Şimdi Ara

••••TÜRK ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ •••• (30. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
1.818
Cevap
16
Favori
434.100
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 2829303132
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Paylaşımlar süper. Ellerinize sağlık.
  • CRİSTOPH COLOMB AMERİKA’NIN İLK DEĞİL SON KAŞİFİYDİ..!

    Cristoph Colomb’u hepimiz okul kitaplarından tanırız.Amerikayı keşfeden kişi olarak bilinse de asılında o Amerika’nın gerçek kaşifi değildi.Amerika’nın asıl kaşifi Müslüman bir Çinli idi.
    İşin en önemli tarafı Colomb’un amerika’ya ayak basar basmaz yaptığı korkunç katliamlardı.Yeni dünya olarak adlandırılan Amerika’ya ayak basmasının hemen ardında oranın yerli halkı üzerinde korkunç katliamlar yapmıştır.
    Kolomb Amerika'yı keşfettiğinde 30 milyon kızılderili yaşıyordu. Şimdi 2 milyonluk kayıp bir ırk oldular. Kolomb, asırlar sonraki soydaşlarının "en iyi Filistinli ölü Filistinli'dir" şekline dönüştüreceği sözünü uygulamaya koymuş, "en iyi yerli ölü yerlidir" teorisini geliştirmişti. O da, yine asırlar sonraki soydaşlarının Filistinliler'e yapacağı gibi yerlileri insan olarak görmüyordu. Attali, "adanın huzurlu yerlilerinden bazıları onları karşılamaya gelmişlerdir. Colombus onları insan olarak kabul etmemektedir" diyor.
    Kolomb, yola, Mesih Planı'na uygun olarak, "Yahudiler için iyi bir yer" bulma amacıyla amacına ulaştı ve gerçekten de Yahudiler için "iyi yerler" buldu. Avrupalı Yahudiler, Yeni Dünya'da oluşan sayısız koloniye akın ettiler. İşin önemli yanı, bu bölgelerin ekonomisini, hiç abartısız, neredeyse ele geçirmeleri ve Amerika kıtasının sömürülmesinde başı çekmeleriydi. Yahudi tarihçi M. Kayserling şöyle der: "Yahudilerin İspanya'daki tarihleri sona erdiği anda, Amerika'daki tarihleri başladı. Engizisyon, İber Yarımadasındaki İbraniler'in sonu olurken, batı yarıküredeki kıtada onların başlangıcı oldu."

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••
    Kolomb ne bir misyoner, ne de bir maceracıydı. Yeni Dünya'nın kaşifi, gerçekte bir Yahudi... İşte Kolomb'un gerçek kimliğini açığa vuran iki şifre: altta, İmzasında yer alan İbranice "bet" ve "he" harfleri, yani "Yehova kutsaldır". Üstte ise, sol eliyle yaptığı ve o dönemde İspanya'daki Yahudi dönmelerinin (konversorlar) birbirlerini tanımak için kullandıkları işaret var.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Oriental -- 13 Haziran 2008; 15:26:01 >




  • Osmanli
  • Ecdadımızı tanıdıkça, onların hoşgörü ve adalet anlayışını anladıkça umarum biz de bir gün eskisi kadar güçlü ve adı duyulunca herkesin titrediği bir millet ve devlet oluruz.
  • yeni arkdaşlar hoşgeldiniz..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Toyota SUPRA -- 13 Haziran 2008; 18:29:42 >
  • OSMANLININ ABD’YE İLK ASKERİ YARDIMI:..!

