Şimdi Ara

S-400 füze alımı için kapora verildi, sevkiyat kontratı imzalandı (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
50
Cevap
0
Favori
1.514
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Vay arkadaş hayatlarını Sovyetlerin devamı diye Rusya sempatizanı ve hayranı olarak geçiren adamlar sırf sevmedikleri iktidar onlarla iş yapıyor diye Rusya'yı aşağılama, ezikleme, komünist vs diyerek dalga geçmeye başlamış.


    Düşmanımın düşmanı dostumdur ve düşmanımın dostu düşmanımdır diye bir şey türemiş insanlarda. Bütün dünya görüşleri Akp'ye göre yürüyor. Akp bir ülkeyle papazsa o ülke güzellemeleri, hayranlıkları, ..... gitmek başlıklarında o ülkeye gitmek istediklerini yazıyorlar. Sonra Akp o ülkeyle iş yapınca, ortaklık kurunca birden düşman kesiliyorlar, nefret ediyorlar.


    Bir de Akp kimle papaz olsa onu baş düşman olarak gören ak yürüyenler var. Bunlar da baş düşmanları ile iş yapınca hemen onu süper bellerler, kahraman görürler, süper iyi sanırlar. Akp Abd ile papaz olur hop onun en büyük rakibine koşar onu güzellerler. Sonra o güzelledikleri ülke ile ipler gerilir hop tekrar Nato ülkesiyiz arkamızda ABD var derler, Abd severler. AB iyi bir şey söyler hop AB çok iyi, AB şaplağı atınca Şangay Beşlisiyiz leyn.


    Bakın bu iki güruh ülkenin % 90'ı. Biz hepiniz yanlıştasınız diyince konuya bağlı olarak gündem kimse onu kendinden gören bizi karşıya atıyor ve aklınca aşağılıyor.


    Hem Kemalistlerin, hem Ak yürüyenlerin, hem de terör sevicilerin ortak olarak nefret ettiği kişileriz biz. Zira hepsinin yanlışını yüzüne söyleyince ya da karşı tarafın iyi yönünü söyleyince anında düşmanız.


    15 yıldır ülkeyi de bu kafa yönetiyor. Bitaraf olan bertaraf olur dedi adam. Sonra bütün azınlıklar azaldı iyice. Artık 4 parti % 95 oy alıyor. Çeşitliliği bitirdi önce, şimdi de alın size tek adam. Çeşitlilik biterken % 3 oy kazandınız ya siz de çanak tuttunuz alın sonucu bu. Siz % 3 aldınız onlar % 13. Ağlayın şimdi kedi, trafo, mühür diye. Ağlayın ama sakın sandığa gidip mesai harcamayın, emek sarf etmeyin, gece yarılarına kadar takipte kalmayın, Oy ve Ötesi'nde saatlerinizi vermeyin. Sadece kedi, hile, çaldılar ağlayın.


    Son olarak benden akıllı birinin sözü ile bitirelim.

    Her toplum, layık olduğu şekilde yönetilir.

    Edit: İmla



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi gcb1903 -- 12 Eylül 2017; 17:21:14 >
  • atarlı.ergen A kullanıcısına yanıt
    Belli ki yaşın küçük bazı şeyleri göremiyosun. Çok değil askere bı git sonra eline 50 yaşında silahı verip hudut karakoluna dikecekler seni. İşte o zaman ABD ağlıyordu diye yine dalga geçersin.



    Ben de yıllarca akp ye oy verdim ama hudut karakolunda 50 yaşında külüstür silahla nöbet tutunca gerçeği anladım. Milli piyade tufegi ile 9 yıldır meydanlarda oy istiyorlardı. Bizde cahiliz ya göğsümüz kabara kabara oy veriyorduk kendi silahimizi yapıyoruz artık gelisiyoruz diye. Ama gerçekler öyle değil işte.



    Karşında 50 yaşında g3 ile hudut karakolunda nöbet tutmuş bir kişi var ona göre cevap oldu mu abicim

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yunanistanın ekonomik durumu mağlum ama adamların s300leri var ve onlarda Nato üyesi
    Hava sovunmamızın durumu şu eğer bir düşman uçağı geliyorsa biz görüp onunla göğüs göğüse savaşmak için bir uçak kaldırıyoruz. Ya o onu düşürecek yada bizim uçak onu düşürecek.
    Peki bu füze olursa ona karşı ise hiç bir önlemimiz yok. Yani bizim gibi düşmanı çok olan bir ülkenin füze savunması olmazsa olmaz.
    Ülkenin savunmasının güçlendirilmesinden düşmanların rahatsız olması normal ama bu ülkenin vatandaşı olan birilerinin rahatsız olmasını ya çok gafil cahil yada hain olmasından başka bir izahı yok.

