Şimdi Ara

Yolsuzluk ve kötü şoförlüğün korelasyonunu ortaya koyan bir çalışma...

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
22
Cevap
2
Favori
1.424
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Gençler,

    Üzerine biraz düşününce hiç de şaşırtıcı olmayan, ancak ilk okuduğunda enteresan gelen bir çalışma buldum.

    Dünyada yolsuzluk ve kötü şoförlüğü karşılaştırmamızı sağlayan bir tablo yapıp, çalışma içinde yer alan her ülkeyi bu tabloya yerleştirmişler. Kötü şoförlük belirleyicisi olarak da şoför başına düşen ölüm oranını almışlar ki, hiç de fena bir yaklaşım değil. Mükemmel değil, ancak elden geldikçe mantıklı bir fikir verir.

    Temelde, yüksek yolsuzluğun altyapı problemleri oluşturması, yasal yaptırımların yetersiz kalması ve halkın sisteme inancının az olması ile alakalı bir mevzu. Yani, yolsuzluk biz fani, aciz, zavallı, sıradan insanları da bozuyor. Hiç bu düzenin adamı olmasak da, düzene saygımız azalıyor veya polis işlevini kaybediyor. Biz de yozlaşıyoruz. Ancak yolsuzluk azalınca, özümüzü hızla geri buluyoruz. Çok enteresan bir durum. "İnsanoğlu her şeye alışır" tezinin doğruluğunun bir başka kanıtı niteliğinde bir durum bu.

    Neyse, uzatmayayım. Çalışma ile ilgili haber şu:

    https://qz.com/666924/bad-drivers-are-a-good-indicator-of-a-corrupt-government/

    Enteresan sonuçlar var. Hem gelir seviyesi, hem yolsuzluğu düşük ülkelerde ölüm oranları yolsuzluğu yüksek ülkelerden daha az. Yani, maddi durumun ölüm oranına etkisi daha az. Ancak yolsuzluğun (veya bozuk düzen, etkili bir devlet yapısının bulunmaması) etkisi daha çok. Yani, düzeni oturmuş, yolsuzluk olmayan bir ülkede yaşamanın size sağladığı güvenlik, Hindustan'a binmekle Mercedes'e binmek arasındaki güvenlik farkından daha çok.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Huseyin-ZST -- 24 Şubat 2017; 12:23:3 >







  • İnadına tayyoş

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: redbul_540

    İnadına tayyoş

    Onunla alakalı bir durum değil bu. Türkiye'yi örnek alacaksak, burada olay x partisi, y partisi, z şahsiyeti ile alakalı değil ki. Bozuk bir yapılanmamız var. Yapılanmamızı değiştirene kadar, yönetimi değiştirmemiz sorunu çözmeyecek. Yani, yolsuzluğun kaynağı şu anki yöneticilerimiz değil. Nemalananı onlar. Yolsuzluğun kaynağı düzenin bozulması. Çeşmenin başındakini kovsan, başkası çökse, bu düzende o da küfesini doldurmaya bakar.

    O yüzden amacım partizanca bir sonuç çıkarmak değildir. Düzeni bozuk ülke ile, düzeni bozuk olmayan ülkenin karşılaştırmasını bilimsel bir şekilde yapmışlar. Üzerine düşünün diye paylaştım.
  • yosuzluk deyince akla onun adı gelir

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Medeniyetler yollarından belli olutyor. Arkeoloji önce yolları buluyor, eski medeniyetler hakkında arkasında bıktıkları yollardan fikir yürütülüyor.

    Bir ülkede yolda trafik nasıl akıyorsa, kavşakları, dönüşleri, katılımları, zemin paylaşımı nasılsa, kaldırmda nasıl yürünüyorsa, evrak işleri, resmiyet, kırtasiye de aynı stille çalışıyor. Hiç şaşmıyor. Arnavutluk'ta da böyle, Almanya'da da. Yolu okumasını bilen, biraz geleceği görmeyi öğrenmiş tecrübeli sürücü için iyi bir gösterge.

    Beklediğim bir araştırmaydı. Eline sağlık.
  • imam-cemaat ilişkisi
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Huseyin-ZST


    quote:

    Orijinalden alıntı: redbul_540

    İnadına tayyoş

    Onunla alakalı bir durum değil bu. Türkiye'yi örnek alacaksak, burada olay x partisi, y partisi, z şahsiyeti ile alakalı değil ki. Bozuk bir yapılanmamız var. Yapılanmamızı değiştirene kadar, yönetimi değiştirmemiz sorunu çözmeyecek. Yani, yolsuzluğun kaynağı şu anki yöneticilerimiz değil. Nemalananı onlar. Yolsuzluğun kaynağı düzenin bozulması. Çeşmenin başındakini kovsan, başkası çökse, bu düzende o da küfesini doldurmaya bakar.

    O yüzden amacım partizanca bir sonuç çıkarmak değildir. Düzeni bozuk ülke ile, düzeni bozuk olmayan ülkenin karşılaştırmasını bilimsel bir şekilde yapmışlar. Üzerine düşünün diye paylaştım.

    Şimdinin tavan yapan durumu olsa da bu düzen/yozlaşma, yeni ortaya çıkan bir şey değil tabii. 1950'lerin sonundan itibaren topluma yedirilen bu durum özellikle 1980 sonrası neredeyse karakteristik bir özellik haline geldi.

    "Üzerine düşünün diye paylaştım" demişsiniz. Düşündüklerimizi yazarsak konunuza yazık olur, ömrü uzun olmaz!




  • quote:

    Orijinalden alıntı: redstorm


    quote:

    Orijinalden alıntı: Huseyin-ZST


    quote:

    Orijinalden alıntı: redbul_540

    İnadına tayyoş

    Onunla alakalı bir durum değil bu. Türkiye'yi örnek alacaksak, burada olay x partisi, y partisi, z şahsiyeti ile alakalı değil ki. Bozuk bir yapılanmamız var. Yapılanmamızı değiştirene kadar, yönetimi değiştirmemiz sorunu çözmeyecek. Yani, yolsuzluğun kaynağı şu anki yöneticilerimiz değil. Nemalananı onlar. Yolsuzluğun kaynağı düzenin bozulması. Çeşmenin başındakini kovsan, başkası çökse, bu düzende o da küfesini doldurmaya bakar.

