Şimdi Ara

Acılar

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
4
Cevap
0
Favori
1.030
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Krishnamurti'den...

    Acıların bin bir çeşit açıklaması vardır. Ama açıklamalar, ağrıları
    azaltmaz, acıları geçirmez! Acılardan özgürleşmek için, ideal bir yol
    keşfetmiş olabilirsiniz. Bu yol, acılarınızı geciktirebilir, sizi
    acılarınızdan ayırabilir. Ama gerçek olan, "acının siz olduğunuzdur." Bunun
    anlamının farkında mısınız? Hiç kimse sizin acılarınızın nedeni değildir.
    Çocuğunuz öldüğü için gözyaşı dökmüyorsunuz. Çocuğunuz, eşiniz için gözyaşı
    dökebilirsiniz ama bu; acının dışsal ifadesidir! Acınız, o kişiye olan
    "bağımlılığınızın" sonucudur. Onsuz bir "HİÇ" olacağınız duygusunun acısıdır

    bu. Acının belirtilerine göre tepki gösteriyorsunuz, tepkiler sizi
    yönlendiriyor, "asla sorunun kökenine inmiyorsunuz." Eğer sizi ilgilendiren
    acının etkileriyse, bir ilaç alıp kendinizi avutabilirsiniz. Acıyı yaratan
    şey zaman mıdır, psikolojik boyutta düşüncenin yarattığı zaman mı? Sorumu
    anlıyor musunuz?
    Örneğin kişi, oğlunu, kızını, kardeşini, eşini, babasını kaybetti. Gittiler,
    "asla dönmemek üzere." Dünya yüzünden "silindiler." Şüphesiz onların bir
    başka boyutta yaşadıklarına dair bir "inanç" edinebilirsiniz. Ama, onları
    kaybettiniz. Piyanonun üstüne ya da yatağın başucuna resimlerini
    koyabilirsiniz. Kişinin ölüleri hatırlaması "psikolojik zamandır"; onları
    nasıl sevdiğiniz, onların bizi nasıl sevdiği, bize ne kadar yardımcı
    oldukları, yalnızlığımızın üstüne nasıl örttükleri. Bu hatırlayışlar
    "zamanın hareketidir". Dün buradaydılar, bugün yoklar. Anılar beyinde bir
    "kayıt" oluşturur. Bu hatırlamalar beyindeki kasetlerin tekrar tekrar
    dönmesidir. Ormandaki yürüyüşlerimiz, cinselliği nasıl yaşadığımız, değişik
    paylaştığımız anlar..v.s. bunların hepsi gitmiştir, ama kaset dönmeye devam
    eder!...Kaset bellektir ve bellek zamandır...
    İşte bize acı çektiren bu "bellektir." Dökülen gözyaşları kişinin "kendi
    yalnızlığınadır."
    Peki kaydetmemek, kaset oluşturmamak mümkün müdür? "Bu çok
    "ciddi" bir sorundur". Dün sabah güneşin doğuşunu seyretmiş olabilirsiniz,
    sarı ışıklarını ağaçların yapraklarına yansıttığını görmüş olabilirsiniz,
    bahçenizin çimenlerinde ilk oluşmaya başlayan gölgelerin zevkine varmış
    olabilirsiniz. Bu nefis gündoğumu beyninizde "kayda" geçer. Kişi, kendisine
    bu son derece "HAZ" veren görüntüyü "kayda geçirmiştir" ve bu kayıt, teyp
    kaseti gibi tekrar tekrar çalar! Psikolojik zamanın özü budur! Peki, hiç
    kaydetmemek mümkün müdür? Bugün, gün doğumuna bakarken, tüm farkındalığınızı
    ona verirseniz, sarı ışığın çimenlerdeki gölgelerini dikkatle
    gözlemlerseniz; "an", belleğe yerleşmez. Bir şeye "tüm farkındalık"la
    bakıldığında kayıt olmaz! Farkındalığın ışığı, (tam dikkat), tüm kaydetme
    mekanizmasını iptal eder!
    Zaman ve düşünce acının kaynağıdır. Anılar ve zaman kişinin yaşamının
    merkezi olduğunda, kişi anılarla yaşadığında, anılara dönerek gözyaşı döker.
    Her an, AN'da yaşanırsa, anılara dönülemez.
    "Keşke o burada olsaydı, bu güzelliği görebilseydi", -"düşüncesi"- ona acı
    verir. Cinsel anılar için de bu böyle; resim oluşturmak ve resim hakkında
    düşünmek. Tüm bunlar bellek, düşünce ve zamanın ürünüdür. Psikolojik zamanı
    ve düşünceyi nasıl durdurabiliriz sorusu, yanlış bir sorudur! Kişi bu
    gerçeği, "kendi gözlemiyle" ve "berrak bir algılamayla" kavradığında, bu
    acının da sonu olur!