  • quote:

    Orijinalden alıntı: atarlı.ergen

    ağlıyordu abd yapmayın, almayın diyordu!
    ağlıyordu fetö...
    ağlıyordu ab...
    ağlıyordu chp millet vekili tanrıkulu...
    Reyis dinlemiyordu ağızlarına ağızlarına vuruyordu!
    chp genel başkanı kemal kılıçdaroğlu o küçük insan o da ağlıyordu
    S-400 füze alımı için kapora verildi, sevkiyat kontratı imzalandı


    Bu ergeni banlasınlar
  • Burda boşboğaz konuşan liseli solculara veya hükümet kuyruklarına bastı diye muhalefetlik yapan trollere bakmayın siz.

    Eğer haber doğruysa çok güzel bir gelişme, vatana millete hayırlı uğurlu olsun...
  • Çok güzel gelişme. Bölgede elimizi çok daha güçlendirecek bir adım.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • General. kullanıcısına yanıt
    Onbaşı saçma saçma konuşuyorsun. Türkiye ihtiyaçları doğrultusunda alış veriş yapıyor okadar. Konu düşmanlık uçak düşürmek değil. Bana sorarsan nato da Rusya da düşman.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ergenlik zor dönem

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: snorlaxxx

    Belli ki yaşın küçük bazı şeyleri göremiyosun. Çok değil askere bı git sonra eline 50 yaşında silahı verip hudut karakoluna dikecekler seni. İşte o zaman ABD ağlıyordu diye yine dalga geçersin.



    Ben de yıllarca akp ye oy verdim ama hudut karakolunda 50 yaşında külüstür silahla nöbet tutunca gerçeği anladım. Milli piyade tufegi ile 9 yıldır meydanlarda oy istiyorlardı. Bizde cahiliz ya göğsümüz kabara kabara oy veriyorduk kendi silahimizi yapıyoruz artık gelisiyoruz diye. Ama gerçekler öyle değil işte.



    Karşında 50 yaşında g3 ile hudut karakolunda nöbet tutmuş bir kişi var ona göre cevap oldu mu abicim

    yaw bunların işi böyledir işte, gözboyama ve reklam, lafa gelince mars’da koloni çalışmalarına başladık denilir, askere gidersin, antik G3’le sınırda nöbet tutarsın.
  • General. kullanıcısına yanıt
    Hee zordur atlatamadınmi daha?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ya yaşın küçüktür yada zeka seviyen, neyse ak troller anlamaz.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • General. kullanıcısına yanıt
    Haha yaş küçük filan zeka seviyesi. Lol



    İç güdülerinlemi hareket edersin hep?



    Beyin ne ara devreye giriyor?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: gcb1903

    Vay arkadaş hayatlarını Sovyetlerin devamı diye Rusya sempatizanı ve hayranı olarak geçiren adamlar sırf sevmedikleri iktidar onlarla iş yapıyor diye Rusya'yı aşağılama, ezikleme, komünist vs diyerek dalga geçmeye başlamış.


    Düşmanımın düşmanı dostumdur ve düşmanımın dostu düşmanımdır diye bir şey türemiş insanlarda. Bütün dünya görüşleri Akp'ye göre yürüyor. Akp bir ülkeyle papazsa o ülke güzellemeleri, hayranlıkları, ..... gitmek başlıklarında o ülkeye gitmek istediklerini yazıyorlar. Sonra Akp o ülkeyle iş yapınca, ortaklık kurunca birden düşman kesiliyorlar, nefret ediyorlar.


    Bir de Akp kimle papaz olsa onu baş düşman olarak gören ak yürüyenler var. Bunlar da baş düşmanları ile iş yapınca hemen onu süper bellerler, kahraman görürler, süper iyi sanırlar. Akp Abd ile papaz olur hop onun en büyük rakibine koşar onu güzellerler. Sonra o güzelledikleri ülke ile ipler gerilir hop tekrar Nato ülkesiyiz arkamızda ABD var derler, Abd severler. AB iyi bir şey söyler hop AB çok iyi, AB şaplağı atınca Şangay Beşlisiyiz leyn.


    Bakın bu iki güruh ülkenin % 90'ı. Biz hepiniz yanlıştasınız diyince konuya bağlı olarak gündem kimse onu kendinden gören bizi karşıya atıyor ve aklınca aşağılıyor.


    Hem Kemalistlerin, hem Ak yürüyenlerin, hem de terör sevicilerin ortak olarak nefret ettiği kişileriz biz. Zira hepsinin yanlışını yüzüne söyleyince ya da karşı tarafın iyi yönünü söyleyince anında düşmanız.


    15 yıldır ülkeyi de bu kafa yönetiyor. Bitaraf olan bertaraf olur dedi adam. Sonra bütün azınlıklar azaldı iyice. Artık 4 parti % 95 oy alıyor. Çeşitliliği bitirdi önce, şimdi de alın size tek adam. Çeşitlilik biterken % 3 oy kazandınız ya siz de çanak tuttunuz alın sonucu bu. Siz % 3 aldınız onlar % 13. Ağlayın şimdi kedi, trafo, mühür diye. Ağlayın ama sakın sandığa gidip mesai harcamayın, emek sarf etmeyin, gece yarılarına kadar takipte kalmayın, Oy ve Ötesi'nde saatlerinizi vermeyin. Sadece kedi, hile, çaldılar ağlayın.


    Son olarak benden akıllı birinin sözü ile bitirelim.

