Şimdi Ara

Mutluluğu Nerede Buluyorsunuz? (2. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
37
Cevap
1
Favori
841
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • onur01 kullanıcısına yanıt
    Orneklerle aciklarmisin. Ne, nasil bir huzur veriyor?

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mareşal Rommel

    Normalde bir Müslümanın eskiden yaptığı hataları dillendirmesi hoş olmaz. Geçmişin geçmişte kalması, tövbe edilip yola devam edilmesi gerekir. Fakat İslamda bazı durumlarda daha iyi bir amaç için, hoş olmayan ve daha küçük olan kusurlar gözardı edilebilir. Çünkü bu mesele inancın temeli gibi, olmazsa olmaz birşey değildir, ve kişinin amacı yaptığı kötü işlere özendirmek değil, tam aksine bunlardan insanları soğutmaktır. Bende burada, bu tip şeylerin mutluğu getirmediğini gösterebilmek adına, bütün bunları bolca yaşamış ve sonrasında bunları terketmiş bir müslüman olarak, geçmişte yaptığım hataları dillendireceğim. Zira birçok insana göre mutluluğun anahtarı bunlardır. Bunun konuda sorulan sorunun cevabı olmadığını bilsemde, konunun gidişatı açısından faydalı olacağı kanaatindeyim. Ki son olarak da zaten konunun istediği cevabı vereceğim.

    İnsanlığın büyük çoğunluğuna göre, daha doğrusu, kapitalist ideolojinin elinde bulundurduğu tüm gücü kullanarak insanlara empoze ettiği kültürün şekillendirdiği kapitalizm mağduru insanlara göre mutluluk, vücudun maddi ihtiyaçlarını maksimum olarak doyurmaktır. Evet. İnsan vücudunu ve insan arzularını maksimum olarak doyurmaktır. Bu taifeye göre mutluluk budur. Ve insanın, bir diğer insanın özgürlüğünü kısıtlamadan, o sınırı aşmadan, istediği herşeyi yapabilmesidir. Bu görüş, bu noktada insana hiçbir sınır koymamıştır. Herhangi bir şeyi kıstas almamıştır. Herhangi bir ölçü koymamış, herhangi bir sınırı gerek görmemiştir.

    Mutsuzlukta aynı şekilde, insan vücudunun ihtiyaçlarının karşılanamaması ile ters orantılıdır, tabi bu görüşe göre.

    Dolayısıyla,

    Aç insan mutsuz. Tok insan mutludur.
    Fakir insan mutsuz. Zengin insan mutludur.
    İstediğini yapamayan insan mutsuz. İstediği herşeyi yapabilen insan mutludur.
    Düzenli olarak seks yapmayan insan mutsuz. Düzenli olarak seks yapan insan mutludur.

    Bu listeyi, insan arzularının bir sınırı olmadığı için, sonsuza kadar uzatabilmek mümkün fakat ben bu kadarıyla yetineceğim.

    Şimdi bu görüşe göre durum bundan ibaret. Mutluluk, işte son derece basit bir şekilde ele alınmıştır. Tamamen maddeci bir bakış açısının oluşturduğu facia dolu bir sonuç. Maddeye, insana yüklenen mana en baştan yanlış olduğu için, üzerine bina ettikleri herşeyde yanlış oluyor doğal olarak. Zira temel çatır çatır çatırdıyor.

    İnsan arzularının herhangi bir sınırı olmadığından bahsettik. Elimizdeki kaynaklar da sınırlı olduğuna göre, demek ki bu bakış açısına göre birileri daha çok mutlu olacakken, birileri hiç mutlu olmayacak. İşte bu aynı bakış açısından çıkan başka bir sonuçta halkların köleleştirilip kaynakların sömürülmesidir. Herşey birbiriyle bağlantılıdır bu hayatta. Bu insanlar mutluluğu böyle tanımladıkları için, kendilerini mutlu edebilmek adına, başkalarının mutluluğunu ellerinden alabilme hakkını kendilerinde görmektedirler. Konumuzla alakalı olmadığı için daha fazla uzatmaya gerek yok. Dolayısıyla yapılan mutluluk tarifi, insanlığın tamamını kapsamıyor.

