Şimdi Ara

Mustafa Kemal ATATÜRK (15. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
537
Cevap
12
Favori
67.645
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1314151617
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • 1 aylık uzaklaştırmanın ardından yine buradayım. Kaldığım yerden devam edeceğim.
  • Demek ki, Binbaşı Mustafa Kemal (Bey) Çanakkale müdafaasında vazife alırken, bizim tarafın herhangi bir nihaî zafere erebileceğini çoktan imkân dışında görüyordu. Fakat o, her şeyden önce bir asker ve vatanperverdi; kendisine verilen vazifeyi kabulden kaçınamazdı. Bundan başka, Mustafa Kemal, en güç ve en tehlikeli vaziyetlerin adamıdır. İşin ağırlığı nispetinde iradesi artar ve tehlikenin büyüklüğü nispetinde cüret ve cesareti galeyana gelirdi.

    - Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU, Atatürk, 1946.
  • "İnsan, kendini yapma kudretinin bir ham maddesidir."
    Tek Adam, bu ham maddeyi yoğurarak hem kendini yaratan, hem ortaya çıkışı; milletinin, kavminin, çağının tarihinde bir dönüm noktası olan Adam'dır.
    Mustafa Kemal, Tek Adam'dı. Çünkü koşullar, olaylar ve yaşadığı hava içinde kendi ham maddesini yoğurarak, kendi kendini yarattı. Mücadelesi, milletinin kaderine damgasını vurdu. Ve hayatı, çağımızın yön tayin edici etkenlerinden biri oldu.

    - Şevket Süreyya AYDEMİR, Tek Adam (Cilt 1), 1963.
  • Yalnız Atatürk'tür ki ne insanlarla insanlar, ne milletlerle milletler arasında bir kin, bir düşmanlık kaygısı gütmeden eserini vermiştir. Düşmanını, daha yendiği anda affetmiştir. Esir ettiği generallere, daha savaş meydanında mertçe el uzatan tek adam odur. Bu generalleri kendi yurduna salan önderleri, devlet, hükümet reislerini, ülkesine dost olarak çağıran, onları kendi toprağında dost olarak karşılayan, ağırlayan ve onların hepsini istisnasız fetheden odur. Kısacası "Yurtta barış, cihanda barış" yalnız onun sloganıdır.

    - Şevket Süreyya AYDEMİR, Tek Adam (Cilt 2), 1964.
  • Politikanın bir vatan hizmeti karakteri edinmesini istiyoruz. Atatürk sonrası bozgunculuğu suçu, başta sözde onun olmakla övünen parti olmak üzere bütün partilerindir. Politikacılarındır. Politikacılığı ikbal ve çıkar mesleği olarak seçenlerindir.

    - Falih Rıfkı ATAY, Atatürk Ne İdi?, 1968.
  • Ağır bir hastalığın nöbetleri içinde ölümü iki gözleri ile görmüş gibi olanlar vardır. Ben iki gözümle battığımızı gördüm ve kurtulduğumuzu gördüm. Mustafa Kemal'i unutamam. O sonra daha da büyüdü. Kendi milletine tekrar o günleri göstermemek için, asıl kurtuluş savaşına zaferden sonra girdi. İnkılâp nizamının Atatürk'ü, zaferin Mustafa Kemal'ini gölgede bıraktı. Kendini gene kendi geçti. Gençler, bizim çektiklerimizi çekmemek ve bu halka çektirmemek için, siz de Atatürk'ü unutmayınız. Mustafa Kemal bizimdi, Atatürk sizindir.

    - Falih Rıfkı ATAY, Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri, 1955.
  • Son acı hasretlerinden biri, iyi olursa bir yaylaya gitmek, orada serin kaynak suları ve süt içmek özlemesi olmuştu. İkincisi de orduyu ve halkı 15'inci yıl dönümü töreninde bir daha görebilmekti. Şeref tribünündeki asansör bunun için yapılmıştı. Anadolu yaylalarındaki koyun sürülerinin çan sesleri kulağında, çelik miğfer başlıklı askerlerinin ve önlerinden geçtiği vakit çılgınca alkış tutan halkının hayali gözlerinde, bir vatan ve millet kurtarıcısı, en hazin bir gurbet yalnızlığı içinde gözlerini kapadı. O gün yandık. Günlerce, haftalarca, üstümüze memleket yıkılmış gibi, bir can bunaltısı içinde kıvrandık.
    Atatürk...
    Senden önce ölmek ne bahtiyarlıkmış.