    Her toplum, layık olduğu şekilde yönetilir.

    Edit: İmla

    bizim millet daha birbirine saygıyı bilmiyor birlik olmasını da
    biz birimizin iyiliğini istemiyoruz bencil ve tembel bir toplum olmuşuz
    daha sonra siyasi ticari toplumsal sorunlar ile boğuşuyoruz
    gidip yabancılardan medet umuyoruz onlarda osmanlı döneminde olduğu gibi kuyumuzu kazıyorlar hepsi aynı haltlar
    bir devlet diğer devletin dostu olamaz zaten öyle olsa birleşme yaşanır iş ticaret ortak çıkarlar vardır
    daha önce yaşanan olaylar da hatırlayanlar vardır bosna azerbaycan ırak suriye şimdi arakan müslümanlar ölünce tepkisiz el altından destek verdiler hep
    sovyetler dağılışı ile artık kızıl düşman oldu yeşil düşman 1990ların sonuna kadar düzgün terim bulamadılar sonra islami terörü ürettiler
    ve şimdide sıra ile düzüyorlar afganistan ırak suriye mısır libya (not iran zaten onlar ile düşman gibi görünüyor ama aynı yataktan çıkıyorlar )
  • ben bu haberden sadece 2 şey anladım:
    1) “üreten fabrikada kapasite dolu“ = uzun süre bekleyin
    2) ”s400 için sırada bekleyenler var“ = çok uzun süre bekleyin, 10+yıl sonra demode olan bir sistemi, kafamızı bozmassanız size veririz.
  • biz de yapaydık şöyle şeyler

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: justaprogrammer


    quote:

    Orijinalden alıntı: aerosoldreams

    ABD çomarları rahatsız .

    moskofcular sovyetlere ...

    Al sana ARAKAN ! ( suraya ilistireyim de birileri okursa belki olmayan gururlari incinir )

    Aslına bakarsanız, 1961 yılına kadar, efsane büyükelçimiz Necdet Kent farkedene kadar kimsenin ruhu bile duymamıştı.

    *

    Coca Cola yönetim kurulu başkanı Muhtar Kent'in babası olan Necdet Kent, ikinci dünya savaşı sırasında Marsilya'da konsolosken, yüzlerce Yahudi'ye Türk pasaportu sağlayarak soykırımdan kurtarmış, bu yüce davranışıyla insanlık tarihine geçmiş, Türk diplomasisini onurlandırmış, savaştan sonra New York'ta başkonsolosluk, Bangkok, Yeni Delhi, Tahran, Stokholm ve Varşova'da büyükelçilik yapmış, Türkiye Cumhuriyeti Üstün Hizmet Madalyası almıştı.

    *

    İşte bu saygın diplomatımız Necdet Kent, 1958-60 arasında Bangkok büyükelçimizdi. Myanmar'ın o zamanki adı Burma'ydı, Burma'da elçiliğimiz yoktu, Bangkok büyükelçimiz oraya da vaziyet ediyordu. İlk o zaman duydu… Türkiye'den tee 10 bin kilometre uzakta olan, Türkiye'yle hiç alakası olmayan, diplomatik ilişkisi bile olmayan Burma'da Osmanlıca mezar taşları vardı!

    *

    1960'ta Tayland'tan Hindistan'a atandı, Yeni Delhi büyükelçimiz oldu, işin peşini bırakmadı, Burma'ya resmi olarak başvurdu, ziyaret izni istedi, Thayet şehrine gitti, ot bürümüş bir tarlada harabe halindeki kabirleri buldu, mezar taşları kırık döküktü, tek tek inceledi, 173 Türk'ün ismini tespit etti, ölüm tarihleri 1915'le 1920 arasındaydı, detaylı bir rapor yazdı, Ankara'ya gönderdi.

    *

    O güne kadar Türkiye'de kimsenin ruhunun bile duymadığı hazin gerçek, o gün ortaya çıktı…

    *

    Birinci Dünya Savaşı'nda Sina-Filistin cephesinde İngilizlere esir düşen 12 bin askerimiz, İngiliz sömürgesi olan Hindistan'a ve Burma'ya götürülmüş, demiryolu inşaatlarında, yol inşaatlarında köle gibi çalıştırılmış, ağır çalışma şartları, alışık olmadıkları tropik iklim ve esir kamplarındaki salgın hastalıklar nedeniyle, beş yıl içinde hepsi can vermişti.

    *

    Arap çöllerine yolladığımız evlatlarımız, haritadaki yerini bile bilmediğimiz Asya ücralarında teker teker sönüp gitmişti.

    *

    (Toplam kaç kişi oldukları bugün bile hâlâ net olarak bilinmiyor ama, maalesef, sırf Myanmar'da beş bine yakın şehit mezarı olduğu net olarak biliniyor.)

