Yağmur çisi çisi "Gel" diyorsun akşam üstü bulutlara inat sevgi Islanmak ne Yağmur ne ki?
Bulvarda bir iş çıkışı gelip geçenlerde telaş bir an önce evlerine dönmek için büyük uğraş
Arabaların çamuru birikintilerden atla Az kaldı geliyorum Yeter ki sen ıslanma
Ansızın telefona kısa bir mesaj gelir "Yağmurda hiç ıslanma buluşmayalım ne olur"
Öylece kalırım çalıştığın işyerine yüz metre kala. Sırılsıklam. Ne geriye gider ayaklarım, ne sana... Yağmur gitgide artırır şiddetini Camdan, gelip geçenlere bakarsın. "iyi ki gelme demişim" dersin. "Bu yağmurda..."
Beni bu kadar düşünmeseydin keşke. Hele yağmurda...
aman adanalı yandım adanalı evde duramıyom sana dadanalı
bu da canımız zaradan
Ruhumun derinliklerinde ararken seni Bir fırtına kopmuş kaybetmişim kendimi
"hayatta herşey hakkında bir şeyi , bir şey hakkında herşeyi öğrenmeye çalışın" Thomas Huxley
yaşam öyle görünüyor ki solacak gün be gün uzaklaşarak içimde kaybolarak hiçbir şey önemli değil , hiç kimse yaşama isteğimi yitirdim kalmadı verecek şeyim benim için dahası yok beni özgür kılacak sona ihtiyacım var hiçbir şey eskisi gibi değil içimden bir şeyler kaybolup gidiyor ölümcül kayıp , gerçek olamaz bu hissettiğim cehenneme dayanamıyorum boşluk dolduruyor içimi keder noktasına dek büyüyen karanlık yutuyor şafağı ben bendim , ama o gitti şimdi sadece ben kurtarabilirim kendimi , ama çok geç düşünemiyorum artık niçin denemem gerektiğini bile dün hiç olmamış gibi görünüyor ölüm sıcak karşılıyor beni , sadece elveda diyeceğim şimdi..
64 sayfa olmuş hepsini okumadım bu yüzden daha önce verilmiş ise kusura bakmayın.
Kitabe-i Seng-i Mezar / Orhan Veli
I
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada Nasırdan çektiği kadar; Hatta çirkin yaratıldığından bile O kadar müteessir değildi; Kundurası vurmadığı zamanlarda Anmazdı ama Allahın adını, Günahkar da sayılmazdı. Yazık oldu Süleyman Efendi'ye
II
Mesele falan değildi öyle, To be or not to be kendisi için; Bir akşam uyudu; Uyanmayıverdi. Aldılar, götürdüler. Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü. Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar HAklarını helâl ederler elbet. Alacağına gelince... Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.
III
Tüfeğini depoya koydular, Esvabını başkasına verdiler. Artık ne torbasında ekmek kırıntısı, Ne matarasında dudaklarının izi; Öyle bir rüzigar ki, Kendi gitti, İsmi bile kalmadı yadigâr. Yalnız şu beyit kaldı, Kahve ocağında, el yazısiyle: "Ölüm Allahın emri, Ayrılık olmasaydı."
aglamak icin gozden yas mi akmali / victor hugo
aglamak için gözden yas mi akmali? dudaklar gülerken, insan aglayamaz mi? sevmek için güzele mi bakmali? çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi baglayamaz mi? hasret; özlenenden uzak mi kalmaktir? özlenen yakindayken hicran duyulamaz mi? hirsizlik; para, malmi çalmaktir? saadet çalmak, hirsizlik olamaz mi? solmasi için gülü dalindan mi koparmali? pembe bir gonca iken gül dalinda solmaz mi? öldürmek için silah, hançer mi olmali? saçlar bag, gözler silah, gülüs kursun olamaz mi?
