Şimdi Ara

Türk Bulgar toplumu nasıl oluştu, nasıl asimile oldu,Krum Han kimdir.

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
6
Cevap
1
Favori
1.555
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Merhaba arkadaşlar,Aşağıdaki yazıyı Prof.Dr. İbrahim Kafesoğlu'nun "Türk Milli" kültürü adlı eserinden alıntıladım, önemli olmadığını düşündüğüm çok az bir kısmını atladım, atladığım kısmını ilgili kitaptan okuyabilirsiniz, ayrıca "wikipedia" da konu ile alakalı benzer bilgiler var.

    "Bulgar" kelimesi 5. asrın 2. yarısından önce mevcut değildi; ilk defa, 482 yılında, Bizans imparatoru Zenon'un, Do-ğu- Got'larına karşı savaşmak üzere, askeri yardımlarına müracaat ettiği Karadeniz kuzeyindeki topluluk ismi olarak ortaya çıkmıştır. Bulgar adı bir tarihi hadiseden doğmuş idi: Avrupa Hun hükümdarı Attila'nın olumu üzerine evlatları ile tabi kavimler arasında patlak veren mücadelelerde Attila’nın 2. oğlu Dengizek’in 469'da ölümünden sonra, bunun küçük kardeşi İrnek idaresinde Orta Avrupa'yı terekeden Hun kütleleri Karadeniz kıyılarında buluştukları başka Türk zümreleri ile karışmışlardı. Bu karışmadan doğan yeni topluluk Türkçe "Bulgar" diye anılmağa başladı. Başlangıçtan 765 yılına kadar Bulgar hükümdarlarının adlarını ve hakanlık surelerini gösteren ve bugün ancak, daha geç zamandan kalma bir Rus kroniğinde İslavca tercümesine sahip olduğumuz "Bulgar hakanları listesinde İrnek, Bulgar hükümdar sülalesinin atası olarak görünmektedir. Hun kütleleri ile karışan bu Türklerin asıl adı Ogur"du ve Tuna ağzından Volga’ya kadar Karadeniz kuzeyi bozkırlarında, daha sonraki Peçenekler ve Kumanlar gibi ayrı boy birlikleri halinde oturuyorlardı.

    Ogurlar Oğuzların kardeşleridir. Herhalde birbirlerinden çok erken devirlerde (en geç MO. 3. asırdan önceleri) ayrılmış olmaları (bk. yk. Türklerin yayılmaları) dolayısıyla, dillerinde bazı fonetik değişmeler meydana gelmiştir. En acık fark da ana Türkçe’ deki Z sesinin Ogur lehçesinde R'ye çevrilmiş olmasıdır.

    Batı Sibirya'daki yurtlarında iken, Orta Asya'da Çi-çi Tanhu devletinin çöküşünden (M.O. 36) sonra aynı bölgeye çekilen Hun kalıntıları ile komşu oldukları anlaşılan Ogurlar’ın, daha sonra batıda süratle bir dünya imparatorluğu durumuna giren Avrupa Hunlarına bağlandıkları, bilhassa Saragurların Attila zamanındaki rollerinden bellidir. Hun imparatorluğu parçalanıp merkezi otoritenin kaybolması (460-470 yıllan) üzerine, bu defa Hun kütleleriyle beraber, batıdan geldiği bilinen İrnek etrafında toplanarak, Bulgar devletini kurdukları görülüyor. Ogurlar İrnek'in halefi Mundo (Muncuk?) ve ondan sonra gelen 4 hükümdar zamanında, 550'lere kadar, aralarındaki birliği sürdürmüşlerdi.



