Şimdi Ara

TANRI 20 SORUDA KANITLANIR

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
1.365
Cevap
23
Favori
44.912
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
53 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Sorulması gereken soru gezegene denizler nasıl geldi ?(meteor)bitkiler nasıl ortaya çıktı (oksijen ve uygun iklim şartlar??)tek hücreli canlılar nasıl ortaya çıktı?(meteor?)kambriyen dönemine geldiğimizde çok hücreli canlılar aniden mi ortaya çıktı? peki ortaya çıkan canlıların cinsiyetleri nasıl ortaya çıktı ?(meteor ? oksijen ?rahim?)tek hücreden çok hücreli canlıya evrimleşmek ?)yoksa tek hücreli canlılardan bağımsız çok hücreli canlıların meydana gelmesi?(genetik yapıları tamamen farklı)bu arada ozon tabakası ,güneş sistemi ,galaksi sistemi ve evrenin bütününün dünyaya yansımasını kaçırmadan düşündüğümüzde ortaya bir imkansızlık abidesi çıkıyor.Sorun evrim gibi gözükmüyor evrimdende öncesi ilk canlıların oluşumu-ortaya çıkması ,ozon tabakasının ortaya çıkması ,gezegen ,güneş sistemleri ve yıldızların birbirine yörüngeleri,etkileri ve söyleyebilirim ki bilimsel diye anlatılan teorilerin bize oldukça dogmatik saçmalıklardan ibaret gözükmesi.


    1-Eşeyli üremenin nasıl ortaya çıktığı açıklanmalı
    2-Big bang'in nasıl ortaya çıktığı açıklanmalı
    3-Göz,beynin ve homolog uzuvların nasıl ortaya çıktığı açıklanmalı
    4-Dünyadaki ilk hücre ve proteinin oluşumunu açıklanmalı(abiyogenez)???
    5-Gezegenler kendi etrafında dönüyor güneşin etrafında dönüyor güneş millkyway galaksisinin merkezindeki karadelik etrafında dönüyor peki nasıl açıklanmalı?
    6- Işık hızını geçmek mümkün değilken big bang sırasında ışık hızı geçildi peki nasıl gerçekleşti açıklamalısın ?
    7-Virüs ve bakteriler insan sağlığına zararlı iken nasıl bazı virüs ve bakterilerin insan bedenine katkısı var ? açıklamalısın
    8-Ateist olan Evrimciler balinanın denizden karaya geçtiğini sonrada karadan denize geçtiğini iddia ediyor nasıl gerçekleşebilir açıklanmalı
    9-İnsanlarda bayanların göğüs dokusu ve kemiklerin anatomisi hamileliğe uygun olarak anatomide dizayn edilmiş anne rahminde çocuk gelişirken iskelet yapısı bunun önüne geçmiyor bir adet boşluk bulunuyor erkekte yok bu nasıl olur açıklanmalı
    10-Canlılarda bulunan süpersimetri nasıl oldu açıklanmalı
    11-nörotransmitter nasıl oluştu onu merak ediyorum açıklanmalı
    12-karanlık madde nedir ??? nasıl big bangten sonra oluştu bilim araştırıyor ??? Karanlık madde nerden geldi Nasıl oluştu açıklanmalı
    13-Güneş'in neden gezegenler ile yörüngesinin aynı olmadığını karadeliğin etrafında spiral şeklinde döndüğünü açıklanmalı
    14-Beyne gelen ışık ilk göze ulaşıyor güneş ışığı beyne ters gönderiliyor beyin görüntüyü düzeltiyor bu nasıl gerçekleşiyor açıklanmalı
    15-Saniyede binlerce hücre yenileyeniyor bu nasıl oluyor açıklarmısın ???
    16-Bedenimiz alınan kalorileri oldukça tasaruflu kulanarak oldukça fazla enerji üretip kulLanıyor bu nasıl oluyor açıklanmalı
    17-hücre bazı özel molekülleri (organik bağ)farkedip beden için kulanıyor bunun ayrımını ona kim kodlamış bu nasıl gerçekleşiyor açıklanmalı
    18-Bukalemun gibi sürüngenlerin nasıl bulunduğu ortamın rengini hücrelerine yansıtıyor ve uyguluyor bunun ilk oluşumunu abiyogenez olarak açıklanmalı
    19-Mikro-makro evrim arasındaki farklar??
    20-Madde ve anti madde nasıl doğru oranda etkilişime girdi organizmaların yaşayabilceği bir evreni ortaya çıkardı.(big bang sorusu)

    20.soruyu ekledim.Bu bilimin henüz çözemediği araştırdığımız bir konu anti made ve madde birbirlerini yok ettiler etkilişeme girerek böylece uzay boşluğundaki kütleler , gezegenler ve yıldız tozları ortada kaldı uzay tamamen boşluktan ibaret olabilirdi.Big Bang(kozmoloji ,fizik )


    21..Big bang'in tüm elementleri ortaya çıkarması ??








    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR



    500 Amino Asit Molekül Oluşabilme ihtimali 10^25 = 1E+25

    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR

    Spontan Generasyon Teorisi (Abiyogenezis)

    Uzun yıllar, canlıların kendiliğinden meydana geldikleri görüşü, oldukça fazla bir taraftar bulmuştu. Bunlara göre, canlılar, çamurdan, dekompoze organik materyallerden, sıcak sulardan ve benzer karakterleri gösteren durumlardan orijin almaktadır

    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR


    Which One intelligent Design ? ( Hangisi tasarım ? )

    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR

    insan beyni yaklaşık 100 milyar nörona sahip

    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR


    Proteinin Oluşabilme ihtimali




    Evrendeki tüm maddeler kendinden daha büyük bir kütle çekim kuvveti yörüngesinde döner.




    Black Hole (Karadelik) Galaksi merkezlerinde karadelikler bulunur ve galaksi samanyolu kolları merkezdeki karadelik etrafında yörüngesini tamamlar.


    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR



    Karanlık madde, kozmoloji ve astronomi ile ilgili gözlemleri açıklamak için öne sürülen bir madde türüdür. ... Evrendeki toplam madde miktarının yaklaşık %84'ünün karanlık madde olduğu düşünülüyor. Karanlık maddeyi oluşturan parçacıkların niteliği, günümüzde hâlâ tartışma konusudur

    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR


    The helical model - our solar system is a Vortex



    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR



    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR


    1 hücrenin oluşma ihtimali Devasa büyüklükteki genişleyen evrenden daha büyük

    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR






    Miller Deneyi Aldatmacası 1.bölüm

    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR


    Miller Deneyi Aldatmacası 2.bölüm




    ''Fizik Yasaları Tanrının Eseridir''Albert Einstein

    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR



    Nörotransmitter-Miyelin kılıf




    Bağışıklık hücreleri, şeker, protein, yağ, hormonlar



    Kalp - kan damarları sirkülasyonu

    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR


    Richard dawkins hakkındaki düşüncelerimi biliyorsunuz kendisi ateizmin aktivistliğini üstleniyor bundan oldukça keyif alıyor aynı zamanda çok duygusal bir insan bizim Caner taslaman'ın ateist versyonu gibi fakat bazen ateizmi savunmak isterken kendi branjı dışındaki konulara giriyor .Kendisi zoolog hayvan bilimci fakat kozmoloji ve fizik hakkında tartışmalara giriyor ve şarlatanlık yapıyor.Atomlar ve yıldız tozları bir organizmaya dönüşebilir mi ??? Richard Dawkins yıldız tozlarının, elementlerin ve atomların aniden canlıya dönüştüğünü düşünüyor Durum içler acısı video aşağıda izleyebilirsiniz.








    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR


    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR

    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR



    CNN'in web sayfasında 25 Eylül 2002 tarihinde yayınlanan "Humans, chimps more different than thought"(İnsanlar, şempanzeler düşünüldüğünden daha farklı)" başlıklı yazıda bu araştırmanın sonuçları şöyle haber veriliyor: Yapılan yeni genetik araştırmaya göre, insanlar ve şempanzeler arasında bir zamanlar inanıldığından çok daha fazla farkılık var. Biyologlar uzun bir süre şempanzelerin ve insanların genlerinin %98.5 benzer olduğunu savundular. Ancak California Institute of Technology'den bir biyolog, bu hafta yayınlanan çalışmada, genleri karşılaştırmak için kullanılan yeni bir yöntemin insanlar ve maymunların arasındaki genetik benzerliğin yalnızca %95 oranında olduğunu gösterdiğini açıkladı. Araştırma, insan DNA zincirindeki 3 milyon baz çiftinden 780.000 tanesini şempanzelerinki ile karşılaştıran bir bilgisayar programına dayanıyordu. Daha önceki araştırmacıların bulduklarından daha fazla birbirine benzemeyen bölüm buldu ve DNA bazlarının en az % 3.9 oranında farklı olduğu sonucuna varıldı. Bu durum onu, türler arasında yaklaşık %5 oranında genetik bir farklılık olduğu sonucuna götürdü..-1- Darwinizm'e olan koyu bağlılığı ile tanınan İngiliz bilim dergisi New Scientist de aynı konuyu 23 Eylül 2002 tarihli internet haberinde "Human-Chimp DNA Difference Trebled" (İnsan-Şempanze Genetik Farkı Üç Katına Çıktı" başlığıyla haber yaptı: İnsan ve şempanze DNA'ları arasında yapılan yeni karşılaştırmalara göre, eskiden düşünüldüğünden daha eşsiziz.
    Uzun bir süre, en yakın akrabalarımız ile genetik yapımızın 98.5% benzeştiği görüşü savunuldu. Şimdi bunun yanlış olduğu ortaya çıkıyor. Gerçekte, genetik yapımızın %95'den daha az kısmını paylaşıyoruz , şempanzeler ile aramızdaki farklılık düşünüldüğünden 3 kat daha fazla. -2- Bu bulguyu ortaya çıkaran biyoloğun ulaştığı sonucu, evrim teorisine göre değerlendirmeye devam ediyor, ancak aslında bunu yapması için bilimsel bir neden yok. Çünkü, evrim teorisini ne fosil kayıtları ne de genetik veya biyokimyasal veriler destekliyor. Aksine, kanıtlar dünyadaki değişik hayat formlarının birdenbire, evrimsel ataları olmadan ortaya çıktığını gösteriyor ve bunların kompleks sistemleri bir "akıllı tasarım"ın, yani yaratılışın varlığını ispatlıyor. Genetik Bilimi Evrime Meydan Okuyor Gerçekte değişik türler arasındaki benzerliklerden hiçbirisi evrimsel bir ilişkiyi göstermez. Farklı türlere ve sınıflara ait canlıların DNA ve kromozom analizleri sonucunda elde edilen bulgular karşılaştırıldığında, canlıların DNA ve kromozomlarındaki benzerliklerin ya da farklılıkların, öne sürülen hiçbir evrimci mantık ya da bağlantıyla uyuşmadığı çok açık bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Evrimci teze göre canlıların kompleksliklerinde kademeli bir artış yaşanmış olmalı, buna paralel olarak da gen sayılarının kademeli olarak artması beklenmelidir. Fakat elde edilen veriler bu tezin tamamen hayal ürünü olduğunu göstermektedir. Moleküler karşılaştırmaların evrim teorisi lehinde değil, aleyhinde sonuçlar verdiği, 1999 yılında Science dergisinde yayınlanan "Is It Time to Uproot the Tree of Life?" başlıklı bir makalede de kabul edilmiştir. Elizabeth Pennisi imzalı makalede, Darwinist biyologların "evrim ağacını" aydınlatmak için yürüttükleri genetik analiz ve karşılaştırmaların tam aksi yönde sonuç verdiği belirtilmiş, "yeni verilerin evrimsel tabloyu kararttığı" ifade edilmiştir: Bir yıl önce, bir düzineden fazla mikroorganizmanın yeni dizinlenmiş genomlarını inceleyen biyologlar, bu bilgilerin yaşamın erken zamanlarının tarihi hakkındaki kabul edilmiş çizgileri destekleyeceğini ummuşlardı. Ama gördükleri şey onları şaşkına düşürdü. O an mevcut olan genomların karşılaştırılması, yaşamın büyük gruplarının nasıl ortaya çıktığına dair tabloyu aydınlatmamakla kalmadı, onu daha da karışık hale getirdi. Ve şimdi, elde bulunan 8 yeni mikrobial dizilimle birlikte, durum daha da kafa karıştırıcı bir hal aldı... Çoğu evrimci biyolog, yaşamın başlangıcını üç temel alemde bulabileceklerini düşünüyorlardı...
    Tam DNA dizilimleri, başka türlü genlerin karşılaştırılmasının yolunu açtığında, araştırmacılar basitçe bu ağaca daha fazla detay ekleyeceklerini umuyorlardı. Ama "hiç bir şey gerçekten bu kadar daha uzak olamazdı" diyor Claire Fraser, Rockville Maryland'deki The Institute for Genomic Research'ün başkanı. Aksine, (genetik) karşılaştırmalar, hem rRNA ağacıyla hem de birbirleriyle çelişki içinde bulunan pek çok farklı hayat ağacı versiyonu ortaya çıkardı. -3- Ortak Tasarım Peki insanların DNA'larının % 95 oranında da olsa şempanzelerinkine benzemesi ne anlama geliyor? Bu soruyu cevaplamak için, insan ile başka canlılar arasında yapılan diğer bazı karşılaştırmalara da bakmak gerekiyor. Bu karşılaştırmalardan biri, insan ile nematod filumuna bağlı solucanlar arasında yapılmış ve % 75 benzerlik gibi ilginç bir sonuç ortaya çıkmıştır. -4- Öte yandan bazı proteinler üzerinde yapılan analizler de, insanı çok daha farklı canlılara yakın gibi göstermektedir. Cambridge Üniversitesi'ndeki araştırmacıların yaptığı bir çalışmada, kara canlılarının bazı proteinleri karşılaştırılmaktadır. Hayret verici bir şekilde, yaklaşık bütün örneklerde insan ve tavuk, birbirlerine en yakın akraba olarak eşleşmişlerdir. Bir sonraki en yakın akraba ise timsahtır. (5) Tüm bu tablonun gösterdiği ise şu: İnsan ve diğer canlılar arasında genetik benzerlikler var. Ama bu benzerlikler herhangi bir "evrim şeması" ortaya çıkarmıyor. Bu genetik benzerliklerin var olması ise, son derece doğal, hatta kaçınılmaz. Çünkü insan bedeni de diğer canlılarla aynı malzemeden, aynı atomlardan oluşuyor. İnsanın soluduğu hava, yediği besinler, içinde yaşadığı iklim hayvanlarınkiyle aynı. Dolayısıyla insan da diğer canlılarla benzer proteinlere ve bunların genetik kodlarına sahip. Ama bu, insanın diğer canlılarla ortak bir kökenden geldiği, onlardan evrimleştiği gibi bir anlam taşımıyor. Nitekim, farklı canlılar arasında yapılan genetik karşılaştırmalar, 150 yıllık evrim ağacını alaşağı etmiş durumda. Genetik bulgular, evrim teorisini reddiyor. Peki bu durumda canlılardaki benzer yapıların bilimsel açıklaması nasıl yapılabilir? Bu sorunun cevabı, Darwin'in evrim teorisi bilim dünyasına hakim olmadan önce verilmişti.
    Canlılardaki benzer organları ilk kez gündeme getiren Carl Linneaus ya da Richard Owen gibi bilim adamları, bu organları "ortak tasarım" örneği olarak görmüşlerdi. Yani benzer organlar veya benzer genler, ortak bir atadan tesadüfen evrimleştikleri için değil, belirli bir işlevi görmek için bilinçli bir şekilde tasarlanmış oldukları için benzerdir. Modern bilimsel bulgular ise, benzer organlar için ortaya atılan "ortak ata" iddiasının tutarlı olmadığını ve yapılabilecek yegane açıklamanın söz konusu "ortak tasarım" açıklaması olduğunu göstermektedir. Diğer bir ifadeyle, canlılar ortak bir planla yaratılmışlardır.


