Şimdi Ara

Öksürüyor musunuz?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
7
Cevap
0
Favori
301
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Çevremde öksüren çok insan var. Hiç covid geçirmeyen insanlar. Vücudumuza ne olduğunu tam olarak bildiğimiz sıvıların enjekte edilmesi sonucu kalıcı öksürük gibi bir yan etki sahibi olmuş olabilir miyiz? Sizin çevrenizde de geçmeyen öksürük sahibi olan var mı?




  • Öncelikle akciger en önemli organ cunku onun cektiği hava olmadan 1-2 an bile yaşayamayız.

    Çevvemde öksüren kişilerin coğu sigara kullanıyor. Kimileyin yolda yürürken öksüren kişilere rastlıyorum ancak yolda öksüren kişilere Covid tiyatrosu başlamadan önceki yıllar da rastlıyordum. 2 ay önce işyerinden bir arkadaş öksürüyordu, hastaneye gitti ufak bir poşet dolu ilaçla döndü öksürük ilacının prospektüsünde yan etki ya da kontraendikasyon miyokardit yazıyordu! Arkadaş ilacı cok kullanmayacağım zaten dedi. Arkadaşa tavuk yada koyun söğüş et, suyu ile organik bal önerdim, önerileri uyguladı. Benim hiç öksürmeyen biri olduğumu da biliyor, doğal olarak. öksürüğü kısa sürede geçti. organik bal ben de arasıra çay kaşığı büyüklüğünde yiyorum, ancak öksürük değil kışın geceleri boğaz kuruması kimileyin de burunun hafif tıkanması için, ufak bir kaşık bal kısa sürede etkiyip sorunu düzeltiyor. coğu kez uzun kahvaltı yapmak yerine dışarı cıkmadan önce bir kaşık tereyağ, bir kaşık bal yiyorum. tüm gün olumlu etkisini yaşıyorum

    sonuçta, geçmeyen öksürüğü olan kişi varsa, doğal çözümleri ya bilmiyor ya uygulamıyordur ya da hastanede yazılan ilaçları alıyordur. ilaç alıp da kalıcı iyileşen olmadığı için de, öksürügü de geçmez. ancak tüm bunlar mRNA / Covid aşısı olmamış kişiler için geçerli Covid aşısı gövdede içerden radika degikliklere yol açıyor, Covid aşısı olup öksüren biri için doğal yöntemler bile işe yaramaz cunku doğal iyileşme yöntemleri aşı gibi yapay kimyasal bi sıvıyı gövdesine almayı onaylayacak düşünce yapısındaki kişilerde* tutmaz. *aşı olduktan sonra bilgi ile düşünceleri değişmeyen kişilera

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • bıontek aşısından sonra annem öksürmeye başladı :S

  • 9600_G_T kullanıcısına yanıt
    Aşı sonrası öksürüğün olası bir açıklaması: mRNA gövdemize spike protein ürettirdiği için, kılcal dokularında oluşan spike proteinleri akciger yabancı öge olarak tanıyıp gövdeden atmak üzere, öksürme refleksi başlatıyor olabilir.

    Bu yada başka hastalıklara karşı, Aajonus Vonderplanitz'n 2005 basımı We Want To Live belgesine göz atmanızı öneririm. Belge modern tıppın çaresiz kaldığı hastalıklara karşı yollar, bilgilerle dolu, 19. yy sağlık biliminin 20.yy daki teknolojik olanaklarla anlatılması diyebiliriz. Belgenin adı bile cok şey anlatıor, "yaşamak istiyoruz" girişindeki "out of the grips of disease and death" tümcesi daha anlamlı: "hastalık ile ölümün pençesinden kurtulmak"

    https://disk.yandex.com/i/A-BmYQujkG6zbQ

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • çaresi yokmu bunun :S

  • 9600_G_T kullanıcısına yanıt
    Çare, içimizde :) Çaresi yok mu bunun sorunuza belki de en kısa yanıt bu.

    Uzun yanıt ise...

    mRNA aşısı gövdemizdeki kök gözeler (Arapça deyimiyle hücreler) üzerinde işlem yaparak, kök gözeleri spike = gövdeye yabancı, doğal olmayan proteinler üretmeye zorlar. Yabancı proteinler üretildigi için, gövdemiz öksürük refleksi ile yabancı protein lejyonlarını gövdeden atmaya çalışır.

    mRNA sıvısı dokulara enjekte edildiği için kök gözeler üzerine etki eder. Normal doğasının dışında yabancı spike proteinler üretmeye zorlansa da kök gözelerimiz yıllardır alışageldiği belli bir anatomik yapıya göre protein üretmeyi sürdürür. Hatırlatma dozajı kök gözeleri yabancı protein üretmeye zorlamak için yapılır.

    Bu süreçte aşıya yol açan mRNA sıvılarının dokulara enjektesinin durdurulması gereği ilk anımsanacak şeydir. Olunması düşünülen tüm hatırlatma dozajları süresiz kaldırılmalıdır.