    *

    Basra'daki toplama kamplarından gemilerle Hindistan'a getirilmişler, Kalküta'daki istasyon kampında tutulmuşlar, Irrawaddy nehri üzerinde çalışan mavnalarla Burma'ya aktarılmışlardı. 400'er kişilik ilkel barakalarda kalıyorlardı. Her esire haftada 40 adet sigara, ayda bir sabun veriliyordu. Aydınlatma gaz lambasıyla yapılıyordu. Kıyafetleri ve çarıkları, yılda bir defa kamp yönetimi tarafından yenileniyordu. Ahşap küçük bir barakadan cami yaptılar, aralarından biri imam oldu. “İrravadi” ve “Ne Münasebet” isimleriyle gazete bile çıkardılar, elle çoğaltıyorlardı, esprili makaleler yazıyorlar, şiirler yazıyorlar, hayatta kalmaya, morallerini ayakta tutmaya gayret ediyorlardı. Sebze yetiştirdiler, tavuk yetiştirdiler, hatta yumurtaları İngilizlere sattılar. Kampta çadır hastanesi vardı, yedi Türk esir doktor çalışıyordu, o berbat ortamda ameliyat bile yapıyorlardı. Psikoloji allak bullaktı, çok sık intihar vakası yaşanıyordu.

    *

    Necdet Kent'in dışişleri bakanlığına gönderdiği rapor, Genelkurmay arşivleriyle karşılaştırıldı, Burma'dan gelen 173 kişilik isim listesi teyit edildi. Necdet Kent'ten sonra Yeni Delhi büyükelçimiz olan Seyfullah Esin, şehitlerimizin izini sürmek için 1964'te Burma'ya gitti, bu defa, Mekthla şehrinde 760 kabir tespit etti. Burma devletiyle yapılan işbirliği neticesinde anlaşıldı ki, Shewoba, Aungban, Kyautse şehirlerinde de vardı. İngilizler nereye esir kampı kurduysa, orada şehit kabirleri bulunuyordu. Belli ki, vefat edeni kampın kenarına bir yere gömüyorlardı. Talihsiz askerlerimiz birer birer hayatını kaybediyor, ölüm sırasını bekleyen talihsiz arkadaşları da başlarına mezar taşı dikiyordu.

    *

    Büyükelçimiz Seyfullah Esin'in araştırmaları üzerine bir başka hazin gerçek ortaya çıktı. Esir kamplarındaki askerlerimiz, ailelerine ulaştırılmak üzere mektuplar yazmış, Kızılay'a verilmek üzere Kızılhaç'a teslim edilmiş, ancak, İngiltere'ye giden mektupların çoğu Kızılay'a verilmemiş, adreslerine ulaştırılmamıştı. Şehitlerimizin çoğu, dünyanın öbür ucunda, aileleri tarafından
    nerede oldukları bilinmeden yitip gitmiş, meçhul
    şekilde toprak olmuşlardı.

    *

    Şehitlerimizin hatırasını yaşatmak için çabalar devam etti… Thayet şehrindeki kabirler sembolik olarak restore edildi, 1996 yılında “Thayet Türk Şehitliği” açıldı. Askeri tören yapıldı, Türkiye'yi Bangladeş-Dakka büyükelçimiz Kemal Özcan Davaz temsil etti.

    *

    Şehitliğin kitabesine “Birinci Dünya Harbi'nde Irak, Filistin, Suriye, Arabistan cephelerinde, Osmanlı devletinin İngilizlerle yaptığı muharebeler sırasında İngilizlere esir düşerek Burma'ya getirilen ve burada şehit düşen Türk askerlerinin aziz anısına” yazıldı.

    *

    Ancak… Myanmar'da Türk büyükelçiliği olmadığı için, uzaktan akreditasyonla yeteri kadar sahip çıkılamadı, şehitliğin bakımı düzenli olarak yaptırılamadı.

    *

    2002 yılında… Türkiye'nin en önemli gezginlerinden biri olan, seyahat turu lideri, endüstri yüksek mühendisi, emekli albay Faruk Budak, Myanmar'a gitti, Türk Şehitliği'ni fotoğrafladı. Maalesef, şehitliğin hali içler acısıydı, tuğla duvarları yıkılmıştı, ot bürümüştü, mezar taşları kırılmıştı, kitabenin yazıları silinmişti. Bu fotoğrafları internette yayınladı, Dışişlerine, Genelkurmay'a, Milli Savunma Bakanlığı'na bildirdi, onarılması için kampanya başlattı.

    *

    2004 yılında, Genelkurmay bütçesinden gerekli ödeneğin sağlandığı, ödeneğin derhal Bangkok büyükelçiliğine gönderildiği açıklandı.

    *

    2005 yılında, Faruk Budak tekrar Myanmar'a gitti. Şehitliğin hali eskisinden kötüydü. Bildiğin tarlaya dönmüştü, yerel halk şehitliğimizin üzerinde, şehit kabirlerinin arasında fasulye yetiştiriyordu. Tekrar fotoğrafladı, tekrar internette yayınladı. Ama nafile… Sayın dindar hükümetimiz kılını bile kıpırdatmıyordu.

