Şimdi Ara

Doğa olayları kendiliğinden mi oluşuyor?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
80
Cevap
0
Favori
7.375
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Bilim aslında bir soyutlama yöntemidir. Doğada (doğa demekle evereni kastediyorum) cereyan eden olaylar sınıflanır, genellenir formulize edilir. Bu formüller daha sonraki gözlemlere uygulanabilir çünkü bu sayede geçerliliğini korur. Ancak ortaya konan bu formüller genel olduğu için "fail" bilgisini içermez. Mesela herhangi bir yükseklikten düşen taş serbest düşme formulune göre 1 sn sonra 5 metre yol almış olur. Ancak taşın nasıl o duruma geldiği özel bir durumdur. Daha doğrusu kendiliğinden ya da biri tarafından gerçekleşme durumu bu formülden bağımsızdır.

    Mesela "duvardaki tablo yere düştü". Müdür "kim düşürdü bu tabloyu?" diye soruyor. "Kendiliğinden düştü" diye cevap veriyoruz.
    Fakat "kim düşürdü" sorusunu değil de "nasıl düştü?" sorusunu soracak olursak "tablonun ağırlık kuvveti, yeterince çakılmamış olan çivi ile gevşek olan duvar materyali arasındaki sürtünme kuvvetini yenerek tablonun düşmesine sebep oldu" diyebiliriz. Ancak bu durum "kendiliğinden düştü" cevabı ile tezat içerisinde değildir. Çünkü "kim düşürdü" sorusunun cevabı hala "kendiliğinden düştü" dür.







  • "Kim düşürdü" sorusunun açılımı şudur: Bu tablonun düşmesinden hemen önce onunla hangi insan temas halindeydi?
    "Kendiliğinden düştü" yanıtının açılımı ise şudur: Tablonun düşme anında etrafta insan yoktu.

    Kelimelere takılmadan yukarıdaki gibi baktığımızda sorunun ve yanıtının zaten fizik kurallarıyla, bilimle vs. çelişmediğini görürüz.

    Fail bilgisinin varlığı ise bilimden bilime değişir. Maymunların davranışlarını inceleyen bir bilim adamı bir elmanın ağaçtan maymun tarafından düşürülmesini "fail" bilgisi olarak yorumlar. Bir fizikçi ise sürtünme kuvveti vs. der. Eğer tek atoma bakacak olursanız sürtünme kuvvetinden de bahsetmezsiniz. Değişkenleriniz farklı olur. Hepsi de bilimdir. Hepsi de soyutlama yöntemidir. Bilim yaparken bulduğunuz formül de baktığınız açıya göre (neyi baz aldığınıza bağlı olarak) değişir.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika
    ........."fail" bilgisini içermez.


    "Failin kendisini içermez" olmalıydı.
    Her Doğal olay, "Fail bilgileri" ni zengin bir biçimde her zaman içerir.
    Evrendeki her olay, kendisinin oluşumuna doğuran "önceki sebeb"in tüm özelliklerini taşır:
    Hız, kütle miktarı, vektörel yön, sebep, sonuç.
    Sonuca "amaç" da diyebiliriz.
    Fakat @kaotika'nın demek istediğini anlıyoruz:
    Bilim, soyutlamalar yaparak kesiti incelemektir.
    Faili bilip bilmemek ayrı bir şey.
    Faili bilsek bile eşyanın davranışını incelemeden bilgiye ulaşamayız.
  • peki felsefe bu soruların hangisinde ya da neresinde başlar語

    fail aramak felsefe yapmak mıdır語 bilim fail aramıyorsa bir anlamda eksik midir bu dünyayı kavramada語
  • olaylar ne kendiliğinden ne de başkasından oluyor diyemeyiz. Çünkü hepsinde hükmü biz belirliyoruz. Biz nasıl olur da kainata ahkam keseriz. Biz ancak görebildiğimiz olayları gördüğümüz şekilde görüyoruz.
  • Bence en basit ifadeyle olay şundan ibaret:

    Fail ayrı bir alanın konusudur Fiil ayrı bir alanın.Ve her bilimde ayrı bir failk gösterebilir.