    A. BUYUK BULGARYA

    Devlet teşkilatı düzenindeki ilk Bulgar birliğinde On-ogurlar’ın çoğunluk oldukları anlaşılmaktadır. Bunlar 6. yüzyıldan itibaren Bizans, Ermeni ve Süryani kaynaklarında Kuzey Kafkasya'da gösterilmişlerdir, hatta buraya "Patria Onoguria" (On-ogurlar’ın yurdu) denilmiştir (700'ler). 8. asrın ilk yansında da Azak denizine doğru yayıldıkları goruluyor849. İslam kaynaklarındaki, bilmece gibi, okunup açıklanması güç "V.n.ndr, V.I.ndr, vb." adlı kavmin bunlar olması lazımdır (On ogundur=On-oğur) 630'da Orta Asya'da Gok-Turk imparatorluğunun fetret devresine girmesi üzerine, Hazarlar gibi Bulgarlar da idareyi kendi ellerine alarak "Büyük Bulgar" devletini kurdular. Bunda aynı zamanda Avarlar ’ın, 626'daki başarısız İstanbul kuşatmasını müteakip hakanın olumu (630) üzerine, Balkanlarda ve Doğu Avrupa'da herhangi bir siyasi nüfuz iddiasında bulunamayacak kadar zayıf düşmelerinin de tesiri ihtimal içindedir. Devletin kurucusu başbuğ Kourt (—Kurt) Doulo adındaki hükümdar sülalesine mensup idi. O. Pritsak'a göre bu hanedan ta Mete-Mo-tun (=Biktun. M.O. 209-174)'dan beri Hun tanhuları yetiştiren unlu Tu-ko (Tu-ku) ailesidir (Çince ‘deki şekli Tu-ko-d'o-klak, duo klo=Doulo)854 ki, bu suretle Bulgar hükümdar sülalesi (İrnek ve ondan 300 sene önce huk.um sürdüğüne -Hakanlar listesinde- işaret edilen Avitokhol yolu ile) Asya Hun tanhuları ailesine bağlanır.

    Kurt'un dağınık Ogur kabile birliklerini birleştirerek siyasi teşkilat meydana getirdiği ülkesine "Büyük Bulgarya" ("Magna Bulgaria") deniyordu. Fakat devlet uzun sürmedi; Herakleios devri Bizans'ı ile oldukça sıkı münasebetlerde bulunduğu anlaşılan kurucusunun ölümünden (665) az sonra, komşu Hazar hakanlığının baskısından parçalandı. Çoğunluğu Otuz-ogur olan bir kütle kuzeye çekildi (Dış Bulgarlar=İtil Bulgarları); Kurt'un oğullarından Bat-Bayan, Hazarlara tabi olarak, Macarların ve On-ogur Bulgarların başında Kafkasya'daki yurtta kaldı. Bugünkü Balkarlann bunların halefleri olduğu sanılıyor. Bat-Bayan'ın küçük kardeşi Asparuh kalabalık Bulgar kütleleri ile Tuna'ya yöneldi (Ic-Bulgarlar). Balkanlara gecti (668) ve elverişli toprakları zapt ederek yeni Bulgar devletini kurdu (679) ve bu devlet, yıllık vergiye bağlanan Bizans tarafından 681 tarihli anlaşma ile tanındı.

    B- TUNA BULGAR DEVLETİ

    Asparuh(679-702)'un, imparator Konstantinos IV'un mukavemet teşebbüslerini kırarak Dobruca'nın guneyinde kurduğu ve kısa zamanda askeri, siyasi yönlerden geliştirdiği devlet İtil Bulgarları'nınkine nispetle "küçük" sayılmış olmakla beraber, Ogur Türkleri tarafından kurulan en uzun ömürlü siyasi teşekküldür. Devletin sağlam temellere oturtulduğu, Bizans ve Avar imparatorlukları gibi iki büyük güç arasında varlığını korumasından anlaşılır. Dışarıdan gelen Bulgar Türklerinin (bunlara ilmi yayınlarda proto-Bulgar da denir) Balkanlardaki İslav kütlelerini maharetle kendilerine bağladıkları görülmektedir.

    Umumiyetle kabul edildiğine göre Bulgarlar, devlet fikrine yabancı olarak ufak kabile hayatı yaşayan İslav halka vatan, devlet ve millet kavramlarını öğretmişler, onları teşkilatlandırarak, daha sonra Bizans'a karşı kendilerini koruma kabiliyeti ile donatmışlardır.