    *

    2007 yılında… Myanmar dışişleri bakanlığı, bizim dışişleri bakanlığına resmi yazı gönderdi, Türk şehitliğinin restorasyonu ve bakımı için 100 bin dolar bağış istedi!
    Bizim dışişleri bakanlığı ne cevap verdi biliyor musunuz… “Talep ettiğiniz miktar çok yüksek” cevabını verdi!
    450 bin dolarlık kol saati takan sayın dindar hükümetimiz, Türk şehitliği için 100 bin doları çok
    buldu, vermedi.

    *

    CHP milletvekilleri bir değil iki defa soru önergesi verdi, 2009 ve 2011 yıllarındaki soru önergelerinde “Myanmar'daki Türk şehitliğine neden sahip çıkmıyorsunuz” diye soruldu. Hatta, CHP İstanbul Milletvekili Ahmet Tan'ın önergesinde “Türk şehitliği ilgisizlik ve sahipsizlik yüzünden yok olmak üzere, girişim başlatmak için daha ne bekliyorsunuz” diye soruluyordu. Akp'den tık çıkmadı.

    *

    Yeni Osmanlı olduğunu filan iddia eden sayın dindar hükümetimiz, Osmanlı-Türk Şehitliği konusunda kılını bile kıpırdatmıyordu.
    Bi taraftan mitinglerde mehter marşı çalıyor, öbür taraftan Osmanlı-Türk Şehitliği'nin yok olup gitmesine göz yumuyordu.

    *

    Gel zaman git zaman, 2012 oldu… Bölgedeki küresel dengeler değişti, Çin'le bilek güreşine giren ABD yönetimi, Myanmar'a el attı.
    Enerji hatlarını kontrol edebilmek ve Çin'e jeopolitik engel çıkarmak için, Arakan'ı kaşıdı, Arakan müslümanlarını Myanmar yönetimine karşı maşa olarak, tetikçi olarak kullanmaya başladı.
    Parayı Suudi kralı veriyor, taktiği CIA veriyordu.
    Neticede, Myanmar yönetimi, devletine silah çeken Arakan müslümanlarına kafa göz girişti.

    *

    Ve, bizim bademler aniden Myanmar'ı keşfetti!

    *

    “Amerikan çıkarlarına hizmet etmek için Myanmar'a gidiyoruz” diyemeyecekleri için, “Arakan'daki müslüman kardeşlerimize sahip çıkıyoruz” ayaklarına yattılar, stratejik Ahmet Kiziroğlu atladı uçağa, Myanmar'a gitti. Myanmar seferini sayın ahalimize şirin göstermek için de, Myanmar'a iner inmez Türk şehitliğine gitti iyi mi…
    O güne kadar görmezden geliyorlardı, Amerikan çıkarları söz konusu olunca, aniden görmeye başladılar.
    Ahmet Kiziroğlu Myanmar'a giderken, yanında yandaş medyayı da götürmüştü, şehit kabirleri başında dua ederken pozlar verdi, üzüntülü roller yaptı, “şehitliğin derhal yaptırılacağını, ilk talimatının bu olduğunu” falan açıkladı, oradan bi tane imam ayarladılar, Türk şehitliğinin imamı dediler, Ahmet Kiziroğlu bu imama Türk Bayrağı ve Kuran'ı Kerim hediye etti, duygulu anlar yaşandı filan.

    *

    Amerikan çıkarları söz konusu oluncaya kadar Türkiye'nin Myanmar'la alakası bile yoktu, dedim ya, elçiliğimiz bile yoktu, Bangkok büyükelçimiz Myanmar'a akrediteydi. Amerikan çıkarları söz konusu olunca, şak… 2012'de Myanmar'a büyükelçilik açtık.

    *

    Diplomasi dediğin karşılıklıdır, sen elçilik açıyorsan, onun da sana elçilik açması lazım… Ama öyle olmadı. Bizim oraya neden apar topar elçilik açtığımızı gayet iyi bilen Myanmar devleti, Türkiye'ye elçilik açmadı, “Kahire'de elçiliğimiz var, size o baksın” dedi!

    *

    2015 yılında, bademler lütfettiler, Thamet Türk Şehitliği'ni biraz restore ettiler, mezar taşlarını filan boyattılar. Dostlar alışverişte görsün misali, makyajdan ibaret işler yapıldı. Peki, Mekthla, Shewoba, Aungban, Kyautse şehirlerindeki şehit kabirleri için ne yapıldı? Hiç… Hiçbir şey yapılmadı. Hepsi yok oldu.
    Üstelik… Bugün bile hâlâ, Myanmar'da toplam kaç şehidimiz yatıyor, isimleri nedir, kimdir bu çocuklar, nerelidir, bilmiyoruz.

    *

    Şimdi eminim, bu yazıyı hüzünle okuyanların yüzde 99'u “niye bizim bunlardan haberimiz yok” diye merak edecektir.

    *

    E ben de onun için yazıyorum zaten…
    Oralarda yatan binlerce meçhul vatan evladından haberi olmayan bir millet, elalemin Arakanlılarına niye ağlar arkadaş?

    Sayin Ozdil.

