Şimdi Ara

Mazda, Skyactiv-X benzinli motorlarında dizel teknolojisi kullanacak (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
95
Cevap
2
Favori
6.439
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Mazda SKYACTIV-G benzinli motor: Mükemmel içten yanmalı motorun peşinde ile ilgili ayrıntılı detayları anlatan otomobilin mesut abisi video çekmiş güzel anlatımhttps://www.youtube.com/edit?o=U&video_id=mxjVqsNyFK0

  • Ülkemizde mazda pek tutulmuyor gibi olsa da sanayideki ustaların korkulu rüyasıdır mazda. En az arıza yapan arabalar sıralamasında lider mazdadır. Şimdi karşımıza SKYACTIV teknolojisi ile yeni bir motor getirmiş herkes eleştiri yağmuruna tutmuş. Öncelikle mazda da çalışan mühendisleri seçerken ülkenin en kötülerinden seçmiyor boşu boşuna maaşlar vermiyorlardır değil mi? yapılan motor uzun zaman araştırma sonucu olduğunu düşünmemiz lazım. Ölü yatırım yapacak kadar da akılsız değillerdir değil mi? bu kadar hibrit, elektrikli araba, güneş enejsiyle çalışan otomobil çalışmaları varken!! üretilen her motorun 10 yıllık satış politikası olacağını düşünmeniz ve planları buna göre yapmanız gerekiyorsa ki; adamlar da böyle yapmıştır diye düşünüyorum. Bence: atmosferik motordan kurtulduk ama kendimizi TSI motorların kucağında bulduk derken, Toyotadan hibrit, Hondadan turbo, Mazdadan skyactiv, nissanı boşverin renaultdan motor almaya başladı. böylesine uzak doğu cephesindeki gelişmeler sayesinde kendimizi TSI tekelinden kurtarabildik değil mi? Bazıları alman bazıları japon sever ama sonuç olarak kimse sorunlu araba sevmez. Yok şanzıman arızası, yok volant arızası derken alman arabalarındaki garip arızalar bıktırmadı mı? uzak doğu araçlarında yok mu? var ama böylesine çok değil çekilebilir seviyede bir naz. Neyse, SKYACTIV teknolojileri diye geçiyor yani geliştirme sadece motorda değil motora bağımlı olan tüm aktarmalarda da geliştirmeler yapmışlar.
    verimliklik konusunda ise %30 rakamları gayet iyi zaten lpg ile %40 tasarruf yaptığınızı düşündüğünüzde hani LPG masrafını hesaplarken şu kadar km yaparsam amorti ederim hesabı var ya artık onu yapmanıza gerek kalmadı açık ara LPG siz c sınıfı bir araca LPG tasarrufuna yakın bir verimlilikle sahip olacaksınız.
    Otomobilin mesut abisi de SKYACTIV-X motoru detaylı şekilde otorapor youtube kanalında anlatmış izleyin bilgilenin sonra tartışalım.SKYACTIV-X




  • ogameci kullanıcısına yanıt
    Şimdiki skyactiv motoru da bana göre oldukça verimli. Araçlar zaten sorunsuz. Sanırım 2019 gibi satışa çıkacak yeni motorlar. Eğer çok hızlı kalkış yapmak gibi bir derdiniz yoksa şimdi makyajlı kasa powersense alın derim

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • ExpertisEgo kullanıcısına yanıt
    2 saniye hızlı gideceğim diye içi bomboş arabaları aylarca sıra bekleyerek satın alan insanları hiç anlamadım. Motor aşırı sıkıştırmalı,garantisi 2 sene, vites konusuna zaten girmiyorum. Garip ve pahalı servis politikası. 10 yıl boyunca sadece far değiştirerek yapılan kasa değişimleri... Bozuldu bozulacak stresi.

    Gençken alman alman arabaları bana çok cazip geliyordu. Bozulursa bozulsun yaptırlır diyordum ama ortayaşa gelince benim için önemli olan şey konfor ve sorunsuzluk oldu.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • berkmert737 B kullanıcısına yanıt
    Benzinli motorlarda çok noktalı ise 4-5 bar ile çalışır. Direkt püskürtme de ise 40-120bar arası değişir.