    DEVELER


    Bugün ABD ile olan sıkı müttefiklik ve işbilirğimiz sanırım hepimizin malumudur...
    Bugün ABD için kilit ülkelerdin başında gelen Türkiye ile ABD ilşkileri aslında şimdikinden öte ABD nin kuruluşundan beri hep iyi yönde gitmiştir..
    ABD askerleri ile Türk kuvvetleri arasında Birinci Dünya Savaşıında karşı cephelerde olmamıza rağmen en ufak bir çatışma ya da çarpışma meydana gelmemiştir..
    Onun içinde ABD tarihinde Türkiyenin notu tamdır ve sicilide temizdir...
    Tüm bunları ifade ettikten sonra ABD nin bugün isterseniz fazla bilinmeyen bir konusuna değinelim ve ABD ye kuruluş zamanında nasıl ne ne tür bir askeri yardım yaptığımızı kısaca görelim...
    Amerika’nın İstanbul Elçiliği, Osmanlı Dışişleri Bakanlığı’na 29 Ekim 1855 tarihinde gönderdiği bir yazıda şöyle diyordu: “Amerika Birleşik Devletleri tarafından bundan sonra Meksika ve California’da deve kullanılmasına karar verilmiş ve İstanbul’dan otuz beş devenin getirilmesi için bahriye subaylarından Mr. David’in kumandasındaki bir gemiyi bu tarafa göndermiş olduğundan, Türkiye ile Amerika arasında mevcut bulunan iyi ilişkiler ve dostluk dolayısıyla Osmanlı devleti bir çift erkek ve bir çift dişi deve verdiği taktirde bunun büyük bir memnunluk doğuracağını Amerika Elçisi arza ve beyana cesaret eder.”
    Ardından bu teklifi zamanın hükümdarı S.Abdülmecit Han onaylar ve develer gönderilir...
    Böylece, Amerika’nın damızlık için istediği deve bedelsiz olarak verilmiş, öbür 31 deve de bedeli karşılığında piyasadan satın alınıp Amerika’ya götürülmüştür. Bunlar ordu hizmetinde kullanılacakları için böylece Türkiye Amerika’ya askeri bir yardımda bulunmuş oluyordu. Nitekim bu develer üretilip nakliye katarları kurulmuş ve Amerika, iç savaşında büyük ölçüde bunlardan yararlanmıştır.
    Bugün ABD de bulunan DEVELER’in kökü bizimdir..

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••
    S.Abdülmecit

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••




  • Harikasın yine magnum.
  • Benide Ekleyin bakalımmm ama grup u canlandıralımmmm
  • quote:

    Orjinalden alıntı: eggy13

    Harikasın yine magnum.

    Estağfirullah kardeş..
  • OSMANLI VE BREZİLYA




    Tarih 1851

    Osmanli devletinde bilindigi gibi kadilik sistemi vardi ve Abdurrahman Efendi de Bagdat kadisi iken Osmanli tarafindan Bahriye Kadisi olarak tayini edildi.

    Abdurrahman Efendi yillarca hizmet ettigi Bagdattan birazda duygulanarak yeni yerler taniyabilecegi duygusu ile kendisinin tayin edildigi yeni tayin yerine geldi ve o sirada Afrikaya gitmeye hazirlanan 2 Osmanli gemisinde gorevine basladi.

    Gemiler Osmanli topraklarindan uzaklastikca Abdurrahman Efendi dahada heyecanlaniyordu çunku bu onun ilk deniz yolculuguydu.

    Cebeli Tarik bogazini henuz gecmis Osmanli ticaret gemileri birden kendilerini okyanusun ortasinda buyuk bir firtina ile mucadele ederken buldu.

    Aradan 2 hafta geçmisti ve kara gorundu lakin Osmanlilar artik amerika kitasina ulasmislardi.

    Bu hatirat rotasini firtina sebebi ile kaybeden iki Osmanli gemisinin kadisi olan Abdurrahman Efendi tarafindan kaleme alinmistir.

    Abdurrahman Efendi gemiden merakli bakislarla bu yeni cografyayi tanimak amaci ile inmeye basladi. Osmanli lar Birezilyanin Rio de Jenaro sehrine demir almak zorunda kalmislardi.

    Abdurrahman Efendinin notlari;
    Gemi kiyiya yakin bir yerde demir aldi hasar goren kisimlar tamir edilmeye baslanmisti bile. Biz sehri tanimak icin gemiden kaptanla beraber ayrildik, sehirde bizleri goren insanlardan ozellikle zenciler bizlere cok ilgi gosteriyorlardi.

    Bazi zencilerin "Yo muslim" dediklerine sahit oluyorduk, bunu bizi garipsedikleri icin soylediklerini saniyorduk zira ben ulema kiyafetimle daha da dikkat cekiyordum.
    Daha sonra dillerini ogrendigimiz bu insanlarin bizimle dalga gecmediklerini tam aksine Ben Muslumanim dediklerini anladik.

