Şimdi Ara

Sosyal mesafenin Gen ifadesini bozma etkisi 3 nesil sürebilir

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
32
Cevap
2
Favori
1.153
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Sosyal Mesafe ve bozulan Gen ifadesi
    Gen ifadesi: Gen üzerinde yer alan genetik veriden hareketle, protein gibi bir gen ürününün olusturulmasi sürecidir.

    Her Hücre genetik bilgileri iceren ve 6,6 Milyar nükleotit sirasina göre dizilenen ayni DNA yi icerir. DNA nin %4 ü biyolojik fonksiyonlari kodlayan genlerden olusur ve geri kalan %96 si fonksiyonel bir insana ulasmak icin bu genlerin düzenlenmesini kontrol eder. Her Hücre, vücüuttaki islevlerine göre farkli bir gen kombinasyonu kullanir. Bu kullanim cok dinamiktir ve cevresel faktörlere dogrudan tepki verir. Genlerin acilip kapatilmasi karisik bir mekanizmadir ve transkripsiyon faktörleri bu konuda önemli bir rol oynamaktadir. Bu proteinler DNA anahtarlari olarak görülebilir ve her transkripsiyon faktörü yüzlerce farkli geni kontrol eder.

    Özgül Gen ifadesi beyin tarafindan kontrol edilir
    Duyu algilamalari ve düsünceler duygularla etiketlenir, bunlar sinirsel aglar ve hormonlar yoluyla transkripsiyon faktörlerinin aktivitesini kontrol eder. Herkes adrenalin ve kortizolün adrenal bezlerde üretildigi tehlike algisina tepkiyi bilir. Her duygu, transkripsiyon faktörleri üzerinde kendine özgü kontrole sahiptir.
    Sosyal mesafeninde her bir hücre icin belirlenebilen gen düzenlemesi üzerinde dogrudan etkisi vardir
    DNA Cipleri tek bir hücrede hangi genlerin acildigini veya kapatildigini belirlemek icin kullanilir. Sosyal izolasyon sirasinda gen ekspresyonundaki degisiklikleri, saglik ve yasam beklentisi üzerindeki etkileri aciklayan bu teknikler kullanilarak yüzlerce arastirmalar yapilmistir. Bu tür arastirmalarin carpici bir örnegi, yalnizlik süresince 200 den fazla hayati önem tasiyan vücut fonksiyonlarinin degistigi gen ifadesidir. Bu tür calismanin bir örnegi: Insan lökositlerinde gen ekspresyonunun sosyal regülasyonu (Genombiyoloji, 2007, 8, R189).

    Hangi genlerin yalnizlikta az yada cok ifade edildigi sorusuna ek olarak, ilgili transkripsiyon faktörleride belirlenmistir.

    Sonuc olarak degisen, hayati önem tasiyan vücut islevlerinden biri bagisiklik sisteminin isleviydi.

    Farkli ifade edilen promotörlerin biyoinformatik analizi, bu etkilerin anti-enflamatuar glukortikoid transkripsiyonel kontrol yolunun azalmis aktivitesinden ve pro-enflamatuar NF-kB/Rel yolunun aktivitesinde tamamlayici bir artistan etkilenebilecegini düsündürmektedir.
    Bu veriler, sosyal cevresel faktörlerin insan gen transkripsiyonundaki küresel degisikliklerle baglantili olduguna dair ilk kaniti saglar ve kronik sosyal izolasyon (Yalniz hissetmek) hissi olan kisilerde gözlenen inflamatuar hastalik riskinin arttigini anlamak icin moleküler bir baglam saglar
    Sosyal mesafenin gen ifadesi üzerinde dogrudan bir etkiye sahip olmasinin yani sira, cok endise verici bir yönü daha var. Siddetli travma durumunda, gen ifadesi sadece gecici olarak bozulmaz, ayni zamanda epigenetik mekanizmalar yoluyla kalici tikanmalara neden olur. Genler, DNA daki spesifik nükleotitlerin metilasyonuyla ömür boyu bloke edilebilir ve söz konusu geni transkripsiyon faktörlerine erisilemez hale getirir. Bu epigenetik tikanma dogacak cocuklara gecebilir. Böyle bir tikanmanin kaldirilmasi ortalama üc kusak sürer.
    Sosyal mesafe icin önerilen önlemlerin ciddi sosyo-ekonomik etkilere sahip olmasi ve muazzam bir tali hasara neden olmasinin yani sira, bu tür kapsamli önlemlerde biyolojik DNA hasari dikkate alinmak zorundadir. Hasarin üc nesli etkiledigini göz önünde bulundurarak, „baslamadan önce düsün“ ifadesi, özellikle halk sagligi söz konusu oldugunda ciddi bir husustur.