    Mesela bir cinayette polisler kim öldürmüş neden öldürmüş gibi sorulara cevap araken,
    Adli tıp uzmanları maktülü öldüren silahın çeşidi nedir, kurşun hangi mesafeden atılmış, kurşun girdiğinde ne tür tahribata sebep vermiş, sorularının cevabını arar,Dolayısıyla Adli tıpçılar kim neden öldürmüşü düşünmezler
    onlar için önenli olan ölme olayının nasıl gerçekleştiğidir.

    Aynı öldürme hadisesine fizikçi ayrı bakar sosyolog ayrı bakar.
    Sonuçta 2si ayrı alanlardır.
    Fakat birbirlerini tamamlar.


    Eskiden bir grup Körü bir filin yanına götürüp demişler:
    Karşıda fil var file dokununarak filin nasıl bişey olduğunu anlatın.

    Filin hortumuna dokunanlar fil hortum gibidir demişler
    Filin kulaklarına dokunanlar fil yaprak gibidir demişler
    Filin bacaklarına dokunanlar fil sutun gibidir demişler
    Filin karnına dokunanlar fil duvar gibidir demişler
    Filin kuyruğuna dokunanlar fil ip gibidir demişler
    Filin dişlerine dokunanlar fil dal gibidir demişler

    Aslında hepsi doğrudur filde sutun gibi dal gibi yaprak gibi hortum gibi yapılar bulunur
    ama fil sadece bunlardan birisine benzemez.

    Aynı şekilde insanların yemek yeme hadisesini biolog farklı ifade eder.
    Psikolog ayrı ifade eder
    İktisatçı ayrı ifade eder
    ve hakeza

    hepsi doğrudur. Ama aslında hepsi bir bütünün parçalarıdır. Dolayısıyla yemek yeme hadisesi sadece biolojik açıdan düşünülmemelidir. Ama bioloğun alanın gereği o şekilde açıklar
    quote:


    nevarlate

    "Kim düşürdü" sorusunun açılımı şudur: Bu tablonun düşmesinden hemen önce onunla hangi insan temas halindeydi?
    "Kendiliğinden düştü" yanıtının açılımı ise şudur: Tablonun düşme anında etrafta insan yoktu.

    Kelimelere takılmadan yukarıdaki gibi baktığımızda sorunun ve yanıtının zaten fizik kurallarıyla, bilimle vs. çelişmediğini görürüz.

    Fail bilgisinin varlığı ise bilimden bilime değişir. Maymunların davranışlarını inceleyen bir bilim adamı bir elmanın ağaçtan maymun tarafından düşürülmesini "fail" bilgisi olarak yorumlar. Bir fizikçi ise sürtünme kuvveti vs. der. Eğer tek atoma bakacak olursanız sürtünme kuvvetinden de bahsetmezsiniz. Değişkenleriniz farklı olur. Hepsi de bilimdir. Hepsi de soyutlama yöntemidir. Bilim yaparken bulduğunuz formül de baktığınız açıya göre (neyi baz aldığınıza bağlı olarak) değişir.

    bakın nevarlate ne güzel açıklamış.

    Sonuç olarak fiziğin ve ya başka bir bilim faili farlı yorumlayabilir.hatta failden hiç bahsetmeyebilir. failden bahsetmemesi fiillerin failsiz olduğunu kanıtlamaz.

    Hatta bence faile ulaşmak bambaşla bir ilmin alanıdır. Filin aslında ne olduğunu tamolarak açıklayan o körlerden ayrı olarak fili görebilen birisi olması gibi




  • Duvarda uzun süre asılı kalan bir tablo günün birinde kendiliğinden yere düşebilir.
    Eski bir ev aniden kendi kendine yıkılabilir.
    Bu durumda fail kim oluyor. Ya da her olayda bir fail aramalı mıyız?
  • Kendiliğinden ifadesi mantık hatası taşır. Yani iki ihtimalden biri olarak ve gereklilik ifade ettiğinden dolayı tanımsız kategoriye girer kanımca. Aynen tesadüf ve sonsuz kavarmında olduğu gibi.

