Şimdi Ara

••••TÜRK ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ •••• (28. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
1.818
Cevap
16
Favori
434.088
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 2627282930
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferi’nden başarılı dönmüştü. Bütün halk toplanmış
    onu şehre girerken alkışlamak için sabırsızlanıyordu. Ama Padişah, gece olmadan şehre girmek istemiyordu. Bunun sebebini herkes merak ettiği halde hiç kimse sormaya cesaret edemiyordu.
    Sonunda büyük alimlerden olan İbni Kemal:
    “Padişahım, bir maruzatım var,” dedi.
    Padişahın:
    “Efendi, ne istediğin varsa hiç çekinmeden söyle,” demesi üzerine İbni Kemal cevabı merak edilen soruyu şöyle sordu:
    “Askerler merakta, bütün halk sokağa dökülmüş, sizi alkışlamayı beklerken siz hala şehre girmezsiniz. Bunun sebebi hikmeti nedir?”
    Yavuz şu şahane cevabı verdi:
    “Efendi, sen bizi hala tanıyamadın mı? Biz; şan, şöhret ve alkış toplamak için değil,
    Allah rızasını kazanmak için savaşırız.”

  • KENDİ TAHTINI KENDİSİ KURDURDU..!


    Osmanlı devletinde cülus, yani padişahın tahta geçişi sıkı teşrifat kurallarının hákim olduğu bir törenle yapılırdı. Ama İkinci Ahmed’in 7 Şubat 1695’teki ölümünde bu kural uygulanmadı, zira sekiz seneden beri padişah olmayı bekleyen Şehzade Mustafa, bir başkasının tahta geçmesi ihtimalini duyduğu anda sarayın kapısının önüne giderek kendi başına bir taht kurup üzerine oturdu.

    Devletin ileri gelenlerini çağırtıp eteğini öptürdü ve ‘İkinci Mustafa’ olarak hükümdarlığını ilán etti. Janissary :

    OSMANLI padişahlarının cüluslarında, yani tahtta çıkışlarında kuralları bütün ayrıntıları önceden belirlenmiş olan büyük bir tören yapılırdı.

    Sultan İkinci Mustafa ise, 1695’te bütün teşrifat kurallarını bir tarafa bırakmış ve amcası İkinci Ahmed’in ölümü üzerine, bir başkasının hükümdar olabileceği endişesiyle koşa koşa taht odasına gitmiş ve töreni beklemeden tahta oturmuştu.

    Sultan Dördüncü Mehmed’in büyük oğlu Şehzade Mustafa, 5 Haziran 1670’te doğdu. Babası şehzadesini yanından ayırmamış, hatta Polonya seferine bile götürmüştü.

    Dördüncü Mehmed, İkinci Viyana kuşatması sonrasındaki bozgun yıllarında orduyu toparlamak için çaba göstermeyince, askerin ayaklanması üzerine 1689’da tahtından indirildi. Devrik hükümdar, yerine büyük oğlu Mustafa’nın geçirilmesini tavsiye etmişti ama asiler padişahın isteğini dikkate almayarak, sarayda senelerden beri hapis hayatı yaşayan kardeşi İkinci Süleyman’ı padişah yaptılar ve Şehzade Mustafa da küçük kardeşi Ahmed ile beraber önce Topkapı Sarayı’nda, daha sonra da Edirne Sarayı’nda hapis hayatı yaşadı.

    İkinci Süleyman, 1693’te öldüğünde Dördüncü Mehmed’in taraftarları, Şehzade Mustafa’yı tahta çıkarmaya çalıştılar. Sadrazam Fazıl Mustafa Paşa ise, Dördüncü Mehmed’in bir diğer kardeşi olan İkinci Ahmed’in padişahlığını tercih etti.

    İkinci Ahmed de ağabeyi İkinci Süleyman gibi dört yıl hükümdarlık yaptı. Her iki padişah da senelerce hapis hayatı yaşamış, halim selim insanlardı. Ama o dönemde uluslararası arena son derece karışıktı ve Osmanlı İmparatorluğu Avusturya, Venedik, Rusya ve Polonya ile dört cephede birden savaşıyordu.

    Tahta çıkartılmayan Şehzade Mustafa ise son derece hırslıydı ve bir an önce hükümdar olup devleti kurtarma hevesindeydi.

    Benli Hüseyin Paşa, 1694’te İkinci Ahmed’i tahttan indirerek Şehzade Mustafa’yı padişah yapmak için bir teşebbüste bulunduysa da, muvaffak olamadı.

    İkinci Ahmed 1695’te öldüğünde, tahta hanedanın hayattaki en yaşlı erkeği olan İkinci Mustafa’nın çıkması gerekiyordu ama yeni padişahın kim olacağı devlet ileri gelenlerinin katıldığı bir mecliste tartışıldı.