    Ateizm Çıkmazı: “Kambriyen Patlaması”

    Kambriyen patlaması, Kambriyen dönemin başlangıcında (yaklaşık 541 milyon yıl önce) Dünya'daki canlı çeşitliliğinde yaşanmış ani artıştır. Patlamadan kasıt canlı sayısındaki hızlı artıştır.(Kaynak wikipedia) Tek hücreden çok hücreli canlıya evrilip dönüşmenin imkansızlığı

    Unicellular ve Multicellar karşı karşıya(Tek hücreli sistem ile Çok Hücreli SİSTEM birbirinden tamamıyla farklıdır.)

    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR



    The Cambrian explosion or Cambrian radiation[1] was the relatively short evolutionary event, beginning around 541 million years ago in the Cambrian period, during which most major animal phyla appeared, as indicated by the fossil record(wikipedia)



    Ateizm Çıkmazı: “Kambriyen Patlaması” 2.bölüm

    Yaşı 4,5 milyar yıl civarında hesaplanan gezegenimizin, ilk 3,5 milyar yılında hayvan hayatından yoksun olduğu tahmin ediliyor. Yaklaşık ilk 4 milyar yıla ait gözle görülür bir fosil kayıt bulunmadığı için, bu zaman zarfında yeterince hayvan olmadığı anlaşılıyor. Bugüne kadar yeryüzünün hiçbir yerinde metazoer (çok ve farklı hücreli) hayvan fosili 600 milyon yıl yaşlı tortul tabakalarda bulunmamıştır. Fakat, yaklaşık 550 milyon yıl önce, okyanuslarda oldukça hacimli ve çeşitli sayılabilecek bir hayvan hayatının ortaya çıktığı, bu döneme ait tortul kayaçlarda bulunan fosillerden anlaşılıyor. Bu, Kambriyen Patlaması hâdisesidir. Kambriyen Patlaması, yeryüzünün birçok yerinde görülebilecek çok sayıda fosilin aynı yaştaki tortul tabaka dizilerinde âniden ortaya çıkmasıyla göze çarpmaktadır. Beş yüz milyon yıl yaşlı kayaçlarda bu hayvanların fosilleri hem çeşitlidir, hem çok miktarda bulunmaktadır, hem de hâlen dünya üzerinde bulunan ana hayvan filumlarının (büyük grup, ana dal) büyük kısmının temsilcilerini içinde barındırmaktadır (eklem bacaklılar, yumuşakçalar, omurgalılar, halkalılar, derisi dikenliler).

    “Kambriyen Patlaması” denilen süreçte, yeni türlerin ortaya çıkışı çok süratli cereyan etmiştir. Bir önceki hayvan çeşitlenmesinde (580 milyon yıl önceki Ediyakara hayvan topluluğu) muhtemelen çok az tür yaratılmıştır ve bunların herbiri çok küçük boyutludur; Kambriyen Patlaması’nda ise tamamen yeni (ve tamamen bugünkü) vücut plânlarına sahip çok sayıda yeni tür yaratılmıştır. Sebepler açısından, önce jeolojik ve atmosferik şartların bu hâdiseye hazır hâle getirildiği, sonra o günkü yeryüzüne ilk olarak gelmesi uygun canlıların yaratıldığı anlaşılmaktadır.

    Fransız paleontolog Armand de Ricqlés, hâdiseyi, yavaş ve tedricî bir çeşitlenme değil, gerçek bir “zoolojik big bang” olarak tarif etmektedir: “Kambriyen’in başlangıcında, bugün bildiğimiz bütün büyük hayvan grupları ortaya çıktı. Fakat daha sonra bazı gruplar yokoldu. Kambriyen tortulları olmasaydı, Kambriyen Patlaması denilen, ilk kompleks ve orijinal vücut plânlarına sahip büyük hayvan gruplarının âni bir şekilde yaratılmış olduğu gerçeğinden kimsenin haberi olmayacaktı. Kambriyen’in başlangıcında, jeolojik ölçekte çok hızlı (20 milyon yıl zarfında) bir ortaya çıkıştı bu. Fakat Kambriyen’in sonlarına doğru, yeni filumların yaratılma oranı giderek azaldı ve nihayet Üst Kambriyen’de sıfıra düştü. Ordovisiyen’den (420 milyon yıl öncesi) sonra ortaya çıkmış başka hiçbir büyük hayvan grubu belgelenmemiştir.”(1)

    Keşfin tarihçesi
    Jeoloji, 19. yüzyıl başlarında, yakıt ve maden arama gibi daha çok ekonomik sebeplerle şekillenmiş yeni bir bilim dalıydı. Bu faydalı maddelerin keşfi, kayaçların izâfî yaşlarını bulmaya bağlıydı. Zamanla, fosillerin geçmişteki hayatın kalıntıları olduğu (İbn-i Sîna ve Bîrunî bu düşüncenin yüzlerce yıl önceki öncülerindendi) ve böylece kayaçların izâfî yaşlarının belirlenmesinde pratik ve güvenilir bir metot sağlayabileceği anlaşıldı. Fosillerin yardımıyla jeologlar kısa zamanda yeryüzündeki tortul tabakaları zaman birimlerine ayırmaya başladılar. 1823’te İngiliz jeolog Adam Sedgewick böyle bir birimi Kambriyen olarak isimlendirdi. Sedgewick’in, Galler bölgesinde incelediği tortul kayaçlar çok kalın fosilsiz tabakalardan oluşuyor, bunların üzerine trilobit ve brakiyopod ihtiva eden kalın tabaka dizileri geliyordu; en önemlisi de, fosilsiz tabakalarla fosilli tabakalar arasındaki geçiş tedricî değil, âni idi.

    Fosilli tabakaların altındaki daha yaşlı tabakalara Prekambriyen (Kambriyen öncesi) denilecekti. Kambriyen periyodu Sedgewick’in Galler’de belirlediği fosilli tabakaların çökeldiği zaman olarak tarif edildi. Yaş tayin metotlarıyla, bu periyodun yaklaşık 540 milyon yıl önce başladığı ve 490 milyon yıl önce sona erdiği tahmin ediliyor. Sedgewick, Kambriyen’in tabanını ilk trilobit fosillerinin bulunduğu tabaka seviyesi olarak tarif etti ve bu görüş bir asır boyunca geniş kabul gördü. Dünyanın neresinde olursa olsun, trilobit ihtiva eden tabakaların fosilsiz tabakaların üzerine geldiği yer Kambriyen’in tabanını işaret ediyor olarak kabul edildi. Fakat yakın zamanda, Kambriyen’in tabanının tarif edilme şekli değişti. Bugün bu seviye Sedgewick’in Kambriyen tabanının da altı olarak değerlendireceği (daha alt) bir seviyede belirtiliyor. Bugün jeologlar özel bir iz fosilin görülmesini (hayvanın korunmuş sert kısımlarından ziyade, hareket, davranış ve beslenme tarzının fosil kaydını) Kambriyen sisteminin tabanı olarak kullanıyorlar.

    Sedgewick’in böyle âniden ortaya çıkan büyük ve kompleks fosilleri keşfetmesi Darwin için bir sıkıntı kaynağı oldu. Darwin, Türlerin Menşei’nde Prekambriyen döneminin uzun zaman sürmüş ve canlı yaratıklarla kaynamış olması gerektiğini ifade etmişti. Peki, ama bu yaratıkların fosilleri neredeydi? Eğer Darwin haklı olmuş olsaydı, Sedgewick ve diğerlerinin bugün Kambriyen olarak bildiğimiz en alt tabakalarda topladığı kompleks yapılı yaratıkları netice verecek, bunlara benzer ama basit haberci yaratıkların yeraldığı uzun bir evrim periyodunun geçmesi gerekecekti. Darwin, teorisine yöneltilen bu en sıkı tenkidi asla delillerle yalanlayamamıştır. Bunun yerine, fosil kayıtların noksanlığı karşısında söylenip durmuş ve yeryüzünün her tarafında ilk trilobitli tabakaların hemen altında eksik tabakalar olduğuna inanmıştır. Darwin, Prekambriyen yaşlı fosillerin varolması gerektiğinden emindir. Evet, Prekambriyen yaşlı fosiller de vardır, fakat bunlar Kambriyen tabakalarının hemen altındaki Prekambriyen tabakalarında bulunmaktadır, ve hem seyrek, hem çok küçük, hem de en önemlisi, iskeletsizdirler. Bir başka deyişle, küçük boylu iskeletsiz fosillerden büyük boylu iskeletli fosillere âniden geçilmektedir. Bu durum, “evrim” diye bir sürecin sözkonusu olmadığını, zamanı geldiğinde İlâhî Kudret’in yeni canlılar yarattığını paleontolojik açıdan da teyid etmektedir. Dolayısıyla Kambriyen Patlaması, Yaratılış’ı kabul etmeye yanaşmayan jeoloji ve biyoloji câmiası açısından bu gezegen üzerinde “çözülmesi en zor hâdiseler”den biri olarak görülmeye devam etmektedir. Neticede, çok çeşitli iri hayvanların 600 ilâ 500 milyon yıl öncesi arasında ortaya çıktığı düşüncesi bugün genel kabul gören bir husustur.