    Dizelde bu aramlar 400-1600bardır.





    Bilgilerim gayet yerinde. İşim bunuları öğretmek zaten.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • ÇVK kullanıcısına yanıt
    Dizel motorlarda iki tane yakıt pompası vardır. Biri depodadir, yakıtı alıp besleme pompası gönderir. Besleme pompası yakıtı, çok noktalılarda 40-120bara direkt püskürtme de ise 400-1600 bara yükseltir. Ve tamamen mekaniktir (yakıtı sıkıştıran her parçası metaldir). Buda ses yapar. Elbette yanma seside vardır. Ama dizel araç çalışırken yaninda duyduğunuz mekanik ses yakıt sistemi sesidir.



    Dolayısıyla Benzinlilerse isi depoda bitane. Oda silecek motorundan az daha kuvettli birseydir ve ses yapmaz yapsada duymazsini. Dizel motor besleme bompasi çalışması, sesi vs yazarsanız video bulursunuz diye düşünüyorum. Ben deki dokümanlardan bulursam video da koyarım

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Muguroz M kullanıcısına yanıt
    Kardeş öncelikle yaptığın araştırmadan ötürü tebrik ediyorum ve araştırmayan bir millet olduğumuz içinde bu davranışından ötürü de ellerinden öpüyorum.



    Yazdıklarının hepsi doğru ve ben onlari 4 yıl okdum 8 yıldır da okutuyorum.



    Ben sadece şunu dedim,



    Dizel motorlarda iki tane yakıt pompası vardır. Biri depodadir, yakıtı alıp besleme pompası gönderir. Besleme pompası yakıtı, çok noktalılarda 40-120bara direkt püskürtme de ise 400-1600 bara yükseltir. Ve tamamen mekaniktir (yakıtı sıkıştıran her parçası metaldir). Buda ses yapar. Elbette yanma seside vardır. Ama dizel araç çalışırken yaninda duyduğunuz mekanik ses yakıt sistemi sesidir.



    Dolayısıyla Benzinlilerse isi depoda bitane. Oda silecek motorundan az daha kuvettli birseydir ve ses yapmaz yapsada duymazsini. Dizel motor besleme bompasi çalışması, sesi vs yazarsanız video bulursunuz diye düşünüyorum. Ben deki dokümanlardan bulursam video da koyarım

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • armyoflovers kullanıcısına yanıt
    ben bi gözden geçireyim :)

    teşekkürler
  • OsbourneReynolds kullanıcısına yanıt
    Ben de sizin yazdıklarınıza tek tek cevap vereyim.

    1. Otomobillerde ICE'yi terk etmek konusunda haklısınız. Yavaş yavaş bu gerçekleşmeli, ancak kimi şartlar bunun için henüz elverişli değil (hızla olgunlaşıyor, o ayrı mevzu)

    2. Ben elektriği depolamak dediğim vakit, 'Elektrik enerjisini depolama' yı anlayacağınızı düşünerek o şekilde yazdım. Fark ettiyseniz yazımın başında 'dam kapı yazacağım' diye uyardım. Elektrik enerjisi depolanırken çok farklı formlara dönüştürülebilir, sadece kimyasal enerji diyerek kendinizi kısıtlamayın. Depolama teknikleri başlı başına bir makale konusudur ve çok çeşitli şekillerde sınıflandırılabilir. Şimdi aklıma gelen ve genel olarak bilindik bir kaç depolama methodunu yazacağım:


    • Bataryalar - Elektro-kimyasal komponentlerdir. Li-Ion ve Kurşun bataryalar en meşhurlarıdır fakat benim bildiğim 20'den fazla batarya teknolojisi vardır. Her biri belli amaçlara hizmet eder. Şebekeler için genellikle ucuz olması sebebiyle kurşun bataryalar tercih edilir. Verimlilikleri ve yaşam döngüleri kısıtlıdır, kurşunun geri dönüşümü özenli yapılmalıdır ve herhangi bir kaza durumunda bu bataryalar büyük çevresel zararlara sebep olurlar çünkü kurşun zehirli bir ağır metaldir. Li-Ion terimi Lityum elementiyle diğer elementlerin bağından oluşan bataryalara verilen genel isimdir. Yani Li-Ion pillerinin de onlarca çeşit farklı versiyonları vardır. Ancak Li-Ion bataryaları genel olarak yüksek özgül enerjiye (Wh/kg) ve yüksek verimliliğe sahiptirler. Dolum döngüleri de doğru işletilirse yüksektir. Ancak Lityum elementi de 'sağlığa zararlı' olarak sınıflandırılır ve doğada saf halde bulunmadığından üretimi kısmen zordur. Doğada ise çok nadir olarak bulunmasa da, gelecekte beklentileri (otomobiller, elektrik şebekeleri vs) karşılayacak kadar da sık bulunan element değildir, bu nedenle geri dönüşümü çok önemlidir.

      Batarya üretiminin negatif çevresel etkilerine 'sallamasyon' demişsiniz. Böyle bir ifadeyi kullandığınızda bu savınızı destekleyecek kaynakları da göstermenizi beklerim. Batarya üretimi bir çok farklı işlemi içinde barındıran bu sebeple de yüksek enerji yoğunluğuna sahip bir işlemdir. Burada enerjiden kasıt elektrik enerjisidir. Batarya üretirken kullanılan elektriğin karbon ayak izini hesaplamak, batarya üretiminin çevreye verdiği 'dolaylı' zararları inceleme konusunda kaçınılmazdır. Ancak Tesla'nın GigaFactory'si gibi üretimde kullanılan elektrik YES'den geliyorsa, Bataryaların karbon ayak izleri de buna orantılı olarak önemli ölçüde düşer.

      Faydalı okumalar:

      https://u.osu.edu/2367group3/environmental-concerns/effects-of-mining-lithium/



      https://www.theguardian.com/vital-signs/2015/jun/10/tesla-batteries-environment-lithium-elon-musk-powerwall



      http://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S2212827116300701 (telif hakları gereğince burda pdf dosyası paylaşamam ancak önemli bir makale)

    • Dönen kütleler - Fazla (veya atık diyelım) elektrik enerjisi yoğunluğu yüksek materyallerden oluşan kalın ve büyük bir 'disk'i döndürmede kullanılır ve bu sayede elektrik enerjisi kinetik enerji formunda, cismin atalet momenti vasıtasıyla 'depolanır'

    • Kondensatörler ve süper kondansatörler - Elektrik enerjisi direkt olarak elektrik enerjisi formunda depolanır. Özellikle süper kondensatörler henüz yeni yeni dillendirilen ve üzerinde çalışılan bir teknik, ancak müthiş derecede hızlı reaksiyon süreleri ve yüksek verimlilikleri dikkate değer. Şu an düşük kapasitelere sahip olduklarından şebekelerde ve otomobillerde kullanılmaları elverişli değil diye biliyorum (yanlışsam düzeltin lütfen)

    • Su rezervuarları - Potansiyel enerji: fazla elektrik enerjisi kullanılarak rakımı yüksek bir havzaya su pompalanır ve ihtiyaç halinde su yukarıdan bırakılarak türbinler vasıtasıyla geri elektrik enerjisine çevrilir. Doğal olarak bir havza bulunmuyorsa inşası yüksek maliyetli olduğundan fazla tercih edilmemektedir.

    • Tuz madenleri gibi, hacmi büyük ve doğal yapılara (maliyetleri muazzam düşürdükleri için) elektrik fazlası kullanılarak kompresörler yardımıyla yüksek basınçlı hava basılması ve ihtiyaç halinde ters işlem uygulanması.

    • Bence en önemlilerinden ve gelecek vaad eden sistemlerden Power-to-Gas sistemleri. Atık elektrik kullanılarak elektroliz yöntemiyle Metan gazı ve H2 üretimi.

    • Su kazanlarında ısı olarak depolanması

      Liste daha uzar da gider ama lafı tadında bırakıp diğer argümanlarınıza cevap vereceğim.