    O yüzden amacım partizanca bir sonuç çıkarmak değildir. Düzeni bozuk ülke ile, düzeni bozuk olmayan ülkenin karşılaştırmasını bilimsel bir şekilde yapmışlar. Üzerine düşünün diye paylaştım.

    Şimdinin tavan yapan durumu olsa da bu düzen/yozlaşma, yeni ortaya çıkan bir şey değil tabii. 1950'lerin sonundan itibaren topluma yedirilen bu durum özellikle 1980 sonrası neredeyse karakteristik bir özellik haline geldi.

    "Üzerine düşünün diye paylaştım" demişsiniz. Düşündüklerimizi yazarsak konunuza yazık olur, ömrü uzun olmaz!

    Düşündüğünüzü yazın demedim zaten. Üzerine düşünün dedim.

    Hahaha!! Ben her düşündüğümü paylaşsam, ohoooo, hapisten çıkamazdım. Çıksam da hayvanın biri gelir beni vururdu. Üstelik Türkiye'ye has bir durum da değil.

    Bence tartışmanın pek anlamı da yok zaten. Bunun üzerine kendi kendine düşünen, kafa yoran aklıselim insanlar üç aşağı beş yukarı aynı noktaya varırlar.




  • Pek yapılmayan ama direkt ilgisi olan güzel çalışma. Ancak bunu biraz şoförlük ilgisine kaydırmak zorlama çıkarım oluyor. Çalışmayı okuduğumda da öyle bir temel yaklaşımları olduğunu göremedim. Bence de olamaz. Şöyle ki evet devlet düzeni, hukuk ve adalet anlayışı, medeniyet seviyesi kazalar yani ölüm oranları ile direkt ilgili. Çünkü yaptırımlar ekonomik düzenden insanları daha çok sınırlayıcı.
    Eh devlet denilen şey de insanların bileşkesi ile ortaya çıkan soyut kavramlar bütünü. O yüzden eğitim sistemi-düzeyi ve medeni anlayış önemli. İnsan zıpçıktı bir varlık eh o yüzden de medeni anlayışı doğuran hukuk sisteminin işlemesi önemli oluyor. Bizim gibi geri olan sonucu yolsuzluk olan ülkeler hukuk, adalet sistemine tam olarak inanmıyor... İnanmaya başladığı anda hızla ütopyaya yaklaşıyor.
    Şoförlük ise insanın daha zor ve tehlikeli koşullarda daha yetkinliğe erişebilmesini sağlaması gibi tam zıt bir durum.

    Biz beğenmiyoruz ama bu ülkede ki sürücülerin beceri ve yetkinlik seviyesi genel olarak batının özellikle ağır bir trafik sistemine sahip Amerikanın çok çok üzerinde. Bu düzeyi kuralsızlığı belirtirken ek olarak turistler de belirtiyor. Bu durumu araştırmaya dökebilmek ise imkansıza yakın. Ben biraz bunu motorsporlarını iyi bilme ile meraklı kitle oranı ve araç hakimiyetinde doğal beceri gelişimi ile de değerlendiriyorum.
    Düz mantıkla tersi olması gerekiyor gibi görünür onlar bizden çok daha zorlu bir lisanslama, ehil olma standartları altından çıkıyorlar ancak bizim milletin sonra ki ulaştığı seviye gelişmiş dünya genelinin çok üzerinde. Ancak bu seviye farkı da sanki geriliyor.
    Bu durumun biraz da yorumlaması zor tarihi gerçeklikler ile ilgisi olabileceğini sanıyorum. Bu kültürde at-avrat-silah yüzyılları içeren bir realite. Mesela benim gördüğüm Ruslarda da batıya göre böyle bir düzey farklılığı var. Ekonomik şartlar, kış ve yol düzeyi koşulları onları da sürücülükte daha yetkin hale getiriyor.
    Gelişsek, daha düzgün bir sistem haline engellenmeden kavuşabilsek belki biz de bu konuda gerileyeceğiz :) ancak yine de doğal etkilerin sonuçları söz konusu olabilir eh dümdüz şehir yolları ile bin tepeli istanbul arasında fark var. Hintliler gibi ne kadar iğne deliğinden geçiriyorsan bazı hususlar o kadar gelişir.




  • Yolsuzluk sahis problemi degil. Kitlesel bir problem. Yani yoneticilerimiz veya yolsuzluk yapan yoneticiler uzaydan gelmiyor. Toplumun icinden cikuyor, toplumun icinden seciliyor, ve toplum kendisine en yakin hissettigi veya hislerine tercuman olan yoneticiyi seciyor. Yani yolsuzluk yapan yoneticiyi yaratan sey yolsuzlugu seven halk, ve basa getiren de yolsuzluk yapan yoneticiyi kendine yakin bulup secen halk.



    Ozetle bizim basimizdaki yolsuzluk yapar veya yapmaz, ama sonraki gelen de yolsuzluk yapacaktir toplum olarak yapimiz, ve kendimize yakin gordugumuz durum bu. Cunku bastakinin yaptigi yolsuzluktan ( bu bastaki dedigim mahalli veya bolgesel veya sirket yoneticisi de olabilir) nemalanan ve yolsuzluktan cikar saglayan birsuru insan da var. Bu yolsuzluktan nemalananlar da uzaydan gelmiyor. Onlar da bu toplumun urunu . Yani ozetle kisileri veya adamlari suclamaya gerek yok. Toplumsal yapimiz boyle. Ancak iyi bir egitim ve ahlak bilinciyle asilabilecek bir durum.



    Guzel calisma bu arada tesekkurler.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kaygerya -- 24 Şubat 2017; 15:48:0 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Huseyin-ZST


    quote:

    Orijinalden alıntı: redbul_540

    İnadına tayyoş

    Onunla alakalı bir durum değil bu. Türkiye'yi örnek alacaksak, burada olay x partisi, y partisi, z şahsiyeti ile alakalı değil ki. Bozuk bir yapılanmamız var. Yapılanmamızı değiştirene kadar, yönetimi değiştirmemiz sorunu çözmeyecek. Yani, yolsuzluğun kaynağı şu anki yöneticilerimiz değil. Nemalananı onlar. Yolsuzluğun kaynağı düzenin bozulması. Çeşmenin başındakini kovsan, başkası çökse, bu düzende o da küfesini doldurmaya bakar.