    - Falih Rıfkı ATAY, Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri, 1955.
  • Ruhun şad olsun Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk. Kalbimizdesin, aklımızdasın. Bilimle, akılla, kitaplarla, bağımsızlıkla, özgürlükle vb. her şeyimizle seni takip edeceğiz.
  • (Atatürk anlatıyor.) O esnada salonun bir köşesinde, demin işaret ettiğim Balkan Savaşı kumandanları hareketli bir diyalog içinde idiler... Bir büyük kumandan diyordu ki:
    - Efendim, bu Türk neferlerinden hayır yoktur, bunlar hayvan sürüsüdür. Yalnız kaçmayı bilirler. Allah muhafaza etsin, böyle hissiz bir sürüye kimseyi kumandan etmesin...
    Kendi vaziyetimi unutarak onlarla ilgilenmeye başlamıştım. Coşkun konuşmanın en çok konuşan kumandanına dedim ki:
    - Paşam, biz de askeriz. Biz de bu orduya kumanda etmiş adamız. Türk neferi kaçmaz, kaçmak nedir bilmez... Eğer Türk neferinin kaçtığını görmüşseniz, derhal kabul etmelidir ki, onun başında bulunan en büyük kumandan kaçmıştır. Eğer siz kaçtığınız alçaklığını Türk neferlerine yüklemek istiyorsanız insafsızlık ediyorsunuz.
    Muhatabım olan general beni tanımıyordu. Yahut tanımazlıktan geliyordu... Bir an durdu, sağındaki solundaki arkadaşlarına sordu: "Kimdir?" Fısıltılar bu zatı aydınlattı. Ondan sonra sessizlik hakim oldu.

    - Falih Rıfkı ATAY, Mustafa Kemal'in Ağzından Vahdettin, 1955.




  • O vakitler, bu kadarcık ümit ve teşvik bizi heyecanlandırmaya yeterdi. Üsküdar'dan entariyi kaldırmak, Merkez Kumandanlığı koğuşunda kadın döndürmemek yahut sokakta aynı arabaya binen kadın ve erkeklerden karı-koca vesikası sormamak, hemen hemen devrimcilik gibi ileri davranışlardı. Gözleri Mustafa Kemal gününde açılmış olanlara 1913 avuntuları ne kadar gülünç gelir.

    - Falih Rıfkı ATAY, Zeytindağı, 1932.
  • Bazı arkadaşlarıyla konuşmuş; zihnindekilerden, yapmak istediklerinden, projelerinden bahsetmiştir. Bu arkadaşlarının bir kısmı ona güvendikleri için, "Tamam Paşam, yapalım." demişler ama Mustafa Kemal'in söylediklerinin gerçek olabileceğine, hayat bulabileceğine tam da inanamamışlardır. Mesela, Anadolu'ya giderken İsmet Paşa'yı arayıp kendisiyle birlikte gelmesini istemiştir. İsmet Paşa, "Daha yeni evlendim." cevabını vererek bu daveti reddetmiştir. Bu cevabın arkasında şu vardır aslında: "Ne olacağı belli değil, ihtiyatlı davranayım." Bu da zaten İsmet Paşa'nın hayatı boyunca güttüğü "yoğurdu üfleyerek yeme" politikasıdır. Fakat Mustafa Kemal öyle değil, kendisini bir konuda ikna ettiği zaman o işin peşine düşebilen bir insan.

    A. M. Celâl ŞENGÖR, Dâhi Diktatör, 2014.
  • Mustafa Kemal'in kafasında yalnız askerlik bilimi değil, tüm yaşam, problem teşhisi ve problem çözümü halkalarından oluşan sürekli bir zincirdi. Bu zinciri herhangi bir yerde kesmeyi öngören her türlü doktrin onun düşüncesine tamamen yabancıydı. Cumhuriyet Halk Partisi'ni kastederek: "Paşam, bu partinin doktrini yok." diyen Yakup Kadri Karaosmanoğlu'na "Elbette yok çocuğum, eğer doktrine gidersek hareketi dondururuz." diye karşılık vermemiş miydi?

    A. M. Celâl ŞENGÖR, Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması, 2001.
  • ...
    Kurduna kuşuna sor söylesin
    Neydi Türk'ün o günkü telâşı
    Karalar giymişti Anadolu
    Kan bir yandan bir yandan gözyaşı
    Sürmedi çok şükür o kıyamet
    Gecenin birinde fecre karşı
    Güneşten evvel doğdu ufukta
    Mustafa Kemal'in altın başı

    Vatan sevgisinin mihenk taşı

    - Cahit Sıtkı TARANCI, "İstiklal Marşı'nı Dinlerken" adlı şiirinden bir parça.
  •  Mustafa Kemal ATATÜRK
  •  Mustafa Kemal ATATÜRK