    Nihayet 9. asır başında, Orta Avrupa'da Avar hakanlığının Franklar tarafından tam bir çöküntüye götürüldüğü yıllarda Krum adlı unlu bir Bulgar hükümdarının iktidara geldiği görüldü (803-814). Güney Macaristan ile Transilvanya'yı hanlık sınırları içine katan "mahir harp adamı ve aydın teşkilatçı" Krum gibi kudretli bir komşudan ürken Bizans imparatoru Nikephoros I, erken davranarak onu baskıya almak düşüncesi ile harekete geçti (811). Hanlık başkenti Pereyaslav (Preslav. Şumnu'nun güneybatısında, Catalar koyu yanında)'ı tahrip etti ve ilerledi. Fakat hızla gelişen çetin savaşlar Nikephoros'un yenilmesi, ordusunun imhası ve kendisinin savaş meydanında ölmesi ile neticelendi. Dört buçuk asra yakın bir zamandan beri ilk defa bir Bizans imparatoru düşman elinde can veriyordu. Arkasından, imparatorluğun doğu eyaletlerinden getirilen birliklerle takviyeli kalabalık ordusu başında Bulgarlar üzerine yürüyen Mikhael II’i de mağlup eden Krum Han, âdeta Bizans'ı ortadan kaldırmağa hak kazanmış ve "altın mızrağını Yaldızlı Yaldızlı Kapu’ya asmağa" and içmişti O Sardika(Sofya)’yı (809'da), Niş ve Belgrat şehir-kalelerini işgal ederek Orta Avrupa-Yakın Doğu arası en büyük ticaret ve askeri sevkiyat yolunu kontrolü altına almıştı. 813'de Filibe üzerinden Edirne'ye ulaştı, burayı muhasara altında bırakarak süratle ilerledi. İstanbul'u kuşattı (814 baharı). Fakat saldırıların en hummalı zamanında ansızın ağzından, burnundan kan boşanmak suretiyle oluverdi (13 Nisan
    814)
    Oğlu Omurtag Han (814-831) Bizans imparatorluğu ile derhal 30 senelik bir ticaret antlaşması imzalamakla isabetli bir davranış gösterdi. Frank imparatorluğu ile uzlaşma teşebbüsleri sonuç vermeyince istemeyerek de olsa silaha müracaat eden ve Tuna-Sava-Drava havzasını almak, Maroş nehri vadisindeki, Orta Avrupa'nın -ta Roma devrinden beri terk edilmiş olan- en büyük tuzlalarını yeniden işletmeğe açmak suretiyle devletine emniyet ve büyük bir servet kaynağı kazandıran Omurtag Han zamanı Tuna Bulgarlarının tarihleri boyunca en parlak devirleri olmuştur. Kurulan şehirler, saraylar, geniş ölçüde inşaat ve imar, su yolları, abideler, bu arada G. Feher tarafından harabeleri ortaya çıkarılan Pliska (Şumnu'nun kuzeydoğusunda Aboba koyu yanında) ve Preslav şehirleri ile Madara kasabası (Şumnu'nun doğusunda) civarında yüksek bir kaya üzerinde 40 m 'lik yeri kaplayan, kitabeli, Krum Han'ın atlı kabartması o çağın hatıralarıdır.

    Fakat sayıca, yerlilere nispetle şüphesiz pek az olan Bulgar Türklüğü, yavaş yavaş, o tarihlerde yazıları bile olmayan ve yukarıdaki Grek harfleri ile Grekçe yazılı kitabelerden de anlaşılacağı üzere Bizans kültürünün tesiri altındaki İslav çoğunluğunun etnik baskısını hissetmeğe başlamıştı. Teşkilatlandırılan İslavlar devlet hizmetlerine alınıyor, Türk unsurun yerlilerle evlenmeleri artıyor, idare tekniğinin zaruri sonucu olarak kalabalık yerli halk dili üst tabakada yayılıyor ve Türkler Slavlaşıyordu. Omurtag Han'dan sonra daha da hızlanarak devam eden bu oluş (Malamır, 831-836; Presiyan, 836- 852 zamanları), Boris Han 877 (852-889)'ın 864'de Ortodoksluğu resmen kabul ederek, o zamana kadar tek yaratıcı "Tangra~Tangry" (=Tanrı) inancında yaşayan Bulgarları Hıristiyanlaştırması ile tamamlandı. 869-870'de-ki İstanbul kiliseler toplantısında Bulgar kilisesinin müstakil piskoposluk olarak batı (Katolik) kilisesi temsilcilerince tanınması üzerine Roma'nın Balkan yarımadasındaki iddialarının sona ermesi ile Türk devleti büsbütün karakterini kaybederek slav-Bizans kültür çevresine girdi.