    O yüzden amacım partizanca bir sonuç çıkarmak değildir. Düzeni bozuk ülke ile, düzeni bozuk olmayan ülkenin karşılaştırmasını bilimsel bir şekilde yapmışlar. Üzerine düşünün diye paylaştım.

    Ne gonuşun sen adam yol yaptı yolYiyir ama çalişir helal olsun vallah adamlar yapiyi atom bombası durduran silah bile yapiyiler Avrupa bizi gisganiyi sen hala gonuşun

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • Bana saçma geldi açıkçası.

    İlk başta ilgimi çekti ama okudukça iyice sıkıcı bir hal aldı yazı.

    Çünkü asıl konu doğru eğitilmemiş insanlar. Kötü şoförlüğün sebebi de bu.

    Devlet yolsuzluğunun yapıldığı demokratik ülkelerde devlet neden yolsuzluk yapabiliyor? Çünkü halk eğitimsiz, cahil.

    Doğru eğitim veren ülkelerin insanı ahlaklı olur. Yolsuzluk yapan insan tarafından yönetilmez. Rüşvette vermez. Kuralları da çiğnemez.

    Her şeyin başı eğitim diye boşuna demiyoruz.
  • Gelir düzeyi arttıkça kurallara saygı yüksekliği ve kaza oranlarındaki düşüş dikkat çekiyor.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Evet bana da sonuç şaşırtıcı gelmedi.



    Kanımca yolsuzluk oranı yüksek toplumlarda, kural artık bir formaliteye dönüşmeye başlar. Zira yaptırımı çok azdır. Adalet işlemiyordur. Trafikteki yansıması doğası gereği kendini hemen ölüm oranları ile kendini belli eder. Zira sonuçları fiziksel olarak ölümdür. Rakamsal sonuca dönüşmüştür artık. Soğuk ve en korkutucu şeye, ölüme. İnsanların ilgisini çeker.



    1.5 tonluk bir demir yığınının 100km süratle bir insana çarpması ölümü getirir. Ama ihale yolsuzluğu ise ihaleyi alamayan kişide hayal kırıklığı oluşturur. İş dunyasında güveni zedeler ve bunlar anlık sonuçlarıyla ölçülemez. Atıyorum , orta vadede pahalı hizmet alma neticesi devlet bütçesinin açığını büyütür. Sonra devlet açığı kapatmak için daha çok borçlanma yapar, bu da faizleri yüksektir. Bu da kredi fazilerini yükseltir. Bu da özel sektör yatırımlarını azaltır. Yatırım az olunca iş bulamayanlar neticesi gelir dağılımı da bozulur. İnsanların alım gücü düşer. Çocuğunu okutamayan aile onun iyi yetişmesini engeller. İyi yetişemeyen birey katma değer üreten işte çalışmaz. Ülke insan kaynağını verimli kullanamaz. Yani bir Bill Gates, Steve Job çıkaramaz. Ülkenin Microsoft, Apple gibi markaları da olmaz. Orta gelir tuzağı senin geleceğini karatır. Belli seviyeyi aşamazsın. Zira oyun kuralları farklılaşmıştır artık.



    Yolsuzluğun fiziksel yapıya yansıması ise şöyle olur. Atıyorum orta şiddetli depremde yıkılır vs. Bir anda resmi rakamlarla 20 bin insanın yok olur. Milli gelirin o sene %4-5 küçülür. Aile dramları onlarca seneye yayılır, anlatılır.



    Aslında bunlar büyük ölçekte yaşandığından anlık olarak yaşanan ölümden çok daha büyük etkiler oluşturur. Ama orta veya uzun vadede olduğundan sinsi ilerleyen kanser gibidir.



    Bunlari kesinlikle Türkiye için yazmadım. Türkiye'de yaşadığımdan burdan örnekler verdim. Her dünya ülkesinin ve insanının gerçeği bunlar. Sonuçta insan her yerde aynı. Sonuçlar da aynı...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kaygerya

    Yolsuzluk sahis problemi degil. Kitlesel bir problem. Yani yoneticilerimiz veya yolsuzluk yapan yoneticiler uzaydan gelmiyor. Toplumun icinden cikuyor, toplumun icinden seciliyor, ve toplum kendisine en yakin hissettigi veya hislerine tercuman olan yoneticiyi seciyor. Yani yolsuzluk yapan yoneticiyi yaratan sey yolsuzlugu seven halk, ve basa getiren de yolsuzluk yapan yoneticiyi kendine yakin bulup secen halk.



    Ozetle bizim basimizdaki yolsuzluk yapar veya yapmaz, ama sonraki gelen de yolsuzluk yapacaktir toplum olarak yapimiz, ve kendimize yakin gordugumuz durum bu. Cunku bastakinin yaptigi yolsuzluktan ( bu bastaki dedigim mahalli veya bolgesel veya sirket yoneticisi de olabilir) nemalanan ve yolsuzluktan cikar saglayan birsuru insan da var. Bu yolsuzluktan nemalananlar da uzaydan gelmiyor. Onlar da bu toplumun urunu . Yani ozetle kisileri veya adamlari suclamaya gerek yok. Toplumsal yapimiz boyle. Ancak iyi bir egitim ve ahlak bilinciyle asilabilecek bir durum.



    Guzel calisma bu arada tesekkurler.

    Kesinlikle dediğinize katılıyorum. X veya y parti ile alakası olan bir durum değildir dememdeki sebep de budur. Kısayolları seven bir toplumuz. Kısa yol seçimlerimiz de bizi böyle yaşamaya mahkum ediyor.

    En basitinden, çimen üzerinde bir patika var. Kıvrılıp ana patikaya bağlanıyor. O kıvrımı kaçımız takip ederiz? Hiçbirimiz. Bunu nasıl gözlemleriz, bu tarz kestirmelere sahip olan yerlerde kestirme yolda çimenler ölür.

    Yolsuzluk kitlesel bir problem. Yolsuzluğun yüksek olduğu ülkelerde halkın eğilimleri de bu yönde. Zaten o yüzden yolsuzluk var. Halkta buna tahammül olmasa, yolsuz adamı tepesinde tutar mı?

