Şimdi Ara

Müzik nasıl aranır, nasıl bulunur.

Bu Konudaki Kullanıcılar:
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
6
Cevap
0
Favori
765
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • İnsanların forumlara niçin ve nasıl egolarla yazdıkları malûm.

    Bütün forumlar “kolay-cıların” cenneti olsa bile “müzik”te işi oraya çekmeye kalkanların popülasyonlarını ve onların müziklerinin ne (mal) olduğunu -artık- çok daha iyi biliyoruz.

    Müziğin izlerinin –hele ki böyle bir yerelde- bulunabilmesi için ömrü boyunca savaşmış biriyim. Sonuç olarak, buna “Müzik enformasyonu” dedim ve nickname kullanarak 8 yıla yakın bir süre yazdığım bir başka forumda da bu konuyu sık sık ifade ettim.

    Müzik enformasyonu –müziğin peşinde olanlar için- inanılmaz önemlidir. Bunun ne demek olduğunu ancak bilen bilir.
    Lafı daha fazla uzatmadan, “müziğin enformasyonuna –ve elbette oradan da müziğin kendisine- ulaşmak” bakımından, son zamanda yaşamış olduğum bir tecrübemi aktarayım:

    Ben esasen barok müziğe daima uzak durdum. Bu belki bir hata idi. Bilemiyorum ve fakat her insan, hayatın kendisine çizdiği yerel şartlarda şekilleniyor. Benim müzik bakımından varlığım böyle şekillenmiş oldu. Meselâ, “Vivaldi” üzerine bile ancak 40 yaştan sonra eğilmek (yazmak) ihtiyacı duymuş oldum.

    Fakat geçen gecelerden birinde, -o günlerde henüz devam etmekte olan İtalya Bisiklet Turu´nun da hatırına ki, esasen Lugano Gölü ve civarına eğilecektim- hd dokümanter arşivimde yıllardır beklemekte olan bir seyahat seriine takıldım. Bahis konusu bölge o serideki İtalya bölümünde yoktu. Fakat turda daha önceki etaplarda geçmiş olan “Dolomitler” ile ilgili olarak Kuzey İtalya´daki başka bir bölge (Veneto) geçiyordu.

    Andrea Palladio´nun Vicenza´daki eseri kısaca tanıtılırken çalmakta olan tema derhal dikkatimi çekti.
    Dokumanteri durdurup arayışa geçtim.

    Eser –evet işte- barok tarzıydı. Fakat Amerikan yapımı dokümanterin sağlam bir müzik danışmanlığı desteği vardı ve o sekans için orkestraya sanki müziğin kısa bir varyasyonu çaldırılmış gibiydi.
    Temayı -hd dokümanterin o kısmını defalarca oynatıp- dinledim.

    Önce elbette müzik “identification” server´larını denedim. Fakat ses metin seslendirme ile karışık olduğundan sonuç alamdım.

    Aklımdan önce Vivaldi geçti. Bir buçuk saat kadar bir sürede concertolar / concerto grossolar vs pekçok Vivaldi eserini -elbette preview kesitlerine bölerek- dinledim.

    Bulamayınca tekrar dokümantere döndüm. Son anda, varyetenin nihayetinde bir yerde editör tarafından adeta fona saklanmış bir obua sesi duydum. Bu bir obua konçertosu olmalıydı.
    Tekrar arayışa geçtim. Albinoni´nin obua konçertolarının öne çıktığını farkettim.
    Ve bir saat kadar da Albinoni obua konçertoları arasında dolaştım. Ve buldum.
    Andrea Palladio´un eseri tanıtılırken çalan müzik (eseri) Albinoni´nin Op.9 2 No´lu obua konçertosu idi...
    Eseri birkaç gün boyunca dinledim.

    Barok müzik kültürümün olmaması için ne demem gerektiği hakkında ben de kararsızım.
    Fakat şunu çok net anladım ki, Barok Müziği, bizim ömrümüze damgasını vurmuş kayıt / ambians şartlarından dinlemek, herhalde / olsa olsa / ancak “aptalca” deyişiyle tabir edilmeli. Çünkü o müziğin o binalarda dinlenilmesi gerekiyor...

    Bu esere dair, Web´te bulabildiğim en makul video:
    https://www.youtube.com/watch?v=tmTlfzXXVIU

    Bendeniz, daha ilk gençlik yıllarımda plaktan kasete kayıt yapılan dükkanlardaki birilerine –müziği ıslıkla çalarak- anlatabilmek tecrübesini de yaşamış biri olduğumdan şu andaki imkânlarımıza inanamıyorum.