    Ben özellikle böyle teknik konularda yazarken bildiğim terimleri Türkçe yazmaya özen gösteririm ki 'ICE motorları' gibi hem İngilizce hem Türkçeyi dejenere edecek şeyler yazmayayım. ICE kavramını siz kullandığınız için kullandım ve terime alışık olmadığımdan hatalı kullandım haklısınız. Ama madem bu karşılıklı yazışmamız sadece teknik konuları değil dilbilgisi kurallarını da gözetiyor, siz de 'generatör' diye bir terimin ne İngilizce'de ne de Türkçe'de yeri olmadığını bilmelisiniz. Doğrusu İngilizce generator veya Türkçe 'jeneratör' dür.

    YES ile ilgili yaptığınız yorumlara katiyen katılmıyorum. Avrupa YES'e muazzam bir hızda yatırım yapıyor ve çoktan Avrupa'da üretilen elektriğin toplam %12-13'lük kısmı solar enerji ve rüzgar enerjisinden geliyor. Bu Avrupalı devletlerin ortalaması.

    Yenilenebilir enerji alanında çok agresif bir strateji izleyen Almanya'nın elektrik piyasasına bir göz attığımızda:

    Konvansiyonel santrallerin (Termik ve nükleer santraller) kurulu gücünün 90 GW'ın üzerinde olduğu görülür.

    Sadece PV ve rüzgar türbinlerinin kurulu gücü 80 GW, bütün YES dahil kurulu güç (hidroelektrik santraller dahil) 97 GW (2015 yılı verileri. YES'in Almanya'daki büyüme hızını düşündüğümüzde bu değerin daha da artmış olacağını göze alın)

    Kaynaklar: 1.https://www.bmwi.de/Redaktion/DE/Publikationen/Energie/erneuerbare-energien-in-zahlen-2015-09.html
    2.https://www.energy-charts.de/power_inst_de.htm
    3.http://ec.europa.eu/eurostat/statistics-explained/index.php/Electricity_production,_consumption_and_market_overview
    4.http://ec.europa.eu/eurostat/statistics-explained/index.php/Energy_from_renewable_sources#Installed_capacity_for_renewable_electricity_generation

    Anlatmak istediğim şey: YES artık sizin de bahsettiğiniz gibi ana sisteme destek değil, ana sistemin yerini almaya doğru hızla ilerliyor. O nedenle YES'i değerlendirirken dediğiniz gibi 'sistemde ihtiyaç varsa beslerim yoksa yok' gibi bir mantık yok. Kurulu güçler ve bu sistemlerden elde edilen elektrik öyle büyük seviyelere ulaştı ki bu sistemlerden gelen her kWh değerlendirilmeli. Yoksa maliyetleri artar, fizibilitesi düşer.

    (Yazdığım bu cevabı, verdiğim bilgileri desteklemek ve yanlış bilgi aktarmamak için kaynakları kontrol ederek ve kaynak belirterek yazıyorum, o sebeple cevap atması epey uzun sürüyor. Bundan sonrasını sizin de yaptığınız gibi basitçe ve desteklemeden yazacağım) YES'in yeterli verimliliğe sahip olmadığından ve pahalı olmasından bahsetmişsiniz, YES'ten üretilen elektriğin birim maliyeti son yıllarda konvansiyonel sistemlerin birim maliyetinin altına indi. PV panellerinin günümüz koşullarında bize sunduğu %17-25 arası verimlilik düşük gibi gözükebilir ancak bu verimlilikte israf edilen bir kaynak yok.. Laboratuvar ortamlarında %50'lere yakın verimliliklere ulaşıldı ve zaman ilerledikçe bu yeni paneller de piyasaya sürülecek. Rüzgar türbinlerine gelecek olursak onların da boyutları her sene büyüyor ve boyutları arttıkça birim elektrik maliyetleri düşüyor. Özellikle son 10 yılda büyük bir Off-Shore (kıyı dışı?) türbin yatırımı var.