    Psikolojik kayıt olmaksızın, böylesine bir farkındalıkla yaşamak mümkün mü?
    Yalnızca farkındalığın olmadığı yerde kayıt vardır. Kişi, "Oğlumu,
    kızımı,eşimi,kardeşimi tanıyorum", dediğinde farkındalıktan çıkmıştır!!!
    Onlara "alışmıştır." Onların ne söyleyeceğini biliyordur. Çünkü aynı şeyleri
    hep söylemişlerdir. Kişi, "eşimi tanıyorum" dediğinde onu gerçekten
    "tanımıyor" demektir. Çünkü; "yaşayan" bir şeyi "tümüyle tanımak" mümkün
    değildir!!! Ancak "ölü" bir şeyi, "ölü bir anıyı" bilebilirsiniz.
    Kişi, böylesine bir farkındalıkta olduğunda acı tümüyle farklı bir anlam
    kazanır. Acıdan öğrenilecek bir şey yoktur. Sadece "sonu" vardır! Acının
    bittiği yerde sevgi vardır. Kişi bir başkasını nasıl sevebilir? Kişinin tüm
    yaşamı anılardan oluşuyorsa, duvarda "resimler" hala asılıysa, kişi bu
    anıların girdabı içinde bir başkasını nasıl sevebilir? Acının sonu, sevginin
    başlangıcıdır!
    "Resim" olan evde "salat" olmaz H.z. Muhammed!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi cengiz571 -- 7 Ekim 2005, 14:56:30 >







  • insan geçmişi düşünüp hüzünlenir geleceği düşünüp endişelenir ve bunlar hayatında derin yaralar açabilir
    ama acılar insanı allaha yaklaştırır onu dua etmeye yöneltir

    ruhunuzda bir hastalık sezdiğinizde hemen hayallerinizi kısaltın sözüde hayallerin kötü etkisine işaret

    maalesef işte ben tam bir hayalperestim
  • 1 dakika öncesi dün...
    dündeki olaylarda birilerini suçlayarak niye böyle olmadı keşke şöyle olsaydı diyerek
    "Allahın sisteminde değişme olmaz" yasasını hiçe sayarak akan suda tersine yüzmeye çalışarak
    kaybettiğimiz kişileri, maddiyatlara aşırı değer vererek emanet olanı sahiplenerek elimizden alındığındada acılar çekiyoruz ve zamanımızı boşa geçiriyoruz.

    Oysaki ANını yaşayıp,an içinde kendimizi geliştirebirsek, herşeyi olduğu gibi karşılayıp herşey Haktan deyip razı olabilirsek Kuranda belirtilen " Ey mutmaine (mutluluğa) ulaşmış nefs Rabbin senden hoşnut sen rabbinden hoşnut olarak dön. seçkin kullarımın arasına katıl cennetime gir" ayetine nail oluruz

    Ayet: Allah her an yeni bir şandadır, yeni bir yaratıştadır
    Mevlana: Düne ait ne varsa dünde kaldı cancağızım. Bugün yeni şeyler söylemek gerek

    Sevgi ve dualarımla



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi cengiz571 -- 7 Ekim 2005, 15:23:55 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: cengiz571
    Ama gerçek olan, "acının siz olduğunuzdur." Bunun
    anlamının farkında mısınız? Hiç kimse sizin acılarınızın nedeni değildir.



    aynen katılıyorum
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.