Şimdi Ara

Mad Men (2007-2015) (15. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
8 Misafir - 8 Masaüstü
5 sn
394
Cevap
7
Favori
14.217
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1314151617
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Sally baya buyumuş

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • hele şükür başlığın sorunu çözülmüş de girebiliyoruz.
  • 7x11


    7x8 ve devamı daima sembolizm dolu, fazla hareketin yaşanmadığı ve bolca altının izleyici tarafından doldurulması gereken bölümlerdi. ben mad men'in bu tarzını daha çok takdir etsem de sona yaklaşmışken mad men'in öbür tarzı olan "işi seyirciye bırakmamalıyız çünkü olayları hızlandırmalıyız." tarzının gelmesi gerçekten iyi oldu çünkü artık sona yaklaşıyoruz.

    bölümle ilgili ilginç bir bilgi vermek istiyorum. peter campbell kızını kabul ettirmek istediği okulun müdürüyle geçmişte yaşanan bir aile kavgası yüzünden kavga etti. hepimizi güldürdü ama bu kavganın sebebi olan olaylar dizi için uydurulmuş değil, gerçekten olan bir olay. wikipedia sayfası bile var, glencoe soykırımı diye geçiyor. taraflardan biri campbell klanı, öbürü de glencoe'dan macdonald'lar klanı ki müdürün soyadı gerçekten macdonald'tı.

    http://en.wikipedia.org/wiki/Massacre_of_Glencoe

    ayrıca peter müdüre yalan söylememiş, gerçekten kral emretmiş.



    http://rowan-canyon.tumblr.com/post/117522167731/the-order-given-to-capt-robert-campbell



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Droogie -- 28 Nisan 2015; 17:25:39 >




  • 7x12


    bölümün incelemesi bir mad men klasiğiydi, değişim (zaten dick whitman'ın yaşadıkları gereği bu dizinin ana konusu bir değişim, orası apayrı bir mevzu.).

    sonunda mccann-erickson ofisini gördük. jim hobart prensi olarak gördüğü don'u 10 yıldır istiyordu ve en sonunda istediğini aldı ama bu ofislerine ilk bakışımızı atma fırsatıydı. yeni işten rahatsız olmayanlar sadece harry crane, pete campbell ve ted chaough olduğu için (ki ted de rahatsız ancak hayatında daha çok önem verdiği şeyler olduğu için bu rahatsızlığı tolere edebilir.) ofisin bizimkilere yaramadığını söylemek gerekebilir. ve mad men dekoru tam da bunun hakkını verdi. ofisin koridorları o kadar dar, duvarları o kadar renksizdi ki klostrofobim olsa ve oraya gitsem herhalde ölürdüm. nasıl ki karakterler ofisten ve şirketin kendisinden rahatsız, dizi ofisin tasarımıyla bizi de rahatsız etmeyi başarttı. burdan işin kamera arkasında çalışanlara benden bir bravo.

    dizinin bir tarafı takdir edersiniz ki ciddi oranda kapitalizm ve amerikan rüyası eleştirisi üzerine kurulu. zaten don draper karakteri amerikan rüyası ve onun çöküşü üzerine ciddi bir eğilme iken kapitalizmin acı tarafını gördük: tekelleşme. bazı büyük şirketler küçük şirketlerin işlerine hayran kalır. onları kendi bünyelerine katıp daha çok para kazanmaya hatta daha bilge olan büyük şirketler onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışır. ancak eninde sonunda aynı sonuca varılır: küçük şirketin tüm elemanları büyük şirkette eskiden işler nasıl yürüyorsa öyle davranmak zorundadır. yoksa kovulurlar: joan harris

    peggy olson ise dizinin benim "reenkarne sembolizm" adını verdiğim durumun en büyük göstergesi olmuş durumda. diziye ilk girdiğinde (ki yanlış hatırlamıyorsam dizinin de ilk sahnesiydi) joan ona ofisi gösteriyordu ve peggy ise ürkek bir yavru kuş gibiydi. joan'un öğütleri ise şöyle bitiyordu: burada ciddiye alınmak istiyorsan küçük bir kız çocuğu gibi giyinmeyi bırak. peggy'nin son kez yeni bir ofise girişini gördüğümüz zaman ise peggy geçmişteki joan (nasıl giyinileceğini bilen, ortamın güçlüsü olan kişi.), joan ise geçmişteki peggy (takdir edersiniz ki senelerin ilerlemesi joan'un aşırı kıyafetlerini kaldıramamakta, dahası joan artık şirketin bir parçası bile değil, zayıftan da silik bir durumda, artık o yok.) olmuş vaziyette.

    senelerin ilerlemesi bir kaç yeni durumu daha beraberinde getirdi: toplu çalışma. teknoloji. çalışan enflasyonu. bağımsız hareket edememe. bu durumlar tamamen 70'lerin geldiğini bize gösteren örnekler. 70'ler ve devamıysa (günümüz bile) harry crane, pete campbell gibi şevkle çalışan, teknolojiyle ve şirketlerin ilgi gösterdiği kesimle ilgisini koparmayan insanların zamanı. bu yüzden şirkette mutlu olan sadece ikisi var. ted ise ortamın nasıl olacağını biliyordu, dahası özel hayatının mutluluğunu her zaman işindeki mutsuzluğunu kapatmak için kullanıp kendince güzel bir hayat sürebilecek bir karakterde olduğundan ötürü ortamı yadırgamadı ve çabucak uyum sağlayacak. uyum sağlayamayacağı halde kalacak tek kişi ise peggy. çünkü o gerçek bir feminist savaşçı.

    roger sterling ise bir diğer uyum sağlamayacak kişi. ofiste oluşunun en temel sebebi olan joan gitti. işinden zevk almaktan çok organla the phantom of the opera çalıp peggy'yi etrafta patenle kaymaya ikna etmekten zevk alan birisiydi. kendi çöplüğünün kralı olduğu için orda vakit geçiren bir tavuktan başka bir şey değildi (böyle deyince nefret ediyormuşum gibi geliyor kulağa ancak dizide en sevdiğim 2. karakterdir, gerçi mad men karakterlerine bir sıralama yapmak zordur ya.) ve en önemlisi, artık onun zamanı geçiyor. tıpkı don gibi.