    Örnek: Şuna benziyor çocuk her seferinde dışarıya babasıyla çıkardı ama soruyorlar babasıyla mı çıktı hayır kendiliğinden çıktı. Yani bunu maddi olayların oluş biçimine nazire olarak söylemiyorum bunların açıklama biçimindeki kendiliğinden ifadesindeki ağır mantık hatasını demek adına örneklemek istedim.
  • çok güzel açıklamışsın.

    quote:

    Orjinalden alıntı: neverlate

    "Kim düşürdü" sorusunun açılımı şudur: Bu tablonun düşmesinden hemen önce onunla hangi insan temas halindeydi?
    "Kendiliğinden düştü" yanıtının açılımı ise şudur: Tablonun düşme anında etrafta insan yoktu.

    Kelimelere takılmadan yukarıdaki gibi baktığımızda sorunun ve yanıtının zaten fizik kurallarıyla, bilimle vs. çelişmediğini görürüz.

    Fail bilgisinin varlığı ise bilimden bilime değişir. Maymunların davranışlarını inceleyen bir bilim adamı bir elmanın ağaçtan maymun tarafından düşürülmesini "fail" bilgisi olarak yorumlar. Bir fizikçi ise sürtünme kuvveti vs. der. Eğer tek atoma bakacak olursanız sürtünme kuvvetinden de bahsetmezsiniz. Değişkenleriniz farklı olur. Hepsi de bilimdir. Hepsi de soyutlama yöntemidir. Bilim yaparken bulduğunuz formül de baktığınız açıya göre (neyi baz aldığınıza bağlı olarak) değişir.






  • Bir İdrar tahlili yapıldığını düşünelim:
    Kimyasal ve fiziksel olarak içindekiler: Moleküller ve organik kalıntılar, O kadar!
    Oysa analiz sonuçlarından hastanın hali belirleniyor?

    Yani idrar kendini küçük bir ölçekte tanımlarken,
    Sahibi ve ve onu oluşturan bünye hakkında derya deniz bilgiler içeriyor.
    Madde kendinden çok, failini anlatıyor!
  • quote:

    Orjinalden alıntı: _codelinker_

    çok güzel açıklamışsın.

    quote:

    Orjinalden alıntı: neverlate

    "Kim düşürdü" sorusunun açılımı şudur: Bu tablonun düşmesinden hemen önce onunla hangi insan temas halindeydi?
    "Kendiliğinden düştü" yanıtının açılımı ise şudur: Tablonun düşme anında etrafta insan yoktu.

    Kelimelere takılmadan yukarıdaki gibi baktığımızda sorunun ve yanıtının zaten fizik kurallarıyla, bilimle vs. çelişmediğini görürüz.

    Fail bilgisinin varlığı ise bilimden bilime değişir. Maymunların davranışlarını inceleyen bir bilim adamı bir elmanın ağaçtan maymun tarafından düşürülmesini "fail" bilgisi olarak yorumlar. Bir fizikçi ise sürtünme kuvveti vs. der. Eğer tek atoma bakacak olursanız sürtünme kuvvetinden de bahsetmezsiniz. Değişkenleriniz farklı olur. Hepsi de bilimdir. Hepsi de soyutlama yöntemidir. Bilim yaparken bulduğunuz formül de baktığınız açıya göre (neyi baz aldığınıza bağlı olarak) değişir.






    benejde




  • İnsan kavramlarla düşünür, çevresini kavramlar ile algılar.

    "sonsuzluk tanımsızdır" sözüne yüklenen anlam ile varılmak istenen noktadaki vahim hata, sonsuzluk kavramını bir nesne gibi algılamaya çalışmaktan ve kavramlar ile düşünememekten kaynaklanmaktadır. İnsan; maddeleri başı ve sonu ile algılar. İnsan mantığı başlangıcını gözlemleyemediği her olgunun geçmişte bir başlangıcı olduğunu kabul eder. Bu insanın elinde olmayan bir durumdur. İnsan mantığı başka türlü çalışamaz. Nitekim evren için de bu böyledir. Ancak her olayın maddi çerçevede bir sebebi vardır mantığını güdersek bu mantık bizi, evren öncesi bir zaman ve mekana gitmeye zorlamaktadır. Aksi taktirde başlangıcı doğa üstü bir olaya bağlamış ve bırakmış olacağız. Çünkü evreni başlatan neden başka bir başlangıcın sonudur. Birbiri ardından gelen her başlangıç ve sonlar için, artık bir nedene gereksinim kalmayacaktir. Çünkü nicelikler niteliğe dönüşür ve bu durum bizi doğrudan doğruya süreklilik ve devinim kavramlarına götürür. İşte sonsuzluk kavramı bu devinimin diğer bir adıdır. Çünkü hiç bir son nihai son değildir, hiç bir başlangıç nihai başlangış değildir.