    Kambriyen Patlaması’ndan önceki durum

    700 milyon yıl önce ise, Prekambriyen’in büyük kısmında yeryüzündeki hayatın hâkim tipi olan stromatolitlerin (bakterilere inşa ettirilen tabakalı yapılar) çeşitliliğinde süratli bir azalma meydana geldi (bunlar 500 milyon yıl önce gezegen üzerinden neredeyse silinecekti). Çünkü, birçoğu küçük solucan görünümlü olan ilk otçul hayvanlar gıda olarak stromatolitleri kullanıyordu. Bu küçük otçullar, fosilleşecek mineralli iskeletleri olmadığı için fosil kayıt bırakmadılarsa da, mevcudiyetleri bugün dolaylı olarak gösteriliyor. O günkü karalar liken ve belki birkaç basit yapılı bitki hâriç büyük ölçüde kıraçtı; ağaç, funda, gövdeli bitki yoktu. Köklü bitkilerin yokluğundan dolayı, karaların yüzeyine az miktarda toprak tutunmuştu. Bununla birlikte, her ne kadar bugünkü denizlerden açık farklılıklar taşısa da, sığ sularda hayat muhtemelen yaygındı ve kompozisyonu süratle değişiyordu. Böylece sahne, Kambriyen Patlaması için hazırlanıyordu. Mevcut işaretler gösteriyor ki, hâdise denizlerde cereyan edecekti.

    - Birinci Perde: Ediyakaralar

    İlk Perde’de, yaklaşık 580 milyon yıl önce garip denizanaları ve solucanlar, hava yastığı görünümlü acaip organizmalar yaratıldı. Ediyakara faunası olarak bilinen bu canlıların büyük ölçüde 550 milyon yıl öncesine kadar devam ettikleri zannediliyor. Ediyakara faunası Cnidaria ve Ctenophorata (denizanası, denizlalesi, bugünün yumuşak mercanları) filumunun üyelerine, saplı denizlalesi görünümlü (bugün deniz pensleri olarak bilinen ve hâlâ oldukça yaygın olan) hayvanlara benzemektedir. Faunanın diğer üyeleri daha çok solucan şekillidir.

    1940’larda Avustralyalı jeolog, R.C. Sprigg, çok kurak, ıssız ve izole bir bölge olan Güney Avustralya’nın Ediyakara Tepeleri’ndeki dağınık kumtaşı formasyonlarında garip görünüşlü fosil kalıntılar buldu. Fosiller korunmuş iskelet gibi yapılar olmaktan ziyade, kumtaşları üzerinde basit baskı izleri gibiydi. Bazıları solucan, bazıları dev yaprak, bir üçüncü grup ise dairevî şekilliydi. Sprigg bunları, büyüklüğü 2 santimetreden 1 metreye değişen, “sert kısımları eksik, dünyadaki en eski hayvanların fosili” olarak tarif etti. Bazı durumlarda bunlar büyük (yaklaşık 1 metre uzunlukta) organizmalardır. Bunlar ne ağza ne de anüse sahiptirler. Şekilleri, içlerine pamuk doldurulup dikilmiş tüpsü yapılara benzemektedir. Sonraki kırk yıl zarfında, başka yerlerde de Ediyakara fosilleri keşfedildi. Rusya’nın Beyaz Deniz bölgesinde, Sibirya’nın kuzeyinde, Newfoundland’de (Kanada) ve Namibya’da bu garip yaratıkların fosilleri korunmuş hâldeydi, ve Prekambriyen sonunda bütün dünyaya yayılmış olduklarını gösteriyordu (Bu bölgelerin en yaşlılarından bazıları Newfoundland’deki Mistaken Point’de bulunanlar olup 565 milyon yıl yaşlıdır). Ediyakaralar’dan sonra, Kambriyen Patlaması’nın ikinci perdesiyle hayvanî organizma oldukları kesin olan yaratıklar sahneye çıkacaktı.

    - İkinci ve Üçüncü Perde: İz fosiller ve küçük kabuklular
    İkinci Perde’de, yeni bir oyuncu grubu öncekilerden birçoğunun yerini almaktadır. Bunların varlığı, bıraktıkları çizgi, işaret ve izlerden anlaşılmaktadır; gerçek “vücud” fosilleri (kalıntıları) yoktur. Ediyakaralar hayatlarını oturdukları yerde geçirmişken, bu ilk iz fosiller, hareket kâbiliyetiyle yaratılmış, nispeten daha büyük boyutlu hayvanların (belki büyük veya yassı solucanların) varlığını gösterirler.

    Üçüncü Perde’de sahneye ince kalkerli tüpler ve yumrular, bükülmüş burulmuş omurgalar çıkar. Boyları bir buçuk santimetreyi bulmaz. Hepsi hayvan organizmalarına aittir, fakat orijinal durumlarını tasarlama imkânı hâlen yoktur. Bazıları, parçalanmış büyük iskeletlerin kalıntılarıdır. Büyük kısmı ise, çok elemanlı iskeletlere ait tek tek bulunmuş parçalardır; meselâ bir kirpi balığı omurgası gibi. Bu küçük kabuklu fosiller ilk olarak, yaklaşık 545 milyon yıl yaşlı kayaçlarda bulunmuştur. Mineral iskelete sahip bu ilk büyük (boyları bir buçuk santimetreye ulaşmayan) hayvanların fosilleri, yeni bir yaratılış hâdisesinin cereyan ettiğini göstermektedir.

    - Dördüncü Perde: Trilobit toplulukları

    Bu safhada, önceki aktörlere göre bize daha tanıdık hayvanî organizmalar yaratılmıştır. Bunlar: ilk trilobitler (üç loblular), brakiyopodlar (kolsu ayaklılar), molluskalar (yumuşakçalar) ve ekinodermlerdir (derisi dikenliler). Bunlar, önceki üç perdede yaratılanlara göre hem boy, hem sayı olarak daha büyüktürler. Bunun en açık delilleri, Washington Eyaleti’ndeki (ABD) Addy kasabası civarındadır. Burada üstüste çökelmiş binlerce kuvarsit tabakasının en alttakileri fosil ihtiva etmemekte, fakat yukarıya doğru âniden, sanki bir sihirli değnek değmişçesine çok fazla fosilin (“fosil kaynıyor” dedirtecek ölçüde) yeraldığı görülmektedir. Burada, brakiyopod denilen küçük istiridyelere benzer kabuklu yaratıkların, ayrıca sünger ve çok küçük bir-iki yumuşakçanın kalıntıları yeralmaktadır. Fakat Addy’de fosil ihtiva eden ilk katmanlardaki, dolayısıyla bu perdedeki aktörlerin en yaygın, en çeşitli ve en belirgin üyesi trilobitlerdir. Boyları mikroskobik seviyeden 1 metreye kadar değişir. İçlerinde en iyi teşhis edilen cinsin Olenellus olduğu en eski trilobitler dikenlidir; bazıları halkalı solucanlara benzer, hilâl veya yarımay şeklinde büyük gözleri vardır. Hepsi bacak, ayak ve solungaçlara sahiptir; deniz tabanındaki tortulları ve belli maddeleri yutarak beslendikleri anlaşılmaktadır. Trilobitler hâlen yaşayan canlılar içinde en fazla atnalı şekilli yengeçlere benzer. Çok sayıda dikenleri, miğfere benzeyen başları, kendilerine has gözleri vardır.(2) Darwin’in teorisi eğer doğru olsaydı, ilk kompleks hayvan fosillerinin trilobitten de daha basit olması gerekirdi. Bu gözlem, kompleks hayvanların Yeryüzü’nde evrim öncüleri olmaksızın birdenbire yaratıldığını göstermektedir. Bu sanki, bir orkestranın ilk başta bir ses uyarısı olmaksızın zor bir şaheseri çalmaya başlaması gibi birşeydir.

    British Columbia’daki (Kanada) meşhur Burgess Shale fosil hayvan topluluğu, trilobitlerin hayat tarzına dair önemli bilgiler sağlamıştır. Bu eski ortamlarda oksijen yokluğundan dolayı, hayvanların yumuşak kısımları bile korunmuştur, ve bu kalıntılar uzak jeolojik geçmişe emsalsiz bir pencere açarlar.

    Dördüncü Perde’deki grubun yaklaşık 530 milyon yıl önce yaratıldığı tahmin ediliyor, çünkü daha önce gözükmüyor. Fosil kayıtlardan, sonraki 30 milyon yıl zarfında bu gruba ait çok çeşitli türlerin yaratıldığı anlaşılıyor. Ve yaklaşık 500 milyon yıl önce Kambriyen Patlaması sona eriyor.

    Büyük ve kompleks bir yaratılış: Kambriyen Patlaması

    Yeryüzünde hayvan hayatı, “tedricî evrim” terimiyle iddia edildiği şekilde bir süreç geçirmiş değildir. Hayvanlarda türden türe geçiş şeklinde herhangi bir değişikliğin görülmediği, sakin geçen uzun periyotların sonunda, âni denilebilecek zaman zarfında büyük sıçramalar şeklinde yeni yaratılışların meydana geldiği görülmektedir. Bu “eşikler”, paleontologlar Douglas Erwin, James Valentine ve David Jablonski tarafından, Scientific American dergisindeki bir makalelerinde (1997) şu şekilde ifade edilmiştir: “Son 3,5 milyar yılın fosil kayıtları, biyolojik formların tedricî bir birikimini değil, tek hücrelilerin vücut plânlarından zengin çeşitlilik arzeden hayvan filumlarının vücut plânlarına âni bir geçişi göstermektedir.” Bunun öncesinde, dünyadaki hayat 4 milyar yıl öncesiyle 2,5 milyar yıl öncesi arasında prokaryotlarlaa 2,5 milyar yıl öncesiyle yaklaşık 550 milyon yıl öncesi arasında ise, nemli ve yapışkan küflerle, ayrıca ökaryotlarınb ilk temsilcileri olan diğer algler ve tekhücreli hayvanlarla karakterizedir; yani herhangi bir tedricî evrim görülmemektedir. Hayat tarihi, sabit tempoda devam eden ilk 3,5 milyar yılın sonunda, âniden yeni ve yüksek bir durumla karşılaşmıştır.
    Hâlen mevcut çeşitli hayvan filumları üzerinde yapılacak bir inceleme, aslında Kambriyen’den beri varolan birkaç düzine vücut plânını incelemek demektir, ve burada üç büyük sürpriz sözkonusudur.

    Bugün yeryüzündeki on milyonlarca hayvan türünün sadece 28-35 arasında filuma ait olduğunu keşfetmek 19.-20. yüzyıl paleontologları ve zoologları için ilk sürpriz olmuştur.

    İkinci ve belki de en şaşırtıcı sürpriz, bu filumların hepsinin Kambriyen sonunda birden ortaya çıkmış olmasıdır. O dönemden sonra, yani son 500 milyon yıl boyunca tek bir yeni filum görülmemiştir. Kambriyen tabakalarında her filumun fosil kaydı vardır.
    Üçüncü sürpriz ise, Kambriyen’de bugünkünden daha fazla sayıda hayvan filumu ve ana vücut plânı yaratılmış olduğudur. Fakat bugüne gelirken, filum gibi yüksek taksonların sayısı azaltılmış, yeni türler yaratılmıştır. Gould ve diğer bazı paleontologlar, Kambriyen’de, hâlen yaşayan 35 farklı filumdan daha fazla, 100 civarında filum olduğunu iddia etmektedirler.(3) Yani Kambriyen’den sonra vücut plânlarındaki farklılıklar azalmış, ve bunu çeşitlilikteki artış takip etmiştir. Kambriyen’i takip eden yüz milyonlarca yıl zarfında, tabiat sahnesinde arka arkaya yeni yaratılışların olduğu fosil kayıtlardan anlaşılmaktadır. Benzer çevre şartlarında benzer vücut tiplerinin zuhur etmiş olması aslında, her canlıyı Tek Bir Yaratıcı Zât’ın yarattığını bir defa daha teyid etmektedir. Meselâ, omurgalıların ataları Kambriyen’de veya hemen akabinde ortadan kalkmış olsa bile, yeryüzü şartlarında suda yüzmek için optimal durumu temsil eden belkemiği ve omurga, Yaratıcı tarafından sonraki devirlerde tekrar, fakat bu defa yeni türlere verilmek suretiyle bir daha yaratılmıştır.

    Kambriyen Patlaması’ndan önce çevre şartlarının hazırlanması
    Kambriyen Patlaması’nda çeşit çeşit hayvan filumlarının yaratılmasından önce (Prekambriyen’de) çevre şartlarında önemli değişiklikler ortaya çıkmıştır. Önce, 800-600 milyon yıl öncesi arasında yeryüzü soğumuştur.

    - Oksijen oranının kritik (eşik) değere gelmesi
    Bu hipoteze göre, atmosferde ve suda oksijen miktarı kritik bir seviyeye ulaşmış, hem hayvan biyokimyası, hem de yeni, çeşitli ve daha büyük hayvanların yaratılması ve yaşatılması açısından uygun sebepler var edilmiştir. Böylece sert iskelet yapısına sahip hayvanlar (ilk omurgalılar veya omurgalıya benzer hayvanlar) ilk defa bu dönemde (Kambriyen) yaratılmıştır. Daha önce oksijen bu denli bol değildir, ve bu sebep çerçevesinde, sadece omurgasızlar yaratılmıştır. Çünkü hayvanî organizmalarda iskelet yapısı için gerekli minerallerin oluşması ve çökelmesi oksijen azlığında görülmemektedir.