    don'un ise bölümdeki ilk sahnesi çok ilginçti. ofisindeki camdan içeri rüzgar giriyordu, onu bastırdı, ses kesildi, ancak camı bıraktığı anda rüzgar sesi yeniden girmeye başladı. bunun anlamı şu: yeni işinde sorun istemiyorsa daima baskın taraf olmalı, gevşeyip kontrolü bıraktığı tek bir anda aynı sorun yeniden ortaya çıkacak. ve bu jim hobart'ın kendisine vaat ettiği "reklamcılık cenneti" değil.

    miller beer ile görüşmesi ise daha da ilginçti. zaten reklamcılık cennetine girmediğinin farkında olan don içeri girdiğinde kendisi gibi onlarca kurban daha gördü ve işinden daha da soğudu. müşteri kendilerine ürünü tanıtırken bir an için dışarı baktı ve bir uçak gördü. biz seyircilerinse kafasında ışık çaktı: i'm supposed to tell you you missed your flight. bu sahne artık bizim için bir anlam kazanıyor. rachel'ın söylediği don'un kaçırdığı uçuş don'un reklamcılıktan çıkış uçuşuydu. artık gitmesinin imkanı yok.

    o an ise aklına başka bir şey daha geliyor. sekreteri meredith'in verdikleri. don mccann-erickson ile geçmişini gerçekten geride bırakmaya hazırdı. hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam edecekti. anna draper'ın yüzüğünü, dick whitman'ın kimliğini ve sosyal güvenlik kartını bile geride bırakmıştı. ancak meredith bilmeden de olsa onların önemli olduğunu düşündü, bir zarfın içine koydu ve don'a verdi, don ise ceketinin cebine koydu. cebinde uzaklaşması için gerekli olan her şeyin, yani arkasında iz bırakabilecek herhangi bir şeyin zaten kendisiyle beraber olduğunu fark edince kendi içinden bir siktiri çekiyor, en iyi olduğu şeyi yapmaya karar veriyor: kaçıyor. artık anlıyoruz ki don reklamcılığı kafasında bitirmiş ancak bir ilişki iki taraflıdır. reklamcılığın don ile ilişkisini bitirip bitirmeyeceğini geri kalan iki bölümün işlenecek konularından birisi.

    dizinin yazar takımı tarafından bize çok gösterilmemeye çalışılsa da don herkesle teker teker veda sahnesini yaşıyordu son birkaç bölümdür.

    rachel katz'ı rüyasında gördü.
    çocuklarına muzlu süt yaptı ve henry geldikten sonra evde ona ihtiyaç olmadığını görünce gitti.
    sally'yi otobüse bindirdi ve bir baba olarak son tavsiyesini verdi: ben ve annen gibisin ama daha fazlası olmak sana kalmış.
    megan'a çek sahnesi vedanın ta kendisi zaten.
    don'un ofisi görüşme sırasında terk ederken ted'in gülümsemesi bir "iyi şanslar." dileğiydi.
    pete'le iş görüşmesine giderken boşanma hakkında konuştu ve onun olgunlaştığını gördü. resmen kendi gözleri önünde büyüdü çocuğu.
    roger onu alnından öpüp "you are okay." dedi ve gitti.
    peggy'ye onu kalbinden vuracak cümleyi söyledi: i worry about a lot of things, but i never worry about you.
    joan'a asansörde "eminim her şeyin içinden çıkmasını bileceksin." dedi.

    son vedasını ise yolculuğunun başında verdi. betty'ye. eve girdiğinde betty'ye bir masaj yaptı, ona belki de hiç olmadığı kadar ilgili davrandı, ne okuduğuyla ilgilendi. aldığı cevap ise moral bozucuydu. sally onu beklemeden gitmiş, çocukların ve betty'nin kendi hayatları var. çocukları spor yapıyor, betty ise üniversite için çalışıyor. yani kendisine ihtiyaç yok ve dahası çocuklar ortamda yoksa betty tarafından istenmiyor. ona son sözünü ediyor ve tam anlamıyla yola koyuluyor: knock 'em dead birdie.

    yola koyulmasının sebebi ise insani bir ihtiyaç. o da hepimiz gibi ciddiye almak ve alınmak, yardım etmek ve almak istiyor. çünkü hepimizde emil michel cioran'ın dediği gibi bir peygamberlik bulunmakta. hayatında geride kendisini bu konuda tatmin edebilecek tek bir insan kalıyor: garson kız diana.

    bu çabası diana'nın eski eşi tarafından yüzünde patlatılıyor. diana'nın kendisi gibi kayıp bir ruh olmasının yanında bir özelliği daha var: arkasında cesetler bırakıyor. tıpkı don'un geçmişte kadınlara yaptığı gibi. yani diana daha yolun sonuna varmamış, olgunlaşmamış bir don. bu yüzden don onunla da bir arpa boyu yol alamayacağını anlayınca kendini wisconsin çıkışına atıveriyor. burada ise kafasında muhtemelen şekillenmiş düşünceler vardı. mccann bir cehennem. diana bir cehennem. kendisini kurtarması lazım. kendisini sadece isa kurtarabilir. bir başkası tarafından muhtemelen ateist veya agnostik olan don'a "sadece isa seni kurtarabilir." cümlesinden sonra ise arabasına otostopçu olarak isa'dan başka kimi alacaktı ki?

    son olarak, don ilk sezonda miles davis dinleyip mariuhana içen hippilere şöyle bir şey söylemişti: evren bizlere kayıtsız. üzgünüm don ancak evren kayıtsız değil, her birimiz birbirimizi ipliyoruz zira harry crane'e göre "mission control" olan mccann (aslında çevresindeki herkes don'un mission control'ü, bazı insanlar böyledir. yakışıklıdırlar ve umursanırlar, hepsi bu.) seni, major tom'u çağırıyor. peki şarkıdaki gibi ölecek misin yoksa çağrılara cevap vermeden kendi başına hayatta mı kalacaksın major don?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Droogie

    7x12


    bölümün incelemesi bir mad men klasiğiydi, değişim (zaten dick whitman'ın yaşadıkları gereği bu dizinin ana konusu bir değişim, orası apayrı bir mevzu.).