    Sonsuz sıfatını tek tek olgulara uyarlarsak bu tanımsızlıkla karşılaşırız. Örneğin sonsuz güce sahip bir varlık, sonsuz hacimli bir nesne gibi. zaten bu söz sonsuzluk kavramının kendisini anlatmaktadır.

    Bir diğer hata da madde kelimesi ile ne anlatılmak istendiğinin tam anlamı ile analiz edilmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu kelime dilde iki anlamı birden karşılar. Birincisi "cisim" anlamındadır, elle tutulan, gözle görülen nesnedir. Diğer anlamı materyalizmdeki devinimin adıdır. sadece bu evren değildir içerisinde yaşadığımız gerçekliktir. Bilimin konusudur. kozmostur.

    Burada da "kozmos" kelimesinin bu devinimin diğer adı olduğunun yani bir kavram olduğunun farkına varılmayıp ta bir varlık gibi algılanmaya çalışılması ve buna göre yorum yapılması inançsal eğilimlerin sonucudur. Bu gayet normaldir her insan kendi düşünce sistemi ile kavramları anlamlandırır. Ancak bir materyalist gibi düşünmeyip, bir materyalistin ağzından yorum yapmak hatadır. Bu durumu şu deyim ile anlatabiliriz "Cin olmadan şeytan çarpmaya kalkışmak"

    Bir zamanlar insanın yaratmış olduğu bilgisayardaki bir durum yardımı ile sonsuzluk kavranmaya çalışılıyordu. Bir tarafta insanın yarattığı makina olan bir bilgisayar, diğer taraftan "madde gerçeği"...Bu yanlış kurgulanmış bir model ile maddeyi anlamaya çalışmak sağlıksız bir mantık yürütmeden başka bir şey değildir.

    Herkese saygılar...




  • kendiliğinden kelimesinde mantık hatası var demek tamamen kişisel görüştür. Doğada birtakım olaylar cereyan eder. Bilim yardımı ile bu olayları açıklamaya çalışırız. Ancak tanrı inancı olan birisi için bütün olayların tanrı iradesi çerçevesinde cereyan etmesi söz konusudur, bu ayrı bir yaklaşımdır. Bir materyaliste göre gerçekleşen her olay maddenin kendi öz devinimi sonucudur. devrede tanrı ya da başka bilinçli bir varlık olmadığı için doğrudan "kendiliğinden" anlamı çıkmış oluyor. Aslında burada "kendiliğinden" demek "doğa olayları çerçevesinde" demektir.
  • Bilim, olayların nasıl gerçekleştiğini modeller,
    Sebep - sonuç ilişkilerini, akışın yönününü göstermeye çalışır.
    Fakat akışın neden o yönde aktığını bize söylemez.

    vakti zamanında bu konuda bir şeyler karalamıştım buraya da alıntılıyorum:

    ***************************
    Henüz yerçekimi kanunu ya da ileride bulunması muhtemel "en temel kanunlar" ın kaynağına dair bir açıklama yapıldı mı?
    Yani en başından beri maddeye hakim olan temel bir kanun varsa bunun kaynağı nedir?
    Benim kaynaktan kastım, "yerçekimi kanununun sebebi graviton dur" şeklinde bir açıklama değil,
    Yani Tanrı'dan bahsetmemin nedeni bilimsel teorilerde boşluk olması değil.