    Sadrazam Ali Paşa, tahta İkinci Ahmed’in oğlu İbrahim’i çıkarmak istiyordu. Babasının tahttan indirilmesinin üzerinden geçen sekiz sene boyunca tahta geçebilmek için gün sayan Şehzade Mustafa’nın bütün hayalleri suya düşmek üzereydi. Bu sırada Hazinedarbaşı Mustafa Ağa ile saraydaki taraftarları şehzadeye durumu haber verdiler.

    Osmanlı padişahlarının cüluslarında, yani tahtta çıkışlarında büyük bir tören yapılır ve bu törenlerde standartlaşmış sıkı teşrifat kuralları uygulanırdı. Tahta çıkacak olan şehzade, kızlarağası ve siláhdar ağa tarafından dairesinde ziyaret edilir, padişahın ölüm haberi tebliğ edilir, daha sonra şehzadenin bir koluna kızlarağası, diğer koluna da siláhdar ağa girer ve hırka-i şerif odasına gidilirdi.

    Hazreti Muhammed’in eşyalarının önünde sadrazam ve şeyhülislam yeni padişaha biat ederler, yani bağlılıklarını arzederlerdi. Yeni padişahın başına saltanat alameti olarak sarık sarılır ve ve samur bir kürk giydirilirdi.

    Daha sonra Müneccimbaşı uğurlu bir saat tespit eder, sarayın üçüncü kapısının önünde taht kurulur ve devlet adamları yeni padişaha bağlılıklarını sunarlardı.

    1695’in 7 Şubat’ında devletin ileri gelenlerinin başka bir hükümdar adayının üzerinde durduklarını öğrenen Şehzade Mustafa, hapis tutulduğu daireden ayrılarak taht odasına koştu ve devlet adamları toplantıda iken sarayın kapısının önüne taht kurdurdu.

    Haber göndererek sadrazamı ve şeyhülislamı çağırttı ve devletin ileri gelenleri şehzadenin tahtta oturduğunu görünce bir hayli şaşırdılar ama artık birşey yapamadılar ve yeni padişaha sırayla bağlılıklarını sundular.

    KAYNAK:Murat Bardakçı'nın bir yazısından



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Oriental -- 7 Haziran 2008; 2:21:04 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Fetih

    Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferi’nden başarılı dönmüştü. Bütün halk toplanmış
    onu şehre girerken alkışlamak için sabırsızlanıyordu. Ama Padişah, gece olmadan şehre girmek istemiyordu. Bunun sebebini herkes merak ettiği halde hiç kimse sormaya cesaret edemiyordu.
    Sonunda büyük alimlerden olan İbni Kemal:
    “Padişahım, bir maruzatım var,” dedi.
    Padişahın:
    “Efendi, ne istediğin varsa hiç çekinmeden söyle,” demesi üzerine İbni Kemal cevabı merak edilen soruyu şöyle sordu:
    “Askerler merakta, bütün halk sokağa dökülmüş, sizi alkışlamayı beklerken siz hala şehre girmezsiniz. Bunun sebebi hikmeti nedir?”
    Yavuz şu şahane cevabı verdi:
    “Efendi, sen bizi hala tanıyamadın mı? Biz; şan, şöhret ve alkış toplamak için değil,
    Allah rızasını kazanmak için savaşırız.”




    Muhteşem bir söz....Böyle insanların ecdadım olmasından çok büyük gurur duyuyorum ancak onlara layık olamadığım içinde bir o kadar üzülüyorum...




  • işe yaramayan ne varsa yukarıda işe yarayan sayfalarsa aşağıda kalmış olmaz böyle
  • Ekle.
  • II. Abdülhamide Suikast




    1905 yılının 21 temmuzuydu. Padişah II. Abdülhamit'e Yıldız camisindeki cuma selâmlığından çıkmış, arabasına doğru ilerliyordu. Her zamanki gibi, caminin merdivenlerinden inecek ve dört yüz metre ileride bekleyen arabasına binecekti. Fakat bu sefer ufak bir gecikme olmuştu. Şeyhülislâm Cemalettin Efendi, Abdülhamit’in yolunu kesmiş, bazı konularda bilgi istemişti.

    Padişah II. Abdülhamit'le Şeyhülislâm Cemalettin Efendi arasındaki konuşma oldukça uzamıştı. Tam bu sırada korkunç bir patlama duyulmuş, arkasından araba parçaları ve insan kol ve bacakları dört bir yana savrulmaya başlamıştı. Padişahın yanında bulunanlar korkuyla kaçışıyor, canlarını kurtarmak için sığınacak yer arıyorlardı. O kadar kalabalığın arasında kılını kıpırdatmayan, yüzünde en ufak bir heyecan ve korku izi görülmeyen tek bir kişi vardı: Kuruntu ve kuşkusu herkes tarafından bilinen II. Abdülhamit..