    sonunda mccann-erickson ofisini gördük. jim hobart prensi olarak gördüğü don'u 10 yıldır istiyordu ve en sonunda istediğini aldı ama bu ofislerine ilk bakışımızı atma fırsatıydı. yeni işten rahatsız olmayanlar sadece harry crane, pete campbell ve ted chaough olduğu için (ki ted de rahatsız ancak hayatında daha çok önem verdiği şeyler olduğu için bu rahatsızlığı tolere edebilir.) ofisin bizimkilere yaramadığını söylemek gerekebilir. ve mad men dekoru tam da bunun hakkını verdi. ofisin koridorları o kadar dar, duvarları o kadar renksizdi ki klostrofobim olsa ve oraya gitsem herhalde ölürdüm. nasıl ki karakterler ofisten ve şirketin kendisinden rahatsız, dizi ofisin tasarımıyla bizi de rahatsız etmeyi başarttı. burdan işin kamera arkasında çalışanlara benden bir bravo.

    dizinin bir tarafı takdir edersiniz ki ciddi oranda kapitalizm ve amerikan rüyası eleştirisi üzerine kurulu. zaten don draper karakteri amerikan rüyası ve onun çöküşü üzerine ciddi bir eğilme iken kapitalizmin acı tarafını gördük: tekelleşme. bazı büyük şirketler küçük şirketlerin işlerine hayran kalır. onları kendi bünyelerine katıp daha çok para kazanmaya hatta daha bilge olan büyük şirketler onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışır. ancak eninde sonunda aynı sonuca varılır: küçük şirketin tüm elemanları büyük şirkette eskiden işler nasıl yürüyorsa öyle davranmak zorundadır. yoksa kovulurlar: joan harris

    peggy olson ise dizinin benim "reenkarne sembolizm" adını verdiğim durumun en büyük göstergesi olmuş durumda. diziye ilk girdiğinde (ki yanlış hatırlamıyorsam dizinin de ilk sahnesiydi) joan ona ofisi gösteriyordu ve peggy ise ürkek bir yavru kuş gibiydi. joan'un öğütleri ise şöyle bitiyordu: burada ciddiye alınmak istiyorsan küçük bir kız çocuğu gibi giyinmeyi bırak. peggy'nin son kez yeni bir ofise girişini gördüğümüz zaman ise peggy geçmişteki joan (nasıl giyinileceğini bilen, ortamın güçlüsü olan kişi.), joan ise geçmişteki peggy (takdir edersiniz ki senelerin ilerlemesi joan'un aşırı kıyafetlerini kaldıramamakta, dahası joan artık şirketin bir parçası bile değil, zayıftan da silik bir durumda, artık o yok.) olmuş vaziyette.

    senelerin ilerlemesi bir kaç yeni durumu daha beraberinde getirdi: toplu çalışma. teknoloji. çalışan enflasyonu. bağımsız hareket edememe. bu durumlar tamamen 70'lerin geldiğini bize gösteren örnekler. 70'ler ve devamıysa (günümüz bile) harry crane, pete campbell gibi şevkle çalışan, teknolojiyle ve şirketlerin ilgi gösterdiği kesimle ilgisini koparmayan insanların zamanı. bu yüzden şirkette mutlu olan sadece ikisi var. ted ise ortamın nasıl olacağını biliyordu, dahası özel hayatının mutluluğunu her zaman işindeki mutsuzluğunu kapatmak için kullanıp kendince güzel bir hayat sürebilecek bir karakterde olduğundan ötürü ortamı yadırgamadı ve çabucak uyum sağlayacak. uyum sağlayamayacağı halde kalacak tek kişi ise peggy. çünkü o gerçek bir feminist savaşçı.

    roger sterling ise bir diğer uyum sağlamayacak kişi. ofiste oluşunun en temel sebebi olan joan gitti. işinden zevk almaktan çok organla the phantom of the opera çalıp peggy'yi etrafta patenle kaymaya ikna etmekten zevk alan birisiydi. kendi çöplüğünün kralı olduğu için orda vakit geçiren bir tavuktan başka bir şey değildi (böyle deyince nefret ediyormuşum gibi geliyor kulağa ancak dizide en sevdiğim 2. karakterdir, gerçi mad men karakterlerine bir sıralama yapmak zordur ya.) ve en önemlisi, artık onun zamanı geçiyor. tıpkı don gibi.

    don'un ise bölümdeki ilk sahnesi çok ilginçti. ofisindeki camdan içeri rüzgar giriyordu, onu bastırdı, ses kesildi, ancak camı bıraktığı anda rüzgar sesi yeniden girmeye başladı. bunun anlamı şu: yeni işinde sorun istemiyorsa daima baskın taraf olmalı, gevşeyip kontrolü bıraktığı tek bir anda aynı sorun yeniden ortaya çıkacak. ve bu jim hobart'ın kendisine vaat ettiği "reklamcılık cenneti" değil.

    miller beer ile görüşmesi ise daha da ilginçti. zaten reklamcılık cennetine girmediğinin farkında olan don içeri girdiğinde kendisi gibi onlarca kurban daha gördü ve işinden daha da soğudu. müşteri kendilerine ürünü tanıtırken bir an için dışarı baktı ve bir uçak gördü. biz seyircilerinse kafasında ışık çaktı: i'm supposed to tell you you missed your flight. bu sahne artık bizim için bir anlam kazanıyor. rachel'ın söylediği don'un kaçırdığı uçuş don'un reklamcılıktan çıkış uçuşuydu. artık gitmesinin imkanı yok.

    o an ise aklına başka bir şey daha geliyor. sekreteri meredith'in verdikleri. don mccann-erickson ile geçmişini gerçekten geride bırakmaya hazırdı. hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam edecekti. anna draper'ın yüzüğünü, dick whitman'ın kimliğini ve sosyal güvenlik kartını bile geride bırakmıştı. ancak meredith bilmeden de olsa onların önemli olduğunu düşündü, bir zarfın içine koydu ve don'a verdi, don ise ceketinin cebine koydu. cebinde uzaklaşması için gerekli olan her şeyin, yani arkasında iz bırakabilecek herhangi bir şeyin zaten kendisiyle beraber olduğunu fark edince kendi içinden bir siktiri çekiyor, en iyi olduğu şeyi yapmaya karar veriyor: kaçıyor. artık anlıyoruz ki don reklamcılığı kafasında bitirmiş ancak bir ilişki iki taraflıdır. reklamcılığın don ile ilişkisini bitirip bitirmeyeceğini geri kalan iki bölümün işlenecek konularından birisi.