    "Theory of Everything(Her şeyin Teorisi, en temel bilimsel kanun)" i bulduk tamam, her türlü maddi olayı modelleyebiliyoruz, tahmin edebiliyoruz.
    İşte burada aslında Tanrı'nın davranma şeklini (adetullah, sünnetullah) anlamış oluyoruz.
    "Theory of Everything" neden maddeye hükmetmeye devam ediyor, bunu sağlayan ne? özü ne? temelinde ne var?
    Ben diyorum ki 'Theory of Everything' aslında Tanrı'nın sürekli devam eden davranış kalıbıdır, adetidir.


    Mesela islam düşünce tarihinde şöyle bir teori var:
    Allah her an evreni yeniden yaratır, hareket-değişim de bu şekilde oluşur.

    Bu açıdan bakarsak 'Theory of Everything' i bir andaki evreni bir sonraki andaki evrene eşleyen bir fonksiyon gibi düşünebiliriz.
    T(e1)=e2 , T(e2)=e3 , T(e3)=e4 ...

    Ama bu fonksiyonun böyle olmasını (her nasılsa artık) isteyen ve sürekli aynı şekilde çalıştıran Allah'tır.
    Bazı anlar Allah fonksiyonu farklı tanımlıyor/çalıştırıyor , bu anlarda da mucizeler ortaya çıkıyor.

    Tabi , En Doğrusunu Allah bilir ben sadece anlama çabasıyla düşüncelerimi aktardım.

    *****************************

    Doğa olaylarının belli bir sistem/yasa kapsamında oluşması "kendiliğinden" değil, bir iradenin böyle istemesi sonucudur.

    Her şeye "neden" sorusu ile yaklaşan bünyelerin bazı yerlerde "kendiliğinden" diyebilmesi ise beni hep şaşırmıştır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vese -- 3 Ağustos 2006; 2:26:01 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: vese

    Her şeye "neden" sorusu ile yaklaşan bünyelerin bazı yerlerde "kendiliğinden" diyebilmesi ise beni hep şaşırmıştır.

    Şİmdi özellikle "kendiliğinden oluşum" şeklindeki bir ifaddeyi kimler kullanıyor, bu konuya dikkatinizi çekerim. Bu ifadeyi yaratılışçılar yani "teistler" kullanır. Örnek olarak evrim bahsini verebilirim.

    "Evrimciler yaşamın kendiliğinden oluştuğunu iddia ederler..."

    Bu gibi ifadelere yaratılışı savunan kaynaklarda sıkça rastlarız. Oysa materyalist ya da evrimi savunan kaynaklarda böyle ifadelere rastlayamazsınız. İşin aslı şudur. Anlam günlük hayatta kullanılan bir kelimeye yönlendirilmiş ve devrede Tanrı ya da başka bilinçli bir varlık olmadığı için doğrudan "kendiliğinden" anlamı çıkmıştır. Burada kasıtlı olarak anlam kaydırılmış ve günlük konuşma diline geçilmiştir biyokimya ve biyoloji çerçevesinde yapılan onca yorumlar devredışı bırakılmıştır.

    Şöyle izah edeyim. "kapı kendiliğinden açıldı" cümlesinden ne anlarsınız. Burada kapıyı cinler periler mi açmıştır yoksa "rüzgarın esmesi" gibi doğal olaylar neticesinde mi cereyan etmiştir. Burada anlatılmak istenen kapının bilinçli bir varlık tarafından bilinçli bir şekilde açılmadığıdır, konuşma dilinde de bu şekilde kullanılır. Görüldüğü gibi devreye başka faktörer sokmaya gerek olmamaktadır. Bu noktada şaşıracak ve kafa karıştıracak bir durum yoktur.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kaotika -- 3 Ağustos 2006; 3:34:55 >




  • @

    alıntıladığınız cümlemin öncülü kastettiğim manayı açıklıyor sanırım:

    quote:

    Doğa olaylarının belli bir sistem/yasa kapsamında oluşması "kendiliğinden" değil, bir iradenin böyle istemesi sonucudur.