    Zira insanların bir kısmı zengin, bir kısmı fakirdir. Zengin insanların mutluluk oluşturucu materyallere ulaşma ve mutluluk oluşturucu aktivitelere katılma şansları doğal olarak daha fazladır. İnsanlığın bir kısmı sağlıklıyken bir kısmıda hastalıklarla boğuşmaktadır. Dolayısıyla bu görüşe göre insanların bir kısmı mutsuz olacaktır. İşte yine konunun dışına çıksamda yeri geldi, bu yüzden kapitalizm sizlere hep ''sende zengin olabilirsin'', ''sende başarabilirsin'', ''sende şansını deneyebilirsin'' gibi boş vaatler vermektedir. Ki siz olayın aslını anlayamadan, bu boş işlerle uğraşıp hayatınızı noktalayıp, sizi böylesine prangalarla bağlayan insanları sorgulayamayın.

    Dolayısıyla şunu net olarak ifade edebiliriz. İnsanlığın büyük çoğunluğuna hakim olan bu kapitalist ideolojiye göre, onların ideoloji ve kültüründen çıkan mutluluk tarifine göre, insanların tamamı mutlu olamaz. Bunu en baştan tespit ediyoruz. İlk olarak burada çuvallıyorlar zaten.

    Mutluluk verdiği iddia edilen şeylerin veya aktivitelerin, gerçekten mutluluk verip vermediği meselesine gelince.

    İstediği herşeyi büyük ölçüde yapabilen, ve kendisine herhangi bir sınır koymayan bir insanı ele alalım. Hani dedik ya, fakirler, hastalar ve benzeri kişiler zaten direkt mutsuz olacaklardır. Zira hakim kültür bunu ifade ediyor. Onları hiç dikkate almıyoruz maalesef(!). Biz zengin bir insana odaklanalım.

    Bu kişi istediği şekilde beslenmesini gerçekleştirsin. Güzel bir çevresi olsun. Güzel dostlukları olsun. Düzenli olarak seks yapabilsin. Güzel bir işi olsun. Daimi bir meşguliyete sebebiyet veren bir işi olsun. Kazansın. Kazansın. Ve yine kazansın. İstediği herşey eline gelsin. Şans işte, felek bu arkadaşın yüzüne de böyle gülmüş olsun. Yurtdışı gezileri, av partileri, gece clupleri, yabancı sevgililer. Güzel bir eğitim hayatı geçirsin, akademik olarak güzel bir kariyerin temellerini şimdiden atmış olsun. En güzel içkileri o içşin. Herhangi bir gelecek kaygısı olmasın. Herşey, o hakim kültüre göre iyi gidiyor olsun.

    Şimdi bu kişi kesin olarak mutludur diyebilir miyiz?

    Evet yukarıda anlattığım kişi bendim. Ben ve benim gibi milyonlarca insan vardır heralde bu şekilde hayat süren.

    Hayır. Kesinlikle mutluğu veren şey bunların hiçbiri değildir. Bunların mutluluk verdiğini düşünmenize sebebiyet veren yegane şey, belki bunların çoğuna henüz sahip olamayışınızdır. Zira sahip olamadığınız birşeyin, size mutluluk vereceğini düşündüğünüz şeyin aslını bilmediğiniz için, ona ulaşma yolunda harcayacağınız çaba bile size mutluluk verecektir. Bağdat fatihi Sultan 4. Murad diyor ya, ''Bağdatı almaya çalışmak, Bağdatın kendisinden daha mı güzeldi ne!''. Mesele işte budur.