    Birkac gun sehir turlari yaptik ve sonunda gemiye donduk lakin zenci dostlarimiz bizleri hergun ziyaret ediyorlardi. Ne yazikki gemide kimse onlarin dilinden anlamiyordu, ben Osmanlica ve Arapcamla, kaptan ise ingilizcesi ile o insanlarla anlasamiyorduk. Bizleri aksama kadar izleyip sonra gemiden ayriliyorlardi, anlam veremiyorduk.

    Birkac gun sonra yanlarinda beyaz bir tercumanla donen bu esmer insanlar artik bize dertlerini anlatabileceklerdi.

    Bu kisim cok enteresan dostalar:
    "Ey beyaz Osmanli muslumanlar, biz zenciler hayatimiz boyunca hic beyaz musluman gormedik, ve islamin sadece zencilerin dini yani kole dini olduguna inandirildik, sizleri gorunce, kiyafetlerinizden ve namaz kilisinizdan sizinde musluman oldugunuzu anladik ve cok sasirdik..."
    Biz sizden bir imam istiyoruz ve bize Islami tam olarak ogretmenizi istiyoruz...

    O gece misafirler gemiden ayrilinca geminin kaptani ve Abdurrahman efendi ciddi bir istisareye basladilar.
    Kaptan, bana verilen emre gore kesinlikle olmaz diyordu, buraya birezilya devletinin izni olmadan geldik, burdan biran once gitmemiz lazim, zira henuz iznimiz yok, buna ragmen musluman dostlarimizin istegi ise bizi daha zor durumda birakir zira Osmanli birezilyada misyonerlik yapiyor diye iki devlet arasinda sorun bile cikabilir... Lakin Abdurrahman Efendi, yuce dinimiz Islami ogreniniz ve ogretiniz diyor, benim dinim bana verilen emirlere ustun geliyor...
    Karar senindir, eger kalirsan senin kararin ben kalma demem.

    Abdurrahman Efendi gercekten islama gonul vermis alim bir insandi. Gemiler iki hafta kaldiktan sonra burdan kaldiklari yola devam ettiler.

    Abdurrahman efendi gemilerin gidisini el sallayarak selamladi, ve yeni zenci ogrencileri ve beyaz tercumanla uzun bir yolculuk sonunda kendisi için hazirlanan bir eve yerlesti.

    Birkaçgun icinde gunde 3 defa olmak uzere yuzlerce ogrencisine tercumani araciligi ile derlere baslayan Abdurrahman efendi bu sirada dilide ogrenmeye baslamisti.

    iki ay gecmeden Abdurrahman efendi portekizceyi iyi derecede ogrendi, ve derslerin ogrencilerine çok fazla tesir etmeyisinin sebebini ogrendi...
    Tercuman dersleri dogru tercume etmiyordu. Abdurrahman efendi tercumani bir ders sonrasi huzuruna cagirip sordu, efendi senin dinin nedir? Tercuman ise aslen yahudi oldugunu, uzun yillardir buralara geldigini itiraf etti.

    Zenci ogrenciler bunu duyunca onu cezalandirmak isteselerde Abdurrahman Efendi islama yakisani yapti ve onu Allah a havale etti.

    Artik Abdurrahman Efendi kendi derlerini kendi Portekizcesi ile yapiyordu..
    Gunden gune derslere katilan ogrenciler artiyordu.

    Fatihayi ve birkac sureyi bilenlere Seyh diyen bu gariban Afrikali muslumanlar bu alimin derlserinden en iyi sekilde faydalaniyorlardi.

    Aradan birkac ay gecmisti, bir musluma zenci bir arkadasi ile gelmisti hocanin huzuruna, elinde birkac altin para vardi ve bunu hocaya uzatiyordu.

    Abdurrahman efendi bunun anlamini sordu, musluman zenci çekinerek hocam arkadasim uzun zamandir bu parayi biriktiriyordu artik tamam parasi musluman olmaya yetiyor!!!!

    Abdurrahman efendi beyninden vurulmusa dondu.

    Oracikta sehadet getirerek musluman olan zenci kardesimizin paralarini hoca efendi kendisine iade etti ve onu tebrik etti. Bu akil alamaz uygulamayida tercuman yahudi insanlara benimsetmisti...Hoca emir verdi ve tum ogrencilerini bir alanda topladi, yaptigi uzun konusma ile musluman olabilemek icin gereken sartlari siraladi. Insanlar adeta sok olmuslardi, çunki yillardir kandiriliyorlardi.