    C- İTİL (VOLGA) BULGAR DEVLETİ

    "Büyük Bulgarya" devletinin parçalanması üzerine İtil-Colman (Kama) sahasına çekilen Bulgarların çoğunluğunu buraya yakın oturdukları bilinen Otuz-Ogurlann teşkil ettiği anlaşılıyor. Bölgenin yerli halkı Fin-Ugorları (Ceremis, Mordva, Zuryen, Votyak kavimleri vb.) da idarelerine alan Bulgarların orada Hunlardan, Sabarlardan, Uzlardan ve Hazarlardan da bazı kalıntılar buldukları muhakkaktır. Böylece bölge daha büyük süratle Turkleşmiş Oluyordu. itil Bulgar devletinin ilk devirleri hakkında -12. asırda Volga nehir yoluna hâkim olmak için Rus knezlikleri ile yapılan bazı mücadeleler dışında fazla aydınlatıcı bilgi bulunmuyor. Ancak, Bulgarların bir müddet Hazar hakanlığına bağlı bulunmuşlarsa da, sağlam bir siyasi teşkilat kurdukları, bu devletin Moğol istilasına kadar 5.5 asır yaşamasından anlaşılabilir. Bunun sebebi, Bulgarların ziraate elverişli topraklan değerlendirebilen mahir çiftçiler olmaları, aynı zamanda ticaretten de iyi anlamaları idi. Orta İtil sahası tabiat zenginliği ve ulaşım bakımından gerekli imkânlara sahipti. Kuzey bölgelerini Hazar denizi-İran-Kafkaslar-Türkistan ve dolayısıyla Orta Asya'daki büyük kervan yoluna bağlayan, o cağlarda trafiği sık Volga, Kama gibi büyük nehirleri ve bunların Ak-İtil, Vyatka, Susma, Sura vb. gibi kolları ve ayrıca verimli toprakları, otlakları, ormanları, hayvancılığı, dericiliği (Bizans'a kadar yayılan "Bulgari" sahtiyanı meşhurdu), kürkçülüğü ile Bulgar ülkesi, bilhassa Hazar hakanlığının zayıfladığı yıllardan itibaren sıhhatli bir varlık halinde gelişmişti. Bulgarlar birçok şehir ve kasabalar kurmuşlardı:

    Suvar, Osal, Tetiş, Cuke-tav, Zuye, Kaşan, Kermencuk, Kazan (eski Kazan). Bunlann arasında Volga-Kama kavşağına -güneye doğru-100 kilometre kadar mesafede İtil kıyısındaki başkent "Bulgar" şehri 9.-12. Yüzyıllarda Doğu Avrupa'nın en mühim ticaret merkezi idi. Doğuda Başkırtlar, batıda Burtaslar ve Ruslar ile sınırlanan memlekette Bulgarların başlangıçta birer han'ın idaresinde 4 grup (Bulgar, Suvar, Barsulaf İskit) oldukları, fakat 10. Asır ortalarından itibaren hepsinin bir han idaresinde birleştikleri sanılmaktadır. İtil Bulgarları hakkında en güvenilir bilgi Arap yazan İbn Fadlan tarafından verilmiştir. Ticari temaslar dolayısıyla İslam dini ve kültürünün yayılmağa başladığı ülkede, Bulgar hanı Almış, Müslümanlığı aslından öğrenmek istediğini Bağdad Abbasi halifesine bildirmiş, halife El Muktedir de din adamları ile mescit inşaı için mimarlardan kurulu bir heyeti Bulgar şehrine göndermişti. H. 309 (M. 921-922) yılı Martında yola çıkarak başkentte Bulgar hanını ziyaret eden (Mayıs 922) bu heyetin başkanı İbn Fadlan seyahat notlarında Bulgarlardan başka Oğuzlar, Peçenekler, Başkırtlar, Hazarlar ve slavlar hakkında da ilgi çekici malumat vermektedir. 10. asrın ilk çeyreğinde eski Türk teşkilat ve unvanlarını (Yıltavar= İlteber; buyruk ve turun = tudun?) muhafaza ettikleri anlaşılan İtil Bulgarları İslamiyet’i kabul etmekle Doğu Avrupa'da Türk-İslam kültürünün temsilcisi oldular. Camiler yapıldı, kadılık kuruldu (12. asrın 2. Yansında Bulgar kadısı, Yakub b. Noman), diğer İslam ülkeleri ile de bazı temaslar oldu ve bu İslam kültürü devletin çöküşünden soma da devam etti 13. asrın ilk çeyreğinde bile "Büyük Bulgarya" ("Magna Bulgaria") diye anılan İtil Bulgar Devleti Moğollar tarafından yıkıldı. 1223'teki birinci Moğol saldırısı oldukça zararsız atlatıldı ise de, Batu Han idaresindeki asıl büyük ordu Doğu Avrupa'da ilkin Bulgarlara çarptı. Ahaliyi öldüren, şehirleri ve köyleri yıkan Moğollar mescit, cami ve hamamlarla süslü, 50 bin nüfuslu Bulgar şehrini de tamamıyla tahrip ettiler (1236). Onlar çekildikten sonra, Deşt-i Kıpçak’ta kurulan Altın-Ordu hanlığı zamanında kılıç artığı Bulgarların yeniden şenlendirmeğe çalıştıkları eski Bulgar şehri Pulat, Timur Han tarafından ikinci defa ağır tahribata uğratıldı (1361) ve üçüncü defa, Timur'un Altın-Ordu hanı Toktamış'a karşı yaptığı sefer esnasında tahrip edildi (1391). Tutunmasına imkân kalmayan halk dağıldı. Bir kısmı Kama'nın kuzeyine Kazan nehri boyuna göçtü. 15. yüzyıl ortalarında buralarda Bulgar-Kıpçak karışımı Müslüman ahali bulunuyordu ki, sonraki Kazan Hanlığının esas nüfusunu bunlar teşkil etmiştir. Diğer taraftan, dilleri Ogur Türkçesi’nin bir lehçesi olan, aynı bölgedeki Cuvaşlar’ın eski Bulgarların torunları olduğu kabul edilmektedir