    dizinin yazar takımı tarafından bize çok gösterilmemeye çalışılsa da don herkesle teker teker veda sahnesini yaşıyordu son birkaç bölümdür.

    rachel katz'ı rüyasında gördü.
    çocuklarına muzlu süt yaptı ve henry geldikten sonra evde ona ihtiyaç olmadığını görünce gitti.
    sally'yi otobüse bindirdi ve bir baba olarak son tavsiyesini verdi: ben ve annen gibisin ama daha fazlası olmak sana kalmış.
    megan'a çek sahnesi vedanın ta kendisi zaten.
    don'un ofisi görüşme sırasında terk ederken ted'in gülümsemesi bir "iyi şanslar." dileğiydi.
    pete'le iş görüşmesine giderken boşanma hakkında konuştu ve onun olgunlaştığını gördü. resmen kendi gözleri önünde büyüdü çocuğu.
    roger onu alnından öpüp "you are okay." dedi ve gitti.
    peggy'ye onu kalbinden vuracak cümleyi söyledi: i worry about a lot of things, but i never worry about you.
    joan'a asansörde "eminim her şeyin içinden çıkmasını bileceksin." dedi.

    son vedasını ise yolculuğunun başında verdi. betty'ye. eve girdiğinde betty'ye bir masaj yaptı, ona belki de hiç olmadığı kadar ilgili davrandı, ne okuduğuyla ilgilendi. aldığı cevap ise moral bozucuydu. sally onu beklemeden gitmiş, çocukların ve betty'nin kendi hayatları var. çocukları spor yapıyor, betty ise üniversite için çalışıyor. yani kendisine ihtiyaç yok ve dahası çocuklar ortamda yoksa betty tarafından istenmiyor. ona son sözünü ediyor ve tam anlamıyla yola koyuluyor: knock 'em dead birdie.

    yola koyulmasının sebebi ise insani bir ihtiyaç. o da hepimiz gibi ciddiye almak ve alınmak, yardım etmek ve almak istiyor. çünkü hepimizde emil michel cioran'ın dediği gibi bir peygamberlik bulunmakta. hayatında geride kendisini bu konuda tatmin edebilecek tek bir insan kalıyor: garson kız diana.

    bu çabası diana'nın eski eşi tarafından yüzünde patlatılıyor. diana'nın kendisi gibi kayıp bir ruh olmasının yanında bir özelliği daha var: arkasında cesetler bırakıyor. tıpkı don'un geçmişte kadınlara yaptığı gibi. yani diana daha yolun sonuna varmamış, olgunlaşmamış bir don. bu yüzden don onunla da bir arpa boyu yol alamayacağını anlayınca kendini wisconsin çıkışına atıveriyor. burada ise kafasında muhtemelen şekillenmiş düşünceler vardı. mccann bir cehennem. diana bir cehennem. kendisini kurtarması lazım. kendisini sadece isa kurtarabilir. bir başkası tarafından muhtemelen ateist veya agnostik olan don'a "sadece isa seni kurtarabilir." cümlesinden sonra ise arabasına otostopçu olarak isa'dan başka kimi alacaktı ki?

    son olarak, don ilk sezonda miles davis dinleyip mariuhana içen hippilere şöyle bir şey söylemişti: evren bizlere kayıtsız. üzgünüm don ancak evren kayıtsız değil, her birimiz birbirimizi ipliyoruz zira harry crane'e göre "mission control" olan mccann (aslında çevresindeki herkes don'un mission control'ü, bazı insanlar böyledir. yakışıklıdırlar ve umursanırlar, hepsi bu.) seni, major tom'u çağırıyor. peki şarkıdaki gibi ölecek misin yoksa çağrılara cevap vermeden kendi başına hayatta mı kalacaksın major don?


    cok guzel bir bolum ve genel inceleme olmus tebrikler, bu diziyi izleyen zaten ya derin bi sekilde anlamali herseyi yoksa hicbirsey anlayamaz skilir, forumda sadece 5 sayfa konusu olmasinin sebebide budur.


    dedigin gibi Diana nin don un kadin versiyonu oldugunu bende dusundum, ama don gibi sadece keyfine yasamiyo, cocugunu geride birakmis fln derken aile hayati ona gore olmadigi icin geride birakmis.

    joanin maruz kaldigi muamele aslinda hala gunumuzde is kadinlarinin maruz kaldigi muameleyede elestiri olmus, guzel bi kadinsan agzinla kus tutsan bi parca etsin ofiste.

    peggy gercekten evrim gecirdi, ama hala kompleksleri yuzunden ve kadin olmasi yuzunden ulasabilcegi yer sinirli.

    sirketin yeni sahipleri biz kimlerle muhattap oluyoz demislerdir ilk gunden, biri geldi daha acmakla tehdit etti, digeri sarhos geldi, don toplantida sigara molasina cikip wisconsin a 12 saatlik yola gitti, yolda sirketin eski sahibinin hayaletini gormeside guzel bi ayrintiydi. ted roger a basip gittigini soyleyince "yea he does that" demesine kahkaha attim. Adamlar aldigina pisman oldu ama kesin don yine ozel yeteneklerini kullanip hepsini buyuler yakinda.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: inonu88


    Adamlar aldigina pisman oldu ama kesin don yine ozel yeteneklerini kullanip hepsini buyuler yakinda.



    http://www.imdb.com/title/tt3783560/?ref_=tt_ep_nx
    http://www.biblio.com/book/milk-honey-route-handbook-hobos-hobos/d/61687641



    dediğim gibi, bence don'un reklamcılıkla işi bitti. bu andan sonra olsa olsa reklamcılığın don'la işi bitmemiş olur. jim hobart'ın moby dick'i sonuçta. dick'i aramak için polis soruşturması başlatabilir. üstüne bir de pete'in ofiste dick whitman hakkındaki gerçeği bilen tek kişi olduğunu düşünürsek onun tarafından gammazlanma ihtimali de var hala.

    ki gelecek bölümün promo'sunda dick gözükmüyor.



    bana kalırsa bu onun nereye gittiğini gizlemekten çok bölümde dick olmamasından kaynaklanıyor. dick'in diğer karakterlerle olan hikayesi bitti ancak karakterlerin birbirleriyle olan hikayeleri bitmedi. gelecek bölüm herkesin birbiriyle hesabı kapanacak ve dick'in gidişinin sonuçlarını izleyeceğiz. dizinin finali de dick whitman'ın hikayesinin sonunu içerecek sadece.