    3 ayda bu hutbenin tesiri goruldu ve yaklasik 7 bin kisi musluman oldu.

    Abdrruahman Efendinin degindigi bir baska konu ise bu cografyada yasayan musluman zencilerin dinini gizli yasamak zorunda olmalari idi. Abdurrahman efendi bazi zamanlar sehir merkezlerine inmek istiyordu fakat onun Islam Alimi kiyafetini giymesine ogrencileri kesinlikle izin vermiyorlardi. Sebebini sorunca misyonerlerin heryerde oldugunu ve muslumanlara yaptiklari zulumleri anlatiyorlardi, hocalarina zarar gelmesini istemiyorlardi.

    Abdurrahman efendi birezilyanin 5 ayri sehrinde dersler verdi. 4 yilda bircok insana ders veren Abdurrahman efendi muslumanlarin bircok cehaleti ile karsilasti, bircok defa oturup bu hale saatlerce agladi, yalvardi Rabbisine.

    Abdurrahman efendi 4 uzun ve dolu yilin sonunda hasreti burnunda tuten vatanina donme karari aldi.











     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Toyota SUPRA -- 14 Haziran 2008; 11:49:45 >




  • Bu Güzel gruba beni de eklerseniz sevinirim


  • KAŞIKÇI ELMASI ÇÖPTE BULUNMUŞTU!!!

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••

    Topkapı Sarayı'nı gezenlerimiz varsa muhakkak KAŞIKÇI ELMASINI görmüşlerdir.Bugün dünyanın paha biçilemez elmaslarından biri olan Kaşıkçı Elması'nın çöpte bulunduğunu bugün acaba kaçımız biliyor???
    1699 yılında İstanbul'da Eğrikapı çöplüğünde dolaşan bir adam,yuvarlak bir taş bulur.Bir kaşıkçıya giderek üç tahta kaşığa değişir.Kaşıkçı götürür,bu taşı bir kuyumcuya 10 akçaya satar.Kuyumcu taşı arkadaşlarından birine gösterir;kıymetli bir taş olduğu anlaşılınca arkadaşı sus payı ister.Aralarında kavga çıkar.mesele kuyumcubaşıya akseder.Kuyumcubaşı kavgacıların eline birer kese altın vererek taşı alır.Fakat bu sefer de olayı sadrazam Köprülüzade Fazil Ahmet Paşa duyar,taşı kendisi için almaya hazırlanırken,meslee padişaha akseder.iv. Mehmet bir Hatti Hümayun ile elması Sarayı Hümayun'a getirtir.Eğrikapı çöplüğünde bulunan taş işlenince meydana 48 karatlık nadide bir elmas çıkar...
    İşte bugün dünyanın hayretle Topkapı Sarayında izlediği bu nadide taş bu şekilde tarihe armağan edilir..!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Oriental -- 14 Haziran 2008; 16:48:17 >




  • arkadaşlar beni ekleyin
    geçmişini bilmeye geleceğini bilemez
  • dostlar lütfen benide ekleyin
  • Süpersiniz beyler
  • quote:

    Orjinalden alıntı: magnum_1453

    OSMANLININ ABD’YE İLK ASKERİ YARDIMI:..!