    Krum Han (Bulgarca: Крум) (ö. 13 Nisan 814), 803 öncesi - 814 yılları arasında hüküm süren Tuna Bulgar Devleti hanı.
    9. asır başında, Orta Avrupa'da Avar hakanlığının Franklar tarafından tam bir çöküntüye götürüldüğü yıllarda Krum adlı unlu bir Bulgar hükümdarının iktidara geldiği görüldü (803-814).
    Krum Tuna Bulgarları'nın Orta Asya uygarlığından çıkıp Slavlaşmaya başladığı bir yerde doğdu. Babası Toktu, Asya kökenli bir göçebe beyiyken annesi Slav'dı. Krum da açık renk saçları ve açık renk gözleriyle Bulgarların Slavlaşması sürecinin örneklerindendir.
    Krum Han Şarlman'ın zayıflattığı Avarlar'a ölümcül darbeyi vurdu ve 805'te Doğu Avrupa bozkırlarındaki en büyük güç haline geldi, bu sayede hem Asyalıların, hem Slavların dikkatini çekti. Batıda Karpatlar'ı ve güneyde Tuna Nehri'ni aştı, hem batının hem doğunun imparatorlarını tehdit ediyordu.
    Güney Macaristan ile Transilvanya'yı hanlık sınırları içine katan "mahir harp adamı ve aydın teşkilatçı" Krum gibi kudretli bir komşudan ürken 802’de tahta geçmiş olan Bizans imparatoru Nikephoros I, erken davranarak onu baskıya almak düşüncesi ile harekete geçti (811)
    Hanlık başkenti Pereyaslav (Preslav. Şumnu'nun güneybatısında, Catalar koyu yanında)'ı tahrip etti ve ilerledi. Bizanslılar katliama giriştiler, buna karşın Krum kadınları bile silahlandırarak direnişi örgütledi.Hızla gelişen çetin savaşlardan sonra imparator Nikephoros tuzağa düşürülüp öldürüldü ve Krum, imparatorun kafatasını gümüşle kaplı bir şarap kadehi hâline getirterek zaferinin simgesi olarak kullandı. Dört buçuk asra yakın bir zamandan beri ilk defa bir Bizans imparatoru düşman elinde can veriyordu.
    I. Nikephoros'un yerine oğlu Stavrakios geçti. Ancak o da Krum'a karşı savaşırken boynuna aldığı yara yüzünden tahttan çekildi ve ardından öldü.
    Trakya'yı istila eden Krum, Konstantinopolis'i bile tehdit edecek duruma gelmişti. Krum Han, âdeta Bizans'ı ortadan kaldırmağa hak kazanmış ve "altın mızrağını Yaldızlı Kapu’ya asmağa" and içmişti.İmparatorluğun doğu eyaletlerinden getirilen birliklerle takviyeli kalabalık ordusunun başında Bulgarlar üzerine yürüyen Mikhael II Bulgarlarla Edirne yakınlarında karşılaştı. Ağır bir yenilgiye uğrayan Mikhael canını zor kurtardı ve bu olaydan sonra tahtı bırakıp kendini dine verdi.
    O Sardika(Sofya)’yı (809'da), Niş ve Belgrat şehir-kalelerini işgal ederek Orta Avrupa-Yakın Doğu arası en büyük ticaret ve askeri sevkiyat yolunu kontrolü altına almıştı. 813'de Filibe üzerinden Edirne'ye ulaştı, burayı muhasara altında bırakarak süratle ilerledi. İstanbul'u kuşattı (814 baharı). Fakat saldırıların en hummalı zamanında ansızın ağzından, burnundan kan boşanmak suretiyle olüverdi (13 Nisan 814)

    G. Feher tarafından harabeleri ortaya çıkarılan Pliska (Şumnu'nun kuzeydoğusunda Aboba koyu yanında) ve Preslav şehirleri ile Madara kasabası (Şumnu'nun doğusunda) civarında yüksek bir kaya üzerinde 40 m 'lik yeri kaplayan, kitabeli, Krum Han'ın atlı kabartması o çağın hatıralarıdır.

     Türk Bulgar toplumu nasıl oluştu, nasıl asimile oldu,Krum Han kimdir.

    Krum zamanında Bulgaristan (açık renkli alanlar Krum'un işgal ettikleridir.)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi AlbatrosD.IIIFazılBey -- 16 Şubat 2016; 17:50:36 >







  • Bulgarların asimile olmasında enbüyük pay Hristiyanlıktır.



    Birde şimdikiler bu hanlığa sahip olmuyormu. Soruyorum Hanların aadlarndan hangisi slavca cevap verin cevap yok.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: MogoLKhan

    Bulgarların asimile olmasında enbüyük pay Hristiyanlıktır.



    Birde şimdikiler bu hanlığa sahip olmuyormu. Soruyorum Hanların aadlarndan hangisi slavca cevap verin cevap yok.

    Ayrıca, zaten nüfusca da fazla olan slavlar ile evlenmeleri/akrabalık kurmaları asimile olmalarını kolaylaştırmıştır.
  • Bu asimilasyon öyle bir noktaya gelmiştir ki, Bulgarların bugün konuştuğu Bulgarca dili, Rusça'ya günümüzde, eğer Ukraynaca, Belarusça gibi Doğu Slav dillerini bir tarafa bırakırsak, en çok benzeyen dildir. Bakın Sırpça'dan, Lehçe'den daha çok benziyor. Sebebi ise şudur: Bulgarlar da Ruslar gibi Eski Kilise Slavcası (Old Church Slavonic) geleneğini devam ettirmişlerdir. Slav dillerinin ana dili bu bahsettiğim Old Church Slavonic'tir. Hepsi bu dilden dallanmıştır ve buna Bulgarca ile Rusça son derece sadık kalmıştır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-82BEAE867 -- 7 Kasım 2017; 21:18:46 >
  • Devlet kademelerine Slavların gelmesi de asimile olmalarında etkili olmuştur.
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.