    özellikle pete'i gelecek bölümde merak ediyorum çünkü favori karakterim ve sezonun 2. yarısı başladığından beri üstünde adam akıllı durulmadı bile. resmen ayıp ediyor senaristler.




  • 7x13 hakkında uzun uzun yazacak vaktim olmasa da iki kelam etmek istedim.


    betty.

    aslında dick'e "her zaman senden gençtim, gencim ve genç kalacağım." dediği zaman içimden "demek ki betty dick'ten önce ölecekmiş." diye düşünmüştüm ama seride ölümünü göreceğimizi düşünmüyordum. son bölümlere doğru bir karakteri kanserle ölüme yollamak çok türk dizisi gibi dursa da senaryo düzgün yazılınca ve oyuncular da güzel oynayınca yapmacık olmuyor. zaten henry'nin sally'ye haberi verdiği sahnede gözlerim doldu, kiernan shipka muhteşem oynamış. öte yandan böyle bir ölüm en çok betty'ye yakışırdı herhalde. seride pete ile beraber en düzgün evrim geçiren karakterin o olduğunu düşünüyorum. elbette dick artık bir hobo'nun ruhuna sahip oldu, peggy çok başarılı bir yazara dönüştü vs. ama bu ikisinden de bunu beklersiniz. sanıyorum kimse antipatik pete ve sığ betty'nin böyle insanlar olacağını tahmin edemezdi. böyle olgunlaşan bir karaktere böyle olgun bir son yakışırdı. kendi yaşadıklarından ötürü kızına aynı şeyleri yaşatmamak istemesi, dahası mektubunda sürekli öldükten sonra nasıl gözükmesi gerektiğinin talimatlarını verip durması, sally'ye ise hislerini sonda çok kısa ve sade bir biçimde ifade etmesini buruk bir gülümsemeyle izledim.

    dick'in kısmına gelirsek, bu açıdan beni çok eğlendirdi bu bölüm. öncelikle konu çok zekice düşünülmüş. ilk sezonda dick'in küçüklük sahnelerinde gördüğümüz hobo ile aynı konuyu taşıyordu. hobo gelir, kimseyi tanımaz, birini eğitmeye çalışır, etraftan kötü muamele görür ve orayı terk eder, gene de mutludur. dick'in suratına telefon rehberi yediği sahnede hepimiz "savaşta üstünü öldürdüğü için askerler intikam alıyor." diye düşünürken "parayı sen çaldın" dayağı yemesi çok komikti. ama dick en sonunda bir şeyi öğrendi ki, orduda yaşadıkları çok da kötü değildi, onun hakkında vicdan azabı hissetmeyi bırakıp kötü çocukluğu, kötü evlilikleri, materyalizme bağlılığı (hoş bu da ilerleyen her bölümle yok oldu.) gibi konularda depresyona girmeye devam edebilir.


    finalle ilgili tahminlerim


    dick'in california'ya gittiği ayan beyan ortada. anna'nın mezarını ziyaret edecek ve stephanie'yi arayacak gibi geliyor. öte yandan betty'nin haberiyle geri dönmesi ihtimali de söz konusu ama bölümün adı "person to person" , bu terim uzak mesafe telefon konuşmaları için kullanılıyor. dönmeyip henry'ye "çocuklarımın babası ol." derse de çok şaşırmam ancak kötü bittiğini düşünürüm. çünkü don'un da artık anladığı üzere (veya anlayacağını umuyorum da diyebiliri) hobo ruhuna sahip olmak için sürekli yolda olmak gerekmiyor. şehirli bir beatnik de olabilir. çocuklarını geride bırakmak bencilliğini gösterirse içi huzurlu olmaya nasıl devam eder bilemiyorum. evet, belki de konu "henry, sen daha iyi bir baba olursun." a bağlanabilir ancak gene de don onların öz babası. bobby ve gene sorun değil ancak sally için çok büyük bir haksızlık bu.

    roger'ın hikayesi ise bence hala kapanmadı. pete trudy ile mutluluğa gidiyor (ki pete'in dizinin en romantik anında başrolde olması kaderin güzel bir cilvesiydi. trudy ile olan sahnesini asla unutmayacağım.), peggy yeni bir ortamda bile bağımsız ve güçlü olacak, joan çocuğuna tek başına bakabilecek kadar zengin ve aynı zamanda her zaman istediği bir sevgilisi var ancak roger'a ne olacak hiç bilmiyorum. dahası sezonun geri kalanı başladığından beri adam akıllı bir roger bölümü de izleyemedik. kendi içinde hikayesi bitmeyen tek o kaldı. ölüm görmek istemiyorum ancak aşkı gitti, işi gitti, içten içe çok mutsuz olduğunu da biliyoruz. ben paramı lsd veya kalp krizi sonucu ölüme yatırmaktan çekinmezdim. serinin en karikatür gibi ve açık ara en komik karakterini ölürken görecek olmak çok üzücü.




  • Biriktirip izleme kararımı başlatıp izledim sabahtan beri. Gerçekten inanılmaz dizi çok derin anlamlar detaylar var mükemmel. Bitiyor olması üzüyor insanı ekşide burada incelemeler deaylı yazılar var oradan okuyupta kacırılan yerleri farketmekte ayrı birşey.

    Hocam çok güzel yorumlarınız var tebrik ederim diziyi 4 gözünüzle izliyorsunuz. Sopranos u izlemediyseniz oda tam sizlik dizi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Anthony John Soprano -- 17 Mayıs 2015; 17:58:12 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Francis J. Underwood

    Biriktirip izleme kararımı başlatıp izledim sabahtan beri. Gerçekten inanılmaz dizi çok derin anlamlar detaylar var mükemmel. Bitiyor olması üzüyor insanı ekşide burada incelemeler deaylı yazılar var oradan okuyupta kacırılan yerleri farketmekte ayrı birşey.

    Hocam çok güzel yorumlarınız var tebrik ederim diziyi 4 gözünüzle izliyorsunuz. Sopranos u izlemediyseniz oda tam sizlik dizi.

    teşekkür ederim. arşivimde var. zaten onu, the wire'ı ve six feet under'ı izleyip artık drama dizisi defterini yeni bir iş çıkana kadar kapatacağım.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Droogie

    quote:

    Orijinalden alıntı: Francis J. Underwood

    Biriktirip izleme kararımı başlatıp izledim sabahtan beri. Gerçekten inanılmaz dizi çok derin anlamlar detaylar var mükemmel. Bitiyor olması üzüyor insanı ekşide burada incelemeler deaylı yazılar var oradan okuyupta kacırılan yerleri farketmekte ayrı birşey.