aysel git basimdan ben sana gore degilim olumum birden olacak seziyorum hem kotuyum, karanligim, biraz cirkinim aysel git basimdan istemiyorum
benim yagmurumda gezinemezsin usursun dagitir gecelerim sarisinligini uykularimi uyusan nasil korkarsin hicbir dakikami yasayamazsin aysel git basimdan ben sana gore degilim benim icin kirletme aydinligini hem kotuyum, karanligim, biraz cirkinim
isligimi denesen hemen dusurursun gozlerim hizlandirir tenhaligini yanlis sehirlere goturur trenlerim ya olmek ustaligini kazanirsin ya korku biriktirmek yetisini acilarim iyice bol gelir sana sevincim bir turlu tutmaz sevincini aysel git basimdan ben sana gore degilim umitsizligimi olsun anlasana hem kotuyum, karanligim, biraz cirkinim
sevindigim anda sen uzulursun sonbahar ugultusu duymamissin ki icinden bir gemi kalkip gitmemis uzak yalnizlik limanlarina aykiri bir yolcuyum dunya genis buyuk bir kulak cinliyor icimdeki cetrefil yolculugum kesinlesmis sakin baska bir sey getirme aklina aysel git basimdan ben sana gore degilim olumum birden olacak seziyorum hem kotuyum, karanligim, biraz cirkinim aysel git basimdan seni seviyorum
Attila İlhan
Profilimde de yer alan Üstad Necip Fazıl KISAKÜREK imzalı bu şiir favorilerimden.
SON SIĞINAK
Hayat perdenin arkasında; Hayatın öte yakasında.
Şu gaflet yükü insana bak; Kendinden varlık cakasında.
Ve aşksız yobaz... İşi gücü, Namazla cennet takasında.
Tam dört asırdır Müslümanlık, Cansız etiket markasında.
Kur'an kalbi kör ezbercide, Din, üfürükçü muskasında.
Batı, Batı der, çırpınırlar, Batı tükürük hokkasında.
Makine dimdik demirden put, İnsanoğlu ruh laçkasında.
Zamanda herşey kopuk, kesik; Biçkisi kader makasında.
Ey insan, sana son sığınak, Son Peygamberin hırkasında!
Üstad Necip Fazıl KISAKÜREK
Olmasa mektubun, Yazdıkların olmasa Kim inanırdı Senle ayrıldığımıza.
Sanma unutulur, Kalp ağrısı zamanla Herşeyi unutarak Yaşanır sanma.
Neydi bir arada tutan şey ikimizi Birleştiren neydi ellerimizi Bırak bana anlatma imkansız sevgimizi Sevmek birçok şeyi göze almaktır.
Baksana geçmişe, Ne çok anıyla yüklü Nerde o taverna, Nerde sinema
Harcanmış zamanla Yeniden yaşanmaz ki; Geç kaldıktan sonra Arama boşa!
MURATHAN MUNGAN
dezırt ne yaptın yaaa
Haber vermeden gelme, zor olur; Ürker tenhalığım, kıskanır ağlar belki Ama ben ağlayamazsam gücenme ne olur; Gözlerim bitti...
Feridun Düzağaç
windi sus
çk güsel şiirler var arkadaşlar
Ben sarap satan adama pek şaşarım şarap satıpta ondan daha guzel ne alacak ki ?
Ömer Hayyam
tam bole deildi sanirim kafadan yazdim
Ilimden büyük hazine var mi Gayret ve fedakarlik anahtari Asilmaz, çekilmez yollar olsada Gögsümüzü gerdik haziriz buna Dökülmüs olsada diken yollara Bizi engelleyemez dönüs yok asla.
Sensin gökten gelen oklara hedef; Oyası ateşle işlenen gergef. Çekme üç beş günlük dünyaya esef! Dayan kalbim üç beş nefes kadarcık!
Necip Fazıl Kısakürek
Gerçekten süper bir topic olmuş... Tebrikler
çok güzel bir yer şiirleri çok seviyorum hepsini bu gece ilk geliyorum buraya ve dağıtmak istiyorum kusura bakmayın
BURDASIN
burdasın yanımdasın biliyorum Mum ışığımın zerafetinde ağlayan yalnızlığımsın yine bu gece Dur gitme, bekle! Eriyip gidemezsin beni bırakıp. Mum biter, gece söner ama korkarım, beceremem karanlıkta şiir yazmayı sana.
Sen hep burdasın, odamdasın biliyorum Olur ya, sıkılırsan eğer git, gez de gel biraz ama dön ne olur yine yanıma. Korkarım, ağlamayı beceremem karanlıkta.
Burdasın biliyorum Ama ben seni bulamıyorum bulamıyorum! Kaybolan yüreğimle beraber bu gece de yine inatla seni arıyorum...
Y.B
SOLGUN BİR GÜL OLUYOR
Çoklarından düşüyor da bunca Görmüyor gelip geçenler Eğilip alıyorum Solgun bir gül oluyor dokununca.