    Konunun özüne dönecek olursak bütün bunları niye anlatıyorum? Şu sebeple:(Bunlar benım kendı fikirlerim ve öngörülerim) bu teknolojiler geliştikçe büyük santrallere ihtiyaç azalacak, ancak mevcut aksaklıklar ve teknik kısıtlamalardan ötürü konvansiyonel sistemler orta vadede terk edilemiyecek. Ancak büyük santraller yerine, bölgesel olarak kullanılacak kojenerasyon motorlarının/jeneratörlerinin önemi artacak. Çünkü küçük sistemler büyük santrallere kıyasla çok daha kısa devreye alma/güç artırma özelliklerine sahip ve kojenerasyon (hatta kimi durumlarda trijenerasyon) tekniği vasıtasıyla da verimlilikleri %80-90 seviyelerine ulaşmakta. Özellikle Power-to-Gas tekniğinin yaygınlaşması, metan gazı veya H2 üretimini artırarak benzin ve dizele olan bağımlılığı azaltıp bu tarz küçük jeneratörlerde yakıt olarak kullanılmasının önünü açacak, dolayısıyla da bu sistemlerin (ICE) tedavülden kaldırılmasını geciktirecek.

    Ayrıca bu on-the-grid off-the-grid sistemlerini sadece ev bazlı düşünmeyiniz. Ana merkezden uzak bir bölge de off-the-grid olarak işletilebilir illa bir evle sınırlı olması gerekmez. (Belki çok doğru bir örnek olmayacak ama Kıbrıs adası bile kendi içerisinde (Avrupa veya Türkiye elektrik piyasası düşünüldüğünde) bir off-the-grid sistemdir)

    Bir de bazı konularda 'yanlıştır' 'doğrudur' yazıyorsunuz, kendinizden nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz? Gerçekten o seviyede bilgi sahibiyseniz, fikirlerinizi ve 'değişmez doğru' olarak kabul ettiğiniz savları destekleyecek kaynaklar da atarsanız biz de belki doğru bildiğimiz yanlışları düzeltebiliriz.




  • ilk Skyactiv-X ne zaman yurtdışında test edilir acaba ?

    2018 ortaları yada sonlarına doğru mu ?
  • Mazda 3 skyactiv sahibiydim. Çok şükür sattım kurtuldum. Rezalet Tr satış ve servisinden tutun da, 6 ayda bir servise çağırmalar. Her çağırmaya 700-800 lira talep etmeler. Detaya inildiğinde de neden Almanlar'dan daha iyisi olmadığını çok iyi anladım. Herbir inceliğini aklımda tutup da listeleyemem tabi ki buraya. Hele onu satıp Bmw 320i alınca bir daha uzakdoğu arabasına tövbe ettim. Mazda'dan önceki aracım da Megane'dı. O bile çok daha iyiydi. Yok skyactivmiş yok osurukmuş. Yok Ferrari ile aynı sıkıştırma oranına sahipmiş. Geçin onları. Günün sonunda yolda giderken size ne kadar fazla fayda sağlayan ekipmanı var veya motoru var ona bakın. Turbo kullanmıyorsan yüksek hacimli atmosferik yapacaksın. Onu da burada satamazsın. Sol şeritte giderken adama selektör yapıp yanından 30 saniyede geçemiyorsan skerler öyle aracı. Şimdi de çıkmış yok xyz falan filan. bakıyorsun yine tork yok. Daha doldurmaya kalksam çok uzar burada yazı. Kısacası 2010da aldığım Megane 2015te aldığım Mazdamdan daha üstündü. Birçok noktada daha üstündü.





  • mugurgok M kullanıcısına yanıt
    Bildiğim kadarıyla şu anda durum biraz daha farklı.

    Toyota, VW gibi gruplara göre küçük bir marka olmasına rağmen şu anda ürettiği araçları çok rahat ve karlı bir şekilde satarak büyüyen bir şirket Mazda. Şu anda rotary gibi kendilerine sadece belirli alanlarda prestij getiren işleri kenarda tutuyorlar. Karlılığı ön planda tutarak böyle yenilikler yapmaları da ayrıca tebrik hakediyor.

    Saygılar.
  • DH Misafiri D kullanıcısına yanıt
    Ben de bugün dahil şirket aracı olarak yeni megane kullanma fırsatı buluyorum. Bazı artıları olsa da toplamda Mazda 3'ün yanına bile yaklaşamadığını çok net söyleyeyim.