    "Senden önce ölmek ne bahtiyarlıkmış." - Falih Rıfkı Atay
  • Fakat, ne yazık ki, İstanbul'un fethinden ve Viyana muhasarasından beri Osmanlı saltanatının bütün harp tarihinin, belki bu kadar mühimmini kaydetmediği bir askerî muvaffakiyeti bize izah edecek tek bir söz söylenmiyor, tek bir satır yazılmıyordu. Bir sabah, gazetelerde çıkan bir resmî tebliğ bize, "düşmanın sisten bilistifade" topraklarımızdan çekilip gittiğini bildirmekle iktifa etmişti.
    İstanbul halkı, hiç değilse, kendini kurtaranın bir resmini görmek istiyordu. Heyhat, bir yıl geçmeden onun ismi bile unutuldu. Daha sonra artık Çanakkale zaferinden hiç bahsedilmez oldu... Mütareke devrinde ise, buna dair, yanık bir halk türküsünün şu nakaratından başka bir şey kalmamıştı:
    Vah gençliğim... Eyvah!

    (Çanakkale Zaferi'nden ve bu zaferin kahramanı Mustafa Kemal'den bahsedilmemesi, Başkumandan Enver'in engeli üzerine.)

    - Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Atatürk, 1946.




  • Sonra şu da var: Şimdi her Türk Atatürk'ü, her şeyden önce duygu ve heyecan açısından görür. Halbuki Atatürk bir duygu ve heyecan adamı değildi. Yargılarına, kararlarına ve davranışlarına daima mantık hâkim oldu. Ama bizim çocuklarımızın onu bir his (duygu) ve heyecan açısından görüşleri de haklıdır. Bu bir kaderdir ki, kahramanların hikâyesine damgasını vurur. Yani tarih öncesinden beri insanoğlu kahramanını, o kahramanın gerçek malzemesinin kendisine doğru olan renklerine göre yaratır.

    - Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam (Cilt I), 1963.
  • Yalnız Atatürk'tür ki ne insanlarla insanlar, ne milletlerle milletler arasında bir kin, bir düşmanlık kaygısı gütmeden eserini vermiştir. Düşmanını, daha yendiği anda affetmiştir. Esir ettiği generallere, daha savaş meydanında mertçe el uzatan tek adam odur. Bu generalleri kendi yurduna salan önderleri, devlet, hükümet reislerini, ülkesine dost olarak çağıran, onları kendi toprağında dost olarak karşılayan, ağırlayan ve onların hepsini istisnasız fetheden odur. Kısacası "Yurtta barış, cihanda barış" yalnız onun sloganıdır.

    - Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam (Cilt II), 1964.
  • Sıvas'tan Ankara'ya hareket için hazırlanırken ise, yola çıkan bir temsil heyeti reisi ve beraberindekilerin bütün var-yokları ile, ancak 20 yumurta, bir okka peynir ve 20 ekmek satın alınabilmiştir. Yolcuları taşıyacak üç külüstür otomobilden ikisinin lastikleri paçavralarla doldurulmuştur. Paşanın arabasına, bir ecnebi mektep müdüründen arabalar için bir takım lastik ve biraz benzin borç alınabilmiştir ama, Mustafa Kemal'in arabası buram buram yağan kar altında açık ve tentesizdir.
    Bütün bunların bir emel yolcusu için ne önemi var, diyeceksiniz. Ama asıl çileler, onu Ankara'da bekler. Şu Keçiören yolundaki eski Ziraat Mektebinde, gece yaver huzuruna girip de:
    "— Paşam bütün teller kesilmiştir, hatta karargâhı Ankara şehrine bağlayan bile."
    dediği zaman, zaten mektebi çeviren bağlardan, bahçelerden boyuna silah sesleri gelir. Bu silahları kimlerin, niçin ateşlediği de belli değildir. Kapıda, doğru dürüst nöbet tutacak kadar bile asker yoktur. Paşa elbiseleri üzerinde, filintası elinde, sabaha kadar beş defa kendini binanın önündeki siperlere atar.

    - Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam (Cilt III), 1965.




  • Ben ömrümde onun kadar tartışmaya katlanan devlet ve hükümet adamına rastlamadım. Pek genç yaşımda devamlı olarak yanında idim. Hiçbir fikrimi saklamak ihtiyacını duyduğumu hatırlamıyorum. Dalkavukluğu meslek edinmeyenlerin hepsi de öyle idi. Atatürk'le tartışmak için yiğitliğe lüzum yoktu.

    - Falih Rıfkı Atay, Atatürk Ne İdi?, 1968.
  • 
Sayfa: önceki 1314151617
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.