    Her şeye "neden" sorusu ile yaklaşan bünyelerin bazı yerlerde "kendiliğinden" diyebilmesi ise beni hep şaşırmıştır.


    her söyleneni kafanızdaki şablona oturtmak yerine "bu adam neyi kastetmiş" diye biraz düşünmenizi tavsiye ederim nacizane.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vese -- 3 Ağustos 2006; 4:01:25 >
  • @ vese
    İnsanların yorumları ve görüşler elbette farklı olacaktır. Bazıları tanrı der...

    Şİmdi aklıma geldi, gözlemlediğimiz evrende doğa yasalarının niçin böyle olduğu hakkındaki teorilerden birisi de şöyleydi. ÇOklu evren yani Multiverse teorisi. Bu teoriye göre evrenin genişleme gücünün, maddelerin çekim gücüne oranına kozmolojik sabit deniyor. Bu sayı 1 ise evren durağandır. KOzmolojik sabitin farklı olduğu çok sayıda evrenler kozmos içinde tomurcuklanır durur. Ancak çok azında atomların, moleküllerin galaksilerin bu şekilde şekilleneceği evrenler vardır. BU evrenlerde hayat gelişir ve buradaki zeki canlı "evren neden böyle" diye sorar. Bu olay bir çeşit insancıl dışav urumdur aslında.
  • doğa olaylarının kaotika'nın nitelediği tarzda "kendiliğinden-doğa yasaları sonucu" oluşması neyse de, doğa yasalarının her ne şekilde olursa olsun "kendiliğinden" oluştuğunu düşünemiyorum. doğa olayları doğa yasaları sonucu oluşurlar. uçurtmayı uçuracak kadar bir rüzgar varsa uçar, aksi takdirde düşer. uçurtma kendiliğinden düşmemiş bir doğa yasasının yürümemesi sonucu düşmüştür.

    kendiliğinden oluşmamış doğa yasaları sonucu oluşan olaylar için kendiliğinden diyebilirmiyiz? belli bir ebattaki bir tekneyi alabora edebilmesi için dalganın belli bir büyüklükte olması gerekir bu bir doğa yasasıdır. bu dalga tekneyi alabora ettiğinde tekne kendiliğinden alabora olmamış bazı sebeplerin yerli yerince oluşması sonucu alabora olmuştur. bu sebepler de doğa yasaları ise ve doğa yasaları da kendiliğinden oluşmamışlarsa o zaman teknenin alabora olmasında bir fail var diyebilirmiyiz?

    peki tekneyi batıran bir fail değil de teknenin batmasına sebep olan yasaları koyan bir fail var desek daha mı doğru olur?

    eğer tekneyi batıran bir fail var dersek failin teknenin batmasında fiilen rol oynadığını, bunu arzu ettiğini ve doğa yasalarını kasten o an ve o yönde işlettiğini söylememiz gerekir. ama teknenin batmasına sebep olan yasaları koyan bir fail var dersek o zaman failin bilgisi dahilinde ve koyduğu kurallar sonucunda teknenin battığını söyleyebiliriz. tekne yanlış yerde ve yanlış hava şartlarındadır. ve failin koyduğu yasalar çerçevesinde alabora olması kaçınılmazdır.

    paraşütü açılmayan bir yamaç paraşütçüsünün neden düşüp öldüğü malum. bazı sebepler sonucu paraşütünün açılmamış olması ve kaotikanın nitelediği türden kendilinden-doğa yasaları sonucu ölümünü hazırlamış olabilir ama gene başa dönersek bu yasaları koyan bir fail var mı yok mu meselesine geliyoruz.

    eğer bu yasaları koyan bir fail varsa o esnada paraşütçünün ölümüne de hükmetmiş ve ölmesi için bazı şartları birbiri ardına sıralamıştır diyebilirmiyiz? ya da fail yasaları koymuş ama sen bu yasalara uygun davranmadığın için o an ölümünü hazırlamışsın diyebilirmiyiz? bunu dersek peşinden de "fail yasaları koymuş ve bu yasalara göre olaylar deveran etmektedir, her olay ise failin bilgisi dahilinde olmakla birlikte, koyduğu yasalar çerçevesinde işlemektedir, her şeyi fail böyle istedi ve yaptı değil de, failin koyduğu yasalara göre ve failin bilgisi dahilinde oldu" mu demeliyiz?