    Hocam çok güzel yorumlarınız var tebrik ederim diziyi 4 gözünüzle izliyorsunuz. Sopranos u izlemediyseniz oda tam sizlik dizi.

    teşekkür ederim. arşivimde var. zaten onu, the wire'ı ve six feet under'ı izleyip artık drama dizisi defterini yeni bir iş çıkana kadar kapatacağım.

    Kapama hocam kapama salak salak dizilere yelken açma ben direniyorum Wire biraz ayrı bi kategori o belgesel gibi dram degilde ayrı bişey gibi.
    Ama SFU ve Sopranosu izlediğinde yorumlarından haberdar et sen baya dikkatlisin kacırdığım şeyleri senden okumak isterim özellikle Sopranosta çok fazla psikoanaliz var.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Francis J. Underwood

    quote:

    Orijinalden alıntı: Droogie

    quote:

    Orijinalden alıntı: Francis J. Underwood

    Biriktirip izleme kararımı başlatıp izledim sabahtan beri. Gerçekten inanılmaz dizi çok derin anlamlar detaylar var mükemmel. Bitiyor olması üzüyor insanı ekşide burada incelemeler deaylı yazılar var oradan okuyupta kacırılan yerleri farketmekte ayrı birşey.

    Hocam çok güzel yorumlarınız var tebrik ederim diziyi 4 gözünüzle izliyorsunuz. Sopranos u izlemediyseniz oda tam sizlik dizi.

    teşekkür ederim. arşivimde var. zaten onu, the wire'ı ve six feet under'ı izleyip artık drama dizisi defterini yeni bir iş çıkana kadar kapatacağım.

    Kapama hocam kapama salak salak dizilere yelken açma ben direniyorum Wire biraz ayrı bi kategori o belgesel gibi dram degilde ayrı bişey gibi.
    Ama SFU ve Sopranosu izlediğinde yorumlarından haberdar et sen baya dikkatlisin kacırdığım şeyleri senden okumak isterim özellikle Sopranosta çok fazla psikoanaliz var.

    ay utandırdın :)) yok hocam, zaten drama dışında pek dizi izlemediğim için direkt tv yapımlarına defteri kapamış oluyorum. salak dizileri öldürsen izlemem, vakit öldürmek için farklı şeyler yapmak daha güzel. bir de orta sınıf dediğim diziler var ki, mesela imzandaki çoğu dizi. ölümüne izlemek istiyorum ama kendimi durduruyorum genelde çünkü bir başlarsam devamı çok fena gelir gibi geliyor. o yüzden anca üst sınıf bulduğum dizileri izliyorum.

    o ikisini izledikçe ve vaktim oldukça konuya yorumlarım tabi ki. bu arada hatırlatmak için söylüyorum, tsi ile gece 2 veya 3'te final yayınlanıyor. gerçi düzgün bir canlı link bilmediğim için pazartesi sabahı izleyeceğim.




  • ulan çok güzeldi be. bir şeyler yazarım sonra, daha türkçe altyazısı bile çıkmadı sanırım. dexter'ı izlemedim çünkü sonradan kötüleştiğini, özellikle finalinin kötü olduğunu söylüyordu herkes. mad men'de başıma aynısı gelecek diye çok korkuyordum ama afakiymiş korkularım. onun rahatlamasıyla bir duygu patlaması yaşadım şu an.

    teşekkürler mad men.
  • Çok şükür bende korkuyodum altyazı düşmesini bekliyorum yarın atıcakmıs gün içerisinde. Düşünce yaz buraya yorumunu
  • Ara ara hep rast gelmiştim televizyondan, zaten izleyeceğim bir diziydi. Bittiğini öğrendim ve listemde direkt olarak yukarı sıralara aldım. Tabii daha çok zaman var izlememe ama konusunun sağlamlığı ve dönem dizisi olması beni çok fazla iştahlandırıyor.
  • bitti lan ama hayatimda boyle biten drama dizisi izlemedim onu soyleyeyim

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ne yazsam bilemiyorum bölümle ilgili. Zaten burada yorumlarlar

    Oyunculukları, derinliği, analizleri, kişilik evreleri,hissettirdikleriyle efsane bir dizi daha finalini yaptı. Matthew Weiner umarım sürekli dram projelerinde bulunur yapar yazar yönetir artık herneyse. Sopranosta yazdığı bölümlerden sopnra Mad Men ile kendini en güzel şekilde kanıtladı umarım çalışmaları devam eder.


    Buzdolabı metaforu ve onu anlatan oyuncu müthiş olmuş çoğu insan kendini görmüştür eminim.
  • Buz dolabı müthiş bir hikayeydi. Duygu patlaması yaşadım. Müthiş bir oyunculuk sergilemiş dediğiniz gibi. Dick'in sondaki tebessümü...
    Olağanüstü bir yapım Mad Men



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi pavlov_ -- 19 Mayıs 2015; 18:13:21 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 7x14


