Şimdi Ara

Mustafa Kemal ATATÜRK (10. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
537
Cevap
12
Favori
67.634
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 89101112
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Siyasete sokmak istemezdim konuyu ama kendi görüşlerimi yazacağim.Bence Atatürk öyle mükemmel bir kişilik ki sevilmemesini geçtim kesinlikle çok büyük saygı duyulacak bir şahsiyettir.Allah onu öyle güzel yaratmiş ki kim ne derse desin bakışlarında yüz ifadesinde bir farklılık var.

    MHP'liler Alparslan Türkeş'i öyle çok seviyor ki Atamizi o sevginin birazi kadar sevseler yeter.
    CHP'liler Atamiz üzerinden öyle çok siyaset yapti ki (bence en buyuk suç chp de)Ataya olan sevginin seviyesini düşürdü bence .
    AKP'liler o kadar çok nefret etti ki adini silmek için herşeyi yapti.

    Ya arkadaş bakiyorum gerçekten Atayi seven insan sayısı az değil.Dünyadaki büyük liderler bile bizden çok değerini biliyor.Ben hiç bir zaman onu ilahlaştıralım onun düşüncelerine tapalim demiyorum.Ama ortada şöyle bir gerçek var bu vatani o kurtardı.Belki o olmasaydi da kurtulurdu ama o kurtardı.Kurtarmakla kalmadi sana demokrasi verdi mecliste rahat rahat konuşuyorsun.Senin onu diktatörlükle suçlayabilmen için önce senin ona bunu soyleyebileceğin özgürlüğü vermen gerekir.Öyle üzülüyorum ki hallerine sonuçta benim ülkemin vatandaşları ama yazik bu son zamanlarda büyüyen düşmanliğa yazik.İnşallah bir gün Atamizin değerini anlayacak karaktere sahip olursunuz.Nankör insana vatan değil suya hasret birakacaksin ki aç gözü doysun.2kg yağa 5 ton süt vermek kolayina gidenler bir gün hesap vereceksiniz.Artik uyansin şu millet yeter! forumda bile ilgili sayisi belli yazik ya konuyuda silerler yakında..




  • İlim ve özellikle sosyal bilimler dalındaki işlerde ben emir vermem. Bu alanda isterim ki beni bilim adamları aydınlatsınlar. Onun için siz kendi ilminize, irfanınıza güveniyorsanız, bana söyleyiniz, sosyal ilimlerin güzel ( yapıcı ) yönlerini gösteriniz, ben takip edeyim.

    Ben manevi miras olarak hiç bir ayet ve, hiç bir dogma, hiç bir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen erimediğimizi, fakat asla taviz ( ödün ) vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek olan hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur. Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mivher ( eksen ) üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar.

    Hiçbir hükmü kendi bilginize ve inanınıza vurmadan, filân veya falan Avrupalı muharrir söylemiş diye hemen benimsemeyiniz. Onların hele biz Türkler, bizim dilimiz ve tarihimiz üzerindeki hükümleri çok kere yanlış bellenmiş esaslara dayandığını görüyorsunuz.

    Her yeni işten kendinden eskisini beğenmeyecek kadar yükselirse o zaman, ancak o zaman gelecek nesiller birbirinden kademe kademe yüksek seviyede bir yükselme grafiği meydana getirebilir ki, insanlığın ilerlemesinin amacı budur.

    1918 - Mustafa Kemal ATATÜRK




  • Atatürk ve Havacilik

    Daha 1930'larda "istikbal Göklerdedir" diyen . Büyük Atatürk havaciliga gereken büyük önem ve degeri vermesini bilmisti. Havaciligin bir spor dali olarak benimsenmesi ve Türk gençleri arasinda yerlesmesini yürekten arzulayan Atatürk "Türk Kusu" nun kurulusunda oldugu gibi çalismalarinda da verdigi emir ve direktiflerle basrolü oynamisti.
    "Türk Kusu" nu sicak bir ilgi ve yürekten bir muhabbetle destekleyen Atatürk manevi kizi olan Sabiha Gökçen 'i de Türk havaciligina kazandiran kisi olmustu. Sabiha Gökçen yalniz sivil havacilik ve havacilik sporunda degil, askeri havacilik alanindada ulsuslararasi üne ve degere sahip bir havaci olmustu.
    Atatürk , 3 Mayis 1935 günü faaliyete geçen "Türk Kusu" nun çalismalarini yakinen takip ettigi gibi , Sovyetler Birliginden getirtilen iki planör ün yaptigi deneme uçuslarini da bizzat takip etmisti. Hatta bununla da yetinmeyip bir planöre binip bunun çalisma sekli hakkinda ilgililerden izahat almisti.
    Kaynak: ForumPaylas.net [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