    Bir çeşit yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar denklemi.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: guyverland

    Pek yapılmayan ama direkt ilgisi olan güzel çalışma. Ancak bunu biraz şoförlük ilgisine kaydırmak zorlama çıkarım oluyor. Çalışmayı okuduğumda da öyle bir temel yaklaşımları olduğunu göremedim. Bence de olamaz. Şöyle ki evet devlet düzeni, hukuk ve adalet anlayışı, medeniyet seviyesi kazalar yani ölüm oranları ile direkt ilgili. Çünkü yaptırımlar ekonomik düzenden insanları daha çok sınırlayıcı.
    Eh devlet denilen şey de insanların bileşkesi ile ortaya çıkan soyut kavramlar bütünü. O yüzden eğitim sistemi-düzeyi ve medeni anlayış önemli. İnsan zıpçıktı bir varlık eh o yüzden de medeni anlayışı doğuran hukuk sisteminin işlemesi önemli oluyor. Bizim gibi geri olan sonucu yolsuzluk olan ülkeler hukuk, adalet sistemine tam olarak inanmıyor... İnanmaya başladığı anda hızla ütopyaya yaklaşıyor.
    Şoförlük ise insanın daha zor ve tehlikeli koşullarda daha yetkinliğe erişebilmesini sağlaması gibi tam zıt bir durum.

    Biz beğenmiyoruz ama bu ülkede ki sürücülerin beceri ve yetkinlik seviyesi genel olarak batının özellikle ağır bir trafik sistemine sahip Amerikanın çok çok üzerinde. Bu düzeyi kuralsızlığı belirtirken ek olarak turistler de belirtiyor. Bu durumu araştırmaya dökebilmek ise imkansıza yakın. Ben biraz bunu motorsporlarını iyi bilme ile meraklı kitle oranı ve araç hakimiyetinde doğal beceri gelişimi ile de değerlendiriyorum.
    Düz mantıkla tersi olması gerekiyor gibi görünür onlar bizden çok daha zorlu bir lisanslama, ehil olma standartları altından çıkıyorlar ancak bizim milletin sonra ki ulaştığı seviye gelişmiş dünya genelinin çok üzerinde. Ancak bu seviye farkı da sanki geriliyor.
    Bu durumun biraz da yorumlaması zor tarihi gerçeklikler ile ilgisi olabileceğini sanıyorum. Bu kültürde at-avrat-silah yüzyılları içeren bir realite. Mesela benim gördüğüm Ruslarda da batıya göre böyle bir düzey farklılığı var. Ekonomik şartlar, kış ve yol düzeyi koşulları onları da sürücülükte daha yetkin hale getiriyor.
    Gelişsek, daha düzgün bir sistem haline engellenmeden kavuşabilsek belki biz de bu konuda gerileyeceğiz :) ancak yine de doğal etkilerin sonuçları söz konusu olabilir eh dümdüz şehir yolları ile bin tepeli istanbul arasında fark var. Hintliler gibi ne kadar iğne deliğinden geçiriyorsan bazı hususlar o kadar gelişir.

    Dediğinize oldukça katılmakla beraber başka iki unsur daha var:

    1) Herkesin trafik kurallarına uyduğu; ancak şoförlerin yeteneklerinin çok daha kısıtlı olduğu bir ülkede gene kaza ve ölüm oranları daha az oluyor. Yani, zorlu koşullar bizi kesinlikle daha iyi şoför yapıyor (hiç olmazsa şuurlu olanlarımızı) ancak gene de trafiğin düzenli olduğu bir ülkedeki vasat şoföre göre daha çok risk taşıyoruz.

    2) Aramızdaki şuursuzların sayısı düzenli bir ülkedekine göre çok daha fazla. Bu tiplerin pilotajları isterse Hakkinen gibi olsun, bu adam iyi şoför müdür? Yani, dün geldi başıma. İki önümdeki otobüs aniden dörtlü yakıp durdu. Sanırım arıza yaptı. Önümdeki şak diye sola geçti. Sol-arkamda olan şuursuz sadece 5km yavaşlayıp beni araya almak yerine, gaza basıp beni geçti. Bu arada otobüsün arkasında kuyruk olmamak için ben 20km yavaşlamak zorunda kaldım. Arkamdaki ve onun arkasındaki sol şeritte kuyruğa sebep oldu. Şimdi, sol şeritte hızlanmayı seçen vatandaşın pilotajı iyi. Şoförlüğü iyi mi? Bir başka seçeneği daha vardı, arabasına güvenip, daha hızlı hızlanıp, hem beni geçip, hem beni yavaşlatmayabilirdi. O zaman çok saygı duyardım.

    Şuursuzların fazla olması da gene bir yumurta-tavuk ilişkisi. Şuursuzların sayısı fazla olduğu için mi yolsuzluk fazla, yoksa yolsuzluk fazla olduğu için mi şuursuzluk yüksek? Birbirine sebebiyet veren bir zincir gene...

    Bir fikir vermek için enteresan bir çalışma sadece. Tabii ki mükemmellikten çok uzak.

    -----------------------

    Bu arada, içimizdeki Hakkinen'leri motor sporlarına kazandıracak yatırımlar çok iyi olabilirdi. 19 yaşındaki hayvanın oğlu arabasının geçmeyeceği bir delikten aracı kaydırıp çapraz çapraz geçerek 5'li makas tamamlamasına giriyor E5'de. Bu tam bir süzmelik olmakla birlikte çocuktaki büyük bir yetenek. Yerel motor sporları imkanlarımız az da olsa olsaydı belki o hayvan şimdi bir yarış pilotuydu ve trafikte bu hayvanlıkları yapmıyordu... Yani, yüksek kaostan da bir fayda çıkarmak mümkün. Bir gün Türkiye'deki yozlaşmayı sona erdirecek bir yapıya kavuşursak, 20-25 yıl sürecek değişim sürecinde bu gençleri erken farkedip doğru yere kanalize edecek, amatör de olsa, yerel motor spor faaliyetleri de yürütmek lazım. Bu konuda İskandinavlar örnek alınabilir.




