Şimdi Ara

Peki, ya Şeytan haklıysa?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
29
Cevap
0
Favori
1.051
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Herhangi bir semavi dindeki durumu değil, zihinlerde oluşan genel anlamdaki Tanrı ve Şeytan imgesinden söz ediyorum. Bu ihtimali hiç düşündünüz mü? Aklınıza gelmiş olsa bile hiç ayrıntıya girdiniz mi? Tanrının, şeytanın ve diğer metafizik şeylerin varlığını doğru kabul edelim beyin fırtınası için, bu durumda şeytanın haklı olma durumu var mıdır? Şunu fark ettim, Nietzsche'nin söylediklerinin aksine biz aslında hep güçlü olandan yanayız. En büyük kanıtı ise güçsüz olan şeytana karşı güçlü olan Tanrıyı doğru kabul etmek ve ondan yana olmak? Tanrı sırf güçlü diye şeytanı o zihninizde oluşan kötü imgeye bürümüş, belki de asıl kötülük bu yapılandır? Neymiş? Şeytan ya da diğer adıyla iblis, kibrine yenildiği için ademe secde etmemiş. Bak sen? Kibir nedir peki? Bana tapınmazsanız sizi sonsuza kadar yakarım diyen eğer şeytan olsaydı demez miydiniz işte bu apaçık kanıtıdır iblisin kibrine diye? Lakin, söz konusu olan iblisten daha güçlü, çok çok daha güçlü bir varlık olunca böyle düşünemiyorsunuz değil mi? Çünkü o haklıdır, niye? Çünkü o güçlü olduğu için haklıdır!

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >







  • varsayımını güçlü olandan yana olmaktan yana yaptın. tanrı güçlü olduğu için tanrıyı doğru kabul ettik. güç ve doğruluk gibi iki kelime var burada.

    bana secde etmezseniz sizi cehenneme atarım meselesinden ayrı olarak şunu sormayı lazım görüyorum kendime:

    tanrıyı hakikaten güçlü olduğu için mi tanrı tanımına layık gördük yoksa güçten ziyade kendi tanımında bulunması muhtemel diğer özelliklerden dolayı mı (sonsuz merhamet, sonsuz doğruluk, sonsuz görüş belki)?

    ikincisi ve bağlantılısı:

    tanrının gücü nedir?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi harry11 -- 28 Kasım 2016; 22:48:44 >
  • sıkıntı şurada başlıyor; insana tapmayla, tanrıya tapmayı eş değer görmek.

    "ibadetin işlevi tanrı'yı etkilemek değil, dua edenin tabiatını değiştirmektir." -kierkegaard

    çok fazla ayrıntılara girmek istemiyor ama özetle köle olmak için yaşamıyoruz. tam aksine özgür ve varlık mertebemizi tamamlamak için yani birnevi, manevi evrimimizi tamamlamak , mükemmele ulaşmak için yaşıyoruz. tapma lafzını bu kadar ucuzlaştıran ve değersiz kıldıran insanlar. tapmak lafzı gerçek sahibinde bu kadar ucuz ve değersiz değil tam aksine en değerli şey.

    dolayısıyla cehenneme gidecek olanlar bu varlık mertebesini tamamlamamış, evreyi tamamlayamamış olanlar. birçok hadiste kişi ateşi yanında götürür diye buyrulur.

    "Cehennem dediğin yerde dal ve odun yoktur, herkes ateşini kendi götürür." - pir sultan

    son olarak başkasında kibri aramadan önce insan kendinde aramalı kibri diye düşünüyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-B94E0875B -- 28 Kasım 2016; 23:5:45 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: harry11



    varsayımını güçlü olandan yana olmaktan yana yaptın. tanrı güçlü olduğu için tanrıyı doğru kabul ettik. güç ve doğruluk gibi iki kelime var burada.

    bana secde etmezseniz sizi cehenneme atarım meselesinden ayrı olarak şunu sormayı lazım görüyorum kendime:

    tanrıyı hakikaten güçlü olduğu için mi tanrı tanımına layık gördük yoksa güçten ziyade kendi tanımında bulunması muhtemel diğer özelliklerden dolayı mı (sonsuz merhamet, sonsuz doğruluk, sonsuz görüş belki)?

    ikincisi ve bağlantılısı:

    tanrının gücü nedir?