    Atatürk , genç Türk havacilarinin havacilik sporunda gelismelerini saglamak amaciyla yetenekli genç havacilarin yurt disina gönderilip orada ihtisas yapmalari arzulanmisti. Onun emir ve direktifleriyle basta Sabiha Gökçen olmak üzere bazi genç Türk havacilari 1935 yili Temmuz ayinda Sovyetler Birligindeki "Koktobel Planör Okulu" na giderek orada bu spor dali üzerindeki bilgilerini kuvvetlendirip tecrübelerini arttirmislardi. Bu uzman planörcüler yurda dönüslerinde "Türk Kusu" kadrosunda ögretmen olarak görev almislar ve bildiklerini ve öögrendiklerini genç havaci kusaklara ögretmislerdi.
    "Türk Kusu" 1935 yilindan beri Büyük Atatürk'ün Türk sporundaki en büyük yadigari olan havacilik sporu yolundaki çalismalarini sürdürmekte , planörcülük ve havaciligin yanisira parasütçülük alaninda da büyük isler basarmaktadir.

    Kisacasi bu faaliyetiyle Atatürk'ün aziz ruhunu sad etmektedir Türk Kusu...
    Sabiha Gökçen
    Anlatiyor...
    Büyük Atatürk'ün manevi kizi , Türk havaciliginin gururu, dünyanin ilk kadin savas pilotu Sabiha Gökçen 'in Atatürk hakkinda anlattiklari büyük bir deger tasir hiç kuskusuz.
    Gökçen diyor ki:
    - "Beni manevi evlat edinen Atatürk , hem babam , hem ögretmenim , hem herseyimdi. Sihhatim , derslerim nesem , kederim, sefkatin bile en ulvisini onda gördüm...

    Havaci olmami istemisti; muvaffak olmam için benden fazla gayret sarfediyordu. Harp brövesi almak için Eskisehir'de tayyare alayinda staj görüyordum . Bir gün uçustan indigim sirada bölükte fevkaladelelik dikkatimi çekti , sordum. Bölügümüz Dersim harekatina katilmak üzere harekat emri almis. Hemen bölük kumandanimiza kostum ve bölügümle beraber gitmek istedigimi söyledim . Alay kumandaniyla konusmam icabettigi cevabini aldim. Alay kumandani ise; muharebeye gidecek olan bir bölüge kadin bir pilot olarak katilabilmem için hususi bir müsaade alinmasi gerektigi bildirildi. Bölük ertesi gün hareket edecekti. O zamanki tayyareler bir uçusta uzun mesafeler katedemedikleri için Ankara ve Kayseri de konaklayacaklardi. Ben hemen tayyaremle Ankaraya gidip gelebilmek için izin istedim. Maksadim bir gün sonra Ankaraya gelecek olan bölügümle Dersime gidebilmek için müsaade alabilmekti. Ankara'ya aksam hava karanliginda indim ve hemn çankaya'ya gittim.
    Atatürk beni karsisinda görünce hayret etti ve çok kisa bir an sonra , ben daha birsey söylemeden :
    - "Bu arzunu yerine getirmek isterim ve seni takdir ederim , fakat sana birsey söyleyeyim kizim ; çarpisacagin insanlarin eline esir olarak düsersen sana çok fena muamele edeceklerdir, buna üzülürüm. " dedi.
    Benim cevabim su oldu:
    -"Emin olunuz, canli olarak ellerine düsmem..."
    Atatürk'ün bakisi degisti ve hiçbir sey söylemeden bana hayatimin en kiymetli hediyesini verdi: Tabancasini...
    O aksam köskte alakalilara sabah beni erken uyandirmalarini tenbih ederek yatmaya çiktim.
    Sabah 5.30 da beni Atatürk uyandirdi. Aksamki elbisesini degistirmemisti. O gece hiç uyumadigini sonradan ögrendim. Benimle kahvalti yapti, kendi arabasiyla meydana götürdü. Biraz sonra Eskisehir'den gelen bölügü karsiladi ve bütün arkadaslarla mesgul olarak hepimize iyi yolculuklar ve basarili muharebe temennisinde bulundu.
    Bir ay devam eden Dersim harekati sirasinda hemen her gün benden haber istedi ve ben de emrini yerine getirdim.
    Dersim harekatindan dönüsümüzde bana bir madalya verilmesi kararlastirilmis, Atatürk tertip edilen merasimde bulunamamisti. O gün çankaya'ya döndügüm zaman , kendisini bahçede bekler buldum. çok heyecanlandim, kostum elini öptüm. iftihar ettigini söylerken sesi titriyordu. Alnimdan öptü. Bu hali gördükten sonra bendeki çalisma azmi daha çok kuvvetlendi..."
    Sabiha Gökçen , 1938 yilinda Balkan ülkelerine tek kisilik uçagi ile yaptigi bes günlük dostluk gezisi sirasinda Türk Kadini ve Türk havaciliginin da en canli gerçegini gözler önüne sermis ve ugradigi her Balkan baskentinde pek büyük takdir ve hayranlikla karsilanmisti. Bu seyahat de Büyük Atatürk'ün emir ve direktifleriyle gerçeklesmisti. Atatürk'ün hastaliginin agirlasmaya basladigi günlere rastlayan bu seyahat de Türk havacilik tarihinde önemli bir yer isgal eder. Bu seyahat sonrasini Sabiha Gökçen söyle anlatmaktadir:


    - "Gününü kendisi kararlastirmisti. 16 Haziranda baslayan seyahatim 5 gün sürdü. Selanikte dogdugu evi görmemi istemisti. Döndügümde , hasta yataginda daima Selanik sehrini ve dogdugu evi anlatmami istiyordu. Ben anlatirken çok duygulaniyordu, adeta gözleri doluyordu. Müteessir oldugunu gördükçe mevzuu degistirmeye çalisiyordum, fakat o israrla ayni seyleri söylememi istiyordu.
    O sene ben Türk Kusu'na basögretmen tayin olmustum. Fakat Atatürk'ü yatakta birakip Ankara'ya gidemiyordum. Türlü bahanelerle hareketimi geciktirdigimin farkina vardi. Hiç kimsenin , hiç bir suretle vazifesinden ve vatana hizmetinden geri kalmasini arzu etmedigini bildirerek sunu söyledi:
    "Git vazifenin basina, isini gör. icab ederse tekrar dönersin" dedi..."

    "alıntıdır"




  • @RedBaron;
    Çok güzel bir anı.
  • Sana baktığımda şahin bakışlarında ki gizemli cesur türk askerini görüyorum paşam masmavi deniz gözlerinle sapsarı güneş gibi aydınlık teninle biz hep seninle ebediyete..
  • siz beni anlamadınız anlamayacaksınız çağlarca! evet o Ulu insanı anlamak için kaç çağ gerekiyor acaba? ahh Atam seni böyle zamanlarda daha da çok özlüyoruz
  • Düşünceleri o kadar ileri ve muntazamdır ki insanlık sonsuza kadar onu anlayamayacaktır..
  • Adam gibi adam.Cesur,yenilikçi,önder,lider...

    Kendisini sevmeyenlerle aynı topraklar üzerinde yaşamak bizi incitiyor.
  • Birgün italyan Büyükelçisi Ata ile görüşmek ister ve huzura kabul edilir.
    O zamanın muhtelif ekonomik-siyasi konuları hakkında konuşulduktan sonra,
    büyükelçi "Ekselans, dün Roma ile yapmış oldugum bir görüşmede hükümetimizin Hatay'ı almak istediği kararını size iletmem söylendi" der.
    Odada buz gibi bir hava eser. Ata, büyükelçiye birşeyler daha ikram eder ve iki dakikalığına odadan ayrılır.
    Döndüğünde ayağında çizmeleri, üzerinde mareşal üniforması, belinde tabancası vardır.
    Doğruca masasına gider, manyetolu telefondan Mareşal Fevzi Çakmak'ın bağlanmasını ister ve
    Çakmak'a: " Paşa, İtalyan dostlarımız Hatay'a gelmek istiyorlarmış. Hazır mıyız" der.
    Fevzi Çakmak durmu anlar ve "Biz hazırız Paşam" diye yanıtlar...
    Ata büyükelçiye döner ve: "Biz hazırmışız. Hükümetinize söyleyin, isterlerse gelip Hatay'ı alabilirler" der.




  • Atatürk diyorki; 'Milletimiz din gibi kuvvetli bir fazilete sahiptir. Bu fazileti hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz'

    Atatürk SD; II, s. 66-67
  • Atatürk diyor ki;

    Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa halkın menfaatine uygundur; biliniz ki o bizim dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin menfaatine, İslam'ın menfaatine uygunsa kimseye sormayın. O şey dinidir. Eğer bizim dinimiz aklın mantığın uyduğu bir din olmasaydı mükemmel olmazdı, son din olmazdı.