    - Besinlerin artması ve sakin ara dönem
    Bir tarla gübreye ihtiyaç duyduğu gibi, ekosistemler -ve bilhassa su ekosistemleri- de, yüksek verimliliğin ve ürün çeşitliliğinin korunması için organik ve inorganik besin desteğine ihtiyaç duyarlar. Kambriyen Patlaması’nın hemen arifesinde âni ve önemli bir besin artışı görülmektedir. Bu dönemde oluşmuş kayaçlarda en yaygın görülen minerallerden biri, hayat için gerekli kılınmış inorganik besinlerin en önemlilerinden olan, fosforca zengin fosforittir (diğerleri nitrat (-NO3-) iyonu ihtiva eden nitrik asit tuzu- ve demirdir). Paleomanyetizma verileri, kıtaların büyük kısmının Kambriyen döneminde 10-15 milyon yıl boyunca hareket ettiğini gösteriyor. Kıtaların konumu; sıcak ve soğuk su akıntılarının nereden geçip nereye gideceği, buzul takkelerinin oluşumu, hatta atmosferdeki sera gazlarının miktarı gibi, global iklim üzerinde önemli tesirde bulunur. Muhtemelen kıta hareketlerine bağlı olarak okyanus akıntılarının dolaşımında global değişiklikler olmuş, derindeki suların okyanus yüzeyine doğru taşınmasına vesile olan tabandan su kaynakları çıkışı başlamıştır. Böylece dip tortullarında kilitli tutulan besinler serbest kalmış ve sığ sulardaki canlılara ulaştırılmıştır. Bu hipoteze göre, bu yeni tektonik faaliyete eşlik eden “fosfatlı besinlerin serbest kalması” hâdisesi Kambriyen Patlaması için şartların hazır olduğunu haber vermiştir.

    - Geç Prekambriyen’de (600 milyon yıl önce) iklimin ılımanlaşması
    Mevcut veriler, 800 milyon yıl önce başlayan ve 200 milyon yıl devam eden buzul ilerleme-gerileme sürecinden sonra, 600 milyon yıl önce buzullaşmanın bittiğini, uzun sürecek bir ısınma dönemine girildiğini, bunun da, Kambriyen Patlaması için tabiî bir sebep olabileceğini göstermektedir.

    Biyolojik şartların hazırlanması
    Kambriyen’deki âni canlı çeşitlenmesinin meydana gelmesine sebep olarak dört biyolojik şartın mevcudiyetine inanılmaktadır: bizzat hayatın önceden varolması; oksidativ metabolizmanın varolması (oksijen varlığında yaşama ve büyüme kâbiliyeti); Ökaryalarda cinsiyet gelişimi; daha kompleks hayvanların yaratılmasından önce tek hücrelilerin mevcudiyeti. Bunların olduğu bir yeryüzüyle, Dünya’nın yaratılmasından 4 milyar yıl sonra, yani Yerküre tarihinin yaklaşık % 85’i geçtikten sonra karşılaşmaktayız. Bu noktada, Kambriyen Patlaması’nın öncesinde hazırlanmış sebepler olarak diğer önemli biyolojik faktörler şunlar olabilir:

    - Mineralli iskeletlerin zuhuru

    İskelet, hayvanlarda büyük vücut açısından önem arzeder. İskelet; organizmanın av olmak, su kaybedip kurumak ve morötesi ışınlardan daha çok etkilenmek gibi birçok tehlikeden korunmasında, kasların birbirine bağlanıp hareket imkânının ortaya çıkmasında ve vücut şeklinin muhafazasında önemli fonksiyonlar görür. Bu gibi yapıların yaratılmasında sebep açısından oksijen seviyesi iki noktada önemlidir: Birincisi, örtü görevi gören kabuk şeklindeki büyük iskeletlerdir (ilk trilobitlerde ve yumuşakçalarda mevcuttur), ve bunlar vücudun yumuşak kısımlarına deniz suyu girişini engeller. İlk hayvanlar, deniz suyundaki oksijenin muhtemelen vücut duvarından adsorbe edilmesiyle solunum yapıyordu. İkincisi, bir kabuğun varlığı, büyük vücut yüzeyinin, bu tip bir solunumu uzun zaman yapamayacağı mânâsına gelir. Düşük oksijen şartlarında, hayvanlar yeterli oksijeni alacak zaman bulamazlar; bir vücut örtüsünün işin içine girmesi problemi daha da zorlaştırır. Bu yüzden tıpkı kabuklar gibi iskeletler de, deniz suyunda yüksek oksijen seviyesine ulaşılıncaya kadar yaratılmamışlardır.
    İskeletin tabiat sahnesine çıkması, basitçe önceki vücut plânlarına ilâveten olmuş değildir. Çok hücreli (kompleks yapı ve fonksiyonda) ve vücut plânları da farklılık arzeden hayvan filumları iskeletle birlikte bir anda yaratılmışlardır. İskelet sisteminin parçaları olarak yaratılan bacaklar, çeneler ve destek yapıları yeni hayat tarzları, ve yeni çevre şartlarıyla yeni tip münasebetler demektir.

    Çeşitlilik ve farklılık
    Kambriyen Patlaması’nın can alıcı ve tartışmalı yanlarından biri çeşitlilik ve farklılık kavramlarıyla ilgilidir. Türlerin sayısını gösteren bir ölçü olarak çeşitlilik (burada biyolojik çeşitlilik) kavramı kullanılır. Farklılık ise, tür sayısından ziyade, vücut plânı, tipi veya dizayn şekli sayısının bir ölçüsüdür. Tabii ki her farklı tür, diğer her türden belli farklılıklar arzeden bir vücut plânına sahiptir. Fakat bugün yeryüzünde milyonlarca tür olmakla birlikte, genel vücut plânlarının çeşidi milyonlarca değildir, daha azdır. Paleontolojinin sürpriz keşfi ise, Kambriyen’de vücut plânları birbirinden çok farklı olan az sayıda türün çok kısa bir zaman aralığında zuhur etmiş olmasıdır. Evrimci Stephen Jay Gould, Harika Hayat (Wonderful Life, 1989) kitabında, bu durumu kendince, Kambriyen hayatının ana paradoksu olarak tarif eder. Kambriyen’de çok çeşitli sayıda tür ortaya çıkmadığı hâlde, türlerin vücut plânlarında böylesine farklılık nasıl olmaktadır? İşte bu, evrimle izah edilemeyen ve açıkça yaratılışı gösteren bir durumdur. Bir ilim, kudret ve hikmet eli bu farklılıkları bir anda takdir etmiştir.

    Gould kitabında, evrim kavramına da dokundurmaktadır. Ona göre, Batı geleneği evrim ile adaptasyonu, artan kompleksiteyi ve gelişmeyi sürekli birbirine karıştırmıştır. Gould, felsefî konumu ne olursa olsun birçok evrimci bilim adamının belli bir “tedricî evrim” görüşüyle büyük ölçüde şartlanmış olduğunu, bunun köklerinin Darwinci materyalizm veya Marksizmde yattığını belirtmekte, hayatın yeryüzündeki tarihinde meydana gelen büyük “toplu yokoluşlar”ın daha objektif incelenmesi neticesinde, yukarıdaki evrim görüşünün un-ufak olduğunu söylemektedir.

    Kambriyen Patlaması’ndan sonra
    Kambriyen’den sonra, sadece türlerin çeşitliliği ve karmaşıklığı artmamıştır, bunların yaşadığı ekosistemler de önemli değişikliklere maruz kalmıştır. Ökaryotik yaratıklar Kambriyen Patlaması’yla birlikte daha da yaygınlaşırken, bakteri ekosistemlerinden daha çeşitli ve kompleks canlı topluluklarına doğru yeni bir yaratılış yönü belirginleşmiştir. Bir milyar yıl öncesine kadar çok yaygın olan stromatolitlerin ciddi ölçüde zeval bulması, prokaryotların hâkim olduğu bir dünyadan ökaryot bir dünyaya geçişin delili olarak gözükmektedir.

    Organizmaların zaman içinde nasıl zengin bir çeşitlilikle yaratıldığını anlamak için yirmi yıldan fazla çalışan, Chicago Üniversitesi’nden paleontolog Jack Sepkoski, Kambriyen’den sonra iki önemli çeşitlenme safhası tespit etmiştir: biri, hemen Kambriyen’i takip eden Alt Ordovisiyen periyodu, diğeri ise, Senozoyik dönemin başlangıcıdır. Senozoyik dönem, Mezozoyik dönemin sona ermesiyle başlamıştır (65 milyon yıl önce). Bu geçiş, dinozorların ve daha birçok türün ortadan kalkmasıyla karakterizedir.

    Netice itibariyle, birkaç milyar yıla yayılan bir süreçte, yeryüzünde sebep-netice münasebeti çerçevesinde oksijenli bir atmosferin yaratılması, suyun sıvı hâlde tutulması için gerekli belli bir ortalama sıcaklığın muhafaza edilmesi, kara ve denizlerdeki fiziko-kimyevî şartların hayat için hazırlanması yerküre ölçeğinde birbirine bağlı hassas dengeleri gerektirmiştir. Kambriyen dönemine kadar, canlı organizmaların çok büyük kısmının bir milimetreden daha küçük olduğu anlaşılmaktadır. Yaklaşık beşyüz elli milyon yıl önce başlayan bu yeni dönemde daha kompleks dolaşım, solunum, sindirim ve boşaltım sistemlerine sahip daha büyük organizmalar birden ortaya çıkmıştır. Kabukları savunmada rol oynayan bu canlılar, besin kaynaklarını kullanma, deniz suyundan filtreleme yaparak beslenme, deniz tabanındaki kumlu tabakaların içine saklanma, yüzerek ve hızlı hareket ederek tehlikeden kaçma gibi yeni davranışlar göstermektedir.

    En ileri ve son safhası insanla temsil edilen kompleks canlıların Kambriyen Patlaması’yla birlikte yaratılmaya başlamalarını takiben, yeryüzü bugüne gelinirken beş-altı büyük yokoluş hâdisesi yaşamıştır. Her bir yokoluş hâdisesinde kara ve denizlerdeki canlıların büyük kısmı ortadan kalkmasına rağmen, asla tam bir kıyamet sözkonusu olmamıştır. Hayat ağacı, en güzel meyvesi olan insanın yaratılacağı döneme kadar, Kadîr, Alîm, Hakîm ve Sâni Yaratıcımız tarafından canlı tutulmuştur.








    Abiyogenez teorisinin imkansızlığı


    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR


    The last two articles have discussed how the theory of evolution has characteristics of a myth (which cannot be proven or disproven by the technology of the culture), and lacks characteristics of a scientific theory (which is testable and falsifiable). But technology changes, and in the latter twentieth century, it has been possible to subject parts of this theory to critical analysis—and these tests raise questions about it. This article discusses difficulties with one fundamental element of the theory:

    Abiogenesis (noun): "The supposed development of living organisms from nonliving matter. Also called autogenesis, spontaneous generation."

    Belief in spontaneous generation of life goes back at least to the ancient Egyptians. Proofs against it go back 450 years: particularly Francisco Redi in 1668, and Louis Pasteur in 1859. Yet in 1866, Ernst Haeckel speculated life arose from a vat of "Urschleim" (primeval slime). In the 1920s, biologists Aleksandr Oparin and J. B. S. Haldane proposed life emerged from nonliving matter in what is often called a "primordial soup." This theory cannot be disproven, but it has never been demonstrated in 80+ years (even if life is defined only as the existence of protein bodies).

    No geological evidence has ever been found for a primordial soup1 —and scientists speculate that if it ever did exist, it would have dissipated quickly2—leaving scant time for life to appear. The only experimental evidence cited in 80+ years for a primordial soup is the Miller-Urey experiment in 1953, which demonstrated that elementary amino acids (building blocks of protein) could form spontaneously in what was assumed to be the atmosphere of the primordial Earth. Biology textbooks feature this experiment; but modern science believes the simulated atmosphere in the Miller-Urey experiment was incorrect.3 Similar experiments with a more realistic atmosphere have not been as successful (and/or have utilized so much operator interference that their validity is questioned).4

    Origin-of-life researcher Leslie Orgel points out:

    "The self-organization of the reductive citric acid cycle without the help of 'informational' catalysts would be a near miracle...It is hard to see how any..[of the potentially self-replicating] polymers that have been described up to now...could have accumulated on the early earth...[It is] to appeal to magic."5

    Astrophysicist Sir Fred Hoyle has said:

    "If there were some deep principle that drove organic systems toward living systems, the operation of the principle should easily be demonstrable in a test tube in half a morning….No such demonstration has ever been given. Nothing happens…except the eventual production of a tarry sludge."6

    Modern understanding of molecular biology allows scientists to calculate the probability of abiogenesis. Such calculations are not a proof, but since neo-Darwinism is based on random mutations, they are an important predictor of its validity. Probability was not an issue up through 1965, when scientists believed an infinite amount of time was available because the universe was eternal. But it is a critical issue now that science estimates Earth is only ~4.6 billion years old, which allows substantially less time for slow evolutionary processes to produce the planet and life we observe.