    1. dünya savaşı, Osmanlı, ingilizler, esir Türk Osmanlı askerleri, Arakan müslümanları, Ak Parti, CHP, Rusya yı S400 füze anlaşmasına bağlayacak hikayeyi yazmayı nasıl başardın demiyecem bunları nasıl kendi siyasi düşüncenin menfaatine bağlayabildin onu merak ettim :D Devlet imkan tanısın Allah ıma sen dünya düzenini değiştirecek film yapımlarına imza atarsın helal olsun sayın özdil ve özdilci ;) :D,



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mbsahan -- 13 Eylül 2017; 2:16:14 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: mbsahan

    quote:

    Orijinalden alıntı: justaprogrammer


    quote:

    Orijinalden alıntı: aerosoldreams

    ABD çomarları rahatsız .

    moskofcular sovyetlere ...

    Al sana ARAKAN ! ( suraya ilistireyim de birileri okursa belki olmayan gururlari incinir )

    Aslına bakarsanız, 1961 yılına kadar, efsane büyükelçimiz Necdet Kent farkedene kadar kimsenin ruhu bile duymamıştı.

    *

    Coca Cola yönetim kurulu başkanı Muhtar Kent'in babası olan Necdet Kent, ikinci dünya savaşı sırasında Marsilya'da konsolosken, yüzlerce Yahudi'ye Türk pasaportu sağlayarak soykırımdan kurtarmış, bu yüce davranışıyla insanlık tarihine geçmiş, Türk diplomasisini onurlandırmış, savaştan sonra New York'ta başkonsolosluk, Bangkok, Yeni Delhi, Tahran, Stokholm ve Varşova'da büyükelçilik yapmış, Türkiye Cumhuriyeti Üstün Hizmet Madalyası almıştı.

    *

    İşte bu saygın diplomatımız Necdet Kent, 1958-60 arasında Bangkok büyükelçimizdi. Myanmar'ın o zamanki adı Burma'ydı, Burma'da elçiliğimiz yoktu, Bangkok büyükelçimiz oraya da vaziyet ediyordu. İlk o zaman duydu… Türkiye'den tee 10 bin kilometre uzakta olan, Türkiye'yle hiç alakası olmayan, diplomatik ilişkisi bile olmayan Burma'da Osmanlıca mezar taşları vardı!

    *

    1960'ta Tayland'tan Hindistan'a atandı, Yeni Delhi büyükelçimiz oldu, işin peşini bırakmadı, Burma'ya resmi olarak başvurdu, ziyaret izni istedi, Thayet şehrine gitti, ot bürümüş bir tarlada harabe halindeki kabirleri buldu, mezar taşları kırık döküktü, tek tek inceledi, 173 Türk'ün ismini tespit etti, ölüm tarihleri 1915'le 1920 arasındaydı, detaylı bir rapor yazdı, Ankara'ya gönderdi.

    *

    O güne kadar Türkiye'de kimsenin ruhunun bile duymadığı hazin gerçek, o gün ortaya çıktı…

    *

    Birinci Dünya Savaşı'nda Sina-Filistin cephesinde İngilizlere esir düşen 12 bin askerimiz, İngiliz sömürgesi olan Hindistan'a ve Burma'ya götürülmüş, demiryolu inşaatlarında, yol inşaatlarında köle gibi çalıştırılmış, ağır çalışma şartları, alışık olmadıkları tropik iklim ve esir kamplarındaki salgın hastalıklar nedeniyle, beş yıl içinde hepsi can vermişti.

    *

    Arap çöllerine yolladığımız evlatlarımız, haritadaki yerini bile bilmediğimiz Asya ücralarında teker teker sönüp gitmişti.

    *

    (Toplam kaç kişi oldukları bugün bile hâlâ net olarak bilinmiyor ama, maalesef, sırf Myanmar'da beş bine yakın şehit mezarı olduğu net olarak biliniyor.)

    *

    Basra'daki toplama kamplarından gemilerle Hindistan'a getirilmişler, Kalküta'daki istasyon kampında tutulmuşlar, Irrawaddy nehri üzerinde çalışan mavnalarla Burma'ya aktarılmışlardı. 400'er kişilik ilkel barakalarda kalıyorlardı. Her esire haftada 40 adet sigara, ayda bir sabun veriliyordu. Aydınlatma gaz lambasıyla yapılıyordu. Kıyafetleri ve çarıkları, yılda bir defa kamp yönetimi tarafından yenileniyordu. Ahşap küçük bir barakadan cami yaptılar, aralarından biri imam oldu. “İrravadi” ve “Ne Münasebet” isimleriyle gazete bile çıkardılar, elle çoğaltıyorlardı, esprili makaleler yazıyorlar, şiirler yazıyorlar, hayatta kalmaya, morallerini ayakta tutmaya gayret ediyorlardı. Sebze yetiştirdiler, tavuk yetiştirdiler, hatta yumurtaları İngilizlere sattılar. Kampta çadır hastanesi vardı, yedi Türk esir doktor çalışıyordu, o berbat ortamda ameliyat bile yapıyorlardı. Psikoloji allak bullaktı, çok sık intihar vakası yaşanıyordu.