    Şunları karıştırmamakta fayda görüyorum. İnsan içgüdü ve arzularını doyurmak zaruridir. İnsan beslenmezse ölür. Üreme güdüsünü tatmin edemezse psikolojik bunalımlara girer. Vs vs. Bunları engellemekten bahsetmiyorum elbette. Fakat bunların bile bir nizama göre, bir ölçüye göre, baz alınan bir değer yargısına göre tatmin edilmesi gerekiyor. Ki insan olma şerefine nail olabilelim.

    Bütün bu eylemler insanda geçici bir rahatlama, gevşeme, sahte mutluluk oluşturur. Bu doğrudur. Statü sahibi olursunuz, içten içte gururlanır ve kendinizi bir halt zannedersiniz. Gayrimeşru ilişkiye girersiniz, işiniz bitince yine bir rahatlama ve gevşeme tutar sizi. Para kazanırsınız, kazandıkça geleceğinizi garanti altına aldığınızı hisseder, ve rahatlarsınız. Akademik olarak birşeylerin peşinde koşarsınız, elde ettikçe, kendine olan güveniniz tavan yapar. Vs vs.

    Fakat buna mutluluk denemez. Bunlar geçici şeylerdir. Varolduğu sürece rahatlarsınız, bitince o rahatlama da biter. Tek bir hastalık tüm o sahte mutluluğunuzu baltalar. Hassas bir insansanız, annenizi babanızı kaybettiğinizde yine herşeyiniz altüst olur, belkide bu travmadan kurtulamayabilirsiniz. Yani sizin o geçici keyfinizi dahi kaçırabilecek birçok etken mevcut. Ki zaten sahte olduğundan bahsediyoruz. Siz zaten an itibariyle mutlu bir insan değilsiniz. Henüz bu konuda doyuma ulaşmadığınız için, hayat sizi bunlarla oyalıyor. O halde bile herşey altüst olabilir.

    Fakat zaman ilerledikçe, insanda artık bu aktiviteler rahatlık oluşturmaz. İşte buna da doyum noktası diyoruz. Artık o gençlik ateşiniz bitmiş, yaptığınız işler artık size eskisi kadar çekici gelmemektedir. Ve bu süreç eğer müdahele edilmediği takdirde gün be gün kötüye gider. Ve sonunda şu soruyu sorarsınız kendinize. ''Ben ne yapıyorum?, ben ne ile uğraşıyorum?, ben neden yaşıyorum?''. Eğer ki bu sorulara tatmin edici bir cevap veremezseniz, sizin için o sahte mutlulukta bundan sonra yoktur. Sonra debelenir durursunuz. Sığınacak bir liman ararsınız. Bulamazsınız. Ve güveniniz azalır. Zamanla umudunuzda azalır. Umut gidince yaşama arzusu yok olur. Sonrası bunalımlarla dolu bir hayat veya dillendirmek istemediğim üzücü son.

    Benim durumum buydu. Eğer o kritik soruları sorma ihtiyacı hissetmezseniz, hayatınız aynen devam eder gider. Ama o kritik sorular er yada geç çıkar herkesin karşısına. Kiminde erken kiminde daha geç. Ama illa ki çıkar. Boş bulunduğunuz ilk fırsatta düşer peşinize. Haklıdır da. Sen neden yaşıyorsun? diye sorması hakkıdır tabi. Doğamız bu. Fıtratımız bu. Değiştiremiyoruz.

    Çünkü biz ruhumuzu boş bırakmışız haberimiz yok. Habire maddiyata çalışmışız. Mutluluğun manasını karıştırmışız. Şimdi yukarıda uzun uzadıya açıklamaya çalıştığım o kapitalist ideolojiyi bende uzun bir süre benimsedim. Bu ideolojinin kalbi diyebileceğimiz memleketlerde yaşayıp eğitim aldım. O kültürü aldık. Bizde yanıldık. Bizde kandırıldık. Sonradan aydınlandık. O kritik soruları sorarak, aklımızın ve kalbimizin bizi yönlendirdiği yollardan geçerek aydınlandık. O zaman çok ama çok aptaldık.

