleri var farenin etrafı kolaçan eden, ayakları var yürümesine yardımcı olan. Ancak insan her ne kadar diğer tüm hayvanlarla aynı malzemeden oluşmuş olsa da, o insanı özel kılan bir başka "şey" var gibi. Hayata anlam yükleyen bir "şey" bu. Durun bir dakika! Bu bir kendini kandımaca mı yoksa? İnsan hiçbir "şeye" sahip olmayan "değersiz" bir canlı mı yoksa? Ama bu evrende nasıl anlarız ki bir şeyin gerçekten değerli mi ya da değersiz mi olduğunu? Nasıl test ederiz bunu bilimin laboratuvarlarında?

    Haklısın @neverlate. Belki de billinç bir madde değildir. Bilinç, yere atılan bir kibrit kutusu, soyulmuş bir portakal kabuğu, yere düşmüş bir çiçek yaprağı değildir. Bilinç gözle görünen maddenin eşdeğeri değildir. Hayatı anlamanın yolu hayatın çok daha dışında kalan verileri de gözden geçirmeye bağlı olabilir.

    Fazla uzatmayayım ben de gece gece. Kafamı yastığa koyup "ben kimim" diye sorayım kendi kendime. Bu arada Ay dede ak sakalını uzatsın karanlık geceye. Güneş yarın için bilevlesin kendini, parlak gündüze...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: dasdasq

    @redstorm ben şahsen atomaltının kuralsız olduğuna inanmıyorum. mutlaka oranın da kuralları var.

    diyelim ki kuralları ,düzeni yok, bu düzensizlik makro maddeyi doğrudan etkileyemediğine göre , (çünkü biz makro maddeyi işliyoruz ,ekiyoruz biçiyoruz,bilgisine az çok haiziz.) evrenin genel karakteriyle çatışmalı yasaları olduğunu düşünmek yanlış olur.

    yani atom altının yasaları mutlaka bir şekilde evrenin genel yasalarıyla uyumludur.


    Günaydın...

    @dasdasq;
    Atomaltının kuralsızlığıyla ilgili bir cümle sarfetmedim ancak yazının seni bu yönde düşünmeye sevk ettiği ortada. Biraz daha açalım o zaman...
    Tüm tarihimiz boyunca öğrendiğimiz, formüller geliştirdiğimiz, mantığımızı bu kurallar doğrultusunda kurguladığımız, günlük hayatımızı bu mantık ve kurallar içinde yönlendirdiğimiz, kısacası görerek ve fiziken hissederek yaşadığımız makrokozmos ile yeni tanıştığımız mikrokozmosta olup bitenlerin, birbirine bazı yönlerden oldukça zıt işleyen kurallar bütünü olduğunu söylemeye çalışıyorum. Belki "sağduyu" kelimesinı kullanmak kuralsızlığı çağrıştırmış olabilir ancak bu kelimenin "doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği, aklıselim" anlamını düşünecek olursak, atomaltındaki işleyişin kimi zaman bu yeteneğimizi elimizden aldığını sanırım sen de kabul edersin. Bunun sebebi ise daha önce de belirttiğim gibi, günlük yaşamda olup bitenlerin bizi fazlasıyla etkisi altına almış olmasıdır. Bu kurallar bütününden arınamayışımız, alışkanlık diyebileceğim bu mantık esasları ile düşünmeyi bir kenara kolay kolay bırakamadığımız için mikrokozmosta olup bitenler için vermek istediğimiz yargılar bazen bizi zorlayabiliyor. Uzatmayayım, kısaca kavrayamamaktan kaynaklanan birtakım zorluklar belki...Ayrıca senin de söylediğin gibi, mikrokozmosu evrenden ayrı bir yere koymak, kurallarının evrenin dışında olduğunu düşünmek tabii ki hiç de akıllıca değil. Dediğim gibi, sağduyu meselesi belki sadece "kavrayamamak, algılayamamak" la ilgili...

    Konunun esasına dönecek olursak, yukarıda da bahsettiğim gibi bilinmeyeni bilineninden çok daha fazla olan evren, bizim cansız dediğimiz madde için vardığmız yargıları belki uzak gelecekte tekrar gözden geçirmemizi gerektirecek sürprizler hazırlar...kim bilir...!