  • Huseyin-ZST kullanıcısına yanıt
    Hepsine Eyvallah :)
    1) İşte daha az ölüm, daha fazla eşitleştirmeden kaynaklı oluyor. Ancak mesela milli hasılatın kaybına yönelik maddi kayıplı kaza oranı bizim gibi ülke düzeyleri için oranlı olarak çok daha aşırı olabilir belki de. Çünkü ölümlü ile maddi kayıplı kaza arasında çok devasa farklar var. Piyasaya sürdükleri 70'lik nineler, dedeler, ilk deneyimleri olan bol bol 300 hp lik şeyler felan durum çok daha çetrefilli olabilir:) Mesela amerikalıların kasti kaza yaparak maddi koparma yapan çinli, hintli vs bir de onlara bakıp iyice yoldan çıkan zenci gerçeği var. :) Diğer batının da artık meselenin daha çok başında oldukları suriyeli felan gerçeği var bu bizim içinde geçerli olacak tabi ki. Gopro dünyaya hücum var. :)
    Bu ilk cümlede ki kanun, zorlayıcılık temelli eşitleştirmenin üzerine çok çok önemli oranı düşüren bir faktör ise mühendislik yani şehircilik, otoyol düzeni. Biz de insanların sürüş hatası üzerinde otomobillerin limitlerini aşan otoyol, sokak mühendislik hataları çok açık. Birçok ülke de otobanda giderken bir çukur çıkarda setini birkaç bine aldığım jantım kırılır mı diye bir korkunuz olmaz. İşte bu da gerçi beceri zorlamasına sebep olan bir faktör olabilir. :) Buna da eğitim diyoruz galiba. :)
    Evet kesinlikle daha fazla risk taşıyoruz becerileri kontrol altında tutulmayan insanlar tek seferde birçok insanı götüren durumlara daha sık yol açar. Uykulu, içkili uçuş pilotu gibi...
    O yüzden birbirlerini öldürmesinler, biraz daha kontrollü olsunlar diye çok serbest ve hardcore olan yarış sanayisinde dahi pilotlar kurallar ile limitlenmeye çalışılır.

    Dünyanın 1 numaralı ve hedef pazarı olan k. amerika kıtasında hız filmlerine konu olan ve ürün çeşitliliğinde hiçbiryer ile kıyaslanmayacak domestic market yaşamı var ancak ortalık alanda yapamıyorlar... Çünkü biliyorlar ki çoğu yerde yakayı ele verirlerse ki mutlak verirler bir daha lisans kağıdı göremezler, birçok zaman da içeride pisi pisi olurlar. İşte bu da çoğunluğun yolluluğa, şuura sahip olmasını yeterli kılar. Nazizm bir zümre ile mutlaka vücut bulur işte bunun da örselenmesi diğerlerinin koruyup yollayabildiği düzene bağlı galiba. Eh kanun belli neysen öyle yönetilirsin.

    2) İçinde insan olupta mükemmel olan hangi sistematik var ki :) Şoförlüğün şöyle oturmuş istisnasız denilebilecek bir tanımı da yok galiba. Mesela 40 yıllık sallama ve kaza yapmamışlığı derler ama bence yetersizdir. 41. kere maşallah olursun. :)
    Ancak her zaman bireysel örnekliklerimiz olacak. En mükemmeli kurgulansa dahi gözden kaçırılanlar olacak bir de mantık sarsan kasti sallananlar var tabi mesela bana göre herşey 90 (km/h) ha derken bol bol 500'lük (hp) salınması, 300'lü kadranlar felan. O yüzden gerçekten birşeyleri engellemek istiyor musunu sorgulatır. Sonra hani sistemimiz yolluydu, medeni idik der dururuz.
    Her zaman derim şuursuzları yok etmek mümkün değil onları yok edemiyorsan diğerlerini ehilleştireceksin belki de garip mantık gibi gelsede. Çünkü F1 pilotluğu gibi ehil olmanın zirvesi denilebilecekler bile görüyorsun ceza yiyor eh yiyor ki sadece yakalandığı olmuş.:)

    Diğer örnek ise tamamen doğru. Bu milletin hızlı gidene ayrı bir mizacı var eh kurşun da hızlı gidiyor malum. Eh Gumball denilen şeyler de nasıl yapıldığı malum.
    Deşarj için imkanları arttırabilmek genel seviyeyi yükseltebilmenin sonucu olarak önemli ancak bence o da yeterli değil. Çünkü motorsporları gerçekten bir kültür meselesi bu batının zenginlerine yönelik bile öyle değerlendirilebilecek bir olay. Yani imkanı sunmak yeterli olmayacan bir istatistik simgesi. O yüzden bunu biraz daha içselleştiren mesela almanlar hıza duyarsız ortama (autobahn) çok tartışıldığı halde devasa para harcamaya devam ediyor ki bizim sanayi teşviklerimizden bile çok daha fazladır :)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: guyverland

    Hepsine Eyvallah :)
    1) İşte daha az ölüm, daha fazla eşitleştirmeden kaynaklı oluyor. Ancak mesela milli hasılatın kaybına yönelik maddi kayıplı kaza oranı bizim gibi ülke düzeyleri için oranlı olarak çok daha aşırı olabilir belki de. Çünkü ölümlü ile maddi kayıplı kaza arasında çok devasa farklar var. Piyasaya sürdükleri 70'lik nineler, dedeler, ilk deneyimleri olan bol bol 300 hp lik şeyler felan durum çok daha çetrefilli olabilir:) Mesela amerikalıların kasti kaza yaparak maddi koparma yapan çinli, hintli vs bir de onlara bakıp iyice yoldan çıkan zenci gerçeği var. :) Diğer batının da artık meselenin daha çok başında oldukları suriyeli felan gerçeği var bu bizim içinde geçerli olacak tabi ki. Gopro dünyaya hücum var. :)
    Bu ilk cümlede ki kanun, zorlayıcılık temelli eşitleştirmenin üzerine çok çok önemli oranı düşüren bir faktör ise mühendislik yani şehircilik, otoyol düzeni. Biz de insanların sürüş hatası üzerinde otomobillerin limitlerini aşan otoyol, sokak mühendislik hataları çok açık. Birçok ülke de otobanda giderken bir çukur çıkarda setini birkaç bine aldığım jantım kırılır mı diye bir korkunuz olmaz. İşte bu da gerçi beceri zorlamasına sebep olan bir faktör olabilir. :) Buna da eğitim diyoruz galiba. :)
    Evet kesinlikle daha fazla risk taşıyoruz becerileri kontrol altında tutulmayan insanlar tek seferde birçok insanı götüren durumlara daha sık yol açar. Uykulu, içkili uçuş pilotu gibi...
    O yüzden birbirlerini öldürmesinler, biraz daha kontrollü olsunlar diye çok serbest ve hardcore olan yarış sanayisinde dahi pilotlar kurallar ile limitlenmeye çalışılır.