    En nihayetinde İslamı bulduk. Hamdolsun Yaradana. Sonsuz kez şükürler olsun.

    Neden yaşadığımı, nereden geldiğimi, nereye gideceğimi, en önemlisi, bütün bunların yaşadığımız bu hayatla ne alakasının olduğunu bize anlatan Yaradana inanarak mutluluğu buldum. Onun gönderdiği dine inanmadan önce onu tanımaya ve anlamaya çalıştım. Öncesinde bir yaratıcının varolduğunu hissettikten sonra islamı bulabildim. O uzun süreç konumuz olmadığı için girmiyorum.

    İslamın yüceliği burada da ortaya çıkıyor. İslam, zengin ve fakire, sağlıklı ve hastaya, iş sahibi ve işsize, yani o batı kültürünün yaptığı ayrımları yapmadan, insanlığın tamamına mutluluğu vaat ediyor. Onun anahtarını insanların tamamına sunuyor.

    Bir insan neden yaşadığını bilmezse mutlu olamaz. Varlığını, kendisini tatmin edecek bir açıklamayla manalandıramadığı müddetçe asla mutlu olamaz. ''Bilmiyorum'' demek mutsuzluğu doğurur. ''Neden yaşıyorum'' kısır döngüsünü başlatabilir. Yanlış manalandırmalarda yine yazımın başında da ifade ettiğim gibi, üzerine inşa edilen meselelerde hatalara ve facialara gebedir.

    Bir insanın hayatında, onu yaratan yüce Allahın hiçbir yeri yoksa, Allahın yarattığı bu kainatta, Allahın yarattığı bir insan olarak asla mutlu olamaz.

    ''Onlar, iman etmiş ve kalbleri Allah'ın zikriyle yatışmış olanlardır. Evet, iyi bilin ki, kalbler Allah'ın zikri ile yatışır.'' (Rad 28)

    Birçok kişiye örnek olması gereken bir yazı, teşekkür ederim.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: spacemonkey

    Orneklerle aciklarmisin. Ne, nasil bir huzur veriyor?

    Allah bize dünya hayatının geçici bir oyalanma olduğunu söylüyor. Bize cennet hayatını vaadediyor. Sonsuz nimetler içinde sevdiklerinle beraber sonsuz bir hayat. Bunu düşündükçe islam bana huzur veriyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Mutluluğu hazda arayan Freudcu batı kültürü,yeterli bilinç seviyesine ulaşamayan insanın isteyeceği şeyler
    Kafası çalışan insan bunların anlık haz verdiğini bilir.Hemen doyuma ulaştırır bunlar insanı. Zaten ahiret bilinci olmazsa dünyaya bir keremi geliyorum zihniyeti oluşuyor ve bu anlayış birbirini tamamlıyor.
  • 8 tane bira içtikten sonra, 1 km ilerideki tuvalete yetişebilmek ve sonrasında yaşananlar başka hiçbir hazza değişilmez; yaşamayan bilemez.
  • İstediğimi yapabildiğimde

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Tanrı inancı ve sevgisi, sevdiklerim, özgürlük,zeka, sağlık, güven, cesaret, huzur, sanat,bilim,kendini geliştirmek, bol bol sex, bol maddiyat, bol boş zaman, çağdaş bir ortam, başka iyi insanların mutlu olduğunu görmek,kötü insanların kötü sonunu görmek ve hayal etmek vs vs vs kısaca ruhsal ve fiziksel her türlü arzuları duraksamaksızın karşılamak mutlu eder.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-5966A6FE1 -- 7 Mart 2017; 0:36:44 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Zihnimde buluyorum, düşündükçe mutlu oluyorum mutlu oldukça düşünüyorum.
  • benim mutluluğum, beklenmedik ve memnuniyet verici bir şey gelişmesine bağlı. yüzüne bile bakmadan yanına oturduğum güzel bir kadının ikram ettiği şekerde, bir dostun pat diye açtığı telefonda, kitap ya da filmin, çok uyumlu resmettiği bir şeyde, akla gelen güzel bir fikirde buluyorum mutluluğu. ve çok kısa sürüyor, 1 dakikayı geçmiyor tesiri. kesinlikle başarıda bulmuyorum. çalışmış olayım, olmayayım, bir sınavım iyi ya da kötü geçsin, mutlu ya da mutsuz olmuyorum. para biriktirip bir şey aldığımda da..