    DEVELER


    Bugün ABD ile olan sıkı müttefiklik ve işbilirğimiz sanırım hepimizin malumudur...
    Bugün ABD için kilit ülkelerdin başında gelen Türkiye ile ABD ilşkileri aslında şimdikinden öte ABD nin kuruluşundan beri hep iyi yönde gitmiştir..
    ABD askerleri ile Türk kuvvetleri arasında Birinci Dünya Savaşıında karşı cephelerde olmamıza rağmen en ufak bir çatışma ya da çarpışma meydana gelmemiştir..
    Onun içinde ABD tarihinde Türkiyenin notu tamdır ve sicilide temizdir...
    Tüm bunları ifade ettikten sonra ABD nin bugün isterseniz fazla bilinmeyen bir konusuna değinelim ve ABD ye kuruluş zamanında nasıl ne ne tür bir askeri yardım yaptığımızı kısaca görelim...
    Amerika’nın İstanbul Elçiliği, Osmanlı Dışişleri Bakanlığı’na 29 Ekim 1855 tarihinde gönderdiği bir yazıda şöyle diyordu: “Amerika Birleşik Devletleri tarafından bundan sonra Meksika ve California’da deve kullanılmasına karar verilmiş ve İstanbul’dan otuz beş devenin getirilmesi için bahriye subaylarından Mr. David’in kumandasındaki bir gemiyi bu tarafa göndermiş olduğundan, Türkiye ile Amerika arasında mevcut bulunan iyi ilişkiler ve dostluk dolayısıyla Osmanlı devleti bir çift erkek ve bir çift dişi deve verdiği taktirde bunun büyük bir memnunluk doğuracağını Amerika Elçisi arza ve beyana cesaret eder.”
    Ardından bu teklifi zamanın hükümdarı S.Abdülmecit Han onaylar ve develer gönderilir...
    Böylece, Amerika’nın damızlık için istediği deve bedelsiz olarak verilmiş, öbür 31 deve de bedeli karşılığında piyasadan satın alınıp Amerika’ya götürülmüştür. Bunlar ordu hizmetinde kullanılacakları için böylece Türkiye Amerika’ya askeri bir yardımda bulunmuş oluyordu. Nitekim bu develer üretilip nakliye katarları kurulmuş ve Amerika, iç savaşında büyük ölçüde bunlardan yararlanmıştır.
    Bugün ABD de bulunan DEVELER’in kökü bizimdir..

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••
    S.Abdülmecit

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••




    Yav kardeş nerden buluyorsun bu ilginç şeyleri??Dışarıda gezdiğimiz zaman anlatmazsın hiç forumda döktürürsün ama...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: yusufsimdi
    Yav kardeş nerden buluyorsun bu ilginç şeyleri??Dışarıda gezdiğimiz zaman anlatmazsın hiç forumda döktürürsün ama...

    Nerden bulduğunu söyleyeyim.

    Sıkı osmanlıcının sitesine giriyor copy/paste işi bitiriyor sizde Vay anasını ne biçim şey diyip kalıyosunuz

    http://www.google.com.tr/search?hl=tr&suggon=0&q=osmanl%C4%B1&meta=

    Al sana onun gibi binlerce bilgi bulabileceğin kaynak




  • quote:

    Orjinalden alıntı: **Ra


    quote:

    Orjinalden alıntı: yusufsimdi
    Yav kardeş nerden buluyorsun bu ilginç şeyleri??Dışarıda gezdiğimiz zaman anlatmazsın hiç forumda döktürürsün ama...

    Nerden bulduğunu söyleyeyim.

    Sıkı osmanlıcının sitesine giriyor copy/paste işi bitiriyor sizde Vay anasını ne biçim şey diyip kalıyosunuz

    http://www.google.com.tr/search?hl=tr&suggon=0&q=osmanl%C4%B1&meta=

    Al sana onun gibi binlerce bilgi bulabileceğin kaynak

    Kardeş söylemesi ayıptır ama yukarıda verdiğiniz siteden bile haberim yoktur...Ayrıyeten beni herkes burda tanır...
    Demek ki Copy-Paste(Kopyala-Yapıştır) yapıyorum ha...
    Kardeş söylemesi ayıptır ama, ben gecelere kadar bazen bir konuyu yazmak için çalıştığım olmuştur...
    Sırf net üzerinde bahsettiğim olayların bir belgesini bulabilmek için net üzerinde gezindiğim ve yerimde terlediğim zamanlar bilirim...
    Ama sizin bu olguyu ifade ediş şekliniz açıkçası beni üzdü...
    Beni tanıyan tanır,benim burada yüklendiğim misyon bilinen tarihin ötesinde pek bilinmeyen konuları yazıp ,insanlarımıza ve kardeşlerimize ecdadımızı hoş renkli yönleriyle tanıtmak olmuştur...
    Eğer sizde böyle konuları yazabilecekseniz buyrun sizede kapımız açık...Bendenizide mutlu edersiniz...
    Ama sizin önerdiğiniz sitenin neresinde bizim savunduğumuz fikirdeki yazılar var.Amaç bilinen ve yıllardır bize ezberlettirilen konuların dışında birşeyler yazmaktır...Ama siz bu işi basit izahlarla anlatmaya çalışıyorsunuz..
    Ayrıyeten verdiğiniz linkte yazdığım burada yayınladığım tek bir konu bile yok...Benim yayınladığım konular arasından sizin sitede bir yazı bile var mı??Varsa ben neden göremiyorum...Lütfen onu belirtir misiniz.SEVGİLER...
    Ha eğer millet benim yazdığım yazılardan daha fazla şey öğrenir,Benim yazılarımdan daha çok keyif alır diyorsanız ben işte herkesin huzurunda sizin verdiğiniz linki tekrar herkesin dikkatlerini sunuyorum...
    Evet arkadaşlar,benim yazılarımdan daha fazlasının bu sitede olduğunu savunuyor arkadaş.BUYRUN İŞTE O LİNK...Umarım haklı çıkar...
    http://www.google.com.tr/search?hl=tr&suggon=0&q=osmanl%C4%B1&meta=