    Dünyanın 1 numaralı ve hedef pazarı olan k. amerika kıtasında hız filmlerine konu olan ve ürün çeşitliliğinde hiçbiryer ile kıyaslanmayacak domestic market yaşamı var ancak ortalık alanda yapamıyorlar... Çünkü biliyorlar ki çoğu yerde yakayı ele verirlerse ki mutlak verirler bir daha lisans kağıdı göremezler, birçok zaman da içeride pisi pisi olurlar. İşte bu da çoğunluğun yolluluğa, şuura sahip olmasını yeterli kılar. Nazizm bir zümre ile mutlaka vücut bulur işte bunun da örselenmesi diğerlerinin koruyup yollayabildiği düzene bağlı galiba. Eh kanun belli neysen öyle yönetilirsin.

    2) İçinde insan olupta mükemmel olan hangi sistematik var ki :) Şoförlüğün şöyle oturmuş istisnasız denilebilecek bir tanımı da yok galiba. Mesela 40 yıllık sallama ve kaza yapmamışlığı derler ama bence yetersizdir. 41. kere maşallah olursun. :)
    Ancak her zaman bireysel örnekliklerimiz olacak. En mükemmeli kurgulansa dahi gözden kaçırılanlar olacak bir de mantık sarsan kasti sallananlar var tabi mesela bana göre herşey 90 (km/h) ha derken bol bol 500'lük (hp) salınması, 300'lü kadranlar felan. O yüzden gerçekten birşeyleri engellemek istiyor musunu sorgulatır. Sonra hani sistemimiz yolluydu, medeni idik der dururuz.
    Her zaman derim şuursuzları yok etmek mümkün değil onları yok edemiyorsan diğerlerini ehilleştireceksin belki de garip mantık gibi gelsede. Çünkü F1 pilotluğu gibi ehil olmanın zirvesi denilebilecekler bile görüyorsun ceza yiyor eh yiyor ki sadece yakalandığı olmuş.:)

    Diğer örnek ise tamamen doğru. Bu milletin hızlı gidene ayrı bir mizacı var eh kurşun da hızlı gidiyor malum. Eh Gumball denilen şeyler de nasıl yapıldığı malum.
    Deşarj için imkanları arttırabilmek genel seviyeyi yükseltebilmenin sonucu olarak önemli ancak bence o da yeterli değil. Çünkü motorsporları gerçekten bir kültür meselesi bu batının zenginlerine yönelik bile öyle değerlendirilebilecek bir olay. Yani imkanı sunmak yeterli olmayacan bir istatistik simgesi. O yüzden bunu biraz daha içselleştiren mesela almanlar hıza duyarsız ortama (autobahn) çok tartışıldığı halde devasa para harcamaya devam ediyor ki bizim sanayi teşviklerimizden bile çok daha fazladır :)

    Hız sınırı 90 olan yerde 300km kadranlı aracın piyasada olma durumu tam manası ile bir şarlatan/liberal hezeyan aslına bakarsanız. Batı emisyona takmış görünmekle birlikte bu mesele tamamen traş, çoğunluğu güttükleri, kabaca %30'luk dev bir payı görmezden geldikleri bir vitrinden ibaret.

    Günümüzde performansı "yeterli" araç belli. Çoğu aracın 10 saniye civarında bir 0-100 hızlanması, 200 civarı son sürati var. Hal bu, kurallar da belli. Ağırlığına göre güçlü olan araçlar ne ayak? Prestij algısının bir parçası. 1.6T performansını yeterli bulan çoğu kişi neden gidip aynı aracın 2.0T'sini alır? Alır almasına da, emisyona bu kadar takık gözüken batı, bu meseleye neden el atmaz? Çünkü sanayisine yüksek kar getiren bu %30'luk kesimden vazgeçemez. Ekonomi her zaman çevreden önemli. Ama söze gelince çevre çok önemlidir... Bir normal performans çizgisi belirlenip, bunun üzerinde kalan araçlara fena geçiren bir sistem emisyonu azaltmada çok işe yarar mesela. Üstelik, performans arayanı elektriğe de iter. Hem de bu tarz araç sahibi olmanın magandalık olduğu fikri oluşmaya başlayabilir. Sadece hali vakti yerinde olan sonradan görmeler değil belki ama, belli bir görgüye sahip kesimde bir utanç oluşabilir. Adam Range-Rover'a binmeye utanabilir mesela. Böyle bir algı yaratmak nedense batının işine gelmez ama...

    Otomobil sektöründen sonra dünyanın en çok emisyona sebep olan sektörü nedir mesela? Çimento üretimi. Tek başına dünyadaki emisyonun %7'sini yapmaktadır. Çimento formülü kabaca 130 yıldır aynıdır. Çeşitli katkılarla güçlendirilir, geliştirilir. Ancak temelde formül bellidir. 130 yılda bu kadar az gelişen ne teknoloji var? Açın mesela çimento firmalarının internet sitelerine girin "sustainable development" zırvalarını okuyun. Sadece laf salatasından ibarettir. X okulunun çevre ile ilgili bir projesine 50.000$ dolar bağışlamıştır. 100.000$'lık fidan dikmiştir falan... "Emisyonu azaltmak için teknolojiye şu şu yatırımı yapmaktayız" diyeni göremezsin. Halbuki, farklı yaklaşımlarla emisyonu %30 kadar azaltmak çocuk oyuncağıdır bu sektörde. Şimdi, bu dev üreticilerin emisyonundan güya emisyona takık devletler haberdar değil mi? Tabii ki haberdar. Bu alanda bir geliştirme yapılabileceğini bilmiyorlar mı? Tabii ki biliyorlar. Ancak sektörü bu yönde ittirmeye uğraşıyorlar mı? Hayır. Neden? Çünkü yapsalar çıkarları ne olacak? Göz önünde olan bir sektör değil. Halklarına bunun pazarlamasını yapıp, populist bir oy deposuna dönüştüremezler. Mevcut düzende zaten bu dev şirketlerle dirsek teması halindeler. Ya seçim döneminde bunlardan finansal destek alıyorlar, ya seçildikten sonra rüşvet yiyorlar... O yüzden işin tepe noktasında bir kokuşmuşluk batıda da var. Ancak ölümlü halkın bir düzene sahip olması gene güzel tabi. Bir tık daha ileride herif. Ancak gene de yiyecek daha 40 fırın ekmeği olduğu gerçeği değişmiyor...