    final beni peggy-stan aşkı ve don'un huzuru bulması dışında çok şaşırttı, burada iyi yönde veya kötü yönde şaşırttı anlamından çok beklemediğim şekillerde bitti demek istedim. don'un reklamcılığa dönmeyip (kaldığı pansiyonda coca cola makinesini düzeltmek istememiş ve her haliyle matrix'teki kırmızılı kadını çağrıştıran bir kadını arzulamamıştı) zengin bir adam olarak yaşayıp çocuklarının yanına dönüp onlara bakacağı, pete'in bir dangalaklık yapıp son kez peggy'yi şöyle bir yoklayacağını ama peggy'nin stan'i seçeceğini ve pete'in de çaktırmadan tıpış tıpış trudy'ye gideceğini (ben her zaman pete'in kendisi için en iyisinin burun farkıyla peggy olduğuna inandığını düşünmüşümdür.) joan'un finalde eşinden ayrılmayıp parayı seçip stereotip bir 60'lar kadını olarak kalacağını, roger'ın marie calvet'i pek de umursamayacağını ve kalp krizinden veya lsd'den öleceğini düşünüyordum. kısacası don-peggy ikilisi haricinde (çünkü ana karakterler bunlardı) herkesin finalden önceki pozisyonu neyse aşağı yukarı orada bitireceğini düşünmüştüm. jon hamm'in final sonrası verdiği ilk röportaj new york times'da yayınlandı, kısa bir röportaj aslında okumak isteyenler linke gidebilir (http://artsbeat.blogs.nytimes.com/2015/05/18/mad-men-finale-jon-hamm-interview/ ), orada matthew weiner'ın bir lafını söylüyor, o da şu; karakterlerimin başlangıçtaki mutluluklarından biraz daha fazlasını elde etmesini istiyorum. gerçekten de final böyle oldu, her karakterin eninde sonunda biraz daha mutlu olduğunu bilmemiz (sally bile ki aslında mutsuz gözükmesine rağmen neden mutlu olduğuna geleceğim.) dışında gerçekten hiçbir şey bilmiyoruz. finalin bir diğer unsuruysa jenerikle olan bağı. yıllarca insanlar "çatıdan biri düşüyor." düşüncesiyle bir intihar bekliyordu ancak ne zaman bunun konusu açılsa aynı şeyi söylemişimdir ki final de bunu doğruladı, adam çatıdan düştükten sonra rahat bir şekilde koltuğunda sigarasını içiyor. insanlar bunu nasıl gözden kaçırdı, hiçbir zaman anlayamadım. karakterlerin düşüşten sonra rahatlamasını simgeliyordu bu resmen, fight club hesabı anlayacağınız. finalde de jenerikten bize vaat edileni aldık. karakterimiz çöktü ve rahatladı.

    meredith, don'un şapşik sekreteri. hastasıyım kendisinin. finalde es geçilmemesi çok güzel oldu. hakeza ken cosgrove ve harry crane de öyle. paul kinsey ve salvatore romano'nun meseleleri yıllar önce kapanmıştı, o yüzden onları göstermek zor ve anlamsız olurdu ancak ken ve harry muhteşem beşlinin bir parçasıydı (bu dörtlü + pete campbell. ilk sezonda pete'in ofisinde takılırlardı sürekli.) ve gözükmeleri gerekiyordu.

    joan'un kalıbının dışına çıkması beni çok sevindirdi. açtığı ofisin adı için iki soyadını kullanması hem çok güldürdü hem de bu dünyada gerçekten sadece güvendiğinin en önemli göstergesiydi.

    peggy-stan ilişkisi ise diziye azami takibi göstermeyen insanlar için çok bayat ve saçma gelmiştir muhtemelen ancak gerçekten çok güçlü bir bağları vardı ve dahası bu ikilinin telefon konuşmaları seriye gerçekten damga vurmuştur herhalde. ilan-ı aşklarının da telefon aracılığıyla olması yüzüme tebessümü kondurdu. peggy'den söz etmişken, çocuğunu görmemiş oluşumuz çok iyi oldu çünkü hem hikaye içinde görmemizin gereksiz olacağı kanaatindeydim hem de zaten görmemiz zordu. amerika'da 80'lerden önce evlatlık verilen çocukların kaydı adamakıllı tutulmuyordu bile, peggy istese de bulamazdı çocuğunu.

    roger'ın ise beklediğimden daha güzel bir sonu oldu. nükteleri ve tavırları yüzünden karikatür gibi bir karakter olsa da aslında özel hayatında don ile benzer sorunlara sahip, kendiyle barışık olması ve (muhtemelen) iyi bir çocukluk geçirmesi sebebiyle depresyonda değildi, hepsi bu. böyle bir karaktere ölüm içeren bir son yazacaklarını düşünüp kahroluyordum zaten, benimkisi de iş mi? joan'a "i met her through megan draper. she's old enough to be her mother. actually, she is her mother." diyen adam öldürülür mü hiç?

    sally ise bir bakıma en üzgün finali almış kişi gibi görünüyor. annesini kaybetti, kardeşlerine bakmak zorunda kalacak, aile dramı yaşayacak. bunların hepsi olacakmış gibi gözüküyorsa da aslında bir tanesi bile olmayacak. aslında hepsi olacak ama sandığımız kadar şiddetli değil. betty'nin ısrarla çocukların hayatında bir kadın istemesinin sebebi don'u veya henry'yi üzmek değil, sally'yi serbest bırakmaktı. dahası sally ailesine karşı bir sevgi beslemeyerek büyümek üzereydi, tıpkı don gibi. ailesinden kaçmak için madrid'e bile gidiyordu neredeyse, kıta değiştirecek kadar nefret ediyor onlardan. sondaki sahne ise onun artık hem kardeşleri için sorumluluk olacağını hem de ailesini umursayan olgun bir kadına dönüşeceğinin göstergesiydi. tamam hepimiz bulaşık yıkamaktan nefret ediyoruz ama bir karakteri en son bulaşık yıkarken görmemiz onun sonunun kötü bittiği anlamına gelmiyor. ki finali göz önüne alırsak muhtemelen don çocuklarla aynı evde yaşamayacak olsa bile çok fazla ilgileneceği ortada. yani sally için kötü bir durum yok.

    betty ise hem kendi hem çocukları için en doğru kararı verdi sanıyorum. şu bir gerçek ki don yılın babası değil. dahası her an gidebilir. ama gene de bir adama "son dileklerimi yerine getirmek istiyorum, bu da seni içermiyor." denir mi insafsız? seviyorsunuz ikiniz de birbirinizi.

    don draper. aslında finalden çıkardığım kadarıyla benim için don+dick olan bir insan ama gene de ağız alışkanlığı, insan don diyor işte. kendisiyle tanıştığımız sahne ve kendisini son gördüğümüz sahne kusursuz bir yönetmenlik işi. hatırlamayanlar ilk bölümü açıp bakabilir. kalabalık bir bar ortamı, kamera yavaş yavaş arkadan don'a yaklaşıyor ve kafasının arkasıyla omuzlarını görüyoruz. insanda güçlü ama gizemli bir kişi izlenimi uyandırıyor. bu adamın yüzü nasıl olabilir diye düşünüyoruz. son sahnesinde ise yüzünü görüyoruz. gülümsüyor.