    Ortada heykel gibi kıpırdamadan duruyordu. Yaverlerinden Miralay Sadık Bey korku ve telâştan kılıcını yere düşürmüş. Miralay Süleyman Şefik Bey de apoletini kaybetmişti. Çevresindekilerin can kaygısına düşüp çil yavrusu gibi dağılmaları, II. Abdülhamit’i çok kızdırmış ve olaydan sonra yaveri için :

    "Kılıcını düşüren yaveri maiyetimde görmek istemem, Trablus'a sürgün gidecek!.." emrini vermişti. Tehlike savuştuktan sonra, sığındıkları yerlerden çıkanlara Padişah şunları söylemişti:

    "Arabamı çekiniz, burayı kordon altına alınız, sorumluları tutuklayınız!.." Bu sırada, muhafız kıtalarının tüfeklerine mermi sürdüklerini görünce, töreni yöneten subaya :

    "Selâm emrini verdir, ne duruyorsun!." diye bağırmıştı. Muhafız kıtası hazır ol durumuna geçince, cami kapısına getirilen arabaya binen Abdülhamit, âdeti olmadığı halde ayakta durmuş, dizginleri kendi kullanarak Çit köşküne varmıştı.

    Doğu Anadolu'da bağımsız bir Ermenistan kurmaya çalışan Ermeni Komitacıları karşılarında en büyük engel olarak gördükleri Padişah II. Sultan Abdülhamit'i öldürmek istemişlerdi. Kendileri bu işte yeteri kadar tecrübeli olmadıklarından, Avrupa ve Rusya'daki uluslararası anarşistlerle ilişki kurmuşlar, onlardan Abdülhamit'in öldürülmesi konusunda yardım ve destek sağlamışlardı.

    Bu iş için özel olarak İstanbul’a gelenlerden biri de Belçikalı ünlü anarşist Edvard Jorris'ti. O dönemde anarşizm bütün dünyayı sarmış, suikasta uğramayan hükümdar ya da cumhurbaşkanı hemen hemen kalmamıştı. Şimdi sıra II. Abdülhamit'teydi. Edvard Jorris, göze çarpmamak için Singer şirketine memur olarak girmiş, Padişah'ın cuma selâmlıklarını büyük bir dikkatle izlemeye başlamıştı. Abdülhamit, cuma günleri Yıldız camisinden çıktıktan sonra, 1 dakika 42 saniyede arabasının yanına gidiyordu. Birkaç cuma selâmlığını gözleyen Jorris, bu sürenin hiç değişmediğini. Padişahın bir saat düzeni içinde bu yolu, daima 1 dakika 42 saniyede aldığını görmüştü.

    Suikastı hazırlayan örgüt oldukça genişti. Jorris'ten başka, Rusya'dan gelen Kristofor Mikaelyan ve kızı olarak tanıttığı Robina, Hacı Nişan Minasyan, Mıgırdıç Serkis Garibyan, Karabet Ohanesyan, Vahram Sabun Kendiryan, Silviyoriçi, Sari Torkom, Trase Yuvanoviç bu örgütün belli başlı üyeleriydiler.

    Hazırlanan plana göre, Yıldız camisi önünde bomba çatlatılıp II. Abdülhamit öldürüldükten sonra, Galata Köprüsü, Tünel, yabancı banka ve kurumlar havaya uçurulacak, yabancı devletlerin işe karışmaları sağlanacaktı. Filibe şehrinde Ermeni Komitacıları büyük bir toplantı yapmışlar, bu toplantıya Slav ve Siyonist örgütleri de katılmıştı. Pro Armenia gazetesi başyazarı Pirkiyar da bu toplantıda bulunanlar arasındaydı. Yapılan görüşmeler sonunda plan hazırlanmış ve II. Abdülhamit'in Yıldız camisinden çıkarken öldürülmesi kararlaştırılmıştı.

    Gerçek adı Kristofor Mikaelyan olan fakat Samuel Fayn takma adiyle dolaşan Rus Ermenisi, Viyana'da Neseldorfer Wagenbefcu Fabriks Geselschaft firmasına bir fayton yaptırmış ve bunu parça parça Türkiye'ye sokmuşlardı. Deniz yoluyla gelen faytonun parçalarını İstanbul’da komitenin adamı Silviyoriçi alıyor, muayenesiz geçmesi için de gümrük memurlarına para yediriyordu.