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Oriental -- 15 Haziran 2008; 3:08:19 >




  • Bugüne Kadar urulmuş Türk Devletlerinin Kuruluş ve Yıkılış Tarihleri

    Büyük Türk Devletleri

    Büyük Hun İmparatorluğu/M.Ö. 4. asır - M.S. 48
    Avrupa (Batı) Hun İmparatorluğu/374-496
    Ak Hun (Eftalit) İmparatorluğu/4. asır sonları - 577
    Birinci Göktrük İmpararorluğu/552-582
    Doğu Göktürk İmparatorluğu/582-630
    Batı Göktürk İmparatorluğu/582-630
    İkinci Göktürk İmparatorluğu/681-744
    Uygur İmparatorluğu/744-840
    Avrupa Avar İmparatorluğu/6. asır - 805
    Hazar İmparatorluğu/7. asır - 965
    Karahanlılar Devleti/840-1042
    Gazneliler Devleti/962-1187
    Büyük Selçuklu Devleti/1038-1194
    Harezmşahlar Devleti/1097-1231
    Osmanlı Devleti/1299-1922
    Timurlular Devleti/1370-1506
    Bâbürlüler (Gürgâniyye) Devleti/1526-1858


    Devletler

    Kuzey Hun Devleti/48-156
    Güney Hun Devleti/48-216
    Birinci Chao Hun Devleti/304-329
    İkinci Chao Hun Devleti/328-352
    Hsia Hun Devleti/407-431
    Kuzey Liang Hun Devleti/401-439
    Lov-lan Hun Devleti/442-460
    Tabgaç Devleti/386-557
    Doğu Tabgaç Devleti/534-557
    Batı Tabgaç Devleti/534-557
    Doğu Türkistan Uygur Devleti/911-1368
    Liang Şa-t'o Türk Devleti/907-923
    Tana Şa-t'o Türk Devleti/923-936
    Tsin Şa-t'o Türk Devleti/937-946
    Kan-çou Uygur Devleti/905-1226
    Türgiş Devleti/717-766
    Karluk Devleti/766-1215
    Kırgız Devleti/840-1207
    Sabar Devleti/5. asır - 7. asır arası
    Dokuz Oğuz Devleti/5. asır sonu - 6. asır sonu
    Otuz Oğuz Devleti/5. asır sonu - 6. asır sonu
    Basar-Alan Türk Devleti/1380-?
    Doğu Karahanlı Devleti/1042-1211
    Batı Karahanlı Devleti/1042-1212
    Fergana Karahanlı Devleti/1042-1212
    Oğuz-Yabgu Devleti/10. asrın ilk yarısı - 1000
    Suriye Selçuklu Devleti/1092-1117
    Kirman Selçuklu Devleti/1092-1307
    Türkiye Selçuklu Devleti/1092-1307
    Irak Selçuklu Devleti/1157-1194
    Eyyubîler Devleti/1171-1348
    Delhi Türk Sultanlığı/1206-1413
    Mısır Memlûk Devleti/1250-1517
    Karakoyunlu Devleti/1380-1469
    Akkoyunlu Devleti/1350-1502