    *

    Necdet Kent'in dışişleri bakanlığına gönderdiği rapor, Genelkurmay arşivleriyle karşılaştırıldı, Burma'dan gelen 173 kişilik isim listesi teyit edildi. Necdet Kent'ten sonra Yeni Delhi büyükelçimiz olan Seyfullah Esin, şehitlerimizin izini sürmek için 1964'te Burma'ya gitti, bu defa, Mekthla şehrinde 760 kabir tespit etti. Burma devletiyle yapılan işbirliği neticesinde anlaşıldı ki, Shewoba, Aungban, Kyautse şehirlerinde de vardı. İngilizler nereye esir kampı kurduysa, orada şehit kabirleri bulunuyordu. Belli ki, vefat edeni kampın kenarına bir yere gömüyorlardı. Talihsiz askerlerimiz birer birer hayatını kaybediyor, ölüm sırasını bekleyen talihsiz arkadaşları da başlarına mezar taşı dikiyordu.

    *

    Büyükelçimiz Seyfullah Esin'in araştırmaları üzerine bir başka hazin gerçek ortaya çıktı. Esir kamplarındaki askerlerimiz, ailelerine ulaştırılmak üzere mektuplar yazmış, Kızılay'a verilmek üzere Kızılhaç'a teslim edilmiş, ancak, İngiltere'ye giden mektupların çoğu Kızılay'a verilmemiş, adreslerine ulaştırılmamıştı. Şehitlerimizin çoğu, dünyanın öbür ucunda, aileleri tarafından
    nerede oldukları bilinmeden yitip gitmiş, meçhul
    şekilde toprak olmuşlardı.

    *

    Şehitlerimizin hatırasını yaşatmak için çabalar devam etti… Thayet şehrindeki kabirler sembolik olarak restore edildi, 1996 yılında “Thayet Türk Şehitliği” açıldı. Askeri tören yapıldı, Türkiye'yi Bangladeş-Dakka büyükelçimiz Kemal Özcan Davaz temsil etti.

    *

    Şehitliğin kitabesine “Birinci Dünya Harbi'nde Irak, Filistin, Suriye, Arabistan cephelerinde, Osmanlı devletinin İngilizlerle yaptığı muharebeler sırasında İngilizlere esir düşerek Burma'ya getirilen ve burada şehit düşen Türk askerlerinin aziz anısına” yazıldı.

    *

    Ancak… Myanmar'da Türk büyükelçiliği olmadığı için, uzaktan akreditasyonla yeteri kadar sahip çıkılamadı, şehitliğin bakımı düzenli olarak yaptırılamadı.

    *

    2002 yılında… Türkiye'nin en önemli gezginlerinden biri olan, seyahat turu lideri, endüstri yüksek mühendisi, emekli albay Faruk Budak, Myanmar'a gitti, Türk Şehitliği'ni fotoğrafladı. Maalesef, şehitliğin hali içler acısıydı, tuğla duvarları yıkılmıştı, ot bürümüştü, mezar taşları kırılmıştı, kitabenin yazıları silinmişti. Bu fotoğrafları internette yayınladı, Dışişlerine, Genelkurmay'a, Milli Savunma Bakanlığı'na bildirdi, onarılması için kampanya başlattı.

    *

    2004 yılında, Genelkurmay bütçesinden gerekli ödeneğin sağlandığı, ödeneğin derhal Bangkok büyükelçiliğine gönderildiği açıklandı.

    *

    2005 yılında, Faruk Budak tekrar Myanmar'a gitti. Şehitliğin hali eskisinden kötüydü. Bildiğin tarlaya dönmüştü, yerel halk şehitliğimizin üzerinde, şehit kabirlerinin arasında fasulye yetiştiriyordu. Tekrar fotoğrafladı, tekrar internette yayınladı. Ama nafile… Sayın dindar hükümetimiz kılını bile kıpırdatmıyordu.

    *

    2007 yılında… Myanmar dışişleri bakanlığı, bizim dışişleri bakanlığına resmi yazı gönderdi, Türk şehitliğinin restorasyonu ve bakımı için 100 bin dolar bağış istedi!
    Bizim dışişleri bakanlığı ne cevap verdi biliyor musunuz… “Talep ettiğiniz miktar çok yüksek” cevabını verdi!
    450 bin dolarlık kol saati takan sayın dindar hükümetimiz, Türk şehitliği için 100 bin doları çok
    buldu, vermedi.

    *

    CHP milletvekilleri bir değil iki defa soru önergesi verdi, 2009 ve 2011 yıllarındaki soru önergelerinde “Myanmar'daki Türk şehitliğine neden sahip çıkmıyorsunuz” diye soruldu. Hatta, CHP İstanbul Milletvekili Ahmet Tan'ın önergesinde “Türk şehitliği ilgisizlik ve sahipsizlik yüzünden yok olmak üzere, girişim başlatmak için daha ne bekliyorsunuz” diye soruluyordu. Akp'den tık çıkmadı.

    *

    Yeni Osmanlı olduğunu filan iddia eden sayın dindar hükümetimiz, Osmanlı-Türk Şehitliği konusunda kılını bile kıpırdatmıyordu.
    Bi taraftan mitinglerde mehter marşı çalıyor, öbür taraftan Osmanlı-Türk Şehitliği'nin yok olup gitmesine göz yumuyordu.

    *

    Gel zaman git zaman, 2012 oldu… Bölgedeki küresel dengeler değişti, Çin'le bilek güreşine giren ABD yönetimi, Myanmar'a el attı.
    Enerji hatlarını kontrol edebilmek ve Çin'e jeopolitik engel çıkarmak için, Arakan'ı kaşıdı, Arakan müslümanlarını Myanmar yönetimine karşı maşa olarak, tetikçi olarak kullanmaya başladı.
    Parayı Suudi kralı veriyor, taktiği CIA veriyordu.
    Neticede, Myanmar yönetimi, devletine silah çeken Arakan müslümanlarına kafa göz girişti.

    *

    Ve, bizim bademler aniden Myanmar'ı keşfetti!

    *

    “Amerikan çıkarlarına hizmet etmek için Myanmar'a gidiyoruz” diyemeyecekleri için, “Arakan'daki müslüman kardeşlerimize sahip çıkıyoruz” ayaklarına yattılar, stratejik Ahmet Kiziroğlu atladı uçağa, Myanmar'a gitti. Myanmar seferini sayın ahalimize şirin göstermek için de, Myanmar'a iner inmez Türk şehitliğine gitti iyi mi…
    O güne kadar görmezden geliyorlardı, Amerikan çıkarları söz konusu olunca, aniden görmeye başladılar.
    Ahmet Kiziroğlu Myanmar'a giderken, yanında yandaş medyayı da götürmüştü, şehit kabirleri başında dua ederken pozlar verdi, üzüntülü roller yaptı, “şehitliğin derhal yaptırılacağını, ilk talimatının bu olduğunu” falan açıkladı, oradan bi tane imam ayarladılar, Türk şehitliğinin imamı dediler, Ahmet Kiziroğlu bu imama Türk Bayrağı ve Kuran'ı Kerim hediye etti, duygulu anlar yaşandı filan.

    *

    Amerikan çıkarları söz konusu oluncaya kadar Türkiye'nin Myanmar'la alakası bile yoktu, dedim ya, elçiliğimiz bile yoktu, Bangkok büyükelçimiz Myanmar'a akrediteydi. Amerikan çıkarları söz konusu olunca, şak… 2012'de Myanmar'a büyükelçilik açtık.

    *

    Diplomasi dediğin karşılıklıdır, sen elçilik açıyorsan, onun da sana elçilik açması lazım… Ama öyle olmadı. Bizim oraya neden apar topar elçilik açtığımızı gayet iyi bilen Myanmar devleti, Türkiye'ye elçilik açmadı, “Kahire'de elçiliğimiz var, size o baksın” dedi!

    *

    2015 yılında, bademler lütfettiler, Thamet Türk Şehitliği'ni biraz restore ettiler, mezar taşlarını filan boyattılar. Dostlar alışverişte görsün misali, makyajdan ibaret işler yapıldı. Peki, Mekthla, Shewoba, Aungban, Kyautse şehirlerindeki şehit kabirleri için ne yapıldı? Hiç… Hiçbir şey yapılmadı. Hepsi yok oldu.
    Üstelik… Bugün bile hâlâ, Myanmar'da toplam kaç şehidimiz yatıyor, isimleri nedir, kimdir bu çocuklar, nerelidir, bilmiyoruz.

    *

    Şimdi eminim, bu yazıyı hüzünle okuyanların yüzde 99'u “niye bizim bunlardan haberimiz yok” diye merak edecektir.

    *

    E ben de onun için yazıyorum zaten…
    Oralarda yatan binlerce meçhul vatan evladından haberi olmayan bir millet, elalemin Arakanlılarına niye ağlar arkadaş?

    Sayin Ozdil.

    1. dünya savaşı, Osmanlı, ingilizler, esir Türk Osmanlı askerleri, Arakan müslümanları, Ak Parti, CHP, Rusya yı S400 füze anlaşmasına bağlayacak hikayeyi yazmayı nasıl başardın demiyecem bunları nasıl kendi siyasi düşüncenin menfaatine bağlayabildin onu merak ettim :D Devlet imkan tanısın Allah ıma sen dünya düzenini değiştirecek film yapımlarına imza atarsın helal olsun sayın özdil ve özdilci ;) :D,



    biz buna Turk literaturunde `kizim sana soyluyorum, gelinim sen anla` diyoruz.
  • bu ne la beyazesya mi aliyoruz da kapora veriyoruz
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Bluflame

    ben bu haberden sadece 2 şey anladım:
    1) “üreten fabrikada kapasite dolu“ = uzun süre bekleyin
    2) ”s400 için sırada bekleyenler var“ = çok uzun süre bekleyin, 10+yıl sonra demode olan bir sistemi, kafamızı bozmassanız size veririz.

    Büyük oyun ve resmi görmüşsün, darısı ......
  • Anlamadigim ve merak ettigim icin soruyorum.. Bu S400'ler alinirsa kaç adet alinacak ve ulkenin hangi bolgelerine yerlestirilecek?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.