    İçine patlayıcı madde yerleştirilecek biçimde yaptırılan bu araba, bir araya getirildikten sonra, Şişli dışında denenmiş, amaca uygun bulunmuştu. Faytona 80 kilo patlayıcı maddeyle 20 kilo demir parçası konmuş, arabaya koşulacak atlar da, o dönemin ünlü tiyatrocularından "Kel" Hasan Efendi’den satın alınmıştı. "Machine İnfernale-Cehennem Makinesi" adı verilen ve bombayı istenilen zamanda patlatacak olan araç, Fransa'dan getirtilmişti. Bütün bunlar tamamlandıktan sonra, 21 Temmuz 1905 cuma günü fayton, Abdülhamit'in dört at koşulu arabasının yanına bırakılmış, Padişahın camiden dışarıya çıkması beklenmeye başlanmıştı.

    Abdülhamit, caminin kapısında görününce Kristofor Mikaelyan ve kızı olarak tanıttığı Robina, Cehennem Makinesini çalıştırarak, bomba 1 dakika 42 saniye sonra patlayacak duruma getirilmişti. Fakat Padişah, kapı önünde Şeyhülislâm Cemalettin Efendi'yle konuşmaya dalınca, süre dolmuş, Abdülhamit ölümden kurtulmuştu. Suikast amacını gerçekleştirememişti ama, tam 26 kişi ölmüş, 58 kişi de yaralanmıştı. Ayrıca, 17 arabayla 20 at da parçalanmıştı. Cehennem Makinesi'ni çalıştırdıktan sonra kaçamayan Kristifor Mikaelyan da ölüler arasındaydı.

    Suikastçılardan birçoğu yabancı pasaport taşıdıklarından yurt dışına kaçmışlardı. Fakat Edvard Jorris yakalanmıştı. Arabanın parçaları arasında bulunan Neseldorfer kelimesiyle 11123 rakamı, olayın aydınlanmasını sağlamış, konuşmamakta direnen Edvard Jorris de her şeyin ortaya çıktığını görünce, bütün bildiklerini anlatmıştı. Suikastçılardan Hacı Nişan Minasyan, sorgusu sırasında gittiği yüznumarada, teneke ibrikle bilek damarlarını ve karnını yırtarak intihar etmiş, geri kalanlar idam cezasına çarptırılmışlardı.

    Abdülhamit, Edvard Jorris'i bağışlamış, ayrıca kendisine 500 altın vermişti. Jorris, daha sonraları Avrupa'da Abdülhamit'in bir ajanı olarak çatışmış, saraya önemli raporlar göndermiştir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Toyota SUPRA -- 7 Haziran 2008; 23:07:32 >




  • OSMANLI DEVLETİNDEN AYRILAN ÜLKELER

    1.TÜRKİYE CUMHURİYETİ
    2.Bulgaristan (545 yıl)
    3.Yunanistan (400 yıl)
    4.Sırbistan (539 yıl)
    .Karadağ (539 yıl)
    6.Bosna-Hersek (539 yıl)
    7.Hırvatistan (539 yıl)
    8.Makedonya (539 yıl)
    9.Slovenya (250 yıl)
    10.Romanya (490 yıl)
    11.Slovakya (20 yıl) Osmanlı ad:Uyvar
    12.Macaristan (160 yıl)
    13. Moldova (490 yıl)
    14.Ukrayna (308 yıl)
    15.Azerbaycan (25 yıl)
    16.Gürcistan (400 yıl)
    17.Ermenistan (20 yıl)
    18.Güney Kıbrıs (293 yıl)
    19.Kuzey Kıbrıs (293 yıl)
    20.Rusya’nın güney toprakları (291 yıl)
    21.Polonya (25 yıl)-himaye- Osmanlı adı: Lehistan
    22.İtalya’nın güneydoğu kıyıları (20 yıl)
    23.Arnavutluk (435 yıl)
    24. Belarus (25 yıl) -himaye-
    25.Litvanya (25 yıl) -himaye-
    26.Letonya (25 yıl) -himaye-
    27.Kosova (539 yıl)
    28.Voyvodina (166 yıl) Osmanlı adı: Banat

    -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------




    29.Irak (402 yıl)
    30.Suriye (402 yıl)
    31.İsrail (402 yıl)
    32.Filistin (402 yıl)
    33.Urdun (402 yıl)
    34.Suudi Arabistan (399 yıl)
    35. Yemen (401 yıl)
    36.Umman (400 yıl)
    37.Birlesek Arap Emirlikleri (400 yıl)
    38.Katar (400 yıl)
    39.Bahreyn (400 yıl)
    40.Kuveyt (381 yıl)
    41.İranın batı toprakları (30 yıl)
    42.Lübnan (402 yıl)
    -------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    43.Mısır (397 yıl)
    44. Libya (394 yıl) Osmanlı adı:Trablusgarp
    45.Tunus (308 yıl)
    46.Cezayir (313 yıl)
    47. Sudan (397 yıl) Osmanlı adı: Nubye
    48.Eritre (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş
    49.Cibuti (350 yıl)
    50.Somali (350 yıl) Osmanlı adı: Zeyla
    51. Kenya sahilleri (350 yıl)
    52.Tanzanya sahilleri (250 yıl)
    53.Cad'ın kuzey bölgeleri (313 yıl) Osmanlı adı: Reşade
    54.Nijer'in bir kısmı (300 yıl) Osmanlı adı: Kavar
    55.Mozambik' in kuzey toprakları (150 yıl)
    56.Fas (50 yıl) -himaye-
    57.Batı Sahra (50 yıl) -himaye-
    58.Moritanya (50 yıl) -himaye-
    59. Mali (300 yıl) Osmanlı adı: Gat kazası
    60. Senegal (300 yıl)
    61.Gambiya (300 yıl)
    62.Gine Bissau (300 yıl)
    63.Gine (300 yıl)
    64.Etiyopya' nın bir kısmı (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş




    Bu ülkelerin hepsine hizmet götürülmüş hiçbiri işgal toprak olarak görülmez osmanlının kendi toprağı olarak görülürdü yani oralara yollar yapılırdı camiler kiliseler hamamlar çarşılar çeşmeler ne gerekiyorsa aklınıza ne geliyorsa yapılır hizmet götürülür ve oradaki halkla kaynaşılırdı kesinlikle oradaki halklara zulüm edilmez onların kültürlerinden yararlanılır onların kültürleri öğrenilirdi onlara kendi kültürlerimiz öğretilirdi zaten çok uluslu bir devlet olmamızın nedenide bu göçmenler araplar onlar bunlar şunlar vs vs ve osmanlının gerçekten bu şekilde adaletli bir devlet olduğunu görüpte sonradan müslüman olan çok sayıda hristiyan var



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Toyota SUPRA -- 16 Ocak 2009; 16:48:28 >




  • Benide üye listenize yazarsanız sevinirim
  • Paylaşımlar çok güzel Allah Razı Olsun...
  • FATİH'İN DİLENCİ KARDEŞİ
     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••

    Taşköprülüzâde Mehmed Kemâlüddin Efendi’nin (Tuhfetü-l Ahbab) yâhut “Târih-i Sâf” adındaki eserinin birinci cüzünün 1287 İstanbul tab’ının 57-58. sayfalarında Fatih Sultan Mehmed’in hazır cevaplığını gösteren çok hoş bir menkıbe nakledilir: Hem kıssa, hem hisse sayılabilecek olan bu tatlı menkıbeye göre İstanbul Fâtih Sultan Mehmet bir gün atına binip ava çıkarken, karşısına bir dilenci çıkar: Fatih de cebinden bir altın çıkarıp verir, bir altını az gören dilenci:

    — Padişahım, ben senin kardeşin olduğum halde nasıl oluyor da sen bana tek bir altın verirsin? Şu hareketin insâfa sığar mı?

    Diye feryâd ve figâna başlamış! Bunun üzerine Hz. Fâtih atının dizginini çekip durmuş ve dilenciyi yanına çağırıp sormuş:

    — Bu ne söz böyle. Sen benim kardeşim olduğunu nasıl iddiâ edebilirsin?

    Dilenci de hemen cevabını dayamış:

    — Nasıl olur da sen benim kardeşim olduğunu bilmezsin? Hiç öyle şey olur mu?

    Fatih Sultan Mehmed, kardeşliğin sırrını öğrenmekte ısrâr edince, nihâyet cesur dilenciden şu cevâbı almış:

    — Padişahım, ikimiz de Âdem babamızın oğulları değil miyiz?

    Bu cevaptan çok hoşlanan Sultan da şöyle mukâbele etmiş:

    — Eğer öteki kardeşlerimiz de haber alacak olurlarsa, senin hissene bu bir altın bile düşmez!

    Bununla beraber, bu nükte çok hoşuna gittiği için, cömert Sultan dilenci kardeşine ihsanda bulunmuş.




  • 1299-1399 yılları arası Osmanlı

    * 1324 - Orhan Gazi'nin tahta geçişi
    * 1326 - Bursa'nın Osmanlılar tarafından alınışı
    * 1331 - İznik'in Osmanlılar tarafından alınışı
    * 1331 - İlk Osmanlı medresesinin İznik'te Orhan Gazi tarafından kurulması
    * 1334 - Karesi Beyliği'nin ilhakı
    * 1337 - Kocaeli bölgesinin Osmanlılar tarafından alınışı
    * 1346 - Orhan Gazi'nin Kantakuzenos'un kızı ile evliliği ve Bizans ile ittifakı
    * 1349-1352 - Bizans'a yardım için Süleyman Paşa'nın Rumeli'ye geçişi ve Çimpe Kalesi'nin Osmanlılar tarafından üs olarak alınışı

