Profil: ASURBANIPAL | DonanımHaber Forum

ASURBANIPAL (AHMET HAMDİ ) · Konu Dışı altına konu açtı. 17 yıl

"FAKE" LERİN FARKINDAMISINIZ , DİKKATLİ OLMAK GEREK

uzun zamandır bu foruma takılırım ama son zamanlardki kadar FAKE nick kullanan arkadaşa rastlamadım bu forumda ..

ülkemizin son zamanlardaki durumu sanki Forumada sirayet etmiş , yani gerçek kimlik ve karekterlerini saklayan insanların güya milleti bilgilendirme adına yaptıkları kışkırtıcı haberler ve yayınlar forumada sıçramış ..

Özellikle şu anki hükümet ve cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili konularda yapılan yorumlarda bu tür seviyesizleri fazlası ile görmekteyiz..

Gerçi fake nick kullanan arkadaşa niye dediğinizde " iyide beni attılar forumdan ben uzun zamandır üyeyim aslında" gibi bir mazeret geliyor hemen .

"işte sorun burada senin seviyeni ve üslubun bu foruma uygun olmadığı için atmışlar hala kasıyorsun , milleti edepsiz uslubunla ve seviyesiz tesbitlerinle tahrik etmeye çalışıyorsun.." diyorsun ama anlatamıyorsun .. ..

Ülkemizin içinde bulunduğu hale tepeden bakıp iyi analiz yaptığını düşündüğüm bir yazarın makalesini sizlerle paylaşmak istedim..

Dikkatle okununca FAKE lerin neler yapmak istedikleri çok net anşaşılır.. Özellikle ÇANAKKALE kısmınd gayet önemli tesbitler yapılmış

Yeni Bir Müdahale Senaryosu
19.03.2007

Baykal; “Erdoğan’ın köşk adaylığını engellemek için askerlerin devreye girebileceğini” söyledi. Bu bastıramadığı bir temenninin tezahürü olsa gerek.

Halkın iradesi ile bir yere gelemeyeceğini anlayan herkes gibi Baykal’da postalların gölgesine sığınıyor. Milletimiz ordusunu sever, askerlik konusunda üzerine düşeni yapar; ancak askerin siyasete müdahalesinden ve siyasetçinin asker gölgesine sığınmasından hoşlanmaz. Demokrasi tarihimiz postala selam duranların nasıl halkın gazabına uğradığını gösteren örneklerle doludur. Uzağa gitmeye gerek yok, 28 Şubat goy-goycularından kim var ortada?

Konumuz CHP’nin erimesi, tükenmesi, faşizan, militer eğilimlere kayması değil. Baykal’ın “Genel Kurmay’ın devreye girebileceği” sözü, üzerinde durmaya değer. Bu mevzuda bana oldukça mantıklı gelen bir senaryo var. DTP il başkanlarının yaptıkları akla ziyan açıklamalar ve DTP il teşkilatlarına yapılan baskınlar sonucu oluşturulan provakatif hava bu senaryoyu destekler nitelikte.

Kendilerini “memleketin asıl sahibi”, başkalarını; “kendilerinin müsaade ettiği kadar sahibi” gören kesimler demokratik yollarla da gelmiş olsa AKP den rahatsızdı. Derin-karmaşık kurgularla hükümeti alaşağı etmeyi denediler. Saunalar, Şemdinliler, Atabeyler, Danıştay baskınları hükümeti kündeye getirmek için ortam hazırlamanın araçlarıydı. Derin spekülatörlerimiz bu kurgularında hep fiyasko yaşadılar. Örnek Paşa’nın günlüğünde de ifade ettiği üzere “AY IŞIĞI” adıyla bir ihtilal planı bile yapılmıştı. AKP ballı olduğundan mıdır, yeni nesil cuntacıların yeteneksizliğinden midir, toplumda bu tür müdahalelere karşı bir direnç oluştuğundan mıdır projelerin, provokasyonların hiç birisi başarılı olamadı.

Ortamı germek, suyu bulandırmak isteyenler başarılı olamadıkları gibi kurguların arkasından çıkan asker kişilerden dolayı 5000 yıllık kurumumuz Türk Ordusuna da güveni sarstılar. Tarihi şanlı mücadelelerle dolu ordumuzu milletine ve hükümetine tuzak kuran bir müessese olarak gösterdiler.

Son zamanlarda sahneledikleri bütün senaryolarda başarısız olan kökü-kökeni karışık yapılar ülkeyi yeni bir kaosa sürüklemek, demokratik süreci kesintiye uğratmak için yeni denemeler peşindedirler. Senaryonun Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce uygulanması gündemdedir. Ortam hazırlanamamış olursa genel seçimler öncesinde herhangi bir tarihe de ötelenebilir.

Planın ana aktörleri Türkçü ve Kürtçü şovenlerdir. Ancak Malatya, Sivas gibi illerimizde de alevi kartını devreye sokabilmek içinde altyapı çalışmaları devam etmektedir.

Plan gereği;

baharın ısınması, meşelerin yaprak açmasıyla ortam ısıtılacaktır. Doğu, Güneydoğu bölgemizde PKK’lı teröristler azıtacaklar; yeni saldırılarla, büyük şehirlerde çıkaracakları huzursuzluklarla tansiyonu yükselteceklerdir. Bunların içerideki siyasal uzantıları iyice ukala-laşarak haddi aşan açıklamalar yapacaklardır (bunlar kısmen yapılmıştır). Örgütün dağ ve ova kadrosunun tahrik dolu söz ve tavırlarına, ulusalcı ekipten yine şiddet ve tahrikle karşılık verilecek ortam bütünüyle elektriklendirilecektir. Baharla birlikte azgınlaşan terör eylemlerinden dolayı nazarlar bütünüyle K Irak’a dikilecek, askerin içindeki şahinlere K. Irak’a girme konusunda gerekçe oluşturulacaktır. Gergin havadan etkilenen kamuoyu medyanın da devreye sokulmasıyla “K. Irak’a girmekle problemin çözüleceğine” inandırılacaktır. Sınırlarımız içerisinde bostan eken, toz ticareti, mazot kaçakçılığı yapan mebzul miktarda PKK’lı terörist varken niye ısrarla K.ırak sorusunu duyan bile olmayacaktır. Hükümet “terörle mücadele etmiyor görünmemek için” şahinlerin taleplerini kabule, K.ırak’a girmeye zorlanacaktır. K. Irak’taki Kürtlerle bir çatışma, temas bekliyorsanız yanılıyorsunuz. Zira K. Irak’a girme sembolik olacaktır. Uçaklar birkaç sorti yapacak, isabetsiz birkaç top atışı yapılacak ama asıl savaş içeride yaşanacaktır.

Kendilerine ortalığı karıştırma rolü verilen bazı guruplar Türk askerinin K Irak’a girmesini bahane ederek memleketi ateşe vereceklerdir. Diyarbakır il başkanına “Kerkük’e saldırı Diyarbakır’a saldırıdır” sözünü söylettirenler, her türlü ırkçılığı ve ayrımcılığı körükleyenler Kürtçü ve ulusalcı figüranlarla sahneye inerek ortalığı iyice karıştıracaklardır. Olaylar doğudan çok batıda, özellikle Büyükşehirlerde İstanbul’da Ankara’da cereyan edecektir.

Asıl proje işte tam bu noktada devreye girecektir. Pek çok karmaşık olayı, kurguyu kullanan ancak bir türlü kendine müdahale zemini oluşturamayan cuntacılar EMASYA PROTOKOLÜ’nün bu tür karmaşık durumlarda kendilerine sunduğu imkândan yararlanarak askeri Büyükşehirlere, alana indirecekler. Onlara rağmen olaylar büyüyerek devam edecek. Olayların bastırılamaması? Güvenliğin temin edilememesi? cuntacılarımıza “olağanüstü hal”den “yönetime el koyma”ya kadar pek çok imkân oluşturacak. Arkasından seçimler ertelenecek. Kriz durumundan dolayı Cumhurbaşkanının görevine devam etmesi zarureti doğacak. Sivil otorite etkisiz hale getirilerek memleketimiz POST ÖTESİ BİR MÜDAHALEYLE cuntacıların posta oturmasına bir defa daha şahit olacak.

Demokrasiye tabiî ki yeniden geçilecek. Ancak her ihtilal sonrası olduğu gibi birileri dengeleri yeniden kendine göre kuracak, bazılarının kaybettiği ayrıcalıklar balans ayarıyla eski sahiplerine iade edilecektir. Memleketimiz demokratikleşme sürecini tamamlayamamış, “gelişmekte olan” bir ülke olarak serüvenine devam edecektir.

Bu bir senaryo. Ama benim uydurduğum atmasyon bir senaryo değil. Bu senaryodan sayın Baykal da haberdar olmalı ki “Genel Kurmay’ın Müdahalesinden” bahsediyor.

* * *

ÇANAKKALEDEN RAHATSIZ OLANLAR

Türkiye’de Çanakkale savaşına giderek artan bir ilgi ve merak var. Genç yaşlı erkek kadın, öğrenci esnaf akın akın Çanakkale’ye gidiyor. Çanakkale’ye giden ve ben etkilenmedim diyen kimse yok.

Türk-Kürt-Arap-Çerkez herkes Çanakkale’de kendinden bir şeyler buluyor. Çanakkale’de sizi saran manevi bir atmosfer var. Oraya giden Türk insanı ülkesinin değerini, kardeşliğin gücünü keşfediyor. Ortak duygularımızın, ortak noktalarımızın farkına varıyor. Çanakkale’nin müthiş bir birleştiriciliği, cezp ediciliği var.

250.000 şehidin, gencecik yaşta hayatlarını feda etmiş vatan evladının destanı büyülüyor insanı. Yıllarca yedi düvelle yetmiş cephede savaşarak bitkin düşmüş bir milletin şahlanışını, azmini, iradesini, vatan aşkını görüyorsunuz Çanakkale’de. Savaşların, yokluğun ağında tükenmek üzere olan bir milletin Allahın inayetine, fevkalade hallere mazhar oluşunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Ne var ki tarihimizle, maneviyatımızla bağlarımızı koparma arzusundaki bazıları Çanakkale’nin bu birleştirici, maneviyat dolu havasından rahatsız oluyorlar. Bu nedenle Çanakkale’ye alternatif oluşturma peşindeler. Çanakkale’yi Osmanlı’nın hurafe bulaştırılmış savaşı olarak görüyorlar. Bazı mahfiller irtica bulaşmış! Çanakkale’ye alternatif olarak Cumhuriyetin savaşları dedikleri Sakarya Muharebesini, Dumlupınar Muharebesini öne çıkarmaya çalışıyorlar.

Dumlupınar da bizim Sakarya’da. Malazgirt, Kosova, Yemen ve Çanakkale de… Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan yeni devleti kutsama adına eskiyi aşağılama alışkanlığını bırakmalıyız artık.

İngilizlerin, Fransızların resmi kayıtlarına geçmiş olağanüstü olaylardan ve ortaya konan müthiş mücadeleden; bu mücadelenin bir milli şuura, milli bütünlüğe dönüşmesinden hangi Müslüman-Türk rahatsız olabilir ki?

Yanıt Yok

Yanıtla

Favorilere Ekle

0

A

ASURBANIPAL (AHMET HAMDİ ) · Konu Dışı altına konu açtı. 17 yıl

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ İÇİN BİR FATİHA OKURMUSUNUZ

18 Yanıt

Yanıtla

Favorilere Ekle

0

A

ASURBANIPAL (AHMET HAMDİ ) · Konu Dışı altına konu açtı. 17 yıl

"ULUSALCI AKILLI OL AKILLI " BAŞLIKLI MAKALE . GÜNCEL OLAYLARI DAHA İYİ ANALİZ EDEBİLMEK İÇİN OKUNMA

Bu makale YUSUF GEZGİN tarafından yazılmış olup alıtıdır..

http://www.aktifhaber.com/read_article.php?aID=2711&group=0

Bu konuyu açmamdaki amaç bu topraklar üzerinde yaşayan bireylerin özellikle gençlerin , son günlerde yaşanan toplumsal olaylar üzerindeki analizlerine farklı bir pencereden bakma imkanı vermek ..

Kimsenin kısır tartışmalara girmemesini özellikle rica ederim .. Okunması gereken ve katılınmıyorsa dahi kimseye hakaret hakkıda vermeyen bir konudur bu ..

Ulu-salcı, Akıllı Ol Akıllı!

Sözüm milliyetçilere, Türkiye’nin ve Türklüğün yücelmesi için çırpınan insanlara değil. “Akıllı ol” ifadesi Hayal’in veya Çakıcı’nın dediği gibi kinaye ve tehdit içermiyor. Maksadım memleketim insanını itidal ile hareket etmeye davettir. Tavsiyem ulusalcıların “ayak” olarak kullanmaya çalıştığı “Kara Türkler”edir.

Ulusalcıların ipini elinde tutan “Beyaz Beyinler”e söz söylemeyi abes görüyorum. Onlar misyonları gereği işlerini yapıyorlar. Lafım ülkeyi kurtarma hevesiyle duyguları kabartılmış, tetikçi olarak kullanılmaya çalışılan Anadolu evlatlarınadır.

Anadolu’nun yüz üstü çok sürünen, her on yılda bir başka tuzaklara, labirentlere sokulan çileli delikanlıları, yiğit Türk gençleri akıllı olun! Vatan, millet, Sakarya hamasetiyle memlekete, milletin geleceğine kıymayın. Kökü kökeni karışık, hedefi gayesi bulanık bu adamalara uymayın. Basiretli olun. Ülkemizi parçalanmanın, bir kargaşanın daha kucağına atmak isteyenlere malzeme olmayın.

gariban Anadolu çocuklarının Beyaz Türkler tarafından istismarından, tetikçi, piyon olarak kullanılmasından şiddetle rahatsızım. İsyanım Kara Türklerin Türkçülük zarfıyla Türklük aleyhine, Türkiye aleyhine kullanılmasınadır.

Ey kendini Türkçü-ulusalcı zanneden “kara ayaklar” zaman akıllı olmak zamanıdır. Hamasetle, sloganla, tetikçilikle, birilerine sürekli küfrederek, nefret besleyerek milliyetçilik olmaz. Milletin menfaatleri ülkenin değerleri korunamaz. Milliyetçilik her taş atana havlamak, her sese tepki vermek değildir. Milliyetçi aksiyoner olmalıdır, re-aksiyoner değil!… Milliyetçilik ülke ve Türklük adına projeler üretmek, fedakârlıklar yapmak, bir şeyler ortaya koymaktır. Okuma-yazması kıt, işsiz-güçsüz, hedefsiz, çilesiz yığınlarla ancak slogan atılır. Milliyetçilik millete nitelikli İnsanlar sunabilmek, imkânlar hazırlayabilmektir. Organize suç örgütlerine, derin yapılara malzeme olmakla ne ulusa hizmet edilebilir, ne de milliyetçi olunabilir.

Çoğunluğun milliyetçiliği diğerlerini dışlar ve böler.

Çoğunluk itici, etnik özellikleri vurgulayıcı değil kucaklayıcı, kuşatıcı, eritici olmalıdır. Ne var ki Türkiye’de hem Kürtlere hem de Türklere sürekli etnik milliyetçilik enjekte edilmektedir. Türkiye’nin Kürtler tarafından bölünemeyeceğini bilen kesimler ulusalcılığı körük olarak kullanmakta, bölme sürecini bunlarla hızlandırmaktadırlar.]

Türkler tarihte kurdukları pek çok büyük devleti kendi nüfuslarının azlığına rağmen uzun yıllar huzurla ve hâkimiyetle idare etmişlerdir. Hindistan Gaznelilerden İngilizlerin işgaline kadar 1000 yıl fasılasız Türk hâkimiyetinde kalmıştır ve hiç bir zaman Türklerin nüfusu dikkate değer rakama ulaşmamıştır. Mısır Tolun Oğulları’ndan itibaren 19. yüzyılın sonlarında yine İngilizler tarafından işgal edilene kadar bin yılı geçkin Türk hâkimiyetinde kalmış, Türklerin oranı hep sembolik olmuştur. Dünyanın en kudretli devletleri arasında kabul edilen 4 milyon kilometrekarelik Osmanlı mülkünde yaşayan 250 milyonun içinde Türk nüfusu sadece 10-15 milyon idi.

Bu gün 70 milyonluk ülkenin en az 50 milyonu etnik olarak Türk’tür. Türkçe konuşanların oranı çok daha yüksektir. Gayrı Müslimlerin oranı %1 bile değildir. Osmanlı devletinde ecnebi kökenlilerin oranı 1/3 ün altında değildi. 11 milyon Türk, 239 milyonu idare ediyordu. Mirasından 50 ye yakın devlet çıkan, onlarca dinden, yüzlerce dil ve ırktan insanın barındığı ülkede Türkler ve diğerleri arasında problem olmuyordu. Beraberce, paylaşarak huzur içerisinde yaşıyorlardı. Dün batılı sömürgecilerin propagandalarıyla aleyhimizdeki asılsız iddialara inanan eski Osmanlı tebaaları da huzur yıllarını arar oldular. Osmanlı yönetiminin o kadar dil, din ve ırktan insanı bir arada tutabilmesi araştırmalara konu oldu. Kafkaslar ve Balkanlar gibi mozaiklerin nasıl asayişle yönetilebildiği merakları üzerine çekti. Zira bu coğrafyalar bizden sonra kan ve kavgadan hiç kurtulamadı.

Bu kadar becerikli, diplomat, siyasi bir millet %1’den korkar oldu. Bin yıllık kardeşi Müslüman Kürtleri bile idareden aciz hale getirildi. Bir uyanış ve diriliş yaşayan Türk milleti son zamanlarda Ulu-salcı kesimler kullanılarak paranoyak hale getirilmeye, yeni operasyonlara hazırlanmaya çalışılmaktadır.

Geçimsiz, hırçın, herkesi kendine tehdit görenlerden Milliyetçi olmaz. Milliyetçi kim tarafından ne maksatlarla ortaya atıldığı belli olmayan maceraların peşinde koşmaz. ,

Gerçek milliyetçilik millete ve devlete zarar vermeden, basiretle, sükunetle, kışkırtmamalara kapılmadan 150 yıldır kulvar dışına itilmiş Türkleri yeniden güçlü kılmakla olur. Sinirlerimize ve damarlarımıza yerleşmiş Sebataycılarla, Kripto ecnebilerle aklıselimle mücadele etmekle olur. Milliyetçilerin re-aksiyoner değil aksiyoner olmaya, silahla değil beyinle, akılla, kalemle mücadele etmeye ihtiyaçları vardır. Başkalarının yazdığı senaryolara kışkırtılmış duygularıyla malzeme olmaktan kurtulmaları gerekmektedir. Sloganlarla, cinayetlerle mücadelenin birilerine malzeme olmaktan başka bir işe yaramayacağını anlamalıdır milliyetçiler.

Milliyetçiler bizden daha kara olan Kürtlerle uğraşmak, millete birde Kürtleri düşman etmek yerine, %99’luk Müslüman nüfusa, tarihin en yoğun Türk nüfusuna sahip Türkiye’de neden Türklerin esamisinin okunmadığını sorgulamalılar. Türklerin dini, kültürel değerlerinin sürekli nişin aşağılandığını, her ihtilalde beyaz Türklerin köşe başlarını nasıl tuttuklarını, irtica vs bahanesi ile Anadolu evladı kara Türklerin devletin sinirlerinden, kritik kurumlardan nasıl dışlandığını sorgulamalılar.

Dünyayı idare eden, değerlerini hâkimiyetini dünyaya kabul ettiren güçlü, diplomat, vakur, asil Türklerin yerini nasıl ve neden vandal, hırçın, kanun kaçağı, ufuksuz, çeteci çakal Türk?lerin işgal ettiğini sorgulamalılar.

Samimi Türkçüler bu memlekette yüzeyin kara, derinlerin beyaz; ayakların kara, başların beyaz; tetikçilerin, mitingcilerin kara, planlayanların, yönlendirenlerin beyaz olduğunu görmeli ve bu oyunu bozmalıdır.

Ben her şeye rağmen Milletimizin vakar ve basiretle hareket ederek “bir avuç tenekeci”nin gürültüsüyle tedirgin olmayacağına, meydanı çapulculara bırakmayacağına eminim.

* * *

Fikri Karadağ 3.500 hainden ve zamanı geldiğinde bunlardan hesap sorulacağından bahsediyor. Ulusalcıların hainler listesinde devlete ve millete kurşun sıkmış yüzlerce PKK’lı, DHKP-C Lİ, TİKKO’luyu affederek toplumun içine salan birisinin adı var mıdır diye merak ediyorum.

1 Yanıt

Yanıtla

Favorilere Ekle

0

A