    As an example, cytochrome c, a small protein found throughout the biological realm, had to appear early in the evolutionary process. Yet information theorist Hubert Yockey calculated a probability of ~10-75 to generate it spontaneously from an amino acid-rich environment.7 To put this into perspective: a 10-75 chance is less likely than winning the Powerball lottery nine weeks in a row, buying only one ticket per week!

    But it gets worse. Life is composed of many more-complex molecules than cytochrome c. Murray Eden of Massachusetts Institute of Technology calculated a probability of ~10-313 to spontaneously bring polypeptide sequences together into functional proteins.8 Simple self-sustaining life requires ~1,500-2,000 gene products, and Hoyle estimated a probability of ~10-40,000 to obtain 2,000 enzymes in a random trial.9 Physicist Harold Morowitz has calculated that if a large batch of bacteria in a sealed container is heated so every chemical bond is broken, then cooled slowly to allow the atoms to form new bonds and come to equilibrium, there is a probability of ~10-100,000,000,000 that a living bacterium will be present at the end.10

    How low a probability do mathematicians believe makes an event essentially impossible? Émile Borel has estimated 10-50; and William Dembski has calculated a lower limit of 10-150, based on the number of elementary particles in the universe and the age of the universe.11 Yet the probability of abiogenesis is far, far less than either figure!

    Could the genetic code have been spontaneously generated? Biologists J. T. Trevors and D. L. Abel conclude:

    "The argument has been repeatedly made that given sufficient time, a genetic instruction set and language system could have arisen. But extended time does not provide an explanatory mechanism for spontaneously generated genetic instruction. No amount of time proposed thus far, can explain this type of conceptual communication system. It is not just complex. It is conceptually complex." 12

    These probability arguments are irrefutable. Some evolutionists offer hand-waving contrary arguments, but even Richard Dawkins admits "the probability of life having arisen by chance is as vanishingly small as the likelihood of a Jumbo Jet having being constructed by a hurricane sweeping through a scrap yard."

    And these calculations do not even consider the seemingly insurmountable obstacle first discovered by Louis Pasteur. Life consists of only "left-handed" amino acids and "right-handed" sugars, but a random primordial soup would have contained equal proportions of molecules in left-handed and right-handed configurations.

    Even in defending abiogenesis, biologist Francis Crick acknowledged in 1981:

    "An honest man, armed with all the knowledge available to us now, could only state that in some sense, the origin of life appears at the moment to be almost a miracle, so many are the conditions which would have had to be satisfied to get it going." 13

    Abiogenesis is not only unproven, it is mathematically impossible. No wonder both Orgel and Crick called it a miracle. Other scenarios have therefore been suggested. Hoyle and others postulate life was transplanted from outer space14 —which moves the origins problem to another time and place. The multiverse hypothesis, proposed by leading origin-of-life researcher Eugene Koonin,15 is currently in vogue—it replaces infinite time with an infinity of universes to account for the extraordinarily improbable existence of at least one life-sustaining planet (see here).

    The real answer may be that abiogenesis is the creation myth of a culture with no need for God—a culture to which physicist Lee Smolin can proclaim: "there is nothing outside the universe."16 This statement is an unsustainable myth, yet a creator is the only alternative to abiogenesis, and this undermines the mythological foundation of the faith of atheists.

    The next article will continue this theme with a discussion of macroevolution, another critical part of the theory of evolution.





    Richard Dawkins'in Tanrı İtirafı


    Ateizm aktivistliğini üstlenen Richard dawkins TV kanalında röportaj veriyor.




    3.dk 18.saniyeyi izleyebilirsiniz videoda


    Chopra :''Beyin ve bilincin nasıl oluştuğunu açıkla ,Binlerce amino asitin , proteinin ve atomların aniden nasıl birleşip organizmaya dönüştüğünü açıkla '' ??



    Richard Dawkins: '' I DON'T KNOW I DON'T KNOW Bilmiyorum ısrar etme sinirlenmek üzereyim bilmiyorum !!!







    Richard dawkins hakkındaki düşüncelerimi biliyorsunuz kendisi ateizmin aktivistliğini üstleniyor bundan oldukça keyif alıyor aynı zamanda çok duygusal bir insan bizim Caner taslaman'ın ateist versyonu gibi fakat bazen ateizmi savunmak isterken kendi branjı dışındaki konulara giriyor .Kendisi zoolog hayvan bilimci fakat kozmoloji ve fizik hakkında tartışmalara giriyor ve şarlatanlık yapıyor.Atomlar ve yıldız tozları bir organizmaya dönüşebilir mi ??? Richard Dawkins yıldız tozlarının, elementlerin ve atomların aniden canlıya dönüştüğünü düşünüyor Durum içler acısı video yukarıda izleyebilirsiniz.


    Richard Dawkins çıldırmış olmalı
    abiyogenez nasıl olmuş olabilir ?? cansızlıktan canlılar nasıl gelmiş olabilir ?? binlerce atom ,molekül ,amino asit nasıl inanılmaz bir oranda aniden birleşebilir
    açıklayabilir misin Richard D. diyor sunucu?(tv programı)


    Richard Dawkins'in cevabı Uzaylı Yaratıklar bizi yaratmış olabilir diyor.Video aşağıda izleyebilirsiniz.Allah dışında herkes evren yaratıyor ortam güzel




    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR


    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR


    Richard ile yeni fantezilere yelken açıyoruz devamında şunu diyor.Bizi yüksek zekaya sahip bir canlı yaratmış olabilir Oda Darwin'in evrimi ile evrilmiş olabilir( Darwin'i kutsallaştırıyor Darwin takıntılığı)

    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR



    MULTI UNIVERSE TEORY
    Çoklu evren teorisi Tanrıyı ve düzeni çürütemiyor.Tanrıyı ve sistemi destekliyor
    Roger Penrose, Oxford University, Road to Reality,

    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR










    Genel Görelilik Ve Kuantum Mekaniği’nin Çıkmazı

    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR


    Büyük Birleşim Kuramı – Birleşik Alan Teorisi yazımda, konu Süper Birleşik Alan Teorisine ve büyük patlamaya geldiğinde bu konudan bahsedeceğimi söylemiştim. Aynı zamanda daha önce anlattığım ama yetersiz olan diğer yazım Kuantum mekaniği ve İzafiyet Teorisinin Bir Araya Gelememe Problemi ‘ni de güncellemiş oluyorum. Ben de gelişen ve öğrenen bir birey olarak aradan geçen zamanda çok yetersiz ve zayıf bir yazı olduğunu görebiliyorum ki bir süredir bu yazıyı yazmak istiyordum bu yüzden. Umarım bu yazılarımın da yetersiz ve zayıf geldiği geliştiğim günleri görürüm.

    Bu iki teorinin neden bir araya gelemediğin, neden bir araya gelmesi gerektiğini bu sefer ayrı ayrı başlıklar altında anlatacağım.

    Genel Görelilik Ve Kuantum Mekaniğini Uyumsuzluğunun Nedenleri
    -Kütleçekimi Belirleme Biçimi-

    Öncelikle kütleçekiminin her iki teoride ne olduğunu ele alalım Otomatik olarak neden uyumsuz olduğunu anlayabilirsiniz.

    Genel Görelilik: Genel görelilikte uzay ve zaman birbirinden ayrılmaz öğelerdir ve enerji ile kütle, uzay-zamanın eğilmesine sebep olur. Kütleçekim bu eğilmenin sonucudur. Kütleçekimden ya da uzay-zamanın eğriliğinden dolayı bir obje yönünü değiştiriyor demek, genel göreliliğe göre o obje en düz çizgide ilerlemeyi, daha doğrusu bir mesafeyi en kısa zamanda almasıdır.

    Kuantum Mekaniği: Kuantum mekaniğinde henüz hipotez halinde olsa da, yani ispatlanmamış olsa da, eğer ispatlanırsa kütleçekim şu şekilde olmalıdır: Kuantum mekaniğinin bir ürünü olan Standart Modele göre kütleçekim graviton denilen sanal parçacıklarla iletilen bir enerjidir. Herhangi bir bükülmenin sonucu değildir.

    Bu ne gibi sıkıntılara sebep olur? Arkadaşlarla Beyin Fırtınası Keyfi-Başlangıç yazımda yer alan sohbetimde belirttiğim üzere, mesela, bir karadelikte dengesizliğe sebep olur. Her iki teori ile birden anlatmaya kalkarsak uzay-zamanın bükülmesi, gravitonların da kaçmasını engelleyerek kütleçekimin bir bakıma oluşmasını engeller.
    -Zaman Kavramı-

    Genel görelilikte uzay ve zaman birbirinden ayrılmaz kavramlardır demiştik. Oysa kuantum fiziğinde böyle değildir. Hatta kuantum fiziğinde zaman kavramı yoktur; an kavramı vardır. Her olay bir anda oluşur ve bu bakımdan olaylar arası süreklilik bulunmaz. Zaten kuantum tünellemenin ışıktan hızlı bilgi akışı gibi gözükmesinin sebebi budur aslında bana göre. Hatta bazı durumlarda kuantum mekaniğinde geleceğin geçmişi etkileyebildiği de öngörülmektedir.
    -Uzay ve Zamanın Bükülmesi-

    Yukarıda da belirttiğimiz gibi genel görelilikte kütle ve enerji, uzay-zamanın bükülmesine sebep olur ve bu durum mutlak zaman kavramını da yıkmıştır. Fakat yukarıda belirttiğimiz kuantum fiziğinde gibi zaman yoktur ve uzay da bükülme de yoktur. Bunun belirsizlik ilkesi ile genel görelilikte neye sebep verdiğini anlatacağım.
    -Uzay’ın Yapısı-

    Genel görelilikte uzay sadece enerji ve kütle ile bükülebilir, eğilebilir ama düz ve pürüzsüz bir haldedir. Oysa ki kuantum mekaniğinde belirsizlik ilkesinin sebep olduğu kuantum dalgalanmaları nedeniyle planck mesafesinde uzay tamamen parçalanıp tanınmaz hale gelmektedir. Sebebini belirsizlik ilkesinde anlatacağım.
    -Belirsizlik İlkesi-
    Belirsizlik İlkesi

    Belirsizlik ilkesi, 1927 yılında Werner Heisenberg tarafından öne sürüldü. Kuantum fiziğinde Heisenberg’in Belirsizlik İlkesine göre, bir parçacığın momentumu ve konumu aynı anda tam doğrulukla ölçülemez.

    Kuantum mekaniğinde belirsizlik ilkesi mevcuttur. Yani bir parçacığın aynı anda hızını ve yerini ölçemezsiniz; size belirli bir oran verir. Hangisini daha kesinlikle ölçerseniz diğerini o kadar kesin olmayan bir değerle ölçmüşsünüz demektir. Ama genel görelilikte böyle bir şey yoktur. Burada artık, uzayın yapısı ve uzay-zamanın bükülmesiyle ilgili bahsettiğim konuları ele alıp toparlama zamanı geldi.

    Belirsizlik ilkesi bir parçacığın aynı anda yerini ve hızını bilemeyeceğimiz söyler. Genel göreliliği boş uzayında ise hiç parçacık olmadığı anlamı demek bu kuralın ihlali demektir. Bu yüzden kuantum mekaniğinde boş uzay genelin ortalamasıdır. Hangi genelin? Planck mesafesinde yokluktan parçacık ve anti-parçacıklar oluşup sonra birbirlerini yok ederler. Bu devamlı oluşur. Bu var olma/yok olma savaşında uzay parçalanır, tanınmaz hale gelir. Bu genel görelilik ile kuantum mekaniğini birleştirmeye çalışmanın sonucudur. Genel göreliliğin hiçliği kuantum mekaniğinde imkansızdır ve bu var olma/yok olma savaşının ortalamasıdır. Genel görelilikte 0 gözükürken, kuantum mekaniğinde Planck mesafesine inildiğinde, tam bir savaş alanına dönüşüyor genel göreliliğin hiçliği.
    -Determinizm-

    Genel görelilikte belirsizlik ilkesi ve olasılık dalgaları olmadığından rahatlıkla determinizmden bahsedilebilir. Evrenin bir anda her parçacığının yerini ve hızını bilirseniz geleceği hesaplayabilirsiniz (bunu hesaplayacak işlem gücünü gözardı ediyoruz tabiki). Fakat kuantum mekaniğinde belirsizlik ilkesi nedeniyle hiç bir şeyin aynı anda yerini ve hızını belirleyemeyeceğimizi söyler. Bu yüzden kuantum mekaniğinde determinizm yoktur; olasılıklar vardır. Daha sonra olasılık determinizmi isminde bir kavram ürettiler fakat ne olduğunu henüz araştırmadım.
    -Nesnellik-

    Genel görelilikte her şey nesneldir ve bağımsızdır. Her şey çevresinden yalıtılarak incelenebilir. Fakat kuantum mekaniğinde bu nesnellik bağımsızlık yoktur. Kuantum mekaniğinde her şey olasılık dalgalarından oluşur ve enerji dalgaları olarak görülür.. Ve olasılık dalgaları tüm evrene yayılır. Bu yüzden de evren bir başlı başına bir bütündür ve bağımsız, nesnel bir yapı düşünülemez. Evrenin herhangi bir yerinde olan bir şey alakasız gözüken başka bir yeri de etkileyebilmektedir. Genel Göreliliğin ışık hızı sabitliği de burada kırılmış oluyor aslında. Bu durum, genel göreliliğin ve kuantum mekaniğinin olguları ele alışlarının farklılığından kaynaklanıyor.
    -Gözlemci ve Gözlemlenen-

    Genel görelilikte gözlemcilerin gözlemlediği şeyler arasında farklılık olabilir. Örnek olarak zaman ve boyutsal uzunluklar verilebilir. Fakat kuantum mekaniğinde nesnellik olmaması nedeniyle biri diğerini etkileyebildiği için, gözlemci farkı da ortadan kalkmaktadır.
    Genel Görelilik Ve Kuantum Mekaniği Neden Birleştirilmeli?