    I. Murat
    I. Murat

    * 1352 - Osmanlılar'ın Cenevizliler'e Osmanlı topraklarında serbest ticaret yapma imtiyazı vermeleri
    * 1354 - Gelibolu'nun Osmanlılar tarafından alınışı
    * 1359 - Orhan Gazi'nin vefatı ve I. Murat'ın tahta çıkışı ]])
    * 1361 - İlk müzikli spor gösterisi (Edirne Kırkpınar yağlı güreşleri)
    * 1362 - Kadıaskerliğin teşkili
    * 1363 - Pençik Kanununun çıkışı
    * 1366 - Gelibolu'nun Osmanlıların elinden çıkışı
    * 1371 - Çirmen Savaşı
    * 1376 - Bulgar Krallığı'nın Osmanlı hakimiyetini kabulü
    * 1377 - Gelibolu'nun Osmanlılar'a iadesi

    I. Bayezid
    I. Bayezid

    * 1385-1386 - Niş ve Sofya'nın Osmanlılar tarafından alınışı
    * 1388 - Ploşnik Savaşı ve Balkan ittifakının teşekkülü
    * 1389 - I. Kosova Savaşı
    * 1389 - I. Murat'ın ölümü, Yıldırım Bayezid'in tahta geçişi
    * 1390 - Aydın-Saruhan-Germiyan-Menteşe beyliklerinin ilhakı
    * 1390 - Karaman Seferi, Konya'nın kuşatılması
    * 1390 - Gelibolu tersanesi'nin inşası
    * 1391 - İstanbul'un kuşatılması
    * 1396 - Niğbolu Savaşı
    * 1397-1398 - Karaman Beylerbeyliği'nin Osmanlı hakimiyetini kabulü
    * 1398 - Kadı Burhaneddin'in ölümü.
    * 1398 - Karadeniz beyliklerinin ilhakı




  • 1400 - 1499 Yılları arası OSMANLI

    * 1400 - Bursa'da I. Bayezid tarafından Ulu Cami'nin yaptırılması; İlk Osmanlı Darü'ş-şifa'sının Yıldırım Bayezid tarafından inşa edilmesi
    * 1402 - Ankara Savaşı ve Yıldırım Bayezid'in esareti
    * 1402 -1413 - Fetret Devri, iç karışıklıklar
    * 1409 - Süleyman Çelebi tarafından Türk Edebiyatı'nda ilk mevlid örneği olan Vesiletü'n-Necat adlı eserin yazılışı
    * 1411 - I. Mehmed'in tahta çıkışı
    * 1413 - I. Mehmed'in duruma hakim olup devleti yeniden kuruşu
    * 1416 - Şeyh Bedreddin isyanı
    * 1416 - Macaristan Seferi

    II. Murat
    II. Murat

    * 1417 - Avlonya'nın Osmanlılar tarafından alınışı
    * 1418-1420 - Samsun bölgesinin Osmanlılar tarafından alınışı
    * 1419-1424 - Bursa'da Hacı İvaz'a I. Mehmed tarafından Yeşil Külliye'nin yaptırılması
    * 1421 - Çelebi Mehmed'in ölümü ve II. Murad'ın tahta geçişi
    * 1422 - Mustafa Çelebi'nin (Düzme) bertarafı
    * 1425 - Molla Fenarı'nın ilk Şeyhülislam olarak tayini
    * 1425 -1426 - Tekeoğulları Beyliği'nin topraklarının Osmanlılara geçmesi
    * 1427-1428 - Germiyanoğulları Beyliği'nin topraklarının Osmanlılara geçmesi
    * 1430 - Selanik'in Osmanlılar tarafından alınışı
    * 1432 - Fatih Sultan Mehmed'in doğumu
    * 1434 - Edirne'de II. Murad tarafından Muradiye Camii'nin yaptırılması
    * 1439 - Semendire'nin Osmanlılar tarafından alınışı
    * 1444 - II. Murat'ın tahttan çekilişi, II. Mehmed'in tahta geçişi ve Varna Savaşı
    * 1445 - II. Mehmed'in tahttan çekilişi ve II. Murad'ın ikinci defa geçişi

    II. Mehmed
    II. Mehmed

    * 1447 - Edirne'de II. Murad tarafından Üç Şerefeli Camii'nin yaptırılması
    * 1448 - II. Kosova Savaşı
    * 1451 - II. Murad'ın ölümü ve II. Mehmed'in ikinci defa tahta geçişi
    * 1453 - İstanbul'un fethi
    * 1453 - Ayasofya'nın camiye çevrilmesi
    * 1458-1460 - Mora'nın Osmanlılar tarafından alınışı
    * 1461 - Trabzon Rum İmparatorluğu'nun Osmanlılar tarafından yıkılışı
    * 1461 - Candaroğulları Beyliği'nin ilhakı
    * 1463 - Osmanlı-Venedik Savaşı'nın başlaması
    * 1463 -1470 - İstanbul'da Fatih Külliyesi'nin inşaası
    * 1466 - II. Mehmed'in Arnavut seferi
    * 1468 - Karamanoğulları Beyliği'nin Osmanlılar tarafından yıkılışı
    * 1468 - II. Mehmed tarafından İstanbul'da Topkapı Sarayı'nın tesisi
    * 1473 - Otlukbeli Savaşı
    * 1475 -Kırım'ın Fatih Sultan Mehmet döneminde,Gedik Ahmet Paşa tarafından Osmanlı tabiiyetine girişi
    * 1476 - Boğdan seferi
    * 1478 - II. Mehmed tarafından ilk altın paranın darbettirilmesi