    Örnek; Süspansiyon ayarı aşırı yumuşak,fazla zorlamaya gelmiyor.
    Çift kavramalı şanzıman bazı avantajları olsada kullanımı keyif vermiyor ve gecikmeler çok fazla.
    Yokuş kalkış desteğini çalıştırmak için oldukça çaba gerekiyor.

    Mazda 3'ün dizelini kullanmadığım için motor kıyaslaması yapamıyorum. Zaten dizel sevmiyorum :)

    Frenleri yaptırdığımda bile sizin söylediğiniz rakamları vermedim bakımda, onca döviz artışından sonra son bakımda bile 500 civarı vermiştim. Sizin fiyatlar ilginçmiş. 2014'te Astra H için Opelin 550TL istediğini de biliyoruz.

    Saygılar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kensai-X -- 4 Kasım 2017; 0:25:42 >
  • beyaz-siyah B kullanıcısına yanıt
    Mazda'nın uzun dönem planlarında önce benzinli motorları en üst seviye'ye ulaştırmak, sonrasında benzinli motoru Toyota'daki kendini şarj vs. şeklindeki hibrit teknolojileri ile birleştirmek var. O zamana kadar da elektrikli olayını iyice çözerler.

    Pil teknolojisi ile uğraşanlar var zaten, herkes kendi işini yapıyor.

    Not: Bu işe de başlamışlar.

    https://www.mazda-press.com/eu/news/2017/mazda-denso-and-toyota-sign-joint-technology-development-contract-for-electric-vehicles/

    Saygılar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kensai-X -- 4 Kasım 2017; 1:3:27 >




  • Spark Controlled Compression Ignition (SPCCI) olarak geçiyor. Kıvılcım Kontrollü Sıkıştırmalı Yanma olarak Türkçe'ye çevirebiliriz.

    Dizeldeki gibi yüksek sıkıştırma ile benzini yakmak şu anda mümkün olmadığı için yüksek sıkıştırmalı yanma olayını buji yardımı ile kontrol altına almak gibi bir mantığı var yeni teknolojinin.

    Bir de Mazda'nın facebook sayfasında bu teknoloji tanıtıldığında Skyactiv-X' motor için süper şarj barındırdığı yazıyordu.

    Bilenler bilir Skyactiv-G 2.0 motorlar şu anda en yüksek 165HP olarak satılıyor, Skyactiv-G 2.5 motorlar ise 184HP gücünde.

    Mazda'dan yetkili abimiz şöyle diyor;

    "MMC Director, Senior Managing Executive Officer and powertrain guru, Kiyoshi Fujiwara, said that in testing, an SCCI-equipped 2.0-litre petrol Mazda3 delivered better acceleration than a 2.5-litre petrol engine and lower fuel consumption than a 1.5.

    “Leveraging such fuel economy and torque characteristics, in the case of Mazda3 2.0L, SKYACTIV-X can offer driving performance that is better than 2.5L, with lower fuel consumption than 1.5L."

    Yani diyor ki Skyactiv-X 2.0 motor olsun, 2.5 motor'dan daha iyi hızlansın, ama 1.5'den az yaksın.

    2.0 benzinli motor, yaklaşık 200HP güç, ortalama 5-6 litre yakıt, becerebilirlerse güzel bir motor olur.

    Hele de bunun 1.5 gibi daha küçük versiyonunu yaparlarsa o zaman efsane olur.

    http://www2.mazda.com/en/publicity/release/2017/201708/170808a.html

    Saygılar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kensai-X -- 4 Kasım 2017; 1:41:10 >




  • Gelecek sene bir araç almayı planlıyordum. aklımda birçok model var. bunlardan biri de mazda 3 sedan idi. Otomobil dergilerinin ocak sayılarına baktığımda yeni kasa mazda 3 skyactiv-x motor seçeneği ile 2018 de piyasaya sürüleceği yazıyordu.