  • Vaaay baya dolanıp işi yine finale bağlamışsın :) okurken nasıl bağlayacak acaba diyor insan :) emisyon felan. İşte bunları anca çay içerken bahislemek lazımdı.:)

    İşte ben o 1. paraftan ötürü hız kötüdür, yapmayın-etmeyin, şöyle yasaktır laflarına bakmıyorum kimseyi de sallamıyorum :) Bunun pişkinliğini yapıp duranları da haklı bulmuyorum çünkü sanayi öyle kurgulanmıyor aklı selim herkesin göreceği üzere. Evet otobanlar gaz kökleme yeridir sonuna kadar :) herşeyi buna göre kurguladıktan sonra gerisi fasa fiso cezai düzen ile kulağı tersten tutup kavramada tutma algısı üretirsin ancak. Ve evet ürettikleri tarla faresinden hallice mini kaçarları ile ara sokaklarda tamponuna insan kanı değmek üzere olan makinelerdir. Eşitlik ilkesine göre basma hakkı sadece FERRARİ sahiplerinin olamaz :D
    İşte birileri de analistliğe yahut profesörlüğe soyunup nolacak bu insanların hali kaygısı güdüyor ama boş...

    Senden farklı olarak... 1.6T niçin yeterli bulur daha doğrusu buldurulur. 1.6-1.9 ton'lar ile 2,5-3 ATM herşey güllük gülistanlık ve dahi birebir aynı yakıyorken niçin herşeyi tekrar tekrar harcanan, harcatılan turbo ve dizel algısı. Emisyon kimin işine yarar sallanan o kadar sanayi kolu varken kimsenin sadece üretici ekonominin yarar ve yaradı. 3 Lt'nin yaptığından daha iyi yapabildikleri tek birşey yok ben göremiyorum :) bunu genç dünya anlamıyor tabi.
    Aynı kalas tobik algı adedi sadece 22 adet olan (formula 1) güç dünyasının zirvesi ile refere algı üretti. Tüm istatistiki değerleri ile ellerinde patladığı halde halen ticari argümanları bozulmasın diye köklemeye devam ediyorlar.
    Her zaman dedim birkaç mahalle, state, şehirdeki otomobillerin toplamı bir tugay, tümen boyunca olan kara zırhlılarından daha fazla zarar üretemez dünyaya. O aletlerde Euro kaçıncı nesil normları kullanıyorlar acaba :D Kendileri uygu fotoğraflarıyla sadece 5-8 yılda suriye bölgesinin değişen emisyon durumunu (savaş yığınağı) sorgulatmaya izin vermiyorlar.
    Çimentodan önce olanlarda var demir-çelik AŞ's. Hani o çok yeşil information sahibi almanlar elde etmeye kasıp durdukları alaşımlar için dünyanın ana sını bellemeyi kimseye sorgulatmazlar. Aynısı elektrikli yaftası için tekrar tekrar yapılıyor şuan.
    Velhasıl emisyon, diesel sadece ve sadece birilerinin yetersiz gelmeye başlayan kaynaklarıyla ekonomik hakimiyetlerini devam ettirici olarak süslendi püslendi sunuldu insanlara çünkü yapabiliyorlar federatif yapılar ellerinde (EU)... Malesef ki ölüm ve kazalar da aynı şekilde EuroNCAP dedikleri sadece ekonomik düzeyi ve istikrarı yürütücü bir yalan dolan merdanesi kurum hepsi o kadar.
    Ve dahası kolaylaştırmak değil mallaştırmak her yönden işlerine geliyor, öncelikli hedef... işte o yüzden sadece ERS, ESP...
    :) Bazen daha iyi durumda sanılanlar çok daha ileri köleleştirilmiş ve akıl yoksullaştırılmışı oluyor. :P Öldürmeden süründürmek maharet işi eh toprağın karıncalara, solucanlara ihtiyacı var :D




  • quote:

    Orijinalden alıntı: guyverland

    Vaaay baya dolanıp işi yine finale bağlamışsın :) okurken nasıl bağlayacak acaba diyor insan :) emisyon felan. İşte bunları anca çay içerken bahislemek lazımdı.:)

    İşte ben o 1. paraftan ötürü hız kötüdür, yapmayın-etmeyin, şöyle yasaktır laflarına bakmıyorum kimseyi de sallamıyorum :) Bunun pişkinliğini yapıp duranları da haklı bulmuyorum çünkü sanayi öyle kurgulanmıyor aklı selim herkesin göreceği üzere. Evet otobanlar gaz kökleme yeridir sonuna kadar :) herşeyi buna göre kurguladıktan sonra gerisi fasa fiso cezai düzen ile kulağı tersten tutup kavramada tutma algısı üretirsin ancak. Ve evet ürettikleri tarla faresinden hallice mini kaçarları ile ara sokaklarda tamponuna insan kanı değmek üzere olan makinelerdir. Eşitlik ilkesine göre basma hakkı sadece FERRARİ sahiplerinin olamaz :D
    İşte birileri de analistliğe yahut profesörlüğe soyunup nolacak bu insanların hali kaygısı güdüyor ama boş...