    II. Beyazid
    II. Beyazid

    * 1479 - Osmanlı-Venedik Antlaşması ile Fatih'in Venedikliler'e Trabzon ve Kefe'de ticaret yapma hakkı tanıyan ahidname vermesi
    * 1480 - Otranto'ya çıkış ve başarısız Rodos kuşatması
    * 1480 - Kadıaskerliğin Rumeli ve Anadolu olarak ikiye ayrılması
    * 1481 - II. Mehmed'in vefatı ve II. Bayezid'in tahta çıkışı
    * 1481 - 100 dirhem gümüşten 400 akçe kesilmesi
    * 1481 - Şeyh Hamdullah'ın İstanbul'a gelişi
    * 1482 - Cem Sultan'ın mağlubiyeti, Rodos'a ilticası
    * 1483 - Morova Seferi ve Hersek'in ilhakı
    * 1484 - Boğdan Seferi
    * 1484 - Kili ve Akkirman'ın fethi
    * 1485 - Osmanlı-Memlük mücadelesinin başlaması
    * 1485 - Şeyh Hamdullah'ın aklam-ı sitte'de kendi üslubunu buluşu
    * 1486 - Musiki ile tedavi yapan ilk devlet hastanesi (Edirne, II. Bayezid Külliyesi Şifahanesi)
    * 1488 - Sultan II. Bayezid tarafından Edirne'de Bayezid Darü'ş-şifası'nın yapımı
    * 1489 - Memlüklere karşı toprak kaybı
    * 1491 - Osmanlı-Memlük Barışı
    * 1492 - Macar Seferi
    * 1492 - İspanya'dan çıkarılan Yahudiler'in de Osmanlı Devleti'nin himayesine girmesi
    * 1494 - Şehzade Süleyman'ın doğumu
    * 1495 - Macarlarla mütareke, Cem Sultan'ın ölümü
    * 1497 - İlk Rus elçisinin İstanbul'a gelişi
    * 1498 - Lehistan Seferleri
    * 1499 - Venedik Harbi




  • Benide Eklermisin
  • İKİNCİ MAHMUT ÇATIYA ÇIKINCA PADİŞAH OLABİLMİŞTİ..!

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••

    II. Mahmut 30. Osmanlı padişahıydı.

    20 Temmuz 1785 tarihinde İstanbul'da doğdu. Öğrenimi ile Sultan III. Selim padişahlığı sırasında bizzat meşgul olmuştur.

    Tahta çıkmadan 1 yıl 2 ay önce Sultan IV. Mustafa'nın veliaht-şehzadesi oldu.Avrupa'daki yenileşme hareketlerini benimsemişti. Adalet işlerine gereken önemi verdi, yeni kanun ve tüzükler hazırlattı ve bu sebeple kendisine "Adli" sanı verildi.

    Şiiri, edebiyatı ve bilimi seven, halk arasında dolaşmayı ve onların dertlerini dinlemeyi gerekli gören Sultan II. Mahmut, Osmanlı İmparatorluğunu gerek sosyal bakımdan, gerekse uygarlık açısından ileri bir ülke yapmaya çalıştı. 14 Mart 1827'de, İstanbul'da, Türkiye'nin ilk tıp okulu olan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'yi kurdu.
    Sultan II. Mahmut yakalandığı verem hastalığından kurtulamayarak, 1 Temmuz 1839 günü dinlenmek için gittiği kardeşi Esma Sultan'ın Çamlıca'daki köşkünde, 54 yaşında vefat etti. Büyük bir cenaze töreni ile halkın gözyaşları arasında Divanyolu'nda kendisi için oğlu Abdülmecit tarafından Mimar kardeşler Ohannes Dadyan ve Boğos Dadyan'ın inşa ettiği II. Mahmut Türbesi'ne defnedildi.
    İkinci Mahmutun Tatta geçişide bayağı maceralı olmuştu.
    Sultan Üçüncü Selim'in Islahatlarına yani yeniliklerine karşı çıkan askeri grup onu tahtından etmek için ona karşı bir darbe yapmıştı...
    Ancak ne var ki Üçüncü Selim bu işin sonunda hunharca katledilmiş yani şehit edilmiştir..
    Bu sırada Saraya giren asiler saraya girince herkesin hayatı tehlikeye girmiş,bu sırada Sarayda bulunan geleceğin İkinci Mahmutu Şehzade Mahmutta ödürülmek istenmişti.
    Ancak Cevri Kalfa isimli hanım adamların üzerine kızgın kül atarak oyalarken, şehzadeyi baca deliğinden dama çıkarartmıştı...
    Tam bu sırada Üçüncü Selime yardım etmek amacıyla Saraya askerleriyle beraber gelen Alemdar Mustafa Paşa Üçüncü Selimin cesediyle karşılaşınca Çatıda olduğunu öğrendiği İkinci Mahmudu ordan indirerek padişahlık tahtına oturtmuştur...İşte Tarihlerimize İkinci Mahmut diye geçen Padişah bu şekilde çatıya çıkartılmak suretiyle hayatını kurtarmış ardından da bu vesileyle padişah olmuştu..!
     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••
    2.Mahmut