    Bu ikisi neden birleştirilmeli. Aslında cevabı basittir. Şu ana kadar bu ikisi birleştirilemediği için son yüzyıl içerisinde bilim insanları makro boyturlar için genel göreliliği mikro boyutlar için ise kuantum mekaniğini kullanarak bu birleştirme zorunluluğundan kaçtılar. Fizikçiler kuantum mekaniği ile Einstein’in kütleçekiminin bulunmadığı özel göreliliği birleştirerek kauntum alan teorisi yani standart modeli oluşturdular. Ama artık kaçabilecekleri bir yer kalmadı. Bazıları bu iki teoriyi birleştirmek için cesaretini toplamalı; bu cesareti gösterip deneyenler de oldu.

    Öncelikle büyük patlama anı ve karadelikler gibi mikro boyutlarda makro kütleler yani kuantum mekaniğinin ilgi alanındaki çok küçük mesafelerde genel göreliliği ilgilendiren çok büyük kütleler olduğu durumlar vardır. İşte bu olguları cevaplandırmak istiyorsak bu ikisini birleştirmeliyiz. Ya da ikisini de yıkan yeni bir teori getirmeliyiz.


    2016 Isaac Asimov Memorial Debate: Is the Universe a Simulation? Simülasyon Teorisi





    The Simulation Hypothesis (Simülasyon hipotezi)












    İnsanların büyük çoğunluğu dünyanın yörüngesinin aşağıdaki gibi olduğunu düşünür.Fakat dünya bu kadar basit şekilde güneş etrafında yörüngesini tamamlamaz.2d diyagram üzerinde dünyanın yörüngesini gösteremezsin aşağıdaki gibi





    Dünya Kutuplardan 23.5 derece yana yatık olarak döner 23.5 derecelik yatıklık bozulmamasının önemli nedenlerinden biride uydusu olan ayın dengeyi sağlamasından kaynaklanır.Dünya güneşin etrafında nasıl yörüngesini tamamlıyor ??Gerçek olan görüntü aşağıdaki gibi 3d animasyonda ifade etmemiz gerekir.



    Earth's motion around the Sun, not as simple as we thought




    Peki tüm gezegenler güneşin etrafında yörüngesinde dönerken güneş neyin etrafında dönüyor??
    sabit mi duruyor ?? tabikide hayır !! Evrende tüm kütleler kendinden daha büyük bir kütle yörüngesinde döner ve merkezdeki kütlelerde karadeliklerin yörüngesinde döner .Karadelikler stephen hawking belirttiği gibi uzay zamanı büken ve herşeyi içine çeken geçitlerdir zaman kavramını durdururlar.Peki ozaman güneş neyin yörüngesinde dönüyor ?? bu inanılmaz tabloyu hep birlikte izleyelim.Bu etkiliyici !! aşağıdaki video...






    Ay dünyanın 23.5 derecelik eğimini stabilitesini koruyor (balance)

    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR



    Yorum: Tüm bu diyalektik kaosların sonucu
    organizma,
    madde

    ve zamanı oluşturabiliyorsa buna dizayn diyebiliriz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nazgul Founder -- 8 Kasım 2018; 13:29:11 >



  • İnsanoğlu tarih boyunca açıklama getiremediği şeylerin arkasında hep bir mistik gücün olduğuna inanmıştır. Yağmurun nasıl yağdığını anlayamamış, bunu kendi uydurduğu Freya'ya vermiş, yıldırımı anlamamış bu özelliği kendi uydurduğu Thor'a vermiş, ölünce dünyadan silinip gitmeyi kendine yedirememiş Anubis'i yaratmış. (Mitolojiye öyle aşırı hakim değilim, tanrılarla alakalı yanlış varsa söyleyin düzelteyim.) Kendisine nasıl neden soruları sorulduğunda cevapsız kalmaktansa kudretli tanrımız yaptı deyivermek kolayına gelmiş.

    Siz de şu anda bunu yapıyorsunuz. "Big bang nasıl oluştu?" kimse bilmiyor. Ama bu bilinmezlik tanrının var olduğu anlamına gelmiyor. Ha, belki de var. Ama zor sorular sorarak bunu ispatlayamazsın. Size şimdi komik geliyor biliyorum. "Lan adamlara bak ya bi sürü gülünç tanrı uydurmuşlar, başka başka özellikte tanrı mı olur, tanrı dediğin tektir, her şeye gücü yetendir" diyorsunuz ya. İnsanoğlu nasıl yıldırımı yağmuru açıklayıp eski tanrılarını terkettiyse gelecekte bilim ilerlediğinde de günümüzdeki tanrılar terk edecek. Gelecek nesiller de size gülecekler.
    Benim sizin sorularınızı cevaplamak gibi bir görevim yok. Çok merak etseydiniz açar okurdunuz zaten. Bunlar defalarca kez cevaplanmış temel sorulardır. Ben burada sabaha kadar "spontaneous symmetry breaking, false vacuum, abiogenesis" gibi kavramlarla edebiyat parçalasam da siz "Yok, yok. Bence ol dedi oldu" deyip geçeceksiniz. Dolayısıyla ne bunlarla uğraşacak boş vaktim var, ne de dinlerin bilime engel olduğunun bilmem kaç yüzüncü kanıtı olarak çerçeveletip duvara asacağım yeni bir örneğe ihtiyacım. Ev sahibi eve daha fazla çivi çaktırmıyor, üzgünüm.
    bu kadan kasmaya gerek yok .. ateistlerde biliyorlar Allah tealayı .. kanıt gerekmiyor bunun için ..

    evet aynaya baktığında gördüğün tablo bir tasarım içinde yasadıgın sistem bir tasarım programlama ..

    bilim dediğin şeyde bu tasarımın programın kanunlarını keşfetme ortaya cıkarma ...

    ateistlerin batıl iddialarına çürük iddialarını neden kaale alırsınız anlamış degilim

    ispatlamış mı oldun şindi ..


    http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=7&ayet=172

    insanoğlunun sırtından zürriyyeti alındıgında ; insan kendine nefsine şahit olur . büluğa ulaştıgında yani rüya görüyon ya nirvanaya çıkıyon . çocukluktan ergenliğe kadar bu sürecte insan dış dünyayı gözlemler tüm gördükleri deneyimleri iç dünyasında sorgulamaları Allah tealanın rabb oldugunu kabul eder şahit olduk der tüm ayetler eserler Allahı işaret eder

    dün haberlerde brezilyada bir inek çocuklarla oynuyordu 4 küçük çocuk . inek başını yere egiyor sırtına cıksınlar die başına basıp .. çünkü enamı (büyükbaş hayvanlar) insana boyun eğdirmiştir Allah .. tüm bu gözlemler deneyimler insanın kendi öz benliğinde ve afaklarda dış dünyada gördükleri raabbül alemin Allah tealayı işaret eder

    ve insan bu gercekliğe şahit tutulur ..

    dolayısıyla kanıta gerek yok .. bazıları azınlık ateyizler sürec içinde bu gerceği unutur örter görmezden gelir --> bu sebeple kafir yani örten gizleyen saklayan denir bu kişilere

    ben hatırlamıyorum ben demedim diye gizler ve Allah telayı yok sayar ...

    derki kuranda -----> inandıktan sonra mı inkar ettiniz ?

    varolmayan bişey inkar edilmez yok sayılmaz olan birşeyi yok sayar inkar eder görmezden gelirsin .
    Öncelikle şunu söyleyeyim, bu soruların cevabını bilmemek tanrının olması gerektiğini kanıtlamadığı gibi, hepsini bilmek, var olmaması gerektiğini kanıtlamaz.



    1-Eşeyli üremenin nasıl ortaya çıktığını açıkla ????



    İlkel canlılarda konjugasyon denen bir üreme sistemi var. Burada canlılardan biri sitoplazmasından bir uza tı çıkartıp (penis gibi düşünülebilir) başka bir canlıya enjekte eder. Genetik çeşitliği arttıran bit mekanizma. Ama eşeyli üremenin ilkel formu olarak sayılmasının ne kadar doğru olduğunu bilmemekle beraber benim görüşüm budur.



    2-Big bang nasıl ortaya çıktığını açıkla ???



    Çeşitli teoriler var. Cevabını bilmenin şimdilik mümkün olmadığı kanaatindeyim.



    3-Göz,beynin ve homolog uzuvların nasıl ortaya çıktığını açıkla???



    Gözler ışığı algılayan basit yapıların, beyin de basit sinir yumaklarının (ganglion) gelişmiş halidir. Birden bire oluşum yok.



    4-Dünyadaki ilk hücre ve proteinin oluşumunu açıkla bana(abiyogenez)???



    Çeşitli deneyler var(en bilineni miller urey), aslında sizin de bildiğinizi tahmin ediyorum. Detaylı bilgi için vikipedi dışındaki bir sayfadan yararlanılabilir.(malum bloklu). Kısaca , dünyanın eski şartlarındakine benzer bir ortam oluşturuluyor ve burada amino asitlerin oluştuğu gözleniyor.



    5-Gezegenler kendi etrafında dönüyor güneşin etrafında dönüyor güneş millkyway galaksisinin ortasındaki karadelik etrafında dönüyor peki nasıl?????



    Gezegenlerin kendi etrafında dönmesi ilk oluşumlarında kazandıkları ivme ile oluşan bir hareket. Giderek yavaşlıyorlar. Dünyanın güneş etrafında dönmesi ile Güneşin "milkyway" galaksisinin ortasında bulunduğu varsayılan karadeliğin etrafında dönmesi ise kütleçekim sayesinde oluşur.





    6- Işık hızını geçmek mümkün değilken big bang sırasında ışık hızı geçildi peki nasıl gerçekleşti???



    Işık hızının geçilemez olması sadece kütleli maddeler için geçerli. Evrenin genişlemesinde genişleyen "şey"in bir madde olup olmadığını hakkında herhangi bir bilgim olmamakla beraber, fikrim madde olmadığı, maddenin sonradan yeni oluşan yerlere ulaştığı.



    7-Virüs ve bakteriler insan sağlığına zararlı iken nasıl bazı virüs ve bakterilerin insan bedenine katkısı var ???



    Açıkçası insan sağlığına yararlı bir virüs bilmiyorum. Bakteriler için konuşursak, bağırsakta x ve y maddeleri ile beslenen 2 farklı tür olduğunu düşünelim. İnsan bu maddelerden x'i sindirebilsin ama y'yi sindiremesin. Bu durumda X maddesini kullanan tür yok olurken y yiyen tür hayatta kalır. Ürettiği artık maddelerin bazıları insan tarafından kullanılabilen (yararlı) maddeler olabileceği gibi xararlı da olabilir. Aslınds bunun doğadaki diğer örneklerden bir farkı yok. İnek gübresi-toprak-bitki ilişkisi gibi.





    8-Evrimciler balinanın denizden karaya geçtiğini sonrada karadan denize geçtiğini iddia ediyor peki nasıl gerçekleşebilir açıkla ???



    Yanlış bir bilgi var. Balinanın karaya çıkması gibi bir durum idda edilmiyor. Zaten karada olan, eski ataları karaya çıkmış memelilerin suya adaptasyon gösterdiği öne sürülüyor. Evrim kafanıza yattı da sadece bu kısım yatmadıysa çok İlginç.


    http://evolution.berkeley.edu/evolibrary/article/evograms_03



    9-İnsanlarda bayanların göğüs dokusu ve kemiklerin anotomisi hamileliğe uygun olarak anatomide dizayn edilmiş anne rahminde çocuk gelişirken iskelet yapısı bunun önüne geçmiyor bir adet boşluk bulunuyor erkekte yok bu nasıl olur açıkla ???