    Senden farklı olarak... 1.6T niçin yeterli bulur daha doğrusu buldurulur. 1.6-1.9 ton'lar ile 2,5-3 ATM herşey güllük gülistanlık ve dahi birebir aynı yakıyorken niçin herşeyi tekrar tekrar harcanan, harcatılan turbo ve dizel algısı. Emisyon kimin işine yarar sallanan o kadar sanayi kolu varken kimsenin sadece üretici ekonominin yarar ve yaradı. 3 Lt'nin yaptığından daha iyi yapabildikleri tek birşey yok ben göremiyorum :) bunu genç dünya anlamıyor tabi.
    Aynı kalas tobik algı adedi sadece 22 adet olan (formula 1) güç dünyasının zirvesi ile refere algı üretti. Tüm istatistiki değerleri ile ellerinde patladığı halde halen ticari argümanları bozulmasın diye köklemeye devam ediyorlar.
    Her zaman dedim birkaç mahalle, state, şehirdeki otomobillerin toplamı bir tugay, tümen boyunca olan kara zırhlılarından daha fazla zarar üretemez dünyaya. O aletlerde Euro kaçıncı nesil normları kullanıyorlar acaba :D Kendileri uygu fotoğraflarıyla sadece 5-8 yılda suriye bölgesinin değişen emisyon durumunu (savaş yığınağı) sorgulatmaya izin vermiyorlar.
    Çimentodan önce olanlarda var demir-çelik AŞ's. Hani o çok yeşil information sahibi almanlar elde etmeye kasıp durdukları alaşımlar için dünyanın ana sını bellemeyi kimseye sorgulatmazlar. Aynısı elektrikli yaftası için tekrar tekrar yapılıyor şuan.
    Velhasıl emisyon, diesel sadece ve sadece birilerinin yetersiz gelmeye başlayan kaynaklarıyla ekonomik hakimiyetlerini devam ettirici olarak süslendi püslendi sunuldu insanlara çünkü yapabiliyorlar federatif yapılar ellerinde (EU)... Malesef ki ölüm ve kazalar da aynı şekilde EuroNCAP dedikleri sadece ekonomik düzeyi ve istikrarı yürütücü bir yalan dolan merdanesi kurum hepsi o kadar.
    Ve dahası kolaylaştırmak değil mallaştırmak her yönden işlerine geliyor, öncelikli hedef... işte o yüzden sadece ERS, ESP...
    :) Bazen daha iyi durumda sanılanlar çok daha ileri köleleştirilmiş ve akıl yoksullaştırılmışı oluyor. :P Öldürmeden süründürmek maharet işi eh toprağın karıncalara, solucanlara ihtiyacı var :D


    1.6t örnekti. Bana göre Turbo performans içindir. Ekonomi için turbo olayına gıcığım. Turbo severim ben. Ancak yüksek basınç, delikanlı turbo olacak. Performans için olacak. Onu severim. Benim dediğim şey basit: Kurallar belli iken, kurallara uyan bir toplumun pek de güçlü ve uçan kaçan tip arabalara binmesinin bir anlamı yok. O zaman neden satıyorsun? Veya alan neden alıyor? Oldukça saçma bir durum.

    Bir enteresan şey daha ekleyeyim:

    1980'lerde Golf'e binen ve buna ailesi ile sığan biri, bugün neden gene gidip Golf'e biniyor? Bugünkü Polo bile o günkü Golf'den büyük. 900kg'lik Golf oldu sana 1400kg. Halbuki küfe aynı küfe. Sebebi basit. Tüketicide bir bilinç yok. Ne istediğini bilmiyor. Orta sınıf olmanın verdiği bir görmemişlik de mevcut. Prestij falan önemli kavramlar orta sınıf için. Üretici de el birliği ile bu kompleksi kaşıyor. Arabalar sürekli büyüyor. Böylece zaman içinde üretici seni bir üst sınıfa taşıyor. Fiyat farkını da ama ortak malzeme kullanıp maliyet düşürerek, ama doğrudan senden alarak çıkarıyor.

    Sektör, gelişen motor teknolojisini aracın ağırlığını aynı tutarak araçta uygulasa aynı performansa kabaca %30 daha düşük yakıt tüketimi ve benzer bir emisyon düşürme mümkün aslında. Ancak orta sınıfın komplekslerini kaşımak daha karlı.

    Şase teknolojisinde neden devrimci bir değişikliğe gidilmiyor mesela? Şase teknolojisi 45 yıllık bir teknolojinin eklene eklene günümüze gelmiş hali... Allah Allah... Devrimci bir değişiklik olmamış. Neden ki acaba?

    ---------------------

    Köleleştirilmiş toplum kaygına oldukça katılmakla birlikte, güvendiğim yegane şey dev firmaların hantallığı... Tüketim arttıkça köleliğin arttığını düşünüyorum. Şimdi orta-üst gelirli bir müdürsün diyelim. Maaş alıyorsun. Aldığın maaşla ev aldın, onun kredisini ödüyorsun. Araba aldın, onun kredisini ödüyorsun. Cep telefonun son model. Çocuğu okutuyorsun. Yılda iki tatil yapıyorsun, Migros'dan alışveriş yapıyorsun. Ivır zıvır... Sonuçta çalıştığın da bir şirket, telefonunu aldığın da, çocuğun okulu da, evini inşaa edenler de... Şirketler aralarında anlaşsa, evini sana verseler. Telefonunu verseler, çocuğunu okutsalar, migros'dan alışverişini yapsan, tatiline gitsen, otelinde kalsan... Paraya ihtiyacın var mı? Yok. Modern kölesin oğlum işte. 300 yıl önce köle barınak ve yemek alıyordu. Sen üzerine bir iki bir şey daha alıp daha konforlu yaşıyorsun. Köleliğin ne zaman biter? Tüketim toplumunun bir parçası olmazsan biter. Arabanı yenilemezsen, telefonunu 10 yıl kullanırsan biter.

    Dev firmaların hantallığı ve bunun sebepleri ise ayrı bir tartışma konusu. Allahtan böyle bir durum var. Böyle bir durum olmasa küçüğü yaşatmaz bu şerefsizler. Kapitalist sistem ayakta duruyorsa, dev firmaların hantallığı ve tüketicinin köleliği ile duruyor. Neyse, fazla şey etmeyelim. Aslen ben Batı'daki düzene özenmiyorum. Sadece ölümlü halk düzeyinde birbirlerine olan saygılarına özeniyorum. Bir üst kademede daha kaotik, anarşik bir tutumu daha akılcı buluyorum.




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.