    Atatürk'ün S.D. II, 1923, s. 127
  • Atatürk; para üzerinde figür olmak için değil, tapılmak için değil, büst için değil; sadece özgür olabilmemiz için uğraştı. Nispeten de başarılı oldu. Yıkım projesine uşaklık edenler meydanda...
  • Her fert din ve diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası mekteptir. Fakat nasıl ki her hususta yüksek mektep ve ihtisas sahipleri yetiştirmek lazımsa, dinimizin hakikatini tetkik, tetebbu ilmi ve fenni kudretine sahip olacak güzide ve hakiki ulema yetiştirecek yüksek müesseselere sahip olmalıyız.

    Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, 1959, c. 2, s. 86 (Atatürk'ün Düşünce Yapısı, G.Tüfekçi, s. 117)
  • Ey Millet! Allah birdir. Şanı büyüktür. Allah'ın selameti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenab-ı Hak tarafından insanlara dini hakikatleri tebliğe, memur ve Resul olmuştur. Koyduğu esas kanunlar cümlemizce malumdur ki, Kuran-ı Azimüşşan'daki ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhunu vermiş olan dinimiz son dindir. Ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, hakikate uymamış olsaydı, bununla diğer İlahi ve tabii kanunlar arasında aykırılıklar olması gerekirdi. Çünkü bütün İlahi kanunları yapan Cenab-ı Hak'tır.

    Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, s. 93
  • Atatürk'ü nasıl çarpıtırlar ve çarpıtanları tek tek tanımak için;
    http://www.hurriyet.com.tr/pazar/18161734.asp?gid=59
  • Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Hanım'la uzun yıllar komşuluk yaptık. Her yıl Ramazan ayı yaklaşınca Atatürk kız kardeşine; "Makbule, Ramazan geliyor, annemize hatim okutmayı ihmal etme"der ve hatim okuyacak hafıza hediye edilmek üzere bir zarf içerisinde para verirdi.

    Ercüment Demirer, Din, Toplum ve Kemal Atatürk, s.10
  • Türk Millet'i daha dindar olmalıdır. Yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır, demek istiyorum. Dinime; bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Şuura aykırı, ilerlemeye engel bir şey ihtiva etmiyor. Halbuki Türkiye'ye egemenliğini veren bu Asya milletinin içinde; daha karışık, yapmacık, batıl inançlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat bu cahiller, bu acizler sırası gelince aydınlanacaklardır. Onlar bu aydınlığı göremezlerse kendilerini mahva mahkum etmişlerdir demektir. Onları kurtaracağız.

    Maurice Perno ile yaptığı ropörtaj 11 Şubat 1924 (Atatürk'le Konuşmalar, Cumhuriyet Gazetesi eki, s. 111
  • atatürk özellikle nuri demirağ'ı desteklemiştir.
  • Çaltepe düşmesin yeter...

    Anlatmaya çalışacağım hadiseleri kısmen alıntılar kısmende cephe yörelerinde dinlediklerimle izaha çalışacağım, eksik yada yanlışlarım olursa şimdiden özür diliyorum.


    Türk ordusu İnönü - Kütahya - hattında dört grup halinde düzenlenmiş bulunuyordu. Ayrıca Geyve civarında bir Kocaeli Grubu vardı. Saldırıdan önce Yunan uçakları, orduyu ve halkı Milli Hükümet aleyhine kışkırtan fetvalar ve beyannameler atmağa başladılar. 10 Temmuz 1921 tarihinde ise tekrar saldırıya geçtiler. Düşman Bursa bölgesinden, Kütahya ve İnönü istikametinde olmak üzere iki koldan harekete geçti. Bir tümen de Afyon'a doğru yürüyordu. Düşmanın çevirme hareketini kırmağa muvaffak olan Türk ordusu, üstün kuvvetler karşısında geri çekilmek zorunda kaldı. Cephe Komutanının emriyle Eskişehir - Seyitgazi hattına çekildi. Çekilen ordu Eskişehir'in kuzey ve güneyinde toplandıktan sonra da 25 Temmuz 1921'de Sakarya'nın doğusuna çekildi
    Bu çekilmeğe askeri bakımdan gerek vardı. Bir kere ordumuz toplu bir halde bulunacak, takviye ve düzeni için zaman kazanılmış olacak, düşman ordusuyla arada geniş bir açıklık kalacaktı. Buna karşı düşman kuvvetleri çekilen ordumuzu izlerken, üslerinden uzaklaşmış olacaklardı.
    Ordumuzun bu çekilişinden faydalanan düşman, işgal ettiği bölgelerde bulunan halkı türlü işkencelerle öldürüyor, şehir ve köylerimizi yakıyordu. Bu geri çekiliş İngiliz ve Yunanlılara fırsat ve cesaret de vermişti. İngiliz Başvekili Lloyd George:
    -Yunanistan, kazandığı zafer dolayısıyla artık Sevr Antlaşması’yla yetinemez, daha geniş ölçüde tatmin edilmelidir, diyordu.

    alıntı
    .......................................