    Amaç kök gözelere, mRNA sıvısının istediği proteinleri değil, normalde alışageldiği, gövde için gerekli, yaşamsal proteinleri üretmesini sağlamalıdır. Bunun için ilk anımsanan şey olanaklar el verdigi ölçüde hayvansal yağ, et, süt ağırlıklı beslenmedir. Bu öneri, tıp çevrelerinde küçümsenir, aşağılanır ancak hayvansal kökenli, doğal besinler kişioğluna en büyük yararı, en büyük iyileşmeyi sağlamaktadır. Beyin için örneğin balık, kaslar, bağ dokuları için bol kıkırdaklı, yağlı koyun et söğüş, genel sağlık durumu için taze köy sütü. Ancak mRNA nın kılcal düzeyde yol açtığı yıkın için bundan bir adım ötesi de düşünülebilir. Linkteki belgeyi o yüzden önerdim. Aajonus Vonderplanitz, 20'li yaşlardayken doktorların verdiği ilaç ya da aşılarla sağlığı ileri derecede bozulup ölüme sürüklenmeye başladığı sırada çiğ et yemeye başlayarak sağlığını geri kazanıyor. Ondan sonra nitekim, gerçek sağlık üzerine anlatmaya başlıyor. Linkteki belge, çiğ et kullanılarak yapılabilecek iyileşme yöntemlerini açıklıyor. Ben 4 yıl önce (2018 güz, yaz dönemi) bel ağrısından yakınıyordum. Rastlantılar ile bulduğum Aajonus Vonderplanitz'in bu belgesinden esinlenerek 1-2 ay gibi (Kasım-Aralık 2018) çiğ koyun eti yiyerek ağrıdan kurtuldum, belim tümüyle iyieşti. Internette röportajda izledim, New York'ta biri hastaneye kaldırılıyor, MS (Multiple Sclerosis) tanısı konuluyor, iyileşme yöntemi bilinmediği için hasta kendi başına bırakılıyor. Hasta iyileşme yöntemlerini aramaya başlıyor. Çiğ et diyetini denemeye başlıyor. İyileşiyor. MS kök gözeler düzeyinde bir özbağışıklık hastalığıdır. Çiğ etteki doğal ögeler, kök gözelerimizi fabrika ayarlarına döndürerek, hastalığı doğal biçimde ortadan kaldırır. Sözkonusu video, YT'dan kaldırılmadı ise link verebilirim.

    "soğuktan donanı buzla ovarlar"

    "çivi çiviyi söker"

    sözlerinde gerçek payı vardır. Soğuktan donanı birden sıcağa koyarsanız o sıcak yakı verir. Tahtanın ortasına girmiş çiviyi de ancak aynı boyutta çiviyi tersten çakarak çıkarabilirsiniz.

    Çiğ etle iyileşme de bunun gibi bir felsefeye bağlanabilir. Operasyonu bozulmuş gözelerimize ancak hiç pişirilmemiş, ısı ile bozulmamış, çiğ gözeler verilerek, kök gözelerimiz, gövdemiz iyileştirilebilir.

    Bunlar medyada, tıp çevrelerinde geçmez. Biraz araştırma, öğrenme, deneme, gerektiğinde risk alma, belki biraz yanılma, yanılgıları düzelterek ilerleme gibi, bir yol planı ile ilerlemeli. Benim belimi iyileştirmem öyle oldu.

    Buradan kanser hastalığına da bir parantez açmalı. Kanser kök gözelerimizin normalde üretmesi gereken proteinlerden değişik, yanlış protein üretmesi hastalığıdır. Bu yanlış üretim, kök gözelerin asidikleşmesi (fermente olması) gibi moleküler düzeyde başlayabildiği gibi, mekanik zorlamalar sonucu da başlayabilir. Örneğin anal fissür mekanik zorlama sonucu başlar. Dilimizi ısırdığımızda, ısırılıp pparçalanan dokuyu yenileyen kök gözeler yanlış üretim sonucu küçük ur yapabilir, bu, kök gözelerin mekanik etken sonucu yanlış üretim yapmasına bir örnektir. Bu aşamada magnezyum yağı (magnezyum Klorit) , magnezyum sütü (magnezyum hidroksit), bikarbonat ile alkalileştirilmiş sıvı alınarak kök gözelere doğru üretim yapması yönünde anımsatma yapılabilir.

    Görüldüğü üzere, iyileşme için biraz ek çalışma, araştırma gerekli. Bu süreçte sorumluluğu elinize alıp denemeye başlamalısınız. Bu süreçte kendi bilinciniz en önemli yol göstericidir. Son degerlendirmeyi siz yapmalısınız. Üstte ilettiğim şeyler yalnızca benim kendi deneyimlerim bilgilerim. Belki sizde hiçbir işe yaramayabilir. Sizin işinize yarayan iyileşme sağlayan çözümü bulmalısınız. Sonucta iyileşmeyi sadece başkalarının dedikleri, yazdıklarına göre bulamayız. Bel ağrımı giderirken ben evdeki yakınlarımdan bile uzakta, tek başıma gerçekleştirdim :) (Not: Belimi iyileşme sürecinde magnezyum yağı + susam yağı da kullandım (dermal yol ile) Bu ayrıntıyı şu anda anımsadım.) Bir başkasının bir bilgisi yada deneyiminden yine de yararlanayım derseniz, başkasının bilinçsizliklerinden yararlanın derim. Kendi bilinciniz, başkasının bilinçsizlikleri iyi yol göstericilerdir. Başkalarının yaptıklarından, dediklerinden cok etkilenmemeli.

    Çare, içimizde :) Yukardaki bilgileren sonra "Çaresi yok mu bunun" sorunuza en kısa yanıt bu sonuçta :)

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.