    herşey için fail böyle istedi ve yaptı dersek, o zaman herşeyi faile yükleyerek kendimizi sütten çıkmış ak kaşık durumuna koyarak faile iftiralar atarmıyız atmazmıyız?

    bir evi içindekilerle birlikte kundakladığımız zaman, ateşin yakma, cisimlerin de yanma hassalarını kullanarak işlediğimiz bu cinayetten "fail böyle istedi ve şartları bir araya getirdi" diyerek sıyrılabilirmiyiz? yoksa failin koyduğu yasaları kullanarak suç işlediğimiz için hesap mı veririz?

    eğer hesap vereceksek ki fail bunu söylüyor, demek ki yasaları koyan var ve bu yasaları kullanarak icraat yapan canlılar var. su yapısı itibari ile hayat verir ama hayat da alır. adamı suya bastırırsın boğarsın öldürürsün. bu bir doğa yasasını kötü emellerin için kullanmaktır. failin bilgisi olmasına rağmen dahli var mı bu işte? eğer olsaydı hesap sorarım demezdi. kendi istediği ve yaptırdığı şey için neden hesap sorsun?

    neticede iş dönüp dolaşıp doğa yasalarına, oradan da doğa yasalarını koyan var mı yok mu meselesine geliyor.




  • elektrikten haberi olmayan bir topluluk düşünelim.

    ve bir andan elektriklerin yandığını ve etrafın aydınlandığını, elektrikten haberi olmayan o topluluğun da bu konuda yorumlarını hayal edeilim.

    elektrikten haberi olmayan bu insanlar ampulunde ne demek olduğunu bilmediği için yanan ampulleri kendiliğinden yandığını farzedecektir.

    ancak işin gerçeği farklıdır.

    ampul kendiliğinden yanmamış bir fail ampulu yakmıştır.

    burada fail o topluluğa karşı gizlidir ve o topluluk fail hakkında fikir yürütecek kadar bilgi sahibi değildir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Deep Impact -- 3 Ağustos 2006; 7:57:25 >
  • plan ve proje

    herhangibir üretim, bina, bilgisayar vs gibi bir ürün çıkarabilmek için bu konu hakkında ön çalışma, etüd, proje, fizibilite vs gibi mühendislik faaliyetleri gerektiren pek çok çalışma yapılır.

    çıkacak ürünün diğer ürünler ile ilişkileri incelenir ve ona göre üretim yapılır.

    pil üretimi yapan bir fabrikanın mühendislerinin pil kullanan cihazlara göre üretim yapmaları gerekir.

    bütün bu üretim faaliyetleri de bir plan ve programın neticesi olur.

    şimdi doğaya bakalım.

    süt yapan inek, yumurta yapan tavuk, bal yapan arı.

    bunların ürünlerinden istifade eden insan.

    inek sütün, tavuk yumurtanın, arı balın kimyasal bileşimlerini insan vücuduna en yararlı şekilde sunma kaabiliyetinde değildir.

    maddi olarak, bilimsel olarak veya hangi açıdan ele alırsak alalım madde temelli bir bu hayvanların bu kaabiliyetlerinin temelini maddeye oturtamayız.

    çünkü bir arı, inek ve tavuğun yaptığı üretimi diğer canlıların kullanacağı verimde ortaya çıkarması tıpkı insanların yaptığı üretimin diğer ürünlere uyum gerektirmesi gibi müthiş mühendislik çalışmalarına ihtiyacı vardır.

    bu durumda arı, inek ve tavuğun bu kaabiliyette olmadığını görürüz.

    bu durumda fail aramamız gereklidir.

    arı inek ve tavuk nasıl böyle bir ürün verebilmektedir. bu ilmi bilgiyi müthiş labaratuar tekniklerini akıldan yoksun bu canlılara kim öğretmiştir ?

    tıpkı yukarıda bilgisiz topluluğun ampul hakkında yorum üretmesi gibi bir durumla karşı karşıyayız.

    acaba tavuk, inek, arı bu bilgileri kendiliğinden mi öğrenmişlerdir ?

    devam eder ...




  • 
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.