    H.E.Adıvarın anılarında çekilme olayı şöyle anlatılır, Atatürk düşmanın üstünlüğü karşısında daha başlarda İsmet paşaya Sakarya cephesine çekilmesini söyler, fakat İsmet paşa paşam bunu meclise nasıl izah ederiz bu kadar toprağı nasıl bırakıp çekiliriz der. Atatürk İsmet paşaya peki şansını dene savaşa devam et fakat altı gün içerisinde tüm birliklerinin Sakaryada mevzilenmesini sağla diye emreder.İsmet paşa kayıp etmiştir fakat emride harfiyen yerine getirmiş birliklerini arkası haymana deresi olan Duvartepe Mangaltepe ve Çaltepe önlerinde mevzilendirir.
    Yunan Türk birliklerini çekilmesi karşısında hayatının hatasını yapar takip etmek yerine dinlenip toparlanmayı ve sonra devam etmeyi tercih eder.
    Bu arada Başkumanlık yasası meclisten geçmiş ve Başkumandan M.K.Atatürkün her sözü kanun olacak şekle gelmiştir. Ordumuzun geri çekilmek zorunda kaldığı Kütahya cephesinde birliklerimizin belki % 30 u kaçmak zorunda kalmıştır.
    Güçlü düşman karşısında aç bilaç perişan birliklerimizin zafer kazanması bu forumlarda ukalalık etmek kadar kolay olmamıştır.
    M.K.Atatürk meclisten aldığı yetki ile cepheden kaçan her kim olursa vurulması emrini çıkarır.
    Düşman Sakarya cephesine gelmiş tarihin en kanlı savaşlarından birisi başlamıştır,Mangaltepe defalarca el değiştirmiştir.
    Fakaaat tarihin ve Allahın Türke nasip ettiği o büyük kumandan MUSTAFA KEMAL ATATÜRK birliklerini öyle bir mevzilemiştirki her geri çekilmemizde arazinin durumundan ötürü pergel gibi açılmak durumunda kalınmış ve düşmanın ilerlemesi dahada zorlaşmıştır.yani dar bir boğaz olan Haymana deresini geçebilmek düşman için her geri çekilmemizde dahada uzaklaşmış ve zorlaşmıştır.
    Mangal tepe düştüğünde Atatürk Çaltepe düşmesin yeter HATTI MÜDAFA YOK SATHI MÜDAFA VARDIR sözünü söylemiştir.
    Atatürk bu muharebeyi Ankaradan değil hemen cephe gerisi Haymanadan takip etmektedir, o acı haber karargaha ulaşır ÇALTEPE DÜŞMÜŞTÜR. bU haber Mustafa KEMAL için herşeyin bittiği ifadesidir büyük komutanın omuzları düşer belki tüm hayatında ilk kez mağlubiyeti kabullemiş çaresizlik içerisinde kalmıştır.artık Atatürk için bitmek bilmeyen dakikakalar başlamıştır.
    Yaklaşık iki saat sonra cepheden tel gelir. KUMANDANIM ÇALTEPE DÜŞTÜ FAKAT BİRLİKLERİMİZ ÇALTEPENİN ARKASINDAKİ KÜÇÜÇÜK TEPEYE KENE GİBİ YAPIŞTI. onları oradan sökmeye düşmanın gücü yetmedi yazısı gelir.
    Mustafa Kemal için güneş yeniden doğmuştur, ve O kene gibi tepeye yapışıp canını verip geri çekilmeyen cenneti mekan mehmetcik TÜRKİYE CUMHURİYETİ nin kaderini tayin etmiştir.
    Mustafa KEMAL sonraki emir ve kararları ile düşmanı önüne katmış onların kütahyada bize verdiği şansı vermemiş tüm birliklere İzmir önlerine gelmesi emredilerek İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİR İLERİ. emrini verip Yunanı denize dökmekle son bulan istiklal mücadelesini altın harflerle tarihimize yazmıştır.

    @dertlitopraklar/@inancveahlak



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi inancveahlak -- 25 Ağustos 2011; 4:41:31 >




  • Biri yapar biri konuşur. Aradaki bariz fark budur! Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptıkları ortada. Sen ne yaptın onun yaptıklarını konuşmaktan ve yazmaktan başka ona bakmak lazım:))
  • 
Sayfa: önceki 89101112
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.