    @neverlate;
    Hoşgeldin...yazı güzel olmuş, eline sağlık (ha bu arada...lastik almayı düşünürsen tanıdık var, yardımcı olabilir...kararını değiştirirsen PM at...)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi redstorm -- 16 Kasım 2006; 10:41:33 >




  • Burada sağduyu kelimesini kullanırken biraz belki bu kelimeyi de sorgulayabilmeliyiz. Atomaltı ölçekte günlük hayatımızda karşılaşamayacağımız "deneyimler" yaşanıyor olabilir. Ama sırf bunlar alıştığımız deneyimler olmadığı için bunların "sağduyuya" aykırı olduğunu söyleyebilir miyiz? Kuantum mekaniğinin matematiksel olarak bir sorunu yok eğer ciddi ciddi teori olarak zayıflıkları olsaydı o zaman belki sağduyuya aykırı derdik. Bu durumda da adına "bilimsel teori" demezdik. Kuantum mekaniğinin sorunları felsefi sorunlar belki bu felsefi sorunların nedeni de bu teorinin "alışkanlıklarımızın çok dışında" deneyimlerden bahsetmesi.

    İşin daha da ilginci içimden çok güçlü bir sesin bu kuantum mekaniğiyle bilinç mekanizmasının belirsizliği arasında bir ilişki olduğunu söylemesi. Tabii bunu sadece ben demiyorum. Bu konuda biraz araştırma yapılırsa sanıyorum bu tür düşüncelere ulaşılabilir (çok belli referans veremiyorum şu an için). Kuantum mekaniğindeki "belirsizlik"le bilincin oluşturduğu karar mekanizmalarının önceden belirlenemezliği arasında bir parallelik olabileceğini düşünüyorum. Evrensel bir kollektif bilincin de bu bağlamda var olabileceği ve tamamen bizi sarmaladığı düşüncesi de ister istemez aklımdan çıkmıyor.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz

    Burada sağduyu kelimesini kullanırken biraz belki bu kelimeyi de sorgulayabilmeliyiz. Atomaltı ölçekte günlük hayatımızda karşılaşamayacağımız "deneyimler" yaşanıyor olabilir. Ama sırf bunlar alıştığımız deneyimler olmadığı için bunların "sağduyuya" aykırı olduğunu söyleyebilir miyiz? Kuantum mekaniğinin matematiksel olarak bir sorunu yok eğer ciddi ciddi teori olarak zayıflıkları olsaydı o zaman belki sağduyuya aykırı derdik. Bu durumda da adına "bilimsel teori" demezdik. Kuantum mekaniğinin sorunları felsefi sorunlar belki bu felsefi sorunların nedeni de bu teorinin "alışkanlıklarımızın çok dışında" deneyimlerden bahsetmesi.



    Sağduyu kelimesini, kuantum jargonunda geçmesinden ve "aklıselim yargıda bulunabilme" anlamından yola çıkarak, gündelik deneyimlerimizden farklı olduğu için bu yargıya varmaktaki felsefi zorluklardan hareketle kullandım. Tabii ki kuantum mekaniğinin matematiksel olarak sorgulanıp her seferinde yüzünün akıyla çıkmış olması "sağduyuya aykırı" değiminin içini boşaltıyor ancak senin de dediğin gibi bir takım felsefi sorunları da görmezden gelmemezi sağlamıyor diye düşünüyorum.


    quote:

    İşin daha da ilginci içimden çok güçlü bir sesin bu kuantum mekaniğiyle bilinç mekanizmasının belirsizliği arasında bir ilişki olduğunu söylemesi. Tabii bunu sadece ben demiyorum. Bu konuda biraz araştırma yapılırsa sanıyorum bu tür düşüncelere ulaşılabilir (çok belli referans veremiyorum şu an için). Kuantum mekaniğindeki "belirsizlik"le bilincin oluşturduğu karar mekanizmalarının önceden belirlenemezliği arasında bir parallelik olabileceğini düşünüyorum. Evrensel bir kollektif bilincin de bu bağlamda var olabileceği ve tamamen bizi sarmaladığı düşüncesi de ister istemez aklımdan çıkmıyor.