    Bahsettiğiniz boşluk nedir bilmiyorum. Ancak şu var ki, kadınların anatomisi hamileliğe uygun değildir. Geçmişten günümüze insanların beyin hacimleri,dolayısıyla kafa büyüklükleri arttı. Bu da acılı ve sorunlu doğumlara sebep oluyor.



    10-Canlılarda bulunan süper simetri nasıl oldu açıkla ???

    Bilmiyorum, muhtemelen mantıklı bir açıklaması vardır. Ki zaten süper simetri fizikle ilgili bir kavram. Canlılarda süper simetri diye bir şey duymadım. Olsa olsa simetridir o.



    11-nörotransmitter nasıl oluştu onu merak ediyorum ???



    Bilmiyorum, cevabı olduğunu düşünüyorum.



    12-karanlık madde nedir ??? nasıl big bangten sonra oluştu bilim araştırıyor ??? nerden geldi bu?



    Cevabı kendiniz vermişsiniz. Bilim araştırıyor. Kahin değiliz araştırma bitince öğreneceğiz.



    13-Güneş'in neden gezegenler ile yörüngesinin aynı olmadığını karadeliğin etrafında spiral şeklinde döndüğünü açıkla ??



    Tahminim gezegenlerin güneşe uzaklığının az olması dolayısıyla çok dönüş yaptıkları ve bu dönüşlerde daha simetrik/yuvarlak bir yörüngeye yerleşmelerinin daha kolay olduğu, güneşin Samanyolu merkezine uzaklığı Çok olduğu için bu kadar düzeltme yapamadığı.



    14-Beyne gelen ışık ilk göze ulaşıyor güneş ışığı beyne ters gönderiliyor beyin görüntüyü düzeltiyor bu nasıl gerçekleşiyor açıklarmısın ????



    Çok güzel açıklanmış ama verilen deneyin linkini de ekleselermiş keşke.

    http://www.physlink.com/Education/AskExperts/ae353.cfm



    15-Saniyede binlerce hücre yenileyeniyor bu nasıl oluyor açıklarmısın ???



    Mitoz bölünme ile. Zarar gören dokularda farklı olaylar görülebilir.(hücre hareketi vs).Burada karmaşık bir şey yok.



    16-Bedenimiz alınan kalorileri oldukça tasaruflu kulanarak oldukça fazla enerji üretip kulLanıyor bu nasıl oluyor açıklarmısın lütfen ???



    Oldukça tasarruflu pek objektif olmamış. Aylarca besin almadan yaşayan canlılarla karşılaştırınca inanılmaz verimsiz bir metabolizmaya sahibiz. Bildiğimiz yağ karbohidrat vs. İlkokulda öğretilmeye başlanan şeyler bunlar.



    17-hücre bazı özel molekülleri (organik bağ)farkedip beden için kulanıyor bunun ayrımını ona kim kodlamış bu nasıl gerçekleşiyor açıkla ??



    Hücrenin dış yüzeyindeki özgül reseptörler ile gerçekleşiyor. Çok gerekli moleküller reseptörlere bile gerek duymadan direk giriş yapabiliyor. Hücre içine giriş için molekül büyüklüğüne ve farklı durumlara bağlı olarak çeşitli yöntemler var.



    18-Bukalemunlar nasıl bulunduğu ortamın rengini hücrelerine yansıtıyor ve uyguluyor bunun ilk oluşumunu abiyogenez açıkla



    Kimi canlılarda zemin deseni gözle algılanır ve böyle uyum sağlanır. Sinir uçları kromotoforlarla sonlanmıştır. Bu canlıları kör ederseniz uyum yetenekleri neredeyse sıfıra iner.

    Bazılarında da göze gelen ışık hipofizi uyarır. Bu da intermedin salgılanmasına yol açar. İntrmedin pigmentlerin genişlemesini veya daralmasını sağlar. Morfolojik ve fizyolojik olarak 2 yolu var ama anlatmaya gerek yok.

    Yanlışlar olabilir -ki eminim var. Düzeltmeleri bekliyorum.
  • bu kadan kasmaya gerek yok .. ateistlerde biliyorlar Allah tealayı .. kanıt gerekmiyor bunun için ..

    evet aynaya baktığında gördüğün tablo bir tasarım içinde yasadıgın sistem bir tasarım programlama ..

    bilim dediğin şeyde bu tasarımın programın kanunlarını keşfetme ortaya cıkarma ...

    ateistlerin batıl iddialarına çürük iddialarını neden kaale alırsınız anlamış degilim

    ispatlamış mı oldun şindi ..


    http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=7&ayet=172

    insanoğlunun sırtından zürriyyeti alındıgında ; insan kendine nefsine şahit olur . büluğa ulaştıgında yani rüya görüyon ya nirvanaya çıkıyon . çocukluktan ergenliğe kadar bu sürecte insan dış dünyayı gözlemler tüm gördükleri deneyimleri iç dünyasında sorgulamaları Allah tealanın rabb oldugunu kabul eder şahit olduk der tüm ayetler eserler Allahı işaret eder

    dün haberlerde brezilyada bir inek çocuklarla oynuyordu 4 küçük çocuk . inek başını yere egiyor sırtına cıksınlar die başına basıp .. çünkü enamı (büyükbaş hayvanlar) insana boyun eğdirmiştir Allah .. tüm bu gözlemler deneyimler insanın kendi öz benliğinde ve afaklarda dış dünyada gördükleri raabbül alemin Allah tealayı işaret eder

    ve insan bu gercekliğe şahit tutulur ..

    dolayısıyla kanıta gerek yok .. bazıları azınlık ateyizler sürec içinde bu gerceği unutur örter görmezden gelir --> bu sebeple kafir yani örten gizleyen saklayan denir bu kişilere

    ben hatırlamıyorum ben demedim diye gizler ve Allah telayı yok sayar ...

    derki kuranda -----> inandıktan sonra mı inkar ettiniz ?

    varolmayan bişey inkar edilmez yok sayılmaz olan birşeyi yok sayar inkar eder görmezden gelirsin .
  • İnsanoğlu tarih boyunca açıklama getiremediği şeylerin arkasında hep bir mistik gücün olduğuna inanmıştır. Yağmurun nasıl yağdığını anlayamamış, bunu kendi uydurduğu Freya'ya vermiş, yıldırımı anlamamış bu özelliği kendi uydurduğu Thor'a vermiş, ölünce dünyadan silinip gitmeyi kendine yedirememiş Anubis'i yaratmış. (Mitolojiye öyle aşırı hakim değilim, tanrılarla alakalı yanlış varsa söyleyin düzelteyim.) Kendisine nasıl neden soruları sorulduğunda cevapsız kalmaktansa kudretli tanrımız yaptı deyivermek kolayına gelmiş.

    Siz de şu anda bunu yapıyorsunuz. "Big bang nasıl oluştu?" kimse bilmiyor. Ama bu bilinmezlik tanrının var olduğu anlamına gelmiyor. Ha, belki de var. Ama zor sorular sorarak bunu ispatlayamazsın. Size şimdi komik geliyor biliyorum. "Lan adamlara bak ya bi sürü gülünç tanrı uydurmuşlar, başka başka özellikte tanrı mı olur, tanrı dediğin tektir, her şeye gücü yetendir" diyorsunuz ya. İnsanoğlu nasıl yıldırımı yağmuru açıklayıp eski tanrılarını terkettiyse gelecekte bilim ilerlediğinde de günümüzdeki tanrılar terk edecek. Gelecek nesiller de size gülecekler.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Isengardlı -- 1 Mayıs 2017; 10:57:48 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Isengardlı kullanıcısına yanıt
    big bangi biliyoruz içerik olarak

    büyük patlamanın olması için zevcli 2 li bir zıt olması gerekir birbirini tamamlayan .. kadın+erkek ----> bigbang ------> yeni bir canlı

    bu bir bilinmezlik degil biliyoruz .. eger sistem 2li bir yapı üzerine inşa edilmişse bu tasarımı dizayn kesinlikle bir teki işaret eder gösterir

    ying yang kadim eski bir öğreti milattanönceye uzanan

    https://tr.wikipedia.org/wiki/Yin_ile_Yang

    gece gündüz yer gök kadın erkek hava su toprak ateş

    mitolojileri demitolojizasyona tabi tutman gerekir ki gercek hikayeyi göresin ..
  • Eskiden de böyle idi hastalıklara tanrının laneti denirdi.
    Sonra ne oldu aşı çıktı.



    aşı çıktıda noldu hastaneler hastalarla dolu boş yer yok .. her gecen gün çoğalarak artıyor hastalar dünyada

    aşı çıkmışmış

    şu cümleye gülüyorum

    bende tanrıya inanıyorum deistim ..... -----> Tanrıyı bilmeyen inanmayan yokki -------> mesele inanmak degil ki ---> emrettiklerini yerine getirmek

    ibliste tanrıya inanıyordu beni ateşten yarattın sen yarattın dedi .... nie kafir oldu ------> inanmadıgı için degil emrini dinlemediği için

    biri desitim der öbürü agnostikim der yeni yeni uyduruk etiketler türetirler
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Eskel

    Soru 1)

    soru 2) Bilmiyoruz
    soru 4)Bilmiyoruz üzerinde uğraşılıyor
    soru 5)Buna cevap vermiyorum git kendin araştır.
    soru 9)Canım zaten 4 ayaktan 2 aya çıktıktan sonra aşırı dar doğum kanalları yüzünden tıp gelişmemişken ne kadar kadın doğum da ölüyor du biliyormusun ?
    soru 10)Bilmiyorum bilen bi arkadaş açıklayabilir
    soru 11)bilmiyorum
    soru 12)bilmiyorum
    soru 17)Bilmiyorum
    soru 18)bilmiyorum

    Bilmiyorum dediğim şeyleri bilen arkadaşlar varsa yazabilir.
    Bir şeyin bilinmemesi onun arkasında tanrı olduğunu göstermez kardeşim
    Eskiden de böyle idi hastalıklara tanrının laneti denirdi.
    Sonra ne oldu aşı çıktı.



    Kısa özeti bilmiyorsun hiçbirini bildiğini idda ettiklerinide masalsı teorilerle açıklayamaya çalışıyorsun yorumun için teşekkürler



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nazgul Founder -- 1 Mayıs 2017; 11:18:40 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Eskel

    Yav kardeşim basın gidin işinize ya.
    Üfff bıktırdınız.
    BAK KARDEŞİM BİR ŞEYİ BİLMEMEMİZ TANRININ VARLIĞINI İSPATLAMAZ.
    BİLMEDİĞİMİZ HERŞEYİN ARKASINDA TANRI VAR ANLAYIŞI SAĞLIKSIZDIR.
    ESKİDEN ÇOĞU ŞEYİ TANRININ YAPTİĞİNİ DÜŞÜNÜRÜDÜK.
    FIRTINA VEBA HASTALIK ÖLÜM CART CURT AMA BU GÜN BULUYORUZ.
    ERTESİ GÜN BUNLARINDA CEVABI BULUNACAK.
    O ZAMAN TANRIYI NEREYE SIKIŞTIRACAKSINIZ
    AYRICA BİR TANRI İSPATLANDIĞI ZAMAN ONUN TEK OLDUĞU SADECE MEZOPOTAMYAYA PEYGAMBER GÖNDERDİĞİ VESAİRE İSPATLANMIYOR KENDİNİZE
    VİJDEN MASTÜRBAYONU YAPMAYIN.

    Lütfen bilimsel ve felsefi ilerliyelim canlı değil sadece bir protein ve hücre 1milyon adet ayrıntı içeriyor tek bir canlı milyon x milyon x milyon detay ve sistem organizma içeriyor bu canlı nerden geldi ? elbet biri yarattı teşekkürler .
  • Bak kardeşim biri yaratmış olabilir evet.
    Ama tesadüfen oluşmuşta olabilir teşekkürler.
    Henüz bişey bilmiyoruz.
  • cadence1 kullanıcısına yanıt

    Dinler mi daha uyduruk yoksa
    Ateism deism veya agnostisizm mi ?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: cadence1

    bu kadan kasmaya gerek yok .. ateistlerde biliyorlar Allah tealayı .. kanıt gerekmiyor bunun için ..

    evet aynaya baktığında gördüğün tablo bir tasarım içinde yasadıgın sistem bir tasarım programlama ..

    bilim dediğin şeyde bu tasarımın programın kanunlarını keşfetme ortaya cıkarma ...

    ateistlerin batıl iddialarına çürük iddialarını neden kaale alırsınız anlamış degilim

    ispatlamış mı oldun şindi ..


    http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=7&ayet=172

    insanoğlunun sırtından zürriyyeti alındıgında ; insan kendine nefsine şahit olur . büluğa ulaştıgında yani rüya görüyon ya nirvanaya çıkıyon . çocukluktan ergenliğe kadar bu sürecte insan dış dünyayı gözlemler tüm gördükleri deneyimleri iç dünyasında sorgulamaları Allah tealanın rabb oldugunu kabul eder şahit olduk der tüm ayetler eserler Allahı işaret eder

    dün haberlerde brezilyada bir inek çocuklarla oynuyordu 4 küçük çocuk . inek başını yere egiyor sırtına cıksınlar die başına basıp .. çünkü enamı (büyükbaş hayvanlar) insana boyun eğdirmiştir Allah .. tüm bu gözlemler deneyimler insanın kendi öz benliğinde ve afaklarda dış dünyada gördükleri raabbül alemin Allah tealayı işaret eder

    ve insan bu gercekliğe şahit tutulur ..

    dolayısıyla kanıta gerek yok .. bazıları azınlık ateyizler sürec içinde bu gerceği unutur örter görmezden gelir --> bu sebeple kafir yani örten gizleyen saklayan denir bu kişilere

    ben hatırlamıyorum ben demedim diye gizler ve Allah telayı yok sayar ...

    derki kuranda -----> inandıktan sonra mı inkar ettiniz ?

    varolmayan bişey inkar edilmez yok sayılmaz olan birşeyi yok sayar inkar eder görmezden gelirsin .

    Yorumlarına katılıyorum arkadaşım fakat bilimsel olarak kanıtlamam gerekir arkadaşların görmesi için teşekkürler
  • Wikipedia engellenmiş olabilir ama Google duruyor bildiğim kadarıyla.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Thomas Henry Huxley

    Wikipedia engellenmiş olabilir ama Google duruyor bildiğim kadarıyla.

    Einstein buraya uğramış ozaman zeki kardeşim google da arat big bangten önce ne vardı ve ilk protein nasıl ortaya çıktı ???
  • din kelimesinin köken anlamını öğrenmelisin ..

    bunu öğrendiğinde uyduruk yeni etiketlerinde din kavramının içinde oldugunu anlayacaksın


    agnostiszm---- olabilirde olmayabilirde

    insan şüpheci olabilir fakat bu durum ila nihaye sürmez ortada kalmazsın yani .. ki bu durum örnegin agnostikler vahyedilenlere tevrata incile kurana aslında özünde inanmazlar . şüphen varsa inanmıyorsundur güvenmiyorsundur emin degilsin .. kuran kerimde gecen iman edenler demek -------> güvenenler demektir emin olanlar demek

    ateizm zaten biliniyor .. insanın kendini inkar etmesi basit olarak ---> sonuçta bir inanç din yani

    deizmde bu şekilde .. bunlarda vahyedilenleri reddederler zaten nuh peygamberin kavmide Allaha inanırdı ama güvenmezdi deist bir toplumdu vahyi dinlemedikleri için helak oldular sürecin sonunda lut peygamberin kavmi gibi

    kendinizi degiştirin düzeltin denildiğinde bu toplumlara şüpheyle şöyle diolardı

    Allah seni mi gönderdimelek göndermeliydi ki inanırdık yalan söylüyorsun dediler

    ne farkı varki özünde agnostismin ateizmin deizmin birbirinden farklı versiyonlar sadece
  • Bu sorduklarının açıkladıktan sonra tanrı bunun neresinde kalacak merak ediyorum. E hadi açıkladın, bunlar olsa olsa delil olur, kanıt değil.Sadece inançla yetinebiliriz.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Prof.Celal Şengör

    Bu sorduklarının açıkladıktan sonra tanrı bunun neresinde kalacak merak ediyorum. E hadi açıkladın, bunlar olsa olsa delil olur, kanıt değil.Sadece inançla yetinebiliriz.

    Eğer bu soruların hepsini rasyonel olarak cevaplayan bir bilim adamı olursa zaten B'nde müslümanlığı bırakıp ateist olabilirim(2 ay önce ateisttim )fakat bilimsel olarak kanıtlarıyla bunun mümkün olmadığı biliyoruz günümüzde bile...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nazgul Founder -- 1 Mayıs 2017; 13:29:46 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kaan OZ


    quote:

    Orijinalden alıntı: Thomas Henry Huxley

    Wikipedia engellenmiş olabilir ama Google duruyor bildiğim kadarıyla.

    Einstein buraya uğramış ozaman zeki kardeşim google da arat big bangten önce ne vardı ve ilk protein nasıl ortaya çıktı ???

    Benim sizin sorularınızı cevaplamak gibi bir görevim yok. Çok merak etseydiniz açar okurdunuz zaten. Bunlar defalarca kez cevaplanmış temel sorulardır. Ben burada sabaha kadar "spontaneous symmetry breaking, false vacuum, abiogenesis" gibi kavramlarla edebiyat parçalasam da siz "Yok, yok. Bence ol dedi oldu" deyip geçeceksiniz. Dolayısıyla ne bunlarla uğraşacak boş vaktim var, ne de dinlerin bilime engel olduğunun bilmem kaç yüzüncü kanıtı olarak çerçeveletip duvara asacağım yeni bir örneğe ihtiyacım. Ev sahibi eve daha fazla çivi çaktırmıyor, üzgünüm.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Thomas Henry Huxley


    quote:

    Orijinalden alıntı: Kaan OZ


    quote:

    Orijinalden alıntı: Thomas Henry Huxley

    Wikipedia engellenmiş olabilir ama Google duruyor bildiğim kadarıyla.

    Einstein buraya uğramış ozaman zeki kardeşim google da arat big bangten önce ne vardı ve ilk protein nasıl ortaya çıktı ???

    Benim sizin sorularınızı cevaplamak gibi bir görevim yok. Çok merak etseydiniz açar okurdunuz zaten. Bunlar defalarca kez cevaplanmış temel sorulardır. Ben burada sabaha kadar "spontaneous symmetry breaking, false vacuum, abiogenesis" gibi kavramlarla edebiyat parçalasam da siz "Yok, yok. Bence ol dedi oldu" deyip geçeceksiniz. Dolayısıyla ne bunlarla uğraşacak boş vaktim var, ne de dinlerin bilime engel olduğunun bilmem kaç yüzüncü kanıtı olarak çerçeveletip duvara asacağım yeni bir örneğe ihtiyacım. Ev sahibi eve daha fazla çivi çaktırmıyor, üzgünüm.

    Bilimde yalan olmaz şuan bilim dünyasında bu soruların cevabı bulunmuyor .Bilim adamları teknolojinin gelişmesini bekliyor ve bu soruları çözmeye çalışıyor.Bazı yaşı küçük ateist arkadaşlarımız olabilir onları yanıltmayalım big bangten öncesi ve abiyogenez sorusunun cevabını bilimadamları ve fizikçiler tarafından rasyonel olarak araştırılıyor.ve günün birinde cevabını bulabiliceklerini düşünüyorlar.Lütfen bilimsel olarak devam edelim hurafeleri kültür ve bilim konusuna karıştırmayalım teşekkürler..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nazgul Founder -- 1 Mayıs 2017; 15:2:24 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kaan OZ


    quote:

    Orijinalden alıntı: Thomas Henry Huxley


    quote:

    Orijinalden alıntı: Kaan OZ


    quote:

    Orijinalden alıntı: Thomas Henry Huxley

    Wikipedia engellenmiş olabilir ama Google duruyor bildiğim kadarıyla.

    Einstein buraya uğramış ozaman zeki kardeşim google da arat big bangten önce ne vardı ve ilk protein nasıl ortaya çıktı ???

    Benim sizin sorularınızı cevaplamak gibi bir görevim yok. Çok merak etseydiniz açar okurdunuz zaten. Bunlar defalarca kez cevaplanmış temel sorulardır. Ben burada sabaha kadar "spontaneous symmetry breaking, false vacuum, abiogenesis" gibi kavramlarla edebiyat parçalasam da siz "Yok, yok. Bence ol dedi oldu" deyip geçeceksiniz. Dolayısıyla ne bunlarla uğraşacak boş vaktim var, ne de dinlerin bilime engel olduğunun bilmem kaç yüzüncü kanıtı olarak çerçeveletip duvara asacağım yeni bir örneğe ihtiyacım. Ev sahibi eve daha fazla çivi çaktırmıyor, üzgünüm.

    Bilimde yalan olmaz şuan bilim dünyasında bu soruların cevabı bulunmuyor .Bilim adamları teknolojinin gelişmesini bekliyor ve bu soruları çözmeye çalışıyor.Bazı yaşı küçük ateist arkadaşlarımız olabilir onları yanıltmayalım big bangten öncesi ve abiyogenez sorusunun cevabını bilimadamları ve fizikçiler tarafından rasyonel olarak araştırılıyor.ve günün birinde cevabını bulabiliceklerini düşünüyorlar.Lütfen bilimsel olarak devam edelim hurafeleri kültür ve bilim konusuna karıştırmayalım teşekkürler..

    Sizin bilimsel bilgilerden uzak olmanız onları hurafe yapmaz. Dediğim gibi öğrenmek isteseydiniz araştırırdınız, okurdunuz. Bunları yapmadığınız çok açık.
  • Bilimsel bir boşluk bulunca o boşluğa Tanrı adını vermek bence Tanrı'yı savunmak için kullanılacak en zavallı yöntemdir.Boşlukların şu anda doldurulamaması ileride de doldurulamayacağı anlamına gelmiyor.Doldurulunca ne olacak Tanrı'yı sıkıştırmak için başka boşluklar mı arayacaksın? Tanrı bir inanç meselesidir,istediğin şekilde inanabilirsin bunun için de kanıt sunmana gerek yok.Kanıt sunulacaksa da felsefi bir şekilde sunulmalı mantıksal çıkarımlar yapılmalıdır.

    Bu arada İngilizcen varsa sorduğun soruların cevabını kolaylıkla bulabilirsin.İngilizcen yoksa da öğren bu zamanda sadece Türkçe ile bilgiye ulaşman zor.Sonra bu soruları Türkçe aramaya çalışıp bulamayınca demek ki Tanrı var diye ispat yapmaya çalışma.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Thomas Henry Huxley


    quote:

    Orijinalden alıntı: Kaan OZ


    quote:

    Orijinalden alıntı: Thomas Henry Huxley


    quote:

    Orijinalden alıntı: Kaan OZ


    quote:

    Orijinalden alıntı: Thomas Henry Huxley

    Wikipedia engellenmiş olabilir ama Google duruyor bildiğim kadarıyla.

    Einstein buraya uğramış ozaman zeki kardeşim google da arat big bangten önce ne vardı ve ilk protein nasıl ortaya çıktı ???

    Benim sizin sorularınızı cevaplamak gibi bir görevim yok. Çok merak etseydiniz açar okurdunuz zaten. Bunlar defalarca kez cevaplanmış temel sorulardır. Ben burada sabaha kadar "spontaneous symmetry breaking, false vacuum, abiogenesis" gibi kavramlarla edebiyat parçalasam da siz "Yok, yok. Bence ol dedi oldu" deyip geçeceksiniz. Dolayısıyla ne bunlarla uğraşacak boş vaktim var, ne de dinlerin bilime engel olduğunun bilmem kaç yüzüncü kanıtı olarak çerçeveletip duvara asacağım yeni bir örneğe ihtiyacım. Ev sahibi eve daha fazla çivi çaktırmıyor, üzgünüm.

    Bilimde yalan olmaz şuan bilim dünyasında bu soruların cevabı bulunmuyor .Bilim adamları teknolojinin gelişmesini bekliyor ve bu soruları çözmeye çalışıyor.Bazı yaşı küçük ateist arkadaşlarımız olabilir onları yanıltmayalım big bangten öncesi ve abiyogenez sorusunun cevabını bilimadamları ve fizikçiler tarafından rasyonel olarak araştırılıyor.ve günün birinde cevabını bulabiliceklerini düşünüyorlar.Lütfen bilimsel olarak devam edelim hurafeleri kültür ve bilim konusuna karıştırmayalım teşekkürler..

    Sizin bilimsel bilgilerden uzak olmanız onları hurafe yapmaz. Dediğim gibi öğrenmek isteseydiniz araştırırdınız, okurdunuz. Bunları yapmadığınız çok açık.

    Eğer bilimsel cevapların varsa burda paylaş insanları yanıltıyorsun şuan evet 18 sorunun veya birkaçının cevabını buraya paylaş fakat sanmıyorum okadar bilgili olduğunu büyük ihtimal ateist sayfalardan ve hurafelerden copy paste(kopyala-yapıştır)yapıpkendinin bişey bildiğini düşünüceksin bnle tartışma bilimini dök buraya ben 18 sru hazırladım sende cevapları yaz yoksa şikayet durumunda kalıcam kültür bilim konusunda geyik yapıyorsun teşekkürler ve iyi günler



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nazgul Founder -- 1 Mayıs 2017; 15:14:31 >
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.