    Aslında burada esas konu Tanrının gücü değil, şeytanın haklı olup olmadığı. Bu bağlamda da güç meselesi önemli bir araç ama amaç değil.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • güzel konuya değinmişsin. orjinal bir fikir ancak dediğin şeyi tanrıyla karşılaştırarak daha güçlü demek için şeytanın da dini olması veya tanrıya rakip olarak bahsedilmesi gerekirdi. tamamen farklı kulvarlar.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Aseramy

    sıkıntı şurada başlıyor; insana tapmayla, tanrıya tapmayı eş değer görmek.

    "ibadetin işlevi tanrı'yı etkilemek değil, dua edenin tabiatını değiştirmektir." -kierkegaard

    çok fazla ayrıntılara girmek istemiyor ama özetle köle olmak için yaşamıyoruz. tam aksine özgür ve varlık mertebemizi tamamlamak için yani birnevi, manevi evrimimizi tamamlamak , mükemmele ulaşmak için yaşıyoruz. tapma lafzını bu kadar ucuzlaştıran ve değersiz kıldıran insanlar. tapmak lafzı gerçek sahibinde bu kadar ucuz ve değersiz değil tam aksine en değerli şey.

    dolayısıyla cehenneme gidecek olanlar bu varlık mertebesini tamamlamamış, evreyi tamamlayamamış olanlar. birçok hadiste kişi ateşi yanında götürür diye buyrulur.

    "Cehennem dediğin yerde dal ve odun yoktur, herkes ateşini kendi götürür." - pir sultan

    son olarak başkasında kibri aramadan önce insan kendinde aramalı kibri diye düşünüyorum.



    Kısaca, cehenneme gitmemek ve cennete gitmek yani özgürlüğe ulaşmak için ibadet ediyoruz diyorsun. Fakat bunlar kuru vaat oluşunun yanısıra, esas meseleyi çürütmüyor. Senin özgürlüğünü kendisine tapınmasına koşul koyan bir Tanrıdan bahsedebiliriz o halde? Ve her ne olursa olsun ortada kendin tarafından seçme hakkı tanınmamış bir varoluş ya da imtihan durumu var. Düşün ki kendini birden bir koşu yarışında ilerlemiş olarak buluyorsun, yanındakileri geçmeye önündekilere ulaşmaya arkandakilerle aranı açmaya çalışıyorsun. Ama benim burada işim ne, ne zaman koşu yarışına katıldım da şu an tam ortasındayım diye hiç sorma gereği duymadın tıpkı rüya esnasındaki olayları sorgulamadığın gibi? Koşu esnasında öğreniyorsun ki eğer belli bir sürede kazanamazsan sana işkenceler yapılacak, zindanlarda mahkum olacaksın. Özgürlüğe ulaşabilmek için o halde Run Forrest Run! Ne özgürlük ama!

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Tanrı haklıdır çünkü sınırsız güç ve sınırsız bilgi yanında haklı olmayı da getirir. Varsayımında aynı zamanda Tanrının sonsuz ve şeytanın sonlu olduğunu da hesaba katman lazım.
    Şimdi diyeceksin ki e o zaman daha çok bilgi ve güç sahibi olan kişi her zaman haklıdır. Hayır işte bu şekilde olmuyor. Çünkü bizim daha çok bilgili ve güçlü olarak düşündüğümüz insanlar aynı zamanda hırsları, içgüdüleri, şehvetleri, duyguları vs. de olan insanlar. Bu yüzden sahip oldukları bilgi ve güç kötü bir yöne doğru gidebilir. Ayrıca bu insanların bilgileri sınırsız olmadığı için belki sahip oldukları gücü yeterince iyi yönetecek kadar bilgili değillerdir. Güçlerini aynı zamanda haklı olacak şekilde kullanabilmeleri için belli bir düzeyde bilgili olmalılar.
    Tanrının ise sahip olduğu gücü "doğru" yönetecek kadar bilgisi olduğuna göre, ve şeytanın Tanrıya göre daha az bilgisi ve daha az gücü olduğuna göre, Tanrı her şekilde her konuda şeytana üstündür.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: avcılarınavcısı

    güzel konuya değinmişsin. orjinal bir fikir ancak dediğin şeyi tanrıyla karşılaştırarak daha güçlü demek için şeytanın da dini olması veya tanrıya rakip olarak bahsedilmesi gerekirdi. tamamen farklı kulvarlar.

    https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Satanizm

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: J.Valjean


    quote:

    Orijinalden alıntı: harry11



    varsayımını güçlü olandan yana olmaktan yana yaptın. tanrı güçlü olduğu için tanrıyı doğru kabul ettik. güç ve doğruluk gibi iki kelime var burada.

    bana secde etmezseniz sizi cehenneme atarım meselesinden ayrı olarak şunu sormayı lazım görüyorum kendime:

    tanrıyı hakikaten güçlü olduğu için mi tanrı tanımına layık gördük yoksa güçten ziyade kendi tanımında bulunması muhtemel diğer özelliklerden dolayı mı (sonsuz merhamet, sonsuz doğruluk, sonsuz görüş belki)?

    ikincisi ve bağlantılısı:

    tanrının gücü nedir?

    Aslında burada esas konu Tanrının gücü değil, şeytanın haklı olup olmadığı. Bu bağlamda da güç meselesi önemli bir araç ama amaç değil.

    afedersin, eğer yorum sorunun amacından ayrı bir şey ise. şimdi, sorduğun soruyu bir soru cümlesiyle özetlemeni istesem çok şey istemiş olur muyum?




  • J.Valjean kullanıcısına yanıt
    islam dinindeki şeytan makamı melek düzeyinde. hırisyanlık ve diğer dinlerde de tanrıya rakip anlamında bu sıfattan daha fazlasıyla betimlenmiş olduğunu sanmıyorum.

    tanrının onu kötülemek için bu düzeyde betimlediği aslında onun da bir tanrı ama diğerinden daha güçsüz tanrı iddia edilirse neden şeytanın kutsal kitap vahyedemediği sorusu açıkta kalır.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: harry11


    quote:

    Orijinalden alıntı: J.Valjean


    quote:

    Orijinalden alıntı: harry11



    varsayımını güçlü olandan yana olmaktan yana yaptın. tanrı güçlü olduğu için tanrıyı doğru kabul ettik. güç ve doğruluk gibi iki kelime var burada.

    bana secde etmezseniz sizi cehenneme atarım meselesinden ayrı olarak şunu sormayı lazım görüyorum kendime:

    tanrıyı hakikaten güçlü olduğu için mi tanrı tanımına layık gördük yoksa güçten ziyade kendi tanımında bulunması muhtemel diğer özelliklerden dolayı mı (sonsuz merhamet, sonsuz doğruluk, sonsuz görüş belki)?

    ikincisi ve bağlantılısı:

    tanrının gücü nedir?

    Aslında burada esas konu Tanrının gücü değil, şeytanın haklı olup olmadığı. Bu bağlamda da güç meselesi önemli bir araç ama amaç değil.

    afedersin, eğer yorum sorunun amacından ayrı bir şey ise. şimdi, sorduğun soruyu bir soru cümlesiyle özetlemeni istesem çok şey istemiş olur muyum?

    Tanrının mutlak güç olduğunu ve Tanrının yanında iblisin zayıf öge özelliğini taşıdığını hepimiz kabul ederiz sanırım? İşte sırf Tanrı mutlak güç diye belki de - bilinçdışı olarak tabii ki- iblise karşı Tanrının yanında olmuşuz ya da olmak zorunda kalmışızdır? Hep iblis kötüdür pistir denilip geçildi. Hiç ikisinin arasında ilişki, iyi ve kötü yönleri objektif olarak ortaya serilmedi. İblisin ademe tapmadığı için iblis oluşu ile Tanrının bana tapının diye sizi yarattım demesi ve daha buna benzer birçok husus göz önüne alınırsa, niçin ya iblis haklıysa diye sormadığımızı düşünmek gerekmez mi?

    Kısa bir cümle olmadı ama demek istediğimi anlatabilmişimdir umarım.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: avcılarınavcısı

    islam dinindeki şeytan makamı melek düzeyinde. hırisyanlık ve diğer dinlerde de tanrıya rakip anlamında bu sıfattan daha fazlasıyla betimlenmiş olduğunu sanmıyorum.

    tanrının onu kötülemek için bu düzeyde betimlediği aslında onun da bir tanrı ama diğerinden daha güçsüz tanrı iddia edilirse neden şeytanın kutsal kitap vahyedemediği sorusu açıkta kalır.

    Açıkta kalmaz çünkü en baştan beri dediğim gibi, insan hep güçlüden yana oynar kumarını. Hangi topluluk Tanrı dururken ona muhalif bir güce tapınır ki ikisine de inandıklarını varsayarsak. E haliyle Homo sapiens türü arasında şeytandan geldiği iddia edilen vahiy kaynaklı dinler pek tutmamıştır doğal olarak?

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • J.Valjean kullanıcısına yanıt
    "Senin özgürlüğünü kendisine tapınmasına koşul koyan" tapmayı hala anlayabildiğini sanmıyorum. Tapmak bir kralın önünde diz çöküp kölesi olmak değildir. Allah Ganiyy'dir. Onun örnekteki kral gibi birşeye ihtiyacı yoktur. Tam aksine bizlerin ihtiyacı vardır. Bunun için tapıyoruz.

    İmtihan meselesine gelirsek kalu belada Allah'ı tasdikledik. onu tasdiklememiz icraatlarını tasdiklemek oluyor. o yüzden "seçme hakkı tanımamış" derken nereden biliyorsun diye sorarım sana?

    sen cezaya takılıp kalmışsın. cezanın haksız olduğunu nereden anladın? mesela özgecanın katiline ölümü hak gördük. çünkü işlediği suç çok büyüktü ve cezasıda aynı büyüklükte olmalıydı. peki bu mantığı ahiretteki yargıya uyarlar isek Allah a iman etmeme suçunun küçük olduğunu nasıl anladın? belki de cehennemde tasvir edilen cezanın eş değerinde bir suç? hani haşa Allahı yargılama yetkisi nasıl buldun kendinde ben anlamadım.

    hani Allahı reddetmek benim varlığımı reddetmek gibi değilki. Herşeyin ama herşeyin, alemin tözü olan şeyin bile kaynağından bahsediyoruz. Aslında küçük bişey gibi dursada biraz tefekkür edince küçük bişey olmadığı anlaşılıyor. Şey gibi düşün binanın temeline zarar vermek gibi. Kuranda Allah'ı inkar etmek çok büyük zulüm olduğu söyleniyor.
    Kafir ne demektir biliyor musun? Kafir inkar etmek demek değil. Kafir gizlemek demek. Apaçık var olan birşey reddedilip,yok edilemezki. Sadece gizlemeye çalışırsın. İnkarcılar için tercih edilen kelimedeki ayrıntıya bakarmısın. Olay bu işte

    Fakat şunu unutmaki ne kadar tefekkür edersen et "ya abi ama yinede cehennem çok ağır değil mi" diyeceksin bu normal birşey. Çünkü suçun büyüklüğünü ölçmek için "aynel yakin" yani görmek gerekiyor yani töze erişmek gerekiyor. Suçun büyüklüğünü aklen ölçemezsin sadece verdiğim örnekte binadaki temel gibi Allahın çok önemli olduğunu kavrayabilirsin.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-B94E0875B -- 29 Kasım 2016; 0:34:33 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Aseramy

    "Senin özgürlüğünü kendisine tapınmasına koşul koyan" tapmayı hala anlayabildiğini sanmıyorum. Tapmak bir kralın önünde diz çöküp kölesi olmak değildir. Allah Ganiyy'dir. Onun örnekteki kral gibi birşeye ihtiyacı yoktur. Tam aksine bizlerin ihtiyacı vardır. Bunun için tapıyoruz.

    İmtihan meselesine gelirsek kalu belada Allah'ı tasdikledik. onu tasdiklememiz icraatlarını tasdiklemek oluyor. o yüzden "seçme hakkı tanımamış" derken nereden biliyorsun diye sorarım sana?

    sen cezaya takılıp kalmışsın. cezanın haksız olduğunu nereden anladın? mesela özgecanın katiline ölümü hak gördük. çünkü işlediği suç çok büyüktü ve cezasıda aynı büyüklükte olmalıydı. peki bu mantığı ahiretteki yargıya uyarlar isek Allah a iman etmeme suçunun küçük olduğunu nasıl anladın? belki de cehennemde tasvir edilen cezanın eş değerinde bir suç? hani haşa Allahı yargılama yetkisi nasıl buldun kendinde ben anlamadım.

    hani Allahı reddetmek benim varlığımı reddetmek gibi değilki. Herşeyin ama herşeyin, alemin tözü olan şeyin bile kaynağından bahsediyoruz. Aslında küçük bişey gibi dursada biraz tefekkür edince küçük bişey olmadığı anlaşılıyor. Şey gibi düşün binanın temeline zarar vermek gibi. Kuranda Allah'ı inkar etmek çok büyük zulüm olduğu söyleniyor.
    Kafir ne demektir biliyor musun? Kafir inkar etmek demek değil. Kafir gizlemek demek. Apaçık var olan birşey reddedilip,yok edilemezki. Sadece gizlemeye çalışırsın. İnkarcılar için tercih edilen kelimedeki ayrıntıya bakarmısın. Olay bu işte

    Fakat şunu unutmaki ne kadar tefekkür edersen et "ya abi ama yinede cehennem çok ağır değil mi" diyeceksin bu normal birşey. Çünkü suçun büyüklüğünü ölçmek için "aynel yakin" yani görmek gerekiyor yani ya töze yada Allahın makamına erişmek gerekiyor. Suçun büyüklüğünü aklen ölçemezsin sadece verdiğim örnekte binadaki temel gibi Allahın çok önemli olduğunu kavrayabilirsin.

    Bence kelime oyunlarıyla gayet basit olan durumu dolandırıp durmanın anlamı yok. Günde 5 kere yapılan o hareketler bütünü kelimenin, sözlüğün tam anlamıyla Ta-pın-ma dır. Kabede yapılan o olay tapınmanın alasıdır. Ve Tanrının aslında tüm kullarından istediği bunları zorunlu olarak yerine getirmeleridir. Eğer hayır diyorsan, gerek yok diyorsan o halde namazmış hacmış oruçmuş niye uğraşıp duralım ki nasılsa cennetine alacak!
    Diyorsun ki bizim tapmaya ihtiyacı vardır. Eğer biyolojik olarak diyorsan hayır yoktur, yaşamına gayet de devam edebilir ve Evrimsel süreçte yeri de yoktur bu hareketlerin. Yok eğer psikolojik açıdan diyorsan, evet bilgiden tamamen yoksun ilkel insan için inanmak şüphesiz gerekliydi bugünlere gelmemizde. Fakat uzay çağında pek de gerekli değil sanırım! Belki kutsal bir varlığa evet, ancak bu tapınma merasimlerine? Pek sanmıyorum. Sadece islam değil tüm dinlerdeki bu tapınma merasimleri kesinlikle arkaik dönemden kalmıştır. Düşün ki milattan önce 4000 yılında bir mağarada yaşıyorsun, gece olmuş ortam kapkaranlık. Çevreden bir takım belli belirsiz, kulağa korkunç gelen sesler geliyor. Şimdi biz olsak bile korkarız. Ya MÖ 4000 yılındaki adam ne yapsın? Bu korku çok önemli! Eğer bu korkuyu yenemezse yaşamayacak ve soyunu devam ettiremeyecek. Bir bilince sahip, bilinç onu korumalı ama nasıl? İşte bu noktada aslında çevreye uyum denen adaptasyon devreye giriyor ve korku dolu bilinç bir takım doğaüstü varlıklara koşulsuz şartsız inanıyor. Bir de şimdi inceleyelim, MÖ 4000 yılındasın yine, yine aynı mağara ve aynı adam fakat bir yıl sonrası , zifiri bir karanlık var ve yine bir takım sesler geliyor dışarıdan. Ama korkan kimse yok! Çünkü o adam biliyor ki onu koruyan bir doğanın ruhu, belki mağara ruhu var! Bu korkunç sesler de olsa olsa kötü ruhlardan (şeytan) geliyor fakat iyi ruha taptığı sürece sorun yok. Eğer çok korkacak olursa önüne serdiği çalı çırpının etrafında sesli bir şekilde birkaç tur atarak sürekli mağara ruhundan yardım istiyor, aynı zamanda biyolojik olarak da zihnini meşgul ederek korkusunun üstünden geliyor!... Haliyle doğada hiçbir canlının gösteremediği cesareti göstermeye başlıyor ve soyunu nesillere bu bilgileri birikimli şekilde ilerleterek yayıyor...

    İşte benim düşündüğüm köken budur, evrim aynı zamanda dinleri ve tanrıları da şekillendirmiştir. Konuyu buraya getirme sebebim bu konunun kökenine sadece dogma inançlarla bakmak değil, bir de rasyonel açıdan değerlendirmek.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • argümanlar özdeş değil. mantık hatası
  • J.Valjean kullanıcısına yanıt
    Kardeşim tapınma değil mi dedim? Tapınmadır diyorum ama senin anladığın köle manasında bir tapınma değildir bu. Tanrı insanın manevi olgunluğa ulaşması için tapınmayı ister. Çünkü rehber budur. Eğer kişi yaptığı tapınmadan bi haberse bundan çok az fayda alır. Eğerki ne yaptığının bilincindeyse daha fazla. Manevi olgunluğa erişmenin ilk şartı nefisdir. Tapmak nefsi yok etmektir. Kalpler Allahı andıkça huzur bulur buyruluyor ayette. Secde et ki yaklaşasın diyor. Daha ince ayrıntılarına girerdim ama hikaye geliyor bunlar sana biliyorum. Zaten internetten hidayete kim ermiş ki? İnternet at gözlüğü taktıran bir mecra. Şu konuşmamızın hiçbir yararı olmayacağını bile bile yazıyorum işte
  • quote:

    Orijinalden alıntı: avcılarınavcısı

    argümanlar özdeş değil. mantık hatası

    İşte insanın ilkel dönemden kalma o inançları aslında dolaylı olarak tanrı ve şeytan arasındaki imgemizi etkilemiş olamaz mı? İlkel dönemden beri insanlar bir tanrıya, tanrılara, doğa varlıklarına vb kısaca bir güce inanıyorlardı. Fakat onları o güce inanmaya iten bir korku söz konusu, bilgisizlik söz konusu. O halde o korkunun doğal yansıması olan bir kötü ruh olmalı değil mi? Tapınan varlığa karşı Tapınan varlığın sürekli mücadele ettiği ve bizlerden koruduğu kötü ruh! Doğada her şeyin bir de zıttı vardır en nihayetinde, ying yang misali. İşte, bu tapındıkları iyi ruh ile sakındıkları kötü ruh tıpkı insan evrimi ve çevresel adaptasyonu gibi zaman içinde şekil değiştirmiş, o olmuş bu olmuş şu olmuş derken yakın geçmişte en nihayetinde Tanrı ve Şeytan olarak modern hallerini almışlar. İşte o ilkel dönemden kalma güdü ile insan Tanrıdan yana, şeytana karşı olma zorunluluğu hissetmiş kendinde. Peki güç? Eski çağlarda bile bilgi ne kadar sınırlı, cehalet ne derece sonsuz olsa bile insanlar aptal değildi. Güçsüz olan tanrıya (iyi ruh) sığınıp, güçlü olan şeytandan (kötü ruh) korunacakları bir inanç mümkün olamazdı değil mi? Haliyle inandıkları İyi Ruh aynı zamanda doğaya hükmedebilen güçlü bir ruh olmalıydı! 💪

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Aseramy

    Kardeşim tapınma değil mi dedim? Tapınmadır diyorum ama senin anladığın köle manasında bir tapınma değildir bu. Tanrı insanın manevi olgunluğa ulaşması için tapınmayı ister. Çünkü rehber budur. Eğer kişi yaptığı tapınmadan bi haberse bundan çok az fayda alır. Eğerki ne yaptığının bilincindeyse daha fazla. Manevi olgunluğa erişmenin ilk şartı nefisdir. Tapmak nefsi yok etmektir. Kalpler Allahı andıkça huzur bulur buyruluyor ayette. Secde et ki yaklaşasın diyor. Daha ince ayrıntılarına girerdim ama hikaye geliyor bunlar sana biliyorum. Zaten internetten hidayete kim ermiş ki? İnternet at gözlüğü taktıran bir mecra. Şu konuşmamızın hiçbir yararı olmayacağını bile bile yazıyorum işte

    Salt manevi olgunluğa ulaşmak için dini ritüel yapanlar Budistlerdir, Taocular vb. Onlar dini pragmatik olarak kullanır aslında. Ancak İslam'da senin bahsettiğin gibi bir olay yoktur, namaz kılmanın esas amacı pragmatik olarak huzura erişmek, manevi doygunluğa ulaşmak değil, Tanrının Emrine uymaktır! Ve asıl mesele şu ki, Tanrının bu tapınma emrine uymayanlar karşısında sonsuz bir azap, işkence vaat etmesi olayı vardır ve aslında bu olay olmasa belki dine karşı kesinlikle daha ılımlı yaklaşırdık. Tecavüzlere, kötülere, kul hakkı yiyenlere vb cehenneme mi atıyorsun? Karşı çıkan namerttir. Fakaaat, sırf kendisine tapınmadıkları için, inanmadıkları için sonsuz bir işkence, yılanlar akrepler kaynar kızgın sular zebanilerin adeta tecavüz etmeleri gibi sonsuz sayıda korkunç işkenceler yapacağını söylüyorsan, işte ben orada kibir ararım arkadaş! Tüm bunların yanında ademe tapmayan İblisin ne gibi bir kibri kalır ki? İnanmadığı için cehennemde vip ayıran iblis değil sonuçta?

    Ayrıca şu manevi doygunlukmuş, Nirvanaymış vb Islam söz konusu olunca geçelim bu tahripsel yorumları. Bana ayetlerle gelin, ben gelebilirim isterseniz?

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    O halde o korkunun doğal yansıması olan bir kötü ruh olmalı değil mi? Tapınan varlığa karşı Tapınan varlığın sürekli mücadele ettiği ve bizlerden koruduğu kötü ruh!

    o korkunun aslı tanrının ne kadar kudretli olduğudur. doğa olayları meydana geldiğinde insanların önce şeytanı sonra tanrıyı veya 2sini bir arada düşüneceğini sanmıyorum böyle durumlarda hemen tanrıyı akıllarına getirirler tanrı onlara kızmıştır gücünü gösterir, bunu 1. elden yani kendisi yapar kimseye ihtiyaç duymaz.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: avcılarınavcısı

    quote:

    O halde o korkunun doğal yansıması olan bir kötü ruh olmalı değil mi? Tapınan varlığa karşı Tapınan varlığın sürekli mücadele ettiği ve bizlerden koruduğu kötü ruh!

    o korkunun aslı tanrının ne kadar kudretli olduğudur. doğa olayları meydana geldiğinde insanların önce şeytanı sonra tanrıyı veya 2sini bir arada düşüneceğini sanmıyorum böyle durumlarda hemen tanrıyı akıllarına getirirler tanrı onlara kızmıştır gücünü gösterir, bunu 1. elden yani kendisi yapar kimseye ihtiyaç duymaz.

    Mitolojide birçok kötü Tanrı mevcut. Ve ikincisi korku dolu bir anda kötü yaratıklardan ruhlardan korktukları için iyi ruha sığınmaları, kötünün de iyiyin de sadece iyi ruhtan geldiği bir ortamda korku dolu ortamda iyi ruha sığınmalarından daha mantıklı geliyor bana. Ancak illa birisi doğru olacak değil, değişik topluluklarda değişik inanç sistemleri olmuştur, kimisi iyi ruh kötü ruh, kimisi de Tanrının ders vermesi olarak görmüştür fakat eninde sonunda bunlar birbirini harmanlamış olmalı, birbirlerinden etkilenmiş olmalılar ki kompleks inanışlar ortaya çıkmış.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.