    Aslında tam olarak anlatmak istediğimi sen bu paragrafta çok güzel açıklamışsın. Atomaltındaki bu belirsizlik belki de resmin tamamını göremememizden kaynaklanan bir sorun ya da bir yorum farkı olabilir mi? Ne dersin? Uzak gelecekte belki resmi tam olarak görebilme şansını elde edebiliriz, bilemiyorum, ancak o zaman şu an ki alışkanlıklarımızı ve buna bağlı yargılarımızı tekrar gözden geçirmemiz gerekebilir diye düşünüyorum.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: redstorm

    quote:

    İşin daha da ilginci içimden çok güçlü bir sesin bu kuantum mekaniğiyle bilinç mekanizmasının belirsizliği arasında bir ilişki olduğunu söylemesi. Tabii bunu sadece ben demiyorum. Bu konuda biraz araştırma yapılırsa sanıyorum bu tür düşüncelere ulaşılabilir (çok belli referans veremiyorum şu an için). Kuantum mekaniğindeki "belirsizlik"le bilincin oluşturduğu karar mekanizmalarının önceden belirlenemezliği arasında bir parallelik olabileceğini düşünüyorum. Evrensel bir kollektif bilincin de bu bağlamda var olabileceği ve tamamen bizi sarmaladığı düşüncesi de ister istemez aklımdan çıkmıyor.

    Aslında tam olarak anlatmak istediğimi sen bu paragrafta çok güzel açıklamışsın. Atomaltındaki bu belirsizlik belki de resmin tamamını göremememizden kaynaklanan bir sorun ya da bir yorum farkı olabilir mi? Ne dersin? Uzak gelecekte belki resmi tam olarak görebilme şansını elde edebiliriz, bilemiyorum, ancak o zaman şu an ki alışkanlıklarımızı ve buna bağlı yargılarımızı tekrar gözden geçirmemiz gerekebilir diye düşünüyorum.



    Dediklerine katılıyorum. Ayrıca şu yönden de değerlendirme yapılabilir: Şu an teknoloji çok hızlı ilerliyor olsa da bilim ve bilimsel düşünme o kadar nüfuz etmiyor halka (sadece Türkiye'de değil tüm Dünya'da bu aşağı yukarı böyle). Sanki tamamlanmamış bir süreç var. Belki hiç tamamlanmayacak ve belki insanlar bilimle elde edebilecekleri düşünsel kazançları hiçbir zaman tam olarak elde etme fırsatı bulamayacaklar. Ama ya tersi olursa? O zaman Dünya gerçekten de çok farklı olur.




  • @trackfind500,
    güzel bir konu,hemen hemen burda ki forumda açılan konulara baktığımız da,bu bilinç,bilinçlilik halini sorgular nitelikte duruyor bazıları,

    ben @neverlate in üzerinde durduğu iki maddeyi biraz kurcalamak istiyorum


    quote:

    1. Algıladığımız, düşündüğümüz ya da her ne yaşıyorsak bunlar tek gerçek olmayabilir. Başka bir boyutta başka şeyler olabilir.
    2. Bilinç denen şey maddeden, atomlardan, fizik kanunlarından falan bağımsız.


    1. madde için düşündüğün şey,içinde yaşadığımız bu evrenin,sadece bizlerin algı ve duyumlarıyla sınırlı değildir diye bilirmiyiz,dolayısıyla şu an sınırlı durumda bulunan duyularla elde edilmiş bir bilince sahibiz,
    ama öte yandan,yaşadığımız evrenin doğası bizim gibi düşünebilen,düşündüklerini ifade edip bir dil vasıtasıyla konuşabilen canlılar için de var olması zorunluluğu ile koşullanmış gibi durmuyor mu bu geldiğimiz nokta da,