    Gerçekten gelecek sene piyasaya çıkar mı yoksa 2019 u bulur mu ? 2019 da çıkacağını varsayarsak 2018 de skyactiv-g motorlu mazda 3 almak ne kadar mantıklı olur ? skyactiv-x motorlu mazda 3 piyasaya çıktığında skyactive-g motorun değeri çok düşer mi ?
  • ceo-tr kullanıcısına yanıt
    Dizel araçlardaki ses sıkıştırmadan değil yakıtın dolayısıyla yanma işleminin şeklinden kaynaklanır. Aynı şekilde çalıştığında bile benzinli motor o şekilde ses yapmaz.
    Ayrıca dizel motorlarda da silindir içerisindeki sıcaklığı daha iyi kontrol ederek ses miktarını eskisine göre baya iyi bir duruma getirdiler. Mazda'nın yapığı ise silndir içi sıcaklığı kontrol etmede mevcut en üst seviyeye çıkmak anlamına geliyor. Çünkü mazota göre benzinin yanma sıcıklığı ve yanıcılığı farklı. Sıcaklık benzine uygun olmayan ama dizel için sorun olmayan bir yüksekliğe çıktığında vuruntu olması zamansız yanma olması gibi sorunların hepsini çözmüşler ki bu motoru yapabiliyorlar. Ayrıca galiba tamamen bujisiz değil buji kontrollü bir sistem olacak. Yani gerektiğinde buji ile de çalışacak.
    Bu sistem üzerine çok firma çalıştı ama görünüşe bakılırsa bir tek mazda başarabildi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi etusch -- 9 Ocak 2018; 12:26:57 >




  • haacar kullanıcısına yanıt
    1.5lt skyactiv-x motorla ilgili bir bilgi yok, 2.0lt üzerine çalışıyorlar sadece. 1.5lt Hccı versiyon olacağını da sanmıyorum, belki eski motor devam eder.

    Skyactiv-x motorlu yeni 3'ler kesin 2019'da çıkıyor. 2018'de güncel kasayı almak ne kadar mantıklı olur bilmiyorum, bir daha hiç 1.5lt civarı motor bile üretmeyebilirler 4. nesil için, Mazda sadece 2.0lt motorların çeşitli güç versiyonları ile devam edebilir, böyle söylentiler var. Açıkcası Mazda bu ülkeye uyumlu bir üretici değil, mantık değil gönül işi biraz. Değer kaybı gibi konuları düşünüyorsanız daha popüler ve bu pazarın gereklerine uyumlu markalar var, bence onlar sizin için daha isabetli olur.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: DH Misafiri

    Mazda 3 skyactiv sahibiydim. Çok şükür sattım kurtuldum. Rezalet Tr satış ve servisinden tutun da, 6 ayda bir servise çağırmalar. Her çağırmaya 700-800 lira talep etmeler. Detaya inildiğinde de neden Almanlar'dan daha iyisi olmadığını çok iyi anladım. Herbir inceliğini aklımda tutup da listeleyemem tabi ki buraya. Hele onu satıp Bmw 320i alınca bir daha uzakdoğu arabasına tövbe ettim. Mazda'dan önceki aracım da Megane'dı. O bile çok daha iyiydi. Yok skyactivmiş yok osurukmuş. Yok Ferrari ile aynı sıkıştırma oranına sahipmiş. Geçin onları. Günün sonunda yolda giderken size ne kadar fazla fayda sağlayan ekipmanı var veya motoru var ona bakın. Turbo kullanmıyorsan yüksek hacimli atmosferik yapacaksın. Onu da burada satamazsın. Sol şeritte giderken adama selektör yapıp yanından 30 saniyede geçemiyorsan skerler öyle aracı. Şimdi de çıkmış yok xyz falan filan. bakıyorsun yine tork yok. Daha doldurmaya kalksam çok uzar burada yazı. Kısacası 2010da aldığım Megane 2015te aldığım Mazdamdan daha üstündü. Birçok noktada daha üstündü.

    Sizin mantikla, 1.5 dizel getz bmw 320i den daha iyi secim olabilir.

    Yandaki araci 30 sn de gecemiyor muydunuz? Ben tofasla bile gecerim.

    Araciniz otomatik degilse biraz haksiz bir elestiri olmus. Otomatikse serilik olmamasi dogal.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.