    Beylikler


    Tulûnlular/868-905
    İhşidîler/935-969
    İzmir Beyliği/1081-1098
    Dilmaçoğulları Beyliği/1085-1192
    Danişmendli Beyliği/1092-1178
    Saltuklu Beyliği/1092-1202
    Ahlatşahlar Beyliği/1100-1207
    Artuklu Beyliği/1102-1408
    İnaloğulları Beyliği/1098-1183
    Mengüçlü Beyliği/1072-1277
    Erbil Beyliği/1146-1232
    Çobanoğulları Beyliği/1227-1309
    Karamanoğulları Beyliği/1256-1483
    İnançoğulları Beyliği/1261-1368
    Sâhib Atâoğulları Beyliği/1275-1342
    Pervâneoğulları Beyliği/1277-1322
    Menteşeoğulları Beyliği/1280-1424
    Candaroğulları Beyliği/1299-1462
    Karesioğulları Beyliği/1297-1360
    Germiyanoğulları Beyliği/1300-1423
    Hamidoğulları Beyliği/1301-1423
    Saruhanoğulları Beyliği/1302-1410
    Aydınoğulları Beyliği/1308-1426
    Tekeoğulları Beyliği/1321-1390
    Eretna Beyliği/1335-1381
    Dulkadıroğulları Beyliği/1339-1521
    Ramazanoğulları Beyliği/1325-1608
    Doburca Türk Beyliği/1354-1417
    Kadı Burhaneddin Ahmed Devleti/1381-1398
    Eşrefoğulları Beyliği/13. asır ortaları - 1326
    Berçemeoğulları Beyliği/12. asır
    Yarluklular Beyliği/12. asır


    Atabeylikler

    Böriler/1117-1154
    Zengîler/1127-1259
    İl-Denizliler/1146-1225
    Salgurlular/1147-1284



    Hanlıklar

    Büyük Bulgarya Hanlığı/630-665
    İtil (Volga) Bulgar Hanlığı/665-1391
    Tuna Bulgar Hanlığı/981-864
    Peçenek Hanlığı/860-1091
    Uz Hanlığı/860-1068
    Kuman-Kıpçak Hanlığı/9. asır - 13. asır
    Özbek Hanlığı/1428-1599
    Kazan Hanlığı/1437-1552
    Kırım Hanlığı/1440-1475
    Kasım Hanlığı/1445-1552
    Astrahan Hanlığı/1466-1554
    Hive Hanlığı/1512-1920
    Sibir Hanlığı/1556-1600
    Buhara Hanlığı/1599-1785
    Kaşgar-Tufan Hanlığı/15. asır başları - 1877
    Hokand Hanlığı/1710-1876
    Türkmenistan Hanlığı/1860-1885


    Cumhuriyetler

    Âzebaycan Cumhuriyeti/1918-1920
    Batı Trakya Türk Cumhuriyeti-I/31 Ağustos 1913
    Batı Trakya Türk Cumhuriyeti-II/1915-1917
    Batı Trakya Türk Cumhuriyeti-III/1920-1923
    Türkiye Cumhuriyeti/1923-...
    Hatay Cumhuriyeti/1938-1939
    Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti/1983-...
    Âzerbaycan Cumhuriyeti/1991-...
    Kazakistan Cumhuriyeti/1991-...
    Kırgızistan Cumhuriyeti/1991-...
    Özbekistan Cumhuriyeti/1991-...
    Türkmenistan Cumhuriyeti/1991-...




  • Enderûn



    Zamanında kurulup, zamanla çeşitli değişikliklere uğramakla beraber Osmanlı Devleti'nin son zamanlarına kadar (1908) varlığını sürdüren bir saray okuludur. Hristiyan ailelerden devşirilen çocukların zekî ve gösterişlileri saraya alınarak özel bir şekilde yetiştirilirlerdi.Fatih Sultan Mehmed döneminde geliştirilmiştir.

    Enderûn mektebine alınan çocuklara, Kur'an-ı Kerim, tefsir, hadis, kelâm gibi dini dersler, edebiyat, inşa (şiir), dil bilgisi, Arapça, Farsça gibi dil ve edebiyat dersleri ve matematik, coğrafya, mantık gibi müsbet ilimler dersleri okutulurdu. Bir taraftan da Osmanlı saray geleneği ve görgüsüyle, protokol kaideleri ve bürokratik işler öğretilirdi. Bunların yanında çeşitli sanat kollarında beceriler kazandırıldığı gibi sportif faaliyetlere de yer verilirdi.