    2. madde için bir soru.
    bilincin kesin bir tanımını verebilmek pek mümkün gözükmüyor gibi,ama nasıl oluyorda beyin gibi maddesel bir nesne,bizler deki bilinci uyandırabiliyor,
    veya bilincimizi uyandıran şey ne,bizi bilinç sahbi olmaya iten durum ne

    veya nasıl olurda bilinç,kendi istemiyle,fiziksel görünüşleri belirli,maddesel nesnelerin eylemlerini etkileyebiliyor,

    Yani kendimize bir bakalım,ne zaman bilinçli olduğumzu,iyi kötü hissedebiliyoruz,deneyimlerimize bakarsak,sobada ki sıcaklığı hissettiğimiz de,elimize bir şey battığın da,veya canımızı yakacak bir nesneyle etkileştiğimizde,bir tür duyumun bilincindeyiz,veya dışarıdan fırından gelen sıcak taze ekmek kokusunu aldığımız da,ne güzel sıcacık ekmek kokuyor diyoruz.

    yani dışarıdan maddeden gelen duyumlar,biz de bir tür bilinç oluşturuyor,kendi algısal gerçekliğimizin böyle farkına varıyoruz,bunun sonucun da bu bilinç bizde bir tür eyleme dönüşebiliyor,
    sıcak,taze yeni çıkmış ekmek kokusu,bizim,varlığımızı,bilincimizi bir tür eyleme dönüştürebiliyor,
    bir kediden aldığımız duyum,bizi onu sevmeye veya ona yemek verme gibi bir duygu ve bilinç haline getiriyor,onun size sırnaşması,sizin onu sevmenizle,gıdısını okşamanızla bir tür eyleme dönüşüyor,
    bir köpeğin davranışın dan,hareketlerinden onun size zarar verebileceği endişesini duyuyorsunuz,ve bunu eyleme döküyorsunuz,ya hızlıca yanından uzaklaşıyorsunuz,ya koşmaya başlıyorsunz,ya da bekliyorsunuz.size gelen tepkiye göre bir hal ve bilinç durumuna ulaşıyorsunuz,ya saldırır yada sizin onu sevmenizi bekler,

    sanki maddesel nesnelerden aldığımız duyumlara göre,algıladıklarımıza göre bir tür bilinç hali oluşturuyoruz bizler,yoksa elmanın yeşil ve sarı renkli olabileceğini,ayvanın sert bir meyve olabileceğini,domatesin kırmızı ve sulu olabileceğini,bunların bir ayrı ayrı tadları olabileceğini,hepsinin kendine göre bir niteliği olduğunun,nasıl farkına varabiliyoruz,bir köpeğin saldırıp saldırmayacağının farkına nasıl varabiliyoruz,sıcak fırından yeni çıkmış ekmekten aldığımız duyumla,bayat durum da,kokusunu ve yumaşıklığını hissedemediğimiz ekmekten aldığımız duyum neden farklılık arz ediyor.

    Böyle bakınca gerçekte bilinç maddeden,fizik den,eylemden, ne kadar bağımsız gibi duruyor acaba,bunu düşünüyorum.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz

    Şu an teknoloji çok hızlı ilerliyor olsa da bilim ve bilimsel düşünme o kadar nüfuz etmiyor halka (sadece Türkiye'de değil tüm Dünya'da bu aşağı yukarı böyle). Sanki tamamlanmamış bir süreç var. Belki hiç tamamlanmayacak ve belki insanlar bilimle elde edebilecekleri düşünsel kazançları hiçbir zaman tam olarak elde etme fırsatı bulamayacaklar. Ama ya tersi olursa? O zaman Dünya gerçekten de çok farklı olur.


    Aslında söylediklerin başka ve oldukça derin bir tartışma konusu olabilir. Şu anda bilimsel düşünce her ne kadar -ki bu söylediğine sonuna kadar katılıyorum- halka fazlasıyla nüfuz etmese de, dediğin gibi gelecekte durum ya tam tersine dönerse...O zaman sorgulamak zorunda kalacağımız şeyler, şu anda aksini belki de hiç kimsenin kabullenemeyeceği doğrularımız da olabilir. Bunlardan bir tanesi de neden "bilinç" olmasın?




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.