    finalde yaşadıklarına gelirsek, bir sevincimi söylemek istiyorum. sonunda şu dizide the doors'u duyduk, hem de olabilecek en güzel yerde, don arazide hız yaparken. illa öyle bir sahneye the doors şarkısı seçilecekse benim tercihim break on through to the other side veya love me two times olurdu, direkt vurucu bir girişi olmasa da queen of the highway bir diğer plasem ama herhalde telife paraları yetmedi. bir diğer sevincimse finalde bir şarkı duymamaktı. açıkçası oraya yakışan o kadar çok şarkı vardı ki hiçbirisi tam anlamıyla yakışmıyordu. bir şey kullanılmaması en güzeli olmuş.

    don'u bir hippie kampında görmek çok ilginçti. ben normalde böyle işleri çok bayat bulurum, don'un da benimle aynı fikirde olduğunu düşünüyorum ama onun değişimini böyle bir yerde yaşatmak, dahası onun bu yeri sevmesi onun değişimini apaçık bir şekilde vurgulayan bir ögeydi. bu yüzden beğendim.

    don'un telefon görüşmeleri yapacağı gün gibi ortadaydı çünkü bölümden de öğrendiğimiz üzere "person to person" uzak mesafeli telefon görüşmeleri için söylenen bir kalıp. ted chaough birkaç bölüm önce don'a çok güzel bir laf etmişti; her erkeğin hayatında üç kadın vardır. don'un ise hayatındaki onlarca kadın içinden nihai üç kadını bu bölümle öğrenmiş olduk. sally, betty ve peggy. kızı, aşkı ("-birdie... -i know." sahnesinde gözleri dolmayan varsa bu başlığı derhal terk etsin.) ve annesi. birçok insan don-peggy ilişkisinin her ilişki türünden (anne-çocuk, baba-kız, abla-kardeş, ağabey-kardeş, patron-çalışan, iş ortağı, arkadaş diye gider bu liste.) söylüyordu, ben de katılıyordum, katılmamanın namümkün olduğu düşüncelerden birisiydi ama asıl fikrim ilişkinin baba-kız şeklinde başlayıp anne-çocuk ilişkisine evrildiği yönündeydi, öyle de olmuş nitekim. peggy ile yaptığı telefon konuşması bize gösterdi ki peggy asla sahip olamadığı çocuğuna vereceği sevgiyi oğlu don'a verdi, don ise asla sahip olamadığı anneden alması gereken sevgiyi peggy'den aldı. don'un yaptığı itiraflar hataları yüzünden evden kaçan ergenlik çağındaki bir çocuğun itirafları, peggy'nin "eve gel." demesi (evin altını çizmek isterim.) bir annenin koşulsuz affedişi, stan'in peggy'ye don için söyledikleriyse bir annenin kötü yola düşen çocuğu hakkında yabancılardan duyacağı cümlelerdi.

    bu hayatın böyle sürüp gidemeyeceğini anlaması ise stephanie sayesinde oldu. stephanie ağlayarak seansı terk ettiğinde don yanına gitti ve kendi hayatında uyguladığı, peggy'nin çocuğu olduğundaki tavsiyeyi verdi: olmamış gibi davran. stephanie ise en sonunda dick'e gerçeği gösterdi, böyle yaşandıkça hayat kolay devam etmiyor, aksine zorlaşıyor. sanırım bu sezon don'un suratına yediği 3. tokattı. ilki garson diana'dan, 2.si işten kovduğu adamdan (sen yakışıklı bir yüzsün), son ve büyük tokat ise ailesi diye saydığı ama aslında ailesi olmayan, yanında sadece kendisi olabildiği için onun yanında mümkün olduğunca kalmaya çalışarak kullandığı stephanie'den, yöntemin işe yaramıyor dick.

    buzdolabındaki adam rüyası finalin tepe noktasıydı herhalde. arınma kampındaki "birbirine dokunma" etkinliğinde gördüğümüz üzere dick whitman karşısındaki insana sevgisini veya ilgisini nasıl göstereceğini bilmiyor, çünkü çocukluğu sevgi görmeden geçmiş, bu yüzden içindeki sevgiyi nasıl göstermesi gerektiğini de bilmiyor. don draper ise sevgi göstermenin bir yolunu biliyor, seks. bu yüzden de bu karakter karşısındakiyle seks yapmayacaksa onunla ilgilenmiyor bile. yaşlı kadınla ilgilenmek yerine çevresindekilere bakması ve kadının bunun üzerine sinirlenip onu itmesi bunun göstergesiydi. rüyanın ise bu bağlamda iki anlamı vardı. birincisi, rüyadaki adam kendisiydi, yani dick whitman'dı. kimsenin ilgilenmeye ve sevmeye bile tenezzül etmediği bir adam. ikinci anlamı ise daha geniş bir anlama sahipti, don draper hayatı boyunca birçok insana buzdolabındaki insan muamelesi yaptı, oradaki yaşlı kadına bile. yakışıklı bir yüz ve zeki bir beyin olduğu için bütün insanlar her daim ona baktı, ışıklar hep onun üstünde oldu. kendisi aynı zamanda hem buzdolabındaki adamdı hem de buzdolabındaki adamın gıpta ederek baktığı adam. bu hayatın böyle sürüp gitmeyeceğini kabullendiği an ise ağlayıp leonard'a sarıldığı andı. (başkalarıyla seks yapmadan da sevgisini göstermenin yolunu keşfetti, sarılmakmış ehehe)

    bütün yaşadıklarının ışığında ise çözümün iki kimliğini de tamamiyle kabul etmek ve onlarla yaşamak, sırf ikisi birbirine zıt diye ikisinden birini yok etmenin yanlış olduğunu anladı ve adamımız sonunda dick whitman+don draper oldu. sonda yarattığı reklam ise apple'ın 1984 reklamı ve benetton'ın doksanlardaki reklamıyla birlikte en meşhur reklamlardandır herhalde, dahası bugün bile hala coca cola'nın güttüğü reklam ve satış politikasının temellerini atmıştır. coca cola mutluluktur. uzun lafın kısası;

    nirvana'yı buldu (dick whitman) ve nirvana'yı sattı (don draper)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Droogie -- 19 Mayıs 2015; 21:26:33 >




  • Efsane bir şekilde bitirdiler gerçekten çok duygu dolu bir bölümdü başyapıt tekrar tekrar izlenesi Don gider ayak son işini de yaptı.
  • 
Sayfa: önceki 1314151617
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.