    mutsuzluğu ise "-meli,-malı"larda buluyordum. "şu, böyle olmalı" , "bunu yapmalıyım" gibi yerleşik fakat özünde ne pek değerli ne de değersiz olan doğru-yanlış nitelemelerle gerçek hayatı mukayese etmek sonucu açığa çıkan uyumsuzluğu görmek mutsuz ediyordu beni. zihni parazit gibi yiyen doğru ve yanlışlarla dolu kafamı her şeyden temizlemeye çalıştığım bu dönemde hiç olmadığı kadar dingin geçiyor günler. bakalım neler olacak..
  • Mutlu olmak aslında çok kolay. Bahar gelince açan rengarenk çiçeklerle bile mutlu olabilir insan ya da yıldızlarla bile fakat doyumsuz bir varlık insan. Yaşamının yarısı şikayet etmekle geçiyor sonra insan anlıyor da iş işten geçiyor. Ölümü sürekli hatırlayın bu bazen mutsuz etse de sevdiğiniz insanlarla daha çok vakit geçirmenizi ve o anın kıymetini bilmenizi sağlar. Anı yaşamak gerek. Biraz da umursamaz olmak



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi SoftRock -- 18 Mart 2017; 10:28:4 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • aslında insanın mutlu olabilmesi için hayattan her tadı doyacak kadar alması gerekir. örneğin ; çiçek görmek insanı mutlu eder ama tek başına bir hiçtir. doyacak kadar çiçek görmek, doyacak kadar çiçek koklamak, kana kana su içmek, sex yapmak, aşk yaşamak, en güzel yemeklerden doya doya yemek vb. bir çok unsur bir arada doya doya yaşanırsa insan mutlu olur.

    Tanrı da mantıken bizlerin başkasına kötülük etmeden hayattan mümkün olduğunca zevk almamızı istiyor olmalı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • bir paket cips açıp en sevdiğim dizinin yeni bölümünü izlemek üzereyken mutluluğu keşfediyorum her defasında veya benim hayata bakışım çok basit bilemedim

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nihilizm

    İnsanlardaki mutluluk olayini anlayamiyorum. Mutlu olacaksın diye bir kaide yok. Yasama amacı mutlu olmak olan insanlar aciz insanlardır. Tarihe gecen insanların mutlu olma gibi derdi yoktur. Ha mutlu olmussun ha mutsuz. Tırı vırı. Seratonin ve endorfine bukadar bağımlı olmayın.

    Öyle diyorsun da insan mutsuz olunca "Neden yaşıyorum ki sorusunu sormaya başlıyor." Bir şekilde mutluluğunu sağlaman lazım.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Kartal Göz kullanıcısına yanıt
    Katılıyorum. Arkadaşın nick zaten "nihilizm".



    Adam için hiçbir şeyin değerini yok,hiçbirşeyin anlamı yok.



    Benim için durum böyle değil. Ben mutlu olmak istiyorum. Nefes alıp vermenin ne anlamı var? Boşa oksijen israfı. Zaman kaybı.



    Arkadaş niye yaşıyor öğrenmek isterim. Zira ben kafayı yemek üzereyim,niye yaşıyorum soruları sık sık baş göstermeye başladı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • whocares35 kullanıcısına yanıt
    True detective den bir replik vardı. "Her gün kendime soruyorum neden yaşıyorum diye. Heralde her sabah uyandığımda intihara cesaret edemedigimdendir."

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yalnız kalmakta

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.