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Oriental -- 10 Haziran 2008; 13:31:04 >




  • magnum_1453
    Mükemmelsin
  • Süper paylaşımlar

    magnum_1453 gene döktürmüşsün
  • Esağfirullah arkadaşlar naçizane amacımız yıllarca hep bize tarih derslerini sıkıcı bir üslupla anlattıkları ve hatta ben dahil bize tarihi sevdirmeyen nefret ettiren anlayışın yıkılması namıyla tarihin aslında eğlenceli olduğunu göstemek...
    Bunuda sizlerin destek ve anlayışlarıyla bir parça yapabildiysek ne mutlu bize...
    SEVGİLERİMLE...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Oriental -- 11 Haziran 2008; 1:02:10 >
  • KÜSTAH İNGİLİZ GENERALİ,KUDÜS FATİHİ SELAHADDİN EYYUBİ'NİN MEZARINI TEKMELEMİŞTİ!!!

    Tarihin yetiştrmiş olduğu en büyük İslam hükümdarları’ndan biri olan Selahaddin Eyyubi Hazretleri Haçlı kuvvetlerini yeni ya da gelişmiş askeri teknikler kullanmak yerine, çok sayıdaki düzensiz kuvvetleri birleştirip disiplin altına alarak askeri güç dengesini de kendi lehine çevirmeyi başardı. 1187’de bütün gücüyle, Latin Haçlı krallıklarına yöneldi. Düşmanlarının tümüyle yoksun olduğu komuta yeteneğiyle 4 Temmuz 1187’de tükenmiş ve susuzluktan bitkin düşmüş bir Haçlı ordusunu, Kuzey Filistin’de Tiberya yakınındaki Hittin’de sıkıştırdı. Tarihin büyük dönüm noktalarından biri olan Hittin Savaşı'nda Seladdin Haçlı ordusunu bir hamlede yok etmeyi başardı. Haçlıların verdiği kayıpların büyüklüğü Müslümanların Kudüs Krallığı’nın neredeyse tümünü ele geçirmesini sağladı. Akka, Betrun, Beyrut, Sayda, Nasıra, Caesarea, Nablus, Yafa ve Aşkelon üç ay içinde düştü. Salaheddin Haçlılara en büyük darbesini ise 88 yıl Frankların elinde kalan Kudüs’ü 2 Ekim 1187’de teslim alarak indirdi.
    Böylece Kudüs’ü tekrar Müslümanların kontrolüne geçmesini sağlayan Selahaddin Eyyubi 1193 yılı’nda vefat eyledi…
    Aradan yüzyıllar geçer .Bu sefer takvimler 1917 yi göstermektedir
    I. Dünya Savaşında sona yaklaşılıyor.
    Gazze'de İngilizler'e yenilen Osmanlı orduları gerilemekte.
    İngiliz orduları, Kudüs'ü 11 Aralık'ta ele geçirmiş.Şam ve Halep düşmüş....
    İngiliz Generali Allenby, Şam'da Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırılan Selahattin Eyyübi'nin türbesine gelir. Türbe içindeki sandukanın başına yaklaşır ve postalının ucuyla birkaç kez hafifçe vurur , mağrur, küstah ne acıdır ki onun tırnağı bile olamayacak kadar alçak olan İngiliz Genarali Allanby şöyle der;
    " Kalk Selahattin, biz, yine geldik.."
    Çünkü 500 küsur yıldır elimizde olan Kudüs maalesef ki o gün düşmüştür.

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••
    12.yy'a ait bir Arap yazma kitabı'nda ki Selahaddini Eyyubi resmi...
     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••
    Selahaddini Eyyubi Hazretlerinin Şam'da bulunan türbesi.
     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••
    Küstah General Allenby Kudüse girerken...




  • 
Sayfa: önceki 2627282930
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.