    İç oğlanı denilen Enderûn talebesi ortak bir kültürü özümseyerek, saray ve padişah hizmetlerinin yürütülmesini sağlarlar, böylece Osmanlı Devleti'nin sarayda, yönetimde, ordu ve bürokraside ihtiyaç duyulan kadrolarının bir kısmı bu şekilde yetiştirilmiş olurdu. Sarayda kademe kademe yükselerek sancakbeyi rütbesiyle taşrada görev alırlardı.

    * Osmanlı Devleti, kendinden önceki Türk devletlerine göre daha merkeziyetçi bir yapıya sahiptir. Bu sebepten dolayı kendi kurumlarından yetişmeyen kimselere görev vermemiştir. Bu durum, bazı çevreler tarafından Türkleri dışlamak şeklinde yorumlanmıştır.
    * Osmanlı Bürokrasisi sadece devşirmelerden ibaret değildir. Divan ve taşra teşkilatında da yükselme olup buralar genelde Türklerin hakim oldukları kurumlardır. Esasen Kanunî Devrinden itibaren Türk çocukları da Enderûn Mektebine alınmıştır.

    Osmanlı devrinde Türkçenin devlet dili olarak hâkim olmasının bir başka sebebi de Enderûn Mektebi’dir. Enderûn, saray içinde bir okuldur. Sarayda, orduda ve hükûmet işlerinde çalışacak memurları ve hizmetlileri yetiştirmek bu okulun görevi idi. Fatih tarafından açıldığı bilinen bu okula, acemi oğlanlar arasından öğrenci seçilirdi.


    Enderun eğitim , dört konu üzerinde toplanmıştı: -Beden eğitimi -Uygulamalı saray işleri eğitimi -Yeteneklerine uygun bir sanat eğitimi -Teorik olarak islamlar bilgiler eğitimi


    Enderûndan sadrazamlar, kaptan paşalar, yeniçeri ağaları, eyalet valileri, sancak beyleri, daha başka hizmetler için ünlü kişiler, ayrıca şairler, edipler, ressamlar, mimarlar, müzikçiler, tarihçiler ve daha bunlar gibi medresenin yetiştirmediği bilginler de yetişmiştir.

    Askerlik, siyaset ve teknik konuların ağırlıklı olarak okutulduğu Enderûn okulunun temel özelliği, saray içinde bulunması ve bütün derslerin Türkçe okutulmasıdır.Fatih kanunnameleri ve Enderûn mektebinin durumu da gösteriyor ki, Osmanlı devrinde Türkçeye devlet dili olarak gereken önem verilmiştir.

    Enderûn mektebinden eğitim ve öğretim sultan [[ ]] devrine kadar sistemli bir şekilde devam etti. 18. yüzyılın sonlarında devşirme sisteminin bozulmasıyla darbe yiyen okul, 1826'da Yeniçeri ocağının kaldırılmasından sonra Asâkîr-i Mansûre-i Muhammediyye ordusu için yetiştirilmesi gereken küçük ve büyük rütbeli subayların büyük bir kısmının Enderûn mektebinden seçilmesi ile sarsıldı.

    Daha sonra batı metodları ile harp okullarının açılması ve bunların gitgide çoğalmasıyla mektebin önemi iyice azaldı. Modern eğitimin gittikçe yerleşip yayılması karşısında, Enderûn mektebi de modern eğitimin ilkelerini uygulamaya başladı. Ancak şehirde Türk ve ecnebi olmak üzere çeşitli genel kültür kurumlarının ve meslek okullarının açılması, özellikle Enderûn mektebinden çıkanların, Tanzimât'tan önceki devirde olduğu gibi, devlet görevlerine tâyinlerdeki üstün durumlarını kaybetmeleri, halk arasında özellikle devlet ileri gelenleri katındaki değerini sarstığından bu eğitim yuvası kalkınamadı ve 1908 İkinci Meşrutiyetin îlânını tâkip eden günlerde tamâmen kapatıldı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Toyota SUPRA -- 15 Haziran 2008; 18:36:24 >




  • 
Sayfa: önceki 2829303132
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.