Ya büyük şehirlerin birinde Geziniyor kalabalık duraklarda Ya yurdun uzak bir yerinde Kahve, otel köşesinde Nereye gitse bu akşam vakti Ellerini ceplerine sokuyor Sigaralar, kâğıtlar Arasından kayıyor usulca Eğilip alıyorum, kimse olmuyor Solgun bir gül oluyor dokununca.
Ya da yalnız bir kızın Sildiği dudak boyasında Eşiğinde yine yorgun gecenin Başını yastıklara koyunca.
Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor En çok güz ayları ve yağmur yağınca Alçalır ya bir bulut, o hüzün bulutunda. Uzanıp alıyorum kimse olmuyor Solgun bir gül oluyor dokununca.
Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılarda Akşamlara gerili ağlara takılıyor Yaralı hayvanlar gibi soluyor Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor Yollar, ya da anılar boyunca.
Alıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece Kımıldıyor karanlıkta ne zaman dokunsam Solgun bir gül oluyor dokununca.
Behçet NECATİGİL
BEKLEYİŞİMİN ÖYKÜSÜ
Günler güz yaprakları gibi birer birer dökülürken ayaklarımın dibine, ben her gece karanlığa dikip gözlerimi senin aydınlığını bekledim. Sen yoktun...
Binlerce adım attım bu kentin sokaklarında. Her köşeyi, her parkı, her ağacı ezberledim. Sevdaya bulanmış her kaldırım taşında senin adını aradım. Sen yoktun...
Evlerin duvarları birer birer üzerime yıkıldı. Her bir hücremin acısını ta yüreğimde hissederken beni enkazın altından çekip alacak elini aradım. Sen yoktun...
Özlem şarkılarını ezberledim. Kimini bağıra bağıra, kimini fısıltıyla söyledim. Karanlığa haykırdım hasretimi. Sesimi duyacaksın diye bekledim. Sen yoktun...
Senden gelecek bir tek haberi bekledim. Saatler asırlar gibi geldi, geçmedi. Çalan her telefonu yüreğimin deli bir çağlayana dönen atışlarıyla açtım. Senden başka duyduğum her seste hep aynı hayâl kırıklığını yaşadım. Onlar beni duymak istiyordu, bense seni. Sen yoktun...
Seni aramaktan yorgun düşmüş bedenimi karanlığın kucağına uzattım her gece. Bir an önce sabah olsun diye uykunun beni çekip almasını istedim. Olmadı. Kaç gece sabahı ettim gözlerimi kapamadan, kaç gece merdivendeki ayak seslerini dinledim gelen sensindir diye. Sen yoktun...
Her yağmurla birlikte hüzün de yağdı bu kentin üzerine. Bulutlar yalnızlığın işaretiydi benim için. Beni ıslatan yağmur olmadı. Ben senin özleminle sırılsıklamdım her mevsim. Hayat; merhaba dedi bahara çiçek çiçek. Uzun kıştan sonra gelmez dediğim göçmen kuşların dönüşünü gördüm. Sen yoktun...
Her istasyon her otogar adresim oldu. Bir trenden inersin sandım. Otobüslerdeki her yolcuya sensin diye baktım. Ya da yolculuklara vurdum kendimi. Kimsenin uğramadığı köylere, adı duyulmamış kasabalara gittim. Senden bir iz aradım. Sen yoktun...
Denizin sonsuz maviliğine umut bağladım. Kıyılarda tükettim bekleyişlerimi. Hep sensiz gemiler geçti limanlardan. Ben gemicilerin hasret türkülerine eşlik ettim. Sen yoktun...
Gözümden bir tek damla yaş akmadı. Onlar sana aitti, sana kalmalıydı. Kimselere söyleyemedim acılarımı, bekleyişimin öyküsünü kimselere anlatamadım. Nice fırtınalar koptu yüreğimde. Dalgalar dövdü hayallerimi. Sığınacak bir liman, yaslanacak bir omuz aradım. İçimi dökecek bir insan aradım. Sen yoktun...
Her gece ay paramparça oldu. Her gece yıldızlar birer birer düştü sokaklara. Yıldızları saçına takıp gelmeni bekledim. Ayı avucunda bana getirmeni bekledim. Ve bir güneş gibi doğup aydınlatmanı bekledim bu kapkara dünyamı. Ama. Sen yoktun...