    Imünoloji Profesörü Dr. P.J.A Capel







  • Ben türkceye cevirip forumda konusunu actim, sen okumamissin. Sana zahmet olmasin diye özetleyim. Sosyal mesafenin insan genlerine ve bagisiklik sistemine kötü etkileri vardir, bu etkiler dna lariniza islenir. Sosyal bir varlik olan insanin izole edilmesi onun Gen ifadesinde bozulmalara yol acar ve bu bozulma genlerinizle birlikte sizden 3 nesil sonrasina (cocuklariniza) kadar aktarilir. Cevap verip sizi tekrardan okuma zahmetine soktugum icinde ayrica özür dilerim .
  • 3 nesil geçmesine gerek yok, şimdiden kafalarda bozulma başladı .::)::.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Özet geçer misiniz hocacım

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Sirinle Beni Sirin Baba

    Özet geçer misiniz hocacım
    okumadım ama sanırım şuu diyo: insanların doğuştan sosyal mesafeye alışık huy kazanmaları 3 nesil sürecek okumadan sadece başlıkla özet

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • 01001101 kullanıcısına yanıt
    Ben türkceye cevirip forumda konusunu actim, sen okumamissin. Sana zahmet olmasin diye özetleyim. Sosyal mesafenin insan genlerine ve bagisiklik sistemine kötü etkileri vardir, bu etkiler dna lariniza islenir. Sosyal bir varlik olan insanin izole edilmesi onun Gen ifadesinde bozulmalara yol acar ve bu bozulma genlerinizle birlikte sizden 3 nesil sonrasina (cocuklariniza) kadar aktarilir. Cevap verip sizi tekrardan okuma zahmetine soktugum icinde ayrica özür dilerim .



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi _turbo_ -- 10 Temmuz 2020; 12:59:25 >
  • _turbo_ kullanıcısına yanıt
    Sizce jailbreakli iPhone mu Jailbreaksiz iPhone mu?
  • 320 fahrenhaytda sülfirik atikle HO, H2 negatif elementinin tepkimesi sonucu

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: _turbo_

    Ben türkceye cevirip forumda konusunu actim, sen okumamissin. Sana zahmet olmasin diye özetleyim. Sosyal mesafenin insan genlerine ve bagisiklik sistemine kötü etkileri vardir, bu etkiler dna lariniza islenir. Sosyal bir varlik olan insanin izole edilmesi onun Gen ifadesinde bozulmalara yol acar ve bu bozulma genlerinizle birlikte sizden 3 nesil sonrasina (cocuklariniza) kadar aktarilir. Cevap verip sizi tekrardan okuma zahmetine soktugum icinde ayrica özür dilerim .
    teşekkürler ama lütfen bir daha olmasın yani okumayı sevmeden yaşama özgürlüğüme müdahale etmiş oldun

    şaka bi yana, yazı fazlaca teorik söylemler barındırdığı için genel okuyucunun okuyup da sonuç çıkarması kolay değil.
    belki daha günlük ağızla bir şeyler yazarak kouya biraz ek yapma şansım olur. genetik ve moleküler biyoloji üzerine birkaç kitap okumuştluğum var. gerçekten şok edici bilgiler öğrendim bu kitaplardan. şok edici bir bilgi olmasa da, öğrenmiş olduğum en önemli bilgilerden birisi şuydu; biz hep: "DNA bizim kodumuz, bizi o oluşturuyo" gibi düşünerek öğrendik bu işleri ama işin aslı pek öyle değilmiş. tabii ki çoğu özelliğimiz genetik (DNA'dan çok büyük ölçüde etkileniyor) ama bu durum DNA'nın bizi oluşturan yönetici olduğu anlamına gelmiyor çünkü RNA'dan oluşturulan proteinlerden sonra bizim günümüzdeki fiziksel vücudumuza kadar olan yolda birbiri peşi sıra gerçekleşen çok fazla süreç var, ve DNA ise bu süreçlerden sadece ilk baştakibi etkiliyor.

    Yanlış anlaşılmasın, burada herkesin bildiği: "DNA'nın yanında çevresel faktörler de etkili" yargısını tekrar ısıtıyor değilim. tabii ki davranışlarımızdan zekamıza göre birçok şey doğrudan DNA'mızla değil büyürken yaşadıklarımızla oluşuyor.

    Demek istediğim şu: vücudumuzun hücrelerinin ve organellerinin oluşup büyümesi gibi en "otomatik" şekilde gerçekleştiğini sandığımız ve DNA'nın doğrudan etkisi altında gerçekleştiğini sandığımız iç faaliyetlerimiz bile aslında DNA'nin kontrolünden bağımsız bir dizi farklı süreçlerin birbiri peşi sıra gerçekleşmesi ile oluşuyorlar.
    DNA bu süreçleri yönetmez. DNA bu süreçleri bilmez. DNA sadece ilk başlangıç tetiklemesini yapar (protein oluşumu) ve gerisine karışamaz.

    Benzetme yapmak gerekirse, DNA'yı işçisine maaş ödeyen bir işveren gibi düşünelim. bir kişinin işvereni ona çok fazla maaş ödüyorsa, bu kişi kendi çocuğunu yurt dışına üniversite okumaya gidecek şekilde eğitebilir. çok yüksek maaş alan çoğu kişinin çocuğu yurt dışına üniversite okumaya gider. bu durum, "işverenler" ile "işçi çocuğunun kaderi" arasında doğrudan bir bağ kurmamıza neden olabilir. hatalı olarak şöyle düşünebiliriz: "işçisine düşük maaş ödeyen işverenler işçi çocuklarının yurt içinde okumasını ya da okuyamamasını sağlıyolar, yüksek maaş verenler ise tam tersi" halbuki bu düşüncemiz çok yanlıştır. işverenler çalışanların çocuklarını tanımazlar bile. çalışanın evlenip çocuk yapmasından çocuğu üniversite yaşına büyütmesine kadar birbirinden tamamen bağımsız çok sayıda çeşitli süreç yaşanır ama yine de tüm bu çeşitliliğe rağmen çok yüksek maaşa sahip babaların çocuklarının genellikle büyük oranda yurt dışında okudukları bir duruma ulaşırız (işverenlerinin hiçbirinin bundan haberleri olmasa da)

    DNA da böyledir. sadece maaşı öder. sadece RNA ile oluşturulacak proteinleri kontrol eder ve bu proteinler oluştuktan sonra da hiçbir sürece DNA karışamaz. sonra o proteinler belli koşulları elde ettiklerinde organelleri oluştururlar ve bir sistem kurarlar. bu sistemler, yani hücreler, belli koşulları (yeterli besin ve sıcaklık gibi) buldukları zaman yine DNA'nın kontrolünden bağımsız olarak bir hormonun salgılarlar. bu hormon kimyasal ortamı değiştirir, belli organellerin aktivitesinin hızlanmasını sağlar ve proteinlerin üretimini hızlandırır. bu hızlanma büyümeyi sağlar ancak bu büyümenin de normal gerçekleşmesi için daha sayamayacağımız birsürü farklı sürecin hepsnin sorunsuzca oluşmaları gerekir.

    bu yüzdendir ki, bu süreçlerin birinde yaşanacak ufak aksaklıklar, ilerideki süreçleri bozarlar ve büyük sorunlara neden olabilirler.

    Örneğin, bazı zeka geriliklerine sahip engelli çocuklarda belli DNA şablonlarının (gen diyelim) var olduğu gözleniyor ve ilk başta: "bu zeka geriliği genetik bir şey, çözümü yok" gibi düşünülüyor. halbuki, sonradan ortaya çıktığı üzere, o çocuklardaki zeka geriliğine neden olan genlerin aslında bağırsaklarla ilgili bir soruna neden olduğu ve zekaya (beyin'e) doğrudan etki etmedikleri anlaşılıyor. yani, bu genlerle doğan çocuklar kendi bağırsaklarının belli besin türlerini iyi sindirememesi nedeniyle beyinlerindeki nöron ağlarını yeterince geliştiremiyorlarmış. çocukların bağırsaklarındaki sorunu çözecek bir tedavi uygulandığında, ya da ilgili besinler çocuğa farklı yollarsan sağlandığında, çocuk normal zekaya erişerek büyüyebiliyor. DNA'nın neredeyse hiçbir şeye "doğrudan" neden olmadığının belirgin örneklerinden biri. bu örnek ayrıca zengin aile çocuklarının neden daha uzun ve yapılı vücutlarla birlikte daha yüksek düşünme gücüne de sahip olabileceklerini gösteriyor, çünkü özellikle büyüme çağında beslenme çok şeyi değiştiriyor.

    yani, siz ilk domino taşını parmağınızla ittirip geri kalan domino taşlarının devrilmerini sağlayabilirsiniz, ama, ilk domino taşının itilmesi demek sonucun hep aynı olacağı anlamına gelmez. domino taşları sırayla devrilmeye başladığında belli bir noktada (yol üzerinde) oynama yaparak devrilmeyi durdurabilir, devrilme dizisinin yönünü değiştirebilir, yavaşlatabilir ya da hızlandırabilirsiniz. dikkat, ilk domino taşı değişmedi. ama sonuç değişti. insan vücudu da böyledir. vücudun kimyasal doğasındaki bir değişim bile tüm süreçleri etkileyebilir, ki zaten psikiyatrik ilaçların yaptıkları şey de budur.


    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • 01001101 kullanıcısına yanıt
    Yabanci dilden cevrildi yazi biraz bilimsel. Yabanci dikdeki kelimelerin turkce karsiligininda yabanci olmasi isi dahada zorlastiriyor.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Bu hastalık 3 nesil sürecek ise vay halimize..

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yav başlamayım şimdi hastalığınıza.

    Yeter bi salın da rahat rahat ölek alüminyum.
  • pilotaFerrari kullanıcısına yanıt
    Rahat ölümün seçenekleri arasında korona yok. Belirtilerine bak. Onlar kafadan uydurulmuş şeyler değil. Günlerce cihaza bağlı kalmak pek rahat hissettirmese gerek.




    Neyse konuya gelirsek turbo hocam referans verdiğin konuya bakarsak forum vesilesiyle tüm insanlığa çağrıda bulunuyorum, lütfen günde 3 saatin üzerinde uyumayın. Bir genin kalıcı hale gelmesi 3 nesil sürüyormuş. 3 saatlik uykuyu 3 nesil boyunca sürdürürsek bizden sonrakilere en büyük mirası bırakmış oluruz.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • kendinetroll K kullanıcısına yanıt
    Bir kerede konu basligina bakip icerigi okumadan konuya dalmasan beni sasirtacaksin.

    3 nesle aktarilan sey genler degil bozulan gen ifadesidir. Sosyal izolasyon sebebiyle insan vucudunda ortaya cikan tikanma blokajdir.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: _turbo_

    Bir kerede konu basligina bakip icerigi okumadan konuya dalmasan beni sasirtacaksin.

    3 nesle aktarilan sey genler degil bozulan gen ifadesidir. Sosyal izolasyon sebebiyle insan vucudunda ortaya cikan tikanma blokajdir.
    yav tamam işte uyku genini bozalım diyorum
  • kendinetroll K kullanıcısına yanıt
    Ne uyumasi tembel adam uyur

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: _turbo_

    Ne uyumasi tembel adam uyur
    Uyuturlar hacım uyuturlar. bu 13 büyük aile var ya aşıydı maşıydı hepimizi uyuturlar
  • kendinetroll K kullanıcısına yanıt
    Herkesi uyutamazlar.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: _turbo_

    Herkesi uyutamazlar.
    Doğru sen böyle çeviri konuları aç hacım uyutamasınlar kimseyi de şu uyku genini yok edelim.
  • kendinetroll K kullanıcısına yanıt
    Ben yok ettim bile.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.