    Yine de, müziğe ulaşmak o kadar kolay değil.
    Kolay olmamasına ise bir bakıma ve hâlâ seviniyorum.

    (Bu ülkedeki -genç- insanlar, 3. sınıf bir genetik diktanın amele ve eratı olmaları durumunu aşabilmede "kolay" lafını kesinlikle terk etmeliler).



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mstdem -- 6 Haziran 2015; 13:31:16 >







  • Bu kadar uğraşmaya gerek yok.Youtube'a Selena Gomez yazıyorum bütün müziklerini dinliyorum
  • Çöplükten çöp bulmak -hele çöp ağalarının emrinde amele olmayı da kabullendikten sonra- "kolay"dır.
  • Hocam okumadım.
    Kısa bi özet çeksen

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yukarıdaki ilk misalin aksine, “müziği daha önce dinlemiş olmak”, müziğin enformasyonuna ulaşmada elbette avantaj teşkil eder.

    Bu defa, dün gece, “Monty Don´s French Gardens” adlı BBC dokümanterinin 2. Bölümünü seyrediyordum. Biraz önce baktım youtube´da mevcut:
    https://www.youtube.com/watch?v=Jfi7MGNKfsc ( Şu anda buraya konu ettiğim müzik, youtube videosunda “1:14:22”de başlıyor - galiba video zaman senkronizasyonunda hata var fakat önemli değil).

    Yine metin eşlik ediyor ve muhtemelen müzik tanıma server´ları işe yaramazdı.

    Fakat eseri hatırladım çünkü daha önce sadece 6-7 ay kadar öncesinin günlerinde dinlemiştim.

    ( Bu müzik de, güya müziği devralmış birilerinin onun hakkını verebilmek gayretlerinin son misallerindendir. Tipik bir sinema eseri: Sinema sadece perdedeki görüntü değildir, “müzik / sinema müziği” demeyi hakeden bir soundtrack da pekâlâ sinema eseridir. Fakat, daha 60´larda, bisikletin önünde kadın gezdirme filmlerine hayran kalmaktan öteye geçememiş ve şimdilerde bir hayli tiritlemiş bir hergele tayfasının “imalatı” durumundaki bilmem kaçıncı nesil idiot takımından bunu anlamasını beklemenin alemi olamaz...)

    Önceden ve hele ki, yakın zamanda dinlemiş oluşuma rağmen zorlandım.
    Bu gibi durumlarda, bir müziği dokümanterlerinde kullanan adamların “yerli dizi” imalatçısı (!) gibisinden geri zekâlı tipler olmadığı zaten açıktır.
    Nitekim, BBC´nin “garden” dokümanteri “6 ay cız / 6 bız” cinsinden değil; ta 1967´den beri var. Yani bendenizle akran...

    Böyle olunca, daha ilk anda, eserin bir Fransız besteciye ait olduğunu anlamam zor olmadı.
    Bu müzik, ilk anda New age / Mozartçı Rock´çı uyanıklarının tarzlarına kapı açıyor gibi görünüyor ise de, düpedüz, “Claude Debussy”ye uzanan bir piyano mazisini anlatıyor. 1945 sonrası dünyasında bu işin hakkını verebilecek kaç Fransızın olabileceği de aşağı yukarı bellidir.

    İsim –neredeyse kaçınılmaz olarak ve ilginçtir ki- bu forumda yakın zamandaki başka bir yazıda da bahsettiğim üzere, Vladimir Cosma´dır.
    Tabi, buna ulaşıncaya kadar bile foobar2000´inimin içiçe geçmiş tab´larında bayağı bir dolaştım.

    Aklıma Levy Krishna ve Miclos Rozsa gibi isimler de gelmedi değil. Fakat Viladimir Cosma, sinema müziğinin hakkını vermiş olmasına rağmen, sinemanın görüntü yönü Fransa´da “hergelelerin” elinde olmaktan hiç çıkmadığından, Cosma´nın müzikleri de yine ve ancak “müzik insanı”nın terazisinde kıymet bulabilmiştir.

    Bu müzik, “Promenade Sentimentale”dir...:

    https://www.youtube.com/watch?v=pColf89mFUU



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mstdem -- 30 